Kaçakçı Koyu
Bodrum yat limanında oturmuş bir yandan diş fırçası ile enjektör temizliyorum bir yandan da gelen geçene bakıyorum. Artık kanıksamaya başladığım -boşan,boşa düş,yeniden düzen kur- havasındayım, kafamı dinlemek için okuldan arkadaşım Yunus'un teknesine atmışım kapağı. Yunus gel evde kal diyor ama tekne'de rahatım ...akşam oldu mu beyaz minderleri yere çekip üzerlerine havlu atıyor ve hoRRRRR ... yani keyif kEkA ...
http://bodrumdive.com (yunus'un web sayfası ... dive boat seçeneğinde de teknenin resimleri var.)
Kimi zaman dalmaya gidiyorum ben de, tek yıldız asistan eğitmen (açık deniz / padi) sertifikam var ama yıl boyu bütün gün bu işi yapan Yunus ve arkadaşları ile kondisyon adına yarışmam söz konusu bile değil. Yunus ve onun baş eğitmeni Gökhan ile zaman geçirmeyi ya da teknede falan tamir edilecek bir şeyler var ise (...bilen bilir, teknelerde tamirat işi asla sona ermez) tercih ediyorum.
Akşamları genelde tekne mutfağında Gökhan'ın -türlü- olarak adlandırdığı ama bence -elinde olan her şeyi bir tencerede kaynat, salça ve tuz ekle, sonra da yumul- olan yemeği yiyiyor, minderleri başüstüne çekip yıldızların altında sessizce sohbet ediyoruz. Genelde uzaktan gelen müzik sesleri ve bodrum'un gecelerinin o anlaşılmaz karmaşası arka planda bize eşlik ediyor ama ne gam?
Fört ile görüşmüşüm ... henüz orada işe başlamamış ama İ.K ile "yaz sonu gibi gelirim işte,kasmayın beni" şeklinde anlaşma sağlamışım ... yani endişe duymam gereken (o an itibarı ile) bir aile hayatım ya da kariyer endişem yok ... deyim yerinde ise şeyim şeyime denk (siz anladınız bunu...) takılıyorum.
..yaz sonu gibi giderim, uyar mı? ... demişim Yunus'a ... ona uyar tabi ... neden uymasın ki? Para falan almadan takılıyorum teknede, tencereye attığım kaşık ya da ince belli bardak'ta içtiği çay onu zorlmıyor ... buna karşı "dolu" mevsimde dümen tutacak, zincir atacak, motora bakım yapacak, sintineyi temizleyip onun eski MAN'ı çalışır durumda tutacak bir adamı var.
...yani Yunus'a uyar benim durum... bana da uyar ... low profile takılıyor ve kafamı dinliyorum. Sabah yüzümü yıkamak yerine denize atlıyor, karnım acıktığında teknenin mutfağına dalıyor ya da kordon'u geçip yolun karşısındaki market'e gidiyorum. Verilecek hesabım ve beklenecek aybaşım yok
Yunus sakin ötesi bir adam ... Nirvana'ya ulaşmış, geri dönmüş ... şimdi ikinci tur'u yapıyor diye dalga geçiyor olsak da adamdan resmen -huzur- yayılıyor. Gökhan ise ateşli, neşeli ve -her şey hemen olsun- havasında bir laz uşağı. Bir de ben ... kafası kırık İstanbul çocuğu olunca bizim geyik katmerleniyor tabi.
- Hava var, kaçakçı'ya gidelim ... diyor Yunus.
Yaz ortası ama arada hava hala patladı mı patlıyor, Ege böyledir zaten ... PMS'li hatun gibi aniden manyağa bağlar, bir an bakarsınız size sırıtıyor, bir an sonrasında da kül tablasını kapmış kafanıza vurmakta.
- Taam
-Derin- (Yunus'un teknesinin eski adı) kaba suyu kese kese gidiyor, Kaçakçı tersanelerin kuzey - kuzeybatısında kısmen kapalı bir koy. (kara ada) Eski zamanda Yunanistan'dan gelen kaçakçılar bu koya'a girer ve Bodrum'dan gelen ufak teknelerin getirdiği tütün, incir vs. yükler sonra da bu malı Ege adalarının ahalisine üzerine kar koyarak ve vergi falan ödemeden satarmış. Koyun adı kaçakçı kalmış ama koy aynı zamanda gemi karinasına benziyor ... tekneyi fi tarihinde atılmış tonoz'a bağlayıp suya atladığınız zaman ilk fark edeceğiniz şey bu. Sanki koca bir gemi batmış ve siz onun karinası içinde yüzüyorsunuz.
Dalgalar koy'u gemi gövdesi biçiminde oymuş ... yüksek cidarlar da rüzgar'ı kestiği için hava karayel'e çevirmediği sürece Kaçakçı süt-liman ... o gün götürülecek grup oryantasyon - sığ su dalışı yapacağı için (5m civarı) kaçakçı ideal ...
Gökhan çok geçmeden suya atlıyor ve yavrularını arkasına takmış anaç ördek gibi koy'un dibine (bir anlamda hayali teknemizin burnuna) gidiyor, orada su bel hizasında ... millete maske kullanmayı, regülatörü ağızda tutmayı vs. gösterecek. Yunus sonradan suya girip insanların pek sevdiği su altı fotoğraflarını çekmek için kamerasını falan hazırlıyor ... bir kızcağız var teknede (ismini unuttum) o da miço ile birlikte karina'da -türlü- ve pilav pişiriyor.
Ortam sakin yani ... ben de göbekten pamuk mu çıkarsam? Yoksa tembellik etmeyip zodiac'ın kıçındaki 10'luk Mercury'i mi söksem??? diye düşünüyorum.
..sonra birisi bağırıyor.
Bağıran kocası suya giren Alaman hatun, köşkün damına çıkmış güneşleniyordu hatun ... ben de oturduğum yerden kalkıp onun işaret ettiği noktaya bakıyorum. Suda halka halka köpükler var hala ... sonra fark ediyorum ki o köpüklerin içinde biri yüzü koyun durumda batıyor.
- Suya adam düştü...
Gemiciliğin temel öğretilerindendir bu ... tekneden biri suya düştü diye geçiriyorum aklımdan ve elime geçen can yeleği ile birlikte atıyorum kendimi suya. Allahtan koy geniş değil, bir kaç kulaçta yanındayım elemanın ... su derin değil, belki 6-7 metre ... dalmamı engellemesin diye can yeleğini bırakıp makas yaparak dalıyor ve elemanı yakalıyorum.
Yüzeye çıktığımız an Yunus geliyor, uyanık adam Zodiac'ı kapmış motoru çalıştırmadan (kapalı koyda, hele suda adam ve aşağıda dalgıç varken motor çalıştırılmaz) seyyar kürek ile iki suya basıp gelmiş. Onun yardımı ile salağa bağlamış elemanı Zodiac'a atıyoruz. Can yeleğini kapıp ben de çıkıyorum yanına. Yunus elemanı yan çevirmiş, su yuttumu ona falan bakıyor.
- Bu bizim müşteri değil... diyorum Yunus'a ... sadece başını sallıyor.
...ee? Bu adam nereden geldi o zaman? Uçaktan mı düştü *****?
Herifi milletin yardımı ile kıç küpeşteden tekneye alıyoruz. Adam perişan durumda, su istiyor ... veriyoruz. Kırık dökük türkçe, ingilizce bir şeyler söylemeye çalışıyor.
- Arkadaşları varmış sanırım
- ne ulan bunlar kazazede mi?
Yunus Zodiac'ı alıp koydan çıkıyor, biz de adamın karnını doyurup biraz daha sıvı takviyesi yapıyoruz. Yarım saat kadar sonra Yunus geliyor, yanında 3 kadar kadın ve 4-5 çocuk ... durum anlaşıldı ... bunlar adalara gitmeye çalışan kaçak göçmenler.
Zodiac iki sefer daha yapıyor ve 15 kadar kadın - çocuk - adam derin'in kıç altına yığılıyor. Alayı perişan durumda, üç gece kadar önce insan kaçakçıları onları ada'ya bırakmış ... burası yunanistan, siz sabaha kadar takılın sonra da teslim olup siyasi sığınma isteyin demişler. Ulan kara adada ne su var, ne de korunak bir gölge ... bunlar da o insan geçmez - kuş uçmaz yerde sıkışıp kalmışlar.
...bildiğin vicdansızlık işte...
Yunus sahil güvenliğe haber uçuruyor hemen ... sudan çıkan dalgıç grubunun da katılması ile teknede adım atacak yer kalmamış, sahil güvenlik gelene kadar kaçakçı'da kalıp yemek yiyiyor, çay keyfi yapıyor ve bekliyoruz. Iraklı kaçaklar yakalandıkları için üzgün (sonuçta kaçakçılara verdikleri para yandı,gitti) ama sağ kaldıkları için de mutlu. Biz şaşkınız, teknedeki turistler desen onlar paso resim falan çekiyor.
...döndüklerinde anlatacakları bir hikayeleri oldu işte, hem de beleşe.
...o ara öğreniyoruz ki sudan çıkardığımız eleman yardım arıyormuş, bizi koyun tepesinden görmüş ... aşağı inecek yol olmadığı için de kaldırıp suya atmış kendisini ... saLak adam, ya boynunu kırsaydı? Ama o kadar çaresiz kalmışlar işte ... mecburiyet adama neler neler yaptırmaz ki?
Sahil Güvenlik sonunda gelip bot ile kaçakları devir aldığında hava'da ufaktan kapatmaya başlıyor...
- Dönelim mi abi? Millete yarın bizdensiniz der, ek ücret ödemeden turu tekrar ettiririz ... bu da dükkandan olsun, napalım?
- Taam diyor ve tonaz bağına gidiyorum.
Yunus Man'ın marşına basıyor ve yaşlı kız anında çalışıyor. Kulak kabartıp onun düzgün rölantisini dinliyorum, tornistan konduğunda şanzımandan cızırtıda çıkmıyor artık ... işi düzgün yapmışım diye içimden geçirip avara ettiğim ıslak halatı roda'ya sarıyorum.
...adalet olmasa da hayat hala güzel be abijim :)))))
1 Yorum
Recommended Comments
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap