herkeseeeeeeeeee....
Pazar notları: Aşk...
Mutsuzluk nedir? "Mutluluk arayışı" denen zokayı yutmuş olmak! ***
İnsan bazen "iyileşmek" için mücadele edip yendiği hayali hastalıklar üretir. ***
Halk ile halkçı asla gönülden yan yana gelemez. Çünkü halk halaya, zeybeğe, horona kalktığı sırada halkçı "folklor" oynamaktadır! Adımları tutmaz, kolları kavuşmaz. Tam o noktada bakın, anlarsınız; halkçının düzen adına kendini kastığı yerde, halk coşkuyla dağınıktır! ***
Halk adalet ister; hukuka boyun eğer. Halkçı hukuk peşindedir, adaletsizliğe boyun eğer. ***
Halk gözünden anlar halkçıyı... Çünkü halkçının gözü halkın maddi yoksulluğuna odaklanır hep ama halkın manevi zenginliğinden çoğu zaman habersizdir. ***
Kadınla erkek bir uçurumun iki yakasıdır. Cinsellik uçuruma köprü kurmaya çalışır. Aşk ise kanatlanarak uçurumu aşma hayalidir. O yüzden işte aşka düşüldüğü gibi, aşktan düşülüyor da... ***
Aşk ve bekleyiş... Benzerler birbirlerine. Hatta çoğu zaman aynı madalyonun iki yüzüdürler. Roland Barthes sorar kendine: "Âşık mıyım? Bekliyorsam, evet!" ***
Bir şeyi veya birini özlemle beklerken başka her şey anlamını ve elle tutulur değerini yitirir ya, aşk da öyle değil midir? ***
"Bekle beni, gelmeyeceğim" adlı hikâyemi hatırladım şimdi! Ürpertici bir sözdür bu! "Seni beni sevmeye mahkûm ettim" demek gibi bir şey... ***
İnsan kadim çağlardaki gündelik hayatı araştırırken bazen "yoksa yeryüzündeki toplumların hayatında değişim dediğimiz şey yüzeysel bir bakıştan mı ibaret?" diye kuşkuya düşüyor. Örnek mi? Buyrun bakalım... "Genç Plinius" diye tanınan Romalı senatör, hukukçu ve tarihçi ünlü mektuplarından birinde Roma'nın bir kıyı kentinde yüzen çocukların arasına bir yunusun katıldığını anlatıyor. İşe bakın ki, bu haber ülkeye yayılınca o kıyı kenti birden "turist" akınına uğruyor. Her gün başka yerlerden yunusu görmeye geliyorlar. Sonunda kent halkı bu durumdan bunalınca ve mahremiyetlerini yitirdiklerine kanaat getirince önlem alınıyor. Nasıl mı? Şöyle özetliyor Genç Plinius: "Bu akına neden olan yunusun gizlice öldürülmesi gerekti." ***
Yaz mevsimi... Sevinç ve güneş sanatoryumu. Benim gibi bütün ömrünü "ruh üşümesi"yle geçirenler için büyük ve güzel aldanış! ***
Bazı insanlara bakıyorum da, içlerinde derinlere kazınmış müthiş bir hınç duygusu var. O duygunun verdiği güç kaybolmasın diye sevmekten, merhametten ve en fecisi "anlamak"tan kaçınıyorlar.