Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

17-01-2012 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Zaten biraz da hoşgörebilsek, bıraksak da işini yapanlar en azından bir deneseler? Bugüne kadar hep eleştire eleştire doyurduk zaten egomuzu, "en uzak yolculuklar bile küçük adımlarla başlar" demedik herşeyi biliyorduk ama elde de hep sıfırlar vardı.
    2 puan
  2. vala ne çok karşı çıkan varya inovasyon katsa nolur katmasa nolur Mertol...sonuç bir araba kaporta far motor ve iç donanım olarak temel ve yan yada lüks sayılacak unsurlardan oluşuyor...yani kimse yeniden arabayı yaratmıyorki..zaten yaratılmış...sadece ülkemizin az gelişmiş ülke konunumdan çıkıp montaj sanayinden üretim aşamasına bazı beyinsizlerin yüzünden gelemeyişimize kızıyorum ben...sen bile gidip kendi capında yaratıcılığı konuşturup kendin birşeyler üretirken başta senin bu projeyi senin gibi olanlar için katkını beklerken senden eleştiri burun kıvırma gelmesi garip...bmw mercedes audi şu bu ford türk cizerlerinin model cizimlerini yapması sonucu oluşuyor murat ...şubu...yani onlara çizen adam burdada çizer orda üretilen motorlar sonunda sökülüp herparçası kopyalanıp üstüne birşey eklenip sürülüyor piyasaya farklı bir adla nolucak ki...yani dünya motor endüstrisi su yada hava ile çalışan motormu üretti biz bilmiyoz...iddia ediyorum otomotiv sektörü 2012 yılı itibariyle sağlık sektörü ile birlikte en başarısız ve kendini geliştiremiyen sektördür...hala benzinli motor var..hala grip var..
    2 puan
  3. Bazı yazıları okudukça aklıma hep şu söz geldi: Bir işi yapmak isteyen çARE’sini, aynı işi yapmak istemeyen BAHANE’sini bulur. Mehmet Fatih, yarım sayfa yazı okudum, neredeyse sadece olumsuz tespitler ve şikayet içeriyordu, yazılanların çoğu da şikayet nedeni olabilir, ancak bu bakış açısı çaresiz bir atalete ve yenilmişliğe yöneltmez mi insanı, nasıl bir çıkış yolu düşünüyorsun?
    2 puan
  4. vala Özet hayatlar yaşadığımız için bÖyleyiz...bu ülke bÖyle bilinmedik yada silinmiş kahramanlarla dolu...biz zahmet okuda...bilgilen...bence..
    2 puan
  5. Türkiyede ilk uçakta üretildi hatta havayolu taşımacılığıda yaptı ama...büyük şirketlerin siyasi girişimleri sonucu buda yokedildi ülkemizde...biz küçük bir ülke değiliz...hiçte olmadık...sadece öyle olduğumuza inandırıldık...ben inanıyorum projeye gerçektende iyi bir iş çıkacağını ümit ediyorum...vestel jvc adı koyarak üretim yapıyor...neden gelip ünlü japon firması vesteli tercih etsinki... Vecihi Hürkuş....tvdeki şener şenin uçakla eve daldığı vecihi tiplemesi bu önemli kişiden alınmıştır... 6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır. Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur. Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. üç takdirname verilen tek kişidir. Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECİHİ K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır. Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi. 1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ K-XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır. Hürkuş 23 Nisan 1931’de çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir. Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, Şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara. İkinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, Şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, çal, çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, çukurhisar, İnönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, İzmit, İstanbul. 1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kadıköy'de (Kalamış)İlk sivil uçağımız VECİHİ K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’de Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur. 1954 yılında İlk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayollarını kurmuştur. Türk Havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir. Türkiye'nin ilk uçak fabrikasını Nuri Bey,252 lira sermayeyle,, "Türk Zaferi" isminde sigara kağıdı üretmeye başlar. İstanbul ve Anadolu, o zamana kadar azınlıkların tekelinde olan yerli malı sigara kağıdını kapışır. Bu sayede Nuri Bey'in kazancı günden güne artar. Bu teşebbüsün üzerinden henüz üç buçuk sene gibi kısa bir süre geçmesine rağmen 252 lira ile işe başlamış olan Nuri Bey'in elinde tam 84.000 liralık büyük bir kazanç vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında demiryollarını millileştirme politikası gereği Samsun-Sivas demiryolu hattının inşasının Türk müteahhitlerine verilmesi kararlaştırılmıştı. Nuri Bey, bunu duyunca hiç vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, ki günümüzde yaklaşık olarak 10.000 kilometre demiryolu olduğunu düşünürsek bu rakamın ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Tabii sadece rayların döşenmesi değil, köprü ve tünellerin yapılması, engebeli arazide dağların delinerek, çok büyük kayaların kırılarak yapıldığı zor bir demiryoludur bu... Nuri Bey'in üstlendiği Samsun'dan Erzurum'a kadar uzanan bu demiryollarının yapımı işinde o çevrenin halkı çalışır. . O sıralar soyadı kanunu yeni çıkmıştı. Atatürk, Türkiye'nin bir çok yerini demir ağlarla ören Nuri Bey'e "Demirağ" soyadının verilmesinin uygun olacağını söyleyince, o da Demirağ soyadını almıştı. Nuri Demirağ, Türkiye tarihinin az tanınan önemli isimlerinden biri. Soyadının, 10`uncu Yıl Marşı`nda geçen "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" dizesiyle gösterdiği benzerlik tesadüfi değil. "Demirağ" soyadı kendisine, bizzat Atatürk tarafından cumhuriyetin ilk yıllarında 570 kilometrelik demiryolu hattının müteahhitliğini yaptığı için verilmiş. Ancak Demirağ`ın ülkeye katkısı sadece demiryoluyla sınırlı kalmamış. Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluş yıllarında 40 milyon dolarlık servetiyle ülke bütçesinin onda birine sahip olan Nuri Bey, kendi isminin baş harflerini taşıyan NuD 36 ve NuD 38 uçaklarını üreterek yerli havacılık sektörünün temelini attı. T.C' nin İlk Uçak Fabrikası Kuruluyor 1930'lu yıllara gelindiğinde dünyada ve Türkiye'de ekonomik sıkıntı had safhadaydı. Bu yüzden orduya uçak ve benzeri ihtiyaçlar ancak halkın himmetleriyle alınabiliyordu. O yıllarda ilginç bir kampanya düzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir uçak alınıyor ve alınan uçağın kuyruğuna da o ilin ismi yazılıyordu. Bunun yanında zengin işadamları da tek başlarına uçak alarak devlete hibe ediyorlardı. O zaman da, uçağın kuyruğuna o işadamının ismi yazılıyordu. .. 1932 senesinde gazetelerde bir havadis var. Diyor ki havadiste, bu memlekette uçağa ihtiyacımız var. Uçak fabrikamız olmadığı için parayla satın alıyoruz. Devletin bütçesi de o zaman 200 milyon lira. Diyorlar ki bir kampanya açalım. Milletin himmetine baş vurup para toplansın, bu paralarla uçak alalım. O zamanlar Ankara’nın en zengini Vehbi Koç ‘tu. Vehbi Koç’a gidiyorlar ve durumu izah ediyorlar. Hay hay diyor, ne kadar verelim? Gönlünüzden ne kadar koparsa diyorlar. Ve Vehbi Koç da çıkarıp 5 bin TL veriyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey’e geliyorlar. Durumu izah ediyorlar. Abdurahman Naci Bey’de 120 bin TL veriyor. Sonra da Nuri Demirağ’a geliyorlar ve durumu izah ediyorlar. Nuri Bey de ‘Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lutfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim’ diyor. Sonra da hazırlıklara başlıyor.” "Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim. 1932'de bu sözleri söyleyerek Türkiye'de ilk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ, o yıllarda Türkiye'de dünya standardında uçak yapmış; ama siyasi çarkları aşmasına müsaade edilmemişti. Türkiye için son derece hayati önemi sahip bu ilk uçak sanayi girişimcisinin şimdiye kadar bilinmeyen hayat hikayesini hepimize örnek olması ve ufkumuzu açık tutması için aşağıda veriyoruz. Montaj sanayi mantığına karşı çıkarak, kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamız gerektiğini söyleyerek, hem ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteren ve hem de bu yönüyle o devrin zenginlerinden ayrılan Nuri Demirağ şöyle konuşuyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir." Milli sanayi ve milli kalkınma konusundaki tavizsiz çabaları Nuri Demirağ'a pahalıya mal olacak ve bir süre sonra önü inanılmaz bir şekilde kesilecektir. Nuri Bey, "Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur" diyerek önüne çıkan bu fırsatı değerlendirir ve yanına aldığı mühendis ve teknisyenlerle seyahatlere çıkarak incelemelerde bulunmaya başlar. Almanya, çekoslovakya ve İngiltere'deki uçak fabrikalarını gezer. Nuri Demirağ, 1936 senesi ortalarına doğru uçak fabrikası için hazırlıklara başlamış ve ilk etapta on senelik bir program yapmıştı. Bir çekoslovak firması ile anlaşarak Beşiktaş'ta Hayrettin İskelesi'nde, bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan, o zamana göre modern bir bina yaptırdı. Nuri Demirağ büyük sabır ve azimle işe atılmış ve yanına aldığı bir çok mühendis ve teknisyenle hızlı bir çalışmaya başlamış fabrikayı kurmuştu. Türkler’in kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. özellikle İngiliz ve Almanlar’dan başka Amerika’nın endişeleri daha büyüktü. Türkiye'nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirağ'in en değerli iş arkadaşlarından biriydi. Fransa'da uçak mühendisliği eğitimi yapan Selahattin Alan, Nuri Demirağ ile çalışmaya başlamadan önce, Türk Hava Kuvvetleri'nin Eskişehir'deki uçak bakım ve tamir atölyelerinde görevliydi. Fransızca, İngilizce ve Almanca'yı çok iyi bilen bu genç mühendis, ilk "Türk tipi" uçakların planını çizmiş ve yapımını sağlamıştı. Nuri Demirağ ve Selahattin Alan, birlikte kolları sıvayarak modern bir uçak fabrikası meydana getirmişlerdi. Ayrıca Nuri Demirağ İstanbul Teknik üniversitesi bünyesinde bir uçak mühendisliği bölümü açılması için öncülük etmiştir. THK, Beşiktaş'taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Bu dönemde Selahaddin Alan'ın Eskişehir'de prototipini yaptığı, NuD-36 rumuzuyla 24 adet uçak imal edildi. 1938 yılında, Alman uzmanların da yardımıyla, NuD-38 rumuzlu, çift motorlu ve madeni gövdeli, 6 kişilik yolcu uçağının dizaynına başlandı. Nuri Demirağ'ın Beşiktaş'taki fabrikada yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye'de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı. Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini görecek şekilde yapılan ve saatte 270 kilometre hıza ulaşan, 5 bin 500 metre yükseğe çıkabilen NuD-38 n yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini birden Türkiye'ye ve Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasına çekmişti. ürettiği NuD-38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü ve bu uçaklar Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. İngiliz ve Almanlara göre Amerika'nın endişeleri daha büyüktü. Gerçi Türklerin bu işin altından kalkabileceklerine inanmıyorlardı; fakat bu iş gerçekleşirse, ileride bir pazar kaybetmenin endişesi içerisindeydiler. Bu düşüncedeki Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği, Türkiye'ye incelemelerde bulunmak üzere birliğin başkanı Mr. Todd'u göndermişti. Nuri Demirağ İstanbul köprüsünün maketini yapıp Atatürk sundu. Atatürk çok beğendi. İsmet İnönü ye gönderdi. Maket orada kaldı. Ağabeyimin babama gönderdiği mektupta, abacığım, İspanya an altı adet uçak siparişi almıştık, onu tamamlamak üzereyiz. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız İnönü, - Nuri Bey, her şey çok mükemmel, daha ileriye gitmek için niçin devletle işbirliği yapmıyorsunuz? - Teşekkür ederim. Senelerdir söylediğiniz hususta uğraştım. Fakat başaramadım. Devlet mensupları benden rüşvet istiyorlar. Bu söz üzerine İnönü bozuldu. - İspat eder misin? - İspat ederim. Müsaade ederseniz evrakları getireyim, diye yazıhaneye geçti. İnönü yanındaki zevata dönerek, enginliği başını döndürdü. Hava alanını istimlâk edin. Uçakları sattırmayın. Nuri Bey içeriye girdiğinde, İnönü ayağa kalkmış, kapıdan çıkarken karşılaştılar. Bir şey söylemeden otomobiline binerek ayrıldılar. Araştırmacı Savaş Güvezne de deneme uçuşu sırasında pilotaj hatası nedeniyle düşen ve İnönü döneminde üretimi durdurulan NuD 36 uçaklarının ardında siyasi hesaplaşmaların olduğunu düşünüyor. Güvezne`nin araştırmasına göre Nuri Demirağ, Türk yapımı 12 uçağın üretimi için Fransa`dan pilot brövesine sahip Selahattin Alan`ı Türkiye`ye getirdi. Alan, NuD 36`yla Demirağ`ın tüm ısrarlarına karşın Eskişehir`e uçmaya karar verdi. Alan`ın yönetimindeki uçak Eskişehir yakınlarında iniş sırasında drenaj kanalına (su toplama kanalı) saplandı. Bu kaza Demirağ`ın zorlu yıllarının da başlangıcı oldu. "Türk Hava Kurumu bu kazanın ardından uçaklar tehlikeli deyip sipariş ve ihaleyi durdurdu" diyen Güvezne, Demirağ`ın bilirkişiler eşliğinde hazırladığı raporların dikkate alınmadığını söylüyor. Yapılan tespit sonucunda uçaklarda bir sorun olmadığı ve pilotaj hatası nedeniyle düştüğü saptandı. Ancak uçakların seri üretime geçmesi engellendi. Eldeki 12 uçağın bir kısmının hurdacılara verildiğini söyleyen Adnan Baykal, bazı uçakların da bugün Atatürk Havaalanı`nın olduğu bölgeye gömüldüğünü iddia ediyor. Havaalanının dörtte üçünün dedesine ait olduğunu belirten Baykal, "Arazi sadece istimlak edilmekle kalmadı, ayrıca alandaki 12 uçağın en hızlı şekilde tahliye edilmesi istendi. Uçakları alıp, araba gibi bir yere park edemezdik. Dolayısıyla babam bu konuda büyük zorluklar yaşadı" diyor. Sonunda uçakların kusurları var diye sattırılmadı. Hava alanı metrekaresi bir buçuk kuruşdan istimlâk edildi. Yarım kuruş vergiye gitti. Bir kuruşdan parasını aldı. Sayın İnönü yardımcı olsaydı, bugün dünyanın en iyi uçaklarını imal etmiş olacaktık. Nuri Bey devleti mahkemeye verdi. Uçaklar satılmayınca Divriği hava alanından vazgeçti. Oraya gönderdiği üç adet hangar ve diğer malzemeler çürüdü. Divriği vilayet olamadı. Koraltan, Aygün n uğraşları da bir netice veremedi. Divriği en göç başladı, küçülmeye başladı. 1960 yıllarında Divriği in 125 köyünde okul varken, şimdi 35-40 düştü.Türk havacılık sektörü baltalandı Nuri Demirağ`la ilgili görüşlerine başvurduğumuz havacılık tarihi uzmanı ve Met-Air pilotu Fehmi Karaeminoğulları şunları söyledi: "Demirağ`ın ürettiği uçakların emniyetsiz olduğu konusu gerçeği yansıtmıyor. çeşitli çevreler Türkiye`nin dışarıya bağımlı olmasını istedi. Bu nedenle de Türk havacılık sektörü baltalandı." Karaeminoğulları şöyle devam etti: "Fransa, Almanya ve İtalya`nın başını çektiği oluşum bugün dünya devleri haline geldi ve kendi uçaklarını üretiyor. Bu, Türkiye adına büyük bir kayıp." Cumhuriyetin ilk yıllarında üretilen Türk uçaklarının, seri üretime geçememesi dönemin siyasi hesaplaşmasına bağlanıyor
    2 puan
  6. Motor üretmek sorun değil. Seri üretmek asıl sıkıntı. Aracın mekanik harici bütün aksamları kalıp ile üretiliyor. Bir kapı sacını 1 dkdan çok daha az sürede üretebilirsiniz ancak bir piston üretmeniz aşağı yukarı 7-8 dk sürer. ürettiğiniz karosere motor şanzıman difansiyel v.s yetiştirmek için çok yüksek miktarda yatırımlar ile çok fazla sayıda CNC işleme merkezi satın almak gerekir. Bunuda daha yeni bir proje için kimse yapmaz. Ayrıca koç mekanik konuda oldukça başarılı otokarın askeri araçlarından olan cobranın V8 turbo dizel motoru yerli üretim otokar fabrikalarından çıkıyor. Ama iş binlerce adet üretilecek çeşitli modeller için olan motor olduğunda eldeki mevcut olan kapasiteyi oldukça yükseltmek gerekiyor
    2 puan
  7. Zamanında bunlar denenmiş... Uğraşılmış; ama o zaman türk malına olan önyargılar anadolun 2 kapılı olması, murat 131 in kalitesiz saçı vs. derken bu işler yürümemiş. Olmamış. İstenirse olur mu, neden olmasın. Hyundai'nin felan geçmişi çok uzak değil. önemli olan ilk adımı atmak.. Türk markalarına artık güvenimiz tam bence... Ben olsam param olsa neden almayayım. Bu işler ilk seferde dört dörtlük olacak diye birşey yok. Bugün fiatın motorunu alt yapısını kullanırız. Onla azıcık kazanır kendi alt yapımızı oluştururuz. İleride kendi motorumuzu yaparız. Yavaş yavaş olur(olmalı) bence bu işler. Her zaman mükemmel olmak beklenmemeli. önemli olan umudumuzu yitirmemek. Bence daha ilk baştan cortayı çekersek boşverelim gitsin bu işi. Mantıklı olan bu. Nasıl bir çocuk doğar doğmaz konuşmayı sökemez bu da buna benziyor. Yavaş yavaş oluyor bu işler...
    2 puan
  8. Artık bekleyip göreceğiz, umarım yanılan siz olursunuz Bora bey. Çünkü bu işin tutmasını istiyorum ben. Hemde Çok güzel olmasını istiyorum. Bu kadar ön yargılı olacağına keşke lerle dolu yorumlarını beklerdim ben sizden Bora bey. Mesela bu hayatta tutmaz, keşke tutsa, bende isterim gibi cümleler beklerdim. Ancak bu araba iyi bir tasarımla, yeterli düzeydeki kalite ile, Multijet Fiat motoru ile yada benzinlisinin ismi her neyse, tutacağına inanıyorum. Ancak süreÇ Çok sancılı geÇecek, Kimse bu yeni yerli otodan bir vw, bir ford, bir renault, bir fiat olmasını beklemiyor zaten. Dacia ile, Gelly dir, cerry dir bunlarla rekabet etsin ve bu markaların müşterilerini kapsın başka bişey istenmiyor şu an. Ayrıca sizin düşündüğünüz iki sene sonra iflas eder, tutmaz vs. muhabbetini bu işe ilk etapta 500 milyar dolar yatırım yapacak KoÇ firması düşünmemişmidir. Bence düşünmüştür. O kadar parayı neden Çöpe atsın ki, ha diyeceksiniz ki teşvik var. Bence teşvik falan hikaye, evet bişeyler kazanmak iÇin bazı şeylerden vazgeÇmek gerekir. örneğin şeker kırmızı bir focus tit x, sunroof ve park paket almak iÇin 70,000 TL gibi bir meblağdan vazgeÇmek gerekir. Yapılan şey basit bir şey değil, bence Devrim'e yapıldığı gibi, Anadol'a yapıldığı gibi köstek olunacağına, destek olunmalı. özellikle şu an Devrim arabaları ile alakalı birşey okuduğumda, duyduğumda duygulanmadan edemiyorum. Benim iÇin lüx, gösteriş, marka değil herşey. (Tabi kendi adıma konuşayım) Bazı değerlerim var kendimce, GüÇlü bir Türkiye ise en büyük hayalim, ister A hükümeti yapsın Türkiye'yi güÇlü, ister B, ister C hükümeti, yeterki GüÇlü bir Türkiye Çıksın ortaya, güÇlü, geleceği emin, bölgesinde ve dünyada lider, herkesin imrendiği Osmanlı gibi, Bu yerli otomobil bu iş iÇin Çoooookkk küÇük bir adım. Ama adım atmak önemlidir. Çocuğunuzun ilk adımlarını hatırlarsınız. Kim bilir nasıl sevinmişsinizdir. Bende şu an o kadar seviniyorum. (tamam o kadar değil, itiraf edeyim) Çok heyecanlıyım bir otomobil sever olarak, bir Türk olarak, öyle ekonomiden, siyasetten, şundan bundan Çok anlamam, Çok ta girmeyi sevmem aslında ama laf yanlış anlaşılmasın da bu iş Türkiye'nin artık birşeyler yaptığının, ya da şöyle daha doğru olur yapması gerektiğinin göstergesidir. ister tutsun, ister tutmasın. Umarım bir gün bu yerli otoya siz de binersiniz. Ne malum belki sizin aracan tamamen bir yerli oto tutkunu olacak, belki yerli otonun geliştirilmesinden sorumlu heyetin başında olacak. İnşallah,
    2 puan
  9. Hasancığım, biz zaten bütün polisleri zan altında bırakmıyoruz, mesleğini hakkıyla yapana bir dediğimiz yok. Senin örnek olarak verdiğin olayda o scirocco cu arkadaş eminim aracının görüntüsünden dolayı yedi o cezayı, kararın bir örneğini yanımızda taşımamız kesinlikle çözüm olmaz, polisin diyeceği şey şu "emsal karar polise değil, mahkemeye ibraz edilir, cezanın iptalini istiyorsan mahkemeye başvur, bu kararı da mahkemeye ibraz et" diyecektir. Eminim yani, ancak polisin tek adil davrandığı kişiler polisler lafı da yanlış, polis herkese adil davranır, sadece bazı kendini bilmez, polis olduğu için, belinde silah olduğu için kendisini vatandaştan üstün gören bazı densizler yüzünden bu konu bu kadar uzadı, bu kendini bilmez lafı da sadece polis için değil, bütün kurumlarda var, eğer adam bu tür olaylara yatkınsa, kendisini vatandaştan üstün görüyorsa sıkıntı çıkartabiliyor, ben kendi adıma konuşacak olursam, zabıt katibiyim, bazı zabıt katiplerinin vatandaşa ağır davrandığını, hakim gibi kendisini lanse edip vatandaşa sert çıkışlar yaptığını biliyorum, yani anlatmak istediğim polislik mesleğiyle alakalı değil, tamamen kişilikle alakalı bir durum bu.
    2 puan
  10. Canım sıkıldı filmi izliyordum aklıma bu konu geldi İzlemek isteyen varsa buyursun http://videobb.com/watch_video.php?v=HV9h9upIddKj
    1 puan
  11. İyide kimse üretmeyelim demiyor sanırsam.. Duygusal tepki veriyorsunuz. Araba gibi katma değeri ve teknoloji transferi içermeyen ve amelelikten başka birşey olmayan bir üretim yapacaklarına ne biliim uzay mekiği yapacağız diye yola çıksınlar eyvallah.. Ben kendi yıldız savaşları projemi geliştireceğim dese ona bile eyvallah. Ama "Araba" üretmek gibi 150 senedir hala aynı krangın etrafında dönen birkaç demir parçası için kaynak ayrılması gereksiz ve israftan başka birşey değil. Eğer amaç ego tatmini ise belki kendinizi eğlendirebilirsiniz o şekilde. (bknz: İmzam.) Teşvikle olacaksa demekki orada karlılık yok demektir. Devlet benim paramı üç beş patrona peşkeş çekeceğine gerçek işini yapsın. Bu kriz ortamında da pek kimse patlayacak diye başlıyorsak neden patlayacak bir projeye senin benim vergim yatırılsınki? Başka bir forumda yazdığım mesajı buraya da kopyalayayım. Alıntı Bugün dünyada otomobil üretmeye kalkmak tümüyle fantaziden ibaret. İnovasyon yaratmaksızın istediğiniz kadar iyi güzel harika araba yapın bi halta yaramaz. Herşeyden önce içten patlamalı motorlar ömrünü tamamlamak üzere. Katma değeri yüksek olan bir ürün ortaya koymanız lazım. E akülü elektrikli falan deseniz hala pil konusunda çin en büyük tedarikçi ve fiyatta tek belirleyici. Orta vadede en büyük rakibiniz olacak kişi neredeyse tek tedarikciniz olacaksa o iş yaş. Devrim olsa olurmuydu? Evet süper olurdu. Ama bilmem farkındamıyız 50 sene önceden bahsediyoruz. Artık otomobil üretmek amelelikten başka birşey değil. Onun yerine tek tabanca olacağımız ya da üç beş üreticiden biri olacağımız bir sektöre yatırım yapılsın. Savunma sanayi olur, havacılık sanayi olur, uzay bilimleri olur, alternatif enerji araştırmaları olur, olur oğlu olur. Otomobil gibi hem hammadde hemde teknoloji olarak dışa bağımlı olacağımız ve dahası iplerin petrolcülerin iki parmağındaki şıklamaya bağlı olduğu bir alanda yatırım yapmak gerzeklikten başka birşey değil. Alsınlar önlerine ekonomistleri, biz en çok neye para veriyoruz onu araştırsınlar, o kalemde teşvik versinler. Yoksa sıfırdan marka yaratacağım, otomobil üretip satacağım falan gibi söylemler altı boş sandalye gibidir. Zaman kaybından başka birşey vermez. Arkadaşlar Samsung örneği vermişde, Raks uzun zaman önce cep tel üretti kim aldı? Tüketim sektöründeki dominantların direncini kırmak neredeyse imkansız. Samsung ne yaparsa yapsın, ayfon malı götürüyor işte. üstelik onların tasarımı ile...
    1 puan
  12. Bu amerikanya kıtasında 2008 de kullanılan modül. Yenisi bundan farklı.
    1 puan
  13. İşte asıl sorun burada, o açıklamayı yapan kimse işte o adam aslında bir şeyin altını özellikle çizmeliydi, neydi o, fiattan motor, şase vs ne alınacaksa bu alınacak olan parçaların yerli otonun üretilmesindeki ilk etapta alınacak olmasını belirtmesiydi. Bunu belirtmediği için sorun oldu. Evet ilk başta albea bazlı "Türk" malı bir araba üretilecek, (aynı tofaş kuş serisi gibi bir nevi) ancak daha sonra bu Türk malı otomobil firması kendi motorunu, kendi şasisini kullanacak. Yani bir nevi insanlar gibi, insanlar ne yapar, evi yoksa barınmak için bir ev kiralar ilk etapta, daha sonra eğer mümkünse gider kendi evini alır. Bu süreçte bu insana yardımcı olmak lazım,
    1 puan
  14. Ben bu hesabı anlamadım. Focus ve Cmax ecoboostların ortalamasını alıp focus dizel ile mi karşılaştırıyoruz. O zaman dizel cmaxleri de eklemek lazım değil mi?. 10 litre civarı tüketen dizel Cmaxler var, soğuk iklim kısa mesafeci.. Ecoboost ile dizeli karşılaştırmak doğru değil bence. Aldığınız bir risk. Ben ilk FORD dizelini aldığımda benzin 2.10 civarlarında idi eurodizel 1.15-1.20 idi (zaten br tek Totalde vardı). önceki gün arkadaşın dizel 308i ile mazot aldık. 235 TL para ödedi. Yuh dedim bu ne ya 235 e depo mu doluyor.... Eurodizel 3.95 olmuş. Benzin 4.37 ... Devlet bu tatlı kardan vazgeçer mi? İnce ince artıracak eurodizel fiyatını.. Sizler bu arabaları satana kadar eurodizel benzin ile en azından eşitlenecektir görürsünüz. Aldığınız Eu5 dizel arabalarda DPF var.Siz satacakken bunların filtresi pahalı diye söylenti çıktı mı yandınız.
    1 puan
  15. Keşke Sende Opel Astra Dizel Otomatik alsaydın Alperen. .Paso araba kullanırdın.."Sürekli Servise gitmek için"...eheheheüüü.... ...E be güzel kardeşim,o kadar az km yapacağın arabaya niye o kadar para veriyorsun ki..Alsaydın bir 2.El otomatik vitesli Reno Fluence EDC,hem az yakardı hemde ucuza almış olurdun...Focusun otomatik benzinlisi harbiden iyi yakar...Lord Diilsen Ford Benzinli almayacaksın..Hani derler ya "Alırsın Ford olursun Lord",o sözün benzinliler için yeni hali "Olursan Lord,Alırsın Benzinli Ford."..eheheheüüee...... .
    1 puan
  16. Takılacak park sensörüde asla orjinali gibi olmaz.Orjinal park sensöründe aracın ortadaki ekranında yaklaşım mesafeleri araç kareografisiyle birlikte gözükmektedir..Oysa sonradan taktırılacak sensörlerde bu kareografiyi ekranda göremezssiniz...öte yandan BİXenon farın bağlanması da ayrı bir bilgi işi...Hadi diyelim farları da yaptınız,aktif şehir içi güvenlik sistemini nasıl taktıracaksınız..Onu istemediniz hadi elektrikli katlanan yan aynalar yine sıkıntı...Kısacası olmaz..Olsaydı Mertol yapardı...Gerçi Mertol istemiyor ondan yapmadı da...
    1 puan
  17. Otokoç aracın ederine değil giderine bakıyo,çoğu firmada böyle dizelin pazarı artıkça fiyat yükseldi,dizel çok satıldıkça mazotun fiyatı arttı,tüccar böyle yaparsa devlette bundan nemalanırsa olacağı bu,bireysel tepki varmı satın almamaktan başka?
    1 puan
  18. ben konu başka yerlere gitmesin diye kısaca yazayım. elbette değerli büyüklerimiz sizlerin bizden daha çok görmüş geçirmişliği var. illa üretilecek bir araç Türk malı mı olmalı?? doğru düzgün ulaşım ve şehirleşme temellerine sahip olmadan son 10 15 senede ortalama 300 350 bin otomobilin satıldığı bir ülke olduk. bilirsiniz ki satılan tüm OTOMOBİL markaları global markaların üretimleri. yıllardır gelişiyoruz deyip milyarlarca dolar ithalat yapıyoruz. gelişme inşaatla otomobil satışıyla olsaydı çok iyi bir ülke olmamız lazımdı... düzgün bir otoyolu bile olmayan bir ülkede bu kadar otomobil satılmış, kendimiz üretmişiz pek de bir anlam ifade etmiyor. ilk yazdığımda belki eksik yazdım. burada yapılacak olan ürün bana ait, bana has olmadıkça benim malım olmaz demiştim. şöyle diyelim. biz bu otomobili üretmeden önce bunu eğitimsiz halkımıza ne kadar kabul ettireceğiz. yıllardır çatır çatır otomobil vergisi veririz, benzine %70 küsür vergi veririz, en donanımsız aracı sanki benim malımmış gibi "ooooooo, süper araba" diye öve öve bitiremeyiz. gider bizi göz göre göre sömürenlere makarna kömür; 2 araba 1 daire(2 anahtar diyodu galiba birileri, tam hatırlamıyorum) masallarına kanıp oy veririz(bizlerin de hatası var elbet, ses çıkarmaz böyle izlersen müstahaktır. gerçi sesini çıkaran da içerde şimdi. derin mevzular alıp götürmesin bizi). alırız bir sonraki sene "çakal satıcının" donanım değişikliğine kurban gideriz. alırız çukurlarda böbrek taşı düşürürüz. alırız, ilkokul mezunu demeyeyim, kendini bilmez bir cahil gelir size suçunuz yokken çarpar; allah korusun yaralanır, sakat kalabilirsiniz... küçücük parsele bir sürü bina dikip yanına, altına otopark yapmaz arabayı koyacak yer ararız veya birisi gelip çizecek mi diye iç geçiririz.... eğitimi ve bilinci artırmadıkça dediğiniz gibi illa Türk malı otomobil pek gerek değil. eğitim belki son yıllarda iyileşti, ama bilinç olgusu daha da gelişti. o da insanların tecrübelerine dayalı, deneme yanılma veya kulaktan dolma yolunda ilerlediği için olumlu sonuç vermesi uzunca bir zaman alır. yıllardır gelişiyoruz diye dışa bağımlılıktan kurtulmuş değiliz. yakında iç dediğimiz olgu da kalmayacak zaten, parsel parsel satıldıkça... biz şu an zaten avrupa ve dünya seviyesinde üretimi yapabiliyoruz. Türkiye de yapılan araçların çoğu parçası kalite ve sağlamlık olarak gayet iyi durumda. yine yazdığım ilk mesajın eksikliği dersem; üretilen aracın parçalarının büyük kısmı üretimi yapan yerdeyse Türk malı üretim(montaj) diyebiliriz. global dediğimiz markalar üzerinden örnek verirsek; hakim markalar kendi firmaları için tek tip bir platform hazırlar ve bunu kendi şirketlerine verir. buna uygun motoru, yürüyeni, elektronik sistemlerini diğer firmaları geliştirir. ama bağlı oldukları bir ana firma vardır ve son söz onda biter. buna uygun bir araçta üretilen parçalar elbette farklı ülkelerde üretilecektir. bunda maliyet ve kalite durumları baş etkendir. benim" bana ait olmadıkça Türk malı diyemem" dememin sebebi kendi ürettiğim bir platform olacak mı; şanzımanı, motoru olacak mı; kendi teknolojik sitemleri olacak mı??? bunları yapmadıkça bu imal edilen mal, bana ait olmaz... üreteceğim bir aracın parçasını maliyet ve kalite göz önüne alındığında yurtdışında yapmanın sakıncası yoktur. işin ar-ge si benden çıktıkça üretimin yeri önemli değil. gidip isim hakkı, kullanım hakkı ödediğimizi farz edelim, söz hakkı olan adam tak diye ortaklığı kestiğinde fabrikanın önünde camları izlersiniz. şu an çok farazi şeyler konuşuyorum, farkındayım. biz bir araç yapacak olsak -bize ait olsa da olmasa da- bu aracı nerede satacağız, kime satacağız, astarı yüzünden pahalıya mı gelecek, hangi yollar için üreteceğiz(köy yolu gibi bizim ülkemiz için mi, yoksa kaymak asfaltlı otoyollar için mi, parke yollarla dolu avrupa için mi??), biz global dünyada araç satmaya çalışırken buna hakim markalar nasıl izin verecek?? yaptığımız mal yurt dışında ne kadar söz sahibi olacak; ihtiyaçları karşılayacak mı; çin mallarına "bak ne kadar kalitesiz" diyenlerin TURKEY TURKEY dediklerini unutmazsak, onların dalgalarına mı maruz kalacağız??? (dünyada çin malı olmayan ne kaldıysa dalgasını geçenlerin ellerine ne geçiyor onu zaten anlamıyorum) diyelim ki yaptık, ürettik, satıyoruz. kendini otorite sanan birileri, çok bilmiş marka hayranları gelip yaptığınız işi illa Türk malı olduğu için sevecek mi; gözü kapalı mükemmel olmuş, eksiksiz diyecek mi?? yoksa yaptığımız iş anca bu olur diyerek milli duygu nedir bilmez bir tavır mı sergileyecek?? yanlış anlaşılmasın, eleştirilemez, hatasız bir ürün olamaz demiyorum. yaptığımız işi tam manasıyla kendimize mal ederek, büyük firmaların dediği gibi 25 30 bine araba mı olur demeden; hakkını vererek, çeşitlendirerek, dalga geçenleri şaşırtacak işler yapabileceğimize inanıyorum. büyük oynayanların kazandığı bir ortamda veya küçük bir laf uğruna hayal mahsülü üretir duruma gelmeyiz inşallah. bu işler alt üst geçit ve tokicilik yapmaya pek benzemez... kendimize en büyük engel; hazırcılık yaparak daha ne kadar gidebiliriz??
    1 puan
  19. Merhabalar, aynı sorun bende de vardı hemde aldığım ilk günden beri ve aynı sağ arka kapıdan geliyordu önceleri, sonra sol arka kapıda da başladı. Bende servisine götürdüm. Dinlediler ve yalıtımdan olduğunu söyleyip kapı döşemesini söküp birkaç yere izolasyon malzemesi yerleştirip kapattılar simdi hiç ses kalmadı, işlem yaklaşık 30-40 dk sürdü. öyle korkulacak birşey değil yani, bence gidip yaptırın. İyi yolculuklar..
    1 puan
  20. Herkes sizin gibi doktor diilki Cem Bey Benzine rahatlıkla para verebilsinler. .Onlarda traktör motorlu focusa binmek zorunda kalıyorlar o yüzden...Yoksa tar tar tar çalışan motoru kim ister ,yağ gibi çalışan ecoboost dururken mazutlu arabaya binmeyi istemezmiyiz hiç ... .Parasızlığın gözü kör olsun....
    1 puan
  21. Resim Focus kadranı ile değiştirildi
    1 puan
  22. Bora yabancı mal merakı kendine inanmayan, pısırık ve cahil yetişmiş bir toplumun doğal davranışıdır. Aldığı değerli mal ile özdeşleşerek kendini değerli hissetmeye Çalışır. Bu ruh yapısındaki insanlar asla kayda değer bir başarıya da ulaşamaz, kopyalanmış, kendi değerlerini Üretememiş bir yaşam sÜrerler. Çevremizde bu örneklerden istemediğimiz kadar var. Tabii bunda global ekonominin Çarklarını döndÜrmesi iÇin gerekli olan bilinÇsiz tÜketiciyi yaratma Çalışmasının da rolÜ bÜyÜk. Bu bir kısır döngÜdÜr ve bu kısır döngÜden Çıkış önce "bizden bir halt olmaz" anlayışından uzaklaşmak ile başlar. Eğitim, yaratıcılık ve Üretim arkasını getirir. KötÜ örnekler vermeye Çalışmışsın ama onlar da kötÜ örnek sayılmaz. Bahsettiğin araÇlar o gÜnÜn ekonomik koşulları iÇerisinde misyonunu başarı ile tamamlamış araÇlardır, yÜzbinlerle satmışlardır, ancak rekabetÇi kalamadıkları ve ulusal politikalar Çıkar Çevrelerinin etkisi ile geliştirilemediği iÇin piyasadan silinmişlerdir. İyi örneklere de bak lÜtfen, örneğin TÜrk mÜteahhitlerin yurt dışında gerÇekleştirdikleri projelere, ya da THY gibi uluslararası yer edinmiş bir kuruluşa, ya da KoÇ grubundan ArÇelik/Beko'ya, benzeri örnekler Çoğaltılabilir. Ama "olmaz" diyenlerle yola Çıkılırsa olmaz gerÇekten. Daha önce de yazdım, geliştirilecek marka kolay edinilebilir, kolay yÜrÜtÜlebilir ve dayanıklı imajı Çizmek zorunda ve TÜrk markasına sempati duyacak pazarlara yönelecek bir satış politikası ile pazarlanacak. İlk Ürettiğimiz araÇta niye Audi kalitesi bekliyoruz ki? İhracat ağırlıklı gidilmek zorunda, iÇ pazarı sonradan ikna etme zor olmaz. BugÜnkÜ global ekonomik yapıda hiÇbir markanın Üretimi tÜmÜyle kendine veya Ülkesine ait değildir. Bu TÜrk otomobili konusundaki ciddi bir algı hatasıdır ve ekonomik anlamda da rekabetÇi olmaz. Bileşenlerin yÜksek oranda TÜrk mÜhendislerin eseri olan akıllı bir tasarımda toplanması, TÜrk işÇileri tarafından Üretilmesi, kullanıcıya kolay erişilebilir şekilde ulaştırılması ve kullanım sÜresince tatminkar servis/bakım desteği verilmesi bence başta marka imajı iÇin yeterlidir. Marka TÜrk malı olarak algılandıktan sonra nerede Ürettiğinin de pek önemi kalmaz. "Mavi" konfeksiyon markasını bilirsiniz sanırım, TÜrk markasıdır değil mi? Bir mağazasına girip ÜrÜnlerin imal yerlerine göz atmanızı öneririm. Ha bir de temelde şu soru var tabii: Niye ille TÜrk malı otomobil olmalı? Buna da cevaplarınız bekleyeceğim, sonra ben de görÜşÜmÜ yazacağım.
    1 puan
  23. yaptığım tablo üzerinden Cem beyin verdiği vites değereri güncellenerek hesaplama yapılabilir. (Tablo TDCi iÇin düzenlenmişti). Teşekkürler..
    1 puan
  24. Yapılmaz. Yapılamaz. Ön cam dahil farklı.. Fiyatı falan geçtim, onunla uğraşacak kadar gerizekalı bir insan daha doğmamıştır. Teorik olarak yapılabilir gibi gÖzükse bile, sensÖr, tesisat, modül, cam montaj falan filan.. Yapılacak iş değil.
    1 puan
  25. Bence herşeyiyle bizim olmalı. Ancak bekleyelim. Motoru fiattan almamız şimdilik sorun teşkil etmiyor bence. Çok eski değil yakın tarihlerde Hyundai-Kia bütün motorlarını mitsubishi ve chryslerden alıyordu gelişim sürecindeyken. Bugün pek Çok insan hyundai kia diye burun kıvırsada geldiği nokta belli. Fiatın m.jet motorları ile ucuz ve dayanıklı bir otomobilin ben Türkiyede tutulacağına inanıyorum. Hadi bakalım hayırlısı.
    1 puan
  26. Ben bu haberin başlığını tam da şu şekilde okudum. "Yerli Otoyu Koç Yapacak" Fiat ceo sunun da açıklamalarını okudum bu başlıkta, şöyle diyordu kendisi "İlk etapta motor ve şasi Fiattan gelecek, fakat bu yeni araç Fiat'ın hiçbir otomobilinin önüne engel olmayacak, b ve c segmenti gibi bir şey düşünülüyor." şeklinde bir ifade vardı, Yukarıda Mert bey "Doğan SLX geri mi dönüyor" demiş. Dönsün. Dönsün arkadaşım, yeterki bu işten Türkiye para kazansın. Ben hala diyorum ki keşke koç, sabancı, Zorlu, çukurova falan artık ne kadar zengin zümresi varsa birleşseydi de Saab'ı alsalardı. Ama adamlar başka planların peşinde, yerli otoyu canı gönülden destekliyorum. İnşallah ortaya güzel bir ürün çıkar, ayrıca Fiat'tan gelecek bir dizel motor bu işte önemli rol oynar, umarım tasarımı şık, günümüz ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılayabilen bir araç ortaya çıkartır Koç. Adını da koç koysun, :) :D Ama ben canı gönülden destekliyorum, bu adımı herkesin de desteklemesini isterdim, bu aracın fordla, vw ile renault ile şu an mücadele etmesin zaten, mücadele etmesine yardımcı olmak ta bizim görevimiz, ben ortaya çıkacak modele göre bu araçtan almak isterim, sonuçta servis ağıda problem olmayacaktır, motor falan fiattan geleceği için fiat servislerine götürebilir arabaları. Bravo koç, bravo Türkiye, Tekrar söylüyorum, bu yerli otomobil işini ben destekliyorum arkadaş. çin malı alacağına millet, yerli malı alsın.
    1 puan
  27. Bence Türk Malı bir araba yapacaksak bunu sırtımızı avrupalılara dayayarak değil yüzde 100 kendi mühendisimizle teknisyenimizle,kendi ürettiğimiz parçalarla yapmalıyız.Arabanın her yerinde Made in Turkey bile diil TüRK MALI yazmalı...Satış stratejisini de Cem Beyin dediği gibi sadece 3.dünya ülkelerine yönelik değil Avrupaya yönelik düşünmeliyiz...Yıldızları hedeflemeyen Aya ulaşamaz....Zaten geç kalınmış bir işi 3.dünya ülkeleriyle başlatarak gecikmeye devam ettirmemeliyiz...Ama dediğim gibi,keşke şu anda yerli malı otomobil üretilsinmiyi tartışacağımıza uzzaya göndereceğimiz mekiği tartışsaydık,Türk uzay adamına astronot-saykonot değilde ne diyeceğimizi konuşsaydık....Bunu konuşacağımıza yerli malı araba konuşuyor olmamız bana absürt ve gülünç geliyor bir yerde...Eller gider Jüpitere biz gideriz Umreye...
    1 puan
  28. Mertcan istediğin bu olsun (Sağ üst köşedeki "Click to Edit" düğmesine basmayı unutmayın... https://public.sheet.zoho.com/public/cboneval/devir-hiz
    1 puan
  29. ya niye şaşırıyorsunuzki...adam arabalardan çıkardığı parçalarla evdeki kombi..çamaşır buzdolabı..süpürge gibi alet edavatlar bozulunca onlara araba parçası cakıp çalıştırıyor...siz bilmediginizden....
    1 puan
  30. Ben önümüzdeki bi kaç sene led farlardan ceza yiyceğimi sanmıyorum,belki keyfe keder bi memur neden led farın yok diye ceza yazabilir üniformanın gücü adına
    1 puan
  31. Görevini layıkıyla yapanları ayırmayı unuttuğum için özür dilerim. Görevini düzgün insan ayırmadan yapsın gereken herşeye cezayı yazsın benim ona bir itirazım yok. Adam ayırmayan her polise saygım sonsuz.
    1 puan
  32. Arkadaşlar bu konunun bu kadar dikkat çekeceğini bilseydim koymayacaktım. Zararsız, rahatsız etmeyen birkaç led dizisinden ceza yemeyin diye koydum. Konuyu polislere çekmeye gerek yok. Bir nüsasını yanınızda daşırsanız emsal karar olarak gösterebilirsiniz. Polisin tek adil davrandığı kişiler polisler lafına darıldığımı belirtmeliyim. Benim babam da polis(aslında Emniyet Amiri). Biz de ceza yedik. Yani bu işte ayrı gayrı yok. Yanlış yapana kesiyorlar cezayı.. Lütfen üslüplarda kırıcı, suçlayıcı olmayalım.
    1 puan
  33. bende kimseyi kırmak istemem kalb kırmaktansa kalbimim kırılmasını tercih ederim....forum üyelerinin hepsinden özür dilerim..
    1 puan
  34. Ben Farların açık renk olmasından hoşlanıyorum,kimisi de siyah fardan..Ama BiXenon far Beyaz oluyor...BiXenon far istiyorsan (-ki iste bence,mükemmel bişey) Titanyum x al..Gece Gride de gayet güzel duruyor...Kum gri çok vasat bir renk,hiç tavsiye etmem..En başta bende o renk alacaktım ama sonradan o rengin hafiften pembeye çaldığını farkettim,hoşuma gitmedi...Bende gittim pembe olacağına KIRMIZI olsun diyip Şeker Kırmızı aldım..eheheheüüeee...Titantum X den vazgeçmeyin... Bu arada bu konu Focus 3 le ilgili bölümde başlıkta konuşuluyor,o yüzden adminlerin bu konuyu oraya taşımasını tavsiye ederim....
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.