Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

20-01-2012 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Belki aramızda özleyenler vardır Barış abimizi Mekanı cennet olsun
    5 puan
  2. Bu cümle ile aklıma direk DEVRİM geldi..öyle diyorlardı.. Bu söylemleri savunan kişiler bunları demeseydi belki focus değil Devrim ve Tecrübeye binerdik.. Devrimclubtr.com açardık
    4 puan
  3. Aşağıdaki dökümanları yanınızda bulundurun ve polise gösterin, sonrada birlikte cama bakın Tabii bu kadar anlayışlı ve sabırlı bir ekip bulursanız... EGM_Genelgesi.pdf Ford Otosan Karartilmis Camlar Bildirgesi.pdf EGM_Genelgesi.pdf Ford Otosan Karartilmis Camlar Bildirgesi.pdf
    4 puan
  4. Bak şimdi sen böyle yazınca aklıma hemen "Black Hawk Down" geldi hiç de sevimli olmadı, vaz geçtim gitmekten. Videoya gelince, kaç kere rica ettim Trafik Şube Amirliğinden ama inatla fotoğraf çekiyorlar, video vermiyorlar nedense...
    4 puan
  5. Araçlar bugün bayilere gitmiş bu sabah konmuş.. Standart donanımlar(Türkiye Paketi) şu şekilde: Dinamik süspansiyon pakedi , elektrikli direksiyon ayarı , uzaktan kumandalı alarm , geri görüş kamerası , elektrikli arka cam perdesi , velur halı paspas , reflektör / ilk yardım çantası , elektrokrom aynalar , spor ön koltuklar , ısıtmalı koltuk ,ilave aydınlatma , far yıkama sistemi , park mesafe kontrolü , bi-xenon farlar , bluetooth , bluetooth telefon hazırlığı , HI FI professional logic7 , USB ses arayüzü ,Türkçe ön panel , gelişmiş ön panel , M arka rüzgarlık ,dış parlak siyah kaplama , antrasit tavan döşemesi , akustik kemer uyarısı , otomatik kapı kilit.. Standart Donanım(Türkiye Paketi) Fiyatı: 211.348 Euro Opsiyonlar: M çift kavrama şanzıman , jantlar , otomatik açılır bagaj kapağı , infrared ön cam , elektrikli açılır tavan , ön koltuk havalandırma , kayak çantası , katlanan arka koltuklar ,elektrikli ortopedik bel ayarı , aleminyum 'trace' ön kaplama , M çok fonksiyonlu ön koltuklar , otomatik 4 bölge klima , adaptif farlar , çevre görüş sistemi , navigasyon pro sistemi , head up display ,akıllı telefon müzik bağlantısı ,güneş korumalı camlar.. Opsiyon bedeli : 65.670 Euro TOPLAM FİYAT : 277,018 EURO => 655.315 TL Gelelim o muhteşem ağız sulandıran resimlere. Bu araç Borusan Oto İstinye de duruyor.. Resimler, bilgiler alıntıdır...
    3 puan
  6. Otomobil sporlarına hem mesleki hem keyfi ilgimi biliyorsunuz. Ralliler özellikle her zaman daha fazla keyif verdi. Yönetimi daha zor olsa da, çok daha çetin ve belirsizlikler içeren şartlarda koşulsa da gerek araçların kullandığımız otomobillere yakın olması, gerek hepimizin kullandığı yol ve doğa şartlarında yapılıyor olması özdeşleşmeyi kolaylaştırıyor. Ralli konusunda bilgisi olmayıp da merakı olanlara bilgilenme amaçlı şu bağlantıyı önerebilirim: http://www.rallyoftu...hat-is-wrc.aspx WRC (World Rally Championship), yani Dünya Ralli Şampiyonası da bu işin kreması ve tam bir sihirbazlar arenası... Sezon yeniden şampiyonaya dahil edilen Monte Carlo ile güzel bir açılış yaptı. 17-22 Ocak tarihleri arasında koşulacak bu yarışın ve sezon boyunca diğer yarışların özetlerini bu sene Eurosport geceleri genelde 01 gibi yayınlıyor. Gece kuşlarına önemle hatırlatılır. Daha önce ralli izlememiş olanların da fırsat bulurlarsa bir göz atmalarını öneririm. Gelelim bu seneye... WRC geçtiğimiz yıllarda ilgi azalması ve maliyet yükselmesi nedeniyle epeyi kan kaybetmişti. Hatta Subaru ve Mitsubishi'den sonra Ford da ayrılma planları yapmaya başlamış, sistem tümüyle çatırdar olmuştu. Neyseki araç sınıfını küçültüp gelişkin bir S2000 kategorisi sınıfına dönüştürüp fabrika takımlarının ilgisini çekebildiler ve bu sezon müdavimler Ford ve Citroen'İn yanına Mini Cooper'ı katabildiler, ayrıca tebdili kıyafet VW'de Fabia kılındığında gayri resmi Polo ile planladığı giriş hazırlıklarına başladı. Pilotlarda da ilginç transferler oldu, koca kurt Petter Solberg Miko Hirvonen'in Ford'dan Citroen'e geçmesi ile boşalan koltuğa oturdu. İleri yaşına rağmen deneyimi ile rekabetçi olacağını düşünüyorum. İlgilenenler varsa detaylara daha sonra girilebilir tabii. özetle takımlar şöyle bu sene: Sezon takvimi de böyle: Maalesef Türkiye artık takvimde yok, sanırım bu bizim federasyonun biraz da isteksiz davranmasından kaynaklanıyor. çünkü 2003 yılından beri gerek Antalya ve gerekse Istanbul'da düzenlenen yarışlar çok başarılı geçmişti. Monte Carlo rallisinde ise şimdilik 12 etap koşuldu. Son genel klasman şöyle: 1. Loeb/Elena (Citroen DS3 WRC) 3.14'13"6 2. Sordo/Del Barrio (MINI John Cooper Works WRC) a 2'09"0 3. P.Solberg/Patterson (Ford Fiesta WRC) a 3'09"6 4. Hirvonen/Lehtinen (Citroen DS3 WRC) a 3'45"9 5. Novikov/Giraudet (Ford Fiesta WRC) a 4'25"7 6. Delecour/Savignoni (Ford Fiesta WRC) a 6'19"9 7. Campana/De Castelli (MINI John Cooper Works WRC) a 7'24"7 8. Tanak/Sikk (Ford Fiesta WRC) a 8'17"9 9. Andersson/Axelsson (Proton Satria S2000) a 12'15"0 10. Abbring/Vanneste (Skoda Fabia S2000) a 13'59"6 Webden izlemek için adresimiz www.wrc.com ama maalesef şu anda tam performansla çalışmıyor, İsveç rallisinden sonra etkin olacakmış. Europort'u bir kez daha hatırlatayım... 2011'den seçmeler, iyi seyirler:
    3 puan
  7. Çok beğendiğim bir video. Paylaşmak istedim.. MK V GOES MK II 2.0 Turbo FSI (Plakada Mokokoymuş.. )
    3 puan
  8. Bora abi bunların bir günde mi olacağını düşünüyorsunuz ben anlamadım ki... BMW, Mercedesi geçtim diğer piyasada bulunan birçok markanın bile 100 senelik bir geçmişi var. Patla, çatlak farketmez bir markamızın olmasının kime zararı olabilir ki....
    3 puan
  9. İnşallah Bu güzel bir espri olmuş, yani 220'ye kadar radar korkusu yok, zaten o hız da serbest, ama 220'den sonra "Yusuf Yusuf" ha... Benden duymamış olun ama radardan daha korkutucu tehlikeler var Antalya'nın girişinde savaş zamanı uÇakların kullanması iÇin yapılmış bir beton pist var, aynı zamanda Antalya - Burdur yolunun gidiş istikameti. Ben de hazır hava güzel ve rüzgar yokken Çıkıp bakayım bu sefer 240'ı geÇebilecek miyim!?
    3 puan
  10. Hadi bakalım... Bu utanç ile nasıl yazılar yazdın anlamadım
    3 puan
  11. Yüksek hızlarda hava direnci en büyük yavaşlatıcıdır. Araç, içindeki farklı ağırlık dağılımı ile daha düşük hava direnci gösterebilir. Ama daha da önemlisi hız denemesi yaptığınız zamanki rüzgardır. Pek fark etmeyeceğiniz basit bir esinti 10-15 km/h arasında olabilir ve değişik hız değerleri böyle bir esintiyi arkanıza almakla karşınıza almak arasındaki farktan kaynaklanabilir. Bir de sürecin rasyonelliğine bakalım: 1. Hız felakettir, 200 km/h'de herhangi bir nedenle yoldan çıkma dünyanın yörüngesinden ilelebed ayrılma ile sonuçlanacaktır. 2. Aracınızın azami hızı teknik verilerde belirtilmektedir. 3. Bu hızın biraz altında veya üstünde kalıyor olduğunuz bilgisi pratikte pek rekabet edilecek bir ortam olmadığından size bir fayda sağlamayacaktır. 4. Motorunuzun emsallerine göre gücünü merak ediyorsanız "dyno" ölçümleri pek güvenilir olmasa da kesinlikle daha güvenlidir. 5. Salt merak gidermek için alınan risk yüksektir. 6. Ayrıca söz konusu hızları karayollarında yapmak kanunen yasaktır. 7. Istanbul Park gibi trafiğe kapalı alanlarda denenebilir, ancak bu tür güçsüz araçlarda ivmelenme mesafesi son hıza ulaşmak için yetersiz kalmaktadır.
    3 puan
  12. Yabancı bir blog sitesinde karşılaştım bugün. Daha önceden 208 beygire kadar ulaşmışlardı şimdi 240 !!!! Tebrikler Hyundai. Bakalım Türkiyeye 2013'de gelebilecek mi? Şu an şu haliyle bile beni etkilemeyi başardı. Açıkçası yakından incelemek isterdim. Hayırlısı...............
    2 puan
  13. V yazıyor camda..onu gösterin, orjinal renli camlarda bu var..
    2 puan
  14. Bir adet Onur FTH'e ihtiyacımız olacak
    2 puan
  15. Evet tam benim başlığm buradaymış.. Kulaklarım çınlıyordu nedenini bilmiyordum.. Demek bundanmış.. FSI ve TSI ya LPG uygulaması var. Ama %80 LPG %20 Benzin yada %92 LPG %8 Benzin şeklinde.. Yani sadece LPG ile çalışan yok. Insignialara uygulanabiliyor; ama subapların değişmesi de gerekiyor 1500+2500=4000 Tl oluyor fiyat bu nedenle onlara tavsiye etmiyoruz diyorlar. 2.0 FSI a LPG taktıran bir tanıdığım var, kendisi eskisine göre %20 - %30 yakıtının düştüğünü söylüyor. öyle aman aman performans kaybı olmadı diyor.. Sadece LPG ile çalışan sistemlerde var ama onlar daha Türkiye'ye gelmedi..
    2 puan
  16. hımmm...sabah çalıyordu radyonun birinde Kazma şarkısı...unutmadık tabiki...teşekkürler hatırlatman için... http://www.youtube.com/watch?v=Ti6YRm2mYy8
    2 puan
  17. 20 sene öncesi : 1,5 karbüratörlü 90 hp ve 1,5 turbo enjeksiyonlu 120 hp Mitsubishi motorlu Hyundai Scoupe
    2 puan
  18. 2 puan
  19. Bende geçen gün ajansotomobil.com da görmüştüm. Benide çok etkilemişti. Alıntı : http://www.ajansotomobil.com/hyundai/yenilikler/hyundai_veloster_turbo_1806.html
    2 puan
  20. Dacia hangi ülkenin markası ? diye sorulduğunda kimse fransız demiyor. Fordunda amerikan olduğu pek tabii bilinmekte Eski tunuslarda alman fordu gibi bir söylem çıkmış zamanında o kadar. Ona bakarsan transit connctte türkiyede üretiliyor. Modellere girersen işin içinden çıkamasın. Türkiyenin bir otomobil markası olması sizler( sadece sen değil) neden bu kadar rahatsız ediyor anlamıyorum. Gündemi meşgul tutuyolar pislikleri örtbas ediyolar diyosun. Millet zaten gerçekleri öğrenmek istemiyoki neden arabayla uğraşsınlar ? Yeter artık yahu. Bu halk korenin daveoosuna chevrolet samsunguna renault diye bineceğine. Kendi patlak kalitesiz markasına binsin. Patlak çatlak olsun zamanla gelişir... Elin hondası Mitsubishisi Toyotası da patlaktı bi zamanlar.. Hatta o elin Mercedesi BMWsi de patlaktı.
    2 puan
  21. ------------------------------Konu Taşındı---------------------------------------------- Belki de böyle birşey geliyordur 3 nesil....
    1 puan
  22. Hiç de komik değil
    1 puan
  23. "Vtec e Vtec demem, kadran sekizbine vurmadıkca" Yaz bunu Ogün güzel laf oldu
    1 puan
  24. abi nasılsa gidicekmiş pazar günü doğruyu öğrenir gelir burda sitede yazanlar doğru çıkmaz sonra pazar günü ogün abi bizi bilgilendirir inşallah değildir 4 yıldız
    1 puan
  25. Bu kadar gÜzel aracı alınca haftalar 7 değil 9 gÜn olur Ümit abi.. Her neyse Ayda 3(ya da 4) gÜn bineceksiniz kıymetini bilen..
    1 puan
  26. Biz kararlaştırdık 15 Octavia buluyoruz Adana'da hergün birimiz bineceğiz.. :D Ayda iki kez iyi pazarlık.. :) Farklı olmak güzel oluyor bu konuda.. Mesela M5 in ben çok satılacağına inanmıyorum.. Buna vereceğim parayı çoğu kişi 7 serisine vereceğini söyleyecek o nedenden dolayı çok az olacak bundan piyasada.. 5 serisinden burada bir ton var. Günde en az 10 tane görüyorum. Sürü psikolojisi..
    1 puan
  27. Toyota ve Honda nın orta yaş ve üzeri kesimlere verdiği güven hissi yüksek, Ford ise nispeten genç ve otomobilleri yakından takip edenler için daha yüksek sürüş kalitesi demek.
    1 puan
  28. Pazar günü bende test edicem inşallah
    1 puan
  29. Bir arkadaşım otm. Civic i ile uzun yolda sakin kullanımla 5.5 litre tüketip 225km hıza ulaşabiliyordu, ben yol tutuş limitlerini ve performansını beğenmesem de yumuşak kullanımı, az sorun çıkarması ve uygun fiyatıyla ikinci eliyle tercih edilebilir araçlardan.
    1 puan
  30. Barış Manço ... Özellikle kardeşim fanatiğidir, vefatına ağladığım insanlardan. Vefat ettiği sabah güzel bir Sony set almıştım, odama kurarken arkadaş haberi verince o kadar üzülmüştümki hevesle parasını biriktirip satın aldığım sete birkaç gün dokunmamıştım bile..
    1 puan
  31. Yeni octavia ile ilgli uzun zamandır kendi sitesinde bilgisi var ; Gerçi bu farklı bir model olucakmış ama ön tasarım benzer olur muhtemelen sanırım. http://www.skoda.com...em=Detay&ID=130
    1 puan
  32. Dökülün bakalım, dökülün, yok mu arttıran?
    1 puan
  33. öldüğünde ağladığım nadir insanlardan... mekanın cennet olsun Barış Abi...
    1 puan
  34. güzel araba yusufum renonunda buna benzer bir aracı hazırlanıyor...hiç merak etme...
    1 puan
  35. abim passatına taktırdı hiç memnun değil.performansı neredeyse yarı yarıya düşmüş yakıt konusun da da pek iç açıçı değil,muhtemelen şubatta söktürecek..
    1 puan
  36. merhaba bende aranıza yeni katıldım bir liseli olarak muhabbet güzelmiş..
    1 puan
  37. Başlasın; biz gençler büyütürüz.. Kesmeyin bir defa da şunların önünü Kötü birşey yok ki; her firma mükemmel mi başladı..Hayır
    1 puan
  38. Ya bu dikine parkı ben yanlış mı anlıyorum, böyle bir şey, değil mi?
    1 puan
  39. Sinir yapmıyoruz ki yanlış anlaşılmaları silmeye çalışıyoruz..Anlaşmam var evet, bedava f3 aldım
    1 puan
  40. Uç muç örnek aldığına göre söz hakkı düşer: Türk markasının geleceği Jeremy'nin iki dudağı arasında ise vay halimize, şu forumda bile kaç kişi tanıyor bu arkadaşı? Ayrıca övdüğü Jaguar ve Land Rover Hintli Tata'nın malı şu anda, pek ala bir Türk firması da alabilrdi. Tata beğendiğiniz bir marka mı? çoğumuz burun kıvırıyoruz değil mi? Ama icraatına bak: Jeremy'nin oyuncaklarını toptan satın almışlar. Bu ticaret dünyasıdır, bizim gibi fanilerin aklı çok ermez, bazen en sıkıntılı kriz dönemleri yeni bir atılımın başlangıcı olmuştur. Onu beğenmem, bunu beğenmem, şu kötü, bu kötü, ya da MFö diliyle "Ondan şikayet, bundan şikayet" Hayatta başarılar! Ben kendi branşımda ulusal ve evrensel iş bölümü çerçevesinde elimden geldiğince daha iyisi için üretken olmaya çalışıyorum, yoluma çıkan engelleri de bu ilke çerçevesinde yenmeye çalışıyorum. Herkesin de kendi alanında yapması gereken budur. Otomobil sanayii de gerekli teşviki bulursa bu işe girer. Bu kriz ortamında da pek kimse patlayacak bir projeye balıklama dalmaz. Ayıca Türkiye otomotiv sanayiinde, özellikle yan sanayi ve montajda bu kadar ileri iken kendi markasını oluşturmamış olması da bence ciddi bir eksiktir.
    1 puan
  41. Bu amerikanya kıtasında 2008 de kullanılan modül. Yenisi bundan farklı.
    1 puan
  42. Eğer yerli otoya karşı çıkmanın sebebi gerçekten buysa kesinlikle bişey demem. Böyleyse "aslında ben karşı çıkmıyorum ama, toplumun dikkatini başka yöne çekmek için yapılıyor, bunun için karşı çıkıyorum" demektir bu. Buna da ben kesinlikle bişey demem, bu kişisel görüştür. Ancak yine söylüyorum, yerli otoyu her Türk vatandaşının desteklemesi gerekir. Sadece yerli oto değil, diğer yerli üretilecek, geliştirilecek ne varsa, teknolojik ürünler, dayanıklı tüketim malları, gıda vs. ne varsa desteklenmeli, önce kendimizi güçlendirmeliyiz. Fakat, yerli otonun üretilmesi fikrini atanlar, yerli otonun üretilmesi için girişimde bulunanlara karşı bir tavır alınırsa bu iş Devrim'den öte gitmez malesef.
    1 puan
  43. vala ne çok karşı çıkan varya inovasyon katsa nolur katmasa nolur Mertol...sonuç bir araba kaporta far motor ve iç donanım olarak temel ve yan yada lüks sayılacak unsurlardan oluşuyor...yani kimse yeniden arabayı yaratmıyorki..zaten yaratılmış...sadece ülkemizin az gelişmiş ülke konunumdan çıkıp montaj sanayinden üretim aşamasına bazı beyinsizlerin yüzünden gelemeyişimize kızıyorum ben...sen bile gidip kendi capında yaratıcılığı konuşturup kendin birşeyler üretirken başta senin bu projeyi senin gibi olanlar için katkını beklerken senden eleştiri burun kıvırma gelmesi garip...bmw mercedes audi şu bu ford türk cizerlerinin model cizimlerini yapması sonucu oluşuyor murat ...şubu...yani onlara çizen adam burdada çizer orda üretilen motorlar sonunda sökülüp herparçası kopyalanıp üstüne birşey eklenip sürülüyor piyasaya farklı bir adla nolucak ki...yani dünya motor endüstrisi su yada hava ile çalışan motormu üretti biz bilmiyoz...iddia ediyorum otomotiv sektörü 2012 yılı itibariyle sağlık sektörü ile birlikte en başarısız ve kendini geliştiremiyen sektördür...hala benzinli motor var..hala grip var..
    1 puan
  44. vala Özet hayatlar yaşadığımız için bÖyleyiz...bu ülke bÖyle bilinmedik yada silinmiş kahramanlarla dolu...biz zahmet okuda...bilgilen...bence..
    1 puan
  45. Türkiyede ilk uçakta üretildi hatta havayolu taşımacılığıda yaptı ama...büyük şirketlerin siyasi girişimleri sonucu buda yokedildi ülkemizde...biz küçük bir ülke değiliz...hiçte olmadık...sadece öyle olduğumuza inandırıldık...ben inanıyorum projeye gerçektende iyi bir iş çıkacağını ümit ediyorum...vestel jvc adı koyarak üretim yapıyor...neden gelip ünlü japon firması vesteli tercih etsinki... Vecihi Hürkuş....tvdeki şener şenin uçakla eve daldığı vecihi tiplemesi bu önemli kişiden alınmıştır... 6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır. Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur. Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. üç takdirname verilen tek kişidir. Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECİHİ K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır. Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi. 1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ K-XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır. Hürkuş 23 Nisan 1931’de çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir. Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, Şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara. İkinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, Şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, çal, çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, çukurhisar, İnönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, İzmit, İstanbul. 1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kadıköy'de (Kalamış)İlk sivil uçağımız VECİHİ K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’de Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur. 1954 yılında İlk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayollarını kurmuştur. Türk Havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir. Türkiye'nin ilk uçak fabrikasını Nuri Bey,252 lira sermayeyle,, "Türk Zaferi" isminde sigara kağıdı üretmeye başlar. İstanbul ve Anadolu, o zamana kadar azınlıkların tekelinde olan yerli malı sigara kağıdını kapışır. Bu sayede Nuri Bey'in kazancı günden güne artar. Bu teşebbüsün üzerinden henüz üç buçuk sene gibi kısa bir süre geçmesine rağmen 252 lira ile işe başlamış olan Nuri Bey'in elinde tam 84.000 liralık büyük bir kazanç vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında demiryollarını millileştirme politikası gereği Samsun-Sivas demiryolu hattının inşasının Türk müteahhitlerine verilmesi kararlaştırılmıştı. Nuri Bey, bunu duyunca hiç vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, ki günümüzde yaklaşık olarak 10.000 kilometre demiryolu olduğunu düşünürsek bu rakamın ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Tabii sadece rayların döşenmesi değil, köprü ve tünellerin yapılması, engebeli arazide dağların delinerek, çok büyük kayaların kırılarak yapıldığı zor bir demiryoludur bu... Nuri Bey'in üstlendiği Samsun'dan Erzurum'a kadar uzanan bu demiryollarının yapımı işinde o çevrenin halkı çalışır. . O sıralar soyadı kanunu yeni çıkmıştı. Atatürk, Türkiye'nin bir çok yerini demir ağlarla ören Nuri Bey'e "Demirağ" soyadının verilmesinin uygun olacağını söyleyince, o da Demirağ soyadını almıştı. Nuri Demirağ, Türkiye tarihinin az tanınan önemli isimlerinden biri. Soyadının, 10`uncu Yıl Marşı`nda geçen "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" dizesiyle gösterdiği benzerlik tesadüfi değil. "Demirağ" soyadı kendisine, bizzat Atatürk tarafından cumhuriyetin ilk yıllarında 570 kilometrelik demiryolu hattının müteahhitliğini yaptığı için verilmiş. Ancak Demirağ`ın ülkeye katkısı sadece demiryoluyla sınırlı kalmamış. Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluş yıllarında 40 milyon dolarlık servetiyle ülke bütçesinin onda birine sahip olan Nuri Bey, kendi isminin baş harflerini taşıyan NuD 36 ve NuD 38 uçaklarını üreterek yerli havacılık sektörünün temelini attı. T.C' nin İlk Uçak Fabrikası Kuruluyor 1930'lu yıllara gelindiğinde dünyada ve Türkiye'de ekonomik sıkıntı had safhadaydı. Bu yüzden orduya uçak ve benzeri ihtiyaçlar ancak halkın himmetleriyle alınabiliyordu. O yıllarda ilginç bir kampanya düzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir uçak alınıyor ve alınan uçağın kuyruğuna da o ilin ismi yazılıyordu. Bunun yanında zengin işadamları da tek başlarına uçak alarak devlete hibe ediyorlardı. O zaman da, uçağın kuyruğuna o işadamının ismi yazılıyordu. .. 1932 senesinde gazetelerde bir havadis var. Diyor ki havadiste, bu memlekette uçağa ihtiyacımız var. Uçak fabrikamız olmadığı için parayla satın alıyoruz. Devletin bütçesi de o zaman 200 milyon lira. Diyorlar ki bir kampanya açalım. Milletin himmetine baş vurup para toplansın, bu paralarla uçak alalım. O zamanlar Ankara’nın en zengini Vehbi Koç ‘tu. Vehbi Koç’a gidiyorlar ve durumu izah ediyorlar. Hay hay diyor, ne kadar verelim? Gönlünüzden ne kadar koparsa diyorlar. Ve Vehbi Koç da çıkarıp 5 bin TL veriyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey’e geliyorlar. Durumu izah ediyorlar. Abdurahman Naci Bey’de 120 bin TL veriyor. Sonra da Nuri Demirağ’a geliyorlar ve durumu izah ediyorlar. Nuri Bey de ‘Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lutfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim’ diyor. Sonra da hazırlıklara başlıyor.” "Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim. 1932'de bu sözleri söyleyerek Türkiye'de ilk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ, o yıllarda Türkiye'de dünya standardında uçak yapmış; ama siyasi çarkları aşmasına müsaade edilmemişti. Türkiye için son derece hayati önemi sahip bu ilk uçak sanayi girişimcisinin şimdiye kadar bilinmeyen hayat hikayesini hepimize örnek olması ve ufkumuzu açık tutması için aşağıda veriyoruz. Montaj sanayi mantığına karşı çıkarak, kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamız gerektiğini söyleyerek, hem ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteren ve hem de bu yönüyle o devrin zenginlerinden ayrılan Nuri Demirağ şöyle konuşuyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir." Milli sanayi ve milli kalkınma konusundaki tavizsiz çabaları Nuri Demirağ'a pahalıya mal olacak ve bir süre sonra önü inanılmaz bir şekilde kesilecektir. Nuri Bey, "Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur" diyerek önüne çıkan bu fırsatı değerlendirir ve yanına aldığı mühendis ve teknisyenlerle seyahatlere çıkarak incelemelerde bulunmaya başlar. Almanya, çekoslovakya ve İngiltere'deki uçak fabrikalarını gezer. Nuri Demirağ, 1936 senesi ortalarına doğru uçak fabrikası için hazırlıklara başlamış ve ilk etapta on senelik bir program yapmıştı. Bir çekoslovak firması ile anlaşarak Beşiktaş'ta Hayrettin İskelesi'nde, bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan, o zamana göre modern bir bina yaptırdı. Nuri Demirağ büyük sabır ve azimle işe atılmış ve yanına aldığı bir çok mühendis ve teknisyenle hızlı bir çalışmaya başlamış fabrikayı kurmuştu. Türkler’in kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. özellikle İngiliz ve Almanlar’dan başka Amerika’nın endişeleri daha büyüktü. Türkiye'nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirağ'in en değerli iş arkadaşlarından biriydi. Fransa'da uçak mühendisliği eğitimi yapan Selahattin Alan, Nuri Demirağ ile çalışmaya başlamadan önce, Türk Hava Kuvvetleri'nin Eskişehir'deki uçak bakım ve tamir atölyelerinde görevliydi. Fransızca, İngilizce ve Almanca'yı çok iyi bilen bu genç mühendis, ilk "Türk tipi" uçakların planını çizmiş ve yapımını sağlamıştı. Nuri Demirağ ve Selahattin Alan, birlikte kolları sıvayarak modern bir uçak fabrikası meydana getirmişlerdi. Ayrıca Nuri Demirağ İstanbul Teknik üniversitesi bünyesinde bir uçak mühendisliği bölümü açılması için öncülük etmiştir. THK, Beşiktaş'taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Bu dönemde Selahaddin Alan'ın Eskişehir'de prototipini yaptığı, NuD-36 rumuzuyla 24 adet uçak imal edildi. 1938 yılında, Alman uzmanların da yardımıyla, NuD-38 rumuzlu, çift motorlu ve madeni gövdeli, 6 kişilik yolcu uçağının dizaynına başlandı. Nuri Demirağ'ın Beşiktaş'taki fabrikada yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye'de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı. Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini görecek şekilde yapılan ve saatte 270 kilometre hıza ulaşan, 5 bin 500 metre yükseğe çıkabilen NuD-38 n yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini birden Türkiye'ye ve Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasına çekmişti. ürettiği NuD-38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü ve bu uçaklar Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. İngiliz ve Almanlara göre Amerika'nın endişeleri daha büyüktü. Gerçi Türklerin bu işin altından kalkabileceklerine inanmıyorlardı; fakat bu iş gerçekleşirse, ileride bir pazar kaybetmenin endişesi içerisindeydiler. Bu düşüncedeki Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği, Türkiye'ye incelemelerde bulunmak üzere birliğin başkanı Mr. Todd'u göndermişti. Nuri Demirağ İstanbul köprüsünün maketini yapıp Atatürk sundu. Atatürk çok beğendi. İsmet İnönü ye gönderdi. Maket orada kaldı. Ağabeyimin babama gönderdiği mektupta, abacığım, İspanya an altı adet uçak siparişi almıştık, onu tamamlamak üzereyiz. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız İnönü, - Nuri Bey, her şey çok mükemmel, daha ileriye gitmek için niçin devletle işbirliği yapmıyorsunuz? - Teşekkür ederim. Senelerdir söylediğiniz hususta uğraştım. Fakat başaramadım. Devlet mensupları benden rüşvet istiyorlar. Bu söz üzerine İnönü bozuldu. - İspat eder misin? - İspat ederim. Müsaade ederseniz evrakları getireyim, diye yazıhaneye geçti. İnönü yanındaki zevata dönerek, enginliği başını döndürdü. Hava alanını istimlâk edin. Uçakları sattırmayın. Nuri Bey içeriye girdiğinde, İnönü ayağa kalkmış, kapıdan çıkarken karşılaştılar. Bir şey söylemeden otomobiline binerek ayrıldılar. Araştırmacı Savaş Güvezne de deneme uçuşu sırasında pilotaj hatası nedeniyle düşen ve İnönü döneminde üretimi durdurulan NuD 36 uçaklarının ardında siyasi hesaplaşmaların olduğunu düşünüyor. Güvezne`nin araştırmasına göre Nuri Demirağ, Türk yapımı 12 uçağın üretimi için Fransa`dan pilot brövesine sahip Selahattin Alan`ı Türkiye`ye getirdi. Alan, NuD 36`yla Demirağ`ın tüm ısrarlarına karşın Eskişehir`e uçmaya karar verdi. Alan`ın yönetimindeki uçak Eskişehir yakınlarında iniş sırasında drenaj kanalına (su toplama kanalı) saplandı. Bu kaza Demirağ`ın zorlu yıllarının da başlangıcı oldu. "Türk Hava Kurumu bu kazanın ardından uçaklar tehlikeli deyip sipariş ve ihaleyi durdurdu" diyen Güvezne, Demirağ`ın bilirkişiler eşliğinde hazırladığı raporların dikkate alınmadığını söylüyor. Yapılan tespit sonucunda uçaklarda bir sorun olmadığı ve pilotaj hatası nedeniyle düştüğü saptandı. Ancak uçakların seri üretime geçmesi engellendi. Eldeki 12 uçağın bir kısmının hurdacılara verildiğini söyleyen Adnan Baykal, bazı uçakların da bugün Atatürk Havaalanı`nın olduğu bölgeye gömüldüğünü iddia ediyor. Havaalanının dörtte üçünün dedesine ait olduğunu belirten Baykal, "Arazi sadece istimlak edilmekle kalmadı, ayrıca alandaki 12 uçağın en hızlı şekilde tahliye edilmesi istendi. Uçakları alıp, araba gibi bir yere park edemezdik. Dolayısıyla babam bu konuda büyük zorluklar yaşadı" diyor. Sonunda uçakların kusurları var diye sattırılmadı. Hava alanı metrekaresi bir buçuk kuruşdan istimlâk edildi. Yarım kuruş vergiye gitti. Bir kuruşdan parasını aldı. Sayın İnönü yardımcı olsaydı, bugün dünyanın en iyi uçaklarını imal etmiş olacaktık. Nuri Bey devleti mahkemeye verdi. Uçaklar satılmayınca Divriği hava alanından vazgeçti. Oraya gönderdiği üç adet hangar ve diğer malzemeler çürüdü. Divriği vilayet olamadı. Koraltan, Aygün n uğraşları da bir netice veremedi. Divriği en göç başladı, küçülmeye başladı. 1960 yıllarında Divriği in 125 köyünde okul varken, şimdi 35-40 düştü.Türk havacılık sektörü baltalandı Nuri Demirağ`la ilgili görüşlerine başvurduğumuz havacılık tarihi uzmanı ve Met-Air pilotu Fehmi Karaeminoğulları şunları söyledi: "Demirağ`ın ürettiği uçakların emniyetsiz olduğu konusu gerçeği yansıtmıyor. çeşitli çevreler Türkiye`nin dışarıya bağımlı olmasını istedi. Bu nedenle de Türk havacılık sektörü baltalandı." Karaeminoğulları şöyle devam etti: "Fransa, Almanya ve İtalya`nın başını çektiği oluşum bugün dünya devleri haline geldi ve kendi uçaklarını üretiyor. Bu, Türkiye adına büyük bir kayıp." Cumhuriyetin ilk yıllarında üretilen Türk uçaklarının, seri üretime geçememesi dönemin siyasi hesaplaşmasına bağlanıyor
    1 puan
  46. Bora yabancı mal merakı kendine inanmayan, pısırık ve cahil yetişmiş bir toplumun doğal davranışıdır. Aldığı değerli mal ile özdeşleşerek kendini değerli hissetmeye Çalışır. Bu ruh yapısındaki insanlar asla kayda değer bir başarıya da ulaşamaz, kopyalanmış, kendi değerlerini Üretememiş bir yaşam sÜrerler. Çevremizde bu örneklerden istemediğimiz kadar var. Tabii bunda global ekonominin Çarklarını döndÜrmesi iÇin gerekli olan bilinÇsiz tÜketiciyi yaratma Çalışmasının da rolÜ bÜyÜk. Bu bir kısır döngÜdÜr ve bu kısır döngÜden Çıkış önce "bizden bir halt olmaz" anlayışından uzaklaşmak ile başlar. Eğitim, yaratıcılık ve Üretim arkasını getirir. KötÜ örnekler vermeye Çalışmışsın ama onlar da kötÜ örnek sayılmaz. Bahsettiğin araÇlar o gÜnÜn ekonomik koşulları iÇerisinde misyonunu başarı ile tamamlamış araÇlardır, yÜzbinlerle satmışlardır, ancak rekabetÇi kalamadıkları ve ulusal politikalar Çıkar Çevrelerinin etkisi ile geliştirilemediği iÇin piyasadan silinmişlerdir. İyi örneklere de bak lÜtfen, örneğin TÜrk mÜteahhitlerin yurt dışında gerÇekleştirdikleri projelere, ya da THY gibi uluslararası yer edinmiş bir kuruluşa, ya da KoÇ grubundan ArÇelik/Beko'ya, benzeri örnekler Çoğaltılabilir. Ama "olmaz" diyenlerle yola Çıkılırsa olmaz gerÇekten. Daha önce de yazdım, geliştirilecek marka kolay edinilebilir, kolay yÜrÜtÜlebilir ve dayanıklı imajı Çizmek zorunda ve TÜrk markasına sempati duyacak pazarlara yönelecek bir satış politikası ile pazarlanacak. İlk Ürettiğimiz araÇta niye Audi kalitesi bekliyoruz ki? İhracat ağırlıklı gidilmek zorunda, iÇ pazarı sonradan ikna etme zor olmaz. BugÜnkÜ global ekonomik yapıda hiÇbir markanın Üretimi tÜmÜyle kendine veya Ülkesine ait değildir. Bu TÜrk otomobili konusundaki ciddi bir algı hatasıdır ve ekonomik anlamda da rekabetÇi olmaz. Bileşenlerin yÜksek oranda TÜrk mÜhendislerin eseri olan akıllı bir tasarımda toplanması, TÜrk işÇileri tarafından Üretilmesi, kullanıcıya kolay erişilebilir şekilde ulaştırılması ve kullanım sÜresince tatminkar servis/bakım desteği verilmesi bence başta marka imajı iÇin yeterlidir. Marka TÜrk malı olarak algılandıktan sonra nerede Ürettiğinin de pek önemi kalmaz. "Mavi" konfeksiyon markasını bilirsiniz sanırım, TÜrk markasıdır değil mi? Bir mağazasına girip ÜrÜnlerin imal yerlerine göz atmanızı öneririm. Ha bir de temelde şu soru var tabii: Niye ille TÜrk malı otomobil olmalı? Buna da cevaplarınız bekleyeceğim, sonra ben de görÜşÜmÜ yazacağım.
    1 puan
  47. Önemli olan yaratıcılık ve yenilikçilik, yani innovasyon. Herkeste var olanı tekrarlamak, yani bir Albea kopyası çıkarmak, bizi başarıya taşımaz. GÖrülmeyeni gÖrmek, yapılmamışı yapmak, farklı bir bakış açısı yakalamak ve doğal olarak fiyat açısından rekabetçi olmak lazım. Fiat asla kÖtü bir marka değil ve aslında hak ettiği imaja da sahip değil. TOFAŞ ile KOç grubu da sahip olduğu üretim kapasitesi, Ar-Ge teknolojisi ve deneyimi ile pekala bu işin altından kalkabilecek düzeyde. Ayrıca zannetmeyin ki VW ile boy Ölçüşecek bir lüks araç çıkacak ortaya. Tam tersi ekonomik, baz bir model olacak, ancak dayanıklı ve kullanışlı. Hedef bu olmalı. Satış pazarları da Öncelikli 3.dünya ülkeleri olacak. Türkiye'nin yakın ticaret ilişkisi içinde olduğu alanlar... Bu doğru bir başlangıçtır. Uzak Doğu bu konuda herkese yakın zaman Örneğidir, kapı aralığından girdiler, bugün değme markalara kafa tutma aşamasına geldiler. Uzun bir yolun başındayız, Önemli olan yola çıkmak, biraz farklı bir rota ve doğru teçhizat ile. Ben ümitliyim...
    1 puan
  48. boss sana aşığız....
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.