Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

28-06-2012 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Focus'a dar diyenlere ben de bir ses vereyim, alet ele oturan eldiven gibi sürücüsünü sarıyor, kısacası araba kullanmaktan zevk alan, kendi ve aracının limitlerini araştırmaktan korkmayanlar için, arabayı sadece ulaşım değil zevk için kullananlar için, sürücü ile arabanın bütünleşmesinden hoşlananlar için. Bu çok net! Yok ayak ayak üstüne atıp, yolu da hissetmeyeyim, ses de duymayayım, en bir konforlusundan ferah ferah gideyim diyorsanız ya evinizin salonundan hiç çıkmayın, ya da bu paraya en donanımlısından şahsiyet yoksunu bir Fluence alın ve rahat edin. Otomobil almadan beklentilerinizi iyi tanımlamazsanız hayal kırıklığı kaçınılmaz olur...
    6 puan
  2. Ben killarimi aldirdim, kimseye kil falan olmuyorum artik.
    4 puan
  3. Yeni KIA Ceed radyo reklamına acaip kıl oluyorum. Her duyduğumda "HasCeedtir" deyip hemen kanal değiştiriyorum..
    4 puan
  4. Ohooo.... Kendini isminle net bir şekilde tanıtmana rağmen telefonda daha bir dakika geçmeden "kim arıyor diyelim" diye soran sözde sekreterlere (tabii gözle göremediğim için başka özellikleri ile işe alınmış olma ihimalleri hakkında yorum yapamıyorum) Poliklinikte "nesi vardı" sorusunua tek bir sornla başlayıp, tatmin edici cevaplar aldıkça yeğenlere kadar tüm aile çocuklarının tek tek şikayetlerini uzun bir lite yaparak sorgulamaya çalışan hasta sahiplerine Konumu gereği sahip olduğu yetkiyi sorun çözmeye değil de seni ezmeye yönelik kullanmaya çalışanlara "Yok" cevabına "Hiç mi yok" diye soruyla karşılık verenlere (sabırla "Yokluk nitel bir tanımlamadır, nicel değil, bu nedenle az yok, çok yok olmaz" şeklinde cevap vererek suratlarındaki budala ifadeyi görmeye de bayılıyorum bu arada) Kuyruk kaynakçılarına Babasının tarlasının karayollarına dönüştüğünün farkında olmayanlara Bir halt bilmediği halde o konuda otorite imiş gibi bilgiç bilgiç konuşanlara (bu grubu da münasip bir hayvanın münasip bir yerine yerleştirmeye çalışıyorum elde olmayarak, kendimde de buna kıl oluyorum) Halkı salak yerine koyan yönetici ve siyasetçilere Karayollarını umumi çöplük zanneden ilkel yaşam formlarına Sosyetik apartmanda oturup eve girip ayakkabılarını koridora bırakan kırsal ruhlu kardeşlerimize Birinci fasikül burada bitti, arkası yarın...
    4 puan
  5. Merhaba, 40 bin km'ye dayanmış ve 4 yılı aşmış (52 ay) aracımızda yaşadığımız sorunları ve yıpranmaları göstermeye çalışacağım.. Resimleri tıklayarak büyütebilirsiniz. Tüm teypler 1 hafta içinde bu hale geliyor...Güneş yansımalarında görmek sıkıcı.. Vites Topuzu : Tarz ve kalitesini çok severim ama yıpranıyor. Klima ve Teyp üstündeki boyalar zamanla şişip dökülebiliyor.. (Araç nemli bölgede kullanılıyor etken olabilir) Bunları müşteri memnuniyeti kapsamında hafta içi yaptırmayı planlıyorum. Dashboard üstündeki gizli bölme, burası sık kullanım sonrası tırnağı kırılıyor bunu bildiğim için kesinlikle lazım olmadıkça kullanmıyoruz.. bu sebeple sorun yaşanmadı ama yaşanan parçalardan bir tanesi. Bu sorunu daha önce okumadım ama ben yaşadım, bagajdaki stepne bölümünün ıslanıp pas olduğunu gördüm ve araştırdık serviste her yere su tutarak test ettik; Stopların altındaki slikon/conta eskimiş su geçiriyordu.2 adet vidayı sökerek dediğim kısma ulaşabilirsiniz. Çözüm: Su geçirmez özellikli siyah slikon çekildi. Bu çözüm sonrası servisten çıktık akşam gezerken baktık ki ampül yanmıyor; kapalı olan servis'i müdürü arayarak açtırdık Focus II Hb araçtan ampül söktük geçici olarak yola bu ampül ile devam ettik, Focus'un bu ampül'ü zor bulunur (kırmızı boyalı olan) sipariş edildi gelene kadar ampül'ü oje ile boyadım ve öyle kullandım.. Arka kapı perdelerindeki problem; bir çok kullanıcı bunu sert bırakarak kırabiliyor, geçenlerde kim olduğu belirsiz bir vatandaş bu parçayı çıkarttırmış !?! Neyseki kırılmamış parça yerine taktım (içine kaçan perdeyi Kalın Tığ (Resim) ile çıkarttım) Focus II'lerin kronik sorunu olan arka kapı kilit sesi, çözümü: değişim 1 defa değiştirildi şimdi yine başladı. Eskisi arka, simdi ön ses getiriyor Videosu: Çift kilit yapıldığı an ses geliyor.Tek kilitde bulunmuyor. Ön farlarda ''beyaz lekeler'' de Focus II'lerde çokca görülmüştür.Bende çok fazla olmadığı için değişim yaptırmadım. Elimde resim yok maalesef. Şimdilik aklıma gelenler bunlar... Sizlerde bilgi ve resimlerle katkıda bulunabilirsiniz
    3 puan
  6. ICS arkasından gelen Jelly Bean yavaş yavaş gözükmeye başlıyor. Genel olarak ek özellikler haricinde ICS'in cilalanmış ve optimize edilmişi diyebiliriz.
    3 puan
  7. Ben ise bu foruma bu kadar nadir uğramana kıl oluyorum...
    3 puan
  8. Evli olanlara benzetme şöyle olabilir: Eve eşinin yanına döndüğünde ne hissediyorsan onu...
    3 puan
  9. Kıldığı namazla övünenlere ve namazı günlük hayatta menfaat sağlamak için kullananlara Kıl Oluyorum
    3 puan
  10. Ben daha sarı ışıkta kornaya basanlara kıl oluyorum...Belki insan acemi belki dalgın sen bip bip yapınca adam hata yapacak rahat bırak insanı yaw..
    3 puan
  11. "Ses getirdi" tabiri yanlış olmakla birlikte F3'ü yerden yere vurmayı gerektirecek bir durum da olmadığını düşünüyorum. F1, F2 ve F3'ten uzur süreli ikişer adet araç kullanmış biri olarak F3'ün kesinlikle en iyi Focus olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. Ne kadar iyi olduğu sorusunun yanıtı belki çok net değil ancak bu sınıf içerisinde değerlendirdiğinizde hatırı sayılır bir pozisyonda oturduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Her aracın artı ve eksileri vardır. Hiçbir araç mükemmel yapılamadı uzun süre belki de yapılamayacakta. Kaldı ki "mükemmel" kelimesi de oldukça göreceli bir tabir. Çünkü herkesin mükemmel ya da daha geniş tabir ile "iyi" anlayışı da çok farklı. Yalnızca bir ya da birkaç konuda spesifik eksiklikleriyle aracı değerlendirmek pek mantıklı değil bana göre. Yüzbinlerce parçadan oluşan oldukça da komplike bir makinadan söz ediyoruz. Herşeyi iyi olmayabilir ya da daha doğrusu "herşeyi herkese göre iyi" olmayabilir ama bu bütünün kötü anlamına kesinlikle gelmez. Tüm artı ve eksilerini alt alta koyup topladığınızda -bana göre- bu sınıfın en mantıklı aracı F3 çıkıyor. Çok net olan birşey daha var bana göre. Focus'un tüm kasaları çok çok genel bir tabir ile otomobil kullanmaktan keyif alan, yolu ve geri kalan herşeyi (direksiyondan, cam açma düğmelerine kadar) hissetmekten hoşlanan insanlara göre araçlar. Öyle değilseniz Focus'la işiniz yok kesinlikle...
    3 puan
  12. alıntıdır. Değerli Yarışseverler Dostlarımız; 03 Temmuz 2012 Pazar günü 2012 Yılı 6. Ayak Drag Yarışı İzmir Ülkü Yarış Pisti’nde,İzmir Ülkü Motorsporları Kulübü tarafından organize edilecektir.Yapılacak yarışın programı ekte olup ,sizleri de bu coşkuyu bizlerle yaşamanız için İzmir Ülkü Yarış Pisti’ne bekleriz. .. 2012 Yılı 6. Ayak Drag Yarışı Programı Günün Programı ; KAYITLARIN KAPANMASI 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 14:00 İDARİ KONTROL&TEKNİK KONTROL 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 14.30 – 15:15 İLK KOMİSERLER KURULU TOPLANTISI 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 15:20 BRİFİNG 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 15:35 Yer: Yarış mahalli YARIŞMANIN STARTI 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 16:00 GEÇİCİ NETİCELERİN İLANI 01 Temmuz 2012 Pazar Saat 18:30 KESİN NETİCELERİN İLANI VE ÖDÜL TÖRENİ 201 Temmuz 2012 Pazar Saat:18:45 Kategoriler ; Sınıf1 0-1400cc Sınıf 2 1401cc – 1600cc Sınıf 3 1601cc – 2000 cc Sınıf 4 GTİ-VTS-VTEC-SPORT GRUP Sınıf 5 2001cc – 2500 cc Sınıf 6 2501cc – 3200 cc Sınıf 7 3201cc ve üzeri Sınıf 8 4x4 Sınıf 9 Dizel Drag Yarışı'nın sitemizdeki haberi ve facebook'taki etkinliği.. http://www.izmirulku...y.asp?haber=116 https://www.facebook...24560010897238/ Tam bir görsel şölenin gerçekleşeceği İzmir Ülkü Yarış Pisti’nde siz değerli dostlarımızı da aramızda görmekten büyük memnuniyet duyarız.
    2 puan
  13. Araçlar bugün bayilere gitmiş bu sabah konmuş.. Standart donanımlar(Türkiye Paketi) şu şekilde: Dinamik süspansiyon pakedi , elektrikli direksiyon ayarı , uzaktan kumandalı alarm , geri görüş kamerası , elektrikli arka cam perdesi , velur halı paspas , reflektör / ilk yardım çantası , elektrokrom aynalar , spor ön koltuklar , ısıtmalı koltuk ,ilave aydınlatma , far yıkama sistemi , park mesafe kontrolü , bi-xenon farlar , bluetooth , bluetooth telefon hazırlığı , HI FI professional logic7 , USB ses arayüzü ,Türkçe ön panel , gelişmiş ön panel , M arka rüzgarlık ,dış parlak siyah kaplama , antrasit tavan döşemesi , akustik kemer uyarısı , otomatik kapı kilit.. Standart Donanım(Türkiye Paketi) Fiyatı: 211.348 Euro Opsiyonlar: M çift kavrama şanzıman , jantlar , otomatik açılır bagaj kapağı , infrared ön cam , elektrikli açılır tavan , ön koltuk havalandırma , kayak çantası , katlanan arka koltuklar ,elektrikli ortopedik bel ayarı , aleminyum 'trace' ön kaplama , M çok fonksiyonlu ön koltuklar , otomatik 4 bölge klima , adaptif farlar , çevre görüş sistemi , navigasyon pro sistemi , head up display ,akıllı telefon müzik bağlantısı ,güneş korumalı camlar.. Opsiyon bedeli : 65.670 Euro TOPLAM FİYAT : 277,018 EURO => 655.315 TL Gelelim o muhteşem ağız sulandıran resimlere. Bu araç Borusan Oto İstinye de duruyor.. Resimler, bilgiler alıntıdır...
    2 puan
  14. Aslında çok güzel bir konu açılmış....Yanlız bir anda o kadar çok şey geldi ki aklıma.....hangisi daha öncelikli derken kıl oldum..abiciiiiim........... Şu oto parkta aracına binerken ayarsızca kapısını açıp diyer araçta iz yada göçük bırakanlar en başta geliyor...
    2 puan
  15. Marş motoru kablosunu kemirene kadar iyi davranın, sonra kapan kurun, ama otomobile dadanmış fareler hazırlıklı olabilir...
    2 puan
  16. Bu da benden olsun,adam arabayi duz yolda bile zor kontrol ediyor..
    2 puan
  17. 2 puan
  18. bir zamanlar çok büyük anlamı vardı http://youtu.be/JZw_uCIICDU
    2 puan
  19. sinir yapacak çok şey var.. forum gereği olsun ama.. benzin istasyonlarında benzini alırken kredi kartı ile ödemeye gitmeye, geri gelince çektiğin karttan daha fazla akaryakıt vermelerine,karayolu levhalarında atış talimi yapanlara,arabdaki peçete,sigara külü dökenlere, devamlı ve yavaş giderek sol şeriti kullananlara,100 m ilerde trafik ışıkları olduğu halde makas çekenlere,ışıkta beklerken yeşil yanar yanmaz korna yapanlara vs.vs.
    2 puan
  20. Uymaya bilir beğenmiyede bilir hatta parası yetmeyedebilir ama çıkarken en azından kusura bakmayın olmadı dese bana yeter.Bazı insanlar karşılarındakinin insan değilde cyborg olduğunu düşünüyor ya benim kıl olduklarım onlar. Biri gelse 1 saat değil 2 saat ayakkabı baksa sonrasında ya 2 saat baktık ama olmadı kusura bakma dese yada en azından ayakkabıma bok atmadan gitse canı saolsun benim işim bu der geçerim.
    2 puan
  21. Etkileyici bir yazıydı kaybolup gitmesine içim el vermedi...hepimizin dar kapıları var geçmeye çalıştığımız... DAR KAPI... Andre Gide, Dar Kapı isimli kitabında, yaşanılanın değil yaşanılmayanın hikayesini anlatır; birbirlerini seven iki insanın bir türlü bir araya gelememesinin hikayesidir bukitap. Ve birleşememelerinin nedeni, başkalarından ziyade kendileridir, kendi inançları, kendi korkuları önler onların aşklarının ifade edilmesini. Koca bir hayatı, istediklerini yapamayarak geçirir kitabın kahramanları. Yaşamak istediklerimizle yaşayabildiklerimiz arasında ortaya çıkan büyük uçurumun esas sorumlusunun aslında kendimiz olduğunu anlatır kitap. Bütün kitap boyunca okuyucu hep aynı isyanı hisseder, söyleyin artık, birleşin artık neden duygularınızı gizliyorsunuz, diye bağırmak ister. Ama, kitabın kahramanları, kendi yarattıkları o 'dar kapıdan' geçemezler bir türlü, orada sıkışıp kalırlar. Herkesin hayatı, dar kapılarla çevrilmiştir aslında. Rahatlıkla geçip feraha ulaşacağımız birçok kapıyı, kendi inançlarımız, korkularımız, endişelerimizle daraltıp kendimizi kendimize tutsak ettiğimizi çok geç farkederiz. Yaptıklarımızdan ziyade yapamadıklarımızdan daha çok pişman olmamızın gizli nedeni de budur zaten, yaptıklarımızın sonuçları kötü çıksa da, çıkan sonuçlarda bizimle birlikte başkaları da sorumludur, başka birilerinin iradesi işin içine girmiştir, pişmanlığımızı ve öfkemizi başkalarının üstüne yıkabilir, pişmanlıktan kendi payımıza düşeni azaltabiliriz. Ama yapmadıklarımızdan duyduğumuz pişmanlıkların bizden başka sorumlusu yoktur, bizden başka bir suçlu bulamayız, o pişmanlığı tek başımıza sahiplenmek zorunda kalırız. Kendi geçmişimizden geleceğimize uzanan yolda karşımıza çıkan dar kapıları neden aşamayız, neden takılır kalırız oralarda, nedir bizi durduran, nedir bizi gelecek pişmanlıklara hazırlayan. Neden bir türlü istediğimiz gibi yaşayamayız? Neden ıslak bir kil parçası gibi elimizde duran hayatımızı şekillendirirken, bir yerinde takılır ve onu istemediğimiz bir biçimde şekillendiririz, kendi isteklerimizden daha önemli ne olabilir? Korkularımız tabii. Gide'nin romanındaki kahramanlar gibi Tanrı'dan korkabiliriz. Çekeceğimiz acıdan korkabiliriz. Ya da Benjamin Costant'ın 'Adolphe' romanında anlattığı gibi başkalarının acı çekmesinden korkarız. Constant, kendi hayatından esinlenerek yazdığı romanında, kendinden daha yaşlı bir kadınla birlikte olan genç bir erkeğin o kadını neden bırakamadığını anlatır. Kadının duyacağı acıyı düşünmek, erkeği hareketsiz kılar, bu çaresizliğine öfkelenip kızsa da bunun üstesinden gelemez. Adolphe, ne zaman yeni bir hayata hazırlansa, yaşlı sevgilisinin gözyaşları engeller onu. Aynı çaresizliği Daudet'in 'Sara' isimli kitabında da görürüz. Orada da romanın kahramanı bir türlü kendini geçmiş bağlarından kurtarıp yeni bir hayat kuramaz. Bütün bunlar, insanın kendi hayatını belirlemekte sandığı kadar özgür olmadığını gösterir. Üstelik özgürlüğü kısıtlayan, kendi dışımızdaki dünya değildir. Hayatımızı değiştirmemizi engelleyen polisler, hakimler, savcılar, ordular, yasaklar değildir; yasak kendi içimizdedir, kendi korkularımızdadır, kendi geçmişimizdedir. Yaşadığımız her gün kendimize biraz daha tutsak oluruz, yaşanan her gün hayatımıza bağlanan zincirlere bir halka daha ekler ve biz yaşadığımız her gün o zincirlerden kurtulmakta biraz daha zorlanırız. Yaşamak istediğimizi yaşamamamızın nedeni, yalnızca o isteğin yeterince güçlü olmadığı söylenerek açıklanabilir mi? İsteğin güçsüzlüğü değildir her zaman asıl neden. Yeni bir hayata başlarken, dar kapıları kırıp geçerken, arkamızda bırakacağımız acıların, uzun selvileri olan bir eski mezarlık gibi gölgesini geleceğin üzerine sereceğini hissederiz. Gelecek, temiz ve aydınlık bir yaz sabahı gibi aydınlık başlamayacak, aksine geçmişle lekelenmiş bir halde başlayacaktır. En çok o gölge korkutur bizi. Yaşamak istediğimizin de gölgelenmesinden endişe ederiz. Çılgınca yaşamak istediğimiz yeni günlerin, bize geçmişle gölgelenmiş olarak gelmesi düşüncesine tahammül edemeyiz. Korkaklığımız, biraz da geleceği kurtarmak endişesindendir. Geçmişten gelen gölgelerle soluklaşan bir gelecek mi yaşamalı, yoka hiç yaşanmayan, yaşanmadığı için de gölgelenmeyen, yaşanmamış ışıklı bir hayal olarak mı saklamalı isteklerimizi. Dar Kapı'da olduğu gibi sevdiğimizle yaşayacaklarımızı bir günahın gölgesinden mi esirgemeli, Adolphe'da olduğu gibi bir başkasının ruhumuza sinen acısından mı sakınmalı, Sara'da olduğu gibi vicdanımızı damla damla lekeleyen gözyaşlarından mı kurtarmalı? Yaşanan ilk aşkla birlikte, geleceğe düşen gölgeler de uzamaya başlar. Geçmiş olduğu sürece gelecek gölgeli olacak. Yaz sabahlarının temiz ve gölgesiz aydınlığı kalmayacak geleceğimizde. Geçmişin gölgelerini taşıyan bir gelecek mi, gölgesiz, dokunulmamış ve yaşanılmamış bir hayal mi bizi daha mutlu eder? Ne Gide, ne Costant, ne Daudet buna bir cevap vermiyorlar. Anlattıkları, yaşayamamanın acısı yalnızca. Yaşamamak, kendini kendi geçmişinin gölgesinden kurtaramamak acılı bir tortu gibi birikiyor onların kahramanlarının içinde, isyan krizlerine tutulsalar da kendilerine yeni bir hayat yaratamıyorlar. Dar kapılardan geçemiyorlar. Çünkü yaşadıkça kalabalıklaşıyoruz. Gide'nin kahramanlarının hiçbir kapıdan sığmayan günah korkuları var eteklerinde. Costant'ın kahramanının yaşlı sevgilisinin acıları var kolunda. Sara'nın kahramanı vicdan azabını taşıyor beraberinde. Günahı, acıyı, vicdan azabını kapılardan sığdırmak kolay değil, bütün kapıları yıkmak gerekiyor, yıkıntılardan bir ışığa çıkılır mı peki? Yaşayamadığımız için pişman olacağımızı bile bile geleceğimizi feda etmeli miyiz? Yoksa, gölgeli de olsa o benim istediğimdir, yaşamalıyım mı demeliyiz? Geleceği yaşarken geçmişin gölgeleri zamanla solup silinir mi? Geçmişle gelecek arasındaki o dar kapıdan geçerken, oraya buraya sürünüp örselenen ruhumuz, geleceği istediği gibi kucaklayabilecek mi? Yaşam dar kapılarla dolu. Yıkmalı mıyız o kapıları? Günahı, acıyı, vicdan azabını silip atmalı mıyız? Duyduğumuz istek, günahı, acıyı, azabı silmeye yeter mi? Yoksa, günah korkusu, geçmiş acılar, vicdan azapları geleceği mi karartır? Neyi seçmeli insan? Kendi geçmişinden, hafızasından, hatıralarından, inançlarından nasıl kurtulmalı? O dar kapılar bizi yaşamamaya mı mahkum ediyor? Kendi geçmişiyle hüküm giymiş birer mahkum muyuz? Hayat, kurtulamamanın hikayesi mi? Peki, o aşk romanları ne öyleyse, anlatılan aşklar nasıl yaşanıyor? Geçmişin bittiği, bizi sahipsiz olarak, boşlukta terk ettiği zamanlar vardır, Tanrıyı, aşkı, sevgiyi, sevgiliyi kaybettiğimiz, yalnızlıktan, inançsızlıktan kıvrandığımız dönemler vardır, lekesiz bir aşk ancak böyle bir boşluğun, yalnızlığın, böyle bir kıvranmanın içinden doğar. Kaybetmenin acısını yaşamadan, kazanmanın lekesiz sevincini yaşamaya izin vermiyor Tanrı. Ve böyle bir dönemde yeni bir hayatı, yeni bir aşkı kazandığımız anda da, geleceğimize giden yolda yeni bir dar kapı örmeye başlarız. Ne yapmalıyız? Dar kapılardan nasıl geçmeliyiz? Yaşayamamanın acısını mı, gölgeli bir geleceği kucaklamanın hüznünü mü tercih etmeliyiz? Duyduğumuz istekler, tutkular, aşklar, geleceğin ruhumuza uzanan gölgelerini silmeye, bizi iyileştirmeye yeter mi? Dar kapılardan geçemediğimiz, yaşayamadığımız için pişman olacağız. Bizi bekleyenin pişmanlık olduğunu biliyoruz. Yaşadıklarımızdan olmayacak pişmanlığımız, yaşamadıklarımızdan olacak. Gide'e, Costant'a, Daudet'ye bir sormalıyız ne yapmamız gerektiğini. Ama onlar bize yalnızca, yaşayamamanın acısını anlatıyorlar. Nasıl yaşayacağımızın cevabını gene kendimiz bulacağız. Bu dar kapılardan nasıl geçeceğimizi kendimiz öğreneceğiz. Öğrenebilirsek eğer... Ahmet Altan
    2 puan
  22. 2 puan
  23. Onlara bende kıl oluyorum İnadına bir ışık daha bekliyorum Eminim ki onlarda bana kıl oluyorlardır
    2 puan
  24. Sen adminsin senin kıl olma hakkın elinden alınmış durumda
    2 puan
  25. Hani kıl oluyormuşsun ya hadi ayna'da benden..
    2 puan
  26. oldum olası öküz gibi olupta kareli bir abidik sort ve flipflap terlik giyen mok..var gibi kocaman dağ cantasını sırtına atan...bu yetmezmiş gibi eşeğün kulagına konmuş gibi gözlük takan nihayetinde giydiğin tşörtün yakalarını kaldırarak hint YAK ı gibi nasıl havalıyım dimi modunda dolaşan tiiplere oldum olası kılımdır.... salak yaka kalkık dolaşıp iş yapılsaydı gömleklerin yakaları 1 mt olurdu angut.....
    2 puan
  27. Benim direksiyondaki parlak kaplamalar kenarlarından biraz kalktı, vites topuzundaki kaplamalarda biraz kalktı, fıskiyelerdeki sıkıntı bendede oluyor, kaputun üstü leke oluyor..sol arka fren lambasına gözünüz gibi bakın arkadaşlar 35 tl ye aldım şu contaya bende bi bakıyım Yakup..kırmızı renkli ve yuvalı olduğu için hiç bir elektrikçide bulamadım paşa paşa servise gittim...
    1 puan
  28. Bende nedense firefox'da tıkandım kaldım Cache yüzünden, onlardan vazgeçemiyorum.
    1 puan
  29. Yeni karşılaştırma gelmiş. Ayrı konu mu açsaydım bilemedim http://www.youtube.com/watch?v=mGV5tHSEAIg&feature=g-all-u
    1 puan
  30. vay Soner damardır bu..özlemişim sagol...
    1 puan
  31. Metres bir otomobil olduğu sürece sesi çıkmayacaktır... Sende araba fetişizmi var, dikkatli ol... Bu mudur? Budur... M5'i seviyorum (ben de bir fetişistim galiba) Doğrusu apış arama 180 beygiri alıp yola çıkacak cesaretim yok, kazırlar beni bir duvardan, kendimi bilirim ben. Ölüme galip gelmenin ince çizgisinde hızla ilerlemenin nasıl güzel bir sarhoşluk olduğunu tatmayana anlatmak kolay kolay mümkün olmaz. Ama dediğin gibi işte pamuk ipliği!
    1 puan
  32. fareyi muavin yaparsan bide maaş vermeyip çalıştırırsan kabloyuda kemirir koltuğuda bence siz motorun makul bir yerine hatrı sayılır bir yiyecek monte edin fare kemirmeye devam eder yoksa... hayvan sevgisi hatsafhada bende şu an o fareyi öldürmek isteyebilirsiniz ama ben çok matrak hayvanlar olduğunu düşünüyorum o yüzden kıyıcı duygular besliyemiyorum onlara karşı gerçekten dediğimi yapın kaputu açıp bir parça ekmek yada peynir tıkıştırın biryere ona düşman olmanız sıkıntıyı gidermez bence
    1 puan
  33. 1 puan
  34. şirketimde lüx araba düşkünlüğü mevcut patronlar arasında keza benim bu araçları kullanma fırsatım oluyor sürekli çünkü binek araç sıkıntısı çekiyoruz arada sırada garajda : porshe panamera gts porshe panamera 3.0 diesel mercedes slk 200(2012 model) mercedes s350 cdi(2011) audi r8 bir dönem mevcuttu bmw 6.45 ci proshe cayane s var. hemen hemen hepsini kullandım evet cem abi senin bahsettiğin gibi araç sollarken önündeki araçlara bindirmemek için fren yapıyorsun araç ivmeleri istanbul yollarındaki hız standartları için çok çok fazla fakat yüksek hızlarda yani bahsettiğim 180 km/h tan sonra adı geçen markalar arasında da sürüş dinamiklerinde farklılıklar gösteriyorlar her bir markanın yüksek hızlarda eksik kaldığı taraflar var bugün biz istişare yapıyoruz pahallı olmayan binek araçlarla alakalı şusu eksik busu eksik diye aynı eksiklikler lüx araçlardada mevcut ama bir bmw mercedes veya audi 180 km/h ta aynı performansları sergilemiyor yani kategorileri farklı bence panameraya porshe nin kamyonu diyorsunuz ama bu kamyonun gts modeli ile m5 kıyaslanamaz arada dağlar kadar fark var bahsettiğim lüx arabaların farklılıklarını ve eksikliklerini şöle sıralayabilirim : -porshe panamera: (gts) için:sürüş güvenliği ve konforu için kendi kendine önlemler alıyor yolun elverişliliğini tanıyıp aracın ona göre ivme seviyesini ayarlıyor buda araçla kopup gitmenizi yada elverişsiz yolda ani kükremelerinizde kesintilere sebep oluyor bunun yapılma gerekçesi olarak porshe her sürücünün bir spor araba sürücüsü olmadığını düşünmesi ve kaza yüzdesini geriye çekmek için bu sistemleri uyguluyorlar çünkü araç tehlikeli ve seri üretimdir kısıtlı müşteri kitlesi yoktur evet dediğiniz gibi şekil yapmak isteyen herkesin porshe yi aldığını biliyor fabrika 3,0 dieselde kendi classmanında çok iyi hiçbir 3.0 diesel aracın böle bir ses ve böle bir ivme sunmadığını söliyebilirim sınıfındaki diğer araçlara kıyasla yakıt tasarrufu ve günlük kullanım için üretilmiş bir araç mercedes slk 250 : tek kapı bir araç bmw z4 audi tt aynı sürüm araçlardır bu araçlar kendi aralarında butun donanım özellikleri olarak aynı seviyededirler bir üst kategori olan süpersonic araçlarla kıyas edilemez (kamyonlarla )heryerde her amaçla kullanılamaz spor ayakabi gibidirler herşeyle gitmezler bu araçlar genelde performans olarak çok arada kalmış araçlardır ivme motor gücü çok yüksekolduğu zaman ya yol tutuşu eksik kalır yada fren mesafesi yetersiz kalır yani acceleration,handing,topspeed değerleri arasında dengesizlikler sözkonusudur bu yüzden fazla tercih edilmezler bu araçlar babanın oğluna olan hediyesi için üretilmiş araçlardır ben sevemedim audi r8 v10: bu araçtada performans ve tatminkarlık çok yüksek seviyededir fakat iç dizaynda kullanılan ürün kalitesi yetersiz kalmıştır tam anlamıyla amacına uygun bir a1 segmenti pist aracıdır hafiftir tamamı aliminium olduğundan çok ivmeli dir yol tutuşu için aerodinamik tasarımıyla ve bacak kadar boyuyla ve 4x4 olması quatro olması ve manyetik süspansiyon kullanması yani(aracın asfaltla direk bir teması yok havada gidiyorsunuz manyetik raylı trende yolculuk edergibi) tam bir faredir 220 km/h üzerinde iken yol tutuşu harika bir araçtır sizin 120 km/h ile giremediğiniz viraja 220km/h gibi bir hızlagirebilir ve yoldan kaynaklanan sarsıntı neredeyse sıfırdır ve milim şeritten salmaz kendini fakat motor kucağında gidiyormuş hissi yaratan motor sarsıntı ve ses geçirgenliği araca olan güveninizde tereddüt sağlasada hiçbirzaman yanıltmıyor dez avantajı hala a3 modeline benzeyen torpido görseli yetersiz kalıyor güvenin sarsılmasına neden oluyor evet hafif bir araç ve fren mesafesi de sınıfındaki diğer araçlara göre biraz altında kalıyor daha doğrusu kısa fren mesafesine gerek duyduğunuz anda fren yapmadan boşa kaçmanızı sağlayacak bir yol tutuşu audi r8 in bu eksikliğini tamamlamış oluyor tercih meselesi şahsi kanaatim param olursa binmem okadar para veripte plastik araba gibi geliyor bana bmw 6.45 ci:(m6da farketmiyor gözümde ) bu araç audi r8 ferrari lambogini astonmartin gibi markalara cevap olarak üretilmiş bakın sizin pazarınızdada mevcuduz demek için üretilmiş sürüş performansının uzaktan yakından kategorisindeki diğer araçlarla alakasının olmadığı sonradan zengin olmuş insanlara satabildiği için çıkardığı bir araçtır verdiğin paranın kısmen hakkını verebilen ama bmw standartları içinde kalmış kabuğunu kıramamış bir araçtır bizim toplumumuzda 50 çeşit yorum alabilecek bir arabadır performansı hakkında yorum yapmak istemiyorum sinir bozucu bir arkadan itişi var tek söliyebileceğim budur sözüm ona focusun rs i subarunun wrc si bmw nin m paketleri şahsi olarak saplantı haline gelen kasalar focusçular için focustan başka binemeyen insanlar için yani o marka ve modelin şekline sürüşüne hayran kalmış kişilere hitaben aynı kasa ve modelin güçlü ve donanımlı vintage(butik) tasarımlar sunduğunu ve az sayıda üretildiğini savunuyorum sadece amacına uygun olarak modifikasyona uğramış gibi görüyorum lüx arabalarla bu tarz araçları aynı kefeye koyamıyorum lutfen mercedes bmw ve audinin istanbulda boy gösterdiği eş zamanlarda hani bu aralar porshede boy gösteriyor ya istanbul yollarında aynı kefede yargılamayalım lüx araç mantığı bizim düşündüğümüz mantığın çok ötesinde seçenekler sunuyor cem abi senin için :rolleyes:
    1 puan
  35. olum delimiyim...Alirıza ilgilen hanfendiyle...
    1 puan
  36. Farklı markalar arasında birinin diğerine üstünlüğünü gösterecek kanıta dayalı yapılmış herhangi bir araştırma yok. Gerisi hep bireysel hissiyatlar ve basit, amatörce istatistiksel değerlendirmelere dayalı kanaatler. Yakıtların hepsi aynı rafineriden geliyor, şirketlerin bazı katkılar ekliyorlar ve benimki daha iyi diye reklama giriyorlar. Bence hepsi aynıdır, markadan ziyade istasyonun güvenilirliği ve kalite standartlarına uyumu önemlidir. Sonuçta güvendiğiniz istasyondan alın, gerisi nafile muhabettir.
    1 puan
  37. öle birini ajan filimlerindeki gibi bir takip ettim bigün ha vurdum ha vurucam adamın altında nissan almera mı nedir bişi vardı vardı nasıl kacıyor kovalamaca sahnesi en son sanayi sitesinin sokaklarında kaybettim ***** gazeteciliğinin 8 sütuna manşeti ben olacaktım o gün sanırım...
    1 puan
  38. Mağazaya girip bir saat ayakkabı deneyip sonrada ayakkabılarınız pahalıymış yada güzel değilmiş yada beğenmedim diyip arkasında dağ gibi bir ayakkabı ve kutu yığını bırakıp giden müşterilere(bunu genellikle bayan müşteriler yapıyor) kıl oluyorum desem az olur kıl gıcık ve iğreti oluyorum
    1 puan
  39. akşam trafiğinde belediyelerin süpürge kamyonlarını trafiğe çıkarmalarına ve yine akşam trafiğinde pazar gezmesi gibi araç kullananlara kıl oluyorum
    1 puan
  40. Hız sınırlama sistemi; tam gaz harici pedal dokunuşları ile hızınızı 95 km/h'dan yukarı çıkartamazsınız
    1 puan
  41. Yako anlaşılan Aydın senin eksi kutbun. Böyle şeyler biraz zevk meslesi ama ben Focus'u da Fiesta'yı da adeta elimin uzantısı gibi görüyorum ve ikisinde de çok rahatım. 0,1xx ton ağırlık ve 1,83 boya rağmen hiç darlık hissetmedim, eşimin de şikayeti yok, arkada misafir ettiklerimden de şimdiye kadar kimse tüm yüreklendirmelerime rağmen dar demedi, kibar arkadaşlarım var anlaşılan. Volvo S80 sahibi bir arkadaşım var, sitede, geçenlerde arabayı incelerken gördüm, hayran hayran bakıyordu, ben yanına gelip açınca şaşırdı, sonra içine oturdu...uzun süre...sıcakta, tur atmak istiyordu ama söyleyemedi, benim de acelem vardı teklif edemedim. Yani kısacası zevk ve bakış açısı meselesi.
    1 puan
  42. Evet o kadar çok ses getirdi ki ben iki tane aldım hala sesim kısık..peeeee :P
    1 puan
  43. Derler Derler.. Üzülüyorsun, takma diyorlar. Kızıyorsun, değmez diyorlar. Boşveriyorsun; gamsız diyorlar. Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar. Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar. Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar. Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar. Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar. Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar. Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar. Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı. Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler.. Müşfik Kenter
    1 puan
  44. Nazım Hikmet'in en sevdiğim şiiri.. kesinlikle favorim.. Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim.... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.