Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

01-09-2014 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Merakla takip edeceğim konuyu fakat, defalarca yağ değişsede şanzumandaki sabit bir problem gitmeyecektir diye düşünüyorum.
    2 puan
  2. 2 puan
  3. Öyle yapaciizzz gib görünüyor.
    2 puan
  4. otopark ekibi su an piyasada arabayı en iyi ben bilirim diyenden 10 kat üstündürler o yüzden övmelerine ve yermelerine itimat etmek gerekir )) fiesta iyi diyorlarsa iyidir.
    1 puan
  5. Ekstra bir sıkıntı var. Öldürseniz 8 yakmamalı.Ben göstergeye 8 göstertemiyorum bile seri meri. Depo ölçümü şehir içi 8 mümkün de yine de ciddi sert kullanım olur. Benzinlide aynı kullanımla rahat katlanır bu tüketim, bakınız ekobuust
    1 puan
  6. Mantıklı 8 litre bu dizel için vites atmamayı bilmemek veya sorun demek
    1 puan
  7. Ekstra bilgi: İç sirkülasyon motorunun TSB si yayınlanmış. Bendeki problemliydi ücretsiz eklentisini yaptılar, şimdi problemsiz. Sizde araç kontak açıkken ses duyuyorsanız servise uğrayın.
    1 puan
  8. Maşallah dizelle 8 litre yaktığınıza göre cc'de 12-13 leri görmeniz içten değil gibi
    1 puan
  9. Ben o havuza geçer çimlere çakılırım
    1 puan
  10. Şehiriçi 10 litre içer işte en fazla tabi abuk sabuk sürüş olmayacak daha sakin olursa biraz daha düşer bu sefer tsi gibi akmaz araba fark o kuzenimde var onun ortalaması 10'idi. Ben sakin sürdüm düşürdüm kaç olduğunu hatırlamıyorum.
    1 puan
  11. İstanbul Avrupa yakası için 01.09.2014 tarihinde telefonla aldığım fiyatlar şöyle: asal oto maslak 480tl agras terazidere 450tl (Tel:612 09 00) çetaş bağcılar 500tl otokoç yenibosna 550-600tl otokoç istinye aydoğanlar zeytinburnu 490tl kar oto eyüp 490tl keleşler bayrampaşa 550tl
    1 puan
  12. Burda mümkün olduğu kadar demek yarım debriyaj yapmamaya çalışır demek savınu falan desteklemiyorum aksine yarım debiryaj yapmak acemiliktir diyorum. Başlık içinde tekrar şunu söyleyeyim bırak Jazz'ı civic bile focusun yanından geçemez.
    1 puan
  13. Neyse gelelim benim taktığım kısa ve uzun far ampüllerinin performansına.Uzunlardan gayet memnunum yaktığımda aydınlatmasıda karşıdan uzunla gelenin dikkatini çekmeside gayet başarılı.Kısalara gelince sokak lambalarının ışığında far açıkmı değilmi çok zor anlaşılıyor.Aydınlatması sokak aralarında sarı kadar değil.Fakat karanlık ortamlarda güzel aydınlatıyor fakat sarı kadar aydınlatma beklememeli.Genel olarak benim için yeterli görünüyor.
    1 puan
  14. Gönder gönder. Yeğenime bir kebap ısmarlayim.
    1 puan
  15. mavi poşette 3 şişe şarap,ilk yardım çantası,sabun,plaka,kn temizleme kiti
    1 puan
  16. Ürünü bağaja yerleştirdim cuk diye oturdu koku falanda yoktu...
    1 puan
  17. Abicim yuvaya gayet rahat oturması lazım bence sök tekrardan tak. Tuvaya oturmamış sıkışmış olabilir lamba. Yükseklik ayar mekanizmasını bozaraan daha kötü olur
    1 puan
  18. Daha Türkiyeye girmemiş bile. PTTye göre 30unda Türkiyeye yönlendirilmiş, yani sorun yok.
    1 puan
  19. F1 baskı balatası narindir. Azcık zorlasan kokmaya başlar hemen. Carbon clean uygulaması ile Doğan abinin dediği gibi bujilerde önemli nokta. Çözülmüycek bi sorun değil
    1 puan
  20. 1 puan
  21. Bu saatte bu konuya girmemek lazım, akşam 8'den sonra otomatik kapansın bu konu
    1 puan
  22. Vossenler güzel.Bende vossen düşünüyorum ikisi arasında kararsızım tercihim cv1 olurdu herhalde alırsam
    1 puan
  23. ben de bu vossenlerden istiyorum ama... bu orjinal olmayan jantlar balans tutmuyor...
    1 puan
  24. Sonuncusu gibi. Ama arabada görmeden karar veremedim.
    1 puan
  25. Dizel focusa ve tsi leona en iyi alternatif 1.0 eb focus. Bi bakin derim.
    1 puan
  26. Trafik sigortası ray sigorta 286 TL Kasko güneş sigorta 1299 TL Bu sene ekonomik tercih edelim dedik umarım muhatap olmaya gerek bile duymam
    1 puan
  27. 26 Ağustos… Yunan ve Türk orduları karşılıklı mevzilenmiştir. Yunan mevzileri, İngilizlerin de desteği ile güçlendirilmiştir. İngilizlerin deyişi ile “Türkler burayı 6 ayda geçebilirlerse, 1 günde geçtikleri şeklinde övünebilirler” şeklindedir. Taarruz öncesi Mustafa Kemal, komutanları ile stratejisini paylaşır. Düşman hatlarına eldeki tüm güçle sol kanattan, süvari hücumu ile saldırılacak, kanat yarılıp, merkez ve diğer kanat arkadan kuşatılacaktır. Bu, savaşlarda hiç kullanılmamış bir stratejidir ve çok risklidir. Aynı zamanda Harp Okulunda hoca da olan bir General itiraz eder. Çünkü bu şekilde hücumda, saldırı başarılamazsa, merkez zayıf bırakıldığından, geri çekilme şansı kalmamakta ve bozgun kaçınılmaz olmaktadır. Diğer komutanlar da benzer düşünmektedir. Kocatepe sırtlarında, Başkomutan ile aynı zamanda hocası da olan komutan arasında ciddi fikir ayrılığı ve tartışma yaşanır. Tartışma, Başkomutanın Mustafa Kemal, “Sarı Paşa”nın, sertçe söylediği “Başkomutan benim, benim emrim uygulanacak” sözleri ile kesilir. Gerçekte, geleneksel olduğu gibi, göbekten saldırı durumunda, Türk Ordusu’nun, İngilizlerin dediği gibi, Yunanlıları yarıp geçme ve bozguna uğratma şansı neredeyse yok denecek kadar azdır. Top, tüfek ve mermi sayısı son derece azdır. Yunanlılar da, bu geleneksel stratejiye göre mevzilenmiştir. Türk Orduları, sabaha karşı, Yunanlıların sol kanadına süvari hücumu saldırır ve mevzileri yarar geçer. Beklemediği bu saldırı karşısında paniğe de kapılan Yunan ordusuna arkasından saldırarak, tüm düzenini bozar ve Ege’ye kadar kovalar. Büyük komutanlar her zaman başkalarını alamadığı riskleri alan ve kendi savaş stratejilerini özgün olarak yaratanlardır .. Atatürk, insanlık tarihinin büyük komutanlarından biridir. Büyük ozanlar da, büyük ihtilallerin şiirlerini yazarlar. Sözü Nazım Hikmet’e bırakalım.... 26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR VE İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ'E BAKAN NEFER Saat 2.30. Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır. Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim, daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den dünyanın en yıldızlı karanlığını. Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlık tepesi olmasa Afyonkarahisar şehrinin ışıklan gözükecek. Kuzeydoğuda Güzelim dağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor. Ovada Akarçay bir pırıltı halinde ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var: Akarçay belki bir akar su, belki bir ırmak, belki küçücük bir nehirdir Akarçay Dereboğazı’ında değirmenlieri çevirip ve kılçıksız yılan balıklarıyla Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar. Ve kocaman çiçekten eflatun kırmızı beyaz ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki haşhaşların arasından akar. Ve Afyon önünde Altıgözler köprüsünün altından gündoğuya dönerek ve Konya tren hattına rastlayıp yolda Büyükçobanlar köyünü solda ve Kızılkilise'yi sağda bırakıp, gider. Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri. Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular? Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan'dan önce ve Seferberlik'ten evvel Selimşahlar çiftliğinde ırgatlık ederken Manisa'da geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek. Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu Paşalar: 'Üç', dediler. Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı. Saat 3.30. Halimur - Ayvalı hattı üzerinde manga mevziindedir. İzmirli Ali Onbaşı (Kendisi tornacıdır) karanlıkta göz yordamıyla sanki onları bir daha görmeyecekmiş gibi baktı manga efradına birer birer: Sağda birinci nefer sarışındı, ikinci esmer. Üçüncü kekemeydi fakat bölükte yoktu onun üstüne şarkı söyleyen. Dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı. Beşinci, vuracaktı amcasını vuranı tezkere alıp Urfa'ya girdiği akşam. Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı bir adam, memlekette toprağını ve tek öküzünü ihtiyar bir muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu mahkemeye verdiler ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için ona 'Deli Erzurumlu' derdiler. Yedinci Mehmet oğlu Osman'dı. Çanakkale'de, İnönü'nde, Sakarya'da yaralandı ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir, yine de dimdik ayakta kalabilir. Sekizinci İbrahim korkmayacaktı bu kadar bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp birbirine böyle vurmasalar. Ve İzmirli Ali Onbaşı biliyordu ki: tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar. Saat: 4 Ağzıkara-Söğütlüdere mıntıkası. On ikinci Piyade Fırkası. Gözler karanlıkta, uzakta. Eller yakında, mekanizmalar Üzerinde. Herkes yerli yerinde. Tabur imamı, mevzideki biricik silahsız adam: ölülerin adamı, kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru, durdu boyun büküp el kavuşturup sabah namazına, içi rahattır. Cennet, ebedî bir istirahattır. Ve yenilseler de, yenseler de âdâyı, meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir Cenabı rabbülâlemîne şühedâyı. Saat: 4.45. Sandıklı civarı. Köyler. Sarkık, siyah bıyıklı süvari, çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu. Çukurova beygiri kuyruğunu karanlığa vuruyordu: dizkapaklarında kan, kantarmasında köpük... İkinci Süvari Fırkası'ndan Dördüncü Bölük, atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor. Geride, köylerde bir horoz öttü. Ve sarkık, siyah bıyıklı süvari ellerinin tersiyle yüzünü örttü. Karşı dağlar ardında, düşman elinde kalan bir başka horoz vardır: Baltaibik, sütbeyaz bir Denizli horozu. Düşmanlar her hal onu çoktan kesip çorbasını yapmışlardır. Saat beşe on var. Kırk dakka sonra şafak sökecek. 'Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak' Tınaztepe'ye karşı Kömürtepe güneyinde. On beşinci Piyade Fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti ve onların genci, uzunu, Darülmuallimin mezunu Nureddin Eşfak, mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor: — Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var, bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif, inanmış adam, fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum. Meselâ, bakın 'Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın. 'Hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize. Onu biz, kendimiz vadettik kendimize. Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair. 'Kim bilir belki yarın...' Saat beşe beş var. Dağlar aydınlanıyor. Bir yerlerde bir şeyler yanıyor. Gün ağardı ağaracak. Kokusu tütmeğe başladı: Anadolu toprağı uyanıyor. Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp ve pırıltılar görüp ve çok uzak çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada, şahlanıp ölesi geliyordu insanın. Topçu evvel mülâzimi Hasan'ın yaşı yirmi birdi. Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa. Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa. Şimdi bir hamlede o kadar büyük. Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını ağlanacak kadar küçük buluyordu. Yüzbaşı sordu: — Saat kaç? — Beş. — Yarım saat sonra demek... 98956 tüfek ve şoför Ahmet'in üç numrolu kamyonetinden yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar, bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle Birinci ve ikinci Ordu'lar baskına hazırdılar. Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık, siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına. Nureddin Eşfak baktı saatına: — Beş otuz... Ve başladı topçu ateşiyle ve fecirle birlikte büyük taarruz... Sonra. Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü. Bunlar: Karahisar güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler. Sonra. Sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihata ettik Aslıhanlar civarında 30 Ağustosa kadar. Sonra. Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvâyi külliyesi imha ve esir olundu. Esirler arasında General Trikopis: alaturka sopa yemiş bir temiz ve sırmaları kopuk firenk uşağı... Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak'ın ayağı. Nureddin dedi ki: 'Teselyalı Çoban Mihail,' Nureddin dedi ki: 'Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni...' Sonra. Sonra, 31 Ağustos günü ordularımız İzmir'e doğru yürürken serseri bir kurşunla vurulan Deli Erzurumluydu. Devrildi. Kürek kemikleri altında toprağı duydu. Baktı yukarı, baktı karşıya. Gözleri hayretle yandılar: önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları her seferkinden kocamandılar. Ve bu postallar daha bir hayli zaman üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler. Sonra. Sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden ve Deli Erzurumlu ölürken kederinden yüzlerini toprağa döndüler. Solda, ilerdeydi Ali Onbaşı, Kan içindeydi yüzü gözü. Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala. Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere ve sadece kahretmiyor yaratıyordu da. Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı ardarda çakan aydınlık bir bütündü. Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu: 'Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...' Sonra. Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten, Ümitten ağlıya ağlıya, Güneyden Kuzeye, Doğudan Batıya, Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz'i. Ve biz de burda bitirdik destanımızı. Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap, Türk halkı bağışlasın bizi, onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar, korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, kitabımızda yalnız onların maceraları vardır... Kuvayi Milliye/Destan Nazım Hikmet Ran
    1 puan
  28. Bunu takacağıma kaput paramparça olsun daha iyi... Bazı filmlerde oluyor, öyle bir şey dimi
    1 puan
  29.     Aynen ben fazla araştırmadan aldım cok para verdiğimi sonradan fark ettim Güncel Resim Nikelaj Sis çerçeveleri takıldı , İstanbul Beyefendisi Bıyık Sticker yapıştırıldı
    1 puan
  30. 2'si Otokoç olmak üzere 3 ayrı servise 4 defa aracımı rölantideki titreme nedeniyle götürdüm. Hepsinden "normaldir" yanıtı alarak döndüm. Bu süreçte aldığım cevaplar; -Dizel araçta bu çok normal -Focus 3'lerin hepsinde var -Bunlarda yeni nesil motor var, partikül filtresi yüzünden yapar, -Motor güçlü, yapması normal vs.vs. Geçenlerde buradan bir arkadaşımız Antalya Otokoç'ta sorununun hallolduğunu söyledi. Sağolsun bana PM yolu ile tavsiyelerde bulunarak yardımcı oldu. İzmir'de ikamet ediyorum ama Otel için Side'deyken Otokoç'u arayıp randevu aldım ve dün saat 13:30'da servise aracı bıraktım. Yoğunluk nedeniyle araca 14.00 gibi baktılar ve 14:20'de aracım hazırdı. Meselenin özü; sorun motor kulaklarının deforme olması (veya kulakçık, adı her ne ise). Özellikle dur-kalk trafiğe çok maruz kalanlarda bu sorunun daha belirgin olduğunu öğrendim. Diğer servisler araç bilgisayara bağlandığında bununla ilgili hata kodu almadıkları için işlem yapmıyordu fakat Otokoç'ta kısa bir işlemin ardından kulaklar değişti. Artık dizel araç normal şartlarda nasıl titrerse öyle titriyor. Kendilerine bunu nasıl tespit ettiklerini sorduğumda, deneme yanılma yolu ile zamanında uğraşıp sorunu tespit ettiklerini söylediler. Bu kadar basit bir sorun.. Otokoç Antalya'daki İbrahim Beye ve Serkan Beye teşekkürler..
    1 puan
  31. Sanki araba yapıldı, satıldı da bir lükse modeli kaldı. Komik bu adamlar, ayrıca Vignale de rüküş ötesi olmuş... Mondeo giderek ölü doğuma hazırlanıyor!
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.