Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

09-04-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Türkiye'de Satılan 1.6 Dizel, 1.5 Dizel ve 1.4 Dizel Otomatik Vites Teknik Değerleri İçindekiler: - Ford Focus 1.5 TDCI PowerShift - Volkswagen Golf 1.6 TDI DSG - Peugeot 308 1.6 BlueHDi EAT6 - Renault Megane 1.5 dCi EDC - Toyota Auris 1.4 D-4D M/M - Citroen C4 1.6 BlueHDI EAT6 - Hyundai İ30 1.6 CRDI 7 ileri DCT - Kia Cee'd 1.6 CRDI 6 ileri Otomatik - Seat Leon 1.6 TDI DSG - BMW 1.16d 8 Steptronic - Mercedes A 180 CDI 7G-DCT - Volvo V40 1.6 D2 PowerShift - Audi A3 1.6 TDI S-Tronic - Skoda Octovia 1.6 TDI DSG - Opel Astra 1.6 CDTI Güncel Tablo 31 Temmuz Tıkla Büyüt ilk tablo Bu araçların ortalama fiyatları başlığımız Manuel versiyonlarının fiyatları başlığımız B sınıfı benzinli otomatik fiyat başlığımız
    5 puan
  2. En azından prospektüsü video haline getirmemiş oldukları kesin, aracı enine boyuna deneyerek yorumlamışlar. Ancak bence aşırı ve gereksiz bir detaycılık ve bunun üzerinde yürütülen eleştiriler var. Bu yaklaşım markadan bağımsız her model için sergilenebilir ve kafa karıştırmaktan başka bir amaca hizmet etmez. Hele ki varsayımlar üzerine kurulu olursa (örneğin direksiyon ele çok yumuşak geliyor, bu güzel ama dayanır mı bilinmez) Bu arada küçük, kısa ve keskin engellerdeki rahatsız edici tepki yaz lastiklerine geçince ortadan kalkacaktır, yeterince kullandım ve asla rahatsız edici boyutta bulmadım, salınımlarla ilgili yoruma da pek katılamıyorum, yumuşaklığı etkisi var ama bu asla yol tutuşu etkileyecek boyutta değil, hatta virajda küçük engebelerde beklediğimden iyi yol tutabiliyor. Fiyat gerçekten pahalı ama bu sektörün genel sorunu, tek çözüm opsiyonlardan vaz geçmek ve aracın özüne bakmak.
    4 puan
  3. Bende dizel titanyum focus sedan aracimi bu gün teslim aldim araç muhteşem ötesi, 2012 civicten sonra çok seri geldi bana, allah herkeze nasip etsin bu aracı.
    3 puan
  4. Ford bizi Mondeo'nun (şu anda ki eski kasa) testleri için Sardunya'ya götürmüş. Aradan bazıları çıkıp "Bizim bayileri oraya götürmeyin, bunlar bildiğiniz gibi insanlar değil ... kaçarlar, toparlayamazsınız" demiş ise kimse onları dinlememiş (...ki aynen öyle oldu, biz de testlerin ikinci günü akşamı uykumuz geldi diye kaçıp Prag'a topuklamıştık.) ...iyi ki de dinlememiş. ... arabalar ile yol testi yapıyoruz, Sardunya bol virajlı (bir yanı dağ, bir yanı uçurum) yollara sahip ...yol notlarını alıp çıkıyor (her arabada üç kişi) bir sonraki durak/dinlenme/yemek alanında grupla buluşuyoruz. ilk gün böyle geçti, halka açık yollarda zevkli, güzel manzaralı bol-bol araç sürüşü. Sonra ikinci gün başladı... Liman sahasının bir kısmı kapatılıp pist'e dönüştürülmüş ve bu trfiğe kapalı alanda bizden araçları "zorlamamız" istendi. İstasyonlar halinde çalışıyoruz, 4 veya 5 kişinin yanına bir Ford Turing pilotu veriyorlar, onlar bize neyi nasıl yapmamız gerektiğini gösteriyor ve sonra da onları taklit etmemiz bekleniyor. Günün sonunda bu istasyon çalışmasından en iyi not alan üç kişi ayrıca ödül kazanacağı için herkes dikkatli, kasıyor. Öğle yemeği molası dışında ara vermeden çalışıyoruz, yoruluyoruz (biraz) ama ortam çok eğlenceli, bu nedenle millet mızmızlanmıyor. Böyle bir ortamda sıra TIR sollamaya geldi ... kukalar, lastikler ve taşınabilir bariyerler ile bir istasyon kurmuşlar ... rota şöyle ... ...alt kısımda marş'a basıyor ve (kırmızı ok yönünde) ilerliyorsun. Sollama noktasına geldiğinde (ilk yatay mavi çizgi) maksimum hız 50km/h ... bunun üzerindeysen (kocaman bir skorbord koymuşlar kenara hızını görüyorsun) kırmızı ışık yakıp seni geri gönderiyorlar. Mavi çizgiyi aşınca gazlamak serbest, senin gidiş-geliş yolda TIR solladığın farz ediliyor ... sollamayı kaç saniyede bitireceğin ise istasyonda başarı sağlamak için gerekli kriter. İşaretli noktada sollamayı bitiriyor, ani sağ ile şeridine dönüyor ve ikinci mavi çizgiden, yani zamanlayıcıyı durduran hattan geçiyorsun. Aslında basit , ben bile ilk anlattıklarında anlamıştım (o kadar basit yani) ...biz başladık tabi. Süreler de beraberinde geliyor ... her sürücünün toplam 2 hakkı var ve daha iyi olan zaman listeleniyor. Gazlıyor, koşarak geri geliyor ve yeniden arabaya binmek için bekliyorsun ... orada en az 7 - 8 kişilik bir grup var ve bu bekleyenler o biçim tezahürat yapıp, birbirini gaza getiriyor. Bizden önce İspanyollar bu istasyondan geçmiş, onların sürelerini sorduk "11-12 saniye gibi" cevabını aldık, demek ki bu sürenin altına inmemiz lazım. ...ilk deneme ... kötü kalktım ama onun bir önemi yok, 50km/h geçişinde iyiyim (tam tamına 50) sonra bastım pedala, elimden gelse taban halısını delicem, sollama bitiminde ya Allah diyerek frensiz şerit geçişi yaptım (vites düşürüp kompresyonla kasarak) araç biraz kafa salladı ama topladı. Yeniden gazladım ve 11.7 saniye. ..pıFFF İndim arabadan, memnun değilim tabi ... daha iyi yapabilirdim diye söyleniyorum kendi kendime. Yürüyerek geçtim kuyruğun sonuna, iki önümde bir kız var. 165 falan, at kuyruklu, sarışın ... bizden mi? Değil ... neyse ... salla ... kuyruğa kaynak yapmış dedim. Milleti seyrediyor ve sıram gelsin diye bekliyorum. Sıra kıza geldi, bindi arabaya. Emniyet kemerini taktı ... bastı, sola çıktı, gazladı, sağa geçti ve bitirdi. - 9.7 ....buyur?!? yemin et?!? harbiden mi?!? kuyrukta ki maço herifler bir anda sus-pus ... bizden sadece tıSSSSSS sesi geliyor. Sıra gene bana geldi, kız hem moralimi bozmuş, hem de gazlamış beni. Sola nasıl çıktığına ve sağa nasıl geçtiğine bakmışım ama. Sert manevra yerine aracı hafifçe yönlendirip akmaya bırakmış. ...aynısını yaptım. Ani manevra yerine aracın kinetik enerjisini korumaya özen gösterdim ve sollamanın son kısmında ayağımı hafifçe gazdan çekip vites falan düşürmeden, futbol tabiri ile "şık bir bel hareketi" çekerek istasyonu bitirdim. - 10.9 ...bu iyiydi işte dedim kendi kendime hafiften yengeç gibi yürüyorum geri dönerken (bkn.tieyyyttt dağıtırım leyn) baktım kız yanımdan geçiyor. Dönüp led ekrana baktım. - 9.5 haSSSSS....off yaaa!! Soradan öğrendik ki o kız Avusturya Turing Car yarış takımının üyesiymiş, profesyonel şoförmüş ... iyi de o kadar da fark yenmez ki be kardeşim. ...anlayacağınız test'leri terk edip Prag'a kaçtıysam (o akşam) bunun bir nedeni var (bkn.yersen)
    2 puan
  5. Şunu bir arar mısın acaba? http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-ford-2013-24000km-temiz-powershift-otomatik-204415856/detay
    2 puan
  6. Yeni konu açmaya üşendim burdan yazayım Yakup yabancımız değil konusunu kullanalım hanım ısrarla otomatik araç istiyor bütçeyi kasa kasa 35-36'lara çıktık. Fiesta mümkünse kırmızı- borda- mor- mavi renk otomatik istiyor.. Beyaz ve gri asla olmaz mışş İlandaki araçlar hakkında fikirleriniz nedir, ve ya önerebilecek olan varsa önerilerede açığız. http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-ford-aksehir-otomotiv-konyadan.otomatik-fiesta-titanium-x.ilk-sahibin-207423613/detay/ http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-ford-ilk-elden-tam-otomatik-vites-titanyum-208253197/detay/
    2 puan
  7. Bundan sonra lütfen; önceden araştırma yapınız. Örnek:
    2 puan
  8. Sene 80’li yılların sonu, henüz bademin ucunda açmış çiçeğim ve yaz stajı yapıyorum. Gorbi (Gorbaçov) iktidarda ve k*ç*ndan Glasnost (Açıklık) diye bir şey uydurmuş. Yani Demir Perde inmiş gibi gibi, gıcırdıyor … arada direniyor ama perde iniyor. Sovyetler (henüz dağılmamışlar) açlıktan geberiyor, henüz Batı’ya hammadde ve enerji satmaya yeni başlamışlar ve doyuracak boğazlar, aylardır maaşları ödenmemiş memurların cebine girecek paraya ihtiyaç var ve doğal olarak ellerine geçen her şeyi (özellikle dolar ödemeye razı kişi ve kuruluşlara) satıyorlar. Dedim ya staj yapıyorum ve şansıma Koçtuğ’a düşmüşüm… iyi bir şirket Koçtuğ ve gemileri görece yeni (aslında yeni falan değil ama Türk Ticaret filosunun diğer gemilerine göre daha iyi durumdalar… yani benim ki yaşlılar yurduna gidip orada 100+ yaşındakilerin arasında görece bomba gibi duran 65’lik amca’ya aslan gibisin deme vakası.) -Stajyerler- normalde “değiştirmeci” olarak çalışır, yani gemi Türk karasularında ise esas personel evinde dinlensin diye onu destekler. Ben de Milas1’e değiştirmeci olarak gitmişim. Enspektör gemi Mersin limanına varınca Kaan beni arasın diye haber yollamış, ben de aradım tabi. - Kısa sefer atar mısın? Bu sene ki ve önümüzde ki yıl ki staj defterini tam doldururum + sana tam maaş veririm, üçüncülük yaparsın …dedi. Yaparım tabi … üçüncü iyi maaş alır (…aslında almaz ama öğrenciye göre aldığı para süperdir) üstelik iki yıllık staj O.K’i almak demek bir sonraki yaz (son yılımda) tatil yapabilmek demek … yani Obarey! Salağım ya … “nereye gidicez?” diye sormayı unuttum. Mersin limanında ikmal yaptık, vira bismillah dedik … Bülent diye bir ikincim var, adam deniz kuvvetleri emeklisi … suratı 7/24 sirke kıvamında ama işi biliyor. Ana makineleri falan devreye aldık, kayıt defterine not düşüyoruz … sancak makine şu saatte, iskele makine bu, kıç balastta şu kadar su var, sintine temiz vs.vs. - Efendim nereye gidiyoruz? …dedim laf arasında … hırlar gibi Novaya Zemlya dedi. Ben de biliyormuş, Novaya bilmem nerenin taaa içindenmişim gibi “Hıı..tamam!” dedim. İşim bitince hemen yaşam mahalline topuk. Orada öküz kadar bir dünya haritası asılı … ara, ara … ulan nerede bu Novaya Zemlya? Sonra bir yağcı ızdırabımı fark etti, gösterdi. …hadi be? Novaya Zemlya dünyanın k*ç*nda, ya da tepesinde (bakış açısına göre değişir tabi) ama Amerikalılar der ya “Middle Of Nowhere” işte mekan Middle Of Nowhere’nin Middle Of Nowhere’i … ohanZi yani. …kimse daha önce oraya gitmemiş. Zaten birkaç ay öncesine kadar “yasak” bölgeymiş, Sovyetlerin askeri üsleri falan oradaymış … o sulara gireni mermi manyağı yapıyorlarmış. …hadi be? Beni karalar bağladı tabi, gemi ile ilk uzun yoluma çıkıyorum, gittiğim yere bak! Havasındayım. Ege’yi geçtik, Akdeniz’i ve gibraltar’ı geçtik, Biskay’ı sancağa alıp başladık kuzeye çıkmaya. Çık, çık, çık … bitmez … beHHH. Bir de boş gidiyoruz, resmen azıcık borda havası yesek yelkenli gibi yatıyor bizim yaşlı kız. Uskurun yarısı içeride, yarısı sudan dışarıda … arkamızda uçak gemisi gibi dümen izi bırakıyoruz (yani 7-8 knot ile sürünüyoruz) İstanbul’da palamar saldıktan yaklaşık otuz gün sonra Novaya Zemlya (New Land = Yeni Topraklar demekmiş.) karşımızda belirdi. Kuzey kutbuna doğru uzanan ve –şey’e- benzeyen (siz anladınız neye benzediğini) bu garip adanın güney tarafındaki limana (…ki zaten başka sivil liman yok) ve o limana adını veren şehre (…ki zaten başka şehir de yok) yani Belusha Guba’ya bağlanacaz. …öyle de oldu. Limanda bizden başka gemi yok, zaten ortalıkta pek de insan yok. Dediler ki Novaya Zemlya’da 2,000 kişi yaşar, onlar da Belusha Guba’da kalır. Ama silolar var ve içleri maden cevheri (manganez ve çinko) dolu … peki o maden nereden geliyor? Sovyet döneminde adada ceza kolonileri (madenler) varmış ve mahkumlar o cevheri çıkarıyormuş. (şimdilerde kim işletiyor o madenleri? …bilmiyorum) …hıııı … dedim. (bkn.s*çt*k) Eeee? Ne yapılır bu şehirde? …limanı KGB’nin (o zamanlar daha FSB olmamış) omuzları “yeşil” apoletli askerleri tutuyor. Resmi kura göre 1 ruble = 1 dolar , karaborsada ise 1 dolar = 40 ruble … ama kaçak dolar satarken yakalanırsan … nasıl diyeyim? Çinko madenleri neye benziyor? İlk elden tecrübe edinirsiniz. Zaten b*kt*n bi mekan, aslında risk almaya gerek yok ama işi bilen bi abimizin (dedim ya çitlembiğim daha … yol iz bilmem) peşine takılıp geçtik gümrükten. Biraz dolar var yanımızda, parayı ayakkabının astarına saklamışız. Bir karton Kent ve bir şişe JB verdik muhafızlara … free pass aldık J daldık şehre. Zaten iki bar, bir k*rh*ne ve bir de kapalı yüzme havuzu var Guba’da … yani istesen de fazla seçenek yok. Biz de önce ilk bara, sonra ikincisine … sonra k*rh*neye ve en son olarak havuza gittik. Yaz mevsimi olduğu için (bkn.white nights) zaten gece olmuyor … bi ara ortalık hafifçe loş hale geliyor ama o kadar … geri kalan zamanda her yer aydınlık. (bir de bunun tersini düşünün) İçtik, s*çt*k, yüzdük ve gemiye döndük (25 metrelik olimpik havuzun suyunu ısıtmışlardı … beHHH) gemi mürettebatı bir gün içeri, bir gün dışarı çalışıyor. Yani ilk gün biz çıktık, ikinci gün gemide kalıyoruz ve sonra bir gün daha limana çıkacağız … plan bu. Öyle de oldu, gün devrildi … liman sıramız geldi. Sivilleri giyip çıktık dışarı. Ruslar gömlekle, biz uzun fanila ve yünlü kazakla dolaşıyoruz (dışarısı 5 derece falandı) içmeye gittik. Şimdi öncelikle içki … Guba’da millet Votka olduğu iddia edilen bir şey içiyordu. (antifreeze tadında ve kesinlikle çok ama çok sert) üstelik votka öyle şişe ile satılmıyor. Bara gidiyorsun, orada sürahiler var … bildiğiniz cam sürahi. Bir sürahi alıyor ve istediğin miktarı söylüyorsun. - Yarım kilo votka ver. Eleman terazide votkanızı tartıyor, yanında azıcık limon ve bir kase turşu veriyor … o kadar. Oturup bildiğiniz su bardağından votka içiyor, turşu çıtlatıyorsunuz. Öyle takılıyoruz arada çat-pat İngilizce konuşan Ruslarla geyik yapıyoruz. Biri demez mi? - Sizin içtiğiniz votka’yı biz bebeklerin biberonuna koyuyoruz! …hadi be?!? Bu laf dokundu tabi bize. Dokundu ama ne denir ki? Çünkü elemanlar cidden ağır götürüyor. Bizim suratlar düştü tabi … millet geberiyor gülmekten (bize laf sokan rus yüksek sesle çeviri yapmıştı) sonra bir hatun kalkıp demez mi … - Siz bayılana kadar içki yarışı yaparım, hem de hanginiz isterse onunla … …hatun liman işçisi. Yakasında hala pass kartı var. 1,50 falan boyunda, 1,50 falan genişliğinde. Onu limanda forklift kullanırken görmüşüm. Abla bodur ve kilolu, “leyn!” dedim kendi kendime … “Bunun her tarafı içse nolcek ki?” (bkn.evet malım!) - Tamam lan! …dedim (bi de ağabeylerime kendimi ispat edicem ya) getirin ordan bi kilo votka. Geçtim ablanın karşısına, sürahiden birer bardak doldurduk …. Güm diye çaktım. Bi turşu çıtlattım ve gözlerimden akan yaş azalınca abla’ya baktım. Abla bana fare’yi köşeye kıstırmış kedi gibi pish pish sırıtıyor. Gözünü kırpmadan bardağı çaktı kafaya, anında ikinciyi doldurdu ve bir daha çaktı. …LAN! … abla 30 saniyede 90cc falan içti hem de yanakları, boynu falan kızarmadan. Hani bataklığa düşersiniz ve çırpınınca batacağınızı bilirsiniz ama çırpınmadan da duramazsınız ya! Benim durum aynen öyle … belki deprem olur, darbe olur, bir nükleer silah denemesi daha yaparlar diyorum. (…gidince öğrenmiştik, meğer Sovyetler orada yıllarca nükleer silah denemeleri yapmış) ama na-fi-le. …kısmen ayıldığımda dilim şişmiş ve bir daha asla ağzıma geri sığmayacağını düşündüğüm boyutlara ulaşmıştı. Baş ağrım ve susuzluğum efsanevi seviyedeydi ve ciddi denge sorunu çekmekteydim. Aya kalkıp ortalıkta dolaşmaktan geçtim, yatağın yanında yerde duran ayakkabıya bile isabet ettiremiyordum (ya da kapılardan çıkana kadar en az bir kere duvara çakıyor, kaşığı ağzıma isabet ettirmek için özel çaba harcıyordum) Bütün geminin eğlencesi olmak işin çabasıydı. Dediklerine göre bar’da aniden yıkılmışım … önce masaya vurup sonra yere düşmüşüm, beni taşırlarken bir ara ayılıp soyunmaya başlamışım ve yüzmek istemişim (liman kıyısında denize atlamaya kalkmışım) …tabi ki bunların hiç birisini %110 hatırlamıyorum. …hatırlamadığım bir başka şey ise beni yıkan forkliftçi abla enseme şaplak patlatıp bana “pussy” demiş … anlayacağınız Novaya Zemblya’da epey kötü bir ün edinmiştim. L Finlandiya karasularına varana kadar içki banyosunun etkilerini üzerimden atamadım (üç gün) ve yolun geri kalanı boyunca her terlediğimde votka koktum dersem bilmem bana inanır mısınız? …neymiş? S*çt*ğ*m*nın Rus’u ile (o ufak tefek bir kadın bile olsa) Votka içme yarışına girmemek lazım mış. Geç öğrendim ama iyi öğrendim … bakın üzerinden kaç yıl geçti, o zamandan beri bir daha aynı halt’ı bir daha yemedim J
    2 puan
  9. Golf indirimle 83.5-84 civarına alınabilir. Ford'un indirim yapması gerekir. Yeni otomatik çıktı onun ekmeğini yeriz indirim yapmayız derlerse kendileri bilir. Meraklısı alır gerisi başka araçlara gider. Octavia,Seat, i30 müşterinin aklını rahatlıkla çelebilecek modeller. V40'ın hakkı bir üst donanım, advance sanırım. 95 üzeri oluyor oda. İkinci eli de ciddi üzecektir.
    2 puan
  10. Sürekli taşıyacak hastayı nereden bulacağız onu düşünüyorum. Neyse rapor işini ayarlarım sanırım.
    2 puan
  11. arkadaşlar focus 3 ve 3,5 ile ilgili kolçak sorunumuz devam etmekte. aranızda bu işlerden anlayan bir imalatçı tanıdığı olan yokmu? kolçak yapıp piyasaya sürsün, çünkü hiç yok piyasada, eminim satışıda olur. yada birlikte toplanıp satan bir yerden toptan alalım ucuza gelir. yetkili servis 1000 tl diyor. çok fazla...
    1 puan
  12. ...istek üzerine ... devam. Borusan'dan ayrılmışım ve Ford ile görüşüyorum ... boş kalmayayım diye ajans ile konuştum (malum boş duranı Allah sevmez) dedim ki bana kısa bir iş ayarlasanıza. "Afrika'ya gidermisin?" dediler ... giderim tabi? Neden gitmeyeyim? Severim Afrika'yı (cidden) ...iş aslında basit. Araplar Sudanlılara 400 kadar 4x4 pickup satmış, bunları Bur Sudan'a gemi ile sevk ediyorlarmış. (Şimdiki adı ile Port Sudan) araçları karayolu ile Hartum'a getireceğiz, ardından da bir "kademe" kurup Sudan'lı mekanikerlere nasıl araç bakımı yapılır? O kuzu'lar nasıl yolda tutulur ... göstereceğiz. ...tamam dedim. Atladım uçağa, Kahire (Afrika'ya genelde hep Kahire üzerinden girerim) oradan da gene uçak ile Hartum. Gece Hilton'da kaldım (...evet orada da Hilton var, oldukça değişik bir otel ... ama o ayrı bir hikaye) sabah Genelkurmay başkanlığına gittim. Nil nehri kıyısında üç katlı, geniş bahçeli bir bina. Biraz beklettiler, sonra bir yarbay karşıladı ... sevkiyat işinden o sorumluymuş. Ne yaparız? Nasıl yaparız? konuştuk ... bir mühendis daha geliyormuş (İskoçyalı) o gelince hep beraber Bur Sudan'a geçelim, gemiyi orada bekleyelim dedik. Ben otele döndüm ... yapacak fazla bir şey yok. Bekliyorum işte. İkinci günün akşamı canım sıkılmaya başladı. Hartum'da da yapacak fazla bir şey yok. İçki satılan bir kaç yerden biri olan Hilton'un brında oturup kafa çekebilirsin, çarşı pazarda dolaşıp otele geri dönebilirsin ya da bahçeye çıkıp Nil'i seyredebilirsin ... ama o kadar. ...gittim resepsiyona, elemanlara dedim ki "Bana bir araba ayarlasanıza, piramitlere gitmek istiyorum" ...tamam dediler. Daha önce Sudan'a geldiğimde piramitlere gitmek için zaman bulamamıştım, madem bu defa mal mal oturuyorum,gidip piramitleri göreyim dedim. Sabah kalktım ... baktım arabam gelmiş, yanıma iki parça bir şey aldım ... atladım arabaya. Şoförlü kiralık arabamız bir beyaz 240 dizel ... bilen bilir, dikiş makinesi gibi sesi vardır 240 D'nin ... dardardarrrr diye dolaşırsınız Şoför üç beş kelime ingilizce biliyor, yolu biliyormusun diye sordum? Biliyormuş ... ne olur ne olmaz harita üzerinde rota'yı konuştuk, anlaştık ... yol yaklaşık 200km falan, bir şey değil diye düşünebilirsiniz ama Afrika'nın bazı kesimlerinde bu 1 - 1,5 günlük yolculuk demektir, tabi aracınız bozulmaz ya da başınıza b*ktan bir şey gelmezse. Neyse ... bindik kuzu'ya , başladık güneye dardardarrrr akmaya. Zaten çok geçmeden çöl yoluna girdik, manzara ipnotize edici, hava 50 derece falan. Yapacak en iyi şey cigara + bolca su içmek ve uyuklamak. su iç, uyan cigara iç ... su iç ... uyu ... uyan su iç ... ama nereye kadar? ...çişim geldi ya! Akşam üzeri olur, biz de Meroe'ye yaklaşırken manzara biraz değişmişti, artık yolun sağında solunda kimi zaman yanlız kalmış ağaçlar ve bolca da dikenli çalılıklar görüyordum. Kimi çalılıklara ya da yol kenarına dikilmiş değneklere falan bezler, çaputlar bağlanmış ... hani bizde "adak" yaparlar ya ... öyle bir şey diye düşündüm ... anlayacağınız fazlaca da sallamadım. Ama böbrekler alarm sinyali vermekte ... Dedim şuralarda bir yeri sulayayım (kendi kendime) hem rahatlarım, hem de ekolojik açıdan faydam olur. Şoföre "dur" dedim, durdu ... arabadan indim, yolun kenarına yürüdüm ve gene bez falan bağlanmış bir çalının arkasına yöneldim. Ana! Şoför attı kendini arabadan ... başladı tepinmeye ... ne oluyor be????? Aklıma ilk gelen tanrı humbabubumba'ya saygısızlık mı yapıyorum oldu ... yerel de olsa inanışlara saygısızlık yapmak istemediğim için durdum. Üzerine çaputlar bağlanmış çalının yanı başında, yoldan da 10 metre falan uzaktayım. - Ne var be? ...şoför heyecandan ingizlice'yi unutmuş ama tepiniyor + çığlıklar atıyor. ...kesin tabu'yu bozuyorum diye düşündüm ... çölde işeyecek yer mi yok? Gider yolun öbür tarafında hallederim işimi dedim, tam bir adım attım. Şoförün çığlıkları daha da yükseldi. Ne var be?!? Menepoza'mı girdin kör olasıca? Sonra ingilizce'yi hatırladı herif ... başladı eli ile yeri gösterip "mine, mine bumbum!" demeye. (Mine = Mayın) - Hassss!!!!!!! Sudan'da iç savaş sürmekte, demek ki birileri etrafa mayın döşemiş (büyük ihtimal ile hükümet) ve o bez parçaları falan (hani bizde tabela koyarlar ya) uyarı amacı ile asılıyormuş. (nasıl bir uyarı o be?) ...eee? Nasıl dönücem geri? Zemin beton gibi, ayak izlerim belli değil ki ... ya mayına basarsam? - Arabayı getir buraya! ... diye seslendim şoföre ... -olmaz- diye başını sallayıp geçti oturdu arabaya ... Lan! p*ç, getirsene arabayı! Yok abicim, herif sallamıyor. - Sen gel sırtına bineyim dedim :)...bu teklifimi zerre sallamadı. Hay muhterem validen!!! İş başa düştü ... Allahtan mayın neye benzer biliyorum, topuk patlatana, zıplayan betty'e ya da salak kara mayınına yabancı değilim. Hemen dört ayak üzerine indim (miyobum ya) önüme bakarak ve anten, basınç levhası vs. olabilecek ıvır zıvır (mesela küçük kaya parçası, duyarga saklayacak ot vs.) uzak durarak ve on metreyi yaklaşık yarım saatte alarak yola geri döndüm. (Bkn.yusuflamak) Arabaya bindim, korku ve sıcak nedeni ile ağzım kurumuş ... bir buçuk litrelik Nestle suyu içip başladım kazıtmaya, bir tane de şaplak patlattım ensesine. (dallama resmen bıraktı beni be...) öfke nöbetim geçene kadar tepinip bağırdım biraz daha ... sonra piramitleri görmeye gittik. ...yani teoride. Gece ortası Meroe'ye yaklaşık 20 km kala Sudan ordusu yolu kesti, ileride çatışma varmış. (Hay Bin Kunduz) daha ileri gidemezmişiz. Mecburen döndük geri, bir ara durduk ve yolun tam ortasına çişimizi yaptık ... hatta "daha az toz kalkar sayemizde..." diye espri patlattık ve sonraki gün öğleye doğru komple toza bulanmış, yorgun ve piramitleri görememiş olarak Hartum'a geri döndük. (hiç bir şey yaparak geçirilen 36 saat sonunda) İskoçyalı gelmişti ... profesyonel nezaket gereği (Afrika'da beraber yola çıkmadan önce oturup içki içmek beyaz adamın adetidir.) birer viski içtik, odaya çıkıp duş aldım ve yola çıktık. Yolda ona maceramızı anlattım ... ne dese beğenirsiniz? - Ben beş sene kadar önce gidip görmüştüm, abartılan bir nokta ... yarıya kadar kuma gömülü boktan taş parçaları işte ...arghhhh! (Şeytan diyor ki sık gırtlağını...)
    1 puan
  13. -spoiler- midesi kaldırmayan okumasın -end of spoiler- Zamanında Amerika ile Meksika (büyük ihtimal ile ottan b*ktan bi nedenle) savaşmış, kim kazandı bilmiyorum! Hakçası santim de sallamıyorum (bkn.bana ne be?) ama savaş sonrasında sınır çizilmiş ki bu da bizi hikayemize götürüyor. Elemanlar haritayı önlerine koymuş, zaten arada iki tane doğal sınır (Rio Bravo ve Rio Grande) var .. nehirlerin arasında kalan kısma da koymuşlar cetveli CART diye bir çizgi çekmişler ve racon kesmişler. - Sınır budur abi, uyar mı? - Eywallah. ...o an fark etmedikleri ya da sallamadıkları nokta ise adı üzerinde bir noktaymış. Sınır çizgisi orada yaşayan az miktardaki meksikalı dışında (belki onlar bile aynı kafadaydı) kimsenin umursamadığı bir köyün, Tijuhana'nın üzerinden geçmiş. Amerika'ya bi tükürük (ama sağlam tükürüceniz) uzaktaki bu mekan bildiğiniz -piç- olmuş .. köy ne meksika'da, ne de amerika'da .. öyle iki arada bi derede kalmış. Arkadaşlar dediler ki (genelde öyle olur zaten) - Lan tatil geliyor, tijuana'ya kaçalım (dandini yerel tatillerden birisini ... ki galiba başkanlık günüydü) h.sonu ile birleştirelim, hepimizde uçuş milleri var. Üzerine biraz para verdik mi San Diego bileti alırız, oradan da bi araba kapıp çufçuf Tijuana. ...aslında fena fikir değil, uyar dedim. Normalde Türk vatandaşının Meksika için vize alması lazım (en azından hikayenin geçtiği tarihte öyleydi) ama Tijuana için hiç bir şeye gerek yok ... Amerikan kara sınırından çıkıyorsunuz (çıkış acaip kolay, el salla - geç) Meksika'ya girmeden önce Tijuana'ya ulaşıyorsunuz ... Tijuana'dan arabaya binip güneye doğru az ilerlerseniz bu defa yolu Meksika sınırı kesiyor ... ..diyeceksiniz ki Tijuana ne iş? Şöyle anlatayım ... sınır çizgisi boyunca yayılmış ve iki paralel caddeden oluşan bir şerit gözünüzde canlansın. Bu şeride çıkıp sol tarafa bakınca sırası ile bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne görürsünüz ... sağ tarafta ise manzara pek de farklı değildir ... bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne hizmete hazırdır. Amerika'nın tersine 18 yaşındakilere alkol satılan, görece ucuz, pis , dandini, güvenli olmaktan uzak yani tam bir "yetişkin" eğlence mekanı ... deyim yerinde ise Disneyland for Adults 'tur Tijuana. ...biz de her normal turist gibi gittik, aracımızı park ettik , dandini bir hotel bulduk, yerleştik, üzerimize az miktarda nakit alıp pasaport/cüzdan/saat vs. yani para edecek her şeyi hotelde bu amaç ile kiralanan kasalara bırakıp çıktık sokağa. ...yedik, içtik, eğlendik, kavga ettik (dayak yedik tabi) hotele dönüp temizlendik ... biraz uyuduk sonra çıktık dışarı yedik - içtik - eğlendik, ben mekanik boğadan düşüp kafamı yardım ... polikliniğe gidip kafama dikiş attırdık, kısacası eğlendik işte. bir gün, iki gün, üç gün böyle geçti ... geröekten kurtlarımızı döktük. - hadi artık medeniyete dönelim abi, zaten para bitti gibi. - eywallah toparlandık, az miktardaki eşyamızı arabaya (kiralık) doldurduk, yola çıkmadan önce de birer taco grande ile bira (tabi ki meksika) içip çevirdik arabanın burnunu sınıra. ...sınırda bizi karşıladılar, şöyle bir arabaya ve belgelerimize baktılar. - Beyler yanınızda bir şey getirdiniz mi? ...diye sordular. biz de (y*vş*ğız ya) - belsoğukluğu ... diye cevap verdik polis abi güldü, biz güldük ... geçtik. Arabayı kullanıyorum, San Diego'ya Interstate ile gideceğiz, ardından da bir gece orada kalıp sabah ilk uçak ile Newark'a yollanacağız. en azından plan bu ... ama ne derler bilirsiniz! "Tanrıyı eğlendirmek istiyorsanız plan yapın" ..laylaylom arabayı kullanırken sağ koltukta oturan arkadaş benim sağ boşluğuma aniden bir tekme attı, hem de sağlam bir tekme ... ben de boş bulundum tabi, sağ elimle ona bir tane (gene sağlam) çaktım ... araba beş şeritli yolda yalpaladı, millet korna çalıp küfretti ve ben de arkadaşa kazıttım - ne vuruyor len davar? baktım eleman şaşırmış, ağzını tutuyor (ben ezbere sallayınca ağzına denk gelmiş) ... o halde demez mi? - ne vurması? ...arka koltukta oturan arkadaşlar da onu doğruladı. - sana vurmadı ki kaan ??? nasıl yani....??? sonra bir şey t-shirtümün altında hareket etti. Zar zor sağa çektim, t-shirt'ü sıyırdım ... o an ilk aklıma gelen (bilmem hatırlarmısınız?) Alien filmiydi ... hani parazit gemi tayfasının göğsünden delik açıp çıkar ya ... işte aklıma ilk o geldi. Baktım karnım şişmiş ve ben bakarken resmen içimde bir şey "gurulgurul-haldırhuldur" diye hareket etti. ...eşşedü ....hemen benzinciye çektim (Allahtan çok yakında bir tane vardı) kendimi hela'ya attım, oturdum ve ... ...OMG tarif edilmez, sadece yaşayan bilir. ...öyle bir basınç var ki resmen itfaiye hortumu gibi, bir kaç ay evvel JPL'e (Nasa'nın jet itiş labratuarlarına) gitmişim, oradaki itici roketler aklıma geldi ... "şimdi havalanır, çatıyı delermişim!" diye aklımdan geçti. ...yarım saat kadar sonra ve hela tıkanınca zar zor toparlandım, iki rulo tuvalet kağıdı ile temizlendim (elden geldiğince) ve yüzümü falan yıkayıp (kafayı komple musluğun altına sokmuştum) çıktım dışarı. Kafama göre espri yapmaya hazırım "hayat sigortanız yoksa benden sonra bu helayı kullanmayın" diyicem ama nerdeee? bizim kiralık araba helanın önünde duruyor, motor çalışıyor ve dört kapı açık ... korku filmi gibi bir sahne yani. zar - zor markete gittim. benim durumumda sıvı alınması (bolca) gerektiğini biliyorum, oradan bir galonluk (yaklaşık 3 litre) Mountain Drew maden suyu aldım, direk kafaya diktim ve arabaya varana kadar da çoğunu bitirdim. arabada yarı baygın bir cigara yaktım ve cigara+mountain drew ile kendime gelmeye çalıştım. ...çok geçmeden tayfa geldi. durumları benden b*k, ya da ben de benzer durumdayım ama kendimi göremediğim için bunu bilemiyorum. arabaya yığıldılar, içecek bir şey istediler ben de tüm yardımseverliğim ile onlara marketi işaret ettim. - gidin alın d*ll*malar ...dedim. öyle yaptılar. ...yarım saat kadar sonra sordum -araba kullanabilecek halde olan var mı? ...yokmuş. böylece yolculuğumuz başladı. gideceğimiz mesafe 25 - 30 kilometre ... ama gidemiyoruz ki.... Interstate üzerindeki her benzinciye uğruyor, tuvaletlerine taa t*v*na kadar s*ç*yor, sonra marketten çikolata - mountain drew, cherry cola vs. alıp içiyor ( o gün var ya en az 10 litre sıvı almışımdır, hem de iki - üç saatte ) bayılıyor, sonra yeniden arabaya binip bir sonraki benzinciye doğru devam ediyoruz. ...arka koltukta biri ağlıyor... - böyle b*k içinde ölmek istemiyorum ..biri söyleniyor - artık kıçımı hissedemiyorum ...o halde (nasıl becerdiysek) San Diego'ya varıp en yakın hastanenin acil servis girişinde başladık korna çalmaya, hepimiz b*k içindeyiz, hepimiz hem üzerimize hem de arabanın içine s*çm*şız ve artık beş metre daha gidecek halimiz kalmamış (neden sınırı geçtikten sonra ambulans çağırmadık? ...açıkçası aklımıza gelmedi... öyle bitmişiz yani) bizi bizden arta kalnaları) toparladılar, aynen içeri. Doktor geldi, durumumuza baktı. - Tijuana? - Aye - Az pişmiş ya da pişmemiş açık yiyecek tükettiniz mi? (Raw Material) - Aye - Verin serumu, mikroplu dizanteri. Üç gün ve dört gece + 58.121 serum sonra kendimize geldik ... çıkan hastane masrafı sigortamız tarafınca karşılandı (yoksa bitmiştik, hala orada koridorları paspaslıyorduk) uçak biletimiz yandı, kiralık araba için epey bir "temizlik" bedeli ödemek ve ayrıca ceza faturasını karşılamak zorunda kaldık. ...ama bunların hiç bir bana durumumuzu öğrenen ve bizimle bir aydan fazla "dalga" geçen iş yerindeki arkadaşların alayları kadar koymamıştı. (bkn.karizmanın deridnden çizilişi) elemanlar bizi dükkana döndüğümüzde ellerinde paketlerce -yetişkin bezi- ile karşılamıştı. ...ne rezillik...peHHH
    1 puan
  14. Geçmiş zaman, okulu bitirmişim ve burs anlaşmamın gereği Cadillac’da çalışıyorum. Çalıştığım yer o zamanlar GM’in kendisine ait olan ve genelde fabrika işi modifiye işi yapan “alt marka” NorthStar’a ait. NorthStar işe motor serisi olarak başlamışsa da kullanıcılardan gelen talep doğrultusunda ufak dokunuşlar yapmaya başlamış … daha alçak ve sert süspansiyonlar, ne bileyim elektrikli sofa koltuklar veya all leather kaplama vs.vs …her neyse, parasızım (hala) okul yeni bitmiş ve saatte 8,5 dolara çalışmaktan avurtlarım çökmüş. Gece mesaisine geçersen sana 11.5 veririz ve haftada en az 50 saati garanti ederiz demişler ki bu benim için obareyyyy!!! Çekilecek bir durum. Ama konu ile ilgili olarak şirketin, daha doğrusu sendikanın avukatı ile görüşmem ve onların bana olur vermesi lazım. Randevu aldım adamdan, sendika olur verirse akşamları “tam mesai” yapmaya başlayacağım … bu yemek yiyebilmek için geceleri nöbetçi pizzacıda çalışmaktan çok daha iyi bir opsiyon, kaçırmamam lazım. Sabah kalktım, giyindim, traş oldum, okul belgelerimi ve NorthStar’ın mektubunu yanıma aldım, işe gidiş saati geçsin diye evde bekledim sonra da atladım arabaya. Sendika’nın avukatı Manhattan’da, normalde oraya araba ile gitmem ama adam bana yolladığı randevu kabul notuna bir de “bedava” park fişi eklemiş (standart uygulama) yani adam benim araba sahibi, kelli felli biri olduğum kanısına kapılmış (nedense?) Arabam var tabi (daha önce de bahsetmiştim) ama o araba ki (okula başladığımda almıştım) efsanevi derecede kötü … hatta “dandik” kelimesinin cisimlenmiş hali gibi bir şey. Kafasına göre çalışır veya çalışmaz, acaip kötü bir şanzıman ve bir o kadar da verimsiz motora sahip. Bu özellikleri barındıran başka araçlar yok mu? Var tabi … ama benim arabam aynı zamanda da –tipsiz- Size şöyle anlatayım, o zamanlar bir sevgilim var ve kız orta diklikte bir yokuşun orta kısmında oturuyor. Buraya kadar iyi, kızı alıp dışarı çıkacağız diyelim … NAH! Çıkarız, çünkü benim arabam kızın yokuşunu tırmanamıyor. Çare yok mu? …var … şöyle. Sokağın başına geliyorum, yokuşu geri viteste tırmanıyorum. (malum geri en kuvvetli vitestir) … kızı alıyorum, salıyorum yokuş aşağı. Akşam eve mi bırakacağım? Gene aynı şey … yokuşun başına geç, tak geri vitese. …Araba bu! http://pl.wikipedia....e_brown_ext.JPG AMG Pacer… hamam böceğinin otomotiv sanayindeki kuzeni. Hamam böceği kadar sevimsiz, bir o kadar da yararsız. (işin komik yanı şimdilerde klasik olarak kabul edilmeye başlandı) tabi bu resimdeki araba ile benimkinin kondisyon açısından en ufak bir alakası yok ... bu kuZu cillop gibi, benim ise ... nasıl desem? Daha mütevazi! durumdaydı (epey...epey daha mütevazi) Her neyse .. konumuza dönelim. Atladım arabaya … bu arada belirteyim arabam “kusmuk” rengindeydi … çıktım 139’a, amacım Holland tüneline kadar ufaktan ve de sağdan akmak, sonra da tünel bağlantısı ile Manhattan’a geçmek. Pacer ile ilgili söyleyebileceğim en iyi şey o araba ile kimsenin hız cezası yiyemeyeceği … araba 30 – 32 mil/h’den hızlı gidemediği için sıkıntı yapmanıza, kilometre saatine bakmanıza gerek yok. Otoyol’a çıkınca sağ şeride geçiyorsunuz, gaz pedalına sonuna kadar basıp yanınızdan geçen 18 tekerleklilerin size ettiği küfürleri (şeridi tıkadığınız için) duymamak adına teybin sesini açıyorsunuz (o teyp ki arabadan daha fazla edere sahipti) Neyse, …. Holland tüneline geldim, gişelerden geçtim ve tünele girdim … tünelin ucu Manhattan …. …ama o kadar, tünelin ortasına varmadan benim araba öhö – ıhı – pıhh – ohşşş dedi, ardından kelime-i şahadet’e benzer bir ses çıkardı ve geride bıraktığı (yaklaşık 300,000km’den sonra) yolları hızla gözünün önünden geçirip araba cennetini boyladı. Lan! Tünelde trafik var, sağ şeritteyim ama anında arkamda kuyruk oluştu. Millet kazıtıyor (haklı olarak) ama kaputu açıp baktım ki … auuuuwww … blok resmen yarılmış. (bkn.sıçtık) Döndüm arabaya tabi … çok geçmeden baktım NYPD arkamda. Bir bauww çekti, camı açıp ellerimi dışarı çıkardım (o zamanlar da kıllandıklarını mermi manyağı yapıyorlardı) herif duruma baktı. Bana baktı, arabaya baktı ve havladı. - Vitesi boşa at Dediğini yaptım ve horŞŞŞ … arabamı mahmuzladı. Polis aracının önündeki takviyeli mahmuzlar ile bir yüklendi, başladı benim hamamböceği resmen uçmaya. Herif beni (ve Pacer’i) tünel çıkışındaki cebe kadar itti … arabadan indi ve başladı ceza yazmaya. Trafiği engellemek, başkalarını tehlikeye atmak, yetersiz araç ile seyir vs.vs. adam ağzımı açtırmıyor. Makbuzu kesiyor, imzalatıyor, yenisini yazıyor. Lan! Polis 5 dakikada 600+ dolarlık ceza yazdı bana be. - Ya egzost gazından zehirlendim galiba, bari ambulans çağır … çekici çağır dedim. Santim sallamadı lavuk, çekti gitti. İndim arabadan (harbiden zehirlenmişim) biraz kustum çimenliğe, sonra bir telefon bulup önce çekiciye, sonra da sendika’yı aradım. Biraz gecikeceğim dedim avukata, adam doğal olarak sordu .. niye diye. Kabaca anlattım. - Bırak arabanı, atla bir taksiye gel … temizlenme, olduğun gibi gel. ..aha! Dediğini yaptım, beni kir ve kusmuk içinde alan bir taksiye binip sendika’ya gittim. Avukat ana holde karşıladı. Hemen bir iskemleye oturtup resimlerimi çektiler, ceza makbuzlarını aldılar ve sendikanın yeminli avukatı önünde (bir çeşit noterlik kurumu) ifademi aldılar. Ambulans ve çekici istediğimi özellikle belirttim (ifademde) ardından hastaneye gittik. Orada kan tahlili, oksijen verildi vs.vs. raporumu aldılar ve “şimdi git,biz seni ararız” dediler. …akşam vardiyası? Diye soracak oldum … sorun değilmiş, hallederlermiş. Bir başka taksiye (hastanede biraz temizlenmiş olduğum için bu defa fazla kasmadan) atladım .. hurdacıya gittim. ATM’den para çekip üzerine 75 dolar ödeyerek Pacer’i hurdaya çıkarttırdım (ve hurda belgesini aldım) sonra da trenle eve döndüm. Cepte cidden para kalmamış, Manhattan macerası beni resmen sıfır’a düşürmüş … başım dönüyor, hala midem bulanıyor ve leş gibiyim. Yattım uyudum. Birkaç gün sonra sendika’dan onay geldi, akşam mesaisine geçtim. Efendi gibi 17.00’da iş başı yapıyor ve gece yarısına kadar çalışıyorum. (böylece artık gündüzleri de ayrıca limanda kaçak olarak çalışabiliyor,eve para getirebiliyordum) Yani halimden görece mutluyum, burs karşılığı mecburi hizmetim bitsin diye bekliyorum. Sonra avukatlar aradı … postaya bir çek vermişler. Benim adıma başvuru yapıp belediye’den tazminat istemişler ve daha ileri gitmeden ön duruşmada anlaşma sağlanmış. Kendi komisyonları ve mahkeme masrafları düştükten sonra payıma düşeni de bana yollamışlar. Çek yolladılar da … kaç para ki o be? …sonra çek geldi. Auwww …. 22.000USD … Auwwww ve de auwwww. Yakınlarda bir yerde olsam o polisi öpecem, o derece yani J …peki Kaan o para ile ne yaptın? Ne yapıcam abi? Gidip araba aldım … hem de Lincoln TownCar (Cadillac’ta çalışırken…muHAHAHA)
    1 puan
  15. Makyajlı evet. Makyaj; firmanın gördüğü eksikleri giderdiği ve daha fazla kişiye hitap etmek için ürettiği versiyon demek. Her marka; her modeline 3 veya 4 yılda bunu yapar ilerleyen 3 veya 4 yılda ise o kasa tamamen biter.
    1 puan
  16. O da bişeymi bizim servis lastiği bedava verip bizide piranha lara atıyo.
    1 puan
  17. 1 puan
  18. Konu başlığı düzenlendi. Böyle lastik yok, ford'un anlaştığı markalardan bahsediyor olması lazım. Yani ne varsa ellerinde.
    1 puan
  19. Science of Deduction Bu sikinti bizde de var... Hanim Ford'un yeni ön tasarimini hic sevmiyor.. Kurbaga agzi gibi ne bicimsiz sevimsiz sey diyor
    1 puan
  20. ** önceden yazmışımdır, 3 kapının fitili.. bir kapıda tekrar başladı, muhtemelen yapıştıracağım 1- denge lastiği, (bu sorunu çözmedi- ön düzen gıcırtı) 2- ön düzen alt tabla vs (yeni çözüm gıcırtı için) 1haftaya değişecek 3- 1.0 motor soğutma suyu hortumu - 1 haftaya değişecek
    1 puan
  21. Geçmiş olsun, önemli olan hata olduğunu kabul edip değişim yapmaları, burdan bakarsak tatmin edici..
    1 puan
  22. evet, mühendislik kampanyası adı altında bir şey yayımlanmış.. detayları sormadım ama hortum değişecek, sipariş verildi.. servis müdürü arkadaş 2 aydır istanbul a gidip geliyor, toplantılara katılıyor.. kendisini göremedim yine. artık bizlerin onlarla konuşup, onların bunları yukarıya bildirmeleri mi desem, bizim ford u arayıp şikayetlerimiz mi desem; birşeyler değer katmış ve sonunda hortumu değiştirmeye karar vermişler.. (belki Kaan abi detayları paylaşır bilgisi varsa) geç kalmış bir uygulama için ford a teşekkür mü etmem lazım bilemedim.. çünkü 1-2 hafta içinde cebimden hortumu değiştirtmeyi düşünüyordum. eski halini hatırlamasamda, şu anda taş gibi sert.. ** gıcırtı diğer başlıkta
    1 puan
  23. Ah ah en iyi ben anlarım Ahmet'im ... Bu arada yakında bir Reno bayii varsa yeni Clio test sürüşüne gidin, bak çok beğenecek, ikinci el temizi de var hem vergi avantajı hemde daha hesaplı..
    1 puan
  24. Ödemenize gerek yoktur benimde başıma geçmişti, ikici el aldığım bir aracın plakasında yazılı kalmış halen duruyor iki kez ceza yemişler 1200 lira ödemesi var. garantiden plaka ile sorgulama yaptığınızda ceza yiyen kişinin isim soy isim ile TC kimlik numarasının ilk haneleri yazıyor oradanda size ait olmadığını görürsünüz. şimdiiye kadar sadece muayenede randevu alırken sorun yaşadım plakamda cezam var diye randevu vermediler, onuda tüv'e direk giderek çözmüştüm.
    1 puan
  25. Teşhis doğru. Gib.gov.tr ve trafiğin sayfası doğru. Bankanında opsiyonel tc kimlik vs girişi varsa orada da çıkmaz.
    1 puan
  26. Sesi çok yumuşak ve güzel Stres atmak için dinleyin.Huzur doldum yahu.
    1 puan
  27. Premium olmak ne demek? Bakınız BMW 1, daha düşük güçte motor ve daha ağır kasa ile hem daha fazla performans hem de daha düşük yakıt tüketimi. Tabii VAG grubu araçlardaki 105 PS motorun da daha düşük güce rağmen eşit veya daha iyi performans vermesi ve daha düşük yakıt tüketimine sahip olması da verimliliğin en azından kağıt üstünde çok daha iyi olduğunun bir göstergesi. Toyota umarım düzgün bir dizel yapmaya başlar, yoksa hali içer acısı. Türkiye'de de var ama bildiğim kadarı ile DSG'li değil.
    1 puan
  28. Bu arada golf Almanyada 110 beygir ile satışa çıkmış. Şehiriçi değeri biraz daha iyi gibi ama ortalamada aynı kalmış.
    1 puan
  29. Astra baz donanım olduğu için belki değinmek yanlış olur diye düşünmüş olabilir. He en azından motor ve hacim hakkında değinemez miydi diye düşünürsek orada haklısınız.
    1 puan
  30. Otopark.com testleri genel itibarıyla çok beğendiğim testler olmuştur.bu testi yapan arkadaşların maddi beklentilerinden çok otomobil aşkıyla yaptıkları ortada. fakat bu focus testini eksik buldum.olumsuzluklar üzerinde çok durulmuş ve rakipleriyle kıyaslamaya gidilmemiş.And yakın zamanda astra sedanıda test etmişti onla kıyaslayabilir bazı tartışmaları sonlandırabilirdi. arabanız hayırlı olsun. japon otomobilleriyle gönül bağımı koparan otomobiller son kasa civic ve sonrasında toyota auris ve corolla.iç tasarımları ve konforlarını hiç beğenmedim müthiş yol sesi alıyorlar
    1 puan
  31. Sabah sabah kahkaha attırdı bana.... Aynı yıllarda iki şarkının da albümlerinin evimizde bulunmuş olması daha da enteresan...
    1 puan
  32. 70.000 olsa titanium otomatik, style ı satar hemen alırım ama Ford'un yanına yaklaşılmaz havalarından geçilmez dizel otomatik getirdik diye elimi öpene satarım derler
    1 puan
  33. Hocam bu paraya uygun ama canlısını görüp denemenizi tavsiye ederim ben çünkü resimlerdekiyle canlısı bir olmuyor...
    1 puan
  34. Aracımda fabrika çıkışıyla gelen markaydı. Hiç ısınamadım belkide birbirimizden elektrik almadık. Sevmedim sevemem ben. Good year kışlık pirelli yazlık devam.
    1 puan
  35. bende yarın ford a gidecektim, ön deki gıcırtı için bunuda soralım bakalım.. burçlar yağlandı geçti, 20 gün sonra tekrar başladı. fabrikadaan onay isteyecekler ya değişim yada yağlama.. bakalım.. ilgili başlıklarda blgi veririm
    1 puan
  36. Bugün Van'daki yetkili ford servisini arayarak hortum olayını tekrar sordum. Aracımın şasi numarasını girerek kontrol ettiler ve tekrar bana dönüş yaptılar. Söz konusu hortumun değişeceğini, parçayı talep ettiklerini, bir kaç güne kadar ellerine geçeceğini ve gelir gelmez bana bilgi vererek çağıracaklarını söylediler. Bülten mi adı her neyse o yayınlanmış yani, öyle söylediler. Hadi gözümüz aydın.
    1 puan
  37. Bundan yol sesi, motor sesi yalıtımını nasıl anladın hayret. Cem Hoca demiş gerçi. Bir şeyler tıkırdamasın diye yapılan yalıtımı kastediyorum herhalde. Ne atsam kayıyor, zırıl zırıl ses yapıyor. Örnek biber gazı. Focus'ta bu duruma biraz daha çalışılması lazım. Golf de neredeyse aynı para. Maliyeti ne ki. Bu arada videoyu tam izlemiştim. Soruları cevaplayabilirim.
    1 puan
  38. Siz o zaman videoyu tam izleyin öyle yorumlayın. Pahalı derken 5 bin demiş sen gözü kapalı gitsen o indirimi bu seviyede alıyorsun zaten. Hala oradaki kadifeyi yalıtım malzemesi sanan varsa bi zahmet yorum yapmasın zaten Makyajlı focus'u kullanmadan yalıtımına laf diyen hiç yapmasın o da ayrı mesele. Bizlerin farkında olduğu şeyler hepsi, fazla bile kırmış puanını. O arabayı ilk süren bendim ilk üretim aracı fitilinde sorun var lakin hepsinde yok atarsın klipsi olur biter basit şeyler bunlar. Son sürdüğüm trend x'de yoktu misal acaba geçme mi yaptılar dedim ama elimle sıkı çekince geldi fitil. 50 bin tl'den 100 bin tl'ye donanım ve motor ücreti verildiğini genel olarak malın 50 bin liralık mal olduğunu unutmamak lazım. Okumayı sevenler için
    1 puan
  39. Ben Galata’da büyüdüm, ailem nesillerdir “Üzerine kulenin gölgesinin düşmediği” yerde oturmadı .. nesillerdir derken, cidden nesillerden bahsediyorum. Ya da tam olarak söylemek gerekirse +800 yıl önce İstanbul’a geldiklerinden beri… Büyük dedemin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesi bu gün Milano olarak bilinen şehir devlet’in sınırlarında yaşıyormuş. Fakir insanlarmış dedelerim (kısaca dedelerim diyorum … siz anlayın işte) o zamanlar lonca’lar ticaret’e hükmettiği ve bizimkilerde de lonca’ya katılacak para olmadığı için seyyar ayakkabı tamirciliği yaparlarmış. O çağlarda seyyar tamircilik zor zanaatmış … ayak bileklerine kadar gelen uzun deri önlükler giyer, çarşı – pazarda dolaşırlarmış. Biri ayakkabısını , çarık ya da çizmesini tamir ettirmek mi istiyor? Hemen yere çöker ve yanlarında dolaştırdıkları tabureyi (..ki bunun alt kısmında alet – edevatlarını taşırlarmış) yere koyar … Müşteriyi tabureye oturtup müşterinin ayaklarını da kucaklarına koyarlarmış. O zamanlar aile ismi olarak “cuir”i kullanırlarmış (kösele/ayakkabı derisi demek) … anlayacağınız durumları sokak köpeklerinden azıcık halliceymiş. Sonra bir şey olmuş. 1198’de tahta çıkan yeni Papa (…ki bu Papa kendine Innocentius = Masum ismini almış ..peHHH) Haçlı seferleri düzenlemeye karar vermiş. Tahta yeni çıktı ya, dosta – düşmana Hristiyan dünyasının efendisi kim? Batı’da raconu kim keser? Bunu göstermek istemiş (bildiğiniz i**e işte…) Kafirlerin (…Serazenler,yani Müslümanlar) elindeki kutsal toprakları (Kudüs ve çevresi) ele geçirmekmiş i**e papa’nın dileği. …tabi ki dilemek başka şey, dileğin gerçekleşmesi ise bambaşka! Hristiyan kralları Papa’ya pek yüz vermemiş. Hazineleri boşmuş, daha önceki seferlerin –kötü- sonuçları- hala hafızalardaymış ve de ismi –Masum- olsa da yeni Papa’nın fazla ateşli!! Olduğunu düşünüyorlarmış. Onu sallamamışlar! …ee? Papa ne yapacak? Adam Haçlı Seferi ilan etmiş bir kere, … “Ehue! Pardon! Pardon! … başka zaman yaparız artık!” diyip karizma’yı çizecek hali yok ki! Düşünmüş taşınmış ve sonra da çözümü bulmuş … demiş ki… - Sıradan halkı haçlı ordusuna katılmaya çağıracağız, haçlı ordusuna katılan herkese bir af belgesi vereceğiz ve sefer sırasında ölen herkese de cennet’e serbest giriş vaat edeceğiz. - Yerler mi? - Yerler … …yemişler de (bizim dedeler dahil) Endüljans denen belgeleri üretmişler … buna göre belgeyi taşıyan kişi Hristiyan topraklarını terk ettiği andan itibaren ne günah işlerse işlesin (hiçbir kısıtlama olmaksızın) peşin olarak affedilecek ve sefer sırasında ölür ise cennetten deniz manzaralı (tamam bu kısmını attım) arsa kapatacakmış. …beHHH Bizimkiler papazların anlattığı (Bkn.yalan pazarlama) yağ, bal ve süt ülkesine gidip taşıyabilecekleri kadar servet sahibi olmak için orduya katılmışlar. İsimlerini yazdırıp af belgelerini almışlar ve 1203 yılının sonunda ordu ile birlikte yola çıkmışlar. İki kardeş (içlerinden birisi bizim dede … ama hangisi? …onu bilmiyoruz) neredeyse silahsızmış, öyle filmlerdeki gibi zırh – kalkan falan yokmuş ellerinde. Birisi bildiğin odun taşıyormuş, diğerinde ise paslı bir satır varmış, o kadar. Odun ve satır ile Selahattin Eyyübi’nin ordusuna karşı sefere çıkmak hem de bunu yaya olarak yapmak … beHHH Ordu ilerlerken kentlerden ona katılım sağlanıyormuş. Her kent deli , dilenci, serseri ve hapishanelerde yatan başı bozuk takımını Haçlı Ordusuna teslim ediyor (Papa’lık emri gereği) az miktarda da askeri (mümkün olduğu kadar az) bu güruh’a katıyormuş. Ordu arada saçmalamış (balkanlarda slav asıllı insanlara saldırmışlar, kent ve köyleri yağmalamışlar) ve 1204 senesinde İstanbul’a … eski adı ile Konstantinopolis’e varmışlar. Dediklerine göre şehri ilk gördüklerinde hemen herkes yere kapanıp ağlamaya başlamış, şehir öyle güzel ve öylesine zenginmiş ki ordu’da bulunan hiç kimse daha önce o kadar güzel bir şehri ne görmüş, ne de hayal etmiş. Bizans’lılar ayrı mezhepten olsalar da bu yeni orduyu karşılamış, doyurmuş, tedavi etmiş. Haçlıların bi b*k yiyemeyeceklerini biliyor olsalar da doğu’ya doğru ilerlerken o yönden baskı yapan Serazen güçlerine hasar verirler, hepsi geberir gider ama en azından biz de birkaç yıl rahat ederiz diyorlarmış. Bilmedikleri şey ise Haçlıların “ganimet burada hacı, ne gerek var taa Kudüs’e kadar gitmeye” dedikleriymiş … gerçekten şehir fazlası ile iştah açıcıymış ve her şey olup bitene kadar Bizanslılar i**e papa’nın toparladığı it sürüsünün esas amacını anlamamış. Böylece Haçlılar Konstantinopolis’e saldırmış … önce başarılı olamamışlar, sonrasında da (kendilerinin bile pek inanamadığı şekilde) surları aşmışlar. Yağma ve katliam başlamış … çalabilecekleri her şeyi çalmış, gözlerine kestirdiklerini de katletmişler. Boğazlananlar arasında Bizans imparatoru ve ailesi de varmış … hemen bir konsül kurmuşlar, aralarından bir tanesini İmparator seçmişler ve de şehre yerleşmişler. Benim dede’de (daha doğrusu dedeler) savaştan sağ çıkmayı başarmış. Yağma işinde de başarılıymışlar. Ceneviz’li bir taciri boğazlayıp onun deri depolarına ve evine konmuşlar. Ortalık biraz sakinleşince de kent surlarının dışındaki Ceneviz kolonisine (bu günkü Galata) taşınmışlar ve orada deri ticaretine başlamışlar. İki kardeşten biri Galata’da mallara ve eve bakmak için kalırken diğer kardeş gemi ile (parayı buldu ya, iki dakikada g*t* kalkmış) ailenin geri kalanını getirmek için Milano’ya dönmüş ve gebermeden geri gelmeyi, gelirken de çocuk ve kadınları Konstantinopolis’e ulaştırmayı başarmış. (Anlayacağınız benim dedeler temelde serseri olsalar da becerikli serserilermiş) …işte o gündür bu gündür benim ailem Galata’da yaşamış. Bizanslılar 1260’lı yıllarda kenti Latinlerden geri alıp bu defa kentte kalan Latinleri boğazlarken de Galata’da kalıp manzarayı seyretmişler, onlardan sonra gelen ordular şehri kuşatırken de. Fatih’in gemileri karadan taşınırken Osmanlı’ya don yağı, temiz su … hatta urgan ve ip çekmek için deri parçaları sattıkları bile söylenir (…tabi işin bu kısmı rivayet) Anlayacağınız “maceracılık” bizim Büyük dedenin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesinden kalma … bir çeşit aile mirası... Meraklısına referanslar. http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC_Ha%C3%A7l%C4%B1_Seferi http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Innocentius http://tr.wikipedia.org/wiki/End%C3%BCljans http://tr.wikipedia.org/wiki/Latin_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu - aha! Af Belgesi Böyle Bir Şey İşte!-
    1 puan
  40. İş yerinde oturuyorum, telefon çaldı… açtım. - Kaan bey sizi patron arıyor. - Bağla … - Kaan - Buyur patron - Yanıma gelsene … - Peki … - ….. dıttt, dıt, dıt,dıt. Kalktım yerimden, çıktım odasına. Patron yok. İndim aşağı, santrale sordum. - Patron nerede? - Dışarıdan aradı … …hımmm … peki. Cepten aradım, ulaşılamıyor. Nerde yahu bu adam? Evi aradım … yenge biliyordur diyorum kendi kendime. Hoşbeşten sonra sordum. - Patron nerede? - İki gün önce Amerika’ya gitti Kaan - Peki … kolay gelsin. ..ben çıkıyorum dedim millete. Eve gittim, el çantasına bir – iki şey koydum … pasaportu aldım yanıma, bir zaman yokum diyerek çıktım evden. Taksi ile iskele, vapur ile karşıya geçiş … taksi ile hava alanı. - İyi günler … bir bilet istiyorum. - Tabi … nereye? - Amerika’ya ilk uçuş ne zaman? - Hangi kente? - Fark etmez, mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Amerika’ya ilk uçak yarın sabah … - Peki o zaman bana Sciphol’a bilet verin, oradan zıplarım. - Vizeniz var mı? (vize gösterilir) bilet alınır ve KLM ile turist sınıfta Amsterdam’a uçulur. (3 saat bekleme + 3 Saat uçuş) Amsterdam’da gümrükten hızla geçilir ve bilet aranmaya başlanır. NW gişesi umut vericidir (Northwestern ve KLM iş ortağıdır) - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Amerika kıtasına , mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Tam olarak nereye? - Güney Carolina, olmazsa Kuzey … ya da Baton Rouge veya Miami … Boston’a kadar kuzeye çıkabilirsiniz ama NY olmasın. Maine bile olur ama NY’de zaman kaybetmek istemiyorum. - O’Hara? - Olur. (2 Saatlik bekleme sonrası 8 saatlik Chicago uçuşu) O’Hara’da uçaktan iniş, gümrükten geçiş … bir kullan at telefon satın alma ve şirketi geri arama. “Patron’a söyleyin ben Amerika’dayım … yerel numarasını size bıraksın” Yaklaşık yerini biliyorum … ama sadece yaklaşık! Yeniden NW’nin gişesine yanaşmaca. - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Güneye, Konfederasyon bölgesine (gişe memuru zenci olduğu için esprime gülmez) - Tam olarak nereye? - Spartanburg’a bilet var mı? Varmış … (3 saat bekleme +4 saat uçuş … spartanburg) Yerel hava alanından şirketi arıyorum. - Patron numarasını bıraktı mı? - Evet … numarayı verirler. - Charlotte’deymiş. - O.K Ana kapının yanındaki Thrifty’den Mid-Size Sedan kiralama (Opel çakması Caddy Cimarron) ve yola çıkmaca. Charlotte 75mil kadar uzakta. Telefon açılır ama patronun numarası cevap vermez, voice mail’e düşer. - Patron ben geldim, Charlotte’ye gidiyorum, lütfen beni bu numaradan ara (numara bırakılır) Kafam önüme düşerken Charlotte’ye varılır, kent girişindeki Best Western’e nakit ile girilir ve banyo dahi yapmadan sadece ayakkabılar atılarak uykuya dalınır. Saatler sonra uyanılır, telefonda –sarı- ışık yanıp sönmektedir. Sesli mesaj dinlenir … patron Houston’dadır. Kalkılır, duş yapılır … gömlek, çorap falan değiştirilir. Charlotte hava alanına gidilir (kentin diğer ucu) araba bırakılır, Houston’a bilet sorulur … vardır. (2 saat bekleme, 2,5 saat uçuş) Houston’da Hertz’ten SUV kiralanır (Chevrolet) ve patron aranır. - Sesin kesiliyor Kaan … ne Houston’da mısın? Ben Albuquerque’ye geçiyorum, sen de oraya gel. - Orada nerede kalacaksınız? - Havalimanı Ramada, sana da yer ayırtırım. - Eyvallah. Chevy’ye binilir ve SUV vitese takılır. Yaklaşık 900mil gidilecektir. Gidilir de … sabaha karşı Ramada’ya varılır, oda rezerve edilmiştir. Duş atılır, yatağa yığılmak ile kendinden geçme arasında 10 saniye falan zaman aralığı vardır. …birkaç saat sonra telefon çalar. - Hadi abi kalk, kahvaltı ediyoruz, yola çıkıcaz. - Peki Saate bakılır, üç saat önce yatağa devrilmişsinizdir … duş atılır, son temiz çamaşır ve çorap giyilir, kahvaltıya inilir. Patron yanında bir arkadaşı ile kahvesini içmektedir. - Hadi bir şeyler ye de gidelim. - Nereye gidiyoruz? - Chicago’ya uçup oradan araba kiralayacağız ve doğu kıyısı boyunca güneye inip depo’ya kadar milleti ziyaret edeceğiz ( Depo = Charlotte) (içinizden CİNAYET! Çığlıkları yükselir ama onun yerine ağzınıza bir üzümlü muffin atmak ile yetinirsiniz.) Albuquerque hava alanına gidilir, Chevy bırakılır. Uçağa binilir ve O’Hara’ya uçulur…(cinayet işlenmez, patrona surat bile yapılmaz)
    1 puan
  41. ...geçmiş zaman Borusan'da (BMW) çalışıyorum. O zamanlar İstinye falan yok, Firuzköy/Avcılar merkez ... Satış Sonrası Müdürümüz (kulağı çınlasın, Melih Bey) yok, ben de -patron yok...sal gitsin- havasında yalandan bültenlere falan bakıyorum, aslında odamda cigara+kahve keyfi yapıyorum. Telefon çaldı ... zaten telefonların vaz geçemediği huyudur bu, gerekmeyen zamanlarda çalarlar. Arayan şimdilerde Borusan'ın Bodrum şubesinin müdürü Nuri abi. - Alo - Kaan az aşağı gelsene, dertli bi araba var. - Peki... Normalde sallamam, sonuçta servisteki araç benim işim değil (teknik olarak) ben diğer servislerden sorumluyum, yani Adana'da bir araba coFLarsa atlayıp oraya gidiyorum ama Firuzköy'de tonla usta (ciddi ustalar hem de) var. Neyse, indim aşağı ... servisin arka kısmında (..ki biz genelde orayı Motorrad -BMW Motorsiklet- ambalajlarını açmak için falan kullanırız) bir 7" kasa yatıyor. ...Nuri abi açıkladı - Arabada ses varmış, alet Bodur'ların (Çanakkale Seramik) Patron özel olarak ilgilensinler demiş ... ...cırlayacağım, hevesim kursağımda kaldı. Patron demiş sonuçta ... seve seve ilgilenicez. - Ne sesi varmış abi? - Gel sen de duy. Bindik arabaya, Borusan'ın arka parkında deniyoruz. ...normalde ses yok, hatta çıt bile yok ...ama aniden gazlayınca ... işte o zaman ses var. Nasıl bir ses bu? ...şöyle anlatayım. Arabanın içinde metal bacaklı bir örümcek dolaşıyor sanki ... yani bir tıkırtı var ama tıkırtı sabit değil, dolaşıyor. Ses dolaşır mı be?!? ...diyeceksiniz. Zaten olay o ... bin tane ses problemi ile karşılaştık, kimini çözdük ama ses yapan şey genelde -sabittir- böylece sesin nereden geldiğini bulabilirsin. Ama bu ses -göçmen- dolaşıyor körolasıca. - Tamam ... sokun atölyeye. Prosedür belli, torpido gözü, kapı cepleri falan boşaltılır ... koltuk altlarına bakılır, kriko gevşekmi? Kapı döşemeleri gevşek mi? Elektrikli koltukların altından kablo vs. sarkıyor mu bakılır... sonra gene denenir. ...denedik ... hayır ... aniden gazlayınca (sonradan fark ettik ki aniden fren yapınca da örümcek koşturmaya başlıyor) arabanın içinde o ses dolaşıyor. AlAlAlAlAlA? - Atölyeye geri giriyoruz, sökün abi. - Arabayı mı? - Evet Başladık sökmeye .... ve dinlemeye. Bagajı boşalttık denedik ... hayır Arka koltuğu söktük ...denedik ... hayır Arka koltuğun altındaki akü çerçevesini, kol dayamayı , pandizot altındaki cd değiştiriciyi söktük denedik ... hayır Ön koltukları söktük ... söktüğümüz koltukları kucaklayıp (altın beşik hesabı) salladık ... hayır Tavan kaplamasını söktük, kapı döşemelerini söktük, cam krikolarını söktük ... hayır Taban halısını söktük ... hayır Ön göğüsü söktük ... hayır Klima borularını ve kalorifer kazanını söktük ... hayır ...ulan kafayı yiyicez ... gece saat 03.00 olmuş, yarın devam ederiz dedik. Bir sonraki gün öyle yaptık ... benzin pompası kontrol edildi, depo kontrol edildi ... hayır Egzost'u söktük (tüm sistem) salladık ... hayır ... içinde tıkırdayan bir şey yok ...kafa durdu - Almanya'ya soralım ...dedik Açtık telefon, Almanya'da ki Mesiter'lere derdimizi anlattık. Nuri abi'nin Almanca 10 numara (Allahtan) adam bizi dinledi, dinledi... - Sökük araba ile teste çıkın, ani gaz ve freni deneyin ... ses taban sacından geliyor olabilir ... demez mi? pıFFFF ... iyi de biz arabayı söktük be abi! Manzara 7" serisi bir araba (Long) şoför banyoda falan kullanılan (pembe) bir plastik taburede oturuyor. Bir kişi yerde sırt üstü yatıyor (şoförün arkasında) ve ayaklarını onun sırtına dayamış, böylece gaza bastığında şoför arkaya - yere düşmüyor. Aracın içinde ayrıca 3 kişi daha var, bunlar bir yerlere tutunmaya ve zemine kulağını dayayıp o örümceğin taban saçında dans edip etmediğini anlamaya çalışıyor. ...rezillik yahu Yarım saat kadar sonra bir arkadaş... - Buldum ... dedi - Nerede? Sağ marşbiyel kaplamasını işaret etti ... - O şey bunun içinde Marşbiyel mi? ...haSSSSSS ...emin olmak adına dinledik ... evet ... haklı Örümcek Marşbiyelin içinde. Gaza basıyorsun arkaya gidiyor, frene basıyorsun kinetik enerji nedeni ile öne geliyor .. piçe bak ya! ..bildiğin terörist işte. O sırada Melih bey gelmiş ... mevzuyu ona da anlattık, arabaya binip o da yattı yere ... sesi dinledi - Teşhis doğru, siz bi çay için ... bakalım ne yapacağız? Yarım saat sonra haber geldi - Kesin arabayı ... 7" kasayı mı kesicez? ... Harbiden mi? ... Yemin et? Aldık taş motorunu, -B- sütunu hizasından marşbiyel'i kestik ... kesiği yatay olarak büyütüp içeri teleskopik mıknatıs attık ve çok geçmeden ... tak! Mıknatıs teröristi yakaladı. Yaklaşık 5 kuruş boyutlarında bir -kof- kaynak parçasıydı suçlu. Resimler çekildi, rapor yazıldı ve Almanya'ya yollandı. ...bir kaç gün sonra cevap geldi. -Refund- yapın... Müşteriye yeni bir 7" sipariş edildi, araç bedeli Münih tarafınca karşılandı ve bizim kaportacılar da (kuşkusuz bize küfrederek) 7" kasayı topladı. O araç uzun süre şirkette -transfer- işinde kullanıldı ... hava limanından milleti götür - getir vs. sonra da satıldı gitti (kim bilir ona şu an kim biniyor?) Epey bir süre sonra BMW'den TSB geldi ... belli şase numaralarında kontrol istiyorlardı. (gaz ve fren ile ses dinleme) ...fabrika'da pres'e saç normalde el ile konuyormuş (besleme hattına) ve o elemanlar gene normalde eldiven takıyormuş ... ama ne olmuşsa birileri veya biri olay günü eldiven takmamış ve çıplak el ile saçları pres hattına taşımış. Elemanın elinde yağ benzeri bir şey varmış (kalıntı) ...günahını almayayım, belki de bir şey yedi o an. Sonuçta elemanın elindeki yağ saç'a bulaşmış ... tam o nokta kaynak robotunun punta attığı yer olmasa gene sorun olmayacakmış ama tesadüf ya ... işte tam o noktaya denk gelmiş. Sonuç? -Kof- kaynak, pres ve büküm ile marşbiyelin iç kısmına denk gelen kof kaynak parçası bir süre sonra kopup marşbiyel'in içine düşmüş ... sonrasını biliyorsunuz işte. Bebek gibi 7" kasayı p*ç ettik ... pıFFF
    1 puan
  42. Hazır soğutma suyundan yola çıkmışken dün yedek su haznesini değiştirdik. Eski hazne değişen borunun girdiği yerin altında bombeleşmiş ve iyicene incelmişti. Ne kadar dayanır bilemeyince risk almamak için komple değişti, Otosan'da 45 TL olunca hiç düşünmedim. EB'cular bir sonraki bakımda bunu da gündeme getirsin. Hoş bir Antalya'da sıcak yaşıyoruz ama gene de tedbir önermekte zarar yok. Vitesler de biraz sürtünmeli geçmeye başlamıştı, bu yüzden şanzıman yağını da değiştirdik, ilk günkü gibi oldu. Bu arada lastiği de vidalamışlar, sağolsun çocuklar onu da gördü ve onardı. Sevgili ustalarımla iki saat muhabbet de bonusu oldu.
    1 puan
  43. Aklımda olsun, akşam üzeri bizim 2.el'in mekanına gideceğim, bakayım. Bu arada sağlam subluminal mesaj vermişsin Yakup ...sıralayalım. - Kız arkadaşım var. - Kız arkadaşım gariban değil. - Kız arkadaşımın ehliyeti var. - Kız arkadaşım bana güveniyor. ...son olarak (ve de en etkili mesaj) - Yengeniz bana sormadan/söylemeden iş yapmaz. edit : Bizim ikinci el'cilere sordum ... Focus var dediler, fiyatını bile zikretmelerine izin vermeden pas geçtim. Sonuçta bizde yokmuş ... malesef.
    1 puan
  44. Uzunca süredir yollarda olan Golf 7'yi detaylı sürme fırsatı buldum araç sahibi değerli üyemiz Uğur'a tekrar teşekkür ediyorum. Sürüş Yorumlarını hemen aktarmak istiyorum ardından fotolar ile devam edelim. 1.6 Tdi motorlu golf 105 ps güç üretiyor ve 5 ileri manuel şanzımana sahip. ilk çalıştırma yeterince sarsıntısız fakat alt devirlerde araç biraz motor sesi alıyor garip bir şekilde güç arttıkça motor sesi daha az hissediliyor yani rahatsız edici ses yok araçta sadece rüzgar sesi belli bir limitte duyuluyor. Yani araç oldukça sessiz. Frenlemeden bahsetmem gerekiyor tam istediğim gibi focus severlerin hiçbiri bu aracı frenlerken kesinlikle zorlanmayacaklar. Tepki süresi olsun duruş mesafesi olsun abs'yi zırt pırt devreye sokmaması çok iyi. Yol tutuşu ise meşhur Tam Bağımsız Arka Süspansiyonların olmamasına rağmen çok çok iyi. Ben açıkcası hayli fazla beğendim bu sınıfta bu kadar zorlamaya kaç araç direnir bilemiyorum aslında biliyorum da işte Belli zorlamalar ile önden hafif kayıyor ama topluyor kendini esp sayesinde fakat bunu yapmanız için aracı gerçekten zorlamanız gerekiyor. Çok çok nadir yerlerde ise -hissedilmesi güç- hafif hafif arkadan byby yapıyor o kadar. Yani bu aracın sürüşünde kusur bulanı cız ederler O kadar da abartmayım değil mi Direksiyon ise düşük hız ve manevralarda ciddi yumuşak ve rahat yüksek hızlarda ise yeterince tepkili. Çok iyi kontrol edebiliyorsunuz çok nadir durumlarda yumuşaklık fazla gelebilir. Direksiyon üzerindeki tuşlar oldukça fazla alışkanlık gerekiyor bazı tuşları ise oldukça ufak. Konfor olarak kasislerde hafif gürültülü ama 17'' e rağmen oldukça iyi diyebilirim.Rahatsız etmiyor çıkan sesler.Daha yumuşak olsa bu araç zaten yeterince iyi yol tutamaz.Bunu kabul etmek gerekir Motor bence bu aracın en büyük eksiği özellikle güç isteyen sportifler için. Fakat standart sürücü için oldukça yeterli özellikle 2.000 devir üstü fazla devirlenmese de güçlü. Daha fazlasını ne yapacaksın diyen de illaki olacaktır fakat Reno'nun 1.6 dci 130 ps ve tüketimini gördükten sonra insan istiyor bu da bir gerçek. Birde manuel versiyonunun tüketimini oldukça yüksek buldum. 7.3 litre. Araç sahibi arkadaşımızın tamamen şehiriçi kullanımıdır bu değer ve ekonomik kullanılmaya çalışılmıştır. Yani tercih edenlerin DSG'yi seçmesi daha iyi olacaktır. Merak edilen sorulara yanıt vermeye çalışacağım şuan aklıma gelenler bunlar. Şimdiden aşağıdaki görüntüleri sabırla incelediğiniz için teşekkürler. Üyelerimizin okuyabileceği Cenk abinin Golf'ün yorumlara buradan ulaşabilirsiniz.Daha detaylı inceleme sunacağı kesin Video - MultiMedia Ekranı ve Çalıştırma Görüntüleri İçerir Anahtarımızı aldık yola çıkıyoruz, maalesef ki Highline donanımda Keyless Go -anahtarsız çalıştırma- yok, doğuş opsiyon sunmayı tercih etmiş. Start & Stop sistemi sarsıntısız şekilde görevini yerine getiriyor. Bu Bölümde fotolar ile incelemeye devam edelim Ön görünüş gayet sportif ve ilgi çekici bu golf diğerlerinden şık olduğunu ilk bakışta gösteriyor.Bu farların U LED ekli versiyonları da var onlarda Adaptif Xenon ile birlikte sunuluyor. Bu LED arka stoplar standart olarak sunulmuyor yine opsiyon ama arkadaşımız sonradan değiştirdi. Arkadan Xenon'lar açıkken Highline donanımla birlikte 17 inç jant geliyor oldukça şık Yüksek hızlarda rüzgar sebebine etken olan faktörlerden biri de bu ayrıklık Yandan arka bölüm, bana göre aracın en klasik ve renksiz yönü artık efsane şeklini biraz daha değiştirse daha iyi olacak gibi. Sürücü odaklı Ön Konsol eskiye göre çok daha şık kullanım ise kolay. Başarılı ses sistemi ve detaylı malzemelerin yanında golf'de üst trimlerden nasibini almış Koltuklar kaliteli ve başarılı, rahatlar. Diz ve özellikle baş mesafesi sınıfının iyilerinden Tavan aydınlatmalar LED başarılı ve şık ambiyans katıyor. Ön Başarılı Detaylardan birisi kapı cepleri kadife kaplı kirlenmemesi halinde içindeki malzemelerin ses yapmaması için güzel ve şık yöntem Bir detay daha - Torpido içi yine aynı yukardaki yorumlarımı hak ediyor Eşya gözlerine yer verilmeye çalışılmış kayar kol dayama mevcut. Güneşiklerde LED yok gözlük yuvası tavanda mevcut. Ön Kapı - Aklıma gelmişken kapıların kapanışları daha tok olabilirdi. Ön koltuk görevini layıkıyla yerine getiriyor destekler iyi test esnasında yormadı virajlarda tutmayı bildi. Lakin yüksek ön konsol alçak ayna sebebiyle görüş pozisyonunuzu ayarlamanın tek yolu koltuğu indirmek gibi ama yine de yetersiz. Direksiyonu F3 tit gibi daha yumuşak dolgulu olabilirdi fakat kullanımı iyi boyutu normal. Diğer golflerden sonra değişen bir özellik ise tabandan gelen pedal artık bunda yok. İyi olmuş diğerleri uzun yolda yorucu. Gelelim tdi tüketimine Bu değer tamamen şehiriçini göstermekte. Focus tdci kullanıcıları için 0.5 - 1.0 litre kadar yüksek gelebilir benim alacaklara tavsiyem DSG olabilir olası sorunları düşünmek istemeyenler için Manuel şart tüketim ise kullanıcı verilerine göre bundan daha az'ı istanbul için zormuş. Bagaj yeterli ve oldukça fonksiyonel, hem kat sistemi hem tutamaçlar hemde 12v çıkışı ile güzel Yine bir detay gizlenmiş, reflektör Gördüğüm göze batan bir detay bu oldu arabada başka kusur arasanız zor bulursunuz işçilik ve kalite adına Yukarda anlatmaya çalıştığım kısıtlı görüş alanı ile bir destek olabilir, Dış'a açılan uzun silecekler yerine bu cam için yeterli olan klasik sistem tercih edilmiş. Bunlarda Güzel Pozları Uğur'un çooook sevdiği Led'leri Kötü çıkmış ama olsun Bir testimizin daha sonuna geldik. İncelememizi istediğiniz farklı model marka araçlar olursa söylemekten çekinmeyin lütfen FocusClubTr.com
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.