Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

16-04-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. inanın şu an yazdıklarınızı kurtalan express'i seyreden inek gibi ilgi ile ama kesinlikle anlamadan okuyorum... temsili ben ...
    7 puan
  2. İki haftada bir motorunuzu kontrol edin ; Kaputun altında renk kod'ları var ... sarı renk'li olanları (mesela yağ çubuğu) nemli bir bez ile silin, rutin kontrolünüzü yapın ... bırakın, mavi renk ile işaretlenmiş (örnek cam suyu) tamamlayın ... ama o kadar. Yıkatmayın / Mıncıklamayın, eğer bir yağ sızıntısı var ise ve bu sızıntı -terleme- seviyesini aşmış ise motorunuz temiz/kirli fark etmez, zaten görürsünüz. ... hava tutmak, basınçlı su veya petrokimya ürünleri ile temizlik yapmak -görsel- fayda dışında avantaj sağlamayacaktır. çok ama çok istiyorsanız bir kovaya deterjansız su koyun ve sünger ile (yatalak hasta temizler gibi) motorunuzu silin (ama kurutmak için hava tutmayın) ... ama en iyisi hiç mıncıklamayın, -sarı- renkli noktaları gözle/görerek kontrol edin, geçin gitsin.
    7 puan
  3. tablalar değişti, şu anda ön takım pamuk gibi.. inşallah parçalarda geliştirilmiş bir şeyler vardır da tekrarlamaz.. ürün bu.. http://www.yedekparcaford.com/?urun-10871-focus-on-alt-salincak--tabla--sol-2011-2013-orjinal servis çalışanlarına da baklava ikram ettim, öğle yemeğinden sonra yesinler diye saolsunlar ne zaman gitsek herşeyle ilgileniyorlar..çok iyi arkadaşlar..
    5 puan
  4. Bakma sen, biz de anlamıyoruz ama anlıyormuş gibi bilgiç bilgiç yazıp hava atıyoruz, nasılsa kimse anlamaz diye düşünerek... Anafikir: Mondeo'nun ses sistemi iyidir.
    3 puan
  5. ...yaz akşamı , havada hafif bir meltem olmasa aslında iyice yapış yapış olacağız ama Allahtan azıcık esiyor hava. Parayı, pass'ı falan boyundaki keseye koymuşum. Ne de olsa Pire'nin yankesecileri meşhur, onları gereksiz yere memnun etmenin alemi yok, öyle değil mi? Üç kişi gemiden inmişiz, telsizci, üçüncü ve ben ... Marina'ya gidip güzel bir masa donatalım kendimize diyoruz. En azından lumbar ağzındaki muhabbet bu yönde. Ticari liman pire'ye biraz uzak olduğu için taksi ile kent merkezine yakın bir yerlere ulaşıp sonra yola yürüyerek devam etme kararı almıştık ... iyi ki de öyle yapmışız. Yunanistan'ın trafiği kimi zaman bizden beterdir, o akşam da işte öyle müstesna akşamlardan biri. Kente dalıp hafif yokuştan aşağı, denize doğru yürürken sokaklarda normalden daha fazla insan olduğunu fark ediyorum. Sadece insanlar da değil, ufak "teneke" orkestralar kafalarına göre -kakafonik- müzik yapıyor ve millet cici elbiselerini giymiş, sokaklarda dans ediyor. ...hay bin kunduz ... festival'e denk gelmişiz. Off yaaa! Marna'ya bir indik ki ... auwww ... orada durum daha da vahim. Lokantalar, meyhaneler ağzına kadar dolu... bizim masa kurma hayali yalan olmuş. Yunanlılar normalde akşam yemeğine 21,00 gibi oturur ve masadan da 00,30 - 01,00 gibi kalkar, yani bizim alışkanlığımızın tersine lokantalar bir masatyı gecede birden fazla kere satamaz. Bunu bildiğimiz için görece erken yola çıkmış ama festival olduğunu bilmediğimiz için (o zamanlarda millet masaya erken oturur) açıkta kalmıştık. ...Burger King'e gidecek halimiz yok ki ... karnım da aç, ne yapalım? Mecburen etraftaki büfelere falan dadandık, bir şeyler yedik ... birer eşek birası kapıp deniz kıyısındaki park'a gittik. ...işte milet eğleniyor, canlı müzk falan da var ... biz de takılıyoruz öylesine. Kafamızdaki plan bu değildi ama ne yapalım? Oturup ağlayacak halimizde yok ki. Sonra -danK- bir şey resmen kafamda patladı ....! NOLUYO LAN!! ...kim vurdu diye baktım, beyaz elbiseli, saçı çiçeklerle süslü bir hatun geberiyor gülmekten ... elinde mukavva (veya onun gibi bir şey işte) boru kılıklı bi alet var, kurdeleler falan sarılmış o mukavvaya ... göz göze geldik ... boruyu gözümün önünde salladı, döndü arkasını gitti. - Naptın kadına be?!? ...diye sordu arkadaşlar, napicam ya? Öyle oturuyorum işte ... tanımam etmem manyağı. Akşam vakti bulaşmayayım şimdi falan dedim, poşetten bir bira daha çıkardım, açtım ... ikinci biramın ortasındayım ki ... -danK- ...bir kere daha .... aAaAaAaAa dedm ... s*k*r*m ortasını, nedir lan bu! - ben yolarım bunun saçını başını abicim ... diye atarlandım. Arkadaşlar saçmalama falan diyerek sakinleştirdi beni ... hatun hala geberiyor gülmekten. Şeytan diyor, al oradan bi taş, akıt pekmezini ... kendi halimde oturuyorum, ne bulaşıyorsun yahu? - bu gelecek, bak görürsünüz ... taktı kafaya ... gelecek gene. ...ya saçmalama, olmadı gidelim ... kavga çıkarmayalım falan dedilerse de sallamadım. Bir kere daha kafama vu-ra-ma-ya-cak ... nokta. Kalktım yerimden gidip hemen yakındaki bayiden bir TaNea (bizim Hürriyet gibi bir gazete) aldım ... ortadan katladım, içine azıcık bira döktüm, bir kere daha katlayıp bacağımın altında iyice sıkıştırdım. Takılıyorum ama gözüm hatunda, bir kere daha gelirse ..... ....geldi de, on dakika falan ya geçti, ya geçmedi ... baktım kuşa dalacak kedi misali ufaktan yanaşıyor, menzile girmesini bekledim (bkn.avcıya pusu atmak) tam elindeki kurdelalı mukavva'yı kaldırmıştı ki bacağımın altından çektiğim TaNea'yı Bizans tekfuruna "bu babam için, bu da emmim için ..ama esas bu köyün delisi için..." dalan Kara Murat tadında tam da ağzının ortasına çaktım. ...resmen çTONK! etti gazete, deli yunanlı hatundan "ohş" diye bir ses çıktı, ben de zafer nidası patlattım -niHAHoHo- böyle bir afalladı, şaşırdı, olduğu yerde sallandı ... elimdeki gazeteyi gösterip havladım ona. - Malaka!!! (pis bir küfürdür...) ...döndü gitti. muHaHaHaHa!!! kim demiş intikam tatsızdır diye? Epey bir güldük ... geyik de yaptık sonra. - senden iyi tenisçi olur, nasıl çaktın öyle gelişine? ...falan - filan. Sonra kalktık, bir taksi bulana kadar yürüdük ... arkasından da gemiye döndük. Sabah kalktık, kahvaltı ediyoruz ... çocuklar benim vukuatı anlatmaya başlamaz mı? - ya ne gerek var? ...falan dedim ama efendi kaptan'a ballandıra ballandıra anlatıyorlar. - sonra efendi kaptanım, bir de baktık bizim üçüncü böyle resmen havada perende atıp Jackie Chan gibi hatuna bi çaktı... baktık ki aPLa ayakkabılarından çıkmış ... Allah bilir hala yere düşmemiştir ... o derece yani. efendi kaptan bunları dinledi dinledi ... sonra bana baktı ve basit bir soru sordu. - üçüncüm, Haloa nedir biliyor musunuz? - bilmiyorum efendim .. dedim (bilmiyordum harbiden) - peki ... dedi sakince, ama hava değişmiş. Sessizce kahvaltıyı ettik. Doğal olarak araştırdık .... Haloa nedir? Neyin nesidir? Meğer Haloa kadınların festivaliymiş, kadınlar o gün/gece boyunca başta serbest konuşma ve canları ne çekerse yapma olmak üzere bir çeşit -dokunulmazlık- kazanırmış. ... işin daha da kötüsü, o mukavva boru vardı ya? Hani üzerine kurdelere sarılı olan ... o şey ile seçtikleri erkeğe vurur ve onu kendisi ile birlikte -eğlenmeye- çağırırlarmış. Yani ben iki kere davet alıp, davet'e icap etmemişim ... üçüncü davet denemesini ise şiddet ile cevaplamışım. ...kısmet nasıl tepilir? Islak TaNea ile kısmetin ağzının ortasına vurularak Sonuç : İşte cehalet böyle bir şey http://en.wikipedia.org/wiki/Haloa_%28festival%29
    2 puan
  6. ...geceyi berbat geçirmişiz zaten. Telefon hatları falan da berbat, sabah olunca dükkana gittim ... hayır, yıkıntı yok ... ama TiVi'de akan haberler berbat. Berbat ne kelime? İçler acısı... ne yapabiliriz ki? Bilmiyorum... o sırada mail kutuma mesaj düştü. Otosan "kriz insiyatifi" başlatmış ... kurulan masayı aradım, biraz konuştuk ... sonra çocuklar ile de konuştuk ve başladık çalışmaya. Önce bir liste yaptık ... listedeki ilk kalem ... araç. ... 6x2 olmaz, yolların durumunu bilmiyoruz, aradık taradık kamyon işi yapan bir galericide 6x4 hafriyat kamyonu varmış. Kaça satarsın dedik, bi rakam söyledi ... ne için kullanacağımızı söyledik ... hemen ona maliyet rakamına düştü + bize de açıktan -bağış- yaptı. - Hayırlı olsun ... dedik (bizim sektörde öyle iş yapılır, hayırlı olsun der ... pazarlığı bitirirsin.) bir arkadaş yolladık ... kamyonu getirecek. Sonra başladık gelen haberlere bakmaya, bizim kriz masası ile konuşmaya. Ne lazım? Neye ihtiyaç var? Onu tespit etmeye çalışıyoruz, bir yandan da İstanbul bayileri ile konuşuyoruz, kim bize katılır? Kim parasal ve/veya malzeme desteği sağlar? Çocuklar bu arada Valiliğe ulaşmış, kamyonun şase numarasını ve plakasını vermiş. Birini yollayıp aldırdık ... artık kamyonumuzun valilikten onaylı "Hizmet Aracı" belgesi de var. Minibüsler ile toptancılara adam yolluyoruz, bayilerden de malzeme - para ve adam geliyor. Saat üç civarı başladık kamyonu yüklemeye, iki büyük ışıldak, jeneratör, plazma kesici, el krikoları, oksijen kesici, bir ton alet (mesela calaskallar) ... tonlarca su, konserve yiyecek, bebek maması, bez, battaniye ve paketlenmiş gıda. Koca kamyon tepeleme doldu ... Otosan'ın kriz masası ile bir kere daha konuştuk. Zaten bizim genel müdür (Ali İhsan bey...) çoktan oraya gitmiş ... akşam olurken tırmandık kamyonun tepesine, bir kamyon ve iki minibüs ile yola çıktık. ...moraller hala bozuk ama en azından bir şeyler yapabileceğiz (ya da deneyeceğiz) evde oturup TiVi seyretmekten, tırnak kemirmekten iyidir diyoruz birbirimize. Ama ne ile karşılaşacağız? Henüz kimse bilmiyor. Yollar kalabalık, kimileri depremin vurduğu bölgeden kaçıyor, kimileri ise oraya gitmeye çalışıyor. Hava yeni kararmış ki fabrika inşaat alanına ulaştık. Donanma'da ki acil durum merkezi ile koordineli çalışıyorlar ve gelen gönüllüleri sağa - sola gönderiyorlar. Önce yanımızdaki teknik malzemeyi yere indirip istifledik, sonra da Yüzbaşılar'a geçip soğuk hava deposunda çalışmaya başladık. Yanımızdaki malzemeyi depo'nun sundurmasına boşalttık, bir kısmımız depoda ki malzemeyi (genelde sebze) sundurmaya çıkartırken diğerileri de devre dışı kalan jeneratörleri ve soğutucuları çalıştırmak için çabalıyor. Fark ettik ki jeneratör yakıtı bitene kadar çalışmış, sonra da durmuş. ...fabrika'ya geri döndük, durumu anlattık ve Ali İhsan bey'in onayı ile fabrika girişinin hemen yakınındaki Opet'e gidip adamların yakıt tanklarının kilitlerini kırdık. Nöbetleşe el pompası ile çalışarak önce yanımızda getirdiğimiz varilleri doldurduk, sonra da gene Ali İhsan bey'in talimatı ile Opet'e yönlendirilen belediye iş makinalarının depolarını fulledik. (sonrasında çaldığımız o yakıtın bedeli Otosan tarafınca Opet'e ödendi...) Yüzbaşılar'a geri dönüp jeneratörü çalıştırdık ... artık soğuk hava deposu o tatsız ama gerekli görev için hazırdı. Geri çağırdıkları için fabrika'ya geri döndük ... biraz yemek yedik, biraz elimizi - yüzümüzü temizledik ... sonra Donanma'ya yollandık. Acil durum su hattı pompaları ölmüş ... gidip baktık ... motorlar sağlam, bobin falan yanmamış ama deprem sırasında denize akan veya denizin altında kalan cüruf su girişini tıkamış. Allahtan hava sıcak, soyunup suya girdik ... girişi kapatan ızgaraları söktük, o arada itfaiye de yardıma gelmiş ...devreye tanker ile su basıyorlar (tersinden) biz dışarıdan kürek ile, onlar içeriden basınçlı su ile abanınca çok geçmeden hat temizlendi. ...deneme yaptık ... O.K ... böylece deniz kuvvetlerinin acil durum musluklarından deniz suyu da olsa sonuçta su akmaya başladı. Hala yanan noktaları söndürmek için o su elzem ... Ana caddeye çıktık, saate baktık ... yakında sabah olacak. Yanımızda kumanya var. Vakıfbank'ın 7/24 ATM cihazının basamağına oturduk, yanımda Levent diye bir arkadaş ... poşette karışık meyve suyu ve yarım ekmeğe sandviç var. ortalıkta pek ışık yok, yolun karşısındaki ev çökmüş, kendi kafasına göre hafiften yanıyor o kadar. El fenerlerimizi kapatıp ekmeğe yamulduk. Sırtımızı da ATM'e dayamışız. ...bir artçı vurdu ... zaten 1,000 tane artçı vurduğu için sallamadık tabi. Cam kırılma sesleri falan geldi, öksürük tuttu bizi de. Feneri alıp yaktım ... ulan?!? Levent bembeyaz olmuş ... - Un çuvalına mı düştün hanzo? Bu ne hal? ... dedim levent'e ... o da yaktı fenerini... bana çevirdi. - kendine baksana sen... demez mi? ...baktım, evet adam haklı. Ben de toza bulanmışım. Sonra aklımıza gedi, arkama dönüp baktım. Sırtımızı dayadığımız ATM cihazı olduğu yerde duruyor ama onun ve bizim üzerimizde yükselen bina artçı deprem sırasında -geriye- doğru devrilmiş, yıkılmış. Az önce orada olan bina artık orada yok! Bina olduğu yere çökse ... ölmüştük, bina yola doğru devrilse ... ölmüştük ... ama geriye doğru devrilmiş ve bizde çizik bile yok. ...pıFFF Ne yapılır ki? Ne denir ki? ...çalışmaya devam ettik. Belediye Otobüsü kullandık Naaş taşıdık İş Makinesi Kullandık AKUT çağırdı, temel demiri kesmeye gittik Kaymakamlık çağırdı hoparlör sistemini tamir ettik vs.vs. ...üç dört gün sonra dediler ki... - işler kontrol altına alındı, evinize dönebilirsiniz. ...öyle yaptık. Boşalan kamyonun kasasına doluştuk, kamyon İstanbul'a gelene kadar tentenin altında uyukladık. Biri beni eve bıraktı ... kapıdan girip doğrudan duşa gittim. - Bir çöp poşeti getir ... dedim hatuna Duşun altında yıkanırken başladım soyunmaya. Kolumdaki saat, ayağımdaki ayakkabı dahil (hatta içinden ehliyeti alıp cüzdanımı da) yani yıkanırken üzerimde ne varda hepsini çöp poşetine doldurdum .... hatun da poşetin ağzını bağlayıp attı hepsini. Yıkanmaya devam ettim .... belki bir saat kaldım duş'ta. ...çıktım, bir şeyler yedim ama yok ... çok kötü kokuyorum. Yeniden duş'a geri döndüm ... bir saat daha. - Ekmek çarpsın kokmuyorsun ... diyor hatun ama koku'yu alıyorum abi (siz anladınız ne kokusundan bahsettiğimi) ...o geceyi duş ile yatak arasında geçirdim. Sabah dükkana gittim, kokuyorum yahu! ...bir doktor arkadaşa telefon açtım ...durumu anlattım. - O koku senin beyninde, bedenin kokmuyor. Senden başka o koku'yu duyan da yok, kendine biraz zaman tanı ... koku azalacak, öyle olacağını göreceksin. Ama hemen olmayacak ... sabretmen lazım ... dedi. Mantıklı... ...koku azaldı (hemen değil ama azaldı) aradan bir ay falan geçtiğinde ise artık o koku'yu algılayamıyordum. (...ki bu iyi bir şeydi) ...aradan kaç sene geçti, bilmem inanırmısınız ama o Ağustos'u düşündüğümde hala malum koku'yu -hatırlayabiliyorum- kimi şeyler hafızamda solmuş, bulanıklaşmış ... ama koku? Hayır ... onu hala hatırlıyorum. :(
    2 puan
  7. Makyajlı focus deneyebilirsiniz hatta 1.5 tdci ile yeterince gırgırsız gitmek mümkün ama tabi ki turbo benzinli gibi olamazlar.
    2 puan
  8. Sahibi hiç yabancı gelmedi bana. [emoji12][emoji12] 215-55- r16 Michelin primacy hp İlan No: 208512579 http://www.sahibinden.com/ilan/yedek-parca-aksesuar-donanim-tuning-jant-lastik-lastik-215-55-r16-michelin-primacy-208512579/detay
    2 puan
  9. arka aydınlatma yok sadece önde var .Ayrıca 2006 model focuslarda trend x diye bir donanım yok trend stil paket var :)trend x 2008 son çeyrekten sonra makyajli kasayla çıktı
    2 puan
  10. @Bekir B., haklısın sonuna kadar, onlarda başa bela..ama üstadım konyada ana arteller 3 şerit ben de ağırlık orta şerit (sağdan gitsem minübüs, otobüs var) yada 70 hız sınırı olan kameralı yollardan 73 hız sabitleyerek en soldan gidiyorum.. şükür ben kimseye bulaşmadım ama gelip bize motorla vurdular hatırlarsanız.. 1 ay olmadı önümde zincirleme kaza oldu, takip mesafesini koruduğumdan çarpmadım ama ara ara fren yaparak son arabanın dibine kadar girdim ki, sert panik fren yapsam arkamdaki bana vuracaktı eminim.. dikkatli olmak şart.. 1sn bile sağa sola bakmamak lazım özellikle ş.içinde..
    2 puan
  11. Servis zamanı dışında motor kaputunu kimseye elletmem açtırmam. Kendim arasıra açar yağına suyuna bakarım, akıntısı damlaması terlemesi var mı yokmu şöyle bir bakarım kapatırım. Serviste de işlemler bitince yıkamak isterler gerek yok derim. Artık eskisi gibi değil, motor bölümünde mekanik ve elektronik iç içe geçmiş durumda, riskli görüyorum yıkatma işini.
    2 puan
  12. ....evde kendi çapımda "sanayi" kurdum ya ( salya - sümük, grip geçmedi hala a.q) geik yapabiliyorum Soru şu : Nasıl Lakap kazanılır? ...aslında cevap belli, bileğinin hakkı ile. Ya da şöyle anlatayım ... ben lakabımı nasıl kazandım? ...geçmiş zaman. Kemancı acaip popüler, popüler derken mesela Volvox sahne alıyor, hatırlayanınız var mı onları? http://tr.wikipedia.org/wiki/Volvox_%28m%C3%BCzik_grubu%29 İstanbul'da olduğum zaman oraya takılıyorum, kapı tayfasından bir-ikisi tanıdık ... biliyorlar beni, çatlak ama genelde dert yaratmaz diye yafta yemişim. Galip abi'de (Tekin) abi diyorum çünkü eleman benden 5-6 yaş büyük ayrıca kafası bir başka çalışıyor. Bodyguard'lar aracılığı ile tanıştık Galip abi ile ... benim saçma - sapan hikayeleri duymuş ; bana da anlat dedi ... öyle de yaptım (bkn.aynen bu blog'da yaptığım gibi) Galip abi'nin barın arkasında ufak bir odası var, ufak derken harbi ufak ... odanın zaten yarısı onun çizim masası, boş yerlere de bir - iki sandalye atmışlar. Mekan'a gittiğimde etrafta takılmıyorum, içkimi alıp geçiyorum arka tarafa, kimi zaman çene çalıyoruz, kimi zaman sadece kafa çekiyoruz. ...bir akşam Galip abi'ye Çad'da Libya'lı tutsaklara ne yaptıklarını anlatıyorum (ayrı bir hikaye, zamanı gelince onu da yazarım) o da arada kaşlarını çatıp soru soruyor. Bizim kafalar iyi olmuş ama, bilmem kaçıncı bira+votka'yı içiyoruz. Arada birileri gelip gidiyor... ben pek sallamıyor, kafama göre köşede takılıyorum. Sonra (saat iki - üç gibi...) bir kaç tane hanım kızımız geldi ziyarete... diyeceksiniz ki sana ne? ...gerçekten bana ne? sallamadım zaten ... onlarda başladı içmeye, hatta bir sonraki tur'u ısmarladılar (bkn.sevindirik olmak) sonra biri bana sordu. - Kaan - hıı (ben) - sen karşıda oturuyorsun dimi? - hıı (hala ben) - araba ile mi geldin? - hıı (evet anlamında) - giderken beni de bırakır mısın? - olmaz... - neden? - olmaz işte... Galip abi başladı kıkırdamaya, kızlar ayar oldu tabi. Başladılar üstelemeye... - neden bırakmıyorsun kızı? ayıp be.. - kasmayın, olmaz dedim. - neden ama neden? neden? dayanamadım tabi... - bakın bende kafa bi dünya, arabayı otelin altına mı bıraktım? yoksa AKM'nin parkına mı onu bile hatırlamıyorum. Bu kafa ile çıkıcaz dışarı, sabah ayazı bi vuracak ... kafa olacak tam CİLA ... yarım saat debelenicez arabayı bulalım diye. Sonra arabaya binicez, köprüye gideceğiz ... tabi ben bir yere sıvanmazsam. Ehliyeti kaptırmadan köprüden geçmek zor iş (o dönemde alkol çevirmesi yapıyorlardı) hadi diyelim ki geçtik ... sana sorucam evin nerede diye ... sen bana bir saat anlatmak için uğraşacaksın, ben belki anlayacağım belki de anlamayacağım... diyelim ki anladım... seni eve bırakacağım, sen bana "gel bi kave iç, bu kafa ile daha fazla araba kullanma" diyeceksin, ben de mecburen peki diyicem, başlıycam park yeri aramaya .. büyük ihtimal ile iki mahalle ötede falan bi yer bulucam, çıkıcaz yukarı sen bana kave yapıcan, ben kave'mi içicem ... sen "tavla oynamaya mı geldik? nedir yani?" diyicen, ben gene mecburen sana yumulucam ... düzgün hatunsun, yumulmak sorun değil de benim kafa bi dünya. Ya sana yazarken sızıcam, ya da bi b*k yapamıycam ... kız arkadaşların sana soracak "attın herifi eve, nasıldı?" diyecekler (evet...hatunlar bu geyiği yaparlar) sen de yüzünü buruşturup "yapamadı bişi!" diyicen ... camia ufak, millet birbirini tanıyor ... senin yüzünden adım ib*e'ye çıkacak, kısmetim kapanacak. Onun için yok kızım, bırakmam seni. Galip abi'den bir muHAHAHAHA! geldi, kızlar epey bir bozuldu ve içlerinden biri bana bağırdı. - Hayvan'sın sen, HAYVAN! ...işte ben lakabımı bu şekilde, alnımın akı ile ve de hak ederek kazandım
    2 puan
  13. Servisinize uğrayın, Ford'un orjinal parça değişimi + full koruma sağlayan FKasko poliçenizi alın ...
    2 puan
  14. Biraz konu dışı olmakla beraber flac veya ape gibi kayıpsız müzik formatları ile 320 kbps düzeyinde sıkıştırılmış mp3'ü biribirinden ayırmak özellikle otomobil içerisi gibi akustik olarak sorunlu bir ortamda bence neredeyse imkansız. foobar ve kaliteli kulaklık yaptığım karşılaştırmalı dinlemelerde ancak kompleks müzik parçalarında kayıpsız çalmada bir nebze daha fazla derinlik ve canlılık ayırt edebiliyorum ki benzeri bir ortamı otomobil iç mekanında sağlamak mümkün değil. Ve kulağım eğitimli ve oldukça iyidir, tabii 15 kHz üzeri için yaşım gereği sorumluluk alamam ama müzikte de o frekanslarda pek bir şey yok. Yani bu bağlamda araba için flac diye tutturmaya gerek yok...
    2 puan
  15. Yazın temizledim uygun koşullarda sakladım geri taktığımda böyle oldu deyin artık onlara kalmış dediğim gibi bir kusur mu? bilmiyorum eğer öyle ise umarım değişirler.
    2 puan
  16. Aferin koçum Fiesta varken, 40+ üstü polo almaya ne gerek var Tek dezavantajı 1-2 yıl içinde yenisi gelecek olması hem o otomatik park da yapacak ona terfi eder kardeşin Ben makyajlı fiesta'yı, makyajlı Focus'a çok benzetiyorum; fiyat'ı uygun olduğu taktirde herkese gözü kapalı önerilecek araçlar meaşallah
    2 puan
  17. Gene kızışmış ortalık, millet açlıktan ölmesin bari diyerek bir karar çıkartılmış ve Birleşmiş Milletler üye ülkelerden Lübnan’a gıda yardımında bulunmalarını istemiş. Deniz Nakliyat’ta staj yapıyorum, 2000’de özelleştirilmiş olsa da o zamanlar Deniz Nakliyat Milli taşımacılık şirketimiz ve doğal olarak Türkiye’nin Lübnan’a bağışladığı darı onunla taşınıyor. Çalıştığım General Doğan 1970’li yıllarda Polonya’da yapılmış, ortadan davlumbazlı 12,500Gt’luk bir gemi … hafiften gözü toprağa bakıyor olsa da damarlarında Akdeniz’de sefer atacak kadar can kalmış (hala) ama o gemi ile Cibraltar’dan çıkacaksan önce vasiyetini vermen lazım … o derece yani. http://www.tcl.com.tr/tr/ResimGoster.asp?filo/foto/jpg_big/b_generalzdogan.jpg Mersin silo’dan doldurduk darı’yı … bütün gemi yeni pudralanmış bebek kıçı gibi, darı tozu her yere sinmiş, acayip de kaygan. Sanırsınız ki güverte kış olimpiyatlarına hazırlanmış, yanlış adım atan kafa üstü çakılıyor. Yaşam mahallini falan temizlemiş olsak da özellikle merdivenlerde ve üst güvertelerde dikkatli olmak lazım. Lübnan garip bir arada kalmışlık yaşıyor … sırtını Suriye’ye dayamış, güneyde de İsrail var. Beyrut deseniz daha da vahim durumda. Ağzı kuzey batı’ya dönük bir hilal canlandırın gözünüzde … hilal’in kuzey ucunda Şii Emel, Baas ve benzeri Suriye destekli militan gruplar var … hemen onların arkasında da Suriye ordusu. Liman kısmı BM kontrolünde (İtalya+Fransa) , kentin sırtını dayadığı dağlarda ise Dürzi’ler mevzilenmiş durumda. Bitti sanıyorsunuz ama hayır, bitmedi. Hilalin batı ucunda Sünni milisler ve Filistinliler var ve Hilalin doğu kısmında da Falanj (Hristiyan Falanj) ve onların arkasında da İsrail ordusu. Teknik olarak bu güçlerin tümü birbirleri ile savaş halinde … yani Filistinliler hem Dürzi’ler ile savaşıyor hem de Falanj, İsrailliler, Emel ve Suriyeliler ile … diğerleri için de aynı şey söz konusu. Bir çeşit gang bang, orgy durumu söz konusu (Bkn.bahçıvan,aşçıya, aşçı. Şoföre … şoför de artık kime denk getirirse hesabı) BM’in baskısı ve açlık nedeni ile bir çeşit De Facto barış söz konusu, gün ışığı varken kimse (çok mecbur kalmaz ise) diğerlerine ateş etmiyor. Deyim yerinde ise birbirlerini görmezden geliyorlar. Bizim iş ise şu şekilde ilerliyor. Gün doğarken limana girip …ki bu kolay bir iş değil çünkü tam limanın ağzında yarı batık bir İsrail hücumbotu var, ambar kapaklarını açıyor ve sifon tabir edilen (dev elektrik süpürgesi gibi bir şey gözünüzde canlansın) hat ile gelen kamyonlara darı veriyoruz. Herkesin ağzı, gözü kapalı … nefes almayı zorlaştıran pis darı tozu her yere uçuşuyor. Akşamüzeri, mesela 15,00 gibi işe ara verip palamar çözüyor ve 10 mil açığa, alarga’ya çıkıp demirliyoruz. Gemide 20,000 ton civarı darı var … bir kamyon en fazla 25 ton falan alıyor, sifon ile kamyon doldurmak ise yaklaşık yarım saat sürüyor. Anlayacağınız o kadar kolay veya verimli bir iş değil bizimkisi. Liman tesisleri bombardıman sırasında harap olduğu için başka çare de yok ne yazık ki. Falanj kamyonunu dolduruyoruz, onların arkasında bekleyen Filistinliler sabır gösterip onlardan sonra darı alacak olan Emel milisleri ile futbol oynuyor … garip ve grotesk bir durum söz konusu. Sanki akşamları birbirlerini öldürmeye çalışan insanlar bunlar değil miş gibi davranıyorlar. Alarga’ya çıkınca genelde kıç üzerine masa kuruyoruz. Balık tutmuşsak ne ala, tutamamışsak artık buzhanede ne varsa onunla yapılan yemek çıkıyor ortaya. Yemek bitince ortalığı el birliği ile toparlıyor, sonra da oturup çay – kahve içiyoruz. Saat 20,00 gibi ilk karanfiller açılıyor Beyrut tepelerinde … biz neresinden baksanız 20 kilometre uzakta olduğumuzdan Dürzilerin ateşlediği Katyuşa roketlerini Beyrut’un karanlık profilinde yapraklarını açan ateş kırmızı karanfiller gibi görüyoruz. Sonra roketlerin düşme/patlama sesleri geliyor … uzaktan – pes ve boğuk “bom-bom” … Dürzi’lerin akşam solo’su aynı zamanda müziğin başlangıcı gibi bir şey. Herkes başlıyor birbirine ateş etmeye, seri atışlı izli mermileri kırmızı/turuncu ışık şeritleri şeklinde görüyoruz, obüsleri ise beyaz/gri şimşekler. Telsizci (işi gereği) dinlemede … saat 21,30/22,00 gibi dahili haberleşme’den bizi uyarıyor. - Gece kuşu geliyor Gece kuşu denen uçak gemisinden kalkan Intruder uçağı. 6.filo kuzeyimizde açık denizde yatıyor ve çatışma fazla şiddetlendiğinde ya da limandaki BM askerleri hedef alınmaya başladığında hedef tespit etmek için üzerimizden geçip Beyrut’a doğru uçuyor. Çok geçmeden ikinci anonsu duyuyoruz. - Şişman kadın şarkı söyleyecek Şişman kadın ise Amerikan New Jersey zırhlısı. 6.filonun topçu gücünü temsil ediyor ve onların deyimi ile VW ağırlığında + Cadillac fiyatındaki ağır patlayıcı yüklü mermilerini az önce geçen Intruder’in tespit ettiği hedeflere yolluyor. New Jersey’in borda ateşi üzerimizden geçerken tren gibi ses çıkarıyor. Hiç üzerinden tren geçerken bir köprünün altında ya da yakınında bulundunuz mu? Ses bire bir aynı … takataka-tak, takataka-tak diye geçiyor mermiler. Sonra küçük yıldırımlar çakıyor dağda, kıyıda … artık Intruder nereyi işaret etmiş ise orada. Çok geçmeden de deniz topçusunun ateşlediği mermilerin sesi geliyor … boğuk bummm-bummmm’lar bunlar. Şişman kadının söylediği şarkı o geceki çatışmanın sona erdiğini gösteriyor. 03,00 gibi “genel alesta” çekileceği için, yani herkes uyandırılacağı için yataklarımıza çekiliyoruz. Artık tek duyulan kıyıdan gelen siren sesleri … o kadar. Sabah motorlar devreye alınıyor, demir çekiliyor ve Beyrut limanına gidiliyor. Toz için hazırlık yapıyor, ağzımızı – burnumuzu kapatıyor ve ambar kapaklarını açıp gelen Dürzi kamyonuna darı dökmeye başlıyoruz. Kentin içinde bir yerler hala yanıyor, gece birileri BM mevzilerini havan ile vurmuş … askerler delik deşik edilen su tanklarını onarmakta onlara yardım eder miyiz diye sormaya gelmiş … Beyrut’ta sıradan bir gün daha.
    2 puan
  18. Selamunaleyküm.3 ay kadar önce almış olduğum arabama yavaş yavaş kendimce birşeyler yapmam gerektiğini düşünüp servisin yolunu tuttum.2.5 aydırlı navitech den parça bekliyordum ve sonunda geldi ve montajını sağolsun servisteki arkadaşlar halletti.Tüm yaptığım işlemler Malatya ford ılıcak yetkili servisde yapılmıştır.Multimedia navitech 232 r modeli,kol dayama ford un kendi kataloglarında görmüş olduğumuz ürün,cam çıtaları ve kapı kolu kromajları omsa line,kromajlı rüzgarlık ise sunplex markadır.Kol dayama vidalama sistemi ancak kesinlikle orjinal kol dayamalı konsol yaptırmayacaksanız şiddetle bu ürünü tavsiye ederim çünkü vida sistemi contalı ve gerçekten hiç esneme ses yapma gibi bir sorunu yoktur ve ayrıca vida gizleme kapaklarıylada vidaları gizleyebiliyorsunuz.İnşallah beğenirsiniz diye tahmin ediyorum tüm yorumlarınızı ve eleştirilerinizi sabırsızlıkla bekliyorum.Sırada yapılacak işlemler ise body kit seti yapılacak ve ön ızgara titanium ızgarası sipariş verilecektir.Saygılarımı arz eder hepinize teşekkür ederim.
    1 puan
  19. Bende F2,5 dizel ses hakkında fikrim yok, ama geçen yaz Ankara gurubuna ek Yakup ve Serdar Yaman ile gölbaşına giderken Serdar benim aracı benzinli sanmıştı.. eşimlede seyahate çıktığımızda hiç ses bahsi geçmedi.. Galiba F3 yalıtımda bir adım önde.. Hakan, ben elim rahatsa olmuşken dizel derim, satarkende biraz daha rahat gider...
    1 puan
  20. TDI ilk sorunun cevabı. Değer kaybı olarak benzer olurlar gibi ancak dizelin eli daha ağır olabilir. Ne alırdın konusu ise cepteki para mühim değilse turbo benzinli tabi ki 120 ps dizel almaktansa. NOT:
    1 puan
  21. Ramazan, benzinli de performanslı ( yani uzun yolda basarım dersen) ekonomiyi bekleme... Dizel başka yani, sesili mesli ama [emoji4]
    1 puan
  22. Donanım detayları henüz yok, fakat en az Sony kadarı olur.
    1 puan
  23. Yalnız burası başkalarının ilanları için, biz satılığı kullanıyoruz
    1 puan
  24. Ama şimdi, Şiddete hayır[emoji1][emoji1][emoji1]
    1 puan
  25. @Fuat Yetişkin, Verdiğin değer (32 lt ile 450-500 km) şehirler arası değer mi? aksi durumda seni dövmek zorunda kalacağım. Çünkü ben 430 km (şehirler arası en fazla) yapabildim. Edit: eklemeyi unutmuşum.
    1 puan
  26. Olmaz ayrılınca ağlıyorlar üzülüyorlar.Kıyamam abicim ayrılmalarına
    1 puan
  27. Kronik önden gelen tıkırdı diye çok dikkat etmemiştim... Bide ben anlamam ki araçtan Anahtarı bırakıp yenisini alsam daha iyi balatalar da gidikmiş...550tl fiyat verdi...işçilik 50 tl benim getirdiğimi takacaklar...
    1 puan
  28. Üzücü....eşimde gitmişti 3 yıl evde kolonya kullanamamıştık o kokudan korunmak için kullandığı için müthiş tiksiniyordu...Allah yaşatmasın böyle acıları..hani hepimiz delikanlı artiz şuyuz buyuz ya biz bi bok değiliz...Depremde canlı yayında bir baba eşi kızkardeşi ve çocuklarını kendisi kireçlemiş kendi mezar kazmış kendi gömmüştü ve öyle metanetliydi ki..asla unutamıyorum o adamı...şu satırları yazarken bile ellerim titriyor...Allahım demiştim adamın acı katlanma yüküne bakarmısın...adamdaki güce...neyse...sinirlerimiz bozulacak... Kolunda saat varmış naylon torbaya atmışın neydi...bir iki resim dedim sende bizi eziyon Kalıbının Adamı ya...
    1 puan
  29. ..sana inanıyorum üstad (...dedi arabasında sadece CNN Türk/Haber kanalı dinleyen müzik kulağı -sıfır- adam)
    1 puan
  30. Kemal 1.6'ya garantiden değiştirtmiş hem de su kabı ile beraber, sayfanın ilk mesajında yazıyor. Garanti kapsamı 1.0 için bile olsa 1.6'ların da değiştirtmesini mutlaka öneririm, üstelik onların güncel modelleri de gelmedi, yani bence hepsinde sıkıntı olabilir.
    1 puan
  31. değişim yapıldı.. su kabından, motorun sağında giren yere kadar, uzunca bir hortum takımı..
    1 puan
  32. Ben hala şunu düşünüyorum; o sol teklerle dekorasyon amaçlı bi pazarlama vs yapılabilir miydi diye benim bile içime oturdu
    1 puan
  33. ahahahaha :D Neşem yerine geldi abi... Bu arada Tevfik Abi'nin karikatürde sağlammış
    1 puan
  34. Abi hep seni bulmuş böyle durumlar Okurken çok güldüm
    1 puan
  35. takip mesafesi yapması gerekir ama sola sinyal veripte hemen geçeceksin diye de bir kural yok adamın önü boş sol şeritte seyir ediyor orta şeritten aniden sinyal verdin çıkarım diye bir kural yok valla kardeşim ben merak ettim trameri paylaşırsan seviniriz
    1 puan
  36. Hayırlısı Bu kış bunlarla idare ettim zaten annemin arabayi aldim karda. Balansta bir sıkıntı yok kaymak gibi gidiyor unutuyorum bazen janti. Yay orjinal olduğundan
    1 puan
  37. hocam o kolay kolay düşmez piyasaya... en iyisi yine erol'dan temin etmektir. Yerinizde olsam piyasa hareketlenene kadar beklerdim buradan.
    1 puan
  38. "Yunan keferesine ağzının payını vermişsin abi" diyeceğim ama demiyorum.. Yazık olmuş kızcağıza
    1 puan
  39. 360 Lira iyi fiyat. Benim de 75bin bakımı var bakalım. Kaça çıkacağız biz.
    1 puan
  40. 40+ olmanın ne zararı var ki? ...ne keleĞimizi gördünüz de laf sokuyonuz be abijim ...iLLa pislik mi yapalım, tieytttt
    1 puan
  41. Kutu bu kutu Onun üstüne yağ sızdıracak bir şey var mı bilmiyorum. Fakat bir kaçak söz konusu. Temizleyip sağını solunu takip etmekte fayda var. Ayrıca o kutuda bu derece yağ olmaması lazım, belki gres vardır ama bu şekilde hidrolik yağ benzeri bir şey yoktur içinde. Yani o yağ kutudan değil başka biryerden geliyor olabilir. Belkide ben olayı komple yanlış biliyorumdur Garantili araba, gidip servisin başına ekşisene abicim
    1 puan
  42. İnternet kafe'ye yeniden uğrayıp ... bu arada şöyle bir şey'i kastediyorum (bkn.yanlış anlaşılmasın) telefon işimi hallettim ve fabrika'ya uğrayan yeni dostlarımız ile yola çıktık. Evsahibim teğmen önce kuzey batı'ya, sonra kuzey'e ... nijer sınır hattına doğru (görece güvenli rota) ilerleyeceğimizi söylemişti. Libyalılar Çad Gölü'ne kadar güney'e inmiyormuş ama değerli kamyonlarını tehlikeye atmak istememelerini anlamam gerekiyormuş. Anlarım tabi, neden anlamayayım ki? Bi halt olursa sadece kamyonlar değil, benim yük'de yalan olur. Fazladan 400-500 dolar için kasmaya niyetim olmadığından mızmızlanmadım. ...tecavüz kaçınılmaz ise (siz anladınız gerisini) Sadece iki kere arıza yaşayarak (basit arızalar) akşam üzeri Nijer sınır hattına varmıştık. Manzara fazla tekdüze (genelde basık yayvan tepecikler, taşlı / kuru ve susuzluk ile yanmış toprak, bitki örtüsü ise dikenli çalılık ağırlıklı) olduğundan fazla ses etmeden arkada oturuyor. Kimi zaman tuz hapı emiyor, arada sigara tüttürüyordum. Geceyi cibinliğe sarınarak halftrack'ın arkasında geçirmek biraz neşe kaçırıcı olsa da sabah demlenen çay (bedevi usülü) canlandırıcıydı. Yola çıktığımızın ikinci günü öğle saatlerinde (50+ derece falandı sanırım) UNHCR'nin göçmen kampına ulaşmıştık. Sadece yarım günlük kaybımız olduğu için keyfim yerindeydi ... tabi kampın ne kadar b*k* yemiş olduğunu görene kadar. Kalasların üzerinde kaydırarak yükü indirip konteynerleri kamyon çekme halatı ile birbirine hizalayana ve kaymasın, şakül bozulmasın diye altlarını besleyene kadar etrafa doğru dürüst bakamamıştım. Gün ışığından azami şekilde yararlanmaya çalışıyordum ve bilmeyenler için not ... Ekvator enlemine yaklaştıkça -alacakaranlık- toleransı azalır. Atıyorum İstanbul'da -akşam oluyor- ile -hava karardı- arasında 1 saat varsa bu ekvator'da 20 dakikaya falan düşer. Sonunda konteyner'ler güvene alınınca birisinin üzerine çıkıp oturdum ve kampa baktım. - Yaklaşık 18,000 kişi var, çoğu kuzeyli göçmenler ... Sudan sınırında da kamplar var, onlar da genelde iç savaştan kaçıp gelenler... Bizi karşılayan UNHCR (Birleşmiş Milletler Sığınmacılar Programı) memurunun sözleri iç karartıcı olsa da hiç bir söz gözleriniz ile gördüğünüz şeyi tam olarak tarif edemiyordu. -- Çad, kampta su çeken kadınlar-- Sabah olunca çalışmaya başladık. Motorların nakliye yağlarını boşaltıp doldurduk, transfer sırasında jeneratörün arızalanmaması için konan kauçuk takozları söktük, vakvak ile sistemin havasını aldık ve öğlen olmadan önce bir, sonra da ikinci jeneratörü ateşledik. UN'in iki teknisyeni ağır hizmet kablolarını hazırlamıştı zaten, onlar enerji çıkışının ilk siftahını yapar. Teslim/Tesellüm raporlarını düzenler, kamp yöneticilerinin kullanması için kolaylıklar (mesela basit bir yönerge serisi ... sistemi devreye almak ve devreden çıkarmak için ... ya da yakıt borusuna yağlı boya ile tankta kalan yakıt seviyesini gösteren çizgiler çizmek gibi) ilk ışıldaklar yanmaya başlamıştı bile. ...kendimi iyi hissettim mi? tabi ki ... işim bitmek üzereydi ve sabah s*kt*r*p N'Djamena'nın görece üstün konforuna ve Hotel Europa'nın s*d*k ısısındaki beleş birasına doğru yola çıkabilecektim. ...kendimi kötü hissettim mi? tabi ki ... orada binlerce insan yarın ne olacağını bilmeden ve kamyonlarla gelen tahıl'dan yarım leğen alma umudu ile yaşıyordu ve elimden gelen hiç bi b*k'da yoktu. Aradan yıllar geçmiş olsa da hala arada sırada düşünürüm onları (o kadar da sık değil, yeterince sık ama) acaba kaç tanesi evine geri dönmeyi becerebildi? Çok değildir sanırım...
    1 puan
  43. - Nasıl bir yer, Hotel yani? ...gülme tuttu Lejyonerleri - Sabret görürsün dediler. Land bir fabrika'ya daldı ... eskiden bira fabrikasıymış, üç - beş yıl önce Libya'lılar -gözdağı- vermek için Fabrika'yı vurmuş, üretim kanadı yıkımdan kurtulmuş ama yönetim ve ambalaj bölümü b*k* yemiş. Lejyon gelip yerleşene kadar fabrika atıl kalmış (ulen bira fabrikası vurulur mu? deyyus Kaddafi işte.) Eskiden ambar olarak kullanılan mekanlara yayılmışlar, deponun bir kanadını da (daha doğrusu kanadın bir kısmını) ülkeye gelecek yabancı teknik personel, doktorlar falan güvende olsun diye ayırmışlar. Yani meğer Hotel Europé bombalanmış bira fabrikasının yıkıntıları arasına kurulmuş ve aslında orada olmayan Fransız Yabancılar Lejyonu 2.Paraşüt Gücünün yatakhanesiymiş. ...pıFFF Yapacak bir şey yok, bir boş yatak buldum, yatağın altına çantamı attım. Çıktım dışarı ... savunma bakanlığı zaten yürüme mesafesinde. Gidip kaydımı yaptırdım, Çad'da elçilik yok, ben de angajman kuralları gereği en yakın noktaya (Sudan/Hartum) telefon açıp (bir internet kafe'den ... teknolojiye bak be...) nerede olduğumu, yaklaşık ne kadar kalacağımı vs. bildirdim. Sonra da fabrika'ya geri döndüm. ...akşamı fabrika'dan kova ile gelen (hani askeri tesislerde kırmızıya boyalı Y-A-N-G-I-N yazan saç kovalar vardır ya, işte onlardan biri ile bira servis ediliyordu) bira'yı reçel kavanozu ile içip lejyon karavanasını yiyerek geçirdikten ve kıdemli personelden (...çok yararlıdır) dedikodu topladıktan sonra vurdum kafayı yattım. Sabah havaalanına dönüş, benim ekipman orada yatıyormuş. Giden bir land'ın arkasına atlayıp yola düştük ... kent'i bir kere daha ve bu defa gündüz gözü ile inceledim. Belki bir şeyler vardır, ben kaçırmışımdır ... hayır. İlk intiba doğruymuş ... b*kt*n bir mekanmış. Havaalanında enerji paketlerini bulduğumda bir şeyi hemen fark ettim, toplam üç konteynerim vardı (birisi malzeme) mühürlü ve sağlam haldeydiler ... ama bu ekipman üç ay önce gelmişti ve ben arz-ı endam edene kadar kimse gelip gitmemiş, malzemeyi sormamıştı bile. Fabrika'ya geri dönüp Amnesty temsilcisinin kurulan kamp'tan teşrif etmesini beklemeye başladım. Biraz etrafta dolaştım (kent güvenli ... çatışma bölgesine silahsız gidilmemesi tavsiye ediliyor olsa da N'Djamena'da sorun yok) yemek falan yedim (lapa gibi bir pilav, eş dedikleri galeta unu ile yapılmış lokma benzeri bir şey ... ki genelde bunu acı bamya sosuna barırarak yiyiyorlar) genelde fabrika'da takılmayı tercih ettim. ...sonra beyefendi geldi. İskoçya'lı abi (Amnesty temsilcisi) ile oturup konuştuğumuzda durumun tahmin ettiğimden vahim olduğu ortaya çıktı. Yaklaşık bir günlük mesafeye kurdukları göçmen kampını büyütmeye çalışıyorlarmış ama işler pek de iyi gitmiyormuş. Bana taşıma/nakliye için yardımcı olamayacağını, başımın çaresine bakmam gerektiğini özellikle belirtip dert yanmaya başladı. Hiç bir şey zamanında hallolmuyormuş, Afrika'lılar tembelmiş vs.vs. (bkn.mızmız i*n*) - Sana bir - iki bin dolar vereyim ama vinçli kamyon bulamadım, zaten o yüzden malzemeyi taşıyamadık ... buradan Capetown'a kadar (G.Afrika) çalmadığım kapı kalmadı ama paketleri bir türlü nakledemedim. ....demez mi? ...kızdım tabi. Binlerce insanın canını bu d*ll*m*y* emanet etmişler, onun da ağlamaktan başka yaptığı bir şey yok. - sen bana para ver, ben hallederim ... dedim - nasıl halledeceksin? sana söyledim vinçli kamyon yok ki ... diye üstelediğinde de kapağı koydum. - ben -brit- değilim, sızlanmak yerinde sorun çözerim. Çözüm ayan - beyan belliydi, tabi çözmek isteyene. Sabah fabrikada'kilere sordum ... onların tarifi ve sundukları ulaşım hizmeti ile şanlı Çad ordusunun birinci topçu birliğinin yolunu tuttum. (Havaalanı yolundaydı üstleri...) nizamiyede zar-zor ingilizce bilen birisini bulup "Komutan" ile görüşmek istediğimi söyledim ... bira bekletip sonra içeri aldılar (işte Afrika'da beyaz adam olmanın avantajı), gençten bir yüzbaşının karşısına oturttular. İkram edilen çay'ı içerken kendimi tanıttım, sonra da istediğimi belirttim. - Bana en az üç, en fazla beş adet 6x4 kamyon lazım, tabi mürettebatı ile birlikte. Mümkünse bir de 4x4 arazi aracı. yüzbaşı elinden geldiğince kibar şekilde cevapladı ... - Hayır kurumu olduğumuzu sanmıyorsunuz, öyle değil mi? Savaşan bir ordunun parçasıyız ve başka önceliklerimiz var Mösyö Hayır kurumu olmadıklarını bildiğimi, vatan toprağı korumanın önemini küçümsemediğimi belirtip üsteledim. - Bütün bu ekipmanı ve personeli kiralamak istiyorum komutanım. Adam patladı ... - Bizi Avis'mi sandınız? - Nakit Amerikan Doları ödesem sizden destek alabilir miyim? Yüzbaşı sihirli sözcükleri yani -Cash, U.S Currency- duyunca durakladı. - Tabi sizin danışmanlık ücretinizi ayrıca ödeyeceğim. - Bir çay daha alır mıydınız? - Lütfen... Akşam üzeri Amerikan Hükümetinin bağışladığı beş adet GMC 6x4 kamyon ve bir halftrack (yarı paletli personel taşıyıcı) havaalanında yüklemeye başlamıştık bile. Vinç olmadığı için kalaslardan yapılan rampa + kas gücü ile (25 çad askerini boşuna mı kiraladım?) üç yarım konteyneri yükledik (en azından büyük bölümlerini ... her kasada yaklaşık 1 metrelik yük aşması olmuştu ama saLLa, onu kim takar?) geri kalan kamyonlara da biz ve variller (yağ+yakıt) doluştuk. ...geceyi topçu kışlasında Çad ordusunun misafiri olarak geçirdikten sonra sabah yola çıktık. Kamyon başı 90 dolar yani : 450USD Halftrack için 60 dolar : 60USD Takım Komutanı için : 150USD Takım elemanları için adam başı 10 dolar ... yani : 250USD .... ne yaptı toplamda? 910USD ... komutan'a da bir defalık 500USD komisyon. Bir gün idiş, bir gün dönüş ve iki gün de orada kalış ... 4x910+500:4,140USD (yanımda götürdüğüm yağ+yakıta ödediğim 60USD'yi de eklersek 4,200USD) ...tepeden tırnağa silahlı bir askeri birlik için maliyet ucuzdu ... öyle değil mi? İşin gırgırı yanımızda bir de 200mm'lik obüs vardı ve onu bize "bedelsiz" vermişlerdi. (sanırım kamyonun arkasından sökmeye üşendiler) mızmız İskoç'a kaPak olsun. ---devam edecek---
    1 puan
  44. Bizim çaycı Sebo her akşam üzeri yaptığı gibi kendi -tükkanının- önünü ardını güzelce parlatıyor, kirli paspası yıkıyor ve kurusun diye camın kenarına asıp evine gidiyor. ...mevsim yaz, paspas bezi normalde sabaha kadar kurur, öyle de oluyor ... ama akşam çıkan esinti artık kuruyan, yani hafifleyen paspası camın kenarından söküp alıyor. Ve her şey böyle başlıyor. Genelde hep öyle olmaz mı zaten? Sebo sabah geliyor, bekçiler ocağı ateşlemiş, su kaynamış. Çay koyup demlikleri dolduruyor ve etrafı toparlarken bir de bakıyor ki paspas yok ... daha doğrusu metal kısım var da, camın kenarına koyduğu bez gitmiş. Camın kenarına gidip bakıyor "nerde lan bu?" bez az aşağıya, eternit'in üzerine düşmüş. Hafiften kazıtıp paspas demiri ile bez'e ulaşmaya çalışıyor ama ıhhh ... olmuyor. ...alt tarafı 50 santimlik püsküllü bez parçası, boş ver geç ... depoda en az 100 tane daha vardır ... dimi? Ama olmazzzzz !!! O paspas a-lı-na-cak !! Sebo camın kenarına tutunup kendini yavaşça aşağıya bırakıyor ve eternit'in kenarına iniyor, eternit bu, tepesinde adam dolaşsın diye yapılmamış ki mendebur. İki adım atıyor, eternit çatlıyor, bir adım daha atıyor ... eternit gene çatır - çutur ediyor ... ama Sebo uzanıp paspas'ı alıyor. ...Sebo memnun, paspas elinde ... ve çatırt! Mondeo yazlıktan gelmiş, aracı sundurmanın altına çekmişler ve yolda tampona bulaşmış, çamurluk ağızlarına sıçramış zift kalıntılarını temizliyorlar. Araç sahibi bizim boya ustasının yanında, acele etmeden, itina ile kuZu'yu yol pisliğinden arındırıyorlar. ...derken paldır - küldür bir şey oluyor, kafalarına plastik parçaları yağıyor. Bizim boyacı bakıyor ki Çaycı Sebo Mondeo'nun tepesinde kedi Garfield gibi yatıyor. - Şaka yapıyor sandım! ... diye anlatıyor bana (sonradan) hatta Sebo'ya bağırmış ... - İn ulan arabanın üzerinden, manyak herif. Sonra bakıyorlar ki şaka falan değil bu ... eternit kırılmış ve Sebo Mondeo'nun tavanına çakılmış. ... Mondeo'nun aksesuarlarını sayalım ... Alaşım Jant, Elektrikli Camlar, Merkezi Kilit, Klima, ABS, Çaycı, Uzaktan Kumanda, Sis Farları, CD Çalar .... yani kabaca durum bu. Sebo'yu hastaneye götürdüler, bizimkiler resim çekip kaza raporu tutturuyor ... araç sahibi bana uğradı, biz de muhabbet ediyoruz. - Ne yapacağız? dedi müşteri ... - Valla çaycı sizde kalsın, arabanıza'da yakıştı aslında dedim ... Gülüştik, sonuçta durum belli ... kasıt yok. Dedim ki ... A - Hemen araç bedelini ödeyeyim, aracınızı hasarsızmış gibi satın alayım ya da takas'a sayayım. B - İkame araç vereyim, aracı tamir edeyim (sigortadan parasını alacağım nasıl olsa) araca binmeyi sürdür, satacağın zaman bana getir, hasarsızmış gibi alayım. Bunu garanti etmek için de sana ıslak imzalı yazı vereyim. "B" seçeneğini istediğini söyledi müşteri (..ki bence de doğru yaptı...zaten bir yıl sonra falan değiştirdik aracını ... bu defa C-Max aldı) yani aramızda sorun yok. ...aradan biraz zaman geçti, baktım Sebo iş başı yapmış. Biraz topallıyor ama durumu iyi ... buna takılayım dedim. Seslendim ... - Sebo, sana bir pelerin yaptırayım mı? Şöyle Superman'in pelerininden ... arkasında da Sebo'nun "S"si ... ne de olsa artık uçuyorsun, nam yaparsın ... ün yaparsın ... millet bak uçan çaycı sebo geliyor der ... dedim. .. biz biraz güldük (itiraf ediyorum, epey güldük) o bu şakayı komik bulmadı (...bence komikti) ama sonra olan şeyi ben de komik bulmadım. Misafirim var, ya da canım kahve çekiyor. Arıyorum çay ocağını. - Alo... - ....... - Alo??? - ...... - Ya bana kahve versenize... - ...... - Alo?!? - ...............................................................dııııt-dıt-dıt-dıt Nasıl yani? Y*vş*kl*k yaptım , dalga geçtim diye çay ocağı bana ambargo'mu uyguluyor yani? ...harbiden mi? Bir gün, iki gün ... bir hafta ... efendiliği bozmuyorum ama olacak gibi değil. Çağırdım Sebo'yu... - Alo? - ..... - Sebo yanıma gel, ya da kapat telefonu ve İnsan Kaynaklarına git, çıkışını versinler. - ...tamam ...geldi! Sebo'dan efendi gibi özür diledim (yaptığım gereksiz espri için) o da bana güzel bir türk kahve'si yaptı ... barıştık Mutlu Son... Not: Uçan Çaycı Espri'si bence gerçekten komikti ama ...
    1 puan
  45. mevcut arka stoplar fotoğraftakinden çok daha iyi bence.
    1 puan
  46. ...yaz akşamı oturuyoruz balkonda. Harem - Selam (ya da artık ismi neyse...) ortamına geçmişiz. Biz yemekten sonra kave - cigara - geyik frekansına oturtmuşuz işi, kızlar da kave - geyik - geyik yapıyor (salonda) ...biri kalkıp demez mi? - Geçen gün Nevşehir'den geçiyorum, ana caddede bir ilan "Elektrikli Döner Anadolu'da ilk defa Nevşehir'de" ... HaHaHaHaHa yaptık önce, sonra bir arkadaş o can alıcı soruya nefes verdi? - Elektrikli Döner ne ki? ...aHanda! Başladık tabi tartışmaya. Kimi elektrik sobası gibi bir sistemden bahsediyor ... ben dirençlerin üzerine ayrıca kok kömürü konmuş olabileceğinden ve sistemin arkasına da bir vantilatör eklenebileceğinden bahsediyorum. Ama daha uçmuş tahminler de var tabi ... mesela elektriği direkt olarak et'ten geçirme ve eti ocak falan olmadan pişirme (tabi bu yöntemin olası bir sakıncası var ... o da döner ustasının ete dokunmaya kalktığında ayakkabılarından çıkacak oluşu) tahminler havada uçuyor, bahisler artıyor ve cidden "ulen elektrikli döner nasıl olur?" diye kafa yoruyoruz. ...sonra biri - Gidip bakalım ...demez mi? Hay bin kunduz ... tamam bir sonraki gün Pazar ama 750 kilometre yol "elektrikli dönere" bakmak için aşılmaz ki? ...yoksa aşılır mı? Cevap : Evet Bize "geri zekalılar" şeklinde bakışlar atan karılarımızın muhalefetini sallamadan arabaya doluştuk ve dört dallama (biz) Nevşehir yolunu tuttuk. Uykusu gelen yer değiştiriyor ve kasmadan ama istikrarlı şekilde kilometreleri yiyiyoruz. Nevşehir'e vardığımız zaman saat epey erkendi, döner için fazla erken ama kahvaltı için değil. Oturup acele etmeden güzel bir kahvaltı yaptık ve mekan sahibi abiye elektrikli dönercinin yerini sorduk (bez afiş kalkmıştı) ...biliyormuş o mekanı. Bize güzelce tarif etti. ...sağolsun. Hediyelik eşya satan mekanları falan dolaşıyoruz ama içimiz içimize sığmıyor, saat biraz geçse de gidip elektrikli döner'i görsek diyoruz. ...belediye çay bahçesinde atılan 79 King partisinden sonra saatlerimize baktık, birbirimize baktık ve kalktık. Arabaya binip tarif edilen dönercinin önünde park ettik ve arabadan inerken aramızdan biri günün sözünü patlattı. - İşte gerçeklerle yüzleşme zamanı... ...peHHH ... sanki yaşamın sırrını çözeceğiz, neden gerilim yaratırsın ki? Dönerci güler yüzlü bir abi, eskiden aktarlık yapıyormuş ama işi bırakmış ... eski dükkanını hediyelikçilere kiraya vermiş, o da çarşı içinde başlamış döner kesmeye. - İlk zamanlar zorlandım, ama alıştım artık... falan diyor. O bize döner keser, lavaşın üzerini süslerken sorduk.... - Ya sen bir ara bez afiş astırdıydın ... değil mi? "Elektrikli Döner" yazıyordu üzerinde ... haklımıyız? - Evet ...sonra alet bozuldu, söküp attık. Aha buraya takılıydı. Gösterdiği yere baktık. Döner'in merkez taşıyıcı çubuğunun üzerinde bir dişli yuvası (sonradan parçaları da gösterdi....) tezgahın üst kısmında da bir elektrik motoru. Sistem çalışırken düğmeye basıldığında döner ateşin önünde ağır ağır ve motor tahrik'i ile dönüyormuş. Bizim kafamızda kurguladığımız şeyler ile ilgisi/alakası yok ... sadece eti yavaşça çeviren bir "şey" işte ... ama elektrikli mi? Evet (tabi çalıştığında) yani abinin reklamı yanlış ve/veya yanıltıcı değil. ...pıFFFF ....dedik tabi. (bkn.XXL hayal kırıklığı) Bin tane senaryo üretmişiz ama bu basit düzenek aklımıza gelmemiş. Teknik açıdan adam haklı, döner'i bir zamanlar elektrikliymiş işte... tabi işin sonunda biz iki dişli, bir metre bisiklet zinciri ve yanık bir bobin görmek için 1,5000Km yol kat etmiş olacağız ki bu bizi en hafif tabir'i ile -enayinin önde gideni- yapar. (Hayır ne bekliyorsak? Adam dünyanın merkezine giden yolu keşfettim diye ilan asmamış ki... bizim sergilediğimiz bu anlamsız ısrarın kaynağı ne?) ...adam bizim suratımız düşünce üzüldü, ne oldu diye sordu? Anlattık mevzuyu (kasmaya gerek yok, batmışız zaten) gözlerinden gelen yaş biraz azalınca demez mi? - Geleceğinizi bilsem döner tezgahını tamir ettirdim. (Bkn.iyi niyetli insan) Dönüş pek rahat değildi tabi ki, karılarımız bizimle epey bir dalga geçti ... - Haberleri seyrettin mi? Çekirdeksiz Karpuz yapmışlar. - Sus kız, duymasınlar. Görmeye giderler şimdi... ...hAhAhA (hiç komik değil) ... biz alternatif olarak "Erkek erkeğe bir yol macerası yaşayalım dedik, döner işin bahanesi" falan dediysek de bizi santim sallamadıklarını söylemeye bilmem gerek var mı? :(
    1 puan
  47. Kayseri-İzmir arası 90 km/h sabit hızla gittim. 5.4lt/100 km yaktı. yaklaşık 900 km yol o yol nasıl geçti ben bilirim Çağlar hocam sizin dediğiniz şeklide yakması için çok çok sakin kullanmak gerekiyor. O değerlere ulaşmak çok zor.Normal kullanımda bile 8.4 lt civarında yakıyor.1.6 ecoboost alacak olanlar aşırı beklenti içinde olmasın.
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.