Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

22-04-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Konuyla çok alakalı değil ama boyayı mahvedecek kadar yakıcı bir maddeyi solumak da ne kadar sağlıklı bir düşünün derim. Boş verin kokuları, bırakın araba gibi koksun.
    8 puan
  2. ...sosyalleşicez ya, malum bu aralar moda oldu. Dedik ki Pazar günü buluşalım, kahvaltı edelim sonra da Go-Kart'a gideriz, eğleniriz. Yaw falan dedim ama ısrar büyük ... peki. Ülen diğer Ford bayileri ile sosyalleşsem ne olcek, sosyalleşmesem ne olcek? ...zaten beni sevmezler ki (ben de onları sevmem...ayrı) Neyse... Gittik sahilde kahvaltı yaptık, sonra da atladık arabalara Topkapı'da (kapalı alan) yeni açılmış (o zaman yeniydi, hala duruyor mu bilmem) mekan'a toplu olarak geçtik. Saat erken, pazar günleri 12,00'de açıyorlarmış ama mekan sahibini tanıyor bizim arkadaşlar, adam kıyak çekmiş (sağolsun) bizim için erken açmış. ...ee? daha iyi ... biz bize cartlıyacaz işte Getirdiler kaskları ... birer tane kask seçtik, arabalara geçtik. Millet biniyor go-kart'a, çalıştırıyorlar ... gidiyor. ...gidiyor da ... ben binemedim ki alete. Yahu alet ufacık, ben de kocaman bi herifim. Bacaklarım sığmıyor, dizlerim çenemde. Hadi bacaklarım sığdı ... kıçım sığmıyor be. Fiber koltuk iskeleti yanaklardan kasmış, göyya oturuyorum ama popom mindere değmiyor ki ... elemanın biri geldi, omuzlarımdan bastırıyor aşağı ... pOp ettim, koltuğa oturdum. ...oturdum da bu defa da sırtım/omuzlarım sığmıyor. 41 numara ayakkabıya 45 numara ayak sığdırıyor gibiyim. ...neyse Garip bir şekilde ... tarif etmek gerekirse at -şeyine- kelebek konmuş gibi bindim gok-kart'a, çalıştırdılar. Gaza bastım ... ıHHHHH 5 beygirmidir nedir? Alet çim biçme makinesi hızı ile gidiyor (benim altımda) 120 küsur kiloyum, eziyorum go-kart'ı ... eşeğin sırtına binmiş fil misali go-kart'tan garip sesler geliyor ve max. hızım 5km/h'i aşmıyor. ...aşmıyor ama diğerleri öyle değil ki! Elemanlar ufak - tefek, sırım gibi ... pis herifler yanımdan Uno'dan yol çalan Ferrari misali geçiyor. Spin atıyorlar, virajda yanlıyorlar ...ben ise çuf-çuf tramvay misali sağ şeritten ufak ufak gidiyorum. Serdar diye bir eleman var (kulağı çınlasın) bayiler arasında en sevmediğim kişi ... neden bilmem o beni seviyor (en azından öyle söylüyor) ...defalarca belirtmişim -hislerimiz karşılıklı değil, ben senden zerre hazzetmiyorum- demişim ama eleman sallamıyor, nedense kanı ısınmış bana (zevksiz adam) ... bu Serdar yanımdan her geçişte, yani bana her -tur- takışında niHaHoHo falan yapıyor, yani dalga geçiyor. Genel olarak insanları sevmem ama o durumda Serdar'dan ekstra hoşlanmıyorum ... go-kart yürüse onu virajda sıkıştıracağım, belki arka çaprazdan vurup go-kart'ını devirecek ve onun arabanın altında kalmasını ve boynunu kırmasını sağlayacağım ama ne mümkün? ..benim alet yürümüyor ki? Ülen yere inip tek ayağımın üzerinde seke-seke gitsem büyük ihtimal ile daha fazla hız yaparım. ...demek ki başka bir çare bulmak lazım... ama ne? Sonra "ceton" düştü ... bir yandan gidiyorum, bir yandan da bunun gelmesini bekliyorum. Gözüm arkada ... bir baktım bu geliyor ... gene kahkahalar atıyor ... niHaHoHo falan diyor. ...tam yanımdan geçerken uzanıp bunun go-kart'ın takla barını yakaladım. niHaHoHo sırası artık bende ... Serdar önce uyanmadı ... alet yanlıyor, gaza basıyor ama ilerleme yok. - Ne oluyo be? ..sonra bir baktı ki beni de çekiyor - bıraksana be! - ne bırakıcam ya ... niHaHoHo sırası ben-de artıkkkkk Öyle yapışmışım ki bunun arabaya, kurtulamıyor bir türlü. Biraz debelendi, baktım döndü elime vuruyor. Neymiş onu bırakcakmışım ... nah bırakırım. Kasıyorum arkadaş ... bı-rak-mam ... kaynak ile bile sökemezsiniz ... o derece yani. ...sonra dedim ki ... dur buna bir pislik daha yapayım. Taaaaa şirdenden çektim b*lg*mı ve tükürüğü ağzımda toplayıp tüm gücümle Serdar'ın suratına tükürdüm. Elime vuruyor ya ... tükürüğü yiyince afallayacak tabi. ...en azından plan bu! Unuttuğum nokta kafamda -KASK- olduğu ... ufak bir detay işte. ...attığım o efsanevi tükürük kask vizörünün (camının) içinde patladı ... şaşırdım, parmaklarım gevşedi ... Serdar kurtuldu ve bir niHaHaHo çekerek uzadı gitti. Önümü göremediğim için ben de yolun kenarındaki lastiklere yapıştırdım. İşletmecinin elemanları geldi, beni aletten çıkarmaya çalışıyorlar ama nafile. Kıçım koltuğa sıkışmış ... şarap şişesindeki mantar gibi resmen yerime kaynamışım. ...üç kişi koltuk altlarımdan tutup çekerek beni aletten çıkardığında resmen bir PAT sesi çıktı desem bilmem inanır mısınız? Kolum yanmış (sonradan bepanten sürdük ... itişip kakışırken egzost'a falan dokundum her halde) kıçım çürümüş, kaskım tükürük içinde ... ben de s*ç*r*m go-kart'ına havasındayım. Koştum start noktasına, orada 10 kiloluk bir yangın söndürücü var ... adamlar -aman- diyene kadar kaptım yangın söndürücüyü attım kendimi piste. Gelene veriyorum karbondioksit itkili köpüğü, spin atıp dağılıyorlar .. etrafı y.söndürücünün sis'i kaplamış ama o gün o saate kadar eğlenmediğim kadar eğleniyorum. Mekan sahibi ve köpük yiyen arkadaşlar aynı fikirde değil tabi (niye? ... ne güzel eğleniyorduk aslında) aldılar elimden yangın söndürücüyü, pisti falan temizlediler. Mekan sahibi ile de biraz tartıştık ... o gazla hafiften atar yapınca adam hepimizi kapı dışarı etmez mi? ... hehehehe ... bi ara kavga çıkartalım dedim ama bayi arkadaşlar benim tersime -efendi- tipler. - saçmalama, yakışık alır mı öyle şey? ...dediler. gözüm kesse gene kavga edicem de bunlar bana el vermez ki ... delikanlılık yapıcaz diye on kişiden dayak yemenin de alemi yok. Ben de gidip Serdar'ın arabasının kapı koluna iş*d*m ... maksat ödeşme olsun tabi. Anlayın nasıl içimde uhte kalmış ... ...öyle bir Pazar eğlencesiydi, o biçim sosyalleştik işte (zaten o zamandan sonra bir daha toplanıp birlikte aktivite falan da yapmadık ... acaba neden?)
    5 puan
  3. daha az nasıl çevreyi kirletebiliriz diye start stoplar , elektrikli motorlar üretmeye çalışan mühendisler , bu egzost ustalarını görse harakiri yapardı ...
    4 puan
  4. yatağı, döşeği hazırladın mı? ... işte Ford'un 2.800m2'lik Autoshow 2015 stand yerleşim planı. 21/31 Mayıs (21 Mayıs Basın/Vip günü) Hayırlı olsun efendim, umarım beğenirsiniz.
    4 puan
  5. Montajlar tamam buyrun fotolar St orjinal direksiyonumuz St el freni kaplama Ve led stoplarımız
    3 puan
  6. At koşar baht kazanır
    3 puan
  7. Ne Avrupa ne Tükiye'de elektrikli için istasyon bile bulmak paha biçilemezken ve menzili bu denli düşük olmasından dolayı (TESLA hariç) Saf elektrikli iş yapmaz ama hybrid hoş, bir Mondeo ile şehir içinde reel olarak 4.0 litre (teknik 2.8) benzin ile gezmeyi kim istemez
    3 puan
  8. Buluşmaya gelmeyeni Autoshow'un ford bölümüne almıyoruz
    3 puan
  9. hahha bu servislerin kendine güveni beni öldürecek yok öyle birşey ne demek ... ids'le ağzına vuracaksın bir tane! bağlarsın cihaza, orada her bir ekipman için çıkıyor güncelleme bilgileri. şimdi vaktimiz yok dese, sonra gelin yapalım dese başımüstüne. ama güncelleme yok falan diyince cidden kızıyorum ya. doğan abi çok kızdım, beni sakinleştir
    2 puan
  10. ...biz de işin kolayına kaçmak isteriz ama @Mert Yürüyen, de söylediği gibi -kısa yol- takip edilince araba saçmalıyor. biz "bir saatimizi alsın ama sonradan başımız ağrımasın" havasında olduğumuz için komple sil/yükle/kalibre et olayına girdik.
    2 puan
  11. ...araca sıfırdan yazılım yüklenmesi yapılması lazım. Servisin IDS cihazı ile yaklaşık bir saatini alır ama olmaz ise olmaz bir iştir ... aklınızda bulunsun.
    2 puan
  12. Yav Allah bozmasın da bende de ne şans var.Benim arabanın tesliminde de bayi bana sürpriz hazırlamıştı.Ben arabayı daha 10 gün sonra beklerken imza atmanız lazım diye davet etmişlerdi.Ana bi baktım benim araba plakası felan takılmış karşıdan bana bakıyor .Ankara Tur otodan Merve hn a buradan tekrar teşekkürlerimi ileteyim.
    2 puan
  13. arabayı ilk teslim aldığım anı hiç unutmam sanırım... ilk arabam (daha önce babamın mareasını kullanıyordum) o mis gibi kokusu, ilk yürüyüşü falan. süper bir duyguymuş araba almak, inşallah tekrar nasip olur. neyse siz gemicikleri takip edin, canınızı sıkmayın, gidin satışı yapan arkadaşın ofisinde yatın
    2 puan
  14. Tamer'in koreli bakkal'a attığı kazıktan haftalar sonra evde oturmuş yaklaşan super bowl için 9,999 taksit ile aldığımız JBL projeksiyon tivi'yi seyrediyordum ki O.Ç.Tamer arz-ı endam etti. O Tamer ki ömrü hayatında iki taş parçasını üst üste koyup namus'u dairesinde bir kuruş para kazanmamış, bildiğiniz çakaldır ... heyecanlanmış. - parayı vurucam olm! ...diye tepiniyor. ...merak ettim tabi? - ne oldu? ... diye sordum. Birileri ile tanışmış, adamlarda epey bir miktar "kaçak" italyan malı ayakkabı (hepsi marka ... santoni, scrosso vs. ...alayı el imalatı) varmış ve bunları satmak istiyorlarmış. Bunun da Falls'ta (New Jersey'in dışında bir mekan ... Tinton Falls) eskiden tanıdığı bir hatun varmış, bu hatun oradaki ayakkabı outlet'inde çalışıyormuş. ...elemanlar buna kaçak ayakkabıları gösterince Tamer o hatunu aramış ve ondan bilgi almış. - sen ne anlarsın ki ayakkabı işinden, vardır bi bityeniği ... bulaşma! ..dedim ama sallamadı, herifin gözünü para bürümüş. - olm elemanlar çiftini 100-150 dolara veriyor, outlet'te ise etiket fiyatı 350-400 dolar ... adamlardan malı alıp orada satıcam. Paraya para demiycem ... diye tepiniyor. - ee? benden ne istiyorsun...diye sordum. Arabamı istiyormuş, ayakkabıları alıp N.J'ye götürecekmiş. Pek gönüllü olmadım tabi, çünkü Tamer adı üzerinde O.Ç ... ona güvenilmez ki ... ama herif bir kere yapışmış yakama. Bırakmıyor ... - Al be al ... Allah belanı versin diye anahtarları attım kafasına, çektirdi gitti. Akşam oldu, Tamer ortalıkta yok ... gece boyu da eve gelmedi. Sabah oldu ... işe gidiyorum ... herif yok. İşe gittim, oradan çıkıp okula uğradım, eve geldim .. üzerimi değiştirdim ... çıktım ... eleman yok ... hatun ile takıldım ... eleman yok ... eve döndük, vurup kafayı uyuduk ... eleman yok. Tamer o hafta sonu (super bowl h.sonu) çıktı ortaya. Bana 50 dolar attı. - araba aşağıda, depoyu fulledim ... arabayı da yıkattım. Bu da kira bedeli. ...vay be ... herif harbiden bulmuş parayı. Baktım cebinde bi tomar dolar .. hem de nakit. - naaptın be? ...diye sordum. Elemanlardan almış ayakkabıları, götürüp satmış. Eski hatunu ona yardım etmiş, iki dakikada okutmuşlar malı. - ee? dedim - şans yüzümüze güldü olm, şimdi Atlantic City'e gidiyorum ... kumar masasında parayı ikiye - üçe katlıycam. - olm kumarhaneye karşı oynanır mı? sen malmısın? seni katlarlar orada ... dedim ama sallamadı, çekti gitti. bana ne? ...haybeden 50 dolar almışım ... onu da hemen aşağı inip bookie'yi bulup (evin altındaki bar'da) Ram's'a yatırdım. Nasıl olsa para haybeden gelmiş, Ram's'ta 1,5/3 veriyor ... kazanırsam cebim biraz para görecek (kazandım) kaybedersem de nasıl olsa o para haybeden gelmiş (O.Ç.Tamer'in parası) havasındayım. Ben o pazarı evde maç izleyerek ve leşlenerek geçirirken Tamer 'de doğu yakasının kumar cenneti Atlantic City'de barbut atıyordu. Bilin bakalım ne oldu? (sonuçta) ... Ram's kazandığı için bookie'den paramı aldım, pazar akşamını suratımda bir gülümseme ile geçirdim ve pazartesi günü Tamer eve kuruşsuz geri döndü. ...bütün parayı kumarhane'de bırakmış, eve geri dönüş tren parasını bile kız arkadaşı ödemiş ... o derece sıfırlamış yani. - salla, bir kaç parti daha ayakkabı satarsın ... gene para kazanırsın! ...dedim. - nah satarım! ... diye cevap verdi? - neden ki? meğer Tamer kumarhane'de sadece kar ettiği miktarı değil, elemanlardan aldığı ayakkabıların ana parasını da, yani sermayeyi'de tüketmiş. - bana 7-8.000 verirmisin? elemanlara o parayı atarsam bana daha fazla mal verirler ..demez mi? - ya bi s*kt*r git ... diyerek kesin şekilde tersledim bunu. Tamer'e değil borç vermek, ona topal eşeğimi bile emanet etmem. - iyi be... bulurum bi çaresini, zaten o d*ll*m*lar beni nereden bulup çıkartacak ki? - olm .. akıllı ol, herifler seni yakalarsa ezerler ... dedim ... ama sallamadı tabi. ...aradan günler geçti. Tamer 5.caddede dandik ipek kravat satıyor, east side'a gidip turistlere harita ve I Luv N.Y t-shirtleri falan kakalıyor. Sonra bir telefon çaldı. - alo? Arayan riverside hastanesi ... dandik bir halk kliniği/travma merkezi. Dediler ki burada biri yatıyor ve sizi yakını olarak bidirdi. - eŞŞedü??? atladım gittim tabi ... bir de baktım ki bizim O.Ç.Tamer acil serviste yatıyor. Bunu bir dövmüşler, bir dövmüşler ki ... efsane! Elemanın kafa olmuş diyarbakır karpuzu kadar, gözleri öyle kapanmış ki önünü göremiyor, ağzı ... burnu kırılmış. ...bunu yakalamışlar, iyice bir dövmüşler ... sonra da soyup ayakkabısız, pantalonsuz, donsuz acil servisin önüne atmışlar. - gece burada kalacak, sabaha kadar beyin sarsıntısı falan geçirmezse yollarız. ...dediler. ...gittim baktım, bizim eleman bitmiş, tek taşa dönüyor. - ölecek mi? ...dye sordum (bi umut işte) - yok ölmez ama epey bir yatar, sonrasında da belki estetik ameliyat gerekir ...demezler mi? (bkn.pıFFF) ...bastım gittim eve. Sabah işe gittim, akşam üzeri de evden giyecek bir şeyler alıp hastaneye yollandım. Baktım Tamer ölmemiş, onun taburcu işlemlerini yaparlarken elemanı giydirdim ... ondan arta kalanları arabaya koyup eve bastım. Bunu yatırdım ... yatış o yatış ... eleman arada ona bıraktığım noodle'ı falan yemek ve ç*ş* kalkmak dışında başını yastıktan havalandırmadan belki on gün yattı. On gün sonra kalktığında da yüzü Godzilla gibiydi ... dişleri kırık, burnu kırık, kaburgası çatlak ... her tarafı hala çürük. ...ama artık konuşabiliyor. - ne oldu? ...ayakkabıcılar meğer "ciddi" abilermiş ... ve bir gün bu tezgahı kapatıp eve dönerken bizim elemanı kaldırmışlar. Bir güzel dövüp önüne adisyonu koymuşlar ... bizden aldığın malın bedeli bu, haftada şu kadar para ve o para için de bu kadar faiz ödeyeceksin. Ödemezsen, ödemeyi geciktirirsen bu defa da bacaklarını kırarız ... demişler. ...auwwww sonra aklıma geldi... - sen böyle adamları tanımazsın, ben de tanımam ... peki sen bu "ciddi" abiler ile nasıl tanıştın ki? ...ne dese beğenirsiniz? - Mr.Kim bizi tanıştırdı. başladım gülmeye ... ceton bende anında düştü tabi. ... olay şu şekilde gerçekleşmiş. Mr.Kim Tamer'den nefret ediyor. Ondan intikam alması lazım ... ama nasıl? Eleman bizim O.Ç.Tamer'in karakterini (ya da karaktersizliğini) çözmüş ... bu zaaf'tan faydalanmaya karar vermiş. Tamer'e gitmiş ve demiş ki ... - ben seninle barışmak istiyorum, seni para kazanacağın adamlar ile tanıştırayım ... sen de bana kötü davranmayı bırak. Tamer bunu kabul etmiş (bkn.aşırı ve nedensiz kendine güven) ve Mr.Kim'in tanıştırdığı -ciddi- abiler'in iş teklifine balıklama atlamış. Sonrası malum ... bizim eleman nefsine hakim olamadığı için işi batırmış (...ki zaten bu da Mr.Kim'in umduğu şeymiş) ve -ciddi- abiler de başlamış Tamer'i aramaya. ...eee? Mr.Kim Tamer'i tanıyor ... evinin yerini biliyor (üst kat) ...nerede işporta tezgahı açtığını falan hep biliyor ...tabi hemen almış -ciddi- abileri, Tamer'in yanına götürmüş ve abiler onu paketlerken de bol bol kahkaha atmış. ...vay be! İ**e Kore'liye bak ... adam resmen suikast planlamış. Eleman ile konuşuyoruz, adam gülmekten yapıp ettiklerini anlatamıyor, o derece eğleniyor yani. ...yalan yok ...ben de güldüm, sonuçta Tamer kendi kendini yakmış ne gülmeyecem ki? Hikayenin sonu : Tamer aylarca kazandığı her kuruşu -ciddi- abilere taşıdı, ta ki onlar "tamam, borcun kapandı" diyene kadar gık çıkarmadan çaldı - çırptı ve borcunu ödedi. Abiler ona öyle söylediği için Mr.Kim'e asla bulaşmadı (sıkıyorsa bulaşsın) ve arada sırada -sola dönülmez- işareti gibi duran burnu için (öyle yamuk kaynamıştı burnu) söylense de halinden pek şikayetçi olmadı. ...burnundan dolayı artık çok pis horladığı için o kış sonu başka eve taşınma kararı almış ve kararımı da uygulamıştım. Doğal olarak O.Ç.Tamer'i epey uzun bir süre görmedim ... bağlantımız kopmadıysa da epey zayıfladı ... ama bu ayrı bir hikaye tabi. Sonuç : Kore'li : 1 / Tamer : 1 ...kıssadan hisse = Rakibinizi asla küçümsemeyin.
    2 puan
  15. ...istek üzerine ... devam. Borusan'dan ayrılmışım ve Ford ile görüşüyorum ... boş kalmayayım diye ajans ile konuştum (malum boş duranı Allah sevmez) dedim ki bana kısa bir iş ayarlasanıza. "Afrika'ya gidermisin?" dediler ... giderim tabi? Neden gitmeyeyim? Severim Afrika'yı (cidden) ...iş aslında basit. Araplar Sudanlılara 400 kadar 4x4 pickup satmış, bunları Bur Sudan'a gemi ile sevk ediyorlarmış. (Şimdiki adı ile Port Sudan) araçları karayolu ile Hartum'a getireceğiz, ardından da bir "kademe" kurup Sudan'lı mekanikerlere nasıl araç bakımı yapılır? O kuzu'lar nasıl yolda tutulur ... göstereceğiz. ...tamam dedim. Atladım uçağa, Kahire (Afrika'ya genelde hep Kahire üzerinden girerim) oradan da gene uçak ile Hartum. Gece Hilton'da kaldım (...evet orada da Hilton var, oldukça değişik bir otel ... ama o ayrı bir hikaye) sabah Genelkurmay başkanlığına gittim. Nil nehri kıyısında üç katlı, geniş bahçeli bir bina. Biraz beklettiler, sonra bir yarbay karşıladı ... sevkiyat işinden o sorumluymuş. Ne yaparız? Nasıl yaparız? konuştuk ... bir mühendis daha geliyormuş (İskoçyalı) o gelince hep beraber Bur Sudan'a geçelim, gemiyi orada bekleyelim dedik. Ben otele döndüm ... yapacak fazla bir şey yok. Bekliyorum işte. İkinci günün akşamı canım sıkılmaya başladı. Hartum'da da yapacak fazla bir şey yok. İçki satılan bir kaç yerden biri olan Hilton'un brında oturup kafa çekebilirsin, çarşı pazarda dolaşıp otele geri dönebilirsin ya da bahçeye çıkıp Nil'i seyredebilirsin ... ama o kadar. ...gittim resepsiyona, elemanlara dedim ki "Bana bir araba ayarlasanıza, piramitlere gitmek istiyorum" ...tamam dediler. Daha önce Sudan'a geldiğimde piramitlere gitmek için zaman bulamamıştım, madem bu defa mal mal oturuyorum,gidip piramitleri göreyim dedim. Sabah kalktım ... baktım arabam gelmiş, yanıma iki parça bir şey aldım ... atladım arabaya. Şoförlü kiralık arabamız bir beyaz 240 dizel ... bilen bilir, dikiş makinesi gibi sesi vardır 240 D'nin ... dardardarrrr diye dolaşırsınız Şoför üç beş kelime ingilizce biliyor, yolu biliyormusun diye sordum? Biliyormuş ... ne olur ne olmaz harita üzerinde rota'yı konuştuk, anlaştık ... yol yaklaşık 200km falan, bir şey değil diye düşünebilirsiniz ama Afrika'nın bazı kesimlerinde bu 1 - 1,5 günlük yolculuk demektir, tabi aracınız bozulmaz ya da başınıza b*ktan bir şey gelmezse. Neyse ... bindik kuzu'ya , başladık güneye dardardarrrr akmaya. Zaten çok geçmeden çöl yoluna girdik, manzara ipnotize edici, hava 50 derece falan. Yapacak en iyi şey cigara + bolca su içmek ve uyuklamak. su iç, uyan cigara iç ... su iç ... uyu ... uyan su iç ... ama nereye kadar? ...çişim geldi ya! Akşam üzeri olur, biz de Meroe'ye yaklaşırken manzara biraz değişmişti, artık yolun sağında solunda kimi zaman yanlız kalmış ağaçlar ve bolca da dikenli çalılıklar görüyordum. Kimi çalılıklara ya da yol kenarına dikilmiş değneklere falan bezler, çaputlar bağlanmış ... hani bizde "adak" yaparlar ya ... öyle bir şey diye düşündüm ... anlayacağınız fazlaca da sallamadım. Ama böbrekler alarm sinyali vermekte ... Dedim şuralarda bir yeri sulayayım (kendi kendime) hem rahatlarım, hem de ekolojik açıdan faydam olur. Şoföre "dur" dedim, durdu ... arabadan indim, yolun kenarına yürüdüm ve gene bez falan bağlanmış bir çalının arkasına yöneldim. Ana! Şoför attı kendini arabadan ... başladı tepinmeye ... ne oluyor be????? Aklıma ilk gelen tanrı humbabubumba'ya saygısızlık mı yapıyorum oldu ... yerel de olsa inanışlara saygısızlık yapmak istemediğim için durdum. Üzerine çaputlar bağlanmış çalının yanı başında, yoldan da 10 metre falan uzaktayım. - Ne var be? ...şoför heyecandan ingizlice'yi unutmuş ama tepiniyor + çığlıklar atıyor. ...kesin tabu'yu bozuyorum diye düşündüm ... çölde işeyecek yer mi yok? Gider yolun öbür tarafında hallederim işimi dedim, tam bir adım attım. Şoförün çığlıkları daha da yükseldi. Ne var be?!? Menepoza'mı girdin kör olasıca? Sonra ingilizce'yi hatırladı herif ... başladı eli ile yeri gösterip "mine, mine bumbum!" demeye. (Mine = Mayın) - Hassss!!!!!!! Sudan'da iç savaş sürmekte, demek ki birileri etrafa mayın döşemiş (büyük ihtimal ile hükümet) ve o bez parçaları falan (hani bizde tabela koyarlar ya) uyarı amacı ile asılıyormuş. (nasıl bir uyarı o be?) ...eee? Nasıl dönücem geri? Zemin beton gibi, ayak izlerim belli değil ki ... ya mayına basarsam? - Arabayı getir buraya! ... diye seslendim şoföre ... -olmaz- diye başını sallayıp geçti oturdu arabaya ... Lan! p*ç, getirsene arabayı! Yok abicim, herif sallamıyor. - Sen gel sırtına bineyim dedim :)...bu teklifimi zerre sallamadı. Hay muhterem validen!!! İş başa düştü ... Allahtan mayın neye benzer biliyorum, topuk patlatana, zıplayan betty'e ya da salak kara mayınına yabancı değilim. Hemen dört ayak üzerine indim (miyobum ya) önüme bakarak ve anten, basınç levhası vs. olabilecek ıvır zıvır (mesela küçük kaya parçası, duyarga saklayacak ot vs.) uzak durarak ve on metreyi yaklaşık yarım saatte alarak yola geri döndüm. (Bkn.yusuflamak) Arabaya bindim, korku ve sıcak nedeni ile ağzım kurumuş ... bir buçuk litrelik Nestle suyu içip başladım kazıtmaya, bir tane de şaplak patlattım ensesine. (dallama resmen bıraktı beni be...) öfke nöbetim geçene kadar tepinip bağırdım biraz daha ... sonra piramitleri görmeye gittik. ...yani teoride. Gece ortası Meroe'ye yaklaşık 20 km kala Sudan ordusu yolu kesti, ileride çatışma varmış. (Hay Bin Kunduz) daha ileri gidemezmişiz. Mecburen döndük geri, bir ara durduk ve yolun tam ortasına çişimizi yaptık ... hatta "daha az toz kalkar sayemizde..." diye espri patlattık ve sonraki gün öğleye doğru komple toza bulanmış, yorgun ve piramitleri görememiş olarak Hartum'a geri döndük. (hiç bir şey yaparak geçirilen 36 saat sonunda) İskoçyalı gelmişti ... profesyonel nezaket gereği (Afrika'da beraber yola çıkmadan önce oturup içki içmek beyaz adamın adetidir.) birer viski içtik, odaya çıkıp duş aldım ve yola çıktık. Yolda ona maceramızı anlattım ... ne dese beğenirsiniz? - Ben beş sene kadar önce gidip görmüştüm, abartılan bir nokta ... yarıya kadar kuma gömülü boktan taş parçaları işte ...arghhhh! (Şeytan diyor ki sık gırtlağını...)
    1 puan
  16. hey maşallah. Bari Mustang falan alın en azından içiniz acımaz dicem de artık mustangler'de de ecoboost motor seçeneği var. Ben bilmediğim konu hakkında ahkam kesemem sadece bu işin "uzmanları" tarafından bana söyleneni söyledim. Doğrudan etkisini bilemiyorum. Ayrıca bu parça yanmamış hidrokarbonların tekrar yanmasını sağlıyor. Eski aracım Ranger son model diye yeni bi teknoloji mi bilemem ancak bu parçada oluşan basınçla beyine gönderilen bilgiden motorda yeni hava-yakıt karışımı oluşturuluyor. Yakıt tüketiminize mutlaka etkisi olacak. Akabinde aracınızda duman atımı olcak ve çok kötü kokucak. Zararlı olduğunu o kokudan çok iyi anlıycaksınız. Ve ben bi bebek arabasının yanından geçerken bu kokuyu aldım o gün pişman olup söktürdüm "bunu yapmaya hakkım yok" diye. Yani işin aslı tek görevi çevreye zararlı gaz atımını önlemek değil. Hem bu basınç olmadığı takdirde aracınız daha geç ısınacak. @Tolga Başaran, abinin de dediği gibi koskoca mühendisler bu parçaları arabaya sekte vurduğunu düşünse koymazlardı herhalde.
    1 puan
  17. Eğer kısmet olupta bir daha araba alırsam. Baz versiyon değil en dolusundan bakacam. sonradan fardı, kolçaktı, cam filmiydi. olmuyo ya gerçektten olmuyo.....
    1 puan
  18. Öyle bir durumda zaten lastiğin dışındaki oksijen çok daha fazla yanma içten başlamayacağı için değişen birşey olmaz. Ki böyle bir durumu normal bir arabayla yaşamak imkansız bence.
    1 puan
  19. Gel gel burada servislerle kankayız biz.Yalan değil valla.
    1 puan
  20. 1 puan
  21. Aynen [emoji13] son iki senedir alışkanlık yaptı zati [emoji1] Ama ne için yapıyoruz? Gelemeyen arkadaşlar için inş 21'inde sınav mınav çıkmaz.
    1 puan
  22. 1 puan
  23. ...zaten ayar yapar, biz seninle birlikte ViP günü gideriz Yakubum ... diğer arkadaşlar "halk" günü gitsin (fuar'a) ... ne işimiz var o kalabalıkta .. di mi?
    1 puan
  24. Evet yine fuarın çoğu Ford'da geçecek [emoji12][emoji12]
    1 puan
  25. Bide focus yol sesini alır diyorlar,bakın en ufak sesleri bile duyar olmuşuz arabada demekki focus lar sessiz
    1 puan
  26. Ofisin ortasında kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi,herkes bana bakıyor neye kıkırdıyor bu diye Yine döktürmüşsün abi,eline sağlık çok iyi güldüm valla Allah'ta seni güldürsün
    1 puan
  27. Sizin arabanıza pedal hızlandırıcı cihazlar takılamaz yapısı itibariyle, çünkü elektronik gaz pedalınız yok. Arabanın gidişini canlandırmak demek sizin arabada zor yollara girmek demek. Şöyle kabaca bir reçete çıkartalım. Standalone ECU Header GTX Turbo Yüksek basınçlı benzin pompası 70mm turbo back egsoz vs vs vs... Yani hocam şunu takınca şu oluyormuş kafası sizi pek bir bozar. Bence pek ellemeyin. Paranızıda boşa harcamayın. ----------------------------------------------------- K&N filtreler yazılımlı EB araçlarda 0.1Bar basınç kazancı sağlıyor. Ecoboost sahiplerine duyrulur. Not: Ankara şartlarında, custom map ve bir dahası donanımla.
    1 puan
  28. Kat doldugundan dolayi ust devirlerde yigilma yapiyordu artik. Aynen bunun yapilmasi mecbur yazilim varsa Suan 50.000 km oldu. Cok sukur hicbir sıkıntı yok. Yagimi 15 yerine 10.000 kmde 1 hava filtremide 5.000 kmde 1 degisiyorum. Bugun sabah tam 1 depoyu bitirdim. Yakitim ayni! Yakit filtresine nasil zarar veriyo aciklayabilirmisiniz? Manifolddan cikan gaz tekrar ile yakit filtresi arasindaki iliskiyi anlayamadim Ben suan cok memnunum hicbir pismanlik yok [emoji4] Cevre konusunda evet haklisiniz fakat yazilim oldugu icin temizletsem bile 10.000 km yani 2 ay sonra tekrar dolacak. 2 ayda 1 sokup temizletmek cok daha meşakkatli
    1 puan
  29. -spoiler- midesi kaldırmayan okumasın -end of spoiler- Zamanında Amerika ile Meksika (büyük ihtimal ile ottan b*ktan bi nedenle) savaşmış, kim kazandı bilmiyorum! Hakçası santim de sallamıyorum (bkn.bana ne be?) ama savaş sonrasında sınır çizilmiş ki bu da bizi hikayemize götürüyor. Elemanlar haritayı önlerine koymuş, zaten arada iki tane doğal sınır (Rio Bravo ve Rio Grande) var .. nehirlerin arasında kalan kısma da koymuşlar cetveli CART diye bir çizgi çekmişler ve racon kesmişler. - Sınır budur abi, uyar mı? - Eywallah. ...o an fark etmedikleri ya da sallamadıkları nokta ise adı üzerinde bir noktaymış. Sınır çizgisi orada yaşayan az miktardaki meksikalı dışında (belki onlar bile aynı kafadaydı) kimsenin umursamadığı bir köyün, Tijuhana'nın üzerinden geçmiş. Amerika'ya bi tükürük (ama sağlam tükürüceniz) uzaktaki bu mekan bildiğiniz -piç- olmuş .. köy ne meksika'da, ne de amerika'da .. öyle iki arada bi derede kalmış. Arkadaşlar dediler ki (genelde öyle olur zaten) - Lan tatil geliyor, tijuana'ya kaçalım (dandini yerel tatillerden birisini ... ki galiba başkanlık günüydü) h.sonu ile birleştirelim, hepimizde uçuş milleri var. Üzerine biraz para verdik mi San Diego bileti alırız, oradan da bi araba kapıp çufçuf Tijuana. ...aslında fena fikir değil, uyar dedim. Normalde Türk vatandaşının Meksika için vize alması lazım (en azından hikayenin geçtiği tarihte öyleydi) ama Tijuana için hiç bir şeye gerek yok ... Amerikan kara sınırından çıkıyorsunuz (çıkış acaip kolay, el salla - geç) Meksika'ya girmeden önce Tijuana'ya ulaşıyorsunuz ... Tijuana'dan arabaya binip güneye doğru az ilerlerseniz bu defa yolu Meksika sınırı kesiyor ... ..diyeceksiniz ki Tijuana ne iş? Şöyle anlatayım ... sınır çizgisi boyunca yayılmış ve iki paralel caddeden oluşan bir şerit gözünüzde canlansın. Bu şeride çıkıp sol tarafa bakınca sırası ile bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne görürsünüz ... sağ tarafta ise manzara pek de farklı değildir ... bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne hizmete hazırdır. Amerika'nın tersine 18 yaşındakilere alkol satılan, görece ucuz, pis , dandini, güvenli olmaktan uzak yani tam bir "yetişkin" eğlence mekanı ... deyim yerinde ise Disneyland for Adults 'tur Tijuana. ...biz de her normal turist gibi gittik, aracımızı park ettik , dandini bir hotel bulduk, yerleştik, üzerimize az miktarda nakit alıp pasaport/cüzdan/saat vs. yani para edecek her şeyi hotelde bu amaç ile kiralanan kasalara bırakıp çıktık sokağa. ...yedik, içtik, eğlendik, kavga ettik (dayak yedik tabi) hotele dönüp temizlendik ... biraz uyuduk sonra çıktık dışarı yedik - içtik - eğlendik, ben mekanik boğadan düşüp kafamı yardım ... polikliniğe gidip kafama dikiş attırdık, kısacası eğlendik işte. bir gün, iki gün, üç gün böyle geçti ... geröekten kurtlarımızı döktük. - hadi artık medeniyete dönelim abi, zaten para bitti gibi. - eywallah toparlandık, az miktardaki eşyamızı arabaya (kiralık) doldurduk, yola çıkmadan önce de birer taco grande ile bira (tabi ki meksika) içip çevirdik arabanın burnunu sınıra. ...sınırda bizi karşıladılar, şöyle bir arabaya ve belgelerimize baktılar. - Beyler yanınızda bir şey getirdiniz mi? ...diye sordular. biz de (y*vş*ğız ya) - belsoğukluğu ... diye cevap verdik polis abi güldü, biz güldük ... geçtik. Arabayı kullanıyorum, San Diego'ya Interstate ile gideceğiz, ardından da bir gece orada kalıp sabah ilk uçak ile Newark'a yollanacağız. en azından plan bu ... ama ne derler bilirsiniz! "Tanrıyı eğlendirmek istiyorsanız plan yapın" ..laylaylom arabayı kullanırken sağ koltukta oturan arkadaş benim sağ boşluğuma aniden bir tekme attı, hem de sağlam bir tekme ... ben de boş bulundum tabi, sağ elimle ona bir tane (gene sağlam) çaktım ... araba beş şeritli yolda yalpaladı, millet korna çalıp küfretti ve ben de arkadaşa kazıttım - ne vuruyor len davar? baktım eleman şaşırmış, ağzını tutuyor (ben ezbere sallayınca ağzına denk gelmiş) ... o halde demez mi? - ne vurması? ...arka koltukta oturan arkadaşlar da onu doğruladı. - sana vurmadı ki kaan ??? nasıl yani....??? sonra bir şey t-shirtümün altında hareket etti. Zar zor sağa çektim, t-shirt'ü sıyırdım ... o an ilk aklıma gelen (bilmem hatırlarmısınız?) Alien filmiydi ... hani parazit gemi tayfasının göğsünden delik açıp çıkar ya ... işte aklıma ilk o geldi. Baktım karnım şişmiş ve ben bakarken resmen içimde bir şey "gurulgurul-haldırhuldur" diye hareket etti. ...eşşedü ....hemen benzinciye çektim (Allahtan çok yakında bir tane vardı) kendimi hela'ya attım, oturdum ve ... ...OMG tarif edilmez, sadece yaşayan bilir. ...öyle bir basınç var ki resmen itfaiye hortumu gibi, bir kaç ay evvel JPL'e (Nasa'nın jet itiş labratuarlarına) gitmişim, oradaki itici roketler aklıma geldi ... "şimdi havalanır, çatıyı delermişim!" diye aklımdan geçti. ...yarım saat kadar sonra ve hela tıkanınca zar zor toparlandım, iki rulo tuvalet kağıdı ile temizlendim (elden geldiğince) ve yüzümü falan yıkayıp (kafayı komple musluğun altına sokmuştum) çıktım dışarı. Kafama göre espri yapmaya hazırım "hayat sigortanız yoksa benden sonra bu helayı kullanmayın" diyicem ama nerdeee? bizim kiralık araba helanın önünde duruyor, motor çalışıyor ve dört kapı açık ... korku filmi gibi bir sahne yani. zar - zor markete gittim. benim durumumda sıvı alınması (bolca) gerektiğini biliyorum, oradan bir galonluk (yaklaşık 3 litre) Mountain Drew maden suyu aldım, direk kafaya diktim ve arabaya varana kadar da çoğunu bitirdim. arabada yarı baygın bir cigara yaktım ve cigara+mountain drew ile kendime gelmeye çalıştım. ...çok geçmeden tayfa geldi. durumları benden b*k, ya da ben de benzer durumdayım ama kendimi göremediğim için bunu bilemiyorum. arabaya yığıldılar, içecek bir şey istediler ben de tüm yardımseverliğim ile onlara marketi işaret ettim. - gidin alın d*ll*malar ...dedim. öyle yaptılar. ...yarım saat kadar sonra sordum -araba kullanabilecek halde olan var mı? ...yokmuş. böylece yolculuğumuz başladı. gideceğimiz mesafe 25 - 30 kilometre ... ama gidemiyoruz ki.... Interstate üzerindeki her benzinciye uğruyor, tuvaletlerine taa t*v*na kadar s*ç*yor, sonra marketten çikolata - mountain drew, cherry cola vs. alıp içiyor ( o gün var ya en az 10 litre sıvı almışımdır, hem de iki - üç saatte ) bayılıyor, sonra yeniden arabaya binip bir sonraki benzinciye doğru devam ediyoruz. ...arka koltukta biri ağlıyor... - böyle b*k içinde ölmek istemiyorum ..biri söyleniyor - artık kıçımı hissedemiyorum ...o halde (nasıl becerdiysek) San Diego'ya varıp en yakın hastanenin acil servis girişinde başladık korna çalmaya, hepimiz b*k içindeyiz, hepimiz hem üzerimize hem de arabanın içine s*çm*şız ve artık beş metre daha gidecek halimiz kalmamış (neden sınırı geçtikten sonra ambulans çağırmadık? ...açıkçası aklımıza gelmedi... öyle bitmişiz yani) bizi bizden arta kalnaları) toparladılar, aynen içeri. Doktor geldi, durumumuza baktı. - Tijuana? - Aye - Az pişmiş ya da pişmemiş açık yiyecek tükettiniz mi? (Raw Material) - Aye - Verin serumu, mikroplu dizanteri. Üç gün ve dört gece + 58.121 serum sonra kendimize geldik ... çıkan hastane masrafı sigortamız tarafınca karşılandı (yoksa bitmiştik, hala orada koridorları paspaslıyorduk) uçak biletimiz yandı, kiralık araba için epey bir "temizlik" bedeli ödemek ve ayrıca ceza faturasını karşılamak zorunda kaldık. ...ama bunların hiç bir bana durumumuzu öğrenen ve bizimle bir aydan fazla "dalga" geçen iş yerindeki arkadaşların alayları kadar koymamıştı. (bkn.karizmanın deridnden çizilişi) elemanlar bizi dükkana döndüğümüzde ellerinde paketlerce -yetişkin bezi- ile karşılamıştı. ...ne rezillik...peHHH
    1 puan
  30. Welcome to Tijuana Welcome to Tijuana Welcome to Tijuana Tequila, sexo y marijuana Welcome to Tijuana Manu Chao Bir çırpıda okudum ve çok eğlendim, tesekkurler.
    1 puan
  31. Bizde 2014 aralıkda aldık gemi falan beklemedik bayiye ilk gelen makyajlıyı aldık almasınada 2015 çıkışlı olsun dedik ocağı bekledik sonra kar yağdı erimesini bekledik :)En azından araba bayideydi gelip geçerken uğruyoduk yanına
    1 puan
  32. O sesi tahmin edebiliyorum 2 ve 3 te bende daha 1800 km deki makyajlı focustan duyuyorum.Focus 2.5 uğumuzda da vardı.İş için kullandığımız ford connect tede vardı.bence sorun olabilicek bir ses değil zaten çok hafif dahi müzik açık olsa duyulmuyor.
    1 puan
  33. Bende de aynı tarif ettiğiniz ses var hiç önemsemedim açıkcası. 2. vitese taktığım anda sanki bir bam diye ses geliyor.Metal sesi değil gelen ses.Neyse servisin çayını özlemiştim bir uğrayıp içeyim olmadı.Şanzımanın yağ seviyesine felan baktıralım.
    1 puan
  34. Çok sağol üstat Haberini bekliyorum.
    1 puan
  35. ya abi seni daha önce tanımalıydım...bugün ilk işim arayıp o kadını şoka uğratmak
    1 puan
  36. Çıkma parça bulun değiştirin yenisiyle...Çıkma parçayı çok daha ucuza bulursunuz.
    1 puan
  37. ...George ya da camia'da bilenen adı ile George of The Jungle Edinbourgh'lu bir eleman. Hatırlayan çıkar mı bilmiyorum? George of The Jungle bir çizgi film'di. https://youtu.be/EaXWy-HQefc ...bizim George hem tip olarak o beceriksiz Tarzan'a benziyor (iri yarı - elvis saç kesimli) hem de en az adını ödünç aldığı George of The Jungle kadar ... nasıl desem? Kısmetsiz. Peki George nasıl deyim yerinde ise "efsane" oldu? ... tabi ki hakkını vererek, onu anıtlaştıran olayların her biri için emek harcayarak. Örnek mi? ... kolay. George Malezya'da iş alıyor, çok da karmaşık bir iş değil bu. İşin özünde iyi bir saha mühendisi olduğu için halledebileceği, kalibresine uygun bu iş'i fazla zaman harcamadan hallediyor. Malezya'da iki ay kadar kalıp sonlandırma'yı yapıyor ve proje kapamasının onayını alıp geri dönmek için hazırlanıyor. ...hazırlanıyor da ... bizim GoJ (George of The Jungle) kauçuk plantasyonlarında fazlaca zaman harcamış, hava güzel, ortam sakin, yiyecekler lezzetli ama ormanın ortasında ki kauçuk plantasyonunda GoJ'un talep ettiği türden eğlence! yok. iş bitti, proje teslim edildi ya ... eve ... yılın yarısının yağmurlu, geri kalan yarısının da bulutlu geçtiği İskoçya'ya dönmeden önce Tayland'a geçeyim, bir hafta .. on gün dinlenip - eğleneyim diyor. Kuala Lumpur'dan Londra yerine Bangkok bileti alıyor ve kısa bir uçuş ile sincity'e (Bangkok'un lakabı) ulaşıyor. Hemen her falang gibi (thai'ler batılılara öyle diyor) gidip orta karar ve -guest friendly- bir otele yerleşiyor, eşyalarını otel kasasına koyuyor ve eğlenmek için dışarı çıkıyor. ...hikaye böyle başlıyor ve bir anlamda da bu şekilde bitiyor. diyeceksiniz ki ... nasıl? Şöyle... İki gün kadar sonra housekeeping GoJ'un odasına giriyor ... odada berbat bir koku. Ama öyle, böyle değil ... kadın hemen koşturup otel yöneticisini çağırıyor (müşteri öldü ve çürümeye başladı sanmış) bakıyorlar ki bizim GoJ yatakta yatıyor. Hem de ne yatma? ...herif yatağa böbreklerini ve bağırsaklarını boşaltmış ama uyumayı sürdürüyor. Camı pencereyi açıp GoJ'u uyandırmaya çalışıyorlar ama nafile ... GoJ gözünü açmıyor. 1155'ten turist polisini çağırıyorlar. Onlar gelip kontrol ediyor ... bizim GoJ resmen koma'ya girmiş. Ambulans çağırıyorlar ve GoJ'u sedye ile hastaneye kaldırıyorlar. ...eleman günler sonra kolunda serum, burnunda tüp ve altında ördek ile uyanıyor. Kabaca bir hafta'yı uyuyarak geçirmiş ve neredeyse hiç bir şey hatırlamıyor. ...bir bar'a gitmiş, bir hatun ile tanışmış ... otel'e davet etmiş (hatunu) yolda 7/11'e uğramışlar ... içecek bir şeyler almışlar. Oda'da aldıklarını buzdolabına koymuşlar ... sonra... ...sonrası yok işte. GoJ günler sonra hastane'de uyanıyor. Otelde'ki kasa boşaltılmış, pasaport - saat - cüzdan - kredi kartı vs. gitmiş. Ama işin ilginç yanı hırsız GoJ'un bütün ayakkabılarını da çalmış. Adamın gömleği, pantalonu duruyor ama dolabında, ayağında falan bulunan bütün ayakkabılar gitmiş. ...thai gazeteleri GoJ'un hikayesini yazıyor. Bir anlamda bizim Tarzan kamu malı oluyor, hatta seyahat sitelerinde falan nam'ı geçmeye başlıyor ... uyurken böbrekleri çalınan eleman gibi bizim GoJ'da -şehir efsaneleri- arasına giriyor. ...anlayacağınız GoJ bir tür bela paratoneri, mıknatısı ... tabi bu sadece bir örnek. Ne de olsa kimseye boşu boşuna "efsane" demezler. Sonuç : Kolay efsane olunmuyor ... çaba harcamak lazım :)
    1 puan
  38. ...yani "çakma" pul alınacak, çünkü katalizatör olmadan emisyon normları tutturulamaz. Bu arada emisyon değeri tutturamama "Majör Hata" olarak nitelendiriliyor ... bilginize.
    1 puan
  39. ..peki ...sistemin adı BSS , araç statüleri ve tahmini teslim tarihleri hatta -nakliye- bilgileri bu sistem üzerinden takip edilir. Arkadaş üşenmesin de baksın aracınızın durumuna...
    1 puan
  40. ablalar fuarın olmazsa olmazıdır ... ablalar çiçektir, kuZu'lar güzeldir ... güzelliği çiçekler ile süslemekten daha iyi ne var? kuZu'ların arasına "abileri" mi dizelim? ...bu mudur istenen? zaten araba ile gitmek resmen eziyet Cengom, Zinrcirlikuyu'dan aktarma yaptığın zaman son durak Tüyap ... üst geçitten geçip fuar alanına giriyorsun, park derdi yok ... trafik derdi yok. ... Basın Günü gidip mıncıklarım kuZu'ları, zaten Antalya Lansmanı bitiyor ... ardından fuar başlıyor ... biz ekip olarak hazırız. bahtsız bedevleri beklerken (temsili) biz -->
    1 puan
  41. Yalnız ablasız Fuar olmaz.
    1 puan
  42. Kaan abi arkadasta gördüm hali bagaj havuzu var,havuzlu olsun da kauçuk olmasa da olurmus :-) Havuzdaki israr sebebim şudur, bir tane afacanim var ve bir tane daha geliyor,sağolsun bir tanesi bile yetiyor kirletmeye:-)
    1 puan
  43. 2012dekine 3 kere gitmiştim Mustang gelirse orda yatarim
    1 puan
  44. Kışlık lastiklerimi değiştirirken aynı durumla karşılaştım, Bu bijon somunlarını hangi akla hizmet üretmişler anlam veremedim. kapağı çıkanların yerine 5 TL /adet krom ve yekpare bijon somunu satın aldım. Peyderpey tümünü yenileyeceğim.
    1 puan
  45. Geçmiş zaman, okulu bitirmişim ve burs anlaşmamın gereği Cadillac’da çalışıyorum. Çalıştığım yer o zamanlar GM’in kendisine ait olan ve genelde fabrika işi modifiye işi yapan “alt marka” NorthStar’a ait. NorthStar işe motor serisi olarak başlamışsa da kullanıcılardan gelen talep doğrultusunda ufak dokunuşlar yapmaya başlamış … daha alçak ve sert süspansiyonlar, ne bileyim elektrikli sofa koltuklar veya all leather kaplama vs.vs …her neyse, parasızım (hala) okul yeni bitmiş ve saatte 8,5 dolara çalışmaktan avurtlarım çökmüş. Gece mesaisine geçersen sana 11.5 veririz ve haftada en az 50 saati garanti ederiz demişler ki bu benim için obareyyyy!!! Çekilecek bir durum. Ama konu ile ilgili olarak şirketin, daha doğrusu sendikanın avukatı ile görüşmem ve onların bana olur vermesi lazım. Randevu aldım adamdan, sendika olur verirse akşamları “tam mesai” yapmaya başlayacağım … bu yemek yiyebilmek için geceleri nöbetçi pizzacıda çalışmaktan çok daha iyi bir opsiyon, kaçırmamam lazım. Sabah kalktım, giyindim, traş oldum, okul belgelerimi ve NorthStar’ın mektubunu yanıma aldım, işe gidiş saati geçsin diye evde bekledim sonra da atladım arabaya. Sendika’nın avukatı Manhattan’da, normalde oraya araba ile gitmem ama adam bana yolladığı randevu kabul notuna bir de “bedava” park fişi eklemiş (standart uygulama) yani adam benim araba sahibi, kelli felli biri olduğum kanısına kapılmış (nedense?) Arabam var tabi (daha önce de bahsetmiştim) ama o araba ki (okula başladığımda almıştım) efsanevi derecede kötü … hatta “dandik” kelimesinin cisimlenmiş hali gibi bir şey. Kafasına göre çalışır veya çalışmaz, acaip kötü bir şanzıman ve bir o kadar da verimsiz motora sahip. Bu özellikleri barındıran başka araçlar yok mu? Var tabi … ama benim arabam aynı zamanda da –tipsiz- Size şöyle anlatayım, o zamanlar bir sevgilim var ve kız orta diklikte bir yokuşun orta kısmında oturuyor. Buraya kadar iyi, kızı alıp dışarı çıkacağız diyelim … NAH! Çıkarız, çünkü benim arabam kızın yokuşunu tırmanamıyor. Çare yok mu? …var … şöyle. Sokağın başına geliyorum, yokuşu geri viteste tırmanıyorum. (malum geri en kuvvetli vitestir) … kızı alıyorum, salıyorum yokuş aşağı. Akşam eve mi bırakacağım? Gene aynı şey … yokuşun başına geç, tak geri vitese. …Araba bu! http://pl.wikipedia....e_brown_ext.JPG AMG Pacer… hamam böceğinin otomotiv sanayindeki kuzeni. Hamam böceği kadar sevimsiz, bir o kadar da yararsız. (işin komik yanı şimdilerde klasik olarak kabul edilmeye başlandı) tabi bu resimdeki araba ile benimkinin kondisyon açısından en ufak bir alakası yok ... bu kuZu cillop gibi, benim ise ... nasıl desem? Daha mütevazi! durumdaydı (epey...epey daha mütevazi) Her neyse .. konumuza dönelim. Atladım arabaya … bu arada belirteyim arabam “kusmuk” rengindeydi … çıktım 139’a, amacım Holland tüneline kadar ufaktan ve de sağdan akmak, sonra da tünel bağlantısı ile Manhattan’a geçmek. Pacer ile ilgili söyleyebileceğim en iyi şey o araba ile kimsenin hız cezası yiyemeyeceği … araba 30 – 32 mil/h’den hızlı gidemediği için sıkıntı yapmanıza, kilometre saatine bakmanıza gerek yok. Otoyol’a çıkınca sağ şeride geçiyorsunuz, gaz pedalına sonuna kadar basıp yanınızdan geçen 18 tekerleklilerin size ettiği küfürleri (şeridi tıkadığınız için) duymamak adına teybin sesini açıyorsunuz (o teyp ki arabadan daha fazla edere sahipti) Neyse, …. Holland tüneline geldim, gişelerden geçtim ve tünele girdim … tünelin ucu Manhattan …. …ama o kadar, tünelin ortasına varmadan benim araba öhö – ıhı – pıhh – ohşşş dedi, ardından kelime-i şahadet’e benzer bir ses çıkardı ve geride bıraktığı (yaklaşık 300,000km’den sonra) yolları hızla gözünün önünden geçirip araba cennetini boyladı. Lan! Tünelde trafik var, sağ şeritteyim ama anında arkamda kuyruk oluştu. Millet kazıtıyor (haklı olarak) ama kaputu açıp baktım ki … auuuuwww … blok resmen yarılmış. (bkn.sıçtık) Döndüm arabaya tabi … çok geçmeden baktım NYPD arkamda. Bir bauww çekti, camı açıp ellerimi dışarı çıkardım (o zamanlar da kıllandıklarını mermi manyağı yapıyorlardı) herif duruma baktı. Bana baktı, arabaya baktı ve havladı. - Vitesi boşa at Dediğini yaptım ve horŞŞŞ … arabamı mahmuzladı. Polis aracının önündeki takviyeli mahmuzlar ile bir yüklendi, başladı benim hamamböceği resmen uçmaya. Herif beni (ve Pacer’i) tünel çıkışındaki cebe kadar itti … arabadan indi ve başladı ceza yazmaya. Trafiği engellemek, başkalarını tehlikeye atmak, yetersiz araç ile seyir vs.vs. adam ağzımı açtırmıyor. Makbuzu kesiyor, imzalatıyor, yenisini yazıyor. Lan! Polis 5 dakikada 600+ dolarlık ceza yazdı bana be. - Ya egzost gazından zehirlendim galiba, bari ambulans çağır … çekici çağır dedim. Santim sallamadı lavuk, çekti gitti. İndim arabadan (harbiden zehirlenmişim) biraz kustum çimenliğe, sonra bir telefon bulup önce çekiciye, sonra da sendika’yı aradım. Biraz gecikeceğim dedim avukata, adam doğal olarak sordu .. niye diye. Kabaca anlattım. - Bırak arabanı, atla bir taksiye gel … temizlenme, olduğun gibi gel. ..aha! Dediğini yaptım, beni kir ve kusmuk içinde alan bir taksiye binip sendika’ya gittim. Avukat ana holde karşıladı. Hemen bir iskemleye oturtup resimlerimi çektiler, ceza makbuzlarını aldılar ve sendikanın yeminli avukatı önünde (bir çeşit noterlik kurumu) ifademi aldılar. Ambulans ve çekici istediğimi özellikle belirttim (ifademde) ardından hastaneye gittik. Orada kan tahlili, oksijen verildi vs.vs. raporumu aldılar ve “şimdi git,biz seni ararız” dediler. …akşam vardiyası? Diye soracak oldum … sorun değilmiş, hallederlermiş. Bir başka taksiye (hastanede biraz temizlenmiş olduğum için bu defa fazla kasmadan) atladım .. hurdacıya gittim. ATM’den para çekip üzerine 75 dolar ödeyerek Pacer’i hurdaya çıkarttırdım (ve hurda belgesini aldım) sonra da trenle eve döndüm. Cepte cidden para kalmamış, Manhattan macerası beni resmen sıfır’a düşürmüş … başım dönüyor, hala midem bulanıyor ve leş gibiyim. Yattım uyudum. Birkaç gün sonra sendika’dan onay geldi, akşam mesaisine geçtim. Efendi gibi 17.00’da iş başı yapıyor ve gece yarısına kadar çalışıyorum. (böylece artık gündüzleri de ayrıca limanda kaçak olarak çalışabiliyor,eve para getirebiliyordum) Yani halimden görece mutluyum, burs karşılığı mecburi hizmetim bitsin diye bekliyorum. Sonra avukatlar aradı … postaya bir çek vermişler. Benim adıma başvuru yapıp belediye’den tazminat istemişler ve daha ileri gitmeden ön duruşmada anlaşma sağlanmış. Kendi komisyonları ve mahkeme masrafları düştükten sonra payıma düşeni de bana yollamışlar. Çek yolladılar da … kaç para ki o be? …sonra çek geldi. Auwww …. 22.000USD … Auwwww ve de auwwww. Yakınlarda bir yerde olsam o polisi öpecem, o derece yani J …peki Kaan o para ile ne yaptın? Ne yapıcam abi? Gidip araba aldım … hem de Lincoln TownCar (Cadillac’ta çalışırken…muHAHAHA)
    1 puan
  46. eyvallah ... işe gidemedim (evde herkes hasta,onlara ilaç yetiştiriyorum ... biri grip salgını yok demişti değil mi?) ...neyse, madem başlık açtınız (sağolun) devam edeyim. Henüz Ford'a geçmemişim, Toyota'da "geçici görev" yapıyorum ve bir yandan iş bakarken (Toyota hiç sarmamıştı) diğer yandan ayıp olmasın diye %5 kapasite ile falan çalışıyorum. (bkn.adeta kendimi parçalıyorum) ...dediler ki. - Bayileri Japonya'ya götürücez, bizden dört kişi önden gidip sağı-solu öğrenecek ve orada bayilere mihmandarlık yapacak (bkn.imza karşılığı bayi almak ve seyahat sonunda hepsini sağ salim uçağa doldurmak) bizim ekip bayiler oraya varmadan bir hafta önce gidecek, sen de gitmek istermisin? Her ne kadar "ilk gözden çıkarılacaklar" listesinde olmak pek iç açıcı gelmemiş olsa da + Japonya'yı sevmesem de ...Maltepe'de ki merkezde masanın çekmecelerini resmi yerleşim planına göre dizmek ya da bizim salak Japonların Kemercountry golf hikayelerini dinlemekten iyidir ... diye düşündüm. ...tabi ki bu bir hataydı. Ben ve diğer üç "feda edilebilir" toparlandık, 10 gün kadar sonra da JAL'e binip Tokyo'nun yolunu tuttuk. İş planımıza göre 3 gün Tokyo'da kalacak, bayilerin gezeceği yerleri önden ziyaret edecek ... ardından da Toyota City'e geçip (şaka değil, Toyota'nın kendi şehri var orada) fabrika'yı ve diğer tesisleri ziyaret edeceğiz. Sonra Tokyo'ya geri dönüş ve bayileri karşılama. Plan bu... en azından kağıt üzerinde. (neden bir seyahat şirketi ile anlaşma yapmamışlar ki?) Neyse ... JAL uçağına bindik ... uçakta bir Alman var, bir de biz dört kazma türk. Uçağın geri kalanı toplu şekilde geziye çıkan 98.215 Japon ile dolu ... beHHH ... elemanlar birbirlerine tatil boyunca çektikleri 1.8 milyon fotoğraf karesini gösteriyor ... len Sultanahmet'in bahçesindeki kedi yavrusunun resmini çekmiş guuk (Amerikan argosunda çekik gözlülere öyle denir) sonra bir baktık uçağın yarısı zaten o kedi'yi çekmiş. Hayvan suratında patlayan flaşlardan kesin kör olmuştur ... manyak bunlar ya! ...henüz daha kaç kere "manyak bunlar ya!" diyeceğimin farkında değilim tabi <img alt=": class="bbc_emoticon" src="http://www.focusclubtr.com/public/style_emoticons/default/smile.pngstyle="border: 0px;" /> Öncelikle belirtmem lazım.. Caponlar kibar insanlar. 10 küsur saatlik uçuş boyunca yanımdaki (yan koltuğumda oturan) elemanı resmen otobüs yastığı gibi kullandım (hani yastığı cama dayar öyle uyursunuz ya) kesin öküz gibi de horlamışımdır da ... eleman çıT çıkarmadı. Öyle kibarlar yani. Bizim uçak Narita'ya indi, bagaj falan beklemiyoruz ... zaten vize olayı da yok + elimizde Toyota'nın mektubu var. Cort diye geçtik gümrükten, 60 gün kalmak süresi verildi ... ana salona geçtik (bu arada Narita çok büyük .... beHHH) yürüyen yollar ile araba kiralama noktasına gidiyoruz. Orada Toyota Wellcome Desk açmış, gittik elemanlara .. elimizdeki kağıdı gösterdik ... bize bir Raum verdiler. Raum? ...o ne be?? ...bize mi? ...harbiden mi? Oto-park alanına giden minibüs'e atladık ... atıyorum bizim araç Mavi E 15'te ... yakın bir yerde indik ve başladık Raum'a bakmaya. yahu araba var ya ... nasıl desem? Ayakkabı kutusu kadar ... Japonya ölçülerine göre bile ufak bu be! Biz dört tane yarma adamız, elimizde uçak içinde taşınabilecek boyda bavullarımız da var. Eee? ...nasıl olacak bu iş? Biri dedi ki ... - Kesin gizli kamera var, bizimle t*ş*k geçiyorlar. Sonra ben (Polyanna Mode=ON) dedim ki ... - Ey cemaat, biz bu işi çözeriz. Üçümüz mühendis, dördüncümüz de işletmeci ... bu kadar eğitim bir araya gelince biz bu arabaya sığarız. ...sığdık da... Nasıl? ...şöyle. Şimdi araba sağdan direksiyonlu, aramızda en ufak - tefek olan (180) ön koltuğa oturdu, koltuğu geriye çekti (yükseklik ayarı yok) ve araba kullanabilecek pozisyona geldi. Bir gitti kaldı üç kişi + dört valiz. Birimiz koltuğu (ön sol) öne çekti, ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kurma ile oturma arasında bir pozisyon aldı. İki gitti, kaldı iki kişi + dört valiz. Valizlerden üçünü bagaja iteleme koyduk ve kasarak kapattık (nasıl olsa kırılacak bir şey yok hesabı) ama bagaj bir açılsa bizim valizler puFF diye ortalığa saçılacak ... o ayrı. Ne kaldı? Bir valiz + iki kişi. Sağ tarafa, şoförün arkasına bir kişi yan oturdu (sırtını kapıya dayayarak) son eleman sol arka koltuğa oturdu. Sağ tarafta yan oturan ayaklarını solda oturanın kucağına koydu ve kalan son valizi'de kucağına aldı. ...anlayacağınız kapılar kapandı ama tabi ki rahat falan değiliz. Park alanından çıkmayı denedik, yok abi ... araç sol tarafta oturan elemanın dizi nedeni ile vitese bile geçmiyor. (düz vites) vites atılacaksa sol önde oturanın olduğu yerde dönüp yüzünü cama yapıştırması ve kendini komple o tarafa çekmesi lazım. Olacak iş değil yani ... ...dedim ki "İnin arabadan, aklıma bir şey geldi." İndik ... anlattım planı ... kabul gördü. Atladık park alanında dolaşan minibüse ... aynen terminale döndük. Gittik Toyota'nın Wellcome masasına, bavulumu verdim bir arkadaşa, ceketi çıkarttım onu da diğer arkadaşa verdim, taktım güneş gözlüklerini. Gittim desk'e ... ufacık bir kız var orada. - Yardımcı olabilir miyim? ..dedi - Go, go call MANAGER kız böyle bir garip oldu ... bana bakıyor, arkamda ceketimi ve çantamı taşıyan sözde güruh'a bakıyor, böyle sinek savar gibi salladım elimi (japonların geleneksel hareketidir o ... s*kt*r git'e en yakın şey yani) ...gitti, az sonra yanında Menager ile geldi. Elimdeki kağıdı ve anahtarı attım desk'e, başladım "orta" volüm ile bağırmaya. -I AM BiG BOSS TURKEY, Very BiG BOSS .. Shame, shame .. what is this car lan? herif kızardı, bozardı ... bizimkiler arkamda eğilip kalkıyor (gülmemek için kasıyoruz tabi) ben devam ettim. - Shame on you, I'm Very ViP (o ne demekse artık) ViP, ViP do yo know what is ViP? - Yeş, yeş ViP (Japonlar Yes diyemez, "Ş" harfi ile vurgu yapar) - Give me big car ... BİİİİİİİİİG CR I'm Big ... I'm ViP - Yeş, yeş ...falan dedi keriz Bu caponlar manyak ya! Bizde olsa kesin dayak yerdim. Hemen yeni bir araba verdiler, herif bin kere eğildi kalktı, kız zaten bankonun altında kaybolmuş ... kaptım anahtarı ve adres kartını (eleman uyanmadan uzayalım abi) döndüm arkamı gittim. Gene minibüs, gene park yeri arama ... veeeeee.... ...zaferrr! Obareyyy ... falan modundayız. Attık bagajları, kurulduk arabaya. Arka camlarda kadife perdeler, koltuklarda beyaz kılıflar falan var. İki dakikada havaya girdik tabi "çek oğlum bilmemnereye" falan yapıyoruz. Çıktık hava alanından, elimizde harita var ... önce çevre yolu, sonra Downtown derken oteli bulduk. Bizde keyifler gıcır ... geyiğe vurmuşuz. -Lan bunu verip içinde bar olan bir araba mı istesek? ...falan diyoruz. Sonra gerçek türk filmlerinde *r*spunun suratında patlayan tokat gibi bize çarptı. Sorun PARK YERİ idi ... otelin önünde ve civarında park yerleri vardı (Parkomatlı) ama bizim araba bir buçuk capon arabası boyutlarında olduğu için onu hiç bir yere sığdıramıyorduk. Otelin oto park'ı vardı ama (hem de kapalı) park ücreti günde 60 Amerika Doları'na geliyordu (bkn.kova dolusu yen) yani B*K yemiştik (her zamanki gibi) - Arabayı terk edip kaçsak mı? - Arabayı uzak bi yere bırakalım, trenle gider geliriz - Birimiz arabada kalsın, nasıl olsa benzin bedava ... sıra ile uyuruz ...gibi çözümler ürettiysek de bunların hiç bir derdimize derman olmayacak gibiydi. Yenilgiyi kabul ettik (mecburen) otelin oto parkına girip arabayı park ettik, 60 dolar ödedik ve sonra da Toyota'yı arayıp ... - trafik çok yoğun, biz araba istemiyoruz. Arabayı otelin oto parkından alın ... dedik (bkn.nasıl rezil olunur) Bu caponlar manyak ya!!!
    1 puan
  47. İş yerinde oturuyorum, telefon çaldı… açtım. - Kaan bey sizi patron arıyor. - Bağla … - Kaan - Buyur patron - Yanıma gelsene … - Peki … - ….. dıttt, dıt, dıt,dıt. Kalktım yerimden, çıktım odasına. Patron yok. İndim aşağı, santrale sordum. - Patron nerede? - Dışarıdan aradı … …hımmm … peki. Cepten aradım, ulaşılamıyor. Nerde yahu bu adam? Evi aradım … yenge biliyordur diyorum kendi kendime. Hoşbeşten sonra sordum. - Patron nerede? - İki gün önce Amerika’ya gitti Kaan - Peki … kolay gelsin. ..ben çıkıyorum dedim millete. Eve gittim, el çantasına bir – iki şey koydum … pasaportu aldım yanıma, bir zaman yokum diyerek çıktım evden. Taksi ile iskele, vapur ile karşıya geçiş … taksi ile hava alanı. - İyi günler … bir bilet istiyorum. - Tabi … nereye? - Amerika’ya ilk uçuş ne zaman? - Hangi kente? - Fark etmez, mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Amerika’ya ilk uçak yarın sabah … - Peki o zaman bana Sciphol’a bilet verin, oradan zıplarım. - Vizeniz var mı? (vize gösterilir) bilet alınır ve KLM ile turist sınıfta Amsterdam’a uçulur. (3 saat bekleme + 3 Saat uçuş) Amsterdam’da gümrükten hızla geçilir ve bilet aranmaya başlanır. NW gişesi umut vericidir (Northwestern ve KLM iş ortağıdır) - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Amerika kıtasına , mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Tam olarak nereye? - Güney Carolina, olmazsa Kuzey … ya da Baton Rouge veya Miami … Boston’a kadar kuzeye çıkabilirsiniz ama NY olmasın. Maine bile olur ama NY’de zaman kaybetmek istemiyorum. - O’Hara? - Olur. (2 Saatlik bekleme sonrası 8 saatlik Chicago uçuşu) O’Hara’da uçaktan iniş, gümrükten geçiş … bir kullan at telefon satın alma ve şirketi geri arama. “Patron’a söyleyin ben Amerika’dayım … yerel numarasını size bıraksın” Yaklaşık yerini biliyorum … ama sadece yaklaşık! Yeniden NW’nin gişesine yanaşmaca. - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Güneye, Konfederasyon bölgesine (gişe memuru zenci olduğu için esprime gülmez) - Tam olarak nereye? - Spartanburg’a bilet var mı? Varmış … (3 saat bekleme +4 saat uçuş … spartanburg) Yerel hava alanından şirketi arıyorum. - Patron numarasını bıraktı mı? - Evet … numarayı verirler. - Charlotte’deymiş. - O.K Ana kapının yanındaki Thrifty’den Mid-Size Sedan kiralama (Opel çakması Caddy Cimarron) ve yola çıkmaca. Charlotte 75mil kadar uzakta. Telefon açılır ama patronun numarası cevap vermez, voice mail’e düşer. - Patron ben geldim, Charlotte’ye gidiyorum, lütfen beni bu numaradan ara (numara bırakılır) Kafam önüme düşerken Charlotte’ye varılır, kent girişindeki Best Western’e nakit ile girilir ve banyo dahi yapmadan sadece ayakkabılar atılarak uykuya dalınır. Saatler sonra uyanılır, telefonda –sarı- ışık yanıp sönmektedir. Sesli mesaj dinlenir … patron Houston’dadır. Kalkılır, duş yapılır … gömlek, çorap falan değiştirilir. Charlotte hava alanına gidilir (kentin diğer ucu) araba bırakılır, Houston’a bilet sorulur … vardır. (2 saat bekleme, 2,5 saat uçuş) Houston’da Hertz’ten SUV kiralanır (Chevrolet) ve patron aranır. - Sesin kesiliyor Kaan … ne Houston’da mısın? Ben Albuquerque’ye geçiyorum, sen de oraya gel. - Orada nerede kalacaksınız? - Havalimanı Ramada, sana da yer ayırtırım. - Eyvallah. Chevy’ye binilir ve SUV vitese takılır. Yaklaşık 900mil gidilecektir. Gidilir de … sabaha karşı Ramada’ya varılır, oda rezerve edilmiştir. Duş atılır, yatağa yığılmak ile kendinden geçme arasında 10 saniye falan zaman aralığı vardır. …birkaç saat sonra telefon çalar. - Hadi abi kalk, kahvaltı ediyoruz, yola çıkıcaz. - Peki Saate bakılır, üç saat önce yatağa devrilmişsinizdir … duş atılır, son temiz çamaşır ve çorap giyilir, kahvaltıya inilir. Patron yanında bir arkadaşı ile kahvesini içmektedir. - Hadi bir şeyler ye de gidelim. - Nereye gidiyoruz? - Chicago’ya uçup oradan araba kiralayacağız ve doğu kıyısı boyunca güneye inip depo’ya kadar milleti ziyaret edeceğiz ( Depo = Charlotte) (içinizden CİNAYET! Çığlıkları yükselir ama onun yerine ağzınıza bir üzümlü muffin atmak ile yetinirsiniz.) Albuquerque hava alanına gidilir, Chevy bırakılır. Uçağa binilir ve O’Hara’ya uçulur…(cinayet işlenmez, patrona surat bile yapılmaz)
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.