2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
05-05-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Tri-State'ye (New York/New Jersey ve Connecticut bölgesi) yaz gelmiş. N.Y'da yaz pis geçer ... nasıl kışın East River'i buz ile kaplayacak kadar soğuk yaparsa yaz geldiğinde de N.Y'a pis, yapışkan ve sıcak hava dalgası resmen tecavüzcü coşkun abimiz endamı ile (bkn.biliyorum sen de istiyorsun) tırmanır. ...O.Ç Tamer ile ortak kullandığımız evden N.J'ye daha yeni taşınmışım ... eski kız arkadaşım, yeni karım ile birlikte gereksiz yüksek bedel ile aldığımız ikinci el kontraplak evimizi adam etmeye çalışıyoruz. İşe gitmediğim zaman evde bir şeyler ile uğraşıyorum çünkü Amerika'da özellikle kalifiye tamirci bulmak neredeyse imkansız ya da aşırı pahalı. Türkiye'de bir sokak arasında sıkışıp kalmış tesisatçı amca orada son model Corvette'ye biniyor ve özel dikim gömlek giyiyor diyeyim, gerisini siz anlayın. Dediğim gibi hava acaip sıcak ... ter bile üzerinize yapışıyor ve bizim klimamız yok. Evimiz bahçeli olsa da, banliyöde yer alsa da (gerçi bizim evin bulunduğu yere banliyö denir mi? ...o ayrı tabi) sonuçta ufak, bir yatak odamız ... bir salon+mutfağımız (ikisi bir arada, ikisinden de azıcık) bir depo/yüklük/dolap gibi odamız ve banyo ile hol'den ibaret olan 90m2'lik evi soğutmak için bir tek klima yeter de artar ama bizde o klimayı alacak para ... nasıl desem? Bulunmamakta. Mercedes (Wife No.1) işe yeni girmiş, Citibank'ın Help Desk'inde çalışıyor, hani kredi kartınızı yitirdiğinizde banka'ya telefon açıp "imdat" dersiniz ya? İşte Mercedes sizin telefonunuzu cevaplayan kişi. Hatun yarım gün alo diyor (henüz tam güne geçememiş) bir yandan da giderek şişen göbeğini taşıma işi ile iştigal ediyor. ...anlayacağınız genç, parasız ve de hafiften batmış (finansal durum itibarı ile) şekilde idare etmeye çalışıyoruz. Formen'in gözünün içine bakıp 7/24 yalaka mode:ON takılıyorum, belki bana bir - iki saat mesai yaptırır da üç-beş kuruş cebimize girer davasındayım. O.Ç Tamer ise bildiğiniz gibi ... çalıyor, çırpıyor, aldatıyor ve kafasına göre takılıyor. Hani Karınca ve Ağustos böceği masalı vardır ya, biz aynen öyleyiz işte (ben bu masalda ki devamlı fazla mesai yapan karıncayım ne yazık ki) ...Tamer'in temel felsefesi basit. "Gerekmedikçe Çalışma" ... aslında burada demek istenen şey çalışma değil, çalma olmalı ama Tamer motto'sunu telaffuz ettiğim ilk şekilde dillendirmeyi tercih ediyor. Bir mağazaya giriyor, cebinde kuvvetli mıknatıs ... sergilenen fotoğraf makinesini alıyor, mıknatıs ile alarm'ı saniyeler içinde çıkarıyor ve sonra aldığı askı kayışı ile kasa'ya gidiyor. - bu askı kayışını almak istiyorum, sizden bir de ricam olacak ... bu makine bana hediye edildi ama içine nasıl film konuyor bilmiyorum, yardımcı olur musunuz? ...diyor. Amerikalılar temelde "inanma" eğilimli insanlar, yani bir şey söylerseniz elemanların doğal tepkisi size -inanmak- şeklinde oluyor. O.Ç Tamer aşırı soğukkanlı şekilde davranış sergilediğinden ona inanıyor ve makineye nasıl film konacağını ve hatta nasıl pozlama yapılacağını gösteriyorlar. Tamer askı kayışına 10 ve film için de 3 dolar ödeyip boynunda 1,500 dolarlık kamera ile mağazadan çıkıyor ve malı en yakın rehincide 350 - 400 dolar'a bozduruyor. ...para bitene kadar çalışmaya gerek yok. Para mı lazım? Wallmart'a gidiyor, bir market aracı alıp deterjan reyonuna dalıyor ve alabildiği en büyük boy deterjan kutusunu arabaya koyuyor. Sonra genel tuvalete gidip ortam müsait olduğunda alttan açtığı deterjan kutusunu içindeki malzemeyi tuvalete döküyor. (ondan sonra tuvalete girip sifonu çeken kim bilir nasıl korkuyordur?) Artık alış verişe hazır ... yükte hafif paha'da ağır şeyler alıyor/çalıyor. Mesela bir oto teyp'i, saat, telesekreter cihazı vs. Deterjan kutusu dolduğunda yanında getirdiği şeffaf koli band'ı ile kutunun altını kapatıyor ... yanına bir kaç ucuz şey alıp kasaya gidiyor ... deterjanı kasa'da okutuyor ... kaç para? 9.95'mi? ...tabi buyrun ... sonra adres en yakın rehinci (gene) ...anlıyacağınız O.Ç Tamer kafasına göre takılıyor. Herif için her mevsim bahar, ben ise kesintisiz kış'ı yaşıyorum. Bir akşam eve geliyorum ve bilin bakalım beni kim bekliyor? Tamer bizi ziyarete gelmiş. Mercedes onu sevmez, Tamer bir keresinde ona iş teklif etmişti , o günden beri Tamer'e ne güvenir, ne de ondan hazzeder. (işin detayına girmeyeceğim ... kusura bakmayın.) - bu ne istiyor gene? ... havasında. Soru güzel ... ben de merak ediyorum, ne istiyor bu? ...oturup kibarca soruyorum. - ne istiyon Tamer? ...bir şey istemiyormuş. Bize "yeni ev" hediyesi getirmiş. Hediye arabada, yardım et taşıyalım diyor. Dışarı çıkıyoruz, gerçekten arabada bir hediye var. O.Ç Tamer'in kuZu'nun tüm arka koltuğunu kaplayan öküz kadar bir Westinghouse klima ünitesi. ... hadi be? cidden mi? Eve taşıyoruz koli'yi ... Mercedes hala atarlı. - ne var onun içinde? ... falan havasında (Tamer'e o kadar güveniyor) koli'yi açıyoruz, harbiden klima var içinde. Hem de sıfır kilometre, uzaktan kumandalı falan. auWWW ...gevşiyoruz tabi. Meğer bu ön sevişmeymiş, esas muamele başlamadan Tamer bizi gevşetiyormuş. - Yardımınıza ihtiyacım var, kamyondan düşmüş (Amerikan Argosunda -Çalıntı-) biraz mal var ve bunları bir-iki gün sizin garajınıza koymak istiyorum. Mercedes atlıyor... - kaç para vereceksin? ... yahu kızım bi dur, bi dinle önce. Tamam acaip parasız durumdayız ama... Tamer sırıtıyor ... balık zoka'yı yuttu havasında. - 100 dolar veririm. Bir kaç hafta için 100 dolar, hem de peşin. - Anlaştık. Yahu sen ne yapıyorsun? ...manyak mısın? Tamer'e güvenilir mi? Mercedes gözümün içine baka baka parayı alıyor ve resmen buhar ediyor. Tamer memnun, kendine bir depo buldu. - yarın yollarım kutuları ... diyip uzuyor Tamer. Belli ki biz fikir değiştirmeyelim derdinde. - Ya başımızı belaya sokuyorsun, çalıntı malları eve yığmak neyin nesi? Biri ihbar etse... Mercedes lafı ağzıma tıkıyor. - Ona güvenmiyorum, ayrıca bana ettiği hakareti de unutmadım. Merak etme, kafam çalışıyor... ...somurtup oturuyorum. Akşam eve dönüyorum ... uuuu O.Ç Tamer'in arkadaşları/adamları malları yığmış. İki arabalık garajımız tepeleme (kapı zor kapanıyordu valla) eşya, koli dolu. Mercedes'e soruyorum ... - baktın mı içlerine? ...bakmış. Genelde mutfak gereçleri, fırınlar, kuzineler, mikser'ler falan varmış. Belli ki bunlar mutfak eşyaları satan bir yerin deposunu kaldırmışlar ... pıFFF Resmen -yataklık- yapıyoruz yahu. ...sevmem böyle işleri, hatunun peşine takıldık ama işin ucunda mahkemelik olmak var & ; (((& ; Gece sıkıntılı geçiyor ... sabah işe gidiyorum ... iş yerinde keyif sıfır, akşam eve geliyorum ... aAaAaAa??? ...lan? - Ne oldu kolilere? Mercedes cevap veriyor... - Başka yere götürdüler her halde, ya da sattılar. Ne bileyim? Sabah senden sonra kamyonla gelip aldılar... ...aaa? ne güzel! Aferin lan diyorum Tamer'e (içimden) kırk yılda bir düzgün iş yaptı. Klima'yı bağlıyorum, ohh miss ... haybeden gelen 100 dolar da cabası. O gece mis gibi uyuyorum. ...hayat kısa zamanda rutin'e dönüyor. Sabah 06,00 gibi kalkıp önce işe, iş çıkışı bir - iki saatliğine okula uğruyorum. Ardından ev ... halimden memnunum yani. Bir de borçlar ezmese ... Sonra bir gün akşam üzeri Tamer geliyor (iş yerine) ...iş çıkışı eve beraber gidelim diyor. - Taam - Bir de kamyon ayarladım, emanetleri alacaklar. - HÖNK?!? - Senin garajda ki emanetler, onları diyorum ... ....harbiden mi? - Eee? Aldınız ya onları? Bir gün sonra kamyon gönderdin ... aldırdın malları!. Tamer gökkuşağı gibi renkten renk'e giriyor. Adam kalp'ten gidecek ya ... - Ben bir şey aldırmadım ki... diye kekeliyor. - Nasıl ya?!? Sen malları getirdin, bir gün sonra da birileri gelmiş ... bizi Tamer yolladı malları alacağız demiş, yüklemişler ne varsa ve de götürmüşler ... diyorum. Resmen yığılıyor oğlan, ağzı köpürüyor ... hafiften baygınlık geçiriyor. - Soydular beni ... soydular beni ... inanmıyor, şaka yapıyorum sanıyor. Beraber eve giderken yol boyu yeminler ettiriyor bana. Garaj'ı boş görünce daha da fena oluyor, hırsından ön bahçedeki çimleri yoluyor ... ama yapacak bir şey yok ki. ...anlayacağınız O.Ç Tamer hayatında ilk ve belki de son kez hırsızlık kurbanı oluyor. Üzülüyorum haline, çok değil tabi ... belki bir parça ... ama olan olmuş. Bir saat kadar sonra çekip gidiyor, giderken ayaklarını sürüyor. Arabayı kullanıyor ama hali - mecali kalmamış. Adam resmen gözümün önünde yaşlandı yahu. ...gece itiraf ediyorum. - Çok üzüldüm haline... - Senin yumuşak kalpli olduğunu bildiğim için bir şey söylemedim zaten. - neyi söylemedin? - o malları biz aldık ... - Hadi be? - evet... Mercedes abisini aramış. Abi, yani benim Kayınbirader Purple üyesi (bir çeşit bölgesel çete) ...bir kamyon bulup gelip almışlar malları. Sonra da birilerine satmışlar. Yani Tamer'in yapacağı işi yapmışlar ve para da aile içinde kalmış. - 35k düştü payımıza. Geçen ve bu ayın taksitlerini ödedim ... artan para ile de bizim bankada bebeğimize fon açtım (eğitim) ... hep o bizden faydalanacak değil ya?! ...hadi be? ...harbiden mi? ...yemin et? Banka cüzdanını gösteriyor, iki aylık mortgage makbuzlarını (bir ay geride kalmıştık ... fecasi rahatladık o para ile) falan gösteriyor. Kızsam mı? Sevinsem mi? Bilemiyorum... ...ama klima iyi soğutuyor. Tri-State'de yaz bela gibi ortalığı kasıp kavuruyor ama benim Westinghouse klimam var ve mırıldanıyorum. - ohh ... es yiğidin bağrına.6 puan
-
... ilk yılım bitti bitiyor ama ben de resmen bitmişim. Annem - Babam Adana'da, İstanbul'da Babaannem var ama onunla da aramız iyi değil. Okulda kalmaktan daralmışım, duvarlar falan üzerime geliyor resmen. Yarı açık hapishane gibi ... bu ne be? ...kalacak bir yer, ikamet adresi bulsam -evci- çıkacağım, en azından Cuma akşamı - Pazar akşamı (20,00'a kadar) kısmi özgürlük sağlayacağım ama nasıl? Koray'ı aradım (kekeme) ya bana kalacak bi yer bulun abicim, gebericem burada ... resmen zırlıyorum telefonda. Koray "taam, duruma bi bakalım" dedi ... aslında bunu beş dakikada söyledi çünkü Koray vahim kekeme ama ne gam? En azından dışarı haber saldık. ...bir hafta on gün kadar sonra haber geldi. Çumartesi günü, büyük kantinin yanında masa tenisi oynayanları seyrediyorum, anons yapıldı. Ana kapıda ziyaretçim varmış. Koşturdu, gittim tabi. Mahalleden çocuklar beni görmeye gelmişler ... veledim daha, nasıl sevindim? Anlatılmaz... bir de iyi haber var. Selim (yorgun) abisi ile konuşmuş, h.sonları onlarda kalabilir mişiz. Yorgun'un annesi vefat etmiş, babası ise Afyon'da madencilik yapıyor. Selim'in abisi zamanı geldiğinde işi devir almak için madencilik okuyor (...ki sonradan Selim'de üni'de madencilik okudu) ve koca evde onlardan başka (gündeliğe gelen teyze hariç) kimse yok. Selim benim durumu abisine anlatmış, o da beni tanıdığı için "olur" demiş. Annemi aradım, izin aldım (benim talebim üzerine okula bilgi verdi) ve Selim'lerin Kalamış'ta ki evini adres gösterdim. Artık h.sonları eve çıkabilirim ... saadet'e bak be. Henüz bilmiyorum ama o evde 3 yıl lise ve 4 yıl üni.olmak üzere toplam 7 yıl kalacağım. H.sonları ve yaz tatilleri orada geçecek. Adana'ya, anne ve babamın yanına bir kere dahi gitmeyeceğim (anlayacağınız vaz geçmişlik tek taraflı değil) hatta askere gitmek için o evden çıkacak,teskeremi alınca da oraya geri döneceğim. ...o derece yani. Pazar gecesinden Cuma 16,00'a kadar Ortaköy, Cuma - Cumartesi akşamı ve Pazar günü ise Kalamış/Fenerbahçe ikamet adresim. Anlayacağınız Yorgun ve ailesi bana büyük kıyak geçmiş. Yorgun harbiden yorgun ... adam lakabını boşuna almamış. Bir yere gideceğiz diyelim ... evden çıkarken arabasının anahtarını alıyorum. Yorgun'un 1303 Big VW'si var. Asansör ile aşağı iniyor, arabayı açıyor (kış ise çalıştırıyor) arabaya oturuyor, kontağı 1,konuma getirip Selim gelene kadar müzik falan dinliyorum. Yarım saat kadar sonra Selim geliyor, saatte 10km/h ile gideceğimiz yere (daima geç kalarak) ulaşıyoruz. İnanılmaz düşük metabolizma hızı dışında Yorgun adam gibi adam. Genelde 4 kişi takılıyoruz, Koray (kekeme) Yüksel (çakkal ... çünkü babasının dalyan'da bakkal/market gibi bir şeyi var.) Yorgun ve ben. Daha geniş bir grubun (kalamış/f.bahçe p*çl*ri) parçası olsak da temelde bizim çekirdek bu şekilde. H.sonları genelde azıyoruz, bütün hafta 5 metrelik duvarların arasında sıkışıp kalmanın verdiği fazladan enerji ile cuma - c.tesi - pazar günlerini maksimum değerlendirme peşindeyim ve bu genelde "azgınlık" olarak nitelendirilebilecek seviyede hareketler sergilemek, türkçe meal'i ile de burnunun b*kt*n çıkmaması demek. Abisi özellikle tembih ettiği için Selim bana emanet (ben olsam bana kimseyi emanet etmezdim ama...) yani onu koruma/kollama işi elimden öper. Selim yaş olarak benden büyük ama imza karşılığı teslim aldığım için fiili durumda (de facto) benim dediğim oluyor. ...işte böyle bir gün bana haber geliyor. Yorgun'a kelek atmışlar. Selim'in abisi ona bir araba teyp'i almış (Kenwood) ama Selim Pioneer istiyormuş (..bir zamanlar ne popülerdi, öyle değil mi?) ... uğraşmış,etmiş bir Pioneer bulmuş. Arabasına da taktırmış. Buraya kadar sorun yok... ama Kenwood elinde kalmış. Onu da satması lazım. Selim F.B Lisesinden bir kız ile çıkıyor, kızın bir tanıdığı da teyp istiyormuş. Kız Selim'e söylemiş, Selim zaten Tahran Lisesinde (yakın mesafe) okul çıkışı Göztepe parkında buluşmuşlar, teyp'i göstermiş ... pazarlık yapmış ve anlaşmışlar. oğlan "yarın veririm" diyerek parasını ödemeden Selim'den teyp'i almış ... tahmin edeceğiniz gibi para falan da gelmemiş. Selim Mahmut'un kardeşi (Piç Mahmut) Murat'a söylemiş durumu ... Murat'da Fenerbahçe lisesinde, o da gidip teyp'i alan oğlan ile konuşmuş ama veled Murat'ı da bugün - yarın diye sallamış. ...yani peşine düşülmemiş olsa Kenwood'un parası deve sınıfına geçecek. Aslında pek bi para değil, sonuçta ikinci el -çıkma bir Kenwood teyp, bu günün parası ile en fazla 250 belki de 300 liradan bahsediyoruz ama işin bir başka yanı var ki o da "kelek yeme" hissi. Selami'li (Selamiçeşme) bir veled Fener'li (Fenerbahçe) bir veled'i kazıklamış ki bu kabul edilebilir cinsten bir iş değil. - Sen karışma, biz hallederiz ... dedim Yorgun'a. Onu işe iki nedenden dolayı karıştırmak istemiyorum. Bir... Belli ki efendice paramızı alamayacağız ve o karambol'e Selim'i sokmak istemiyorum İki... Selim'in burnu bile kanamasa dahi onun pisliğe bulaştığını abisi/babası duyarsa fecasi kızarlar. Cuma akşamı atladım gittim Azaplı'ya (Kalamışta bir kahve/kumarhane) Mahmut ile Serçe'yi buldum ... şöyle bir bahsettim... Murat zaten abisine mevzuyu çıtlatmış. - Hafta sonu Hayvan (ben) gelir, takılın dediydik ... geldin işte. - ee? napicez? - eskiticez elemanı...nolcek ki? - sıkıntı olur mu? - olur tabi, ama kelek yemek ve ses çıkarmamak daha büyük sıkıntı ...Mahmut haklı, bir kere kelek yer ve de sesini çıkarmazsan arkasından kelekler numara alıp sıraya gelirler. Mevzu b*kt*n bir çıkma teyp dahi olsa gevşememek lazım. Çözümü Serçe öksürdü... - Bunlar akşamları C.Bostan sahilinde takılıyor. Orayı basar alayına veririz sopayı ... sipali'yi (para) getirmezseniz her hafta sonu sizi burada zevkine parçalarız diye de raconu kestik mi o para gelir. ...mantıklı. - Arkadaşlara haber verelim, akşam gider dalarız bunlara. - Taam - Taam ...fısıltı gazetesi, telefon vs. derken C.tesi akşamı çınar ve civarına toplanmış neresinden baksan 40 kişi'yi bizi beklerken bulmak hem şaşırtıcı hem de sevindiriciydi. Şaşırmıştım çünkü bu kadar çok adamın mevzu'ya gönüllü katılıyor olacağını beklemiyordum, sevinmiştim çünkü bu kadar çok sevenim olduğunu da bilmiyordum. - Alet edevat yok, kimseyi yaralamayın - deşmeyin ... efendi gibi kavga edilecek. B*k*nu çıkarmayın. Serçe'nin talimatı net, bir yandan da iyi ... şişmiş göz veya kırık cam dert değil, karakola falan yansımaz. Ama birileri kötü yaralanırsa olay uzar gider. Tadında bırakmak iyi ve akıllıca. ...böylece arabalara doluştuk. Kavga'ya karışmayacak, bize sadece -intikal- hizmeti verecek olan arkadaşlar iki sokak yukarıda bekleyecek. Biz de şimdilerde lüks konut olan Kastelli yalısının önünde inip yaya ilerleyecek, kavga bittiğinde de arabalar ile o noktada buluşacağız. - Herkes sağındaki solundakine baksın ... geride adam bırakmayın. ...kavga ile ilgili detay verecek değilim (suçu övmek istemiyorum) ama sizinde tahmin edeceğiniz üzere (...ve aynen planlandığı şekilde) Selami tayfasına -kibarca- dayak atıldı. Kimse hastanelik olmadı, mala - mülke zarar verilmedi. Zaten amaç bunları yapmak değil ... amaç belli ... Fener çocuğuna kelek atmayın diye mesaj vermek. ...mesaj alındı mı peki? Malesef hayır. Selami'de abilerin takıldığı Halıfleks diye bir mekan var (dı...kapandı gitti tabi) oraya gidip bizi şikayet ediyor ama olayın nereden patladığını söylemiyorlar. - Biz öyle takılıyorduk, Fener tayfası gelip dövdü ... diyorlar. Halıfleks'li abiler de hemen misilleme yapıyor. O zamanlar Kalamış'ta Futbol sahası var (şimdilerde İş bankası blokları yükseliyor o noktada) gidip maç seyreden ve konu ile pek alakası olmayan çocukları dövüyorlar , ve de karşı mesaj iletiyorlar. - Lan siz Selami'li çocukları sahipsiz mi sandınız? ...hata tabi. Çıkma Kenwood'un parasının ödenmemesi durumu çok ileri noktalara taşınmaya müsait, Selami'li abiler de ateşe resmen benzin döküyor. Dayak yiyenler gelip mesajı iletince Fener'de sinirler iyice geriliyor, millet burnundan solumaya başlıyor. - Halıflex'e uğramak lazım, anlaşıldı. Durumu Mahmut özetliyor. Saat 22,00'a geliyor, mekan daha açık ... akşam olduğu için çoluk - çocuk el çekmiştir, sadece okey çeviren -abiler- kalmıştır ... yani kimse b*k yoluna gitmeyecek. Yeniden arabalara doluşuluyor ve bu defa arabalar Selamiçeşme ışıkların paralelinde beklemeye başlıyor. Yaya olarak Bağdat'a çıkıp Halıflex'e giriliyor ... durum oldukça dengesiz aslında. Kahve'de okey, yanık oynayan yirmi kadar kişi var ... Çingene Engin (..ki kendisi Selami tayfasının abisidir) başta olmak üzere gelişimiz tam anlamı ile bir süpriz. O saatte, orada beklenmiyoruz. ...ceee! En büyük dayağı Engin yiyiyor, geri kalan Halıflex erkan'ı da karavanadan çıkan nasip'i kaşıklıyor ama Engin'in hastaneye kaldırılması ve bir kaç hafta orada kalması gerekiyor. ...giderken bir kere daha mesaj veriyoruz. - Bize kelek atmayın... İşler daha büyümeden Ocak Başkanı Hayrullah abi devreye giriyor. Selami'li ve Fener'li abileri çay içmeye çağırıyor. Ne olup bittiğini onlara da anlattırıyor ve iki kere dayak yemiş olsalar da mevzunun nereden başladığını, olay döngüsüne start veren noktayı bilmeyen (ya da bilmediklerini söyleyen) Selami'li abiler aydınlatılıyor. - bu mudur yani? bunun için mi savaş çıktı a.q? ...diyorlar. -Sonuç- Pazartesi akşam üzeri Yorgun'un teybinin parası kız arkadaşı aracılığı ile ona iletiliyor, Hayrullah abinin attığı fırça ve kestiği racon ile taraflar arasında "ateşkes" ilan ediliyor ama iki tarafta birbirinin mekanlarına gitmeyecek ... anlaşmanın şartı bu. Selami'li abiler belayı başlattığı ve onlara yalan söylediği için semtlerinin çocuğunu epey bir hırpalıyor ; bir anlamda onu sosyal olarak -afaroz- ediyor. Ben memnunum ... Yorgun'un başı derde girmedi, teybin parasını aldı ve ne kadar çok arkadaşım olduğunu gördüm. Serçe ve Mahmut memnun ... işin dibinde Selami kaybetti, üstelik topladıkları güruh'u kontrol edebildiklerini gösterdiler. Zaten sonradan bu becerilerini -başka- ortamlarda da sergileyecekler. Serhat (Serçe) abilik ve Mahmut (piç) organizasyon yeteneklerini sergilediler. Hayrullah abi kısmen memnun ... kimse onun raconunu sorgulamadı ama aynı zamanda da yeni neslin kontrolsüz kaldığında ne denli pervasız şekilde davranabileceği bir kere daha sergilendi. Selami'liler memnun değil (çok da umurumdaydı...) gaza geldiler ve pis hırpalandılar... üstelik sayı/prestij/güç adına intikam alacak halde de olmadıkları ortaya çıktı (zaten o günden sonra kimse de onları pek -sallamadı-) ... bi anlamda -tarih- oldular dahi denebilir. (...aslında kim tarih olmadı ki? ...dimi?)4 puan
-
...başlığı okuyunca saç problemlerinden bahsedeceğimi sananlara : KEL ya da K.E.L Kabataş Erkek Lisesi anlamına da gelir. Artık "Erkek Lisesi" olmasa da boğaz kıyısında saraydan bozma binasında uzun yıllardır ( 1900'lerin başından beri) eğitim veren bu -güzide- kurumdan bahsediyorum. ...KEL'i pek çok benzerinden ayıran temel özellik ne oldukça "sert" disiplini (...ki öyleydi) ne de verdiği iyi öğrenimdi (...ki bu da doğruydu) KEL'in en büyük özelliği öğrencilerine, daha doğrusu öğrencilerinin ailelerine makul ücret karşılığında sunduğu -pansiyon- hizmetiydi. ...ufak tefek değişiklikler ile bu hizmet (en azından bildiğim kadarı ile) hala sürüyor. Nedir -pansiyon- hizmeti? ...şudur. Diyelim ki bir çocuğunuz var, bu velet size illallah dedirtti ... gönderirsiniz KEL'e, isterseniz h.sonları da orada kalır ve sadece okullar kapalı iken eve döner, ya da yüzünüzü yumuşatır ve onu başımın gözümün sadakası hesabı h.sonları evinize alırsınız. (Bkn.paşa gönül kriteri) Çocuğunuz KEL'de yaşar, orada yer - içer - ders çalışır - hamama gider - saçını keser - kantinde takılır ve biraz da kafası çalışıyor ise Lise'yi bitirir, Üniversite sınavını kazanır. ...Üni'yi kazanır derken dalga geçmiyorum. KEL'de "SALATALIĞI burada 4 yıl tut, o bile Mülkiye'yi kazanır" diye bir geik döner diyeyim, gerisini siz anlayın (...gerçekten de KEL mezunlarının sınav performansları efsanevidir) KEL'de üç çeşit öğrenci vardı ... okul bitince evinde giden -gündüzcüler- ...ki bunlar gerçekten az sayıdaydı, h.sonları evine giden -evciler- ve okul nüfusu içindeki çoğunluk olan -daimi yatılılar- ...ben üçüncü gruba dahildim. (sizce neden?) Hayat KEL'de fena değildir ... eğlenecek bir şeyler bulabilirsiniz. Arka bahçedeki yarı nizami beton saha da futbol oynayabilir, iki basketbol sahasında top sektirebilir, klüplere katılıp gereksiz işler ile uğraşabilir (örnek: pul klübü ya da adı artık her ne ise) kantinlerde aylaklık edebilir, hamamda göbek taşına sabun sürüp biraz su dökerek takunya ile buz pateni yapabilir (...ki bu faaliyet genelde revirde biter) sahil'e çıkıp boğaz'ı seyredebilir, balık tutabilir veya üst sınıfların genelde yaptığı gibi Ortaköy tarafındaki Tekel deposu ile bitişik duvardan kaçabilirdiniz. ...yaklaşık beş metrelik duvara tırmanır (bizden önceki abilerimizin duvara açtığı ayak basma ve tutunma gediklerini kullanarak) sonra Ortaköy'de bilardo oynar, king çevirir, sandal kiralar vs.vs. lise'den kaçmış p*çl*rin yaptığı şeyler ile uğraşabilirdiniz. KEL'de hatay toz pembe diye düşünmeyin ... okulda eğitmenler, okutmanlar ve hatta etüd abileri ve tabi ki üst sınıflardan devamlı şiddet görürsünüz. Hazırlık ve birinci sınıf ikinci kat'a çıkamaz (çıkarsa akşam yatakhanede eşşek sudan gelene kadar dayak yer) ikinci sınıflar ise üçüncü kat'ı rüyasında bile göremez. Yani bir dayak döngüsü (benim zamanımda) söz konusudur. Hazırlık sınıftaysan herkes seni döver, okulun önünden geçen köpekler bile seni kovalar, bir'e geçtin mi hazırlıkları döver ve abilerin gözüne batmamaya çalışırsın, iki'ye kapağı attın mı dövecek alt sınıf arar ve bir üçlüğe yakalanmamaya çalışırsın ... son seneye ulaştın mı? O zaman yakaladığına verirsin sopayı. ...doğal olarak KEL öğrencisi yarı vahşidir ... ailesi tarafınca kısmen terk edilmiştir, dayak yeme korkusu ile ensesinde göz çıkarmıştır ve şiddet eğilimini bulduğu her fırsatta ortaya çıkarma eğilimine sahiptir. Ortaköy sahilinde üç nadide okul yan yana dizilmiştir. Her biri saray eskisi olan bu okullardan ilki KEL, ikincisi Galatasaray Kız Lisesi ve üçüncüsü ise Yüksek Denizcilik Okuludur. Yani GS kız lisesi iki erkek okulunun arasında kalmıştır ve biraz da bu neden ile KEL ile Yüksek Denizcilik devamlı kavga eder. Kızlar yüzünden kavga çıkar, GS'li kızlar kendi yaşlarında sümüklü oğlanlar yerine bembeyaz üniformalı üni.öğrencilerine baygın bayın bakar ... Yüksek Denizcilik öğrencileri laci KEL ceketi (mendil cebindeki arma kimlik tespit'i için yeterlidir) giymiş birisini yakaladığında tartaklar döver ... KEL öğrencileri üniformalı bir Yüksek Denizcilik öğrencisini tek yakalarsa piranha sürüsü gibi ona dalar... İki okul arasındaki bu sonsuz kavganın bir nedeni de sabah sporudur. Yüksek Denizcilik öğrencileri sabahları (yaz - kış demeden) denize flika indirir ve boğaz'da kürek çekerler ... bu daimi yatılı KEL öğrencileri için bedava eğlence anlamına gelir. Sabah erken kalkar (06.30 gibi) sahile gider ve bir gece önce kantinden toplayıp taşla ezerek katladığımız gazoz kapaklarını sapan ile flika'ya atarsınız. Boğaz'ın serin ve taze havası ile ciğerlerinizi doldurur, lunapark'ta ki hedeflere ateş ediyormuşçasına eğlenir ve el-göz koordinasyonunuzu geliştiririsiniz... bundan ala spor mu olur? ...Flika'lar KEL'in önünden geçerken dümen kırıp boğazın ortasına doğru açılır ama gemi trafiğine de girmek istemedikleri için gene de sapan menzlinde kalırlar. Daimi yatılılar tespit gibi sahile dizilir ve "atış serbest" komutu ile birlikte cenk'e gider ve düşman piyadesine ok atar gibi gazoz kapaklarını çekip atarlar, çekip atarlar. Gazoz kapakları metal sis gibi flika'ya doğru uçar, büyük çoğunluğu kısa, bazıları da uzun düşer ... salvo atıp ıskalarsanız flika'da ki üni.öğrencileri kahkahalar atar. ..ama... Arada sırada isabet sağlanır ... Yüksek denizcilik öğrencileri kapalı can yelekleri giydiği ve miğfer taktığı için onların canını acıtmak zordur ama gene de bir kürek sallandığı, flika'dan küfürler yükseldiği zaman daimi yatılılar gülmekten geberir. Sabah sporu eğlencelidir. Tabi bu biraz da kıyının hangi tarafında olduğunuz ile alakalıdır. : : :4 puan
-
Arap Kerem Fenerbahçe'de pederinin yeni aldığı Merso ile dolaşıyor ... resimdeki U.S versiyon olsa da Arabın Almanya çıkışlı Merso'da kompl krom tamponlar var ve kuZu resmen ya-kı-yoooo .... Bize -kelek- atılalı (bkn.Paris - Dakar hikayesi...) bir aydan fazla süre geçmiş ama alınan karar gereği o süre boyunca sessiz, boynu bükük ve sakin kalmışız. İntikam alınacak ama tabi ki bunun zamanı var... Arabın kullandığı ve buran buram -yeni- kokan Merso işte böyle bir şey. Arabın babası dönemin ağır abilerinden, politikacı ve deyim yerinde ise -ensesi kalın- takımının üyesi. Ama hakkını vermek lazım, arada sırada çıkıklık yapsa da Kerem it-uğursuz değil. Bize karşı düzenlediği ve planlamasını üstlendiği o menfur -şaka- dışında aslında sevilesi bir adam. ...ama onun bu -sevilesi- kişilik yapısı bizim ondan intikam almamıza engel değil. (bkn.iş başka, aşk başka) Düşünüyoruz, düşünüyoruz ... kırmızı Merso fazlası ile dikkat çekici ... Arap'tan intikam alacağız ve bu intikam'ın konusu da Merso olacak ... işin o kısmı belli ... ama nasıl? Öncelikle bir göze - göz durumu söz konusu. Takıldığımız Fener - Kalamış tayfası Arap ve arkadaşlarının bizi nasıl ayara getirdiğini biliyor, hikayemiz aradan geçeni bir ay'a rağmen hala anlatılıyor ve tabi ki abartılıyor. (bir versiyonda ben altıma işemişim, bir diğer versiyonda da Bunalım camdan aşağı atlayıp ayaklarını kırmış) ...yani intikamımız da -epik- olmalı, bizim hamlemiz de aynı şekilde anlatılmalı. Ancak bu şekilde yediğimiz kelek gölgelenecek, bir anlamda namus temizlenecek. Sonra Rauf buluyor yapmamız gereken şeyi ... ben Arabın Merso'yu kaldırıp denize sürelim, batın gitsin ... akvaryum süsü olsun falan diyorum ama Rauf'un plan çok daha iyi. (bkn.elemanın kafa çalışıyo abi) ... Arap akşamları (neredeyse her akşam) Fenerbahçe'ye geliyor ve arabasını büfelerin oraya çekip (eskiler hatırlar ... yan yana büfeler vardı orada) bir - iki saat takılıyor. Sonra da nereye gidecekse, gidiyor. Rauf diyor ki ... - işte orada saldıracağız, büfelerin önü Arap'ın savunmasız olduğu an ve de mekan ... orada etrafı arkadaşları ile çevriliyken kelek beklemez. ...taam diyoruz. Hazırlıklar yapılıyor ve gelen ilk Cumartesi akşamı (en kalabalık akşam) plan işleme konuyor. Arap her zaman ki gibi gelip arabasını büfelerin önüne, az çaprazına yani büfelerin hemen yanındaki İETT durağının önüne geri geri park ediyor. ...hemen yanına bir araba geliyor. Bu arabada gürültülü müzik çalıyor ve bu da yetmezmiş gibi "OoOoO hayırlı olsun!" falan diyen bir grup mavracı (bizim suikast yancıları) Merso'nun etrafını sarıyor. Anlayacağınız Arap lafa tutuluyor, kafası karıştırılıyor. Sonra mavracılar başlıyor.. - gidiyo mu bu? bi bassana ... - sen var ya şimdi asfalta lastiklerinle "kahramanmaraşlıabdullahwashere" yazarsın ... falan diyor. Bu da yetmezmiş gibi yanda park eden ve müzk çalan araba pati çekerek ve lastik yakarak kalkıyor. Yancılar lastik dumanı içinde veriyor gazı ... - bas , bas, bas Arap gaza geliyor, yüreğinde genç osman temposu basıyor marşa ... abanıyor gaza. ... millet sağa - sola kaçışıyor, Merso arka lastikleri yakıyor ... patinaj çekiyor ... çekiyor .. çekiyor ve... HARŞ - ŞANGIR , ŞUNGUR falan bir ses geliyor ve Merso namludan çıkan mermi edası (ve hızı ile) Çınar'a doğru uzaklaşıyor. Büfenin arkasında gülmekten geberiyoruz, intikam böyle alınır işte ... Yerde ... az önce Arab'ın Merso'nun durduğu noktada Komple Krom tampon (orta parça) yatıyor ... millet Kerem'i lafa tutarken tampona bağlanan çelik çekme halatı İETT durağının taşıyıcı borusunu resmen dirsek gibi bükmüş. ...gülmekten yerlerde yuvarlanıyoruz ... intikammm - intikammm diye nara'lar atıyor Bunalım Hakan. Sonra Arap geliyor ... arabadan inip yerde yatan bükük arka tamponuna, bize , etrafa , arabasına bakıyor. Gözleri boş, belli ki şaşırmış. Merso'nun arka tarafına doğru gidiyor , oradaki manzara'ya göz atıyor ve inaharghghgh gibilerden bir çığlık atıyor. Merso'nun arkasında içine rahatlıkla yumruğum sığacak boyutta iki tane delik açılmış ... arabanın stepne havuzu bükülmüş ve dışarı doğru uzamış. ...beklentimiz çelik tel'in tamponu sökmesiydi ama bağlantı ayakları fazla sağlam olduğu için tampon koparken kuZu'nun k*ç*n* resmen patlatmış. Mağara gibi iki delik var arabada ... Arap dizlerinin üzerine yere çöküyor ve başlıyor bağırmaya - Neden? Nedennnn? Rauf bizi dürtüyor ... - Karnım acıktı artiz (amerikan salatalı ve sosisli sandviç) yiyelim mi? - taam ... diyoruz. Arap dövünüyor asfaltın ortasında, etrafındaki kalabalık giderek artıyor ve biz gayet iyi biliyoruz ki gün doğduğunda aldığımız intikam ağızdan ağıza dolaşmaya başlayacak. ...eh, bu kutlanmaz mı?3 puan
-
Burayı okuyan bıdık ford tasarımcısı umarım focus 4 için aklına çılgın fikirler getirmez2 puan
-
Baba yavaştan romana kaymaya başladı hikayelerin dikkat et fena alışıyoruz....arsızlaşacağım sonra kızma... sizinki kadar olmasa da aşağı mahalle yukarı mahalle kavgalarımız vardı o dönem yoğurt bakkaldan tabakla alınırdı kalmazdı üst mahalleye çıkıp alamazdık kazara elimizde yakalansak yada yakalasak elemanı eve o yoğurt ya ayran yada dökülmüş giderdi birde evdekinden dayak yerdik ne günlerdi... tommiks-teksas değiştirdiğimiz günler di... kader kısmet çektiğimiz çaktırmadan jelatini kaldırıp en büyük oyuncağı kapmaktı hayalimiz... tahtaların altına sabun sürüp kaydığımız... rulmanlardan tornet yapıp pazarlardan yük taşıyıp para kazandığımız...süsleri apayrıydı paçalık bile yapardık.. bir şiir dizesi gibi... Gözyaşlarının gücü vardı eskiden; ırmak yüklü adamlardık tuz katarlarının ardınca giden, Adnan Özer...Kırlara veda....2 puan
-
...adaşım Kaan'ın babası sigortacı, adam yurt dışına toplantıya gitmiş ... dönerken de oğluna sevdiğini bildiği Paris-Dakar rallisinin fırından yeni çıkmış official VHS'sini getirmiş. - Kaset geldi, annemler h.sonu bir yerlere gidecek ... bizde seyredelim mi yarışı? ...daha önce konuşmuşuz olayı. Yarış videosunu hasretle bekliyoruz ... - olur - ama kalabalık takılmayalım,ev acaip dağılıyor ...annem fırça atmasın. - tamam ...Kaan bir kaç kişiye, daha doğrusu iki kişiye daha haber veriyor (çaktırmadan) Bunalım Hakan, Rauf ve ben akşam Kaan'a gideceğiz ve toplam dört VHS'lik Paris - Dakar'ı seyredeceğiz. ...kimseyi ayıktırmıyoruz. "Akşam bilmemnereye gidelim mi?" diyene bahane uyduruyoruz ve erkenden topuklayıp (ayrı-ayrı) Kaan'ın evine akıyoruz. Kaan'ların ev Kalamış parkının tam karşısında, girişin üzeri ve de güzel bir mekan. Gidip salona yerleşiyoruz, salonda kocaman oyma ahşaptan acaip zevksiz ama bir o kadar da rahat (hani türk filmlerinde fabrikatörlerin evlerinde demirbaştır ;hatta altın varaklı aslan başı oymaları falan vardır o mobilyalarda ... hulusi kentmen amca puro içip onlarda oturur) TiVi'yi açıyor ve çağın son teknolojisine sahip Philips video oynatıcıya ilk VHS'yi atıyoruz. ...olay aşmış abi. Resmen ağzımızın kenarından salya akıtarak araçların hazırlanışını (ilk kaset ön hazırlıkları ve yarış takımlarını gösteriyor) seyrediyoruz. Hayaller kuruyoruz, kendimizi o araçların içinde düşlüyoruz. ...bildiğiniz ergen rüyaları işte. Sonra telefon çalıyor... önce sallamıyoruz. VHS daha ilginç, ama Kaan'ların telefonu kocaman, beyaz ve 1950'li yıllardan falan kalma aşmış bir şey. Elemanlar telefona öyle bir zil koymuşlar ki al onu arabana tak, yolları aç ... ambulans'a tak o trafiği kendisi için açsın. O derece yani. ...öff bee! çekiyoruz. Kaan kalkıp video'yu -pause- ediyor, gidip telefonu açıyor. Biz bekliyoruz ki Kaan yerine yerleşsin. Kaan telefonda ona söylenenleri bir süre dinliyor, ardından da - ya bi s*kt*r git be kardeşim ... diye bozuk atıp telefonu kapatıyor. ...yani merak etmemek elde değil. - hayırdır be? - ya boş verin, salağın teki aptal aptal konuşuyor işte... - ha iyi, devam mı abi? - devam.. -pause* kaldırılıyor ve toz tutucular, şnorkeller, araç önü -ram-'lar dünyasına geri dönüyoruz. Çok geçmeden kaset bitiyor ... ikinci kaset'te Paris'te verilen start ve araçları Afrika'ya geçirecek ferry'e kadar Fransa geçişi var. - olm bunlar ne ya? aşmış adamlar .... falan muhabbeti yapıyoruz. Sonra gene telefon çalıyor. - kesin aynı manyak, olm çok acaip şeyler söylüyor bu lan ... geçin arkadan paralel'den dinleyin. o zamanlar evde kablosuz ağ falan yok, en baba teknoloji "75'lik kablo ile evin içine hat döşeyip ikinci telefonu bağlamak seviyesinde (bkn.cilalı taş devri) arka tarafa koşuyoruz ... telefonu aynı anda açalım diye Kaan ön taraftan bir - iki - üç çekiyor ve koordineli şekilde telefonu açıyoruz. ...biri konuşuyor telefonda. Sanki iki kişinin kendi arasında sürdürdüğü sohbete katılmış gibiyiz ... telefon hattının ucundaki eleman biz hattı açmadan önce konuşmaya başlamış gibi. len?!? " İşte benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın " ...biz de başlıyoruz ona laf yetiştirmeye. - Ne diyon leyn sen sibob!, ağzını yırtarım leyn senin cincozzzz ... falan şeklindeyiz. Dört velet iki telefondan kazıtıyoruz elemana. ... karşı taraftaki eleman bizi santim sallamıyor. Sesi değişmiyor, konuşmayı kesmiyor ve harbiden garip laflar ediyor. Tırsıp kapatıyoruz telefonu... Salonda toplanıyoruz ve klasik - ne manyaklar var be abi! - geyiği çeviriyoruz. Kendi adıma konuşayım bir gözüm telefonda, koltukta oturuyorum ama o sayko gene ara mı acep? diye de aklımdan geçiryorum. - neyse salla, hadi devam edelim. - tamam İkinci VHS atılıyor, start hazırlıkları ... ilk bayrak ve Fransa kırsalına doğru akan birbirinden güzel araçların kaydını seyrediyoruz. ... telefon gene çalıyor. Koşturup düzen alıyoruz ... gene aynı abi. " Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek. " falan diyor ... leyn? Ne burnu? ne kılıcı? ... - sen ne diyon be abi? yok mu başka işin? ... falan havasındayız artık. eleman aynen devam ediyor ... herif bizi santim umursamıyor be abicim. " Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz " auwww ... ne diyor bu ya?!? Telefonu kapatıyoruz ama kimsede VHS seyredecek hal kalmamış. - karnım acıktı... diyor biri, sandviç falan yapmaya başlıyoruz ama kimsede neşe kalmamış. Oturup ekmeğimizi çiğniyoruz sessiz sedasız. Saat 11,00 falan olmuş, aslında devam etsek kasetleri bitiririz ama keyif kaçmış işte. ...gene telefon çalıyor. Ayaklarımızı sürüyerek telefona gidiyoruz. Abi gene saçma salak konuşuyor ama bizim nefes epey bir kesilmiş, ilk başta olduğu gibi abiye "Ozurukkk" felan diyemiyoruz. ...abi bize kazıtıyor, kazıtıyor ... ve sonra diyor ki. - Evin karşısındaki telefon klübesindeyim, sizi oradan arıyorum. ...bu defa telefonu o kapatıyor. Lan?!? hemen salona koşuyoruz. Kapının önünden bir geliş ve bir gidişlik sokak geçiyor ve sokağın karşı tarafında da sarı telefon klübesi. Onun hemen arkasında diz boyu park duvarı ve duvarın arkasında da Kalamış park'ı... - Orda mı lan? - Saniye sürmedi cama koşmam, bir yere gidemez. Oradadır kesin.... falan diyoruz. Burnumuzu cama yapıştırmışız, kapısı kapalı telefon klübesini seyrediyoruz. Buno'nun Conan damarı kabarıyor. - Ben gidip bakıcam, hala ordaysa da kafasını gözünü kırarım itin. - olm yapma ...falan diyoruz (yarım ağızla tabi) Hakan ayakkabılarını giyip çıkıyor dışarı, biz de camdan onu seyrediyoruz. Buno karşı kaldırıma geçiyor, bi duraksıyor sonra klübenin kapısını açıyor ... artık orada ne görüyorsa bir keskin "Ah!" çekiyor ve topuk koyup (arada kesin 100metre rekorunu kırmıştır) eve geri geliyor. - ne oldu lan? Hakan'ın yüzü bembeyaz olmuş. - olm var ya telefon öyle kablonun ucunda dıt-dııt diye sallanıyordu lan, herif harbiden oradaymış olm! ... diyor. Hassssssss!!!! ...bizim moraller eksi bin beşyüz ... tırsıyoruz ve bir yandan da "nereden sardık kı bu sapığı başımıza?" diyoruz. Telefon çalıyor (gene) ...abi telefonda ... gene garip şeyler söylüyor ve gene sessizce onu dinliyoruz. Sonra diyor ki ... - geceyi şefaat dileyerek ve tövbe ederek geçirin, sabahın ilk ışıkları ile gelip canlarınızı alacağım. anaaa?!? Kaan tutturuyor ... - Babamı arayalım, polisi arayalım ... ...ama bizim genel fikir farklı. - Şimdi bu adam bize kafayı taktı mı? - Taktı - Polis bunu alır, az tutar sonra salar ... dimi? - Evet - Peki bu elemanın sonradan bize harbiden yazmayacağı ne malum? - ...değil valla - Belki bizi tek tek yakalayıp boş anımızda ensemizden bıçaklayacak - Belki de yamyamdır ... ne belli? - Yani ne yapacağız? - Geldiğinde onu biz öldüreceğiz - Evet - Bize daha sonra dert olmayacak - Evet - Nefsi müdafa deriz ... herifi dilim dilim doğrarız - Evet - Ciğerini de yer miyiz? - Yok ... - Neden? - O zaman nefsi müdafa olmaz ki - Olmaz dimi? Peki ... sadece öldürelim öyle ise. - Taam ...ne yapacağımıza karar verdiğimiz için hazırlanmaya başlıyoruz. Kaan evin ön ve arka tarafındaki pancurları indiriyor, böylece sokak kapısı tek giriş haline dönüşüyor. Salondaki büyük oymalı koltuğu hol'e taşıyıp deviriyoruz ve o koltuğun arkasına Kaan geçiyor. Elinde babasının çiftesi ve ayağının dibinde de yedek mermiler. Onun hemen yanında Hakan ... Hakan belindeki ekmek bıçağı ve ipi sökülmüş bir buçuk metrelik zıpkın ile silahlı. Kapıda ise bizler yani Kaan ile Rauf ... bende et satırı var, Rauf ise büyük hindi çatalı ve kocaman bir et bıçağı ile silahlı. Plan şu ... Rauf koridorun sağ, ben de sol tarafında olacağız. Rauf yerde yatacak ve ben kapının yanında ayakta bekleyeceğim. Sapık geldiğinde kapıyı açacak ve rauf'un yanına yere yatacağım. Kaan ile Hakan divanın arkasından kalkıp tüfek ve zıpkın ile sapığa ateş açacak. Biz yerde yattığımız için mermi serpintisinden etkilenmeyeceğiz ... Kaan ateş ettiğinde kalkıp satır ve bıçak ile sapığa saldıracağız ve henüz ölmediyse onu et sote kıvamına getirene kadar keseceğiz. - Anlaştık mı? - Hee... - Hapse girmeyiz dimi? - Yok lan, yaşımız küçük ... nefsi savunma var, korktuk daldık *bn*'ye deriz. - Taam ...başlıyoruz beklemeye. Herif sabah dedi ama belki daha erken gelir hesabı sıra ile kulağımız kapıda, gözümüz kapı periskobunda bekliyoruz. Nöbeti biten diğerini kaldırıyor. - Şişt...şişt lan Nöbetçi Rauf ... saat 06,30 falan ... Rauf fısıldıyor. - Geliyor, otomata bastı. Ayak seslerini duyuyorum. Hemen pozisyon alıyoruz. Kapı koluna elimi atıp Hakan ile Kaan'a bakıyorum. Kaan çiftenin emniyetini düşürüyor, Hakan zıpkının lastiğini geriyor ve ben bekliyorum. ...elemanın mermer zemindeki ayak seslerini duyuyorum ... sonra da onun kapı'ya bir şeyler yaptığı, aramızdaki bir kaç santimlik kapının az ötesinde haşır-huşur eden şeyler ile uğraştığını duyuyorum. Bizim elemanlara bakıp elimle işaret ediyorum, kapıyı ardına kadar açıyor ve yüzü koyun yere atıyorum kendimi. - Ananı s*kt*m lan p*şt diye bağırıyor Hakan, Kaan ise sadece "Arghhhh" falan diye bağırıyor. Ama silah sesi gelmiyor ... azıcık başımı kaldırıyorum. Bir çift ayakkabı başımın az ötesinde, eee? Niye ateş etmedi ki bunlar? Yuvarlanıp duvara yapışıyor ve kapıdaki elemana bakıyorum ... adamın kolunda sepet ... sepette ise ekmek, gazete falan var. Adam elinde süt şişesi ve plastik poşet ile donup kalmış. Demek o duyduğum haşır - huşur buydu. Kapıcı sokak kapısının koluna poşet takıyordu diye geçiriyorum aklımdan. Kaan bize sesleniyor... - Dalmayın, bu bizim kapıcı. Rauf .... - Evet? - Kapat Rauf yattığı yerden uzanıp kapıya abanıyor ve sokak kapısı kapanıyor. - Ulan az daha harcıyorduk kapıcıyı ... ehehehe ... falan yapıyoruz. ...adam resmen gitti geldi ya, göçüp gitmiş atalarının elini öpüp yaşayanlar dünyasına geri geldi bile denebilir. O derece yani.... Dakikalar sonra -çat- die bir ses geliyor ... kapıya bakıyoruz. Poşet ve süt şişesi yerde, şişe kırılmış ... yer süt içinde ama kapıcı yok, gitmiş ... ...biraz daha bekliyoruz ama belli ki sapık gelmeyecek. Yorgunuz zaten ... s*kt*r et diyip evlerimize dağılıyor ama önce Kaan'ın salonu topluyoruz. Meğer şöyle olmuş. ...Rauf'un manita Kaan'larda toplanıp VHS seyredeceğimizi biliyormuş (Rauf söylemiş) muhabbet edilirken o da bizim aslında ne yaptığımızı ağzından kaçırmış. Arkadaşlar da gaza gelmiş... - Vay! Bizi ekerler ha? ...intikam için böyle bir tezgah kurmuşlar. Gidip telefonu boşa sallandırmışlar, teyp'e tevrattan parçalar okuyup telefonu hoparlör'e yaklaştırıp o kaydı bize dinletmişler ve de biz telefonda inleyip ağladıkça altlarına işeyene kadar da eğlenmişler. Anlayacağınız pish tezgaha gelmişiz. Sonuç : Hafta arası başka bir evde bu defa 20 kişi seyrettik Paris - Dakar'ı ... intikam konusuna gelince, intikam alındı tabi. Kapıcı ne oldu derseniz? Adam Kaan'ı babasına şikayet etmiş, Peder bey'de Kaan'ı bir güzel dövmüş ... ama tabi hikayenin bu kısmı bizi ilgilendirmiyor. Öyle deil mi? ...peki ya sizin "intikam" ne oldu? diyen çıkacaktır ... alındı tabi ama bu başka bir hikaye.2 puan
-
Allah,bektaşiyi sevindirmek için önce eşeğini kaybettirip, sonra buldururmuş derler ya... Ayrıca ben senin bu O.Ç. Tamer'i görsem tebrik ederim Sevgili Kaan. Not: Bu O.Ç. bildiğimiz O.Ç. mu?1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
artık sanki doğrudan anlatıyormuş gibi okuyabiliyorum, çok daha keyifli oluyor eline sağlık abi.1 puan
-
benim önerimde marea'nın taktiği... çok cortladı geri vitese takarken. servisteki ustamız sağolsun "önce 2 ye sonra geriye" dedi... böylece 11 yıldır tık demeden geçiyor...1 puan
-
Başlığa ithafen yazıyorum, ya vites sıkıntılı yada sürücü hatası aksi halde yeni araçda böyle bir sıkıntı olmaması gerek, var ise de çözüm , serviste bu sıkıntı sürücü Tarafından kullanım ile birebir ustaya, yetkiliye birebir gösterilmeli ki çözüm bulunabilsin...1 puan
-
yumuşak hamur ... örnek michelin sessizdir. yarı sert hamur ... mesela bridgestone yol sesini iletir sert hamur ... mesela petlas'ta yolu "duyarsınız" yumuşak hamur salon tipi makosen gibidir, plaza'da giyerseniz sorun çıkarmaz ama gecekondu mahallesinin balçığına girerseniz ayağınızdan çıkar ... yarı sert hamur ise fabrikasyon/lastik tabanlı ayakkabıdır ... çamur'da, çakılda ayağınız zarar görmez ... sert hamur ise asker postalıdır, onu giydiğinizde başına ne geleceğini yol düşünsün, size ne? ...türkiye yol koşullarında yarı sert hamurlu lastik almanızı tavsiye ederim ... biraz gürültü yapar ama güvende olursunuz. yanak balon yaptı, kord kırıldı vs. derdi çekmezsiniz. en doğru karar kuşkusuz kullanıcının araç sürüş alışkanlıklarına ve genelde kullandığı rota'ya göre verilendir .. yani hangi hamur tipi işinizi görür? sizin için öncelik nedir? bunun cevabını en iyi şoför koltuğunda oturan kişi verebilir. ...iyi seyirler, kuZu'nuzu kazasız - belasız ve mutlu günlerde kullanın efendim.1 puan
-
Adamlar aracın üzerindeki kağıdı değiştirmeyi unutmuş veya yanlış yazılmış.1 puan
-
Bende bende gidip gidip beğeniyorum sonra kızıp siliyorum sitesindeki tüm figürasyonları mazdanın...garip bir donanım anlayışları var çünkü...iki kere potadan döndüğüm bir araba focusu almadan ve satmaya götürdüğümde...ama olmadı işte...demekki nasip değilmiş...1 puan
-
Vites atarken atıp atmadığınızı anlayamıyor musunuz? Öyle ise değiştirmenizde fayda var.1 puan
-
Fena...çok fena ya...Ben terledim okurken yengeden hafif işkillendim hiçbir kadın kendine yapılanı unutmaz çünkü...vay be yine çok güzeldi...yüreğine emeğine sağlık üstadım...offf...ya...kısa metraj film izledim sanki...1 puan
-
Herkesin gönlünden mazda geçer. Mazda ararken focus aldık. Mazda alsak ta aynı sorunu yaşıyacaktım. Evdeki herkese ayrı araba alamıyoruz1 puan
-
1 puan
-
İrlanda Felsefesi Endişelenecek sadece iki şey vardır: ya sağlıklısınızdır ya da değil; Sağlıklıysanız, endişelenecek bir şey yoktur. Değilseniz endişelenecek iki şey vardır: ya iyileşeceksinizdir ya da öleceksinizdir; İyileşecekseniz, endişelenecek bir şey yoktur. Ölecekseniz: endişelenecek iki şey vardır: ya cennete ya da cehenneme gideceksinizdir; Cennete gidecekseniz, endişelenecek bir şey yoktur. Ama eğer cehenneme gidecekseniz arkadaşlarınızla el sıkışmakla o kadar meşgul olacaksınız ki; endişelenmeye fırsatınız olmayacaktır...1 puan
-
Şu an alıyor olsam ve sunrooflusu olsa (Türkiye'de) Mazda 3 Power sense sedan.1 puan
-
21 kuruş diyecektiniz sanırım.. 210 kuruş 2 lira 10 kuruş eder ki bu kadar yakması sıkıntılı bir durum...1 puan
-
Hatırladım abi[emoji3][emoji3] Benimde Anadolu sigortaydı o dönemde %25 muafiyet vardı kaskomda Hasarsızlık klozu olduğu için bende hiç bişe ödememiştim ama dışarda camcılarda ısıtıcılı cam üreten bir iki firma var camcı ile konuştuğumuzda sürekli camı gökküşağı şeklinde yansıma olduğunu söylemişti Bu durumda en doğru adres servis.1 puan
-
Serdar'ım aslında seninle olay anında ve sonraki gelişmeler de telefon ile konuşmuştuk, ak kasko yaptı ama Iki seneyi geçti değişikliğe gitmiş olabileceklerini düşündüğümden çok ısrarlı olamadım, yanlış yönlendirmemek adına....1 puan
-
@, Büyük konuşmayayım ama Fransız arabalarına bir önceki C4 deneyimimden ötürü yaklaşmam artık. Soranlara da Fransızlardan uzak durmalarını tavsiye ediyorum. Belki de ben kıymetini bilemedim,bilmem...1 puan
-
ben kullanıyorum ve memnunum, performans da hic bir degişiklik olmuyor, litre olarak hic hesaplamadim ama şuan ortalamam 210 kuruş km de tek şikayetim durur vaziyette iken bazen silkeleme yapıyor motor (her zaman degil) bu da sanırsam bizim motorların lpg'ye tam uyumlu olmadıgındandır, Lpg de en önemlisi takan ustadır, işin ehlini bulursanız marka olarak pek fark etmez kanaatimce1 puan
-
Benim Aksigorta Kasko idi. Arka cam kırılmasında böyle bir sorun yaşadım ama servis dışında Mondeo camı olmayınca mecburen serviste takılmıştı eğer dışarıda cam bulunsaydı ve ben orjinal diye ısrar etsem sanırım muafiyet ödemek durumunda kalacaktım.1 puan
-
Can Alıcı soruyu Soralım araçta ön camda ısıtıcı var mı? Eğer varsa serviste orjinal cam harici takmayın takarken kenardaki çıtalarda Değişiyor aklınızda Kalsın ve serviste değişirseniz kaskonuzda muafiyet Gereği %20 dini ödersiniz.1 puan
-
@, ben demiştim. Jazz ve captur arasında kalan kişi iç mekan kalitesine zerrer önem vermiyor demektir. Otosan tüm avrupada satılan ford ecosportu makul fiyata burada da satsaydı şimdi ecosport alınmıştı1 puan
-
Bizde ki durum 4 tekeri ve direksiyonu olsun yeter. Şanslıyım. Yalnız dün akşam araba bozuldu diye yoldan aradı, 30km yi geçmiyor diye zar zor evin yakınına gelmiş, indim baktım hız limitleyiciyi açmış1 puan
-
Bahsettiğim üzere cc düğmemiz geldi ve Kastamonu,Tosya'da Bahadır ustayla işe koyulduk. Direksiyona düğmeyi monte ettik.Fakat soketleri nereye takacağımız konusunda sıkıntı yaşadık.Solda hava yastığının soketi var.Ortada kornanın bulunduğu 5 li soket var.Sağdaysa 2 li soket var ki airbag soketi gibi fakat kapağı çıkmıyor gibi gözüküyor.Sorun kornanın soketinin bulunduğu 5 li soketin 4 ve 5 nolu uçları kornaya gidiyor.1-2 ve 3 nolu pinler boş.CC fişlerini nereye takmalıyız? Bu arada gem modülüne de Muhammed Şentürk hocamın yardımıyla programladık ama çalışmadı.Biz şu anda 2 ve 3 nolu pinlere taktık.Yardımcı olabilecekvarsa sevinirim.1 puan
-
semt olarak öyle ama takım olarak fenerli; yükseleni beşiktaşlı, ne beşiktaşı çarşılı Yalnız fenerlilere çok küfrediyorlar kanıma dokunuyor. Yıllar önce Beşiktaş bizi eleyince 5. duble Kara Efe den sonra cmaxin camlarını tavanını sonuna kadar açıp CDye fenerbahçe marşlarını açıp BJKliler arasına dalmışlığım da var.1 puan
-
Tatil'de Mercedes C serisini inceledim. Buyrunuz. Aşağıdaki Video - İç mekan tuş vs seslerini - Gösterge panelini - Bagajını - Kapıları ve eşiğini içerir. Video (YouTube'u açamayanlar için mesajın en altında alternatif mevcuttur) YORUM: Aracın hafifletme çabası kapılarına ve bagajını etkilemiş durumda, oldukça hafifler. Bu sebeple videomuzda tokluk hissini anlamanız için bu yönde çalışma mevcut. İç mekanda kusur bulmak zor gözükse de bazı detaylara değinmek zorundayım; Aracın konsolu ve kapıları tamamen deri kaplı bazı yerleri hafif yumuşak bazı yerleri sert direk plastik üzerine kaplanmış yani aracın konsolu ve diğer yerlerinde DOLGUN etli malzeme yok. Rakibi 3 serisi, abisi E serisinden bu yönde farklı, kimine göre önemsiz gözüksede maaliyetten kaçınma olduğu aşikar. Kimileri beni eleştirebilir ama ben hala tuşlarını ve bazı detaylarını mercedes'e yani eski Mercedes'e yakıştıramıyorum. Ucuz havası var ama eskisine göre iyi His olarak ise hiçbir ucuz yanı yok bana göre sadece bu yöndeki eksiği çok bol kullanılan piano black kaplama oldu. Kapı üzerindeki metal parçalar özenle yerleştirilmemiş durumda. CLA gibi kimi işçilik sorunları mevcut. Boyut olarak kesinlikle ilerleme var, artık arkası geniş diyebileceğimiz vaziyette fakat 3.kişi için ayaklar sorun olabilir. Buarada torpido gözü tasarımı fail olarak adlandırılabilir vaziyette Dış Tasarım olarak araç kağıt ve pc üzerinden çok daha güzel duruyor. Abisi E serisi ile kıyaslayınca çok iyi olduğunu fark etmeniz mümkün.Diğeri adete kütük! gibi duruyor NOT: Bu görseldeki araç ALMANYA paketlidir. Üzerinde gerçek derili koltuklar var. Tr paketli değildir yani üzerinde CD çalar ve joystick arkasındaki dokunmatik panel bulunmamaktadır. Merak edenler için donanım paketlerini, teknik özelliğini ve fiyatlarını da en alt bölüme ekledim Fotoğraflar Çok hoş değil mi ? Deri Detay Kaplı olmasını isterdik sanırım ? Burası çok hoş olmuş. Üçüncü kişi için sorun olabilicek yeri anlamışsınızdır Fail torpido, içi kadife kaplı dışı yumuşak ama kullanımı ? tartışılır! Konsol arkası aydınlatmalı. BONUSLAR DailyMotion Link http://www.dailymotion.com/video/x1qtzdk_yeni-mercedes-c-serisi-c-class-inceleme-mal Donanım Paketleri ve C180 Teknik Verisi1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.