2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
28-07-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
...inanılmaz sarhoşum. Öyle sarhoşum ki yolun kenarındaki ilan panosuna tutunmuş ve derin düşüncelere dalmışım. - Yüzünün suyu hürmetine ... mesela bu takılmış kafama. Yüzünün suyu ne demek be abi? leğene su koyup traş oluyorsun, sonra birileri gelip leğendeki o köpüklü suya mı hörmet! ediyor? ...Sonra toparlıyorum kendimi... gece ayazı ve fena halde eve gitme ihtiyacı ağır basıyor. Yoksa orada, Londra'nın göbeğinde bir ilan panosuna (ışıklı) sarılmış olarak kalacak ve belki de hayatın anlamını bile çözeceğim. Toparlanıyor ve Underground'a (Londra Metro'su) gitmeye karar veriyorum. Metro beni eve götürür... götürür de Metro nerde ki? Yakınlarda bir yerde olmalı, öyle hatırlıyorum en azından ... ama nerede? Indiana Jones daha az ip ucu ile Kutsal Kase'yi bulmuş olsa da ben bir türlü Underground tabelasına ulaşamıyorum. Sokak, sokak bloğu araştırıyorum ama nafile. ...sonra bakıyorum bir Bobby geliyor ...komik şapkalı (silahsız) yaya devriye polisine Bobby diyorlar. Tutunduğum demir bahçe korkuluğunu bırakmadan ona el salladım. - Bana yardım edebilir misiniz? - Buyrun beyefendi... Adam ben boylarda, bıyıksız ... temiz yüzlü. - Söylemeye utanıyorum ama Metro'yu bulamıyorum. Fena halde sarhoşum da... Bobby kibarca gülümsedi, sonra da Underground'u tarif etti. - Aslında fazla uzakta değil ancak korkarım ters yöne doğru ilerliyorsunuz. Geriye dönün ve ikinci ışıklardan sağ'a sapın. Giriş 20 metre kadar sonra sağ tarafta. Teşekkür ettim ... Bobby yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu, kendi başıma gidebilir miydim? Yoksa bana eşlik etmeli miydi? ...Hayır dedim, teşekkürler. Kendim gidebilirim. Konsantrasyonumu toparladım, ayaklarıma bakıp hangisinin sağ ve hangisinin sol olduğunu bir kere daha kesinleştirdikten sonra sol - sağ diye içimden geçirerek ve mümkün olduğunca düzgün adımlar atmaya çalışarak polisin tarif ettiği yöne ilerledim. Metro girişi gerçekten de adamın dediği yerdeydi ... düşmemeye dikkat ederek (merdivenlerden yuvarlanmaya prensip olarak karşıyım) aşağı inip koridordan geçerek lobi'ye çıktım. Amacım belli Paddington'a gitmek için hangi perondan hangi metro'ya bineceğim. Başladım haritada ki kırmızı - yeşil - mavi vs. hatları takip etmeye ... len! Hiç bir metro oraya gitmiyor ki ... Alalalala??? Sonra başımı kaldırıp metro haritasının üzerindeki tabelaya bakıyorum, kocaman Paddington yazıyor...ehue. Zaten mahalledeymişim be Bozuntuya vermeyip toparlanıyor ve 00,30 metrosundan yeni inmişim havasında yol hizasına çıkıyorum. Kaldığım ev duraktan fazla uzak değil, yeniden ayaklarıma bakıp hangisinin sağ, hangisinin sol olduğuna bir kere daha "karar" verip başlıyorum yürümeye. Sonra... daha doğrusu evin kapısına geldiğimde bir düşünce beliriyor kafamda. "lan ben polis ile türkçe konuştum!" ...o an bu konu üzerinde daha fazla düşünce üretemeyecek kadar yorgun, sarhoş ve tükenmiş olduğum için yatıp uyuyorum. (ayakkabılarımı çıkardıktan sonra) ...ancak sabah ağız kuruluğu, susuzluk hissi ve baş ağrısı ile birlikte ayıldığım an o düşünce gene kafamda beliriyor. Muhteşem ingiLAZ kahvaltısı (reçelli çörek ve dandik çay) ile karnımı doyururken olasılıklar üşüşüyor kafama. - Türkçe konuştum, polis türk veya kıbrıs'lı idi ... sarhoş olduğumu görünce bozuntuya vermedi, bana türkçe yardım etti. - İngilizce konuştum, ama o kadar sarhoştum ki türkçe konuştuğumu sandım - polis falan yoktu, alkol zehirlenmesi nedeni ile halüsilasyon gördüm. Teoride üç olasılık aynı düzeyde geçerli. Londra polisinde Kıbrıslı (Güney ve Kuzey) ve hatta Türkiye göçmeni polisler var, hatta günümüz Londra Belediye başkanı bile Türk asıllı ... yani bu opsiyon epey mümkün. Aşırı alkol nedeni ile kafam bulanmış olabilir, polis ile ingilizce konuşmuş - anlaşmış ama sonradan (nedense) o konuşmanın türkçe yaşandığı türünden bir takıntı geliştirmem de mantık dahilinde, yani bu opsiyon da akla yatkın. Sonuncu seçenek derseniz ... bence en kuvvetli seçenek bu, hava ile ya da bir ağaç,direk vb. ile sohbet etmiş, ondan yön bilgisi almış ve zaten bildiğim, daha önce kullandığım metro istasyonuna halüsilasyonumun yönlendirmesi ile gitmiş olabilirim ... evet, bu seçenek te gayet mantıklı. ...anlayacağınız o vak'a benim için hala esrarını korumakta. ...5 puan
-
1400 km ortalama hız 63 km /h tüketim 7lt kilima hep açık. Yükleme 400 kg net yolcu bagaj.2 puan
-
Sonunda Gösterge Paneli Ve Navimex Multimedia Montajı Yaptırdım Gösterge paneli Ankara dan Çakır oto dan temin edilmiş ve yine şaşmazda bulunan Ford Clinic te ( yetkili servis) montaj yapılmıştır. taktırmak isteyenlere inceleme videosu http://www.youtube.com/watch?v=8VYUO9vDFK4 Araç göğsünün açılması Mikrofonun yerleştirilmesi için Aykut usta dikiz aynasının üstünün çok çirkin duracağını söyleyerek orijinal mikrofonun olduğu yere montaj yaptı ve gerçekten mümkemmel oldu. Montajda tamam Tv antenin montajı Gsm Anteni montajı Multimedia inceleme video su1 puan
-
İkincide de dörtlüler yanmıyorsa, çift kilitleme aktif olamıyor olmalı.1 puan
-
cevaplarınız için teşekkür ederim yakup bey herhangi bir sorun yok ama her iki şekildede 4 lü yakmıyor ama merakımı gidermiş oldum sağolun1 puan
-
hocam çok geçmiş olsun... ancak o aracın "pofff" ettiği andaki his nasıl? Feci dimi1 puan
-
dün gittim , maalesef araba hala gelmemiş , 2 haftaya gelir dediler, bu arada arabada sis farı varmış (köşe dönüş özelliği yokmuş).1 puan
-
1 puan
-
Aracıyla yolda kalanlar hep sorun çıktı derler. Sorun çıkmadan bakim yaptırmak her zaman en iyisidir.1 puan
-
Ortalama 3 yıl veya 45 bin km olur. Dilerseniz 100 bin'de değişin illa sorunu beklerseniz işimiz iş Sorun denilen şey çoğu zaman bakımsızlıktan kaynaklanır. Keyifli günler1 puan
-
Buyrun önce video geldi taze taze Şakadan! start günü ve servis alanından bazı kesitler Demekki neymiş bu spora ilgi duyanlar hızlı hb alabiliyormuş Servis alanı otoparkından iki adet SuperCar Start Historical Araçlar Atlama noktasına giderken... Ralli ve sonrası İlk günü iyi derece ile kapatan Yağız Avcı (pug), normal etapta yarış dışı kalınca iş Ford'a kaldı...Buyrunuz. Bu araç ise nam-ı değer ''0'' yani son kontrol aracı 1. Bostancı 2. Avcıoğlu Ümit Erdim Öğleden sonra - tekrar Bostancı Bu ablanın nasıl indiğine mutlaka video'dan bakın 3.lük konuk yarışçıda Ailecek! Yarış sonrası, araçlar ile değil zamanla yarışan Avcıoğlu1 puan
-
Merhaba arkadaşlar, Öncelikle teşekkür etmek isterim. Focus veya Cyclone sahibi değilim ancak bu konu çok işime yaradı ve ben konu sahibi arkadaşın dosyalarını baz alarak arayüze birkaç ekleme yaptım ve uygulamalar koydum. İlgilenen arkadaşlar aşağıdaki linkleri kullanabilirler. Dosyalar Nasıl yapıldığını izlemek için:1 puan
-
177.00 TL ye depoyu doldurdum, %80 otoyol (130-150 km/h) %20 şehir içi. Full bagaj. Sonuç bu. Günlük sayaç yani alttakini yakıt aldığımda sıfırlamıştım.1 puan
-
http://www.ankaraotodoseme.com/ Focus 1 için arayıp sorunuz. İlker Bey,ilgili ve bilgili bir insan... Hem de forum üyelerine 10% indirim yapıyor.1 puan
-
1 puan
-
Eee nerde kaldı o eski, sevimli espri anlayışlı olan üyeler, bir Admin olarak bunu beklerdim malum acil bir durum yok ortada. Bizim Admin veya yardım sever olarak yaptıklarımız ortada :) Gaza gelmeyin1 puan
-
Onu geçtik de, bu soruyu sormak için bilerek mi yaz ortasını beklediniz?1 puan
-
Geçmiş zaman ... arkadaşlar kapının önüne çağırdı. Yeni bir araba gelmiş, denemek istermiymiş? isterim tabi ... neden istemeyeyim ki? Çıktım kapının önüne, aHanda ... araba bu. MX5, siyah ... soft top. Aracın tavanı, ya da bir başka tabir ile en üst noktası pantalon kemerim hizasında ... mantıklı bir adam olsam yapmam gereken şey belli, teşekkür edip içeri girmek, masama oturup bi kave sipariş etmek. Ama ben mantığı ile öne çıkan bir adam değilim ki, kaşıntılıyım ... sıkıntılıyım eyvallah ama mantıklı? Aldım anahtarı, açtım kapıyı ... koltuğu geri çekeyim dedim, zaten gerideymiş. Ehue ... neyse önce kafayı ve omuzları sokarak bindim arabaya, sonra ani ve acaip estetik bir manevra ile (bkn.TIR'ın geri geri park etmesi) koltuğa oturdum ... tamam, gitmeye hazırım. Sonra çocuklar uyardı. - Abi sol bacağın dışarıda kaldı... Harbiden mi? ...hadi ya? Neyse komple sağ koltuğa yatıp sol bacağı da içeri çektim, arkadaşlar kapıyı dışarıdan kapattı ... sığdım arabaya (en azından teoride) ... kafam tavanda (kelimenin tam anlamı ile) yükseklik ayarı bulunmayan direksiyon kucağımda. Kısacası benim görüntü bu şekilde (temsilidir) Mx nasıl gidiyor? Gaz tepkisi nasıl? Yol hissi var mı? ...inanın aklımda değil. Test bir an önce bitsin, çıkayım şunun içinden havasındayım. ...kaza bela yaşamadan döndüm geldim tüKKan'a ... çocuklar açtı kapıyı, kuZu'dan inicem ... de ... LAN! ...inemiyorum ki? Abi sıkıştım arabanın içine... eklemlerim kitlenmiş resmen, çıkamıyorum dışarı. Dizimi az kıvırsam olacak da ... kıvıramıyorum ki, direksiyon kolonuna takılmış. İtfaiye çağırsalar, hidrolik ayırıcı ile açsalar ve sprial ile kesseler yeridir yani. Millet başladı t*ş*k geçmeye ... - sağ kapıdan girip tavanı açın, yukarıdan çekerek çıkartalım - sana çok yakıştı abi, sen takıl orda vs.vs. Allahtan omuzlarımı oynatabiliyorum, kafayı bir şekilde branda tavan mekanizmasının arasından kurtarıp dışarı çıkarttım, böylece olduğum yerde dönebildim, iki kişi koltuk altlarımdan çekti, ben de kollarımı kullandım ve ta-taaaa ... garip bir PoP! sesi ile (bkn.Şampanya şişesi açmak) bir de baktım ki özgürüm, aracın dışındayım. Eğilip toprağı (daha doğrusu) betonu öpmek içimden geçmedi değil, ama karizma'yı da çizmemek lazım tabi. Hemen atlayıp suratında gizlemeye çalışmadığı gülücük ile soru soran Mazda bölge müdürünü olgunca cevapladım. - Nasıl olmuş araba? Sevdin mi? - Frenlerin dozajlaması üzerinde çalışmak lazım tabi, direksiyon biraz hissiz ... motor da alt devirlerde baygın kalıyor, onun dışında fena değil, total değerlendirmede beş üzerinden iki veririm. (Bkn.İshal olmadım, içimden don değiştirmek geldi)1 puan
-
Güleceğine toparlamaya çalış bence.Abi arabayı güzel örneklemişsin bisikletle de.Bişey de işte.Bak bakıma gittiğinde sana sürpriz bir bomba patlatabilir.1 puan
-
temsili dememin nedeni ... tepesi açık / kel ayı resmi bulamamış olmamdan ibaret, yoksa boyutlama/scale olarak 1:1 olduğunun ben de farkındayım.1 puan
-
1 puan
-
Annemlerin evinde ilk haftayı bitirmişim, en az bir ay daha yatarım diye planlamış olmama rağmen ve yüksek sesle itiraf etmiyor olsam da hafiften daralmaya başlamışım. "O**racaksan bahçeye çık be olm!" ya da "Yemek yerken dirseklerini masaya dayama" türü söylemler nasıl söylesem? Bana hiç iyi gelmiyor. ...elim cebimde yaptığım yürüyüş'ten döndüğümde bir de ne göreyim? Simsar not bırakmış ... hemen aradım tabi. - Abi beni aramışsın, Kaan ben. - ...iş kazası var, Sohtorik'te...gidermisin? - sıfır mı? değiştirme mi? (sıfır : gemiye yeni kontrat ile çıkma, değiştirme : kaza geçiren elemanın ekibine katılma ve onlarla birlikte işi bırakmak demek.) - dokuz'a dört kalmış, yani değiştirme. (yani dokuz aylık kontrat'ın beş ay'ı gitmiş, geride dört ay kalmış) - uyar ... ücret? - şu kadar ... benim komisyon da ... malum (genelde simsar yapılan kontrat'tan %5 ile %7 arasında bir şey alır ... yani bu vak'a da diyelim ki 5,000dolar maaş alacağım, dört ayda ne yapar? 20,000 USD ... yani simsar benden en az 1,000USd kesecek ... ne güzel iş? öyle değil mi?) - tamam...ne zaman gideceğim? - acentayı arayacağım, sen bilmem kim bey'i gör ... o halleder işini (simsar'ın acentada çalışan bilmem kim bey'e sakal atacağını, bu işlerin hürmet! gösterilerek halledildiğini size söylemiş miydim?) - taam kapattım telefonu, pasaportu alıp kıç cebime soktum, gemi adamı cüzdanını da ... anneme bai-bai dedim ... pıRRR (bkn.yola çıkışı apartmanın önünde epey gürültülü bir 0**ruk ile kutlama) ...gittim acentaya, eleman zaten beni bekliyor. gemici cüzdanımı ve pasaportumu aldı, kaydetti...kopya çıkardı falan - filan, kontrat imzalattı, sonra bir şoför çağırdı ve dedi ki. - bunu hava limanına götürün bu? ... dallamaya bak ya! ...neyse ... küfretmedim tabi. Enspektör'e kazıtıp sonra kara liste olmanın alemi yok diye düşündüm. Aldım evrakları, bana uzattığı harcırah parasını cebe attım. Baktım Üç aşamalı bilet düzenlenmiş.... İstanbul - Heatrow , Heatrow - JFK ve JFK - Tocumen (Panama) ... üçü 'de "mail order" denen cinsten, yani yapmam gereken desk'e gidip voucher'i göstermek ve bileti almak. Şoför yolda biraz gevezelik eder gibi oldu ama benim kafa "bu!" söylemine takılmış ya, pek keyfim yok. Adam baktı ki benden pas gelmiyor, o da kapattı çeneyi. Yeşilköy'de sorun çıkmadı, zaten yanımda bagaj yok (el çantası bile) geçip oturdum uçağa .... bekle - bekle - bekle - bekle .. ulan? Yaklaşık bir saat sonra anons yaptılar, kalkış öncesi kontrollerde bir sıkıntı tespit edildi, kaldırın kıçınızı da salona geri dönün dediler (aslında tam olarak öyle demediler ama siz anladınız işte...) ...acenta'yı aradım ben de - bilmemne bey'i istiyorum. - bağlıyorum, bekleyin. - alo? - usta ben kaan, benim uçak yalan oldu. ne zaman kalkar bilmiyorum, bağlantıyı kaçırabilirim, haberin olsun. - uçuş numaranı söylesene bana - falan - filan - taaam, yarim saat sonra ara beni - taam. yarım saat sonra aradım, ne olur ne olmaz çapraz rezervasyon yaptırmış bana ... BA kendi hatasından dolayı aktarmayı kaçırma ihtimalimi fark edince yokuş yapmamış, yani benim uçak daha fazla gecikiyor olsa da bana ilk uçakta yer ayırtacaklar. - gemiyi sıraya sokuyorum, oyalanma ... tamam mı? - taam Gemiyi sıraya sokmak şu anlama geliyor, Panama kanal girişinde açıkta demirleyen gemiler önce kanal yönetimine geçiş bedelini öder (en az 30,000 ... en fazla 500,000 dolar) ve bir sıra numarası alır. Sıra size geldiğinde ayrıca pilot'a para öder ve geçişi başlatırsınız ... eğer bir nedenden dolayı (mesela eksik makinist ... deniz kurallarına göre eksik zabitan ile sefere çıkılamaz) sıranızı geçirirseniz ... puFFF ... paranız yanar, yeniden para öder ve sıranın sonuna geri dönersiniz (kaybedilen zaman + para) BA neden sonra bizi uçağa geri çağırdı, doluştuk tabi ... haldır-huldur uçutuk, dandik kabin servisine söylendik ve paldır - küldür Heatrow'a indik. Ben transit'e geçtim ... millet gümrük'e yöneldi ... desk'ten biletimi aldım, 3 saat sonra kapı açılacak ve dört saat sonra da JFK'ye uçuş başlayacak. ...peHHH Geçtim bir köşeye, salon zaten ağzına kadar dolu. Saksıların arasına kıvrıldım ... hoRRR biraz uyudum. ...rüyamda tamtamlar çalıyor, balta girmemiş bir ormanda o garip seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum ... Uyandım tabi ... gerindim, etrafıma falan bakındım ... sonra gözüm saate takıldı. ...hASSSSSSSS ...uçağı beklerken uykuya daldım ya, o arada uçak gelmiş, milleti doldurmuş ve bensiz gitmiş (bkn.BA için boşuna i**e demiyorlar) ...hay bin kunduz be! ...gidip telefonların yerini sordum, elimdeki üç beş dolarla bir uluslar arası telefon kartı aldım ve İstanbul'u aradım. - Bilmemkim bey lütfen. Telefona bakan Bekçi abi demez mi - Beyim onlar iki saat sonra gelcek, sen sonra gene ara. ....dıııt, dıt-dıt-dıt Hay ******** !!! ...yapacak bir şey yok, bekledim tabi. 2 - 2,5 saat sonra gene aradım. - Bilmemkim bey lütfen! - Kim aradı diyelim? - Çarkçı Kaan - Bağlıyorum Efendim - ... buyur çarkçım, vardın mı Amerika'ya? - yooo! - ...................................................................................................................................................niye kine? - uyudum, uçağı kaçırmışım... - yalan.. - cık, diil ... öyle saksı gibi dikiliyorum Heatrow'da - şaka mısın lan sen? - enspektörüm, olur böyle şeyler ... bozma ağzını, bana da kayış attırma. Çeker giderim, o gemiyi de senin bi tarafına sokarlar. - ..................................................................................................................................................fesüphanallah, yarım saat sonra ara beni. Geçtim bar'a, bi bira içtiim (Bkn.Bira ile Ale arasında hala karar verememiş olmak) sora yeniden aradım elemanı. Santral ve hoşbeş sonrası eleman öksürdü. - sana başka bilet ayarladık, hesap tutarsa JFK aktarmasını kaçırmazsın ... desk'e uğra, ismini yazdırdık. - eyvallah Dediklerini yaptım, help desk'e uğradım. Pasaportumu gösterdim, hemen biri beni Golf arabasına attı. Başladı gitmeye, git - git bitmez. Arada aklımdan geçiriyorum ...yoksa enspektör beni New York'a golf arabası ile mi yolluyor? Sonra eleman durdu, yeniden kimlik gösterdim, biletimi aldım, bekletmeden hemen körüğe geçtik, uçağa göz ucu baktım "hadi be?" dedim ama içine girene kadar emin olamadım tabi. ...düz bir koridor düşünün ... sağ ve sol tarafta geniş, deri koltuklar var. iki koltuk sağda ve iki koltuk solda. Yani kabin daracık ... ama uzun. Geçtim, yerime yerleştim ve yüzümdeki sırıtmayı engellemeye, sanki daha önce bin kere Concorde'a binmişim, hatta bakkala ekmek almaya bile Concord ile gidermişim gibi bir ifade takındım. 4-5 saat önce kalkan BA uçağı saatte 800 - 850 yapıyor, Concorde ise 2,100+ ... Atlantik'in diğer yakasına varmadan bizim uçak BA'ya fark atmıştı bile. Helikopter ile kent merkezine beleş ulaşım vardı (Raincheck yapabilir miyiz? ...dedim ... x***r dediler, olmazmış öyle bir şey) bana da bar'a tüneyip beni bırakıp giden dümbelek BA uçağını karşılamak kalmıştı. Bir ara (sırf gırgırına) enspektörü arayıp JFK'de uçağı kaçırdım (gene) diyeyim mi??? diye aklımdan geçirdim (kesin inme inerdi bu defa) ama yapmadım ... iyi aile çocuğu olmak işte böyle bir şey. :)1 puan
-
Ford bizi Mondeo'nun (şu anda ki eski kasa) testleri için Sardunya'ya götürmüş. Aradan bazıları çıkıp "Bizim bayileri oraya götürmeyin, bunlar bildiğiniz gibi insanlar değil ... kaçarlar, toparlayamazsınız" demiş ise kimse onları dinlememiş (...ki aynen öyle oldu, biz de testlerin ikinci günü akşamı uykumuz geldi diye kaçıp Prag'a topuklamıştık.) ...iyi ki de dinlememiş. ... arabalar ile yol testi yapıyoruz, Sardunya bol virajlı (bir yanı dağ, bir yanı uçurum) yollara sahip ...yol notlarını alıp çıkıyor (her arabada üç kişi) bir sonraki durak/dinlenme/yemek alanında grupla buluşuyoruz. ilk gün böyle geçti, halka açık yollarda zevkli, güzel manzaralı bol-bol araç sürüşü. Sonra ikinci gün başladı... Liman sahasının bir kısmı kapatılıp pist'e dönüştürülmüş ve bu trfiğe kapalı alanda bizden araçları "zorlamamız" istendi. İstasyonlar halinde çalışıyoruz, 4 veya 5 kişinin yanına bir Ford Turing pilotu veriyorlar, onlar bize neyi nasıl yapmamız gerektiğini gösteriyor ve sonra da onları taklit etmemiz bekleniyor. Günün sonunda bu istasyon çalışmasından en iyi not alan üç kişi ayrıca ödül kazanacağı için herkes dikkatli, kasıyor. Öğle yemeği molası dışında ara vermeden çalışıyoruz, yoruluyoruz (biraz) ama ortam çok eğlenceli, bu nedenle millet mızmızlanmıyor. Böyle bir ortamda sıra TIR sollamaya geldi ... kukalar, lastikler ve taşınabilir bariyerler ile bir istasyon kurmuşlar ... rota şöyle ... ...alt kısımda marş'a basıyor ve (kırmızı ok yönünde) ilerliyorsun. Sollama noktasına geldiğinde (ilk yatay mavi çizgi) maksimum hız 50km/h ... bunun üzerindeysen (kocaman bir skorbord koymuşlar kenara hızını görüyorsun) kırmızı ışık yakıp seni geri gönderiyorlar. Mavi çizgiyi aşınca gazlamak serbest, senin gidiş-geliş yolda TIR solladığın farz ediliyor ... sollamayı kaç saniyede bitireceğin ise istasyonda başarı sağlamak için gerekli kriter. İşaretli noktada sollamayı bitiriyor, ani sağ ile şeridine dönüyor ve ikinci mavi çizgiden, yani zamanlayıcıyı durduran hattan geçiyorsun. Aslında basit , ben bile ilk anlattıklarında anlamıştım (o kadar basit yani) ...biz başladık tabi. Süreler de beraberinde geliyor ... her sürücünün toplam 2 hakkı var ve daha iyi olan zaman listeleniyor. Gazlıyor, koşarak geri geliyor ve yeniden arabaya binmek için bekliyorsun ... orada en az 7 - 8 kişilik bir grup var ve bu bekleyenler o biçim tezahürat yapıp, birbirini gaza getiriyor. Bizden önce İspanyollar bu istasyondan geçmiş, onların sürelerini sorduk "11-12 saniye gibi" cevabını aldık, demek ki bu sürenin altına inmemiz lazım. ...ilk deneme ... kötü kalktım ama onun bir önemi yok, 50km/h geçişinde iyiyim (tam tamına 50) sonra bastım pedala, elimden gelse taban halısını delicem, sollama bitiminde ya Allah diyerek frensiz şerit geçişi yaptım (vites düşürüp kompresyonla kasarak) araç biraz kafa salladı ama topladı. Yeniden gazladım ve 11.7 saniye. ..pıFFF İndim arabadan, memnun değilim tabi ... daha iyi yapabilirdim diye söyleniyorum kendi kendime. Yürüyerek geçtim kuyruğun sonuna, iki önümde bir kız var. 165 falan, at kuyruklu, sarışın ... bizden mi? Değil ... neyse ... salla ... kuyruğa kaynak yapmış dedim. Milleti seyrediyor ve sıram gelsin diye bekliyorum. Sıra kıza geldi, bindi arabaya. Emniyet kemerini taktı ... bastı, sola çıktı, gazladı, sağa geçti ve bitirdi. - 9.7 ....buyur?!? yemin et?!? harbiden mi?!? kuyrukta ki maço herifler bir anda sus-pus ... bizden sadece tıSSSSSS sesi geliyor. Sıra gene bana geldi, kız hem moralimi bozmuş, hem de gazlamış beni. Sola nasıl çıktığına ve sağa nasıl geçtiğine bakmışım ama. Sert manevra yerine aracı hafifçe yönlendirip akmaya bırakmış. ...aynısını yaptım. Ani manevra yerine aracın kinetik enerjisini korumaya özen gösterdim ve sollamanın son kısmında ayağımı hafifçe gazdan çekip vites falan düşürmeden, futbol tabiri ile "şık bir bel hareketi" çekerek istasyonu bitirdim. - 10.9 ...bu iyiydi işte dedim kendi kendime hafiften yengeç gibi yürüyorum geri dönerken (bkn.tieyyyttt dağıtırım leyn) baktım kız yanımdan geçiyor. Dönüp led ekrana baktım. - 9.5 haSSSSS....off yaaa!! Soradan öğrendik ki o kız Avusturya Turing Car yarış takımının üyesiymiş, profesyonel şoförmüş ... iyi de o kadar da fark yenmez ki be kardeşim. ...anlayacağınız test'leri terk edip Prag'a kaçtıysam (o akşam) bunun bir nedeni var (bkn.yersen)1 puan
-
1 puan
-
Geçmiş zaman, okulu bitirmişim ve burs anlaşmamın gereği Cadillac’da çalışıyorum. Çalıştığım yer o zamanlar GM’in kendisine ait olan ve genelde fabrika işi modifiye işi yapan “alt marka” NorthStar’a ait. NorthStar işe motor serisi olarak başlamışsa da kullanıcılardan gelen talep doğrultusunda ufak dokunuşlar yapmaya başlamış … daha alçak ve sert süspansiyonlar, ne bileyim elektrikli sofa koltuklar veya all leather kaplama vs.vs …her neyse, parasızım (hala) okul yeni bitmiş ve saatte 8,5 dolara çalışmaktan avurtlarım çökmüş. Gece mesaisine geçersen sana 11.5 veririz ve haftada en az 50 saati garanti ederiz demişler ki bu benim için obareyyyy!!! Çekilecek bir durum. Ama konu ile ilgili olarak şirketin, daha doğrusu sendikanın avukatı ile görüşmem ve onların bana olur vermesi lazım. Randevu aldım adamdan, sendika olur verirse akşamları “tam mesai” yapmaya başlayacağım … bu yemek yiyebilmek için geceleri nöbetçi pizzacıda çalışmaktan çok daha iyi bir opsiyon, kaçırmamam lazım. Sabah kalktım, giyindim, traş oldum, okul belgelerimi ve NorthStar’ın mektubunu yanıma aldım, işe gidiş saati geçsin diye evde bekledim sonra da atladım arabaya. Sendika’nın avukatı Manhattan’da, normalde oraya araba ile gitmem ama adam bana yolladığı randevu kabul notuna bir de “bedava” park fişi eklemiş (standart uygulama) yani adam benim araba sahibi, kelli felli biri olduğum kanısına kapılmış (nedense?) Arabam var tabi (daha önce de bahsetmiştim) ama o araba ki (okula başladığımda almıştım) efsanevi derecede kötü … hatta “dandik” kelimesinin cisimlenmiş hali gibi bir şey. Kafasına göre çalışır veya çalışmaz, acaip kötü bir şanzıman ve bir o kadar da verimsiz motora sahip. Bu özellikleri barındıran başka araçlar yok mu? Var tabi … ama benim arabam aynı zamanda da –tipsiz- Size şöyle anlatayım, o zamanlar bir sevgilim var ve kız orta diklikte bir yokuşun orta kısmında oturuyor. Buraya kadar iyi, kızı alıp dışarı çıkacağız diyelim … NAH! Çıkarız, çünkü benim arabam kızın yokuşunu tırmanamıyor. Çare yok mu? …var … şöyle. Sokağın başına geliyorum, yokuşu geri viteste tırmanıyorum. (malum geri en kuvvetli vitestir) … kızı alıyorum, salıyorum yokuş aşağı. Akşam eve mi bırakacağım? Gene aynı şey … yokuşun başına geç, tak geri vitese. …Araba bu! http://pl.wikipedia....e_brown_ext.JPG AMG Pacer… hamam böceğinin otomotiv sanayindeki kuzeni. Hamam böceği kadar sevimsiz, bir o kadar da yararsız. (işin komik yanı şimdilerde klasik olarak kabul edilmeye başlandı) tabi bu resimdeki araba ile benimkinin kondisyon açısından en ufak bir alakası yok ... bu kuZu cillop gibi, benim ise ... nasıl desem? Daha mütevazi! durumdaydı (epey...epey daha mütevazi) Her neyse .. konumuza dönelim. Atladım arabaya … bu arada belirteyim arabam “kusmuk” rengindeydi … çıktım 139’a, amacım Holland tüneline kadar ufaktan ve de sağdan akmak, sonra da tünel bağlantısı ile Manhattan’a geçmek. Pacer ile ilgili söyleyebileceğim en iyi şey o araba ile kimsenin hız cezası yiyemeyeceği … araba 30 – 32 mil/h’den hızlı gidemediği için sıkıntı yapmanıza, kilometre saatine bakmanıza gerek yok. Otoyol’a çıkınca sağ şeride geçiyorsunuz, gaz pedalına sonuna kadar basıp yanınızdan geçen 18 tekerleklilerin size ettiği küfürleri (şeridi tıkadığınız için) duymamak adına teybin sesini açıyorsunuz (o teyp ki arabadan daha fazla edere sahipti) Neyse, …. Holland tüneline geldim, gişelerden geçtim ve tünele girdim … tünelin ucu Manhattan …. …ama o kadar, tünelin ortasına varmadan benim araba öhö – ıhı – pıhh – ohşşş dedi, ardından kelime-i şahadet’e benzer bir ses çıkardı ve geride bıraktığı (yaklaşık 300,000km’den sonra) yolları hızla gözünün önünden geçirip araba cennetini boyladı. Lan! Tünelde trafik var, sağ şeritteyim ama anında arkamda kuyruk oluştu. Millet kazıtıyor (haklı olarak) ama kaputu açıp baktım ki … auuuuwww … blok resmen yarılmış. (bkn.sıçtık) Döndüm arabaya tabi … çok geçmeden baktım NYPD arkamda. Bir bauww çekti, camı açıp ellerimi dışarı çıkardım (o zamanlar da kıllandıklarını mermi manyağı yapıyorlardı) herif duruma baktı. Bana baktı, arabaya baktı ve havladı. - Vitesi boşa at Dediğini yaptım ve horŞŞŞ … arabamı mahmuzladı. Polis aracının önündeki takviyeli mahmuzlar ile bir yüklendi, başladı benim hamamböceği resmen uçmaya. Herif beni (ve Pacer’i) tünel çıkışındaki cebe kadar itti … arabadan indi ve başladı ceza yazmaya. Trafiği engellemek, başkalarını tehlikeye atmak, yetersiz araç ile seyir vs.vs. adam ağzımı açtırmıyor. Makbuzu kesiyor, imzalatıyor, yenisini yazıyor. Lan! Polis 5 dakikada 600+ dolarlık ceza yazdı bana be. - Ya egzost gazından zehirlendim galiba, bari ambulans çağır … çekici çağır dedim. Santim sallamadı lavuk, çekti gitti. İndim arabadan (harbiden zehirlenmişim) biraz kustum çimenliğe, sonra bir telefon bulup önce çekiciye, sonra da sendika’yı aradım. Biraz gecikeceğim dedim avukata, adam doğal olarak sordu .. niye diye. Kabaca anlattım. - Bırak arabanı, atla bir taksiye gel … temizlenme, olduğun gibi gel. ..aha! Dediğini yaptım, beni kir ve kusmuk içinde alan bir taksiye binip sendika’ya gittim. Avukat ana holde karşıladı. Hemen bir iskemleye oturtup resimlerimi çektiler, ceza makbuzlarını aldılar ve sendikanın yeminli avukatı önünde (bir çeşit noterlik kurumu) ifademi aldılar. Ambulans ve çekici istediğimi özellikle belirttim (ifademde) ardından hastaneye gittik. Orada kan tahlili, oksijen verildi vs.vs. raporumu aldılar ve “şimdi git,biz seni ararız” dediler. …akşam vardiyası? Diye soracak oldum … sorun değilmiş, hallederlermiş. Bir başka taksiye (hastanede biraz temizlenmiş olduğum için bu defa fazla kasmadan) atladım .. hurdacıya gittim. ATM’den para çekip üzerine 75 dolar ödeyerek Pacer’i hurdaya çıkarttırdım (ve hurda belgesini aldım) sonra da trenle eve döndüm. Cepte cidden para kalmamış, Manhattan macerası beni resmen sıfır’a düşürmüş … başım dönüyor, hala midem bulanıyor ve leş gibiyim. Yattım uyudum. Birkaç gün sonra sendika’dan onay geldi, akşam mesaisine geçtim. Efendi gibi 17.00’da iş başı yapıyor ve gece yarısına kadar çalışıyorum. (böylece artık gündüzleri de ayrıca limanda kaçak olarak çalışabiliyor,eve para getirebiliyordum) Yani halimden görece mutluyum, burs karşılığı mecburi hizmetim bitsin diye bekliyorum. Sonra avukatlar aradı … postaya bir çek vermişler. Benim adıma başvuru yapıp belediye’den tazminat istemişler ve daha ileri gitmeden ön duruşmada anlaşma sağlanmış. Kendi komisyonları ve mahkeme masrafları düştükten sonra payıma düşeni de bana yollamışlar. Çek yolladılar da … kaç para ki o be? …sonra çek geldi. Auwww …. 22.000USD … Auwwww ve de auwwww. Yakınlarda bir yerde olsam o polisi öpecem, o derece yani J …peki Kaan o para ile ne yaptın? Ne yapıcam abi? Gidip araba aldım … hem de Lincoln TownCar (Cadillac’ta çalışırken…muHAHAHA)1 puan
-
Ben Galata’da büyüdüm, ailem nesillerdir “Üzerine kulenin gölgesinin düşmediği” yerde oturmadı .. nesillerdir derken, cidden nesillerden bahsediyorum. Ya da tam olarak söylemek gerekirse +800 yıl önce İstanbul’a geldiklerinden beri… Büyük dedemin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesi bu gün Milano olarak bilinen şehir devlet’in sınırlarında yaşıyormuş. Fakir insanlarmış dedelerim (kısaca dedelerim diyorum … siz anlayın işte) o zamanlar lonca’lar ticaret’e hükmettiği ve bizimkilerde de lonca’ya katılacak para olmadığı için seyyar ayakkabı tamirciliği yaparlarmış. O çağlarda seyyar tamircilik zor zanaatmış … ayak bileklerine kadar gelen uzun deri önlükler giyer, çarşı – pazarda dolaşırlarmış. Biri ayakkabısını , çarık ya da çizmesini tamir ettirmek mi istiyor? Hemen yere çöker ve yanlarında dolaştırdıkları tabureyi (..ki bunun alt kısmında alet – edevatlarını taşırlarmış) yere koyar … Müşteriyi tabureye oturtup müşterinin ayaklarını da kucaklarına koyarlarmış. O zamanlar aile ismi olarak “cuir”i kullanırlarmış (kösele/ayakkabı derisi demek) … anlayacağınız durumları sokak köpeklerinden azıcık halliceymiş. Sonra bir şey olmuş. 1198’de tahta çıkan yeni Papa (…ki bu Papa kendine Innocentius = Masum ismini almış ..peHHH) Haçlı seferleri düzenlemeye karar vermiş. Tahta yeni çıktı ya, dosta – düşmana Hristiyan dünyasının efendisi kim? Batı’da raconu kim keser? Bunu göstermek istemiş (bildiğiniz i**e işte…) Kafirlerin (…Serazenler,yani Müslümanlar) elindeki kutsal toprakları (Kudüs ve çevresi) ele geçirmekmiş i**e papa’nın dileği. …tabi ki dilemek başka şey, dileğin gerçekleşmesi ise bambaşka! Hristiyan kralları Papa’ya pek yüz vermemiş. Hazineleri boşmuş, daha önceki seferlerin –kötü- sonuçları- hala hafızalardaymış ve de ismi –Masum- olsa da yeni Papa’nın fazla ateşli!! Olduğunu düşünüyorlarmış. Onu sallamamışlar! …ee? Papa ne yapacak? Adam Haçlı Seferi ilan etmiş bir kere, … “Ehue! Pardon! Pardon! … başka zaman yaparız artık!” diyip karizma’yı çizecek hali yok ki! Düşünmüş taşınmış ve sonra da çözümü bulmuş … demiş ki… - Sıradan halkı haçlı ordusuna katılmaya çağıracağız, haçlı ordusuna katılan herkese bir af belgesi vereceğiz ve sefer sırasında ölen herkese de cennet’e serbest giriş vaat edeceğiz. - Yerler mi? - Yerler … …yemişler de (bizim dedeler dahil) Endüljans denen belgeleri üretmişler … buna göre belgeyi taşıyan kişi Hristiyan topraklarını terk ettiği andan itibaren ne günah işlerse işlesin (hiçbir kısıtlama olmaksızın) peşin olarak affedilecek ve sefer sırasında ölür ise cennetten deniz manzaralı (tamam bu kısmını attım) arsa kapatacakmış. …beHHH Bizimkiler papazların anlattığı (Bkn.yalan pazarlama) yağ, bal ve süt ülkesine gidip taşıyabilecekleri kadar servet sahibi olmak için orduya katılmışlar. İsimlerini yazdırıp af belgelerini almışlar ve 1203 yılının sonunda ordu ile birlikte yola çıkmışlar. İki kardeş (içlerinden birisi bizim dede … ama hangisi? …onu bilmiyoruz) neredeyse silahsızmış, öyle filmlerdeki gibi zırh – kalkan falan yokmuş ellerinde. Birisi bildiğin odun taşıyormuş, diğerinde ise paslı bir satır varmış, o kadar. Odun ve satır ile Selahattin Eyyübi’nin ordusuna karşı sefere çıkmak hem de bunu yaya olarak yapmak … beHHH Ordu ilerlerken kentlerden ona katılım sağlanıyormuş. Her kent deli , dilenci, serseri ve hapishanelerde yatan başı bozuk takımını Haçlı Ordusuna teslim ediyor (Papa’lık emri gereği) az miktarda da askeri (mümkün olduğu kadar az) bu güruh’a katıyormuş. Ordu arada saçmalamış (balkanlarda slav asıllı insanlara saldırmışlar, kent ve köyleri yağmalamışlar) ve 1204 senesinde İstanbul’a … eski adı ile Konstantinopolis’e varmışlar. Dediklerine göre şehri ilk gördüklerinde hemen herkes yere kapanıp ağlamaya başlamış, şehir öyle güzel ve öylesine zenginmiş ki ordu’da bulunan hiç kimse daha önce o kadar güzel bir şehri ne görmüş, ne de hayal etmiş. Bizans’lılar ayrı mezhepten olsalar da bu yeni orduyu karşılamış, doyurmuş, tedavi etmiş. Haçlıların bi b*k yiyemeyeceklerini biliyor olsalar da doğu’ya doğru ilerlerken o yönden baskı yapan Serazen güçlerine hasar verirler, hepsi geberir gider ama en azından biz de birkaç yıl rahat ederiz diyorlarmış. Bilmedikleri şey ise Haçlıların “ganimet burada hacı, ne gerek var taa Kudüs’e kadar gitmeye” dedikleriymiş … gerçekten şehir fazlası ile iştah açıcıymış ve her şey olup bitene kadar Bizanslılar i**e papa’nın toparladığı it sürüsünün esas amacını anlamamış. Böylece Haçlılar Konstantinopolis’e saldırmış … önce başarılı olamamışlar, sonrasında da (kendilerinin bile pek inanamadığı şekilde) surları aşmışlar. Yağma ve katliam başlamış … çalabilecekleri her şeyi çalmış, gözlerine kestirdiklerini de katletmişler. Boğazlananlar arasında Bizans imparatoru ve ailesi de varmış … hemen bir konsül kurmuşlar, aralarından bir tanesini İmparator seçmişler ve de şehre yerleşmişler. Benim dede’de (daha doğrusu dedeler) savaştan sağ çıkmayı başarmış. Yağma işinde de başarılıymışlar. Ceneviz’li bir taciri boğazlayıp onun deri depolarına ve evine konmuşlar. Ortalık biraz sakinleşince de kent surlarının dışındaki Ceneviz kolonisine (bu günkü Galata) taşınmışlar ve orada deri ticaretine başlamışlar. İki kardeşten biri Galata’da mallara ve eve bakmak için kalırken diğer kardeş gemi ile (parayı buldu ya, iki dakikada g*t* kalkmış) ailenin geri kalanını getirmek için Milano’ya dönmüş ve gebermeden geri gelmeyi, gelirken de çocuk ve kadınları Konstantinopolis’e ulaştırmayı başarmış. (Anlayacağınız benim dedeler temelde serseri olsalar da becerikli serserilermiş) …işte o gündür bu gündür benim ailem Galata’da yaşamış. Bizanslılar 1260’lı yıllarda kenti Latinlerden geri alıp bu defa kentte kalan Latinleri boğazlarken de Galata’da kalıp manzarayı seyretmişler, onlardan sonra gelen ordular şehri kuşatırken de. Fatih’in gemileri karadan taşınırken Osmanlı’ya don yağı, temiz su … hatta urgan ve ip çekmek için deri parçaları sattıkları bile söylenir (…tabi işin bu kısmı rivayet) Anlayacağınız “maceracılık” bizim Büyük dedenin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesinden kalma … bir çeşit aile mirası... Meraklısına referanslar. http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC_Ha%C3%A7l%C4%B1_Seferi http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Innocentius http://tr.wikipedia.org/wiki/End%C3%BCljans http://tr.wikipedia.org/wiki/Latin_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu - aha! Af Belgesi Böyle Bir Şey İşte!-1 puan
-
1 puan
-
1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.