Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

31-07-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Reklam Böyle Yapılır : Bırakın çocuklarınız Üniversite paralarını kendileri ödesin ... SHELBY GT350R
    7 puan
  2. Baştan yazayım, bu başlıkta basit ve sihirli etki gösteren kolay bir uygulama ile motor gücünün arttığından falan bahsetmeyeceğim. Daha önce değişik başlıklarda ele aldığımız Superchips, Sprintbooster ve KN 57S-4000 hava filtresi uygulaması ile ilgili deneyimlerimi paylaşacağım. İlgili başlıklar: Şimdi gelelim konuya: 1.6 Ecoboost sahipleri genelde aracı seçerken öncelikle performans beklentisi ile tercihlerini yapıyorlar demek yanlış olmaz. Gelin görün ki bu motorun kullanıldığı Kuga, Mondeo, C-Max ve Focus modellerinin hiçbirinde çarpıcı bir performans oluşmuyor. Rakipler 150 PS ile benzer performansı elde edebiliyorlar ve sanki EB beygirleri yarış atından çok sütçü beygiri havasında koşuyorlar. Focus'ta iyi ivmelenme değerlerini fabrika verisi olarak duyurmuş olsalar da bunu gerçek hayatta yaşamak belki bir iki istisna dışında hemen hemen hiç mümkün olmadı. Hatta aracı ilk kullananlar acaba yanlışlıkla 125 PS modeli mi test ediyoruz bile demişlerdi. Diğer bir söylenti de 150 PS olan motorların geldiği ama 182 PS diye satıldığı yönünde idi, tabii aslı yok ama hissiyat böyle işte. Bu motorun göreceli verimli olduğu tek model ise Fiesta ST, ama o da memlekette yok. Ben de 2011 Ekim'inden beri 1.6 EB HB kullanıyorum, aslında pek de severek kullanıyorum ama itiraf etmem gerek ki motor zaman zaman benim yaşıma uygun tonton amca tadında gelebiliyor. Beklenti mi yüksek, belki... Ne yapılabilirleri araştırmış olmama rağmen tembellikten pek bir uğraşa girmemiştim. Ama zaman içerisinde yapılması gerekenleri ittire kaktıra da yaptım sonunda. İlk aşamada bir arkadaşın zoruyla o zaman için hesaplı sayılabilecek bir fiyata Sprintbooster almış ve takmıştım. Yukarıdaki bağlantıda o zaman yazdıklarım bugün de hala geçerli, aynen alıntılıyorum: "Sonuçta siz 2 cm bastığınızda 4 cm basılmış gibi voltaj üretilmesine ve motorun bu nedenle beklediğinizden fazla tepki vermesine neden oluyor. Ve evet dikkatli okuyanlar bunun bir aldatmaca olduğunu hemen kavramışlardır. Yani bu aleti takana kadar az basacağına çok bas olsun bitsin. Pratik düşüncede öyle, gel gelelim kullanmaya başladığınızda fark ediyorsunuz ki gazı tam köklemeden hızlı ivmelenmek istediğiniz takdirde istenilen oranda güçlü ivmelenmeyi sağlamak için biraz çekingen basılıyor, yetmedi biraz daha derken süre uzuyor, halbuki Spintbooster devredeyken dokunduğunda fırlıyor. Bu bağlamda gaz pedalı hızlandırıcısı tabiri yanlış değil, çünkü aynı akımı üretmek için gaz pedalında yarı yarıya basıyorsunuz ve vakit kazanıyorsunuz. Teoride buna dudak bükmek ya da omuz sallamak olası ise de pratikte özellikle ara hızlanmalarda ve sollamalarda bu müthiş etkili oluyor. Ve aracı kullanan kişi gerçekten 180 BG varmış gibi "hissediyor"! 0-100 değerini etkiler mi? Etkiliyorsa bile önemsiz bir ölçüm düzeyinde olur.Ama trafikteki kıvraklığa hissedilir bir katkısı var olumlu yönde.Sonuçta gücünüz artmıyor, ama gücü kullanma şekliniz değişiyor. Şehir içinde 1.kademe, yani yeşil mod son derece yeterli, şehir dışında kırmızı mod şahlandırıyor. Peki yakıt tüketimi? Bu aletin tüketim üzerinde doğrudan etkisi yok." İkinci aşamada duyarlı bir arkadaşın hediyesi olarak elime ulaşan KN 57s-4000 hava filtre setini taktım. Sanırım bayram arifesi idi, demek ki iki hafta falan olmuş. Set filtre kutusu kapağı ve filtre elemanından oluşuyor. Kapak normal kutu kapağının yerine tam oturuyor ve kolaylıkla değişiyor. İki farkı var, birincisi daha tatlı bir bombe ile filtre etrafında hava sirkülasyonu sağlanıyor, ikincisi normal kapakta olan lammeller bunda yok, dolayısı ile hava türbülansa uğramadan kolay akıyor. Filtre elemanı da standart kutu içi KN filtreden farklı, şöyle ki silindirik filtrenin manifolttan uzak kısmında kauçuk bir kapakla korunan ve içerisinde ayrı bir minik konik filtre barındıran bölümü var. Filtreyi yerine takıp buradaki kauçuk kapağı çıkartırsanız küçük bir açık filtreniz oluyor, sonuç: Ekstra hava girişi ve ekstradan ses. Fotoğraflarda anlatmak istediği daha kolay anlaşılır, ama kapak ve filtre yerleri ters olmuş, ona göre bakın lütfen. Yani sonuçta montaj sorunsuz, 10 dakikada bitiyor, kauçuk kapağı da çıkartıp konsoldaki kolçağa attık mı tamam. Şimdi çalıştırıp yola çıkalım bakalım bir test edelim. Beklenti düşük, zaten hediye geldiğinden hüsran olmayacak, düşüncelerimi zaten daha önce ilgili konu başlığında dudak bükerek yazmıştım. Ama üzgünüm ve mahcubum, çünkü bilmeden uygun bir yerimden uydurmuşum. Filtre popometreye göre dramatik etki gösteriyor, en kolay şöyle anlatabilirim: Beşinci viteste gazladığınızda dörtte gibi hızlanıyor. Ağzım kulaklarımda 4-5-6-5-4-3-4-5-6, doyamıyorum, frene bas yavaşla, gaza bas hızlan, arabayı sanki yeniden yarattılar (tamam abartı oldu), hissiyat aynen böyle. Seste ise tok bir homurtu ekleniyor, dikkatli dinlemezseniz pek fark etmezsiniz, ama duvara yakın veya arabaların arasında cam açık seyir halindeyseniz turbonun her türlü aykırı sesini duymak mümkün, velhasıl keyfime diyecek yok. İki haftadır şaşkınlığım devam ediyor. Sıra geldi üçüncü aşamaya, motoru daha rahat nefes alır hale soktuk, biraz da beygirleri kamçılasak mı? Zaten iş icabı Istanbul'a gideceğim. Uy şeytana... Telefona sarılıp BTG Maslağı arıyorum. Murat Faralyalı ile telefonda tanışıyor ve 21 Haziran için randevulaşıyoruz. Filtreli haliyle 110 km/h ortalama ile 6 saatte Antalya - Istanbul yapmışım, daha ne istersin be adam diyeceksiniz ama kaşıntı tuttu mu durmuyor ki. Sonuçta randevu saatinde buluşuyoruz Murat Beyin kurumsal kimliği vurgulayan disiplinli ve ilkeli çalışma biçimi etkileyici, asla maceraya girmeyen bir firma ve izlenimim kesinlikle güvenilir oldukları yönünde. Benim arabanın akıl hafızası okunuyor, İngilizlere gönderiliyor onlar da 20 dakika sonra sokma akıllı programı gönderiyorlar ve arabaya kopyalanıyor. Çıkıyoruz test sürüşüne, bende gene beklenti pek yüksek değil. Çünkü superchips son zamanlarda verilerini elden geçirdi ve ek olarak 20 PS ve 44 Nm kazançtan bahsediyor. Ancak bu sonuçlar yanlış okunmasın, araç 200 PS olmuyor, maksimum kazanç 3500-4000 dd arasında. Trafikten biraz arınmış yolda gazlıyoruz, 1 hemen bitiyor, 2 ne olduğunu anlamadan geçiyor, 3'te sert ve hırçın bir ivmelenme var, bu 4'te de aynen devam ediyor. Genelde 2000-2500 dd civarında arkana pek de yumuşak olmayan bir tekme yiyorsun ve bu 4000-4500 dd'ya kadar devam ediyor, sonrasında daha az abartılı bir ivmelenme ile devam ediyor. E güzel, kesinlikle hissedilir bir fark, hatta pek güzel, bir daha basıyorum, gene aynı asabi araba, ooo bu olmuş deyip dükkana dönüp keyif çaylarını içip sohbet ediyoruz. 1.0 için özellikle etkili bir programdan da bahsediyor. Tüketim etkisi var mı derseniz, kesinlikle artmadı, ama azaldı da diyemem, ama sağ ayağıma şu sıralarda pek güven olmuyor. Hediyesi resmi fiyat 1650 TL, ben indirim aldım, burada yazmanın etik olmayacağını düşünüyorum. Sonuçta artık arabam 182 PS derken göğsümü gere gere ve hatta biraz şişinerek söylüyorum, çünkü bu gücün varlığını hissediyorum. Sihirli formül yok, ama yöntem belli. Sürüş keyfinden hoşlanan, yolu araba kullanmak için fırsat bilen sürücülere kesinlikle öneririm.
    6 puan
  3. Yeni nesil sütçülere birlikte bakalım - Ford Focus 1.5 Ecoboost - Volkswagen Golf 1.4 TSI - Peugeot 308 1.2 PureTech - Hyundai İ30 T-GDI 186 ps - Opel Astra 1.4 Turbo Tıkla büyüt Benzeri dizel başlıklar için bu kategoriyi inceleyebilirsiniz. NOT: Yeni bmw 1 daha sonra eklenebilir.
    2 puan
  4. İlk bakışta değişiklik yersiz gibi görünüyor 2011 model dizel aracı verip 2004 model 2.0 benzinli araca geçeceğim derseniz ilk tepkiler genellikle Mert'in tepkilerine benzer olur. Gerçekten diri iyi bakımlı bir araba bulabilirseniz Focus 2.5 hiç aratmaz hatta dünya varmış dedirtir buda işin diğer tarafı, sonuçta aynı jenerasyonun üst kasası sizi rahat ettirecektir. Bazen konfor ve rahatlık adına eski model de olsa dönmek isteyebiliyor insan, misal 2009 model 207 peugeot dizelden sonra 1996 520ia bana kral suiti gibi gelmişti, eğer dilinden anlayan bir usta bulabilmiş olsaydım halen o arabaya biniyor olurdum büyük ihtimal.
    2 puan
  5. Ayrıca 2011 model olarak dile getirilen araç aslında 2004-2005 tabanlı bir otomobil yani teknik olarak MK3 Mondeo'dan aman aman üstün veya vazgeçilmeyecek gibi değil, tek sorun metal yorgunluğu....
    2 puan
  6. Paranın sahibi ne derse o olur Sonra yok sen böyle demiştin yok şöyle oldu ile uğraşmaya değmez. İnsanlar hevesini almalı, sonuç olarak geri dönülmez bir yol değil. Elma vs Armut'u konuşmaya değmez derim.
    2 puan
  7. Adaş gelim mi ?
    2 puan
  8. Bende cıkss diyenler tarafındayım Serdar'ım..
    2 puan
  9. intihar başka bişey değil
    2 puan
  10. Internet Download Manager vardı bu olabilir mi? Resmi sitesi-->> https://www.internetdownloadmanager.com/
    2 puan
  11. Yakup en azından kendini kandırma, kısır görüş falan değil, 50 kg daha hafif araba 30-40 PS altında güç ile daha iyi performans ve tüketim değeri verirse Ford'a rekabet etmek istiyorsan ya zayıfla ya güçlen derim. 1.6 ile aldığından fazla performans alıyorsun, ilave 31 beygir ve 47 Nm tork. Garantimi bitirdiğim gün yaptırırdım ben olsam.
    2 puan
  12. Ben de Yakup gibi düşünüyorum. Mondeo ferahlığı e ağırbaşlılığı farklı bir tarz ve özlemini duyanı anlayışla karşılamak lazım.Bununla beraber serviste daha fazla vakit geçirebilir, motor için 300K'ya kadar endişelenmek gereksiz.
    1 puan
  13. Gel adaş gel, abi sana benim arabayı getirdim de Evet o kısmı da var, daha sonra zamanında aldırmadın etmedin diye başımın etini de yiyebilir. Sonuçta saçma sapan bir araç alınmayacak, dolu dolu Mondeo olacak. Evet biraz eski ve yüksek km li olsada. Ki o haliyle bile şu andaki aracımızdan çok daha özellikli ve rahat.
    1 puan
  14. Bende öyle diyorum ama adam ciddi. Hatta az önce bir tane ilan görmüş, Ford'da bir arkadaşı var, onunla görüşüyordu. @Cem Boneval hocam yetiş Ne yapalım vaz mı geçirelim bu adamı?
    1 puan
  15. Merhaba 2006 ghia modelini faal olarak kullanıyoruz şu an. İş arkadaşımda var. ara ara kulanma fırsatım oluyor. aracı ben çok sevdim açıkcası. yolda gidişi, yol tutuşu hızlanması gayet güzel. Tıkırtı yok araçta. Sony sistemin ses kalitesi bence gayet iyi. ghia-x pakette koltuk döşemeleri, koltuk ısıtma, ahşap direksiyon gibi detaylar kesinlikle tercih sebebi olur. Otomatik viteslilerinden uzak durulması gerektiği konusunda birden fazla kişi uyardı, Tek sorun bu diyebilirim. Hem sorunlarından bahsettiler hem de şehir içi tüketim 11-12 lt civarlarında olur sanirim. Arkadaşın manuel viteslisi 8-9 lt gibi yakıyor sakin kullanımda. Bir de direksiyon üzerindeki tuşların aydınlatması ve cep kıtlığı sorun gibi göründü gözüme. Ben de bir aralar ghia-x ve vectra 2.2 elegance arasında kalmıştım ama ikiside kısmet olmadı. focusu satıp alma konusunda yorum yapamayacağım.
    1 puan
  16. Her ne kadar 1 üst sınıfta olsa km,yıl ve yakıt yüzünden ben olsam bu değişime girmezdim. Değiştireceğiniz arabada eski ve yüksek km'li bir şey olsa düşünülebilirdi abi ama 50bin'de dizel Focus verilmez bu değişim için. Onun dışında güzel,rahat,konforlu ve tok bir araç. Bir abimiz için bizde bakıyoruz benzinli trend vardı sattı şimdi ghia tdci jatco bulabilsek temiz,direk atlanacak
    1 puan
  17. Midpoint'e gidemedik ki hiç, bilelim şunları. Ne zaman vosvos'a totoyu koyarız o zaman gideriz artık :p
    1 puan
  18. Beyler alın size günün tatlısı. Evde basitçe yapabileceğiniz efsane bir tatlı. Tatlımız Midpoint menüsünde yer alan ve hatırı sayılır bir hayran kitlesi bulunan "Çikolatalı Karayip Katları" nın ev yapımı versiyonudur. http://lovetocook.blogcu.com/midpoint-karayip-katlari-bagimliligi/11034720 https://eksisozluk.com/midpoint--731049?p=16 Bakkaldan Eti browni kare formunda alınır. http://www.etietieti.com/urunler.aspx?mainId=4&subId=217 Acelemiz varsa direk kullanırız acelemiz yoksa dikkatli bir şekilde alt üst 2 yarım olacak şekilde keseriz. Daha sonra en sevdiğimiz kesme dondurmayı , browniyi kestiysek arasına ve üstüne kesmediysek üstüne koyarız. En üste de çilokata sosu dökeriz. Enfes bir şey olur bu sıcaklarda bir numaralı tatlı. Şöyle bir şey olur Afiyet olsun
    1 puan
  19. Ya ona baktım bulamadım bir türlü sürekli siteyi indirip duruyorum meğerse ''yakalayıcı'' sekmesinden ayarları yapıp öyle indirecekmişiz,çok sağol Saruhan büyük bir dertten kurtardın beni, tabi @Engin Uzunoğlu abinin desteğinide unutmayalım,fikir babası oydu Çok teşekkürler tekrar.
    1 puan
  20. Tekrar merhaba Ayşe hanım, öncelikle lütfen genel bilgi kategorisi altında soru sormayınız bu sebeple iletiniz bu başlığa taşınmıştır. Bir sorun olsa buradan biz duyururuz zaten, hiç bir sorunu yok şuan alınmasına engel teşkil edecek. Bu siteyi takip ettiyseniz eğer şanzıman 5-6 yıllık ve bir çok modelde kullanılıyor. Rahat olunuz ama bu demek değildir sizin aldığınız araçta sorun olmayacak. Size tavsiyem, her siteyi inanarak takip etmeyin Tdci ps bir çok yerde var ciddi araştırırsanız bulursunuz, böyle sayfa sayfa okuyarak yol almanız mümkün değil.
    1 puan
  21. Adını unuttum ama vardı. Hatta istediğin dosya uzantılarını yazıp, boyutlarını bile filtre edebiliyordun. Sitedeki linkleri de kaç basamak ileri götürebileceğini ayarlayabiliyordun.
    1 puan
  22. aslında okumuştum ama unutmuşum malüm yaz sezonunun yoğunluğu.
    1 puan
  23. Ben atmosferik 1.3 motorlu jazzda KN kutu içi hava filtresi kullandım. İlk takışta alt devirlerde korkunç bir iyileşme hissettim.Ama 2 -3 hafta sonra etkisi bitiyordu. Muhtemelen "İnşaat ya Resulallah" düsturunu benimsemiş yöneticilerimiz yüzünden büyük şehirlerimizin dahi her noktasının şantiye dolayısıyla acaip tozlu olmasından hemen kirleniyordu. Sonra temizlik sonrası aynı şekilde güçleniyordu ama her ay da temizlenmez ki.Ben 6 ayda bir temizliyordum(allahtan temizlamak kolay). Fakat taşınırken tezmizlik kitini kaybettim ve bir süre sonra standart filtreye döndüm. 150 ile 180lik focusun farkı 3500-4000 devirden sonra ortaya çıkıyor (100 lük ve 125 lik 1.0 ın da öyle). Yani yani 3500-4000 devire kadar 150lik ile 180lik focusun ürettiği güç ve tork arasında fark yok. Dolayısıyla arabayı 150 bg gibi hisstemeniz çok normal çünkü 40003 kadar zaten öyle. 180lik focus almanyanın hız sınırı olmayan otobanlarında 5500 gibi devirlerde 200 yerine 220 ile sabit hızda gidebilmeniz için yapılmış bir araç.
    1 puan
  24. 1 puan
  25. Ama o kadar tanıtımı yapıldı avantajları hakkında Yakup konu açtı keşke okusaydın. Son bakımımın 418 tl gibi bir ücrete çıkıp veznede 328 tl civarı bir ücret ödeyince çok sevmiştim lifecard ı. Ve aracım 1.0 eb. Yağı çok pahalı.
    1 puan
  26. Garanti bitimine kadar Sprintbooster ve KN'yi tak garantiyi etkilemiyor nede olsa bu ikili bile seni yeterince mutlu edecektir fakat sacın bir ayağı eksik olacak bunu yaptırana kadar eksikliği hissetmezsin ancak yaptırdıktan sonra vay be olay buymuş dersin. Mesela bazen kapatıyorum Sprintbooster'ı yazılım ve K&N olduğu halde ne kadar uyuzmuş bu bizim beygirler diyorum veya K&N yi çıkarıyorum temizlik için orjinal filtre ile geziyorum birkaç gün eksikliğini belli ediyor. Bundan böyle araç değiştirirsem ilk işim sütçü beygirlerinin uyuzluğundan kurtulmak için bu ikiliyi takmak olur. Rakamlar yüksek görünse de verdiği sürüş keyfi buna değer.
    1 puan
  27. Oluşur ama sana yeter mi bilemem. Antalya'ya yolun düşerse hemen filtreyi değişir bakarız. Sprintbooster ise denemekk mümkün, yani en azından BTG Maslak bu olanağı sağlıyor. Aslında takıp da mutsuz olan görmedim, tek sorun pahalı!
    1 puan
  28. Lifecard yokmu sizde. Bana güzel bir indirim yapmışlardı. Sanırım %20 gibi birşeydi
    1 puan
  29. cem abi ortaya zehiri atmış... ortalık karışır yakında
    1 puan
  30. Caponların dini yok, elemanlar kafalarına göre (eğer canları çekerse) din olgusuna kısmen yanaşıyor, kimi zaman da fikirlerini değiştiriyorlar. Biraz da alaycı bir ifade ile "Japon Shinto'cu olarak doğar, Hristiyan olarak büyür ve Budist olarak ölür" denmesinin nedeni de bu. Aslında Shinto'culuk tam olarak din'de sayılmaz, toplumsal geleneklerin ki bu gelenekler oldukça net ve kırılmaz/bükülmez cinsten hafif mistik karışım ile harmanlanması Shinto. Biz de gidip Shinto tapınağı görelim, olay'a katılalım tieytt! diyoruz ... en yakın ve en baba Shinto tapınağı (aynı zamanda en yenilerden birisi) Meiji. Bu imparator aynı zamanda Japonya'yı feodal düzenden çıkarıp batı'ya açan kişi. Hem saygı hem de konum gereği Meiji tapınağı acaip popüler. Metro'ya yollanıyor ve bu defa fazla kasmadan Meiji istasyonuna bilet alıyoruz. ... evet, tapınağın kendi metro istasyonu var. TaTaaa ... bir bakıyorum (gene) metro istasyonunda milleti itip kakan bi eleman var. Bir gün önce -dürtücü- elemana atarlandığım için bu defa onu dikkatle inceliyorum. Elemanın ellerinde beyaz eldivenler ve kolunda da Hugufuguyugumugu felan gibilerden bir şey yazan kırmızı kol bandı var. Sonradan öğreniyorum ki bu elemanların işi milleti itip - kakmak ve metro vagonlarının kapılarının çabuk kapanmasını sağlamakmış. ...hadi be! Ben de herifi dövme noktasına gelmiştim. Pardon ya Meiji'de inip yol seviyesine çıkıyoruz, kocaman bir giriş ve arkasında da nefis bir bahçe. Geleneksel kıyafetler giymiş caponlar ve tonla da turist dolu ortalık. Biz de hemen ortama ayak uyduruyoruz, özellikle ben -kerata- tribine bile giriyorum. ...ilgimizi çeken şeylerden birisi "Dua Duvarı" ...küçük ahşap kutular var, sana bir de kağıt veriyorlar. Dileğini kutuya koyup o kutuyu duvara asıyorsun ... sonra da dua edip gidiyorsun. Shinto rahipleri akşamları kutuları alıp duaları topluyor ve duan kabul olsun diye sana -destek- duası okuyor. Biz p*çl*k edip kağıdımıza "Bunu yazan tosun okuyana kosun" karalayıp kutumuzu tüm ciddiyetimiz ile duvara geri asıyoruz. Ağaçlar, meditasyon noktaları, shinto'nun prensiplerini anlatan rahiplerin atölye çalışmaları falan derken bir düğün kutlamasına denk geliyoruz. Genç çift geleneksel kıyafetlerini giymiş, bahçe de evleniyor. Klasik kıyafetler, şaşadan uzak ama güzel bir tören. Oturup töreni seyrediyoruz, gelin bembeyaz kukuletalı bişi giymiş, damat desen abi resmen samuray'a bağlamış. Davetleliler kocaman kırmızı şemsiyeler taşıyor ... kimonolar falan. Biri bizi de çağırıyor, davet'e icap etmemek olmaz. Gidip kalabalığa katılıyor ve acaip tezahürat yapıyor ... damat ve gelin içtikten sonra davetlilere de dağıtılan Sake'ye yumuluyoruz. Sake bildiğiniz eşek s*d*ğ* ama ne gam? Sonuçta beleŞ Sonra rahipler geliyor, kalabalığın arasına katılıp başlıyorlar milleti kutsamaya. Ellerinde tahtadan bi dalga var, mangal'da köfte çevrilen maşa'lar gibi bunlar. Millete orta karar bi tane çakıp (kafalarına) bir şeyler söylüyorlar. Biz de takılıyoruz elemanların peşine ... sanırım rahip bana ayar oluyor ... ben arada kafayı uzatıp napiyo bu be?!? gibilerden bakınırken rahip dönüp bana bir tane çakıyor (maşa'nın yan tarafı ile kesme indiriyor) p*ç* bak ya! - ne vuruyon be? ...falan derken bi tane daha çakıyor bana ... ulan! ... demeye kalmıyor bir tane daha ...! Eli de ağır be abicim ... anında kafam kırmızı şeritler halinde çiziyor. Dönüp davetlilere bir şeyler söylüyor, millet geberiyor gülmekten. - ne dedi? ...diye soruyoruz. - gaijin'in (yabancı demek) belli ki kafası kalın, üç kere vurmak lazım bunlara, ancak anlarlar! ....demiş ...bir duruyorum, sonra beni de gülme tutuyor. Eleman haklı abicim ... kafa harbiden kalın. - Sake .. Sake ... diyorlar, elime tutuşturulan eşek s*d*ğ*n* kafaya dikip gülmeyi sürdürüyorum. Gözüm şiş, kafamda tren rayı hesabı üç tane çizgi belirmiş. Lan! bu gezide ne kadar çok hasar aldım be
    1 puan
  31. Geçmiş zaman, dar koltuk arasında şişen ayaklarımız ve saat farkından çorba'ya dönmüş beyinlerimiz ile Narita'nın nedense üretim/montaj hattına benzettiğim yürüyen yollarına tırmanıyoruz. Göz hattımda ki neredeyse herkesin suratında mutsuz bir ifade var, ya da fazlası ile kayıtsız. Sonradan üzüntü, sevinç vs. hisleri topluma açık mekanlarda (özellikle abartılı şekilde) ifade etmenin toplumda pek de hoş karşılanmadığını öğreniyorum. - Japonya'ya geliş nedeniniz? ... ulen niye gelicem? B*kmu var Caponya denen memlekette? Gümrük görevlisinin gözünün içine bakıp - Pleasure (zevk) Herif dalga mı geçiyorum diye bana bakıp pasaportumu damgalıyor. Capon topraklarına girerken vize almanıza gerek yok, uçakta form doldurup gümrük veznesinden 20USD karşılığı aldığınız pulu pasaporta yapıştırıyorsunuz o kadar. Bakıyorum evrakıma ... 30 günlük (tek giriş - çıkış) vermiş. Cimri p*z*v*nk, dandini ülkeni çantama koyup götürecem sanki. ...neyse! Kimi zaman yerin altına dalan elektrikli teron/metro karışımı bir şey ile merkez istasyona, oradan metro ile da kent merkezindeki Shinjuku'ya gidiyoruz. Daha doğrusu Metro'ya yatay geçiş yapıyor ve ilk golü yiyiyoruz. Olay şu ... LAN! Bilet makinaları kombini uzay üssü gibi. Hangi makinayı seçicem? Hangi hatta binmem lazım? Ben neredeyim? Kimim? İmdattt! Sonra Shinjuku hattını bulup zar-zor bilet alıyor (*bn* aletler japonca ... üzerlerinde ingilizce seçeneği varmış ama "İngilizce'ye Dön" talimatını bile Japonca yazmışlar ... ben var ya, sizin....) neyse, küfretmeyeyim. Metro geliyor ... acaip kalabalık zaten. Vagonlar dolu, bin kişi de binicem derdinde. Elemanın biri de beni dürtüklüyor ... ya var ya ... ben dürtülmekten nefret ederim. Bir dürttü, sesimi çıkarmadım, iki dürttü ... eŞŞedü! zaten yorgunum, 12 saat uçmuşum, kafam bi dünya ... üçüncü dürttü. Dönüp yapıştım bodur p*z*v*nk*n yakasına, başladım bağırmaya. "Stop man or I'll brake your neck!" herif gak-guk etti, ben de tokat ile itme arası bir şey yapıp 5TL'lik lastik top gibi sektiriyorum elemanı. Biniyoruz Metro'ya herif ise istasyonda dikilmiş hala elini kolunu sallıyor, buna parmağımla "getirme beni oraya yoksa senin...." gibilerden bi işaret çekiyorum. Kapılar kapanıyor, metro hareket ediyor ... nasip değilmiş. Dövemedim tacizciyi ... (bu konuya daha sonra geri döneceğiz) Conrad'a geçip yerleşiyoruz. Oda güzel, hayvan gibi manzarası var. Yapacak acil bir işim yok, beraber geldiğim arkadaş ile konuştuktan sonra , duş atıp bir-iki saat uyumaca olayına geçiyorum. Akşam dışarı çıkıp biraz gezicez, zaten yaklaşık üç gün -boş- zamanımız var, sonra Yokohoma'ya geçip gemi'ye transfer olacağız. Hava yediği için gemimizin Tokyo körfezine girişi yaklaşık 72 saat gecikmiş ... uyar bana, şikayet etmem valla. Akşam yemek için dışarı çıkıyor ve KFC'ye giderek karnımızı doyuruyoruz. Ben de arkadaşım da Capon! yemeklerinden hiç hazzetmediğimiz için Long Life KFC diyoruz. Sonra da Shinjuku'nun eğlence! bölgesi Kabukicho'ya geçiyoruz. Burası yirmiden fazla dar paralel sokaktan oluşuyor ve sokakların iki yakası da gece klübü, bar, striptease show vs. ve caponların pek sevdiği Hostess Bar'lar ile dolu. İşim olmaz ama yeri gelmişken Hostess Bar olayını anlatayım. Temelde Karaoke bar gibi bir şey bu, kendine oda açtırıyorsun ... atıyorum 6 kişilik ... diyelim ki o odaya geçiyoruz (iki erkek) hemen 2 - 3 - 4 tane hostes geliyor ve eğlencemize katılıyor. Yanlış anlaşımasın, aşna - fişne yok ... karaoke yapıp (onun da nesini severler ki?) bolca içki içiyor ve efsanevi hesap ödeyip çekip gidiyoruz ... olay bu yani ... hostesler ile içki içip anırmak için deli gibi bedel ödemece... tam m*l işi yani. Kabukicho'da genelde saçma sapan saçlı (didiklenmiş, punk, mor, yeşil, pembe) tipler karşınıza çıkıyor. Bu kadın ve erkek aracı/anutçular sizi bir yerlere götürmek istiyor ... bunlar tipik turist tuzakları tabi ki. İşin sırrı basit aslında. Her durumda kazıklanacaksınız, sonuçta Caponya abartı pahallı, Tokyo'da caponlar için bile pahallı bir şehir. Ama daha az ütülmek istiyorsanız kapısındaki neonlarda -ingilizce- yazan mekanlara gideceksiniz. Yanınıza hostes falan gelirse -pas- geçip show falan seyredip içkinizi içecek, eğleneceksiniz ... nokta. Bunun dışına çıkarsanız kendinizi Yakuza'ya borç senedi imzalarken bulursunuz ... o derece yani. Aynen öyle yaptık biz de robot kabare show'a dalıp kişi başına 170USD ödeyerek (Tokyo için yemek+içki ... gayet makul bir rakam) oturup gösteriyi seyrettik. Bildik turist tuzağı olsa da itiraf ediyorum ben çok eğlendim. Saat bilmem kaç olmuş (mekanda show aslında non-stop sürüyor) otele gidelim diye çıktık dışarı. Ultra-Süper-Uber dandik ama yeterince tüketilince kafayı bulandıran Capon viski'si ile hafiften kafayı kırmış olarak otele doğru yürüyoruz ki önümüzde kavga çıkmaz mı. Resmen kısmet ayağımıza gelmiş be! Kim kiminle kavga ediyor? Dava ne? Neden kavga ediliyor? Hiç bir fikrimiz olmamasına rağmen bir de baktım ki biz de kavga'ya karşımışız. Acaip eğleniyorum ama ... büyük ihtimal ile bana kendi dilinde "sen nerden çıktın birader?" falan diyen herifin birisinin yakasına yapışmışım. O bana çakıyor, ben ona ve onu elimden almaya çalışan arkadaşına yazıyorum. Bi ona , bir de kankasına ...sonra cevap babında o bana çakıyor, sonra ben bi ona ... bi kankasına yerleştiriyorum. Sonra olay kopuyor!! Benim kanka kavganın ortasında kendisini Conan zannedip nara atmaz mı? abi ... adam Tokyo'nun ortasında , gecenin bir vakti uluyor !!! Herif "Crom Hear Me! , count the deads.." diye bağırıyor yahu ... kavga etmeyi bırakıp kendimi yere atıyor ve anıra anıra gülüyorum halimize. Polis sirenleri yakınlaşırken kavga bitiyor, herkes topukluyor, biz de otelimize gidiyoruz. Asansörün aynasında hafiften kapanmış sağ gözüme bakarken ortak karara varıyoruz. "Bu akşam eğlenceliydi, gerçekten" ... gelecek bölüm : Shinto tapınağında rahiplerden dayak yemece.
    1 puan
  32. @Fuat Boran, Ben bu yemeği biliyorum. Ama eksik anlatmışsın. Patlıcanlar közlenirken bir yandan da demlenmek gerekir, kuzu yavaş yavaş buzları tam erimeden gırtlağa doğru yuvarlanır. Bkz.:http://tr.wikipedia.org/wiki/Rak%C4%B1
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.