2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
17-08-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
1994 yılı, Borusan'da çalışıyorum. Araba almam lazım, ama ne alsam? İkinci el'lere falan bakıyorum sonra bir gün yemekhanede Ali Vahapzade ile geyik çeviriyoruz. Kendisi (daha doğrusu Babası) Borusan Oto'nun %50 ortağı, o da yönetim kurulunda. Araba muhabbeti yaparken demez mi - Yeni çıkan Compact'lardan alsana, personel indirimi de var. Ya fena fikir değil aslında, şöyle bir bakıyor ve satıştaki çocuklar ile konuşuyorum. %20 personel indirimi ile birlikte 1,8'e geçebiliyorum. Sipariş formunu yapıyoruz, E36 Compact 318TI. Balköpüğü dış / siyah iç renk. Ali bey kıyak çekiyor ve bana Sparco koltuk seti hediye ediyor (3,000Mark falan) Genel Müdürümüz geri durur mu? Sağolsun Müşerref hanım da sever ... o da spor süspansiyon ve sürüş kit'i opsiyonuna imza atıyor. Ön ve arka viraj demirleri, ayarlanabilir amortisörler, üst köprü, 15" jantlar ve çift pistonlu kalperlerim olacak. ...ne güzel. Bazı opsiyonları satın almıyorum, atıyorum Boss müzik sistemi veya LSD* ya da deri döşeme. Mart sonu arabam fiktif saha'ya iniyor. Gümrükten çekilene kadar neredeyse her gün tel örgü'ye burnumu dayayıp bakıyorum. (rengi tutmuyor ama kuZu böyle bir şey işte) ...günü geldiğinde cari hesabımı kapatıp arabamı teslim alıyorum. O hafta sonu bol bol tütsülüyorum kuZu'yu. Küçücük araç, aks aralığı kısa ... TI makine sinirli, 150 beygirin yanı sıra çok çabuk devir alıyor ve 318TI acaip kolay yanlıyor. Çok eğlenceli yani... Pazartesi dükkana (Borusan Avcılar) gidiyorum, servis raporları ile falan uğraşırken Ali bey geliyor. O zaman M3 kullanıyor, arabada bir enayilik varmış ... servis'e bırakmış. - Kaan karşıya geçmem lazım (evi o zaman Selamiçeşme tarafında) senin arabayı alayım mı? Sen de akşam benim araba ile geçersin ... Bağdat'ta falan buluşup araçları değişiriz. Taam ... diyorum. Hem M3 kullanıcam, hem de adam patronum be! Veriyorum anahtarları, işime dönüyorum. Almanya'dan yeni servis işletim raporları gelmiş. Adam/Saat verimlilik hesaplarını disponent ile birlikte kontrol ediyoruz. Kağıt ve raporlar arasında boğulmuşuz resmen. Akşam üzeri birileri gelip tepeme dikiliyor. - Kaan abi bi gelsene - Hayırdır? - Gel bi.. Aha! diyorum, gene bi b*kl*k oldu serviste. Takılıyorum servis danışmanının peşine, arka tarafa ... benzin istasyonun ve parça rampalarının olduğu arka avluya gidiyoruz ki ... haSSSS ... benim kuZu çekicinin sırtında. - Ananı! Ne oldu lan? Ali ağa Fenerbahçe stadının orada kuZu'yu kaydırmış (bilen bilir, pis bir kapalı viraj var stadın arkasında) ve aynen sıvamış arabayı. Polis gelmiş, rapor tutmuş .. Kosiflerden yardım istemişler, onların çekicisi arabayı alıp Avcılar'a getirmiş. Ofise dönüp Ali bey'i aradım ... iyiymiş ... bir - iki çürük falan ama o kadar. - Ya kusura bakma, kaydı araba. Tutamadım. - Ya olur öyle şeyler, neyse ... canınız sağolsun = Türkçe meal'i : Arabamın ağzına s*çt*n eşşş.... - Sen git yeni bir tane sipariş et kendine, o gelene kadar da benim arabaya bin. - Ya ne gerek var ki Ali bey = Türkçe meal'i : Senin t*ş*ğ*n* yiyiiim - Uzatma, git hallet işini. ...ağa'nın eli tutulmaz ki Gidip oturdum satış danışmanının masasına... - Abi geçmiş olsun, bitmiş diyorlar senin araba için - Amaan, canım sağolsun. Hadi bana yeni bir kuZu sipariş edelim - Harbiden mi? - Hee ... ama bu defa normal 318TI olsun, Compact'ın g*t* fazla hızlı kopuyor Sonuç : Yeni (lacivert) 318TI aracım (%100 bedelsiz) gelene kadar M3'e bindim. Sonuç : Borusan Compact araçların sipariş listesinde LSD'yi opsiyon olmaktan kaldırıp zorunlu hale getirdi Sonuç : Benim Balköpüğü 318TI pert edildi. Aracı Adana'lı bir tamirci almış. Tamir edip satmış, kuZu'yu beş yıl kadar daha kullanımda kalmış. Sonra gene kaza yapmış ve bu defa hurdalığı boylamış. *Edit : Düzeltme ... 90'lı yılların ilk yarısında BMW'nin elinde ESP değil, Sınırlı Kaydırmalı Difransiyel vardı. Ağzım/Elim alışmış, ESP diye yazdım ... özür.2 puan
-
İyi de patron c-max olmaz, çocuklar büyüdü zati diyor, kugayı bekleyelim der. 2017 sonu çok uzak oldu. Ulen ford, bir de bana sorsanız, şu kararları almadan önce ..2 puan
-
Bak şimdi bende şüphelendim2 puan
-
Satıcıyı pek gözüm tutmadı2 puan
-
1980-2000 arasi Istanbul'da insaa edilen hemen hemen hicbir bina muhendislik uygulamasi gormemis. Ve Insaat Muhendisleri Odasi tarafindan yapilan kontrollerde neredeyse hicbir bina kontrolden gecememis. Afet durumlari icin belirlenen acil durum planinda belirtilen acil yollar artik guncel degil ve o yollar artik zaten tikali. Yine afet durumlari icin belirlenen ve imara kapali olan toplanma merkezlerinin yerinde artik binalar yukselmis. Beton fetisistligimiz son gaz devam. Bitti mi? Bitmedi.. Misal Turkiye'nin ilk AVMsi Galleria yikiliyormus. Arkadaki deniz doldurulup oraya tasinacakmis. Yuhhh.. Ama bir yuh daha.. Yikilan Galleria'nin yerine rezidans yapilacakmis. Beton kafali olduk iyice. Rant manyagi olduk.. Sonra da "Sesimi duyan var mi?"... YOK!2 puan
-
Heeee, kendi kendimize yazalım okuyalım. Hükümet ise bize farklı türde depremler hazırlama ve yaşatmakla meşgul. Ben çözümü söylüyorum, taşının kardeşim Istanbul'dan, orası düzelmez, artık düküş tutumaz, depremei sağ salim atlatsanız da en az beş yıl yaşanmaz.. Taşının, gittiğiniz yerde de göreceli yeni ve sağlam bir yapıya yerleşin. Ya da bu işler kader/fıtrat deyip böyle huzur kaçırıcı mesajlar atmayın.2 puan
-
Sizi çok iyi anlıyorum aynı şeyleri ben de fiesta almadan önce düşündüm. Bence fiesta da powershiftten vazgeçmeyin hele anahtarsız giriş için hiç etmeyin. Bi ekstrası yok focusta vardı. Bir süre sonra anahtarı arabada unutuyodum. Hatta o kadar sessiz çalıştığı için benzinli bi kere arabayı çalışır vaziyette bırakıp gitmiştim sonuçta kontakta değil anahtar çantada diyip çıkmıştım. Sony Ses sitemine de gerek yok cem abi haklı ses sistemi tatmin edici. ama görüntü için size katılıyorum. Standartın görüntüsü çok hoş değil. Güvenlik paketi yoruma açık değil zaten olsun o. Ben memnunum tit x fiesta powershift 100 ps1 puan
-
Abi görüntülenme sayısını arttırıp umut vermeyelim boşuna.1 puan
-
Gerçekten çok iyi işçilik, güzel olmuş; müşteri memnuniyeti ilgisi de takdire şayan...1 puan
-
17 janta oluyor mu acaba http://www.sahibinden.com/ilan/yedek-parca-aksesuar-donanim-tuning-jant-lastik-lastik-lassa-snoways-3-205-55-16r-91h-kis-lastigi-2014-sonu-uretimli-225914132/detay?searchResultsViewPreference=std&newSearchMode=withStandardMode&hideSearchFilter=false&showViewPreferences=true1 puan
-
Mertim zaten biri dizel biri benzinli bunlar böyle sen hiç boşuna üzme kendini..3,9 çok iyimser bir veri yakalanmış1 puan
-
1 puan
-
Alperen çok güzel anlatmış benim kısaca iflah olmazdan ne kast ettiğimi. Unutmamayı unutmuyoruz. Bravo... Her 17 Ağustos manidar bir mesaj. Güzel. Ne oluyor böyle yapınca? Kocaman bir hiç... Kalan 364 gün ne yapıyoruz? Yine kocaman bir hiç. O zaman unutmak bence daha iyi. Şu dudak büktüğümüz Yunanistan'da akaryakıt fiyatlarına bizde yılda 100 kere olan zam yapıldı, onbinler sokaklara döküldü. Bizde ise her gün ırzımıza geçiliyor, herkes oynaşta... Tekrarlıyorum, unutalım daha iyi... Daha beteri yolda, zamanlama abartılmış bile olsa hepsi gerçekleşecek. Bu da kreması olsun konunun: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sokak/346789/Omer_Madra_acik_konusuyor__Sakasi_yok__35_yilimiz_kaldi.html1 puan
-
1 puan
-
http://tr.aliexpress.com/item/High-Grip-Racing-Pedal-Covers-Rubber-and-Stainless-Steel-For-Ford-Focus-2-Focus-3-MK2/32271567391.html1 puan
-
çok iyi...ibretlik. dur bi camdan atlayıp geliyorum.1 puan
-
1 puan
-
@Cihan Kul @Furkan Temizel Yer Bilgisi: Kocaeli Anıtpark Perşembe Pazarı Alanı.1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
...tatil zamanı ya, bir tatil eklemesi de ben yapayım dedim. Bahsedeceğim yer Andaman, tam adı ile Andaman denizi. Myanmar (eski adı ile Burma) Tayland ve Sumatra arasında kalmış bu geniş "sulak" alan aynı zamanda Hint okyanusu ile de komşu. Peki ne özelliği var Andaman'ın? Öncelikle Ekvatotoral kuşakta, yani benim yaptığım gibi İstanbul kar altındayken hiç çekinmeden atlayıp gidebilir ve 32-36C arası ortamda aslanlar gibi takılabilirsiniz. Bunun dışında Andaman'ın bir özelliği daha var ki ... nasıl desem? Şöyle anlatmaya çalışayım ... bu bölgede tam olarak kaç tane "ada" var? Sorunun net cevabını bilen kimse ile karşılaşmadım daha... ..kimi yerlerde derin su altı uçurumları olsa da Andaman genelde -sığ- bir deniz, deniz üzerinde kalan toprak parçaları da aslında ada'dan daha ziyade -dağ- havasında. kumsallar daracık, ince kum şeridinin hemen dibinde aşırı yoğun bitki örtüsü ve dimdik yamaçlar var. Kimi adalarda ise kumsal falan da yok ... gereksiz ayrıntı diyerek pas geçmişler Adalar onyüzinmilyon yabani hayvan tarafınca işgal edilmiş olsa da esas etkinlik su altında. Deniz yaşamı adama "abuww" dedirtecek düzeyde ve bunu ilk elden yaşamanın en iyi yolu bizim Mavi Yolculuk hesabı tekne ile çıkmak. Genelde 3, max4 çift'in konaklayabildiği tekneler ile başlıyorsunuz Andaman'da fink atmaya. Lüks arıyorsanız yanlış adrestesiniz, genelde yelken + dandini motor ile yol alan bu eski teknelerde öyle klima vs. yok. Kabinler dar, duş işini güvertede sıra ile birbirinize hortum tutarak hallediyorsunuz. Limandan çıkmadan erzak listesi yapılıyor, herkes yiyecek+içecek faturasına katılım yapıyor ve ek olarak istediği bir şey var ise (ben bira aldırmıştım) onu listeye ekliyor. Fazla abarmazsanız adam başı 40USD gibi bedel karşılığında tekneye 1 haftayı aşkın süre yetecek ikmal yapabiliyorsunuz. Teknenin yeniliğine - lüksüne ve kapasitesine bağlı olarak bir haftalık tur bedeli ise 170 ile 250USD arasında değişiyor. Bizim tekne orta halli olduğu için Alman mal sahibi ile (..ki kendisi aynı zamanda Kaptan) 200x2:400USD'ye anlaşıyoruz. Alman - Rus ve Türk ... toplam 3 çift, Alman kaptan ve Thai sevgilisi (aynı zamanda aşçı) ve bir miço ile yola çıkıyor, sabah erken vira bismillah diyeceğimiz için geceyi tekne'de geçiriyoruz. Deniz çarşaf, su öyle temiz ki insanın gözleri yaşarıyor. Ada, ada dolaşıyor ... dalıyor, balık avlıyor, kimi yerde karaya çıkıp bacaklarımızı açıyoruz. Sığ yerlerde teknenin çektiği ve adına Long Boat denen ince uzun sığ su sürat teknesi ile dolaşıyor, genelde -salla- çekip suya atlayıp yüzerek karaya çıkıyoruz. Gece genelde daha önce atılmış tonozlara bağlanıp leşleniyor, seyir işini hem her tarafta olan -topuklar- nedeni ile hem de canımız öyle çektiği için gündüz zamanına bırakıyoruz. Ekvator hattında, en yakın şehirden yüzlerce kilometre uzakta yani neredeyse sıfır yapay ışık kirliliği altında daha önce hiç görmediğimiz güney yarımküre yıldızları altında geceyi geçirmek acaip keyifli. Alman çiftimiz bildiğiniz zır-deli... ama iyi deliler, acaip gırgırlar. Ruslar ise ... bildiğiniz rus. Eleman kafa çekip genelde uyukluyor, hatun desen o denizden çıkıp makyaj yapma derdinde. Biz ise nasıl desem? Ota b*k* karışıyoruz. Benim arıza hatun arada Thai'li yi dışarı atıp bize yemek pişiriyor, ben yelken basmaya yardım edip teknenin bozulan sintine pompasına yemek masası muşambasından conta kesiyorum. İstanbul ile iki defa uydu telefonundan konuşuyoruz, kızımız iyiymiş ... bizi özlemiş, trafik felç'miş, valilik kar tatili vermiş. - Hacı .. bi koşu gidip kızı alıp buralara geri kaçsak mı yaw? ...diyorum, hatunum cevap vermeden önce resmen bir saat düşünüyor. O derece yani.1 puan
-
...inanılmaz sarhoşum. Öyle sarhoşum ki yolun kenarındaki ilan panosuna tutunmuş ve derin düşüncelere dalmışım. - Yüzünün suyu hürmetine ... mesela bu takılmış kafama. Yüzünün suyu ne demek be abi? leğene su koyup traş oluyorsun, sonra birileri gelip leğendeki o köpüklü suya mı hörmet! ediyor? ...Sonra toparlıyorum kendimi... gece ayazı ve fena halde eve gitme ihtiyacı ağır basıyor. Yoksa orada, Londra'nın göbeğinde bir ilan panosuna (ışıklı) sarılmış olarak kalacak ve belki de hayatın anlamını bile çözeceğim. Toparlanıyor ve Underground'a (Londra Metro'su) gitmeye karar veriyorum. Metro beni eve götürür... götürür de Metro nerde ki? Yakınlarda bir yerde olmalı, öyle hatırlıyorum en azından ... ama nerede? Indiana Jones daha az ip ucu ile Kutsal Kase'yi bulmuş olsa da ben bir türlü Underground tabelasına ulaşamıyorum. Sokak, sokak bloğu araştırıyorum ama nafile. ...sonra bakıyorum bir Bobby geliyor ...komik şapkalı (silahsız) yaya devriye polisine Bobby diyorlar. Tutunduğum demir bahçe korkuluğunu bırakmadan ona el salladım. - Bana yardım edebilir misiniz? - Buyrun beyefendi... Adam ben boylarda, bıyıksız ... temiz yüzlü. - Söylemeye utanıyorum ama Metro'yu bulamıyorum. Fena halde sarhoşum da... Bobby kibarca gülümsedi, sonra da Underground'u tarif etti. - Aslında fazla uzakta değil ancak korkarım ters yöne doğru ilerliyorsunuz. Geriye dönün ve ikinci ışıklardan sağ'a sapın. Giriş 20 metre kadar sonra sağ tarafta. Teşekkür ettim ... Bobby yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu, kendi başıma gidebilir miydim? Yoksa bana eşlik etmeli miydi? ...Hayır dedim, teşekkürler. Kendim gidebilirim. Konsantrasyonumu toparladım, ayaklarıma bakıp hangisinin sağ ve hangisinin sol olduğunu bir kere daha kesinleştirdikten sonra sol - sağ diye içimden geçirerek ve mümkün olduğunca düzgün adımlar atmaya çalışarak polisin tarif ettiği yöne ilerledim. Metro girişi gerçekten de adamın dediği yerdeydi ... düşmemeye dikkat ederek (merdivenlerden yuvarlanmaya prensip olarak karşıyım) aşağı inip koridordan geçerek lobi'ye çıktım. Amacım belli Paddington'a gitmek için hangi perondan hangi metro'ya bineceğim. Başladım haritada ki kırmızı - yeşil - mavi vs. hatları takip etmeye ... len! Hiç bir metro oraya gitmiyor ki ... Alalalala??? Sonra başımı kaldırıp metro haritasının üzerindeki tabelaya bakıyorum, kocaman Paddington yazıyor...ehue. Zaten mahalledeymişim be Bozuntuya vermeyip toparlanıyor ve 00,30 metrosundan yeni inmişim havasında yol hizasına çıkıyorum. Kaldığım ev duraktan fazla uzak değil, yeniden ayaklarıma bakıp hangisinin sağ, hangisinin sol olduğuna bir kere daha "karar" verip başlıyorum yürümeye. Sonra... daha doğrusu evin kapısına geldiğimde bir düşünce beliriyor kafamda. "lan ben polis ile türkçe konuştum!" ...o an bu konu üzerinde daha fazla düşünce üretemeyecek kadar yorgun, sarhoş ve tükenmiş olduğum için yatıp uyuyorum. (ayakkabılarımı çıkardıktan sonra) ...ancak sabah ağız kuruluğu, susuzluk hissi ve baş ağrısı ile birlikte ayıldığım an o düşünce gene kafamda beliriyor. Muhteşem ingiLAZ kahvaltısı (reçelli çörek ve dandik çay) ile karnımı doyururken olasılıklar üşüşüyor kafama. - Türkçe konuştum, polis türk veya kıbrıs'lı idi ... sarhoş olduğumu görünce bozuntuya vermedi, bana türkçe yardım etti. - İngilizce konuştum, ama o kadar sarhoştum ki türkçe konuştuğumu sandım - polis falan yoktu, alkol zehirlenmesi nedeni ile halüsilasyon gördüm. Teoride üç olasılık aynı düzeyde geçerli. Londra polisinde Kıbrıslı (Güney ve Kuzey) ve hatta Türkiye göçmeni polisler var, hatta günümüz Londra Belediye başkanı bile Türk asıllı ... yani bu opsiyon epey mümkün. Aşırı alkol nedeni ile kafam bulanmış olabilir, polis ile ingilizce konuşmuş - anlaşmış ama sonradan (nedense) o konuşmanın türkçe yaşandığı türünden bir takıntı geliştirmem de mantık dahilinde, yani bu opsiyon da akla yatkın. Sonuncu seçenek derseniz ... bence en kuvvetli seçenek bu, hava ile ya da bir ağaç,direk vb. ile sohbet etmiş, ondan yön bilgisi almış ve zaten bildiğim, daha önce kullandığım metro istasyonuna halüsilasyonumun yönlendirmesi ile gitmiş olabilirim ... evet, bu seçenek te gayet mantıklı. ...anlayacağınız o vak'a benim için hala esrarını korumakta. ...1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.