2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
07-10-2015 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
9 puan
-
Memlekete yeni dönmüşüm. Freelance çalışmayı bırakıp "kalıcı" iş bulmaya karar vermişim. Ama evim yok, kardeşim demez mi? - Beraber ev tutalım ... benim manitunun anasında tonla mekan var, birisini bize kiralasın. Kadında harbiden iki bavul tapu var yahu! Ataşehir'de bir ev kiraladı bize, hem de epey bi ucuza. Neyse yerleştik ... ben de Mercedes ile BMW arasında gidip geliyorum. İş görüşmeleri falan O.K'de hangisinde çalışsam mutlu olurum davasındayım. ...bir akşam telefon çaldı (gece geç saat) .. eŞŞedü! diye açtım telefonu. Arayan benim magarac'ın sevgilisi (boşnakça : eşek demek) - Kaza yaptık, Göztepe'de hastanedeyiz ... kötü dağıldık! ...apar topar attım kendimi dışarı, gittim acil'e. Benim Magar yanında sevgilisi ile travma bölümünde müşahade'ye alınmış. - Ne oldu? Kızın Peugeot 208'i vardı ... arabayı o kullanıyormuş. Bağdat caddesine akarken bir Cherokee ile çarpışmışlar, darbenin şiddeti ile kapı açılmış ve benim Magarac sapsız balta gibi uçmuş dışarı (eve...emniyet kemeri takmıyormuş) ve kafa üstü çakılmış asfalta. Bizim mal'ı ispatula ile kazımışlar, sonra da hastaneye getirmişler. Röntgen, scan falan çekilmiş ... servis'te müşahade altında tutmaya karar vermişler. Gitim yanına ... üüü ... kırık cam parçaları kolunu doğramış, sağında - solunda çürükler var ama o kadar. - Ne oldu lan? - Aaa! Abi sen mi geldin ... hale bak ya, bozduk façayı. - xxxxxtir et, iyileşir ... nasıl oldu bu iş? - Bilmiyorum ki ... ...öyle bir an sessizlik oldu. Sonra göz göze geldik. - Aaa! Abi sen mi geldin ... hale bak ya, bozduk façayı. - Ne? - Kaza yaptık be, yalan olduk resmen! - Ne diyon olm? ...sessizlik. - Aaa! Abi sen mi geldin ... hale bak ya, bozduk façayı. - xxxxtir lan! Kalkıp doktor aradım tabi. Ne oldu benim bilader'e??? diye sordum. Meğer benim magar kafa üstü çakılınca -beyni şişmiş- yani darbenin etkisi ile şişen beyin kafatasına sığmaz olmuş (lafın gelişi) bu da hafıza ile ilgili sorunlara neden olmuş. (Doktor abilerim bu konuya vakıftır, daha iyi anlatır) Yani benim kardeş olmuş "Kefal Hafıza" ... eleman 30 - 40 saniye, max.1dakika süreli hafızaya sahip (eski Casio hesap makinesi kadar felan RAM'i var yani) ...sonra kafayı sıfırlıyor. ... ee? Bu böyle mal'mı kalacak? - Yok dedi doktor, yakında beynindeki ödem azalır ... normale döner. - hııı ... peki. İki gün hastanede kaldı, sonra bizimkini xxxtir ettiler. Ettiler de herfin durum vahim ... - Karnım aç! - Olm ... daha beş dakika önce kahvaltı ettin. - Abi ... abi .. kalk! - Ne? - Yanımda bir karı yatıyor! - Eben ... sevgilin lan o, git zıbar. - Çişim geldi mi acaba? - Yeni çıktın hela'dan - Cigaram bitti, bana cigara alır mısın? - Elinde yanıyo ya? Evin her tarafında A4 kağıt boyunda notlar. Mesela sokak kapısında kocaman "Yanında kimse olmadan sokağa çıkma!" yazıyor. Kahvaltı etti / Yemek yedi ise buzdolabına yazı asılıyor "Magarac, karnın aç değil ... git otur yerine!" gibi .. gibi. Benim manita, biraderin ki ve ben ... günleri vardiya'ya bağlamışız. Yanlız bırakmaya gelmiyor ki elemanı. Kızlar okula sıra ile gidiyor, ben de iş dönüşü alıyorum nöbeti. Herife tam 4 ay bakıcılık yaptık ... sonra başladı bunun hafıza kapasitesi artmaya ... 1 dakika oldu 5, 5 oldu 15 ... bahar geldiğinde bizim Magarac'ın kafa yerine gelmiş ... ama arada hala saf'a yatıyor (bkn.yersen) olsa da yemiyoruz. ...anlayacağınız -Kalın Kafalı- olmak o kadar da iyi bişi değilmiş valla.3 puan
-
ÖTV'yi azaltsınlar. Doğru vergi sistemi getirsinler, çalanları bulsunlar.3 puan
-
Bizim ismimiz focus club, gönlümüz/içimiz her şey Görünen köy misali Uzaktan bakınca görülür ama2 puan
-
2 puan
-
2 puan
-
2 puan
-
Kırıkkale nin yolları bu halde olduktan sonra daha onlarca yerden ses gelecek ben artık pek umursamıyorum bu sesleri birini kesiyorsunuz öteki taraftan başka bir ses geliyor. Şu arabayı dinlediğim kadar vücudumun verdiği s.o.s sinyallerini dinlesem çok daha sağlıklı olurdum2 puan
-
Bu ötv denen soygun vergisi sözde sadece 1999'da meydana gelen Gölcük depreminin yaralarını sarılana kadar alınacak özel bir vergi idi, ne sarılmaz bir yaraymış be !2 puan
-
Artık tercih size kalmış. Ya klima ya ses, birini tercih edeceksiniz... @Serdar yaman beni arayıp sıktın mı diye sordun ya, hala gülüyorum yav Bu arada benim yaptığım latifeyi anlamayıp ciddi ciddi sıkanlar olursa mesuliyet kabul etmem ona göre2 puan
-
Bunlar çevreyi düşünerek hareket ediyor olsa önce kamuya ait kara dumanlar saçarak gezen araçları trafikten men eder. Gündemi takip ediyoruz mesajını aktarmak amaçlı göstermelik bir demeç. Ama eminim emisyonu da işin içine katarak milleti çaktırmadan daha iyi nasıl söğüşlerizin hesaplarını yapıyorlardır, çevreyi değil cebini düşünüyordu hepsi. Daha yeni iş yapmadan oturan milletin sözde vekillerine üç maaş peşin ödeme kararı alındı, para bulmak şart. Pardon gene gereksiz siyaset oldu. Doktorun eli hastanın cebinde ya herkesi kendi gibi sanıyor.2 puan
-
kafam gitmiş ... "Yatak" denince aklıma direkt piston/krank yatakları geldi ... hatta kendime "Visko ne be?" diye sordum. Yağ segmanında -yay- vardır, aynısından yataklara da mı koydular? yağ kanalı vardı üzerinde, neden yay koydular ki? visko yeni bir lubricant sistemimidir? yahu ... teknoloji'de geri mi kaldık? vs.vs. ...başlığı açarken aklımda bin tane değişik soru. Sonra baktım ki "yatak" derken cidden yatak kast ediliyormuş. (bkn.kendine içinden gelerek -salak- demek)2 puan
-
Merhabalar Yine ben Kilis Kocabeyli köyünde sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktayım.Çocuklara yararı olmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum . Okuluma 2 yıl atandım ve çok fazla eksikleri olduğunu gördüm. Eksikleri tamamlamak için var gücümle çalıştım. Okulu kendi cebimden boyattım. Yeni masa ve sandalyeler buldum. 120 ağaç diktim kendi ellerimle. Yerleri halıfleks döşettirdim. Yaptığım çalışmaları okul web sitesinden inceleyebilirsiniz. Şimdi ise evlerinizde kullanmadığınız okulumuza yararlı olabilecek; -Çalışan Teknolojik alet(Bilgisayar, Projeksiyon vs) -İlkokulu düzeyinde kitap -Kırtasiye Malzemeleri -Klima -Kullanılmamış kaynak kitaplar 1. sınıf 6 2. sınıf 4 3. sınıf 7 4. sınıf 6 Ahmet ÖZCAN Kocabeyli İlkokulu Müdür Yt.Öğrt. 05432778547 www.kocabeyli.meb.k12.tr1 puan
-
Direksiyon kitliyken kontağa anahtar rahat girmez zaten, direksiyonu hafif sağ sol oynatarak anahtarı sokmalısınız. Başka bir kilit sistemi yok.1 puan
-
Bir yanlışlık olmalı sürekli araba çalıştığında yada kapılar açıldığında yanıyor ayarlardan yada menüden yapılabilir sanırım Birde kağan abiyle yakıt tüketimini araçla ilgili teknik detayları konuşup paylaşmak isterim daha sonra1 puan
-
Merhabalar, Ben tavanda bisiklet taşıyorum uzun yıllardır ve thule en iyisi diyebilirim.1 puan
-
Malesef şu an için stoğumuza koyamadık gelen ürünlerin ayakları kırık çıktı iade ettik yeni ürünleri bekliyoruz muhtemelen 1 ayı bulabilir.1 puan
-
1 puan
-
Bu ay (Ekim) gemisinde biraz araç var. Kasım gemilerinde de ... doğal olarak fiyat listesinde bu araçlar da yer alıyor.1 puan
-
3-4 ay önce haberini girmiştim abi, listede varsa doğrudur http://www.focusclubtr.com/topic/10072-connecte-bir-dokunuş-15-dizel-otomatik-dokunmatik-ekran/1 puan
-
Ürünü alıp taktım 15 liraya çok iyi bence; camı çizme, ses gelmesi vs hiç bir sorunum yok. Gelecek kışa kadar yani 1 yıl dayanırsa tam not alacak benden.1 puan
-
Kutu nerden dolacak abi peeeeee giden gelem dürtüklüyor Allah sonumuzu hayır etsin gidişat hiç iyi değil1 puan
-
Debriyaj seti Sachs marka 340 tl. Debriyaj rulman orjinal 170 tl. Volant sachs 565 tl. Fiyatlar kdv dahildir. Sachs ürünler orjinal kutunun içinden çıkan ürünlerle aynıdır.1 puan
-
tırnak yayları yeterince sert tıngırtama yapmaz1 puan
-
yok Ozan benimki sade bu kadar teferruat yok.sadece ayna ve monitör görevi var o nedenle 20 dolar ucuz olanı 5" lik http://www.aliexpress.com/item/480-x-272-5-Inch-Color-TFT-LCD-Screen-Wide-View-Angle-Car-Rear-View-Mirror/2051467791.html benim getirdiğim ayna linki1 puan
-
Örnek olarak, ayna buna benzer bir şekilde geliyor. Navigasyonlusu, bluetoothlusu bile var. Kararan ayna iptal oluyor.1 puan
-
1 puan
-
Aldığın mazotla gittiğin yolu kullanarak hesapladığın ortalama yol bilgisayarını karşılaştırdın mı demek istemiştim.1 puan
-
Ben havalandırma kanallarına sıktım bunu. ses kesildi ama hava gelmiyor şimdi de...sorun ne olabilir ki?1 puan
-
İç kısma yakın bölümde 2 adet klips var buyrun videosu Dakikası 1:251 puan
-
1 puan
-
1994 yılı, Borusan'da çalışıyorum. Araba almam lazım, ama ne alsam? İkinci el'lere falan bakıyorum sonra bir gün yemekhanede Ali Vahapzade ile geyik çeviriyoruz. Kendisi (daha doğrusu Babası) Borusan Oto'nun %50 ortağı, o da yönetim kurulunda. Araba muhabbeti yaparken demez mi - Yeni çıkan Compact'lardan alsana, personel indirimi de var. Ya fena fikir değil aslında, şöyle bir bakıyor ve satıştaki çocuklar ile konuşuyorum. %20 personel indirimi ile birlikte 1,8'e geçebiliyorum. Sipariş formunu yapıyoruz, E36 Compact 318TI. Balköpüğü dış / siyah iç renk. Ali bey kıyak çekiyor ve bana Sparco koltuk seti hediye ediyor (3,000Mark falan) Genel Müdürümüz geri durur mu? Sağolsun Müşerref hanım da sever ... o da spor süspansiyon ve sürüş kit'i opsiyonuna imza atıyor. Ön ve arka viraj demirleri, ayarlanabilir amortisörler, üst köprü, 15" jantlar ve çift pistonlu kalperlerim olacak. ...ne güzel. Bazı opsiyonları satın almıyorum, atıyorum Boss müzik sistemi veya LSD* ya da deri döşeme. Mart sonu arabam fiktif saha'ya iniyor. Gümrükten çekilene kadar neredeyse her gün tel örgü'ye burnumu dayayıp bakıyorum. (rengi tutmuyor ama kuZu böyle bir şey işte) ...günü geldiğinde cari hesabımı kapatıp arabamı teslim alıyorum. O hafta sonu bol bol tütsülüyorum kuZu'yu. Küçücük araç, aks aralığı kısa ... TI makine sinirli, 150 beygirin yanı sıra çok çabuk devir alıyor ve 318TI acaip kolay yanlıyor. Çok eğlenceli yani... Pazartesi dükkana (Borusan Avcılar) gidiyorum, servis raporları ile falan uğraşırken Ali bey geliyor. O zaman M3 kullanıyor, arabada bir enayilik varmış ... servis'e bırakmış. - Kaan karşıya geçmem lazım (evi o zaman Selamiçeşme tarafında) senin arabayı alayım mı? Sen de akşam benim araba ile geçersin ... Bağdat'ta falan buluşup araçları değişiriz. Taam ... diyorum. Hem M3 kullanıcam, hem de adam patronum be! Veriyorum anahtarları, işime dönüyorum. Almanya'dan yeni servis işletim raporları gelmiş. Adam/Saat verimlilik hesaplarını disponent ile birlikte kontrol ediyoruz. Kağıt ve raporlar arasında boğulmuşuz resmen. Akşam üzeri birileri gelip tepeme dikiliyor. - Kaan abi bi gelsene - Hayırdır? - Gel bi.. Aha! diyorum, gene bi b*kl*k oldu serviste. Takılıyorum servis danışmanının peşine, arka tarafa ... benzin istasyonun ve parça rampalarının olduğu arka avluya gidiyoruz ki ... haSSSS ... benim kuZu çekicinin sırtında. - Ananı! Ne oldu lan? Ali ağa Fenerbahçe stadının orada kuZu'yu kaydırmış (bilen bilir, pis bir kapalı viraj var stadın arkasında) ve aynen sıvamış arabayı. Polis gelmiş, rapor tutmuş .. Kosiflerden yardım istemişler, onların çekicisi arabayı alıp Avcılar'a getirmiş. Ofise dönüp Ali bey'i aradım ... iyiymiş ... bir - iki çürük falan ama o kadar. - Ya kusura bakma, kaydı araba. Tutamadım. - Ya olur öyle şeyler, neyse ... canınız sağolsun = Türkçe meal'i : Arabamın ağzına s*çt*n eşşş.... - Sen git yeni bir tane sipariş et kendine, o gelene kadar da benim arabaya bin. - Ya ne gerek var ki Ali bey = Türkçe meal'i : Senin t*ş*ğ*n* yiyiiim - Uzatma, git hallet işini. ...ağa'nın eli tutulmaz ki Gidip oturdum satış danışmanının masasına... - Abi geçmiş olsun, bitmiş diyorlar senin araba için - Amaan, canım sağolsun. Hadi bana yeni bir kuZu sipariş edelim - Harbiden mi? - Hee ... ama bu defa normal 318TI olsun, Compact'ın g*t* fazla hızlı kopuyor Sonuç : Yeni (lacivert) 318TI aracım (%100 bedelsiz) gelene kadar M3'e bindim. Sonuç : Borusan Compact araçların sipariş listesinde LSD'yi opsiyon olmaktan kaldırıp zorunlu hale getirdi Sonuç : Benim Balköpüğü 318TI pert edildi. Aracı Adana'lı bir tamirci almış. Tamir edip satmış, kuZu'yu beş yıl kadar daha kullanımda kalmış. Sonra gene kaza yapmış ve bu defa hurdalığı boylamış. *Edit : Düzeltme ... 90'lı yılların ilk yarısında BMW'nin elinde ESP değil, Sınırlı Kaydırmalı Difransiyel vardı. Ağzım/Elim alışmış, ESP diye yazdım ... özür.1 puan
-
Evet, daha önce konuşulmuştu. Yapılmayacağına eminiz çünkü bu özellik için toplamda 12 sensör kullanılıyor. Sadece yatay park olanlarda 10 sensör var.1 puan
-
...tatil zamanı ya, bir tatil eklemesi de ben yapayım dedim. Bahsedeceğim yer Andaman, tam adı ile Andaman denizi. Myanmar (eski adı ile Burma) Tayland ve Sumatra arasında kalmış bu geniş "sulak" alan aynı zamanda Hint okyanusu ile de komşu. Peki ne özelliği var Andaman'ın? Öncelikle Ekvatotoral kuşakta, yani benim yaptığım gibi İstanbul kar altındayken hiç çekinmeden atlayıp gidebilir ve 32-36C arası ortamda aslanlar gibi takılabilirsiniz. Bunun dışında Andaman'ın bir özelliği daha var ki ... nasıl desem? Şöyle anlatmaya çalışayım ... bu bölgede tam olarak kaç tane "ada" var? Sorunun net cevabını bilen kimse ile karşılaşmadım daha... ..kimi yerlerde derin su altı uçurumları olsa da Andaman genelde -sığ- bir deniz, deniz üzerinde kalan toprak parçaları da aslında ada'dan daha ziyade -dağ- havasında. kumsallar daracık, ince kum şeridinin hemen dibinde aşırı yoğun bitki örtüsü ve dimdik yamaçlar var. Kimi adalarda ise kumsal falan da yok ... gereksiz ayrıntı diyerek pas geçmişler Adalar onyüzinmilyon yabani hayvan tarafınca işgal edilmiş olsa da esas etkinlik su altında. Deniz yaşamı adama "abuww" dedirtecek düzeyde ve bunu ilk elden yaşamanın en iyi yolu bizim Mavi Yolculuk hesabı tekne ile çıkmak. Genelde 3, max4 çift'in konaklayabildiği tekneler ile başlıyorsunuz Andaman'da fink atmaya. Lüks arıyorsanız yanlış adrestesiniz, genelde yelken + dandini motor ile yol alan bu eski teknelerde öyle klima vs. yok. Kabinler dar, duş işini güvertede sıra ile birbirinize hortum tutarak hallediyorsunuz. Limandan çıkmadan erzak listesi yapılıyor, herkes yiyecek+içecek faturasına katılım yapıyor ve ek olarak istediği bir şey var ise (ben bira aldırmıştım) onu listeye ekliyor. Fazla abarmazsanız adam başı 40USD gibi bedel karşılığında tekneye 1 haftayı aşkın süre yetecek ikmal yapabiliyorsunuz. Teknenin yeniliğine - lüksüne ve kapasitesine bağlı olarak bir haftalık tur bedeli ise 170 ile 250USD arasında değişiyor. Bizim tekne orta halli olduğu için Alman mal sahibi ile (..ki kendisi aynı zamanda Kaptan) 200x2:400USD'ye anlaşıyoruz. Alman - Rus ve Türk ... toplam 3 çift, Alman kaptan ve Thai sevgilisi (aynı zamanda aşçı) ve bir miço ile yola çıkıyor, sabah erken vira bismillah diyeceğimiz için geceyi tekne'de geçiriyoruz. Deniz çarşaf, su öyle temiz ki insanın gözleri yaşarıyor. Ada, ada dolaşıyor ... dalıyor, balık avlıyor, kimi yerde karaya çıkıp bacaklarımızı açıyoruz. Sığ yerlerde teknenin çektiği ve adına Long Boat denen ince uzun sığ su sürat teknesi ile dolaşıyor, genelde -salla- çekip suya atlayıp yüzerek karaya çıkıyoruz. Gece genelde daha önce atılmış tonozlara bağlanıp leşleniyor, seyir işini hem her tarafta olan -topuklar- nedeni ile hem de canımız öyle çektiği için gündüz zamanına bırakıyoruz. Ekvator hattında, en yakın şehirden yüzlerce kilometre uzakta yani neredeyse sıfır yapay ışık kirliliği altında daha önce hiç görmediğimiz güney yarımküre yıldızları altında geceyi geçirmek acaip keyifli. Alman çiftimiz bildiğiniz zır-deli... ama iyi deliler, acaip gırgırlar. Ruslar ise ... bildiğiniz rus. Eleman kafa çekip genelde uyukluyor, hatun desen o denizden çıkıp makyaj yapma derdinde. Biz ise nasıl desem? Ota b*k* karışıyoruz. Benim arıza hatun arada Thai'li yi dışarı atıp bize yemek pişiriyor, ben yelken basmaya yardım edip teknenin bozulan sintine pompasına yemek masası muşambasından conta kesiyorum. İstanbul ile iki defa uydu telefonundan konuşuyoruz, kızımız iyiymiş ... bizi özlemiş, trafik felç'miş, valilik kar tatili vermiş. - Hacı .. bi koşu gidip kızı alıp buralara geri kaçsak mı yaw? ...diyorum, hatunum cevap vermeden önce resmen bir saat düşünüyor. O derece yani.1 puan
-
Caponların dini yok, elemanlar kafalarına göre (eğer canları çekerse) din olgusuna kısmen yanaşıyor, kimi zaman da fikirlerini değiştiriyorlar. Biraz da alaycı bir ifade ile "Japon Shinto'cu olarak doğar, Hristiyan olarak büyür ve Budist olarak ölür" denmesinin nedeni de bu. Aslında Shinto'culuk tam olarak din'de sayılmaz, toplumsal geleneklerin ki bu gelenekler oldukça net ve kırılmaz/bükülmez cinsten hafif mistik karışım ile harmanlanması Shinto. Biz de gidip Shinto tapınağı görelim, olay'a katılalım tieytt! diyoruz ... en yakın ve en baba Shinto tapınağı (aynı zamanda en yenilerden birisi) Meiji. Bu imparator aynı zamanda Japonya'yı feodal düzenden çıkarıp batı'ya açan kişi. Hem saygı hem de konum gereği Meiji tapınağı acaip popüler. Metro'ya yollanıyor ve bu defa fazla kasmadan Meiji istasyonuna bilet alıyoruz. ... evet, tapınağın kendi metro istasyonu var. TaTaaa ... bir bakıyorum (gene) metro istasyonunda milleti itip kakan bi eleman var. Bir gün önce -dürtücü- elemana atarlandığım için bu defa onu dikkatle inceliyorum. Elemanın ellerinde beyaz eldivenler ve kolunda da Hugufuguyugumugu felan gibilerden bir şey yazan kırmızı kol bandı var. Sonradan öğreniyorum ki bu elemanların işi milleti itip - kakmak ve metro vagonlarının kapılarının çabuk kapanmasını sağlamakmış. ...hadi be! Ben de herifi dövme noktasına gelmiştim. Pardon ya Meiji'de inip yol seviyesine çıkıyoruz, kocaman bir giriş ve arkasında da nefis bir bahçe. Geleneksel kıyafetler giymiş caponlar ve tonla da turist dolu ortalık. Biz de hemen ortama ayak uyduruyoruz, özellikle ben -kerata- tribine bile giriyorum. ...ilgimizi çeken şeylerden birisi "Dua Duvarı" ...küçük ahşap kutular var, sana bir de kağıt veriyorlar. Dileğini kutuya koyup o kutuyu duvara asıyorsun ... sonra da dua edip gidiyorsun. Shinto rahipleri akşamları kutuları alıp duaları topluyor ve duan kabul olsun diye sana -destek- duası okuyor. Biz p*çl*k edip kağıdımıza "Bunu yazan tosun okuyana kosun" karalayıp kutumuzu tüm ciddiyetimiz ile duvara geri asıyoruz. Ağaçlar, meditasyon noktaları, shinto'nun prensiplerini anlatan rahiplerin atölye çalışmaları falan derken bir düğün kutlamasına denk geliyoruz. Genç çift geleneksel kıyafetlerini giymiş, bahçe de evleniyor. Klasik kıyafetler, şaşadan uzak ama güzel bir tören. Oturup töreni seyrediyoruz, gelin bembeyaz kukuletalı bişi giymiş, damat desen abi resmen samuray'a bağlamış. Davetleliler kocaman kırmızı şemsiyeler taşıyor ... kimonolar falan. Biri bizi de çağırıyor, davet'e icap etmemek olmaz. Gidip kalabalığa katılıyor ve acaip tezahürat yapıyor ... damat ve gelin içtikten sonra davetlilere de dağıtılan Sake'ye yumuluyoruz. Sake bildiğiniz eşek s*d*ğ* ama ne gam? Sonuçta beleŞ Sonra rahipler geliyor, kalabalığın arasına katılıp başlıyorlar milleti kutsamaya. Ellerinde tahtadan bi dalga var, mangal'da köfte çevrilen maşa'lar gibi bunlar. Millete orta karar bi tane çakıp (kafalarına) bir şeyler söylüyorlar. Biz de takılıyoruz elemanların peşine ... sanırım rahip bana ayar oluyor ... ben arada kafayı uzatıp napiyo bu be?!? gibilerden bakınırken rahip dönüp bana bir tane çakıyor (maşa'nın yan tarafı ile kesme indiriyor) p*ç* bak ya! - ne vuruyon be? ...falan derken bi tane daha çakıyor bana ... ulan! ... demeye kalmıyor bir tane daha ...! Eli de ağır be abicim ... anında kafam kırmızı şeritler halinde çiziyor. Dönüp davetlilere bir şeyler söylüyor, millet geberiyor gülmekten. - ne dedi? ...diye soruyoruz. - gaijin'in (yabancı demek) belli ki kafası kalın, üç kere vurmak lazım bunlara, ancak anlarlar! ....demiş ...bir duruyorum, sonra beni de gülme tutuyor. Eleman haklı abicim ... kafa harbiden kalın. - Sake .. Sake ... diyorlar, elime tutuşturulan eşek s*d*ğ*n* kafaya dikip gülmeyi sürdürüyorum. Gözüm şiş, kafamda tren rayı hesabı üç tane çizgi belirmiş. Lan! bu gezide ne kadar çok hasar aldım be1 puan
-
Geçmiş zaman, dar koltuk arasında şişen ayaklarımız ve saat farkından çorba'ya dönmüş beyinlerimiz ile Narita'nın nedense üretim/montaj hattına benzettiğim yürüyen yollarına tırmanıyoruz. Göz hattımda ki neredeyse herkesin suratında mutsuz bir ifade var, ya da fazlası ile kayıtsız. Sonradan üzüntü, sevinç vs. hisleri topluma açık mekanlarda (özellikle abartılı şekilde) ifade etmenin toplumda pek de hoş karşılanmadığını öğreniyorum. - Japonya'ya geliş nedeniniz? ... ulen niye gelicem? B*kmu var Caponya denen memlekette? Gümrük görevlisinin gözünün içine bakıp - Pleasure (zevk) Herif dalga mı geçiyorum diye bana bakıp pasaportumu damgalıyor. Capon topraklarına girerken vize almanıza gerek yok, uçakta form doldurup gümrük veznesinden 20USD karşılığı aldığınız pulu pasaporta yapıştırıyorsunuz o kadar. Bakıyorum evrakıma ... 30 günlük (tek giriş - çıkış) vermiş. Cimri p*z*v*nk, dandini ülkeni çantama koyup götürecem sanki. ...neyse! Kimi zaman yerin altına dalan elektrikli teron/metro karışımı bir şey ile merkez istasyona, oradan metro ile da kent merkezindeki Shinjuku'ya gidiyoruz. Daha doğrusu Metro'ya yatay geçiş yapıyor ve ilk golü yiyiyoruz. Olay şu ... LAN! Bilet makinaları kombini uzay üssü gibi. Hangi makinayı seçicem? Hangi hatta binmem lazım? Ben neredeyim? Kimim? İmdattt! Sonra Shinjuku hattını bulup zar-zor bilet alıyor (*bn* aletler japonca ... üzerlerinde ingilizce seçeneği varmış ama "İngilizce'ye Dön" talimatını bile Japonca yazmışlar ... ben var ya, sizin....) neyse, küfretmeyeyim. Metro geliyor ... acaip kalabalık zaten. Vagonlar dolu, bin kişi de binicem derdinde. Elemanın biri de beni dürtüklüyor ... ya var ya ... ben dürtülmekten nefret ederim. Bir dürttü, sesimi çıkarmadım, iki dürttü ... eŞŞedü! zaten yorgunum, 12 saat uçmuşum, kafam bi dünya ... üçüncü dürttü. Dönüp yapıştım bodur p*z*v*nk*n yakasına, başladım bağırmaya. "Stop man or I'll brake your neck!" herif gak-guk etti, ben de tokat ile itme arası bir şey yapıp 5TL'lik lastik top gibi sektiriyorum elemanı. Biniyoruz Metro'ya herif ise istasyonda dikilmiş hala elini kolunu sallıyor, buna parmağımla "getirme beni oraya yoksa senin...." gibilerden bi işaret çekiyorum. Kapılar kapanıyor, metro hareket ediyor ... nasip değilmiş. Dövemedim tacizciyi ... (bu konuya daha sonra geri döneceğiz) Conrad'a geçip yerleşiyoruz. Oda güzel, hayvan gibi manzarası var. Yapacak acil bir işim yok, beraber geldiğim arkadaş ile konuştuktan sonra , duş atıp bir-iki saat uyumaca olayına geçiyorum. Akşam dışarı çıkıp biraz gezicez, zaten yaklaşık üç gün -boş- zamanımız var, sonra Yokohoma'ya geçip gemi'ye transfer olacağız. Hava yediği için gemimizin Tokyo körfezine girişi yaklaşık 72 saat gecikmiş ... uyar bana, şikayet etmem valla. Akşam yemek için dışarı çıkıyor ve KFC'ye giderek karnımızı doyuruyoruz. Ben de arkadaşım da Capon! yemeklerinden hiç hazzetmediğimiz için Long Life KFC diyoruz. Sonra da Shinjuku'nun eğlence! bölgesi Kabukicho'ya geçiyoruz. Burası yirmiden fazla dar paralel sokaktan oluşuyor ve sokakların iki yakası da gece klübü, bar, striptease show vs. ve caponların pek sevdiği Hostess Bar'lar ile dolu. İşim olmaz ama yeri gelmişken Hostess Bar olayını anlatayım. Temelde Karaoke bar gibi bir şey bu, kendine oda açtırıyorsun ... atıyorum 6 kişilik ... diyelim ki o odaya geçiyoruz (iki erkek) hemen 2 - 3 - 4 tane hostes geliyor ve eğlencemize katılıyor. Yanlış anlaşımasın, aşna - fişne yok ... karaoke yapıp (onun da nesini severler ki?) bolca içki içiyor ve efsanevi hesap ödeyip çekip gidiyoruz ... olay bu yani ... hostesler ile içki içip anırmak için deli gibi bedel ödemece... tam m*l işi yani. Kabukicho'da genelde saçma sapan saçlı (didiklenmiş, punk, mor, yeşil, pembe) tipler karşınıza çıkıyor. Bu kadın ve erkek aracı/anutçular sizi bir yerlere götürmek istiyor ... bunlar tipik turist tuzakları tabi ki. İşin sırrı basit aslında. Her durumda kazıklanacaksınız, sonuçta Caponya abartı pahallı, Tokyo'da caponlar için bile pahallı bir şehir. Ama daha az ütülmek istiyorsanız kapısındaki neonlarda -ingilizce- yazan mekanlara gideceksiniz. Yanınıza hostes falan gelirse -pas- geçip show falan seyredip içkinizi içecek, eğleneceksiniz ... nokta. Bunun dışına çıkarsanız kendinizi Yakuza'ya borç senedi imzalarken bulursunuz ... o derece yani. Aynen öyle yaptık biz de robot kabare show'a dalıp kişi başına 170USD ödeyerek (Tokyo için yemek+içki ... gayet makul bir rakam) oturup gösteriyi seyrettik. Bildik turist tuzağı olsa da itiraf ediyorum ben çok eğlendim. Saat bilmem kaç olmuş (mekanda show aslında non-stop sürüyor) otele gidelim diye çıktık dışarı. Ultra-Süper-Uber dandik ama yeterince tüketilince kafayı bulandıran Capon viski'si ile hafiften kafayı kırmış olarak otele doğru yürüyoruz ki önümüzde kavga çıkmaz mı. Resmen kısmet ayağımıza gelmiş be! Kim kiminle kavga ediyor? Dava ne? Neden kavga ediliyor? Hiç bir fikrimiz olmamasına rağmen bir de baktım ki biz de kavga'ya karşımışız. Acaip eğleniyorum ama ... büyük ihtimal ile bana kendi dilinde "sen nerden çıktın birader?" falan diyen herifin birisinin yakasına yapışmışım. O bana çakıyor, ben ona ve onu elimden almaya çalışan arkadaşına yazıyorum. Bi ona , bir de kankasına ...sonra cevap babında o bana çakıyor, sonra ben bi ona ... bi kankasına yerleştiriyorum. Sonra olay kopuyor!! Benim kanka kavganın ortasında kendisini Conan zannedip nara atmaz mı? abi ... adam Tokyo'nun ortasında , gecenin bir vakti uluyor !!! Herif "Crom Hear Me! , count the deads.." diye bağırıyor yahu ... kavga etmeyi bırakıp kendimi yere atıyor ve anıra anıra gülüyorum halimize. Polis sirenleri yakınlaşırken kavga bitiyor, herkes topukluyor, biz de otelimize gidiyoruz. Asansörün aynasında hafiften kapanmış sağ gözüme bakarken ortak karara varıyoruz. "Bu akşam eğlenceliydi, gerçekten" ... gelecek bölüm : Shinto tapınağında rahiplerden dayak yemece.1 puan
-
...inanılmaz sarhoşum. Öyle sarhoşum ki yolun kenarındaki ilan panosuna tutunmuş ve derin düşüncelere dalmışım. - Yüzünün suyu hürmetine ... mesela bu takılmış kafama. Yüzünün suyu ne demek be abi? leğene su koyup traş oluyorsun, sonra birileri gelip leğendeki o köpüklü suya mı hörmet! ediyor? ...Sonra toparlıyorum kendimi... gece ayazı ve fena halde eve gitme ihtiyacı ağır basıyor. Yoksa orada, Londra'nın göbeğinde bir ilan panosuna (ışıklı) sarılmış olarak kalacak ve belki de hayatın anlamını bile çözeceğim. Toparlanıyor ve Underground'a (Londra Metro'su) gitmeye karar veriyorum. Metro beni eve götürür... götürür de Metro nerde ki? Yakınlarda bir yerde olmalı, öyle hatırlıyorum en azından ... ama nerede? Indiana Jones daha az ip ucu ile Kutsal Kase'yi bulmuş olsa da ben bir türlü Underground tabelasına ulaşamıyorum. Sokak, sokak bloğu araştırıyorum ama nafile. ...sonra bakıyorum bir Bobby geliyor ...komik şapkalı (silahsız) yaya devriye polisine Bobby diyorlar. Tutunduğum demir bahçe korkuluğunu bırakmadan ona el salladım. - Bana yardım edebilir misiniz? - Buyrun beyefendi... Adam ben boylarda, bıyıksız ... temiz yüzlü. - Söylemeye utanıyorum ama Metro'yu bulamıyorum. Fena halde sarhoşum da... Bobby kibarca gülümsedi, sonra da Underground'u tarif etti. - Aslında fazla uzakta değil ancak korkarım ters yöne doğru ilerliyorsunuz. Geriye dönün ve ikinci ışıklardan sağ'a sapın. Giriş 20 metre kadar sonra sağ tarafta. Teşekkür ettim ... Bobby yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu, kendi başıma gidebilir miydim? Yoksa bana eşlik etmeli miydi? ...Hayır dedim, teşekkürler. Kendim gidebilirim. Konsantrasyonumu toparladım, ayaklarıma bakıp hangisinin sağ ve hangisinin sol olduğunu bir kere daha kesinleştirdikten sonra sol - sağ diye içimden geçirerek ve mümkün olduğunca düzgün adımlar atmaya çalışarak polisin tarif ettiği yöne ilerledim. Metro girişi gerçekten de adamın dediği yerdeydi ... düşmemeye dikkat ederek (merdivenlerden yuvarlanmaya prensip olarak karşıyım) aşağı inip koridordan geçerek lobi'ye çıktım. Amacım belli Paddington'a gitmek için hangi perondan hangi metro'ya bineceğim. Başladım haritada ki kırmızı - yeşil - mavi vs. hatları takip etmeye ... len! Hiç bir metro oraya gitmiyor ki ... Alalalala??? Sonra başımı kaldırıp metro haritasının üzerindeki tabelaya bakıyorum, kocaman Paddington yazıyor...ehue. Zaten mahalledeymişim be Bozuntuya vermeyip toparlanıyor ve 00,30 metrosundan yeni inmişim havasında yol hizasına çıkıyorum. Kaldığım ev duraktan fazla uzak değil, yeniden ayaklarıma bakıp hangisinin sağ, hangisinin sol olduğuna bir kere daha "karar" verip başlıyorum yürümeye. Sonra... daha doğrusu evin kapısına geldiğimde bir düşünce beliriyor kafamda. "lan ben polis ile türkçe konuştum!" ...o an bu konu üzerinde daha fazla düşünce üretemeyecek kadar yorgun, sarhoş ve tükenmiş olduğum için yatıp uyuyorum. (ayakkabılarımı çıkardıktan sonra) ...ancak sabah ağız kuruluğu, susuzluk hissi ve baş ağrısı ile birlikte ayıldığım an o düşünce gene kafamda beliriyor. Muhteşem ingiLAZ kahvaltısı (reçelli çörek ve dandik çay) ile karnımı doyururken olasılıklar üşüşüyor kafama. - Türkçe konuştum, polis türk veya kıbrıs'lı idi ... sarhoş olduğumu görünce bozuntuya vermedi, bana türkçe yardım etti. - İngilizce konuştum, ama o kadar sarhoştum ki türkçe konuştuğumu sandım - polis falan yoktu, alkol zehirlenmesi nedeni ile halüsilasyon gördüm. Teoride üç olasılık aynı düzeyde geçerli. Londra polisinde Kıbrıslı (Güney ve Kuzey) ve hatta Türkiye göçmeni polisler var, hatta günümüz Londra Belediye başkanı bile Türk asıllı ... yani bu opsiyon epey mümkün. Aşırı alkol nedeni ile kafam bulanmış olabilir, polis ile ingilizce konuşmuş - anlaşmış ama sonradan (nedense) o konuşmanın türkçe yaşandığı türünden bir takıntı geliştirmem de mantık dahilinde, yani bu opsiyon da akla yatkın. Sonuncu seçenek derseniz ... bence en kuvvetli seçenek bu, hava ile ya da bir ağaç,direk vb. ile sohbet etmiş, ondan yön bilgisi almış ve zaten bildiğim, daha önce kullandığım metro istasyonuna halüsilasyonumun yönlendirmesi ile gitmiş olabilirim ... evet, bu seçenek te gayet mantıklı. ...anlayacağınız o vak'a benim için hala esrarını korumakta. ...1 puan
-
Geçmiş zaman ... arkadaşlar kapının önüne çağırdı. Yeni bir araba gelmiş, denemek istermiymiş? isterim tabi ... neden istemeyeyim ki? Çıktım kapının önüne, aHanda ... araba bu. MX5, siyah ... soft top. Aracın tavanı, ya da bir başka tabir ile en üst noktası pantalon kemerim hizasında ... mantıklı bir adam olsam yapmam gereken şey belli, teşekkür edip içeri girmek, masama oturup bi kave sipariş etmek. Ama ben mantığı ile öne çıkan bir adam değilim ki, kaşıntılıyım ... sıkıntılıyım eyvallah ama mantıklı? Aldım anahtarı, açtım kapıyı ... koltuğu geri çekeyim dedim, zaten gerideymiş. Ehue ... neyse önce kafayı ve omuzları sokarak bindim arabaya, sonra ani ve acaip estetik bir manevra ile (bkn.TIR'ın geri geri park etmesi) koltuğa oturdum ... tamam, gitmeye hazırım. Sonra çocuklar uyardı. - Abi sol bacağın dışarıda kaldı... Harbiden mi? ...hadi ya? Neyse komple sağ koltuğa yatıp sol bacağı da içeri çektim, arkadaşlar kapıyı dışarıdan kapattı ... sığdım arabaya (en azından teoride) ... kafam tavanda (kelimenin tam anlamı ile) yükseklik ayarı bulunmayan direksiyon kucağımda. Kısacası benim görüntü bu şekilde (temsilidir) Mx nasıl gidiyor? Gaz tepkisi nasıl? Yol hissi var mı? ...inanın aklımda değil. Test bir an önce bitsin, çıkayım şunun içinden havasındayım. ...kaza bela yaşamadan döndüm geldim tüKKan'a ... çocuklar açtı kapıyı, kuZu'dan inicem ... de ... LAN! ...inemiyorum ki? Abi sıkıştım arabanın içine... eklemlerim kitlenmiş resmen, çıkamıyorum dışarı. Dizimi az kıvırsam olacak da ... kıvıramıyorum ki, direksiyon kolonuna takılmış. İtfaiye çağırsalar, hidrolik ayırıcı ile açsalar ve sprial ile kesseler yeridir yani. Millet başladı t*ş*k geçmeye ... - sağ kapıdan girip tavanı açın, yukarıdan çekerek çıkartalım - sana çok yakıştı abi, sen takıl orda vs.vs. Allahtan omuzlarımı oynatabiliyorum, kafayı bir şekilde branda tavan mekanizmasının arasından kurtarıp dışarı çıkarttım, böylece olduğum yerde dönebildim, iki kişi koltuk altlarımdan çekti, ben de kollarımı kullandım ve ta-taaaa ... garip bir PoP! sesi ile (bkn.Şampanya şişesi açmak) bir de baktım ki özgürüm, aracın dışındayım. Eğilip toprağı (daha doğrusu) betonu öpmek içimden geçmedi değil, ama karizma'yı da çizmemek lazım tabi. Hemen atlayıp suratında gizlemeye çalışmadığı gülücük ile soru soran Mazda bölge müdürünü olgunca cevapladım. - Nasıl olmuş araba? Sevdin mi? - Frenlerin dozajlaması üzerinde çalışmak lazım tabi, direksiyon biraz hissiz ... motor da alt devirlerde baygın kalıyor, onun dışında fena değil, total değerlendirmede beş üzerinden iki veririm. (Bkn.İshal olmadım, içimden don değiştirmek geldi)1 puan
-
...acayip parasızım. Akşamları okul çıkışında pizza'cı da kaçak çalışıyorum ve -malzemecilik- yapıyorum. Önüme boş pizza hamuru geliyor, domates sosu serp, kaşar serp ... sonra adisyona göre malzeme yerleştir. iki parça sucuk pizza'nın üzerine, bir sucuk ağza ... iki tutam peynir pizza'ya, bir tutam ağıza hesabı gece saat 02.00'a kadar saatte 5 dolar'a çalışıyorum. Ortalığı temizleme, çöpü çıkarma, tıkanan tuvalate el atma da yan işlerim. Ama akşam yemeği beleşe geliyor. (kurdeşen döküyorum ... o ayrı) ...sonunda öğrenci işleri kağıt karmaşasının arasından çıkıp bana yarım gün çalışma izni veriyor ... heyooo be! Sonunda sıcak yemek yiyebileceğim. Çalışma belgemi alıp göçmen ofisine kendimi kaydettiriyorum ve cebimde sosyal güvenlik kartı ile iş aramaya başlıyorum. ...tataaaaa .... neredeyse anında iş buluyorum. Hyundai'nin lojistik merkezi iki blok ötede ve adamlar "Help Wanted" ilanı asmışlar. Hemen girip espri yapıyorum ... - Yardım etmeye geldim Sekreter kız bana b*k* bakar gibi bir bakış fırlatıp birilerini çağırıyor. O gelene kadar oturup bekliyorum ve de ustabaşı gelince biraz laflıyoruz. - İşi biliyor musun? - iş ne? - PDI (Teslimat öncesi hazırlık) - Biliyorum - gel, göstereyim ... (belli ki bana inanmadı ... ama harbiden biliyorum be!) O zamanlar Hyundai doğrudan ithal ediliyor, limana gelen araçlar lojistik merkezlerine taşınıyor ... burada iç sevk için hazırlanıp bayilere yollanıyor. Benim gittiğim yer de öyle bir nokta. Kocamaaaaaaan bir alan, beton zemin ... iki sundurma, bir prefabrik ofis binası ... o kadar. ...iş basit aslında. Önce gidip dispozisyon'dan araç anahtarı ve park bilgisini alıyorsun. (Kırmızı 27 gibi ...) kart basıyorsun ve aracı bulup sundurmaya çekiyorsun. Araç nakliye modunda, jant kapakları vs. bagajda zaten ... onları tak, paspasları ser, silecekleri tak, teybe (kaset devri) Hyundai'nin Wellcome kasedini tak, istasyonları ayarla son check list'e geç. Yağına, suyuna, akü gerilimine bak, aracı kontrol et. ... sonra arabayı otomatik yıkamaya götür, deterjan sık, zincire tak ... araba otomatik yıkamadan çıkınca kurula, teslimat hazır noktasına götür, kitle. PDI O.K etiketi yapıştır, anahtarları götür ... kart bas ... 11 dolar senin. Kafamda hesap yapıyorum ... günde 5 araba yapsam 55 dolar, 50 dolar günlük yaşam için bana yeter de artar bile ... üç öğün yemek yerim ki bu o dönem resmen lüks. Günde 7 arabaya çıksam ufaktan para biriktiririm be! Tulum giyiyorum, işe giriş evraklarımı hazırlıyorlar ... gidip ilk kartımı basıyor ve ilk aracıma girişiyorum. ...2.2'lik bir sedan bu ... deri koltuklu, sunroof'lu lüks bir banliyö aracı. Aynen girişiyor, bir yandan da saate bakıyorum. Bakalım günde kaç araba yapabileceğim. Atlamadan, işi şişirmeden tüm listeyi takip ediyor ve aracı yıkamaya çekiyorum. Bas deterjanı ... arabayı zincire tak ... makina Hyundai'yi çekerken öbür tarafa geçip kurulama bezi alıp beklemeye başlıyorum. ...sonra araba otomatik yıkamadan çıkıyor. Çıkıyor da .... araba bir garip ... ??? Hani çok büyük bir yanlışlık vardır (mesela Pisa kulesi) ona baktığınızda beyin doğrudan algılamayı red eder ama durumun fecasi yanlış olduğunu hissedersiniz. Aynen benim durum bu ... kuZu'ya bakıyorum ... bakıyorum ... kafa basmıyor bir türlü, beyin durmuş. Kapıyı açmam ile -FOŞŞŞŞ- su boşalıyor dışarı, arabada belki bir ton sabunlu su var .... nasıl ya? ...haSSSSSS Sunroof'u açık bırakmışım. Off yaaa! Panik içinde ve inleyerek kendimi yere atıp elimle ayak havuzuna dolmuş suyu boşaltmaya çalışıyorum (toprağa kemik gömen köpek gibi) koltuğa elim değiyor, canım deri döşemenin dikişlerinden cof! diye su boşalıyor, ön göğüsten aşağı su akıyor ... LAN! Arabayı boğmuşum resmen. Sonra arkalardan bir yerden - HIAGHHH- diye bir ses geliyor ... dönüp bakıyorum bana işi gösteren ustabaşı prefabrik binadan çıkmış naralar atarak bana doğru koşuyor. ...ne yapmalı? TopuKKKK ... o dev park alanında tam bir tur atıyoruz. Ben önde -anam, anam- modunda kaçıyorum, ustabaşı ağzından köpükler saçarak arkamdan geliyor. ...ana kapının oraya geldiğinde sola sinyal patlatıp kendimi sokağa atıyor ve gaz kesmeden aynen Topuk! olayını sürdürüyorum. İzimi kaybettirince tulum çöp'ü boyluyor ... ve ben bi cigara içip kendime gelince iş aramaya başlıyorum. Takip eden gün Cadillac'ta iş buluyorum. Ustabaşı soruyor bana ... - İş tecrüben var mı? - Evet Hyundai'de PDI'cılık yaptım, mekanik tamirde de iyiyimdir. (...ne var? Yalan mı?) - Haa ... iyi o zaman. Sana saatte 18.30 veririm, uyar mı? - Taam ..anlayacağınız Hyundai'deki kariyerim kısa ama verimli bir şekilde sonlansa da o iş bana Cadillac'ın kapılarını açıyor...1 puan
-
Arap Kerem Fenerbahçe'de pederinin yeni aldığı Merso ile dolaşıyor ... resimdeki U.S versiyon olsa da Arabın Almanya çıkışlı Merso'da kompl krom tamponlar var ve kuZu resmen ya-kı-yoooo .... Bize -kelek- atılalı (bkn.Paris - Dakar hikayesi...) bir aydan fazla süre geçmiş ama alınan karar gereği o süre boyunca sessiz, boynu bükük ve sakin kalmışız. İntikam alınacak ama tabi ki bunun zamanı var... Arabın kullandığı ve buran buram -yeni- kokan Merso işte böyle bir şey. Arabın babası dönemin ağır abilerinden, politikacı ve deyim yerinde ise -ensesi kalın- takımının üyesi. Ama hakkını vermek lazım, arada sırada çıkıklık yapsa da Kerem it-uğursuz değil. Bize karşı düzenlediği ve planlamasını üstlendiği o menfur -şaka- dışında aslında sevilesi bir adam. ...ama onun bu -sevilesi- kişilik yapısı bizim ondan intikam almamıza engel değil. (bkn.iş başka, aşk başka) Düşünüyoruz, düşünüyoruz ... kırmızı Merso fazlası ile dikkat çekici ... Arap'tan intikam alacağız ve bu intikam'ın konusu da Merso olacak ... işin o kısmı belli ... ama nasıl? Öncelikle bir göze - göz durumu söz konusu. Takıldığımız Fener - Kalamış tayfası Arap ve arkadaşlarının bizi nasıl ayara getirdiğini biliyor, hikayemiz aradan geçeni bir ay'a rağmen hala anlatılıyor ve tabi ki abartılıyor. (bir versiyonda ben altıma işemişim, bir diğer versiyonda da Bunalım camdan aşağı atlayıp ayaklarını kırmış) ...yani intikamımız da -epik- olmalı, bizim hamlemiz de aynı şekilde anlatılmalı. Ancak bu şekilde yediğimiz kelek gölgelenecek, bir anlamda namus temizlenecek. Sonra Rauf buluyor yapmamız gereken şeyi ... ben Arabın Merso'yu kaldırıp denize sürelim, batın gitsin ... akvaryum süsü olsun falan diyorum ama Rauf'un plan çok daha iyi. (bkn.elemanın kafa çalışıyo abi) ... Arap akşamları (neredeyse her akşam) Fenerbahçe'ye geliyor ve arabasını büfelerin oraya çekip (eskiler hatırlar ... yan yana büfeler vardı orada) bir - iki saat takılıyor. Sonra da nereye gidecekse, gidiyor. Rauf diyor ki ... - işte orada saldıracağız, büfelerin önü Arap'ın savunmasız olduğu an ve de mekan ... orada etrafı arkadaşları ile çevriliyken kelek beklemez. ...taam diyoruz. Hazırlıklar yapılıyor ve gelen ilk Cumartesi akşamı (en kalabalık akşam) plan işleme konuyor. Arap her zaman ki gibi gelip arabasını büfelerin önüne, az çaprazına yani büfelerin hemen yanındaki İETT durağının önüne geri geri park ediyor. ...hemen yanına bir araba geliyor. Bu arabada gürültülü müzik çalıyor ve bu da yetmezmiş gibi "OoOoO hayırlı olsun!" falan diyen bir grup mavracı (bizim suikast yancıları) Merso'nun etrafını sarıyor. Anlayacağınız Arap lafa tutuluyor, kafası karıştırılıyor. Sonra mavracılar başlıyor.. - gidiyo mu bu? bi bassana ... - sen var ya şimdi asfalta lastiklerinle "kahramanmaraşlıabdullahwashere" yazarsın ... falan diyor. Bu da yetmezmiş gibi yanda park eden ve müzk çalan araba pati çekerek ve lastik yakarak kalkıyor. Yancılar lastik dumanı içinde veriyor gazı ... - bas , bas, bas Arap gaza geliyor, yüreğinde genç osman temposu basıyor marşa ... abanıyor gaza. ... millet sağa - sola kaçışıyor, Merso arka lastikleri yakıyor ... patinaj çekiyor ... çekiyor .. çekiyor ve... HARŞ - ŞANGIR , ŞUNGUR falan bir ses geliyor ve Merso namludan çıkan mermi edası (ve hızı ile) Çınar'a doğru uzaklaşıyor. Büfenin arkasında gülmekten geberiyoruz, intikam böyle alınır işte ... Yerde ... az önce Arab'ın Merso'nun durduğu noktada Komple Krom tampon (orta parça) yatıyor ... millet Kerem'i lafa tutarken tampona bağlanan çelik çekme halatı İETT durağının taşıyıcı borusunu resmen dirsek gibi bükmüş. ...gülmekten yerlerde yuvarlanıyoruz ... intikammm - intikammm diye nara'lar atıyor Bunalım Hakan. Sonra Arap geliyor ... arabadan inip yerde yatan bükük arka tamponuna, bize , etrafa , arabasına bakıyor. Gözleri boş, belli ki şaşırmış. Merso'nun arka tarafına doğru gidiyor , oradaki manzara'ya göz atıyor ve inaharghghgh gibilerden bir çığlık atıyor. Merso'nun arkasında içine rahatlıkla yumruğum sığacak boyutta iki tane delik açılmış ... arabanın stepne havuzu bükülmüş ve dışarı doğru uzamış. ...beklentimiz çelik tel'in tamponu sökmesiydi ama bağlantı ayakları fazla sağlam olduğu için tampon koparken kuZu'nun k*ç*n* resmen patlatmış. Mağara gibi iki delik var arabada ... Arap dizlerinin üzerine yere çöküyor ve başlıyor bağırmaya - Neden? Nedennnn? Rauf bizi dürtüyor ... - Karnım acıktı artiz (amerikan salatalı ve sosisli sandviç) yiyelim mi? - taam ... diyoruz. Arap dövünüyor asfaltın ortasında, etrafındaki kalabalık giderek artıyor ve biz gayet iyi biliyoruz ki gün doğduğunda aldığımız intikam ağızdan ağıza dolaşmaya başlayacak. ...eh, bu kutlanmaz mı?1 puan
-
....evde kendi çapımda "sanayi" kurdum ya ( salya - sümük, grip geçmedi hala a.q) geik yapabiliyorum Soru şu : Nasıl Lakap kazanılır? ...aslında cevap belli, bileğinin hakkı ile. Ya da şöyle anlatayım ... ben lakabımı nasıl kazandım? ...geçmiş zaman. Kemancı acaip popüler, popüler derken mesela Volvox sahne alıyor, hatırlayanınız var mı onları? http://tr.wikipedia.org/wiki/Volvox_%28m%C3%BCzik_grubu%29 İstanbul'da olduğum zaman oraya takılıyorum, kapı tayfasından bir-ikisi tanıdık ... biliyorlar beni, çatlak ama genelde dert yaratmaz diye yafta yemişim. Galip abi'de (Tekin) abi diyorum çünkü eleman benden 5-6 yaş büyük ayrıca kafası bir başka çalışıyor. Bodyguard'lar aracılığı ile tanıştık Galip abi ile ... benim saçma - sapan hikayeleri duymuş ; bana da anlat dedi ... öyle de yaptım (bkn.aynen bu blog'da yaptığım gibi) Galip abi'nin barın arkasında ufak bir odası var, ufak derken harbi ufak ... odanın zaten yarısı onun çizim masası, boş yerlere de bir - iki sandalye atmışlar. Mekan'a gittiğimde etrafta takılmıyorum, içkimi alıp geçiyorum arka tarafa, kimi zaman çene çalıyoruz, kimi zaman sadece kafa çekiyoruz. ...bir akşam Galip abi'ye Çad'da Libya'lı tutsaklara ne yaptıklarını anlatıyorum (ayrı bir hikaye, zamanı gelince onu da yazarım) o da arada kaşlarını çatıp soru soruyor. Bizim kafalar iyi olmuş ama, bilmem kaçıncı bira+votka'yı içiyoruz. Arada birileri gelip gidiyor... ben pek sallamıyor, kafama göre köşede takılıyorum. Sonra (saat iki - üç gibi...) bir kaç tane hanım kızımız geldi ziyarete... diyeceksiniz ki sana ne? ...gerçekten bana ne? sallamadım zaten ... onlarda başladı içmeye, hatta bir sonraki tur'u ısmarladılar (bkn.sevindirik olmak) sonra biri bana sordu. - Kaan - hıı (ben) - sen karşıda oturuyorsun dimi? - hıı (hala ben) - araba ile mi geldin? - hıı (evet anlamında) - giderken beni de bırakır mısın? - olmaz... - neden? - olmaz işte... Galip abi başladı kıkırdamaya, kızlar ayar oldu tabi. Başladılar üstelemeye... - neden bırakmıyorsun kızı? ayıp be.. - kasmayın, olmaz dedim. - neden ama neden? neden? dayanamadım tabi... - bakın bende kafa bi dünya, arabayı otelin altına mı bıraktım? yoksa AKM'nin parkına mı onu bile hatırlamıyorum. Bu kafa ile çıkıcaz dışarı, sabah ayazı bi vuracak ... kafa olacak tam CİLA ... yarım saat debelenicez arabayı bulalım diye. Sonra arabaya binicez, köprüye gideceğiz ... tabi ben bir yere sıvanmazsam. Ehliyeti kaptırmadan köprüden geçmek zor iş (o dönemde alkol çevirmesi yapıyorlardı) hadi diyelim ki geçtik ... sana sorucam evin nerede diye ... sen bana bir saat anlatmak için uğraşacaksın, ben belki anlayacağım belki de anlamayacağım... diyelim ki anladım... seni eve bırakacağım, sen bana "gel bi kave iç, bu kafa ile daha fazla araba kullanma" diyeceksin, ben de mecburen peki diyicem, başlıycam park yeri aramaya .. büyük ihtimal ile iki mahalle ötede falan bi yer bulucam, çıkıcaz yukarı sen bana kave yapıcan, ben kave'mi içicem ... sen "tavla oynamaya mı geldik? nedir yani?" diyicen, ben gene mecburen sana yumulucam ... düzgün hatunsun, yumulmak sorun değil de benim kafa bi dünya. Ya sana yazarken sızıcam, ya da bi b*k yapamıycam ... kız arkadaşların sana soracak "attın herifi eve, nasıldı?" diyecekler (evet...hatunlar bu geyiği yaparlar) sen de yüzünü buruşturup "yapamadı bişi!" diyicen ... camia ufak, millet birbirini tanıyor ... senin yüzünden adım ib*e'ye çıkacak, kısmetim kapanacak. Onun için yok kızım, bırakmam seni. Galip abi'den bir muHAHAHAHA! geldi, kızlar epey bir bozuldu ve içlerinden biri bana bağırdı. - Hayvan'sın sen, HAYVAN! ...işte ben lakabımı bu şekilde, alnımın akı ile ve de hak ederek kazandım1 puan
-
konuştuğumuz ekipmanların orjinalleri şu şekilde ... taşıyıcı tavana bu şekilde "tırnaklı" bağlantı ile oturuyor. ana taşıyıcının üzerine bağlantı aparatları takılıyor (resimde bisiklet taşıyıcı var...) SW'de ki bağlantı da şu şekilde (C-Max değil ama bağlantı / taşıyıcı kombileri konsepti aynı...) bu resimdeki kombinasyonda ortada kayak/snowboard taşıyıcı ... sağ ve sol kenarlarda ise bisiklet taşıyıcılar var. ...bunun haricinde başka varyantlar da var, çoklu kayak/board taşıyıcı .... sörf ve windsörf taşıyıcı ... genel kargo/bagaj taşıyıcı ... açık taşıma kasası (kargo ağı ile birlikte) vs.vs. yani ana tavan taşıyıcı alınıp takıldıktan sonra ihtiyaç doğrultusunda pek çok varyant isteğe bağlı olarak sağlanabiliyor.1 puan
-
Allah razı olsun cevap gelmeyecek diye korkmuştum..Allah razı olsun cevaplarınız için..Bagaj taşıma için değil görünüm olarak taktıracaktım. örn: http://www.aksoytuning.com/ford-c-max-tavan-citasi-port-bagaj-urun13992.html buradaki gibi ..Teşekürler..1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
Bu gün benim de başıma geldi, Aracım 37000 km ye geldi. 30,000 bakımını Çorum Evlüce otomotiv de yaptırmıştım. Bu gün uyarı geldi. Acayip sinirlendim yalnız. Çünkü en yakın servis 120-130 km uzaklıkta. Her neyse Ford Direkt hattını aradım. Yol yardım bölümüne aktardılar ve yol yardımda en yakın servise aktardı. Tabi ben bundan hiç memnun kalmadım, dedim ki nasılsa servise gelin diyecekler diye düşündüm. Ancak servisten bağlanan usta durumu anladıktan ve aracı güvenli bir şekilde durdurmamdan sonra beraber bu işi halledelim diye söze başladı. Sonra aracı stop etmemi istedi. Daha sonra kontağı açmamı istedi. Fren ve gaz pedallarına aynı anda basmamı istedi. Bir müddet bekledikten sonra ekranda Oil .... reset gibi (noktalı bölümde de bir şey yazıyordu ama unuttum galiba, yani en azından reset bölümü ) bir yazı çıktı. Direksiyonun sol tarafındaki "OK" tuşuna basmamı istedi ve sorun halloldu. İyi bayramlar dileğinden sonra yoluma devam ettim. Böyle bir durumla karşılaşırsak 1- Kontağı aç 2- fren ve gaz pedallarına basılı tut 3- ekranda oil reset gibi bir yazı çıkınca sol taraftaki ok tuşuna bas. Şuraya dikkat ediniz. Geçmiş olsun. NOT: Focus 3 için böyle, diğer modellerde de böyle olacağını tahmin ediyorum ancak böyle diyemem.1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.