2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
30-08-2016 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
UCANKUS diye bir isimden sürekli mesaj geliyor bana, sanıyorum ki cezbetmek için geliyor üyelik müyelik istemek için çünkü günde bir tane mesaj ya var ya yok. Mesajlara girip en üste çıktım bir de ne göreyim Üyeliğiniz başladı ilk hafta ücretsiz sonra haftalık 7 lira Turkcell Hesabım uygulaması ile anında kontrol edince 7 liranın çoktan kesildiğini gördüm, soluğu 532'de alarak. İptal eder misiniz dedim, kontrol ediyorum dedikten sonra iade etti ve sizi ücretsiz olarak aile koruma paketi sağlıyorum dedi. Sorgu sual yok direkt iptal. Dedim bu nasıl oldu ben talep etmedim vs. Efendim internette çıkan reklamları kapatmak için x bile bassanız size arka planda bu işlem yapılır dedi. Bunu nasıl sağlıyor ne saçma şey dedim ayrıca ben reklam vs kapatmıyorum diye ekledim. BTK onaylı servis sağlayıcıları biz müdahale edemiyoruz sadece ücreti alıyoruz diye ekledi. Madem öyle sizin bu koruma paketiniz var ve bunu standart sunmuyorsunuz haliyle dolandırıcılara ön ayak oluyorsunuz sizde öylesiniz dedim. Şikayetimi talep alır mısın diye ekledim, şikayetinizi alırız ama bu konu hakkında geri dönüş yapılmaz size sadece öneri olarak kalır dedi arkadaş. Ooo süper müşteriyi de sallamıyorsunuz yani dedim konuşma bitti. Velhasıl telefonunuzda üyelik vs var mı kontrol edin anacım. Aynısı teyzem'e de olmuştu arayıp iptal etmiştik. Kadın üzüntüden ağlıyordu ben yapmadım benden niye para alıyorlar diye. Böyle içi çürük sistemde yaşıyoruz. BTK ne iş yapar?6 puan
-
5 puan
-
3 puan
-
...artık "Algıda Seçicilik" yaşıyorsun. Normaldir. Beynin bir kere o frekansı ön loblardan ana hafızaya aldı ve tanımladı/etiketledi. Söz konusu sesi nerede / ne zaman olsa anında algılarsın artık. Benim çocuklar ile konuştuğunda sana araba verip senin kuZu'yu alır, bakarız. Ses arama bizim sektörün en lanet işidir ama aynı zamanda olmazsa, olmazdır ...kaçınamazsın. (bkn.umarım çabuk buluruz, kesin saçma sapan bir yerden geliyordur.)2 puan
-
Arkadaşlar,uzun zaman dır aracın servis garantisi bitince ne yapalım diyordum.Satalım da yeni mi alalım,dizel mi alalım,otomatik mi derken sonunda karar verdik ve aracı satmaktan vazgeçtik.Peki ne yaptık Atmosferik Focus 3 lerede uyumlu olan en iyi LPG sistemini bağlatmaya karar verdik.Fiyat konusunda diğer markalara göre 1000-1200 TL pahalı en azından su sistemine müdahale olmuyor ve direk LPG ile çalışıp sıvı püskürtme yapıyor.Sistemi bir iki ay araştırdım ve iyi olacağına karar verip bu gün sipariş verdim.30 Ağustos da salı günü montaj yapılacak.Fotoları daha sonra koymak isterim.Cevapları da daha sonra yanıtlarım.Aşağıda ki videoyu izleyebilirseniz fikir verebilir.1 puan
-
Bu sabah farkettiğim bir ses var motorda. Motor rölantide resmen tır-tır ediyor, gaza basıp bırakıncada hava kaçırma sesine benzer bir pıslama duyuluyor. Kısa bir video çektim,servistende randevu aldım ama içim rahat değil...1 puan
-
Sanal kartla alıyorum. Zaten ara yuz turkce oluyor. GG'de satan vardır bakmaniz lâzım.1 puan
-
1 puan
-
"telefonda standart browserları kullanmanızı tavsiye etmiyorum" en başta bunu söyliyeyimde. genel kullanımı olan safari chrome veya webkit bazlı diğer browserlarda internette her tarafta dolanan otomatik sms attırma zımbırtısı var. az biraz bilgisi olan siz popup kapattım sanarken abone yapar. engelemenin yolu. uygulama izinlerinden sms özelliğini kapatmak yada benim gibi opera kullanmak tabi onuda engelledim. diğer browserlarda çalışan çoğu exploit Operada çalışmıyor. --0 dakika sonra eklendi-- hanıma kontörlü aldım kafam rahat1 puan
-
Yakup, benzerini avea üzerinden hanıma yaptılar, hemen aradık avea bizimle ilgili değil diyip sıyrıldı, bende saydırdım tabi... 44 TL anında çekmişler, firmayı aradım rus bir abla ile konuştum yetkilileri oymuş %50 discount yaptı1 puan
-
1 puan
-
...öyle olduğunu düşünmedim, ima'da etmedim zaten. Ya yanlış anlaşılmış ya da (daha beteri) birileri çok yanlış konuşmuş. Sonuç : Yok öyle bir şey.1 puan
-
...bildiğin saçmalamış (her kim ise) Yok öyle bir şey, en azından bizde bu tür bir işlem yapılmaz. Bunu gerçekten bizden biri söyledi / teklif ettiyse de onu doğrudan PTT moduna alırım. En hafif tabiri ile "Haddini Bilmemek" tadında bir söylem bu. PTT: Pijama, Terlik, Televizyon1 puan
-
1 puan
-
Yok artık Bu işlemi yetkili servis yapmaz,yapamaz değil yani yapmaya yetkileri yok. Chiptuning'ciler yapar. Not: Aklında olsun standart olarak sunulan 115 ps, sadece yazılım farkına sahip değil. @Kaan Yagizer1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
Baştan da yazdım, keyif için yapıyorsanız ve yapma sürecinden çok kullanma sürecinden keyfi alacaksanız superchipsin yazılımını kullanın. Size yakın Ankara'da yapan yer var, Servet yardımcı olur sanırım. İlave olarak K&N filtre takın ve tadını çıkarın. Dizellerde turbonun apansız yüklenmesi nedeniyle sprintbooster ihtiyacının ve faydasının göreceli az olduğunu düşünürüm. Bu masraftan da kaçınırım. Mevsimin çok önemi yok bence. Sadece güçlü araba kullanmak kaygan zeminde daha fazla dikkat gerektirir, özellikle sprintbooster kullananlaın mutlaka devre dışı bırakması gerekir. Aşırı soğuklarda motor ne yapsanız kısa mesafe kullanımlarda ısınmayacak nasıl olsa. Kaldı ki bu kışı böyle geçriseniz seneye aynı durum olmayacak mı? Ama arabamla uğraşmak benim için hobi, üç-beş gün garajda yatsın fark etmez, metresim olsun paramı yesin helal olsun, vaktimi buna harcamayacaksam neye harcayacağım diyorsanız fantazi dünyasında güzel bir yolculuğa çıkabilirsiniz.1 puan
-
Furkan kardeşim, gel arabanı güzelce orjinal parçalar ile yaptır, bir güzel bakım çek, sonra git Superchips yazılımı attır, K&N filtre tak birde Sprintbooster tak, dertsiz başına dert almadan, sinir stres sahibi olmadan keyifli keyifli bin, göreceksin bu saydığım üç eleman seni mutlu etmeye yetecektir.1 puan
-
... Tipitip Fenerbahçe'de takılan bir ciklet satıcısı aynı zamanda da FB fanatiği, biraz saf ... epey güleç yüzlü ve yaşlı anası dışında kimsesiz olduğundan tribünde abileri, mahallede semt sakinleri tarafınca kollanıyor, korunuyor. Kafasından yaz - kış çıkarmadığı sarı lacivert ve külah kılıklı beresi ile el tablasında pazarladığı tiptip'e de benziyor. Hafta arası, akşam üzeri ... hafiften de yağmur yağıyor. Hasan (Uzun) arabasında takılıyor, yanında manitu. Ufaktan bir şey üzerinde tartışıyorlar. Tipitip'in adetidir, park etmiş arabaları dolaşır, istemiyor olsan da sana ciklet bırakır ve yürür gider, sonra geri gelir ... ona bir sakal atarsın, mutlu olur, seni de rahat bırakır. ...Tipitip ciklet bırakacak ya, Uzun'un arabanın şoför camına tıklatıyor bi... Hasan başını çevirip bakıyor - sonra, sonra ... diyor Tipitip gidiyor, on - on beş dakika sonra geri geliyor ve camı gene tıklatıyor. Hasan camı aralasa ciklet bırakacak ... olay bu kadar basit. Ama Uzun'un canı burnunda zaten, Tipitip'in bıdıbısı onu extra geriyor. - ya bi s*kt*r git be! ...diye bağırıyor buna. Tipitip gidiyor ... on - on beş dakika sonra geliyor .. camı tıklatıyor (gene) Hasan dönüp ona bakıyor ve... - olm git, bak döverim ... Tipitip'in tepkisi ilginç, meğer gidip taş almış ve o taşı arkasında tutuyormuş. Uzun buna s*kt*r çekti ya, morali bozulmuş. Hasan buna yeniden atar yapınca arkasında tuttuğu taşı çakıyor arabanın kapı camına ve camı kırıyor. - Lan ben senin ta ..... Uzun atlıyor arabadan aşağı, camı kırıp kaçmaya çalışan Tipitipi yakalayıp sokağın ortasında biraz hırpalıyor. Çok değil ama biraz ... yani hastane'ye gitmek gerekmiyor ama eczane'ye uğramak farz. Birileri Uzun'un öfkesi geçince Tipitip'ten artanları toplayıp Eczaneye taşıyor. Eczacı elinde geldiğince bizim oğlanı toparlıyor, sonra çay bahçesine geçip oturuyor Tipitip ... ona çay ve kaşarlı sandviç ikram ediyorlar. Bi yandan karnını doyuruyor, bir yandan da ağlıyor bu. İki - üç masa ötede ekip okey çeviriyor, bakıyorlar ki Tipitip ağlıyor ... çağırıp, soruyorlar - Ne oldu lan sana? - Hasan dövdü beni ... diyor Tipitip ...neden? O kadarını anlatmıyor, zaten elemanın aklı gidip geliyor. Uzun'un dayağından sonra kafa tam durmuş. Ekibin de kafası atıyor, Hasan'ı tanıyorlar ... - gidip ezelim hergeleyi ... yazık değil mi bu çocuğa? Hasan o an Azaplı'da kumar oynuyor. Ekip gidip onu eli ile bulmuş gibi kepçeliyor. - gel lan! diye yakasına yapışıyorlar ... ve efsane başlıyor. Hasan hem uzun (2.10 falan) hem iri (en az 150 kilo) hem de ... nasıl desem? Herifte gram yağ yok ... adam Dalyan'da çalışarak para kazanıyor (o ve ailesi) tekne tamir ediyor, yat kıyıya çekiyor ... beden işçisi yani. Üstelik sinirli bi abi. Ekip bunun yakasına yapışıyor ya ... o da kumar masasından kalkıp ekibe -yapışıyor- Ulan Azaplı'nın yarısı polis zaten. Hırsızlık masası köşede barbut atıyor, Cinayetçiler kapı önündeki çardak'ta nargile içiyor, İnfaz yanık çeviriyor. Hasan ayağa kalkıp onu paketlemeye gelen resmi ekibe dalınca mekandaki polisler'de Hasan'a topluca dalıyorlar. ... durum 20'ye bir falan ... ama Hasan onları epey bir hırpalıyor. Birisini tutup kave'nin camından dışarı atıyor, masalar sandalyeler kırılıyor ve ikinci kalamış meydan savaşı havada karada yarım saat sürüyor. Hasan paketleniyor ... onu ekip oto'suna atıyorlar. Yaralanan polisler ile birlikte Haydarpaşa Numune'ye gidiliyor. Doktorlar Uzun'un ters kelepçesini çıkarttırıyor, Hasan ilk önce nöbetçi travma doktoruna kafa atıyor, ardından polislere , hastane personeline, hastalara ve hasta yakınlarına dalıyor. ...Hasan'ı yeniden paketleyip Kadıköy Emniyet Amirliğine götürüyorlar. Hasan'ı orada nezarete koyuyorlar, Uzun önce nezaret arkadaşlarını dövüor, sonra içeri dalan polislere dalıyor. Em.amirliği kadrosu bir araya gelip nezarete yükleniyor ve Hasan koma'ya girene kadar onu eziyor. Sonuç : en az 30 orta yaralı ve Uzun harbiden koma'da ... Uzun'u Çapa'ya kaldırıyorlar, orada iki ay kadar yatıyor .. ardından mahkeme ve paşakapısı ... bir - bir buçuk yıl kadar da orada kalıyor. Ama bu tabi ayrı bir mevzu... Hasan'ın olayı duyulunca insanlar Tipitip'e kızıyor ... ona -ispiyoncu- diyorlar ... Tipitip'e ceza vermek lazım, ama ne? Olayı Mahmut (Piç) çözüyor - Mahkeme kuracağız abicim, ben ve Serçe (Serhat) hakimiz ... Yorgun (Selim) Savcı , Koray (Kekeme) ise Avukat ... keseceğiz cezasını, alın getirin bunu ... diyor. Ben, Rauf ve Bunalım (Hakan) Rauf'un arabaya atlayıp H.Paşa'ya gidiyor ve Tipitip'i alıyoruz. Eleman arka koltukta aramızda oturuyor ve tir tir titriyor. Kimse onunla konuşmuyor ve onu burundaki yangın yerine (eski bir köşktü, yaktılar gitti ... şimdi yerinde milyon dolarlık yalı daireleri var) götürüyoruz. Mahkeme bizi orada bekliyor. Çay bahçesi kapanmış (saat geç) oradan iskemle ve masa getirmişler. Tipitip'i teslim edip iskemlelere yerleşiyoruz, birileri çekirdek getirmiş ... mahkeme seyredip çekirdek çıtlatıyoruz. Selim başlıyor. - Efendim bu i**e Uzun Hasan kardeşimizi zarbo'ya (Polis) okumuş (ihbar etmiş) ve Hasan'ın ezilmesine (dayak yemesine) ve dam'a (hapis'e) düşmesine sebep vermiştir. Cezalandırılmasını istiyorum. Hakimler Koray'a söz veriyor ... o da demez mi? - sa-sa-savun-mamız yok, yok, yok-tur ... a-a-a-asın i**e'yi! Millet kopuyor tabi. Mahmut le Serçe fısıldaşıyor, sonra Serçe kalkıp kararı okuyor. - İ**e ispiyoncu Tipitip, halk mahkemesi seni suçlu buldu ... dönüp cellata ( Bülent) emrediyor. - Asın i**e'yi. Biz kararı alkışlıyoruz, Tipitip ağlıyor .. Bülent bunu yakalayıp ağacın dalına astığı ilmeğin altına götürüyor. Millet kolunu bacağını tutarken ilmek boynuna geçiyor ve iskemleye tekmeyi basıyorlar. ...önceden denemişler ... ağacın dalı pek kalın değil, adam asıldı mı dal eğiliyor ... yani tipitipin ayakları yere değecek. Ama unuttukları şey şu ... denemeyi yapan eleman atıyorum 70 kilo, bizim tipitip ise en iyi ihtimal ile 45 İskemleye tekme atılıyor , Tipitip ipte asılıyor, dal eğiliyor, tipitipin ayaklarının ucu yere değiyor. Atalet geçtiği için dal kalkıyor ve ucunda Tipitip ile yükseliyor. Bizim ciklet satıcısı olmuş insan yoyo'su ... yukarı - aşağı gidip geliyor ve ipin ucunda çırpınıyor... - Lan herif geberiyor! Birileri bacağına yapışıyor, bir başkası ipi kesiyor ... Tipitip'i bir arabaya koyup Göztepe SSK'ya götürüyorlar. Nefes borusu biraz ezilmiş, korkudan altına işemiş ama başka derdi yok ... - Bu korku yeter ... diyerek bırakıyorlar Tipitip'in peşini ... Eleman milletten yüz bulamadığı için (o olaydan sonra) Stad çevresine takılmaya başlıyor, Fener'e gelmiyor ... Hasan çıktığında millet araya girip yeminler ettiği için Tipitip'e bir şey yapmıyor ve tipitip idam'dan resmen kıl payı kurtuluyor. ...tabi o ipin ucunda sallanırken o mu daha fazla korktu? yoksa onu şakacıktan asan biz mi? ... bu tamamen ayrı bir konu.1 puan
-
26 Ağustos… Yunan ve Türk orduları karşılıklı mevzilenmiştir. Yunan mevzileri, İngilizlerin de desteği ile güçlendirilmiştir. İngilizlerin deyişi ile “Türkler burayı 6 ayda geçebilirlerse, 1 günde geçtikleri şeklinde övünebilirler” şeklindedir. Taarruz öncesi Mustafa Kemal, komutanları ile stratejisini paylaşır. Düşman hatlarına eldeki tüm güçle sol kanattan, süvari hücumu ile saldırılacak, kanat yarılıp, merkez ve diğer kanat arkadan kuşatılacaktır. Bu, savaşlarda hiç kullanılmamış bir stratejidir ve çok risklidir. Aynı zamanda Harp Okulunda hoca da olan bir General itiraz eder. Çünkü bu şekilde hücumda, saldırı başarılamazsa, merkez zayıf bırakıldığından, geri çekilme şansı kalmamakta ve bozgun kaçınılmaz olmaktadır. Diğer komutanlar da benzer düşünmektedir. Kocatepe sırtlarında, Başkomutan ile aynı zamanda hocası da olan komutan arasında ciddi fikir ayrılığı ve tartışma yaşanır. Tartışma, Başkomutanın Mustafa Kemal, “Sarı Paşa”nın, sertçe söylediği “Başkomutan benim, benim emrim uygulanacak” sözleri ile kesilir. Gerçekte, geleneksel olduğu gibi, göbekten saldırı durumunda, Türk Ordusu’nun, İngilizlerin dediği gibi, Yunanlıları yarıp geçme ve bozguna uğratma şansı neredeyse yok denecek kadar azdır. Top, tüfek ve mermi sayısı son derece azdır. Yunanlılar da, bu geleneksel stratejiye göre mevzilenmiştir. Türk Orduları, sabaha karşı, Yunanlıların sol kanadına süvari hücumu saldırır ve mevzileri yarar geçer. Beklemediği bu saldırı karşısında paniğe de kapılan Yunan ordusuna arkasından saldırarak, tüm düzenini bozar ve Ege’ye kadar kovalar. Büyük komutanlar her zaman başkalarını alamadığı riskleri alan ve kendi savaş stratejilerini özgün olarak yaratanlardır .. Atatürk, insanlık tarihinin büyük komutanlarından biridir. Büyük ozanlar da, büyük ihtilallerin şiirlerini yazarlar. Sözü Nazım Hikmet’e bırakalım.... 26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR VE İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ'E BAKAN NEFER Saat 2.30. Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır. Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim, daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den dünyanın en yıldızlı karanlığını. Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlık tepesi olmasa Afyonkarahisar şehrinin ışıklan gözükecek. Kuzeydoğuda Güzelim dağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor. Ovada Akarçay bir pırıltı halinde ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var: Akarçay belki bir akar su, belki bir ırmak, belki küçücük bir nehirdir Akarçay Dereboğazı’ında değirmenlieri çevirip ve kılçıksız yılan balıklarıyla Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar. Ve kocaman çiçekten eflatun kırmızı beyaz ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki haşhaşların arasından akar. Ve Afyon önünde Altıgözler köprüsünün altından gündoğuya dönerek ve Konya tren hattına rastlayıp yolda Büyükçobanlar köyünü solda ve Kızılkilise'yi sağda bırakıp, gider. Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri. Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular? Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan'dan önce ve Seferberlik'ten evvel Selimşahlar çiftliğinde ırgatlık ederken Manisa'da geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek. Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu Paşalar: 'Üç', dediler. Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı. Saat 3.30. Halimur - Ayvalı hattı üzerinde manga mevziindedir. İzmirli Ali Onbaşı (Kendisi tornacıdır) karanlıkta göz yordamıyla sanki onları bir daha görmeyecekmiş gibi baktı manga efradına birer birer: Sağda birinci nefer sarışındı, ikinci esmer. Üçüncü kekemeydi fakat bölükte yoktu onun üstüne şarkı söyleyen. Dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı. Beşinci, vuracaktı amcasını vuranı tezkere alıp Urfa'ya girdiği akşam. Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı bir adam, memlekette toprağını ve tek öküzünü ihtiyar bir muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu mahkemeye verdiler ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için ona 'Deli Erzurumlu' derdiler. Yedinci Mehmet oğlu Osman'dı. Çanakkale'de, İnönü'nde, Sakarya'da yaralandı ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir, yine de dimdik ayakta kalabilir. Sekizinci İbrahim korkmayacaktı bu kadar bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp birbirine böyle vurmasalar. Ve İzmirli Ali Onbaşı biliyordu ki: tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar. Saat: 4 Ağzıkara-Söğütlüdere mıntıkası. On ikinci Piyade Fırkası. Gözler karanlıkta, uzakta. Eller yakında, mekanizmalar Üzerinde. Herkes yerli yerinde. Tabur imamı, mevzideki biricik silahsız adam: ölülerin adamı, kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru, durdu boyun büküp el kavuşturup sabah namazına, içi rahattır. Cennet, ebedî bir istirahattır. Ve yenilseler de, yenseler de âdâyı, meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir Cenabı rabbülâlemîne şühedâyı. Saat: 4.45. Sandıklı civarı. Köyler. Sarkık, siyah bıyıklı süvari, çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu. Çukurova beygiri kuyruğunu karanlığa vuruyordu: dizkapaklarında kan, kantarmasında köpük... İkinci Süvari Fırkası'ndan Dördüncü Bölük, atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor. Geride, köylerde bir horoz öttü. Ve sarkık, siyah bıyıklı süvari ellerinin tersiyle yüzünü örttü. Karşı dağlar ardında, düşman elinde kalan bir başka horoz vardır: Baltaibik, sütbeyaz bir Denizli horozu. Düşmanlar her hal onu çoktan kesip çorbasını yapmışlardır. Saat beşe on var. Kırk dakka sonra şafak sökecek. 'Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak' Tınaztepe'ye karşı Kömürtepe güneyinde. On beşinci Piyade Fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti ve onların genci, uzunu, Darülmuallimin mezunu Nureddin Eşfak, mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor: — Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var, bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif, inanmış adam, fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum. Meselâ, bakın 'Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın. 'Hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize. Onu biz, kendimiz vadettik kendimize. Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair. 'Kim bilir belki yarın...' Saat beşe beş var. Dağlar aydınlanıyor. Bir yerlerde bir şeyler yanıyor. Gün ağardı ağaracak. Kokusu tütmeğe başladı: Anadolu toprağı uyanıyor. Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp ve pırıltılar görüp ve çok uzak çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada, şahlanıp ölesi geliyordu insanın. Topçu evvel mülâzimi Hasan'ın yaşı yirmi birdi. Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa. Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa. Şimdi bir hamlede o kadar büyük. Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını ağlanacak kadar küçük buluyordu. Yüzbaşı sordu: — Saat kaç? — Beş. — Yarım saat sonra demek... 98956 tüfek ve şoför Ahmet'in üç numrolu kamyonetinden yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar, bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle Birinci ve ikinci Ordu'lar baskına hazırdılar. Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık, siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına. Nureddin Eşfak baktı saatına: — Beş otuz... Ve başladı topçu ateşiyle ve fecirle birlikte büyük taarruz... Sonra. Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü. Bunlar: Karahisar güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler. Sonra. Sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihata ettik Aslıhanlar civarında 30 Ağustosa kadar. Sonra. Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvâyi külliyesi imha ve esir olundu. Esirler arasında General Trikopis: alaturka sopa yemiş bir temiz ve sırmaları kopuk firenk uşağı... Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak'ın ayağı. Nureddin dedi ki: 'Teselyalı Çoban Mihail,' Nureddin dedi ki: 'Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni...' Sonra. Sonra, 31 Ağustos günü ordularımız İzmir'e doğru yürürken serseri bir kurşunla vurulan Deli Erzurumluydu. Devrildi. Kürek kemikleri altında toprağı duydu. Baktı yukarı, baktı karşıya. Gözleri hayretle yandılar: önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları her seferkinden kocamandılar. Ve bu postallar daha bir hayli zaman üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler. Sonra. Sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden ve Deli Erzurumlu ölürken kederinden yüzlerini toprağa döndüler. Solda, ilerdeydi Ali Onbaşı, Kan içindeydi yüzü gözü. Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala. Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere ve sadece kahretmiyor yaratıyordu da. Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı ardarda çakan aydınlık bir bütündü. Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu: 'Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...' Sonra. Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten, Ümitten ağlıya ağlıya, Güneyden Kuzeye, Doğudan Batıya, Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz'i. Ve biz de burda bitirdik destanımızı. Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap, Türk halkı bağışlasın bizi, onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar, korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, kitabımızda yalnız onların maceraları vardır... Kuvayi Milliye/Destan Nazım Hikmet Ran1 puan
-
Esas bayram Cumhuriyet düşmanlarına karşı kazanacağımız ikinci savaştan sonra olacak.1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.