2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
06-09-2016 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
3 puan
-
BV6T14D190AA 193 AV612C447AB 27 AV612C448AB N 37 W704823S439 9,9 W500220S442 (6 adet) 7,50 fiyatlar +kdv dir. Stokta hiçbiri mevcut değil. --33 dakika sonra eklendi-- Mca focusu anlayamadım maalesef ? --37 dakika sonra eklendi-- Sağ tarafın oem 1450- muadili ise 225 Sol tarafın oem 1350- muadili ise 195 Stokta mevcut.2 puan
-
Facebookta gordum, millet yardiriyor, "forddan ne beklenir" "salak araba" "salak herif" vs diye, elemanin birisi en dogru yorumu yapmis: "Drift mode wont drift for you, it only let you drift if you know how to do it"2 puan
-
SYNC 3, 2016 Model yılında Mayıs ayı üretimi ile birlikte Mondeo, S-Max ve Galaxy ile sunulmaya başladı. Bundan sonra Edge'e ve 2017 Ocak üretimi ile MCA Kuga'ya eklenecek. Diğer Ford modelleri hakkında resmi açıklama bulunmuyor. Ayrıca 2017 Ocak üretimi ile Yeni kasa Fiesta ile sunulmasına kesin gözüyle bakılıyor. Fazlası: http://anasayfa.focusclubtr.com/ford-sync-3-incelemesi-apple-carplay-android-auto/ AppLink örnekleri: https://www.focusclubtr.com/topic/12464-ford-sync-3-türkçe-incelemesi-apple-carplay-android-auto-ve-applink/?page=6#comment-429776 Video:1 puan
-
Yeni Skoda Kodiaq 1 Eylül’de resmen tanıtıldı! Bir Vw grubu klasiği; hafif ve güvenli. Detayları burada: http://anasayfa.focusclubtr.com/yeni-skoda-kodiaq-tanitildi-2016-2017/ Yukarda bahsettiğim boyutlara geçelim. Ölçü değerleri kompakt sınıfının en üstünde neredeyse bir D sınıfı olmuş diyebiliriz. Tam olarak 4,697 mm uzunluğunda, 1,882 mm genişliğinde ve 1,676 mm yüksekliğinde. Dingil mesafesi ise 2,791 mm. Giriş seviyesinde önden çekerli 1.4 TSI motor kullanılmış bu aracın ağırlığı 75 kg’lık sürücü ile 1,527 kg. Aynı motoru dört tekerden çekiş sistemiyle donatırsak sürücü ile ağırlığı 1,615 kg‘a çıkıyor. Tahmin edeceğiniz üzere boyutları sebebiyle Tiguan’dan biraz daha ağır (~40 kg) ama Ford Kuga’dan platform nedeniyle hala çok hafif (~70 kg). 2.0 TDI 190 PS ve 2.0 TSI 180 PS, 7 ileri DSG ve AWD, 1.4 TSI 150 PS AWD ile 6 ileri manuel ve 6 ileri DSG, 1.4 TSI 150 PS FWD ile 6 ileri DSG, 2.0 TDI 150 PS AWD ile 6 ileri manuel ve 7 ileri DSG, 1.4 TSI 125 PS FWD ile 6 ileri manuel vites seçeneği sunuluyor. Fiyat konusunda henüz net açıklama yok ama sızıntılara göre yorumlarsak eğer giriş fiyatı 115.000 TL gibi olacaktır (Bugünün şartlarında). 1.6 TDI motor seçeneği hakkında resmi açıklama yok.1 puan
-
1 puan
-
Geçtim ben, sis farı ayarsız (hafif kusur) şeklinde.. Başka kusur çıkmadı. Ancak istasyonda egzos için 44 lira alıyorlar, yanında avuç boyutundaki boş kartını da ekstra 7 liraya satıyorlar (sanırım onun parası da devletimize gidiyor)1 puan
-
Hızlıca baktığım kadarıyla, focus 2,5'larda anahtarsız giriş/çalıştırma ve anahtarsız çalıştırma modülleri için iki farklı kod tanımlanmış. Eğer aracınızdaki modül kodu 8M5T-19G481-A? şeklinde ise olur gibi (tabi ELM Config programında bu şekilde bir ayar var mı bakmalı), ama 8M5T-19G481-B? şeklinde ise modül sadece anahtarsız çalıştırmaya uygun gibi görünüyor.1 puan
-
1 puan
-
@Yakup Çağatay çok teşekkür ederim.1 puan
-
1 puan
-
Octavia'dan sonra bir üst segmente (D Segmenti) çıkmadıktan sonra her araçta üzülürsünüz fakat o paralara alabileceğiniz en iyi araçların başında da Focus gelir ...1 puan
-
C5'e pek bulasmayin. Fluence'i hic tartismayalim hatta... Gercekten uzulursunuz Octavia'dan sonra..1 puan
-
Eski konuları okudukça; çoğu insanın haybeye konuştuğunu görüp, gülmekten ölüyorum Parantez içi ile alakalı mevzular özellikle1 puan
-
1 puan
-
aralarında dağlar kadar fark olmayan araçlardan bahsediyoruz. arkadaşım kaşkaisini satıp symbol alacak. onun yaşayacağı depresyonu sizin yaşayacağınızı düşünmüyorum. 50000 tl civarı her araç benzer kaliteyi sunuyor zaten.1 puan
-
1 puan
-
Mk2 Mk3 Focus bilgisini veren kişi, hangi Octavia olduğunun bilgisini vermezse; kıyaslama yapılmaz/ben yapamam İkisinin de C sınıfı olduğunu bilmiyordum ayrıca teşekkür ederim1 puan
-
Otomatik Mesaj Bu konu, Focus Club Tr > Forum Yardımı kategorisinden Otomobiller Hakkında > Otomobil Önerisi kategorisine taşınmıştır. Lütfen konu açmadan önce uygun yeri bulmaya çalışalım. Saygılarımızla, Focus Club Tr Yönetimi1 puan
-
1 puan
-
Daha önce değişik başlıklarda yazdığım gibi Ford farklı bir yol izliyor ve düşük emisyon/tüketim hedefi ile motorlarını düşük HTHS değeri ile çalışacak yağlar kullanacak şekilde tasarlıyor. DPF'yi korumak adına niye SAPS (kül, fosfor, sülfür) değeri düşük yağlara (ACEA C1 veya C2 gibi) öncelik vermediğinin cevabını da burada aramak lazım. Tabii eklemek lazım yazdığın yağ kullanılırsa ne olur? Emisyon devede kulak artabilir, DPF'nin ve motorun ömrü fark edilmeyecek düzeyde uzar, yağ masrafın önemsenmeyecek düzeyde artar. Yani bir şey olmaz demeye çalışıyorum. Ama uygun mu? Değil...1 puan
-
Malzemeler; 1.5 yk tereyağ 5 yk mısır unu İrice bir kase peynir çeşitlerinden ( orjinal peynirini bulamayacağın için) Yapılışı: Tereyağını erit, peyniri biraz kavur ardından mısır unu ekle birazda öyle kavur. Ardından yavaş yavaş aldığı kadar soğuk su ekleyeceksin. Koyu muhallebi kıvamı gibi olacak. O kıvama gelince ocağı kıs ve tereyağı üste çıkana kadar kaynamaya bırak. Tereyağı üste çıkınca tahta kaşıkla dibinin tutup tutmadığını kontrol et. (Uyarı: dibini kazıyıp yemek için kavga çıkar ona göre ?) En son üzerine tel peynir veya kaşar serpip 5 dk daha kaynamasına izin ver. Afiyet olsun1 puan
-
@Bekir B. abi yolda bir sıkıntı çıkarsa haberim olsun, hemşerilere haber vereyim gelsinler.1 puan
-
1 puan
-
VAG grubunun temel özelliklerini taşıyor: Akılcı ve fakat sıkıcı. Piyasa Türkiye'de nasıl karşılar bekleyip görmek lazım. Kör bir Qashqai eğiliminin önünü keser mi, Kadjar'ı geçer mi, Tıguan'ın pazarından çalar mı? Hep beraber göreceğiz...1 puan
-
Sadece metal kısım mı deri katlanıyor --36 dakika sonra eklendi-- Bunun olma ihtimali varmıdır https://www.sahibinden.com/ilan/yedek-parca-aksesuar-donanim-tuning-otomotiv-ekipmanlari-aksesuar-tuning-ford-tourneo-custom-ve-connect-direksiyon-airbag-kapak-cercevesi-335481256/detay/1 puan
-
Deme deme oyle deme. --8 dakika sonra eklendi-- Ben genelde kendim yapiyorum bu tip arama arastirma islerini. Bir musteri dusun ki sorunu bulmus cozumu ogrenmis servise gitmis sorun bu bunu yapmamiz gerekiyor ahada parcalar desin. Dusununce aslinda iyi bisey servis icin. Trim tingirtisi yasayan ve yasayabilecek insanlar icin buraya not dusuyorum: Bir tanesi kisin kullanmadigim ama yerine tam oturtamadigim gunes gozlugunun gozluk bolmesinde cikardigi ses. Ikincisi gogus kisminin pedallar tarafindaki gaz pedalinin oldugu kisimdaki duvar kismindaki uzantisi. Ucuncusu on camda sensorlerin bulundugu kisimin siyah pilastik kaplamasinin birlesim noktasi Dorduncusu ise aks korugunun tutmamis bosta duran kelepcesi. Besincisi sok tak derken gevsemis olan bijon somunlarinin (bana gore hic bir faydasini gormedigim) dandik kapaklari. Simdi diyeceksin ki ya sen cok hassassin, ya yeni bir tur manyaksin, ya da senin araban azer bulbul olmus. Belki hic birisi belkide hepsi. Fakat insan bi odaklanirsa hic gereksiz sekilde tatsiz bir his yaratabiliyor. Focus Mk3 de toplam 160bin km sonucunda bunlari yasadim. O yuzden kendi gobegimi kestim, sessiz soluksuz biniyorum bizim duldule. Kafam raad.1 puan
-
1 puan
-
...artık "Algıda Seçicilik" yaşıyorsun. Normaldir. Beynin bir kere o frekansı ön loblardan ana hafızaya aldı ve tanımladı/etiketledi. Söz konusu sesi nerede / ne zaman olsa anında algılarsın artık. Benim çocuklar ile konuştuğunda sana araba verip senin kuZu'yu alır, bakarız. Ses arama bizim sektörün en lanet işidir ama aynı zamanda olmazsa, olmazdır ...kaçınamazsın. (bkn.umarım çabuk buluruz, kesin saçma sapan bir yerden geliyordur.)1 puan
-
Ne garip burada tabaklardan arta kalan birsürü çöpe dökülen yemek...orada yarım leğen buğday için kendi canını ortaya koyma.Sabah hüznünü dağıtayım...Ellerine sağlık Baba yüreğinede...Saygılar kalıbının adamına... not:konuyla baplantılı olmasada yardımlarla ilgili ilk aklma gelen bu film oldu seyredilebilir çekilebilien zorlukları hatırlamak açısından...1 puan
-
- Nasıl bir yer, Hotel yani? ...gülme tuttu Lejyonerleri - Sabret görürsün dediler. Land bir fabrika'ya daldı ... eskiden bira fabrikasıymış, üç - beş yıl önce Libya'lılar -gözdağı- vermek için Fabrika'yı vurmuş, üretim kanadı yıkımdan kurtulmuş ama yönetim ve ambalaj bölümü b*k* yemiş. Lejyon gelip yerleşene kadar fabrika atıl kalmış (ulen bira fabrikası vurulur mu? deyyus Kaddafi işte.) Eskiden ambar olarak kullanılan mekanlara yayılmışlar, deponun bir kanadını da (daha doğrusu kanadın bir kısmını) ülkeye gelecek yabancı teknik personel, doktorlar falan güvende olsun diye ayırmışlar. Yani meğer Hotel Europé bombalanmış bira fabrikasının yıkıntıları arasına kurulmuş ve aslında orada olmayan Fransız Yabancılar Lejyonu 2.Paraşüt Gücünün yatakhanesiymiş. ...pıFFF Yapacak bir şey yok, bir boş yatak buldum, yatağın altına çantamı attım. Çıktım dışarı ... savunma bakanlığı zaten yürüme mesafesinde. Gidip kaydımı yaptırdım, Çad'da elçilik yok, ben de angajman kuralları gereği en yakın noktaya (Sudan/Hartum) telefon açıp (bir internet kafe'den ... teknolojiye bak be...) nerede olduğumu, yaklaşık ne kadar kalacağımı vs. bildirdim. Sonra da fabrika'ya geri döndüm. ...akşamı fabrika'dan kova ile gelen (hani askeri tesislerde kırmızıya boyalı Y-A-N-G-I-N yazan saç kovalar vardır ya, işte onlardan biri ile bira servis ediliyordu) bira'yı reçel kavanozu ile içip lejyon karavanasını yiyerek geçirdikten ve kıdemli personelden (...çok yararlıdır) dedikodu topladıktan sonra vurdum kafayı yattım. Sabah havaalanına dönüş, benim ekipman orada yatıyormuş. Giden bir land'ın arkasına atlayıp yola düştük ... kent'i bir kere daha ve bu defa gündüz gözü ile inceledim. Belki bir şeyler vardır, ben kaçırmışımdır ... hayır. İlk intiba doğruymuş ... b*kt*n bir mekanmış. Havaalanında enerji paketlerini bulduğumda bir şeyi hemen fark ettim, toplam üç konteynerim vardı (birisi malzeme) mühürlü ve sağlam haldeydiler ... ama bu ekipman üç ay önce gelmişti ve ben arz-ı endam edene kadar kimse gelip gitmemiş, malzemeyi sormamıştı bile. Fabrika'ya geri dönüp Amnesty temsilcisinin kurulan kamp'tan teşrif etmesini beklemeye başladım. Biraz etrafta dolaştım (kent güvenli ... çatışma bölgesine silahsız gidilmemesi tavsiye ediliyor olsa da N'Djamena'da sorun yok) yemek falan yedim (lapa gibi bir pilav, eş dedikleri galeta unu ile yapılmış lokma benzeri bir şey ... ki genelde bunu acı bamya sosuna barırarak yiyiyorlar) genelde fabrika'da takılmayı tercih ettim. ...sonra beyefendi geldi. İskoçya'lı abi (Amnesty temsilcisi) ile oturup konuştuğumuzda durumun tahmin ettiğimden vahim olduğu ortaya çıktı. Yaklaşık bir günlük mesafeye kurdukları göçmen kampını büyütmeye çalışıyorlarmış ama işler pek de iyi gitmiyormuş. Bana taşıma/nakliye için yardımcı olamayacağını, başımın çaresine bakmam gerektiğini özellikle belirtip dert yanmaya başladı. Hiç bir şey zamanında hallolmuyormuş, Afrika'lılar tembelmiş vs.vs. (bkn.mızmız i*n*) - Sana bir - iki bin dolar vereyim ama vinçli kamyon bulamadım, zaten o yüzden malzemeyi taşıyamadık ... buradan Capetown'a kadar (G.Afrika) çalmadığım kapı kalmadı ama paketleri bir türlü nakledemedim. ....demez mi? ...kızdım tabi. Binlerce insanın canını bu d*ll*m*y* emanet etmişler, onun da ağlamaktan başka yaptığı bir şey yok. - sen bana para ver, ben hallederim ... dedim - nasıl halledeceksin? sana söyledim vinçli kamyon yok ki ... diye üstelediğinde de kapağı koydum. - ben -brit- değilim, sızlanmak yerinde sorun çözerim. Çözüm ayan - beyan belliydi, tabi çözmek isteyene. Sabah fabrikada'kilere sordum ... onların tarifi ve sundukları ulaşım hizmeti ile şanlı Çad ordusunun birinci topçu birliğinin yolunu tuttum. (Havaalanı yolundaydı üstleri...) nizamiyede zar-zor ingilizce bilen birisini bulup "Komutan" ile görüşmek istediğimi söyledim ... bira bekletip sonra içeri aldılar (işte Afrika'da beyaz adam olmanın avantajı), gençten bir yüzbaşının karşısına oturttular. İkram edilen çay'ı içerken kendimi tanıttım, sonra da istediğimi belirttim. - Bana en az üç, en fazla beş adet 6x4 kamyon lazım, tabi mürettebatı ile birlikte. Mümkünse bir de 4x4 arazi aracı. yüzbaşı elinden geldiğince kibar şekilde cevapladı ... - Hayır kurumu olduğumuzu sanmıyorsunuz, öyle değil mi? Savaşan bir ordunun parçasıyız ve başka önceliklerimiz var Mösyö Hayır kurumu olmadıklarını bildiğimi, vatan toprağı korumanın önemini küçümsemediğimi belirtip üsteledim. - Bütün bu ekipmanı ve personeli kiralamak istiyorum komutanım. Adam patladı ... - Bizi Avis'mi sandınız? - Nakit Amerikan Doları ödesem sizden destek alabilir miyim? Yüzbaşı sihirli sözcükleri yani -Cash, U.S Currency- duyunca durakladı. - Tabi sizin danışmanlık ücretinizi ayrıca ödeyeceğim. - Bir çay daha alır mıydınız? - Lütfen... Akşam üzeri Amerikan Hükümetinin bağışladığı beş adet GMC 6x4 kamyon ve bir halftrack (yarı paletli personel taşıyıcı) havaalanında yüklemeye başlamıştık bile. Vinç olmadığı için kalaslardan yapılan rampa + kas gücü ile (25 çad askerini boşuna mı kiraladım?) üç yarım konteyneri yükledik (en azından büyük bölümlerini ... her kasada yaklaşık 1 metrelik yük aşması olmuştu ama saLLa, onu kim takar?) geri kalan kamyonlara da biz ve variller (yağ+yakıt) doluştuk. ...geceyi topçu kışlasında Çad ordusunun misafiri olarak geçirdikten sonra sabah yola çıktık. Kamyon başı 90 dolar yani : 450USD Halftrack için 60 dolar : 60USD Takım Komutanı için : 150USD Takım elemanları için adam başı 10 dolar ... yani : 250USD .... ne yaptı toplamda? 910USD ... komutan'a da bir defalık 500USD komisyon. Bir gün idiş, bir gün dönüş ve iki gün de orada kalış ... 4x910+500:4,140USD (yanımda götürdüğüm yağ+yakıta ödediğim 60USD'yi de eklersek 4,200USD) ...tepeden tırnağa silahlı bir askeri birlik için maliyet ucuzdu ... öyle değil mi? İşin gırgırı yanımızda bir de 200mm'lik obüs vardı ve onu bize "bedelsiz" vermişlerdi. (sanırım kamyonun arkasından sökmeye üşendiler) mızmız İskoç'a kaPak olsun. ---devam edecek---1 puan
-
- Kaan - ...buyrun benim? - Amnesty International'ı duydun mu? - Vitamin hapı'mı satıyorlar? - Yok be ... İnsanhakları örgütü bu... - Duymadım ... eee? GE'den enerji paketi almışlar, kurulması lazımmış. - Açık kontrat, 8k ... istermisin? ...düşündüm. Açık kontrat demek iş 15 dakika'da sürse, 15 gününüzü de alsa da aynı parayı kazanacaksınız anlamına geliyor... yani işi B*k edip teslimat süresini aşarsanız taksimetre size yazar. - İş nerde? - N'Djamena - Orası nerde be? - Gidince öğrenirsin... AirFrance / Taksim'e voucher yollamışlar, gidip mektubumu aldım. Fransız konsolosluğuna uğrayıp sarı defterimi (aşı karnesi) ve voucher'i gösterdim ... Çad'a teleks çekip cevabını beklediler ... ben de gidip Beyoğlunda oyalandım, akşam üzeri elçiliğe geri döndüğümde yazışmalar bitmişti. - İşte biletiniz, yarın yola çıkıyorsunuz ... Fransa üzerinden aktarma yapacaksınız. Bu teleksinizin kopyası (bir anlamda yetki belgem) , size Hotel Eurpoé'de yer ayırtmışlar, havaalanında karşılanacaksınız. Eve döndüm (vapurla) ufak bir çanta yaptım ... eczaneye uğrayıp pişik için pudra, dezenfektan ve malarya için ilaç aldım. Sırt çantama bir iki parça şey ... iki sabun, beş - altı çorap, bir şapka vs. attım. THY ile De Gaulle'ye uçtum, oradan Orly'e geçip AirFrance ile Çad'a yollandım. N'Djamena havaalanı Nazilli garajları gibidir (...gerçi Afrika'nın çoğunda öyledir) uçaktan inip kanat veya kuyruk gölgesine sığınır. Bavulunuz indirilsin (aslında lönk diye aşağı atarlar) diye bekler, sonra eşyanızı alıp bi cigara yakar ve terminal'e yürürsünüz. ...gümrük görevlisi klasik "iş için mi geldiniz? yoksa tatil mi?" diye falan sormadı bile (kim oraya tatil için gelirdi ki?) pasaportumu aldı, boş bir sayfa bulup ... çTONK! Terminal kalabalık, gelen - giden çok ama sadece bir iki tane Mzungu var etrafta (kabaca çeviri : Beyaz adam ... biraz daha özenli çeviri .. emelsiz/hedefsiz gezgin) sırt çantamı alıp kalabalığı yararak attım kendimi terminal'den dışarı. Taksiler falan var ama ben ne aradığımı biliyorum ... çok geçmeden onları buldum. Çöl kamuflajlı uzun land'ı gölgeye çekmiş ikisi arabanın içinde uyuklayan, üçüncüsü elindeki beyaz kağıt parçasını sallayan askerlere doğru yürüdüm. - Hotel Europé? - Oui, Oui ... dedi asker. ...eywallah çekip land'ın kasasına tırmandım ve sabit ayağa monte edilmiş MAG'ın altına oturdum. Çok geçmeden bir Mzungu daha geldi, asker elindeki kağıdı katlayıp cebine koydu ... land çalıştı, güneş gözlüğünü takıp şapka'yı kafama geçirdim ve -yallah- yola çıktık. Diğer Mzungu Hollanda'lıymış, o da Amnesty için gelmiş, su arıtma sistemi kuracakmış... - Ben enerji paketi kuracağım, sanırım onunla da su dağıyacaklar ... sen de o suyu temizleyeceksin, mantıklı ... Enerji Paketi denen şey aslında şu. Bir (kısa) konteyner tabanı alıp buna 500Kva'lık jeneratör koyuyorsunuz. Sonra elektrik panosu, hava filtresi, yakıt tankı, egzostlar vs.vs. geri kalan her şeyi o konteyner sınırları içine sığdırmaya çalışıyorsunuz. İşiniz bittiğinde konteyner'in duvarlarını geri takıyor, sağlam şekilde kaynaklıyor ve gitmeye hazır hale getiriyorsunuz. ...yani böyle bir şey den bahsediyoruz. Bunlar C130 tipi orta gövdeli nakliye uçaklarına sığıyor (zaten o amaç ile yapılmışlar) ve hemen her yerde de çalışıyorlar. Anlayacağınız ben enerji paketini taşıyacak, kuracak, çalıştıracak ve teslim edeceğim ki ... diğerleri de benden sonra işlerini yapsın. ...sorumluluk büyük ... Land'ın arkasından görebildiğim kadarı ile N'Djamena pek büyük bir şehir değil, zaten başka da kayda değer şehir yok etrafta. Dandini binalar, kirli ve tozlu sokaklar. Kıtanın genelini sarmış olan o başa çıkması zor "fakirliğe/yokluğa alışma" hali Çad'da da geçerli. Afrikalı'ların en büyük derdi de o zaten. Millet bir şey yapmak istiyor ama işe girişmek için adamın yüreğinde olması gereken kıvılcım orada değil. -Yeter- noktasına kadar çalışıp sonra bırakıyorlar çalışmayı ...anlayacağınız yarın'ı da yarın düşünürüm hastalığına yakalanmışlar. Legion Etrangé (Yabancılar Lejyonu) askerleri ile muhabbet ediyoruz ... yanımda MAG'da dikilen Alman'mış, Türk olduğumu duyunca başladı bana türkçe "Naber Komşu?" çekmeye. Öndekiler ise İspanyol ... ben de onlara sardırıyorum "Vive la mort" çekiyorum arkada. (Vive La Mort, Vive La Guerre, Vive Le Sacre Merchanerié ... Yaşasın Ölüm, Yaşasın Savaş, Yaşasın Lanetli Paralı Askerler diye çevrilebilir.) dedikodu da yapıyoruz. Güney fena değilmiş, başkent eh işte idare edermiş ama kuzey b*kt*nmış ... çöl ve savaş varmış o tarafta. 16" paralel civarındaki hattın (Libya - Çad) sorunlu olduğunu ve orada 7/24 ilan edilmemiş bir savaşın sürdüğünü bildiğimden soruyorum. - Siz de karışıyor musunuz çatışmalara? - Resmi olarak burada bile değiliz ki ... yani cevap "evet" karışıyorlarmış. --- devam edecek---1 puan
-
Ben Galata’da büyüdüm, ailem nesillerdir “Üzerine kulenin gölgesinin düşmediği” yerde oturmadı .. nesillerdir derken, cidden nesillerden bahsediyorum. Ya da tam olarak söylemek gerekirse +800 yıl önce İstanbul’a geldiklerinden beri… Büyük dedemin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesi bu gün Milano olarak bilinen şehir devlet’in sınırlarında yaşıyormuş. Fakir insanlarmış dedelerim (kısaca dedelerim diyorum … siz anlayın işte) o zamanlar lonca’lar ticaret’e hükmettiği ve bizimkilerde de lonca’ya katılacak para olmadığı için seyyar ayakkabı tamirciliği yaparlarmış. O çağlarda seyyar tamircilik zor zanaatmış … ayak bileklerine kadar gelen uzun deri önlükler giyer, çarşı – pazarda dolaşırlarmış. Biri ayakkabısını , çarık ya da çizmesini tamir ettirmek mi istiyor? Hemen yere çöker ve yanlarında dolaştırdıkları tabureyi (..ki bunun alt kısmında alet – edevatlarını taşırlarmış) yere koyar … Müşteriyi tabureye oturtup müşterinin ayaklarını da kucaklarına koyarlarmış. O zamanlar aile ismi olarak “cuir”i kullanırlarmış (kösele/ayakkabı derisi demek) … anlayacağınız durumları sokak köpeklerinden azıcık halliceymiş. Sonra bir şey olmuş. 1198’de tahta çıkan yeni Papa (…ki bu Papa kendine Innocentius = Masum ismini almış ..peHHH) Haçlı seferleri düzenlemeye karar vermiş. Tahta yeni çıktı ya, dosta – düşmana Hristiyan dünyasının efendisi kim? Batı’da raconu kim keser? Bunu göstermek istemiş (bildiğiniz i**e işte…) Kafirlerin (…Serazenler,yani Müslümanlar) elindeki kutsal toprakları (Kudüs ve çevresi) ele geçirmekmiş i**e papa’nın dileği. …tabi ki dilemek başka şey, dileğin gerçekleşmesi ise bambaşka! Hristiyan kralları Papa’ya pek yüz vermemiş. Hazineleri boşmuş, daha önceki seferlerin –kötü- sonuçları- hala hafızalardaymış ve de ismi –Masum- olsa da yeni Papa’nın fazla ateşli!! Olduğunu düşünüyorlarmış. Onu sallamamışlar! …ee? Papa ne yapacak? Adam Haçlı Seferi ilan etmiş bir kere, … “Ehue! Pardon! Pardon! … başka zaman yaparız artık!” diyip karizma’yı çizecek hali yok ki! Düşünmüş taşınmış ve sonra da çözümü bulmuş … demiş ki… - Sıradan halkı haçlı ordusuna katılmaya çağıracağız, haçlı ordusuna katılan herkese bir af belgesi vereceğiz ve sefer sırasında ölen herkese de cennet’e serbest giriş vaat edeceğiz. - Yerler mi? - Yerler … …yemişler de (bizim dedeler dahil) Endüljans denen belgeleri üretmişler … buna göre belgeyi taşıyan kişi Hristiyan topraklarını terk ettiği andan itibaren ne günah işlerse işlesin (hiçbir kısıtlama olmaksızın) peşin olarak affedilecek ve sefer sırasında ölür ise cennetten deniz manzaralı (tamam bu kısmını attım) arsa kapatacakmış. …beHHH Bizimkiler papazların anlattığı (Bkn.yalan pazarlama) yağ, bal ve süt ülkesine gidip taşıyabilecekleri kadar servet sahibi olmak için orduya katılmışlar. İsimlerini yazdırıp af belgelerini almışlar ve 1203 yılının sonunda ordu ile birlikte yola çıkmışlar. İki kardeş (içlerinden birisi bizim dede … ama hangisi? …onu bilmiyoruz) neredeyse silahsızmış, öyle filmlerdeki gibi zırh – kalkan falan yokmuş ellerinde. Birisi bildiğin odun taşıyormuş, diğerinde ise paslı bir satır varmış, o kadar. Odun ve satır ile Selahattin Eyyübi’nin ordusuna karşı sefere çıkmak hem de bunu yaya olarak yapmak … beHHH Ordu ilerlerken kentlerden ona katılım sağlanıyormuş. Her kent deli , dilenci, serseri ve hapishanelerde yatan başı bozuk takımını Haçlı Ordusuna teslim ediyor (Papa’lık emri gereği) az miktarda da askeri (mümkün olduğu kadar az) bu güruh’a katıyormuş. Ordu arada saçmalamış (balkanlarda slav asıllı insanlara saldırmışlar, kent ve köyleri yağmalamışlar) ve 1204 senesinde İstanbul’a … eski adı ile Konstantinopolis’e varmışlar. Dediklerine göre şehri ilk gördüklerinde hemen herkes yere kapanıp ağlamaya başlamış, şehir öyle güzel ve öylesine zenginmiş ki ordu’da bulunan hiç kimse daha önce o kadar güzel bir şehri ne görmüş, ne de hayal etmiş. Bizans’lılar ayrı mezhepten olsalar da bu yeni orduyu karşılamış, doyurmuş, tedavi etmiş. Haçlıların bi b*k yiyemeyeceklerini biliyor olsalar da doğu’ya doğru ilerlerken o yönden baskı yapan Serazen güçlerine hasar verirler, hepsi geberir gider ama en azından biz de birkaç yıl rahat ederiz diyorlarmış. Bilmedikleri şey ise Haçlıların “ganimet burada hacı, ne gerek var taa Kudüs’e kadar gitmeye” dedikleriymiş … gerçekten şehir fazlası ile iştah açıcıymış ve her şey olup bitene kadar Bizanslılar i**e papa’nın toparladığı it sürüsünün esas amacını anlamamış. Böylece Haçlılar Konstantinopolis’e saldırmış … önce başarılı olamamışlar, sonrasında da (kendilerinin bile pek inanamadığı şekilde) surları aşmışlar. Yağma ve katliam başlamış … çalabilecekleri her şeyi çalmış, gözlerine kestirdiklerini de katletmişler. Boğazlananlar arasında Bizans imparatoru ve ailesi de varmış … hemen bir konsül kurmuşlar, aralarından bir tanesini İmparator seçmişler ve de şehre yerleşmişler. Benim dede’de (daha doğrusu dedeler) savaştan sağ çıkmayı başarmış. Yağma işinde de başarılıymışlar. Ceneviz’li bir taciri boğazlayıp onun deri depolarına ve evine konmuşlar. Ortalık biraz sakinleşince de kent surlarının dışındaki Ceneviz kolonisine (bu günkü Galata) taşınmışlar ve orada deri ticaretine başlamışlar. İki kardeşten biri Galata’da mallara ve eve bakmak için kalırken diğer kardeş gemi ile (parayı buldu ya, iki dakikada g*t* kalkmış) ailenin geri kalanını getirmek için Milano’ya dönmüş ve gebermeden geri gelmeyi, gelirken de çocuk ve kadınları Konstantinopolis’e ulaştırmayı başarmış. (Anlayacağınız benim dedeler temelde serseri olsalar da becerikli serserilermiş) …işte o gündür bu gündür benim ailem Galata’da yaşamış. Bizanslılar 1260’lı yıllarda kenti Latinlerden geri alıp bu defa kentte kalan Latinleri boğazlarken de Galata’da kalıp manzarayı seyretmişler, onlardan sonra gelen ordular şehri kuşatırken de. Fatih’in gemileri karadan taşınırken Osmanlı’ya don yağı, temiz su … hatta urgan ve ip çekmek için deri parçaları sattıkları bile söylenir (…tabi işin bu kısmı rivayet) Anlayacağınız “maceracılık” bizim Büyük dedenin, dedesinin, dedesinin, dedesinin büyük dedesinin büyük dedesinin dedesinden kalma … bir çeşit aile mirası... Meraklısına referanslar. http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC_Ha%C3%A7l%C4%B1_Seferi http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Innocentius http://tr.wikipedia.org/wiki/End%C3%BCljans http://tr.wikipedia.org/wiki/Latin_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu - aha! Af Belgesi Böyle Bir Şey İşte!-1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.