Bedirhan Doğan

Her ikisi de. Ama şarj olayı yok.

Hararet göstergesi 90 dereceyi gösteriyor olsa bile gerçekte bu ısı 90 derece değildir. Bunu gauge menüden izleyebilirsiniz. Gauge menüde motor ısısının 79 derece ile 99 arasında değişmesine rağmen hararet göstergesi hep sabit 90 dereceyi gösterir. Hararet göstergesinin sabit olarak 90 dereceyi göstermesi aslında her şeyin normal olduğunu anlatmak içindir. Hararet göstergesinin de Gauge menüde olduğu gibi gerçek ısıyı göstermesini isterseniz ELM cihazı ile bunu ayarlayabilirsiniz. "Real Engine Temparature" gibi bir şey olması lazımdı sanırım. Focccus yazılımında var bildiğim kadarıyla. Ayrıca, kaloriferiniz açıksa tabiki gazı bırakınca ısı çabucak düşecektir. Bu arada ibrenin tam dipte olması motor ısısının 0 derece olduğu anlamına gelmez, motor ısısı 57-60 derece olduğunda hararet ibresi kıpırdamaya başlar. Yani hararet göstergesi en dipten azıcık yukarda ise motor suyu ısınız en az 60 derecedir.

Kolçağın oradaki bölüm kumanda şarj yeri değildir Barış Bey. Bütün kumandalar pillidir ve genellikle bu pil CR2032'dir. CR2032 günde 10-15 kere aracı kilitleyip açan normal bir kullanıcıya ortalama 2 yıl gider. Kolçağın oradaki bölüm ise kumandanın pili tamamen bittiğinde kumandayı oraya yerleştirip aracı çalıştırmak için düşünülmüş bir önlem tasarımıdır.

Dizel motorda normaldir. Bu meretler soğuk çalışıyor. Verimli motor olduklarıiçin ısı açığa çıkarmıyorlar.

Adnancım, aynı ampulü kullanıyoruz

115 ps olanlar TI-VCT'dir, LPG ile gayet güzel arkadaştırlar. İyi bir montaj ile sorunsuz kullanabilirsiniz, canınızı sıkmaz. Uzun vadede binmek istiyorsanız ucuzuna kaçmayıp Prins Silverline, BRC sequent, Landirenzo veya bunlara denk bir kit taktırırsanız taktırırsanız mutlu olursunuz.

Motor olarak Fiat 1.3 Peugeot 1.6'ya göre zayıf kalır. Linea'nın kasasına göre 1.3 multijet "tık nefes" bir motor. Yani 1.3 multijet linea'yı yürütmek için ucu ucuna yetiyor gibi geliyor bana

Senin sözünün üstüne söz söyleyemem Cem Abi, izlenimlerine de tecrübelerine de saygım sonsuzdur.

Akü garantisi var. Kardeşimin aracına geçen yıl garantiden değişim yapıldı. Değişimi yapan servis İskenderun Ford Ovalı. Araç üzerinden varta akü çıktı, takılan akünün üzetinde ford yazıyordu ama markasını anlayamadık. Büyük ihtimalle mutlu aküdür.

Orjinal silecekler yan sanayi sileceklere nazaran her halükarda en az iki kat daha uzun ömürlü oluyor. Hem de ömrü boyunca çok güzel hizmet veriyor. Bu yüzden sikecek konusunda orjinal yedek parça kullanmak taraftarıyım. Evet alırken pahalı oluyor ama o paranın hakkını ve konforunu sonuna kadar veriyor.

Cızırtı ve küçük tıkırtılar genelde bir süre sonra kendiliğinden kaybolur. Biraz da havaların soğumasıyla alakalı bir durum. Soğukta tıkırtılar artar, yaz gelince trimler şişerek birbirini sıkıştırır tıkırtı mıkırtı kalmaz. Çok aşırı ses yapan bir şey değilse bir süre bekleyin. Belki kendiliğinden kaybolur.

Bana göre, rampa aşağı inerken frene basarak inilmemeli. Aracın çok fazla hızlanmasını önlemek için hız sabitleyiciden çıkıp daha düşük vitesler seçerek inmek daha doğru olur. Yüksek vites seçip ayağımız frende inmek doğru bir kullanım şekli olamaz. Bu durum iki türlü sakınca yaratır. Birincisi yolcuların konforudur. Sürücü etkilenmese de yolcuların midesi alt üst olur. İkincisi ise balataların aşırı erimesi, aşırı ısınması ve fren hidroliğinin kaynama noktasına kadar ısınmasıdır. Tabi ki, düşük vitese rağmen güvenlik açısından fren yapmak gereken durumları hariç tutarak yazıyorum.

Balata eridikçe kaliper ilerleyeceği için, ilerlediği yolu ise fren hidroliği dolduracağı için, doğal olarak da fren hidrolik seviyesi düşeceği için balatadaki erime belli bir eşik noktasına geldiğinde el freni lambası yanmalıdır diye biliyorum.

Bulunur, neden bulunmasın ki? Yetkili servis de Otosan’dan alıyor, parçacı da Otosan’dan alıyor. Ford aracı üretirken Dayco’ya (veya başkasına) ürettirir üzerine FoMoCo yazar. Değişim zamanı gelince sırf üzerinde FoMoCo yazdığı için aynı kayışa daha fazla ödemek pek mantıklı değil. Dayco yazıyorsa içinizi ferah tutun, takın gitsin. Ayrıca, orjinal olmayan bazı parçaların orjinalinden daha sağlam ve dayanıklı olduğunu düşünüyorum. Örneğin BSG marka Z-rotu eskitememiştim.

Eliniz yatkınsa yalıtım çalışması yapabilirsiniz mesela. Kapı saclarının içlerini bitümlü malzemeler (bitüself) ile kaplayarak hem kapıları toklaştırmış olursunuz, hem yol gürültüsünü bir miktar azaltmış olursunuz hem de müzik kalitenizi arttırmış olursunuz. Tabi bu gözle görünmeyen ama araca konfor katan bir uygulama olur. Eliniz yatkın değilse bu işlem için aracınızı bilmediğiniz, tanımadığınız ellere emanet etmeyin.

Kullanım tarzınız tüketiminizi çok etkiler. Bunun için yorum yapmak zordur. Ancak, sakin ve yumuşak bir kullanım tarzıyla genelde 1 litre LPG ile şehir içi 8-10 km, şehir dışı 12-14 km yol alınıyor. Az yakan araç yoktur, az yaktıran şoför vardır Günümüzde bütün üreticiler artık en verimli motoru üretebiliyor. Bana göre aynı motor hacmine sahip, aşağı yukarı aynı ağırlıkta olan iki farklı marka araç birbirine çok yakın tüketir. Çünkü yapılacak iş aynıdır, bu işi yapmak için gerekli olan enerji miktarı da aynı gibidir.

Bunun yanlış olduğunu insanlara anlatabilmek, izah etmek, açıklamak o kadar zor ki

Radyatörün altındaki boşaltma tapasını kontrol ettiniz mi? Düzgünce n kapatılmamış olabilir.

Çünkü 1.0 ecoboost motorda hem tork daha yüksek, hem de bu yüksek torkun sunulduğu devir aralığı yüksek. Bu yüzden ecoboost motor için 6.vites bir arzu ve ihtiyaç iken atmosferik 1.6 için 6. vites motorun tık nefes çalışacağı bir fazlalık olacaktır. Ayrıca dizel motorun tıkırtısını sadece sabah ilk çalıştırmada biraz duyarsınız. Bunun dışında motor sesinden asla rahatsızlık hissetmezsiniz. Hele bir de 1.5 tdci alırsanız birçok benzinli motordan bile daha az motor sesi duyarsınız araç içinde.

Aracın içinin ısınması gerekiyorsa bütün öncelik bu işlemde olacaktır. Bu yüzden motor bloğunda ısınan ilk su moleküllerinin kalorifer radyatörlerine yönlendirildiği kanaatindeyim. Ayrıca, kaloriferin geç ısıttığı o sert soğuklar henüz gelmedi

Kesinlikle katılıyorum size. Taş vuruğu derdi yok, rötüş derdi yok. Mucur asfaltta kafa rahat. Ama bir çok kişi gövde rengi marşpiyeli daha çok beğeniyor tabi

Osman Bey, Ben sadece bilgi vermek için yazdım. Hala "opel ve chevrolete uyumu daha iyidir" diye yargı ifadesi kullanıyorsunuz. Benim Landirenzo'yu BRC'yi veya başka bir markayı savunmak ya da yermek gibi bir niyetim yok. Sizin 3. sanayide gördüğünüz olay bu genellemeyi yapmanız için kafi değil maalesef. Hem piston kırılması ile LPG'nin ne alakası olabilir? Ya da bir piston niye kırılır? Benim kardeşimin de focusunda 70 bin km'dir sorunsuz kullandığı Landirenzo kit var mesela. O focusun motoru farklı mı yani? Siz yine de istediğiniz gibi düşünün. Konuyla ilgili son mesajımdır.

"Ağır gelir" ifadesini neye göre kullandığınızı merak ettim Kütle olarak mı yani? Landirenzo nasıl Opel'e daha uyumlu oluyor? Bunu da merak ettim. Bir dayanak noktanız olmadan yargı ifadesi kullanmayın lütfen. LPG kitlerinin hemen hepsi üç aşağı beş yukarı birbirine yakın bir algoritmayla çalışır. Burada önemli olan enjektörlerin açılıp kapanma hızlarıdır. Enjektörler ne kadar hızlı açılıp kapanıyorsa o kadar kalitelidir ve fiyat da o kadar artar. Bununla beraber, kitimiz benzin enjektörlerini yöneten sinyalleri ne kadar hızlı takip edip, ne kadar az gecikmeyle LPG enjektörlerini sürerse o kadar başarılıdır ve kalitelidir. Bu da fiyatı ve kaliteyi arttırır Son olarak LPG enjektörlerinin manifolta takılma açısı da önemli rol oynar. Sayacak daha çok şey var. Bu sayılanlara bakarak LPG kitleri hakkında şu markaya daha uyumludur, o markaya ağır gelir, bu markaya hafif gelir demek pek anlam ifade etmiyor. Hülasa, burada en önemli şey görece kaliteli bir kit ve iyi bir montaj işçiliğidir. İyi geceler...

Budur