Cem Boneval

Sol baştaki ("mager") yakıt karışımı ince olduğu için (çok hava - az akaryakıt), soldan ikinci ise ("fett") karışım akaryakıt yoğun olduğu için (kurumlanma) bu şekilde görünüyor. Diğerleri normal. Yani sorun bujilerde değil, ikincil bulguları izliyoruz.

Bu fotoğrafa bakarak bujinin değişme zamanının geldiğine karar vermenin doğruluk oranı kahve falınınkinden fazla değildir. 1000 km sonra da çıkarsanız bundan farklı görünmez. Yağ kısa sürede kirlenir hele ki dizellerde, kirli olması yağlama özelliğini kaybetmesi anlamına gelmez. Bu tür nesnellikten uzak değerlendirmelerle çok sayıda üreticinin mutabakata vardığı bakım aralıklarını tartışmalı hale getirmek doğru olmaz. Her kez kendi bakım planını uygulamakta özgürdür, çoğunlukla sağlanan fayda psikolojiktir.

Doğru da gerçekten düşük km yapan araç sayısı pek fala olmaz ve bunun için de istisna yapmaya değmez. Konuyu zaten bir tek buji olarak düşünmemek ve olabildiğince basit, kolay anlaşılır ve kolay takip edilir bir bakım planı olması lazım. Bireysel değişiklikler -az sayıda da olsa- istisnadır ve istisnalar kaideyi bozmaz.

Tablodaki ifade yanlış anlaşılabilir, km değeri veya bir önceki bakımdan bir yıl sonra olarak algılanmalı. Yani bujiler iki yılda bir ya da 30.000 km'de değişecek. Hava filtresine gelince. bazı yörelerde bir yıl bile uzun olabilir onun için, tozlu bir ülkeyiz. Yıllık değişim asgari değerdir.

Otosan'ın önerdiği bakım aralıkları zaten Türkiye şartlarına göre ayarlanmıştır, yılda bir ya da 15.000 km'de bir yapılan bakımın dışına çıkmanın aracın ömrüne bir katkısı olmayacaktır, ama sizi rahatlatıyorsa kimse karşı çıkmaz sanırım. Benzinli bakım şablonu aşağıda

Görebilirsiniz de bu 1000 km yol katedebileceğiniz anlamına gelmeyeceği için önem taşımaz...

Rafet menzil sıfırladıktan sonra en az 50-60 km'lik daha yakıt kalıyor depoda, ama buna güvenmemekte büyük yarar var. Ve dizel benzin fark etmiyor.

Hayat üç bölümdür: Dünyayı değiştireceğini sandığın, dünyanın değişmeyeceğine inandığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun. JP Sartre

Soruda da cadde modifiyesi olduğunu belirtmiştim. Yoksa kim Aventador'a Golf ile kafa tutar. Nissan Brömmler tarafından, Golf de HGP tarafından caddeye uygun ve trafik tescil belgeli olacak ve TÜV'den geçecek şekilde modifiye edilmiş. Her ikisi de gücünü çift turbodan alırken Lamborghini hacim ve devire dayanan orijinal atmosferik motorunu kullanıyor. Tabii özellikle Golf'ün süspansiyon, frenler ve şanzımana kadar tümüyle yeni parçlarla donatıldığını eklemek gerek, görüntüsü tam bir kuzu postunda kurt! Ve maliyete bakılırsa da birincilik tüm kapsamlı değişikliklere rağmen Golf'te 110.000€ ile, Nissan 160.000€, Lamborghini ise 313.000€ sadece... Önce araçların teknik özellikleri Almanca ama değerlerden ne olduğu anlaşılıyor zaten... Şimdi de gelelim ölçümlere Sonuçta soru 0-200 kalkarlarsa şeklinde olduğuna göre doğru cevap Nissan GT-R olacaktı. Üstelik Nissan bu değerleri 1,5 Bar turbo basıncı ile elde ediyor, turbo basıncını sürerken dahi 1,7 Bara yükseltmek mümkün kısa süreli ve o zaman elde edilen değerler dudak uçuklatıcı oluyor ve 0-300 20 saniye altına iniyor! Ayrıca oluşan farkların sadece saniyenin ondalıkları düzeyinde olduğunu da kaydetmek doğru olur. Bu arada Golf'ün tork ve dolayısı ile ara hızlanma şampiyonu olduğunu da belirtmek lazım. Golf'e karşı sempatim olmasa da şu haliyle bu üçlü arasında seçeceğim araç olurdu büyük olasılıkla... Bir iki de görsel Motorlar

Burada biraz neden - sonuç ilişkisi hatası var sanki... Herkes kendi arabasını beğenmiş yerine şöyle desek: "Herkes beğendiği arabayı satın almış" Ben Mk3'ü benim olduğu için beğenmiyorum, beğendiğim için aldım. Ve Mk2'ye ısınamadığım için 10 yıl Mk1 kullanmak zorunda kaldım!

Evet bu Opel Cascada (İspanyolca şelale demek bu arada) Detay isteyenler için burada: http://www.opel.com.tr/deneyim-opel/opel-haberleri/2012/october/opel-haberler-cascada-convertiple.html Gelelim ikinci soruya: Malumunuz Lamborghini Aventador spor araba liginde dahi rakiplerine tabiri caizse nal toplatıyor. Peki Aventador'un yanına bir Nissan GT-R (ki bu da performansı ile övgü alır) ve bir Golf R36 koysak, caddeye uygun modifiye de serbest desek, sonra da 0-200 km/h kalkacaksınız desek sonuç ne olur?

Ara ara bulmaca sormaya çalşacağım... Bununla başlayalım: Nesyin nesi bilen var mı?

Peki ben de iyi ki işten çıkarmışlar desem...

Açıkcası debriyajla ilgili yazılanların hiçbiri bana tanıdık gelmiyor ve anlamlandırmakta zorlanıyorum. Ben olsam servisin bilgisine baş vururdum...

Bu kapalı hali Bu da açık... Aktif Ön Izgara Sistemi Görselleridir.

Bu gidişle ben OBD portundan bir Android tablet bağlayacağım, olacağı o yani...

1.6L TDCi 115 PS 109 5,1 3,7 4,2 193 10,9 Focus 1.6L dCi 130 PS 104 4,8 3,6 4,0 200 9,8 Megane Haydi Opel seni de bekliyoruz... Düzeltme: Adil karşılaştırma için Focus dizel tüketimi Türkiye'de dizelde sunulmayan SS sistemli veriler ile değiştirildi. Sonuçta hala daha az tüketimle daha fazla performans.

Bizim hastanenin girişinde bir U giriş var, ben doğru yönden gelirsem orayı el freni ile dönerek devam ediyorum ama çok şükür metreyle boşluk var etrafta; bu zor, hatta çok zor, hatta imkansız neredeyse .

Hepsi çok pasta yemek ister. Pasta büyüklüğü hemen hemen sabit olduğuna göre büyük dilimi kesen diğerinin payını kapmış olur. Yani genel olarak kendini düşünüyorsa diğerini geçmesi gerekecektir.

Bu arada bu konuyu Aralık 2011'de de açmışız. Ve o zaman da net bir çözüme ulaşamamışız. En doyurucu cevap ise şu: http://www.focusclubtr.com/topic/1151-focus-3-yakit-deposundan-gelen-sesler/page-9#entry81140 Eski konu başlığı da bu: http://www.focusclubtr.com/topic/1151-focus-3-yakit-deposundan-gelen-sesler/ Konuların birleştirilmesini öneriyorum. Sesten rahatsız olanların da dikkatlerini başka yönlere kaydırmaları en iyi çözüm olur. Ben bir yılda en fazla 2-3 kere fark etmişimdir. Bunun için kendimi üzemem kusura bakmayın...

Bir önceki mesaj sorunu çözdü mü?

Koruma adına yapılan çok şeyin etkin koruma yapmadığını zamanla göreceksiniz. Daha önce de paylaştım, kaput filmi daha önce 10 yıl boyunca kullandığım aracımda vardı, Taşlar onu da yırtıyordu ve çirkin görüntüler oluşturuyordu. 3.yılda sararmaya başladı hafiften, 4.yılda çıkardığımda boyada ton farkı oluşmuştu. Üstelik piyasadaki en kaliteli ürünü idi Ziebart'ın (önemli not: para vermeden hediye yapılmıştı) Bugünkü aklımla 6 ayda bir güzel bir gereğine uygun killeme/pasta/cila kombinasyonu dışında ek hiçbir şey yaptırmam. Aracı kullanıp eskiteceğiz elbette, başka bir yolu yok, korumacılığın getirdiği sinir bozukluğu ile baş etmek daha zor. .

Doğrudur. Benim genelde itirazım Mk3 ses sisteminin hemen yerden yere vurulmasına, elbette gönül daha iyisinin olmasını ister ama giriş düzeyi için bu da müzikalitesi ve kullanım kolaylığı ve çeşitliliği ile başarılı.

Eeee, oje de fırça ile boya işte.... Üstelik 2 TL ve bayağı da dayanıklı

Dizel sürücüsü hep ekonomi odaklı düşünüldü. Bu nedenle bugüne kadar küçük hacimlerde hantal ama uzun ömürlü göreceli az yakan ve sınırda performans sunan motorlar hakimdi piyasaya. İlk taşı kimin attığından emin değilim ama en azından Renult yeni çıkardığı 1.6 dCi ile bu alışkanlıkları yıkmaya başladı. Hem gücü, hem de gücünü altarma şekli ve hem de yakıt konusundaki ekonomisi ile öne çıkan motor Türkiye'de yeterince tanıtılıp pazarlanamadı bence. Her yeni ve başarılı ürün gibi bunu da yüksek fiyattan sunma çabası da bir engel yaygınlaşmasında. Motoru Megane'da kullanmış biri olarak sessizliği, kullanım kolaylığı ve etkileyici performansa göre çok cazip yakıt tüketiminin beni etkilediğini daha önce paylaşmıştım sizlerle. 130 BG ve 320 Nm tork ile sınıfının lideri konumunda hala. Buna yakın Hyundai'nin 128 BG CRDi motoru var, ama hem daha düşük torku hem de cansız güç aktarımı ile yanından bile geçemez. Anlaşılan Opel dizel motorları ile rekabetçi olamadığını ve bir pazarlama nişi bulunduğunu fark ederek bu alanda kendini geliştirip liderlik konumuna soyunmak arzusunda ve bende A.Acar'a katılıyorum doğru hamle, modern motorla dizel satışlarında sınıfında liderlik koltuğuna oturması olası. Ta ki VW yeni bir dizel açılımı sunana dek...