Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.806
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Avrupa'da buna Ford Focus SUV diye bakıyorlar ve C-Max'in takipçisi gibi değerlendiriyorlar. Yani Kuga'dan farklı...
  2. Bana da pahalı geldi zaten. Ama ilgi fena değildi mevsime rağmen. Hoş falan değil. Çirkin, kirli, gürültülü ve huzur kaçırıcı. Klostrofobim var giremiyorum. Şaka şaka, belki bir daha sefere... Şu kadarını yazayım, insanları genel anlamda Antalya'ya göre çok daha medeni, trafikte hemen dikkat çekiyor.
  3. Alanya Antalya iline bağlı, yaklaşık 300.000 nüfuslu plajları ve deniz kenarına kurulmuş olması nedeniyle yabancıların yerleşmeyi tercih ettikleri bir Akdeniz beldesi. Son yıllarda ciddi bir yapılaşmanın ve nüfus artışının hedefi oldu. İl olma istekleri de var ve çok da yersiz görünmüyor. Alanya'nın simgeleyen üç şey var, kalesi, Damlataş mağarası ve Kleopatra plajı. Hafta sonu ve bahar olunca uzun süredir uğramadığımız Alanya'yı ve kalesini ziyaret etmeye kara verdik. Antalya arası 140-150 km arası duble yol ile döşenmiş ve ulaşım kolay gibi görünüyor, ama maalesef öyle değil. Yol kıyı boyunca önemli tatil beldlerinden geçtiği için çok sık aralıklarla ve kırmızı dalgada çalışan bir sinyalizasyon var, yoruyor ve bıktırıyor. Her yığılmada da en ufak bir boşluğu dahi kullanıp öne geçmeye çalışan sabırsız ve görgüsüz sürücüler de cabası. Yani pek öyle basarım kolayca giderim yolu değil, aklınızda bulunsun. Alanya kalesi ilçenin tam ortasına konumlanmış, 250 m rakımlı bir tepe/yarımadaya kurulmuş. Karaya bağlantısına yakın Alanya Belediyesi binası yer alıyor ve şehri Batı ve Doğu plajları olmak üzere ikiye bölüyor. Batı plajı zaten meşhur Kleopatra plajı. Bu sosyetik hatunun da denize girmediği yer kalmamış Akdeniz kıyılarında. Tarihçeye göz atmadan olmaz. 6km uzunlukta surlar tarafından çevrilmiş, 10 hektarlık bir yarımada üzerinde bulunan Alanya Kalesi; Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. İlk kayıtlı bilgiler M.Ö IV.yüzyıla dayanıyor ve Kilikya'da zaptedilmesi güç çok dik bir kaya üzerinde kurulmuş bir kent olan Korakesion tanımlanıyor. . Korakesion; küçük bir askeri birlikle bile doğal savunma kolaylığı ve korunaklı limanı sayesinde, korsanlar ve asiler için ideal bir sığınak olarak, M.Ö. II. yüzyılda korsan limanı ve merkezi oluyor. . M.Ö.65 yılında Roma’lı Pompeius’un Korakesion'u fethediyor. Kent ve dolayısı ile kale Roma döneminde surların genişletilmesi ve yeni binaların ilave edilmesiyle büyüyor ve Bizans döneminde Kalonoros (güzel dağ) adıyla, gemiciler için önemli bir yer belirleme noktası ve Akdeniz’in en işlek limanı oluyor. 1221 yılında Kalonoros; kalenin sahibi Kyr Vart tarafından Anadolu Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat’a teslim ediliyor ve adı Alaiye olarak değişiyor. . I.Alaaddin Keykubat, kaleyi ve içindeki kenti büyüterek Alanya’ya en parlak dönemini yaşatıyor. Bugünkü mevcut surlar, büyük sarnıçlar, Tersane, Kızılkule, Tophane, ve İçkale’deki saray kompleksi Alaaddin’in yaptırdığı eserlerden bazıları, Ehmedek, Akşebe Mescidi, Andızlı Camii, Selçuklu hamamı, Aşağı Kale hamamı da Selçuklu döneminde yaptırılmış. Alaiye; 14. yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçukluların önde gelen bir ticaret kenti, önemli bir deniz üssü, Mısır ve Suriye ile güçlü ilişkileri olan bir ticaret ve gemi inşa merkezi olarak Anadolu’nun ve Akdeniz’in önemli kentleri arasında yer almış. Çoğunlukla gemi yapımında kullanılan ünlü sedir ağaçları için gelen Mısırlı tacirlerin yanı sıra; Ceneviz, Venedik ve Floransalı tacirler de Alanya’dan baharat, keten ve şeker alıyorlarmış. Mısırlı ve Suriyeli tacirler Alanya yolu ile Karadeniz limanlarına da seyahat ediyorlarmış. Alaiye; Selçuklu devletinin çöküşüyle kısa bir süreliğine Kıbrıs Krallığının eline geçiyor (1293), Karaman ve Alaiye Beylik dönemlerinden sonra Osmanlı hakimiyeti altına giriyor (1471). Yukarı Kale’de bulunan Süleymaniye Camisi, bedesten ile arasta ve geleneksel Alanya Evleri Osmanlı dönemi eserlerinden. Alaiye; Cumhuriyet döneminde kenti ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği doğrultusunda Alanya adını almış. Setton Llyod; Alai’yye kitabında surların bölümlendirdiği bölgeler vasıtasıyla Alanya Kalesi’ni 5 bölgeye ayırır. Birinci bölge, bir ucu Kızılkule, diğer ucu Tersane’de olan hilal şeklindedir; ikinci bölge birinci bölgenin üstündeki tepenin eğimli kısmıdır; üçüncü bölge Ehmedek’in bulunduğu ve İçkale’ye kadar uzanan bölgedir ve konutsal yerleşim alanı olarak dikkat çeker; dördüncü bölge İçkale; beşinci bölge ise Cilvarda burnunun dahil olduğu Adam Atacağı olarak anılan bölgedir. Toplamda 6,5 km sur, 140 kule ve yüzlerce sarnıç varmış. Kaleye en kolay ve keyifli ulaşım yeni yapılan teleferikle. Ehmedek'e çıkıp oradan özenle hazırlanmış yürüyüş yolları ile İçkale'yi dolaşmak mümkün. Tepenin batısından İçkale'ye çıkan bir araç yolu da var. Teleferik tek yön 14, gidiş-geliş 18TL, Ehmedek girişi ücretsiz, İçkale de 14TL. Müzekart geçiyor. Birazda görsellerle süsleyelim... Kleopatra plajından kaleye bakış Ehmedek'e (kuzey kalesi) teleferikle ulaşım Teleferikten Kleopatra plajı Plaj detayı Surların arkasından Kleopatra plajı ve Batı Alanya Ehmedek, Orta Kale ve Batı Antalya Restore edilmiş evler var çok sayıda, hem kamu hem şahız kullanımında. İçkale Bizans şapeli, mimozalar pek güzel süslemiş. Adam Atacağı bölgesi (eskiden infazlar buradan kayalara atılarak yapılıyormuş diye bir söylenti var) ve Cilvarda Burnu. Bir de korsanlar basmasın mı? Kızılkule ve Tersaneye inen surlar. Bu da İçkale'den dönüşte Doğu panoraması. Bir de surlardan bakalım Kızılkule'ye Kızılkule Tersane tarafı ve limana faklı bir bakış Bu manzaranın önünde poz vermeden de olmaz dedik. Kale içinde ve çevresinde ilgi çekici el sanatları ve doğal güzellikler de vardı. Bu da @Mert Yürüyen için Belediye parkında bunalmış "yakın" bir arkadaşa rastladık Yolu düşenler gezmeyi ihmal etmesinler.
  4. Ne MkIV'müş yahu... Geldi, gelecek, geliyor derken bıktırdı resmen. Lanse edeceklerse etsinler artık.
  5. Ford Bakım Formunda bu net ve açık ve anlaşılabilir ve servislere de talimat oluşturacak şekilde belirtilmiştir. Triger değişim aralığı 9 yıl ya da 135.000 km'dir. Başka ne yazmalı bilemedim...
  6. 300 olsun diyorsan bunu izlemen lazım: Porsche 911 GT2 RS. Şu anda cadde kullanım onaylı spor arabalar rekorunu elinde tutuyor 6:47.3 ile, yani Turbo S'ten yarım dakika daha hızlı.
  7. Porsche 911 Turbo S 580 beygiri Nürburgring Nordschleife'de koşturuyor. Sürüş mükemmel, zaman da öyle... İzlemeye değer!
  8. Arabaya değil sürücüye bakmak lazım. Aynı sürücü iki arabayı da kullansın görelim. Bu da Fabio Barone'nin 2016'da Ferrari ile "gezmeye çıktığı" video.
  9. Nedir arıza kodu? Ya da siz ne okudunuz da patinaj dolarak yorumluyorsunuz? Şanzıman ile ilgilibir sorun olma ihtimali yüksek. Buradan çözüm aramaktansa bir yetkili servise uğramak daha akıllıca olmaz mı?
  10. Ford ve bir çok başka üretici bu tür malzemeleri fason ürettiriyor. Mesela Sachs BMW'ye yıllarca amortisör üretmiş bir meşhur Alman firmasıdır. Ford Monroe'ye bazı modeller için yaptırıyor biliyorum, ama hangi model hangisinden alıyor detay bilgim yok. Hatta Bilstein ve Koni gibi özel üreticilerden alırsanız, genellikle daha pahalı olmakla beraber, üzerindeki orijinallerden daha iyi performans alırsınız. Özetle Sachs almakta hiç bir sakınca yok.
  11. Bir de şu var: Araçtaki sensörün aydınlık algısı ile insan gözününki uyuşmuyor. Bizim aydınlık olarak algıladığımız sabah veya akşamın erken ışıklarını sensör karanlık olarak algılıyor ve farı yakıyor. Sabahları işe giderken bu durumu çok yaşıyorum, aydınlık zannettiğimi araba hiç öyle algılamıyor. Ben de elden farı kapatıyorum bazen.
  12. Güle güle kirletin. Bir daha canınız sıkılacak olursa da haber verin, ben arabamı getireyim hemen.
  13. Ayda 130 adet mi? Bence 50-70 arası kalır, tabii ortalama. Kimden ne kadar çalacak, seçin:
  14. Kolunda Longines, araban Skoda.... Cık, yakışmıyor.
  15. Piazolla sever misiniz? Severseniz mutlaka bunu takip eden değişik ama etkileyici Libertango yorumunu da izleyin. Hatta bence tüm seriyi dinleyin...
  16. Eco Contact mı, Sport Contact mı? Bir de 40.000 km lastik için oldukça uzun bir ömür. 3.yıl ve 20.000-25.000 km'den sonra sertleşme ve ciddi performans kaybı başlıyor. Yani lastikleriniz bu süre/mesafeyi aşmışsa kötü diye yorum yapmayın, pek iyisi olmuyor çünkü.
  17. Hem tam uyumlu hem daha ucuz: https://www.hepsiburada.com/mobil-super-fe-5w-30-benzin-ve-dizel-motor-yagi-4-litre-uretim-yili-2017-p-OTM652072
  18. Elbette yapacak bir şey var: Daha açık yazmak. Kafandan geçenleri buraya tümüyle aktarman lazım. Kafandaki düşüncelerin sonuç cümleleri yanlış anlamalara neden oluyor. Ayrıca cevabın hangi konuya hangi bağlamda ilişkilendirilmesi gerektiğini de çoğunlukla anlamıyorum, kafam meşgul, bin tane şey ver, hangi birisini hatırlayayım. Bana bu çerçevede sitem etmene gerek yok, üzülmene de, iyi kötü tanımış olman lazım, önyargılı biri değilim, taraflı ya da art niyetli hiç değilim, eleştirmeyi burcum gereği severim, olabildiğince de yapıcı olmaya çalışırım. Eminim pek çok konuda düşüncelerimiz de örtüşüyordur, ancak söyleme tarzlarımız farklı. Senin yazdıklarını anlamakta ve dolayısı ile yorumlamakta zorlanıyorum, bunu da daha önce birkaç kez yazdım. Şimdi mesela bunu bir de Türkçe yazmayı dener misin? Eksik bilgi, iki değil altı Ford sahibi oldum. Ama hepsinde de beklentiler iyi ve doğru tanımlanmış ve Ford'da karşılığını veren modeller vrdı. Focus Sport Trend 2.0 ve 1.6 EB fiyat performans lideri araçlardı. Aldığım zamanda sürüş keyfi olan araçlar arasıdan TL/PS hesabında rakipsiz idiler. Hanım için Fiesta ideal şehir içi aracı idi, biri eskidiğinden, diğer kazada pert olduğundan değişti, bir ara acaba yüksek araçla daha mı mutlu olur deyip Fusion denedik ama pek tatmin etmedi. Fiesta bugün hala ilgi alanımda. Eşime bir Fiesta ST pek yakışır, kullanmaya fırsatı olur mu bilemem tabii. Ama bugün geldiğimizde noktada bana hitap eden tek Ford Focus ST ama ona da o kadar para vermem. Mk4 düzgün motorlarla gelirse bakarız. Bir de son not: Ford seçmemdeki en önemli nedenlerden biri de Bilaller'den servis memnuniyetimdir. Çevrenin yargısı seni zanettiğinden çok daha fazla şekillendirir, farkında olmadan hem de...
  19. Bir iki yorumda bulunmak isterim. Öncelikle GY EGP ile ilgili olarak, artık yavaş yavaş eskimeye yüz tuttu, dört senedir piyasada, ilk çıktığı yıllara göre karşılaştırmalarda bariz bir düşüş var. Ancak bu ADAC testinde çabuk yıpranması nedeniyle puan kaybetmiş. Sonra karşılaştırma ve incelemelere duyulan güvensizliğe yönelik birkaç düşünce... Yıllardır kendini kabul ettirmiş medya kuruluşlarının, otomobil kulüplerinin, inceleme ve değerlendirme kuruluşlarının tarafsızlığından kuşkulanmak yersiz. Olmaz demiyorum, ama ülkemizde görülen sahtekarlık oranında ve düzeyinde olmadığından eminim. Söz gelimi Nokian'ın teste özel üretim lastikleri gönderdiğini hep beraber okuduk, ama derhal ortaya çıktı, firma özür diledi, bu süreçte diğer firmalar için de inceleme yapıldı, tedbirler alındı. Sonuçta sözünü ettiğimiz kapsamlı incelemeleri asla yok sayamayız ve taraflı görmemeliyiz. Bu tür incelemeleri de birbiri ile kıyasladığınızda sonuçlar farklılık gösterecektir. Pek çok nedeni var, bazılarını yazayım: Kullanılan araç sonucu etkiler, aynı lastik farklı araçlarda farklı sonuç verebilir. Aynı araçta farklı ebadlar, ya da aynı lastiğin farklı araçlarda farklı ebadları farklı sonuç verebilir. Hava koşuları, özellikle nem oranı sonucu etkileyebilir. Test yöntemleri farklıdır, bu sonucu etkileyebilir. Kullanım değerlendirmesinde, mesela slalomda, sürücü performansı sonucu etkileyebilir. Yıpranma dayanıklılığını ölçmek için kullanılan model farklı sonuçlara neden olabilir. Kıyaslamaya alınacak lastiklerin tercih şekli sıralamaya etki eebilir. Sonuçta liste uzar gider. Bütün bu zaaflar yine elde edilen sonuçların güvenilirliğinin düşük olduğu anlamına gelmez. İstatistikte güvenirliği arttırmak için örneklemi büyütmek gerekir. Satın alma kararını verirken farklı inceleme sonuçlarını birlikte değerlendirmek mantıklı bir yöntem olabilir. Bakın mesela CPC5 ve GY EGP test şecerelerine bakalım, hepsi 205/55-16 için: Sonuçta CPC5 daha başarılı görünüyor, ama bazı testlerde GY daha iyi çıkmış. Yani ikisi de iyi ama sanki CPC biraz daha başarılı gibi. Farklı inceleme sonuçlarına bakarak tercih edilecek lastik listesini kısaltmak mümkün. Belki bir sonraki aşamada da kullanıcı izlenimlerini dikkate almak lazım, ancak çok da fazla önem atfetmek doğru olmayacaktır. Nedeni de beklentilerin karşılanma durumunun nesnel bir ölçeğinin olmamasındandır. Biri çok para verip en iyi lastiği almış, fizik kanunlarına karşı gelebilmeyi umarken, bunu başaramayınca da lastiği kötülürken, diğeri en ucuz lastiği alıp kısa mesafelerde gayet efendi ve zorlamadan kullanıp yere göğe sığdıramıyor olabilir. Ayrıca hemen hiç kimse de malım kötü demez kolay kolay. Sonuçta ortalama bir kullanıcı için, şartları zorlamadıkça bildik markaların popüler modelleri fazlası ile tatminkar olacaktır. Lastik seçimini dünyayı beter bir sondan kurtaracak kararı alamk kadar kritik bir süreç olarak algılamamakta yarar var. Benim bir sonraki lastiğim de Michelin Pilot Sport 4 olacak. Sadece adedinin 500 TL olması sorununu henüz çözemedim.
  20. Pratikte pek aradığımız/kullandığımız bir sınıf değil. Hiç bildik modelin olmaması da kendimi pek cahil hissetmeme neden oldu.
  21. Süreklilik ve istikrar iyidir. Bu önyargı falan değil, net bir karar: Ford bana hitap eden bir model sunmuyor Türkiye'de. Bu yüzden başka markalara yönelmek durumundayım. Bu kadar... Doğru, o yüzden Ford'a elveda diyor ve başka denizlere yelken açma eğiliminde oluyoruz. Otosan'ın karlılığı, kazancı falan benim umurumda değil, bana hitap etmedikten sonra beni hiç ilgilendirmez. Hayırlı işler diler geçerim. Tabii bana niye htap etmediğini de eleştirilerden okumaları mümkün, tabii kullanıcı geribildirimlerini önemsiyor iseler. Bu 1.0 EB için yazılmış ise şaşkınlıkla okumak durumundayım. Bilmem kaç kere ödül aldığını manşetlere taşıdın. Avrupa'da motor gamında ne kadar önemli bir yeri olduğunu yaza yaza bitiremedin, şimdi birden tavsiye edilmez mi oldu? Neyi yanlış anladım acaba?
  22. Belki o kadar da kötü düşünmemek lazım. Yeni kasaya hazırlanıyorlar. Eldekileri bitirecekler, stoksuz yeni kasaya geçecekler. Ayrıca 1.5L 3 silindir müjdesi verecekler. Var ya yazdıklarımın da hiçbirine inanmadım.
  23. Benzinli ve düz vites araç almak istiyorsan sadece atmosferik motorlu beş ileri şanzımanlı model seçeneği mevcut. Bu neyin kafası? Yoksa patlayan hortumlar, yanan motorlar bu kadar mı bunalttı? Madem HB 1.5 dizel manüel şanzıman bakayım dedim, o da sadece Trend X olarak var. Hoşça kal Ford...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.