Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.804
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Ööörovizyonu hem pek ciddiye almam hem de pek seyretmem. Şarkı yarışmasından çok bir komşu dayanışma gösterisi olduğu için... Dün tesadüfen karşıma çıkınca 2.şarkıdan itibaren tüm parçaları izledim. Baktım uzuyor sonuçları beklemeden kapattım. Sabah haberlerde favorimin, İsveç'ten Loreen'in (bu arada esmer, çıplak ayaklı ve çıtı pıtı bir kız, İsveç için çok farklı bir fizyonomi) hatır ötesi oylarla açık ara birinci geldiğini gördüm. Birkaç izlenim: - Sahne düzenlemesi, sunuş, ışık oyunları, Azerbeycan tanıtımı, özetle tüm yayın tek kelime ile müthişti. - Katılan şarkılar kaliteli idi, rahatlıkla günlük dinleyebileceğim ondan fazla şarkı çıkar. - Oylamalarda gene maalesef "al gülüm ver gülüm" mantığı hakim, yöresel, ülkesel, milli dayanışmalar var. Tabii şovu bozmasa da başarıya gölge düşürüyor. - Türkiye bu tür bir destekle zoraki bir yedincilik aldı ki bence bu parçaya ve sahneye fazla bile. - Rus nineler çok şirindi, farklı düşünmenin kazanabileceğini gösterdiler - Azerbeycan ev sahibi olarak jest oylarını topladıysa da şarkı ve performans çok iyiydi ve dereceyi hak etti. - Böyle olacaksa bunan sonra ben bu gösteriyi izlerim dedim. Tebrikler İsveç Ve diğer beğendiklerim: [media=] [media=]
  2. Cem Boneval

    Peugeot 301

    Bazen sınıflar arası net geçiş olmuyor, normal şartlar altında uzunluk ve dingil mesafesi önemli iken, son yıllarda donanım özellikleri ve fiyat gibi unsurlar da değerlendirmeye katılmaya başlandı. Sonuçta bence bu araç Bbuçuk, ve evet Linea gibi... Unutmayalım ki albenisini tasarım, malzeme kalitesi ve donanımdan değil, kolay ulaşılabilir olması ve kötü yol şartlarına uygunluğundan kazanacak.
  3. Paylaşım için teşekkürler. Kendin yazmadı isen kaynak belirtmekte yarar var. Küçük bir yanlışlık var, kanunen izin verilen minimum diş derinliği 1,6 mm olacak, ama yazın 2, kışın 3,5 mm altına düşmemekte yarar var. Bir de ekleme: 21) Lastik havalarınızı hız ve yük koşullarına göre kullanım kitapçığında yazılı olan değerler uygun şişirin. Şematik olarak: Rotasyon 7.000-8.000 km'de bir yapılırsa stepne de katılarak 30.000 km üzerinde kullanım ömrü sağlanabilir
  4. Farklı bir açıdan bakarsak: Format atıp yeniden yazılım yüklemek bilgisayarlarda nadir olmayarak yaptığımız ve etkinliği kanıtlanmış bir işlem iken neden otomobilde işe yaramasın?
  5. Cem Boneval

    Peugeot 301

    Konu ile ilgili başka bir haber de burada: http://www.focusclubtr.com/topic/2399-peugeot-301/#entry81143 Nedir bu doktorların Peugeot merakı anlamadım (halk arasında "yahudi Mercedes'i" diye anılırdı, acaba bununla alakalı mıdır?)
  6. Cem Boneval

    Peugeot 301

    Fransız otomobil üreticisi Peugeot sürümü fazla olan gelişmekte olan ülke pazarları için global bir model üretti. 301 olarak adlandırılan model farklı beklentileri olan pazarlara hitap etmek zorunda olduğu için herkesin beğeneceği (daha doğrusu kimsenin tepki duymayacağı) sade (ve bir anlamda kişiliksiz) 4-kapı sedan tasarımı ile öne çıkıyor. Büyük bagaj, kötü yol şartlarına uyumlu üretilmiş süspansiyon, değişik iklim şartları ile baş edebilme ve sağlam/ekonomik olma temel özellikler olarak vurgulanmış. Aracın sürüşünün güvenli ve konforlu olduğu ileri sürülürken (deli gibi burundan kayacak demektir), ABS, ESP, dört hava yastığı gibi temel güvenlik donanımlarının sunulacağı belirtiliyor. Motorlar arasında 1.2 l 3-silindir benzinli 72 BG, 1.6 l HDi dizel 92 BG ve 1.6 l VTi benzinli 115 BG sunulacakmış. Araçta klima, park sensörü, BT ve USB bağlantısı gibi donanımların da bulunacağı belirtilmiş. Bakalım ne kadar ucuz olacak? Sümbüllere rakip geliyor...
  7. Yazık ya, ne kadar fakir ülkeler var. Bizde taş çatlasa %10 olur...
  8. Otosan'daki ilahlara sormak lazım. Önce tapon modelleri ne de olsa yeni diye satıp, yüzü eskimeye başladığında bunlarla güncelleyip bir miktar da fiyatını arttırarak satış adetlerini ayakta tutmaya yönelik bir strateji olabilir.
  9. Sanırım ben yeterince açık yazamıyorum, ya da yazdıklarım okuyucuyu anlaşılmaz bir boyuta sürülüyor.... Önce ne yazmışım ona bakalım: Sonra Aydın ne demiş? Yazdıklarım dikkatli okunursa aşırı ısınma halinde yağlanmanın kesilmeden turbonun soğumasının yaklaşık 30 saniye beklenmesi gerektiğini belirtmişim. Rölantide çalıştırmanın zararına da sadece soğuk motorda ilk çalıştırma için değinmişim ve demişim ki soğuk motor çalıştırdığınızda rölanti devrini tuttuysa beklemeden yürüyün, çünkü ısınma süresi ne kadar rölantide kalırsanız o kadar uzun olur ve soğukta çalışma süresi ne kadar uzarsa motor o kadar zarar görür, tez amanda ısıtılmalı... Yani en azından ben yazdıklarımdan ve tekrar okuduklarımdan bunu anlıyorum. Hemen hemen aynı ifadeyi kullanmışım, ancak motorun uzun süre devirli kullanılması halinde bunun önem kazandığını belirtmişim. Evden işe işten eve 10 dakika 5 km yol aldığımda turbonun hasar görecek kadar ısınmadığını düşündüğüm için 3-5 saniye içinde kapatmanın zarar vermeyeceğini savunuyorum. Aksi halde, ki bu bilir kişi olarak Kaan'ın yorumunu bekleyecek bir ifadedir, start-stop sistemi ile rölanti devrine düştüğü anda çat diye stop eden ve bunu evden işe işten eve en az beş kere yapan sistem tamamen anlamsız bir turbo imha yöntemi olarak tarihe geçecek ve benim can düşmanım olacak demektir. Tekrar ve açık yazayım: Zorlamadan kullandığınız şehir içi trafiğinde motoru rölanti devrine düştüğü anda stop etmek zarar vermeyecektir. Veriyorsa Ford'u bana ayıplı mal satmaktan mahkemeye vermeliyim (bkz. Start-Stop sistemi) Dizellerde 3000, benzinlilerde 4000 dd üzerinde uzun süreli kullanımlarda (bütün değerler yaklaşık) 30 saniye bekleme cömertliğini göstermek turbonuzun yararına olacaktır. Ne fazlası ne azı... Kaansan?
  10. Burada bahsedilen yağ buharı yağlama sistemini izole eden conta ve bağlantı noktası gibi kısımlardan motor dışına çıkan ve motor dışındaki kısımlara yapışan madde. Turbo pervanesi ile doğrudan alakası yok. Neyse, siz içiniz nasıl rahat ediyorsa öyle kullanın...
  11. Bu otomobil turboları konusunda üretildiği kadar başka hiç bir parça konusunda şehir efsanesi üretilmemiştir diye düşünüyorum. Bir yağ buharı eksikti o da geldi. Kısaca yazayım, mühendis değilim, teknik jargona hakim olamayabilirim: Turbo denilen aygıt motorun egzos manifoldundaki havayla döndürülen bir pervane ile emme manifoldunda havanın sıkıştırılarak basınçlı olarak yanma odasına pompalanmasını sağlayan bir aygıttır. Motorun tüm hareketli parçaları gibi bu da motor yağı ile sürtünme aşınmalarına karşı korunur. Ancak turbonun özel bir durumu var, turbo pervanesi hem sıcak atık hava ile itildiği için hem de saniyede dakikada 150.000 devir civarında bir hızla döndüğü için aşırı ısınabilmektedir. Bu nedenle de yağlanmasına özel bir önem gösterilmesi gerekir. Bu zor şartlarda ve yüksek performans ile çalışması nedeniyle de siz çok gayret gösterseniz de 100-120k km civarında ortalama sağlıklı ömrün üzerine çıkması pek mümkün olmaz. Yağlanma konusunda kullanıcı olarak nelere dikkat etmeliyiz: 1. Önerilen bakım aralıklarına uyarak yağın her zaman tam performans verir durumunda olmasını sağlamaya gayret edeceğiz. 2. Motor soğukken yağlanmanın mükemmel olmaması nedeniyle asla zorlamayacağız ve yüksek devirlere çıkmayacağız. Bu rölantide çalıştırıp bekleme anlamına gelmez, çünkü rölantide yeterince güçlü ve ısı üretici patlamalar oluşmadığından motorun ısınması daha uzun sürecek, dolayısı ile motor daha uzun süre soğuk çalışacak ve motor korunacağı yerde daha çok zarar görecektir. Rölanti tuttuğu anda kalkışla 1500-2000 dd aralığında dikkatli bir şekilde kullanmak daha yararlıdır (bu devirler kış ısıları için geçerlidir, yazın ilk çalışmada %30-40 ilave edilebilir) 3. Uzun süre yüksek devirli kullanılmışsa motoru kapatmadan 30-60 saniye bekleyeceğiz. Neden mi? Turbo pervanesi aşırı sıcakken motoru aniden kapattığınızda yağlanma kesilecek ve fakat atık gazlar nedeniyle kısa bir süre pervane dönmeye devam edecektir, bu da yağ filminin kopmasına ve pervane milinin içinde bulunduğu yuvaya aşırı ısı nedeniyle az veya çok kaynamasına neden olabilir. Bir süre beklediğinizde pervane normal çalışma ısısına gelecek ve bu risk ortadan kalkacaktır. Ancak günlük şehir trafiğinde ya da medeni devirlerde kullanıldığından risk oluşturacak düzeyde bir ısınma gerçekleşmeyeceğinden bu bekleme süresine uymak gerekmez, bu konuda varsa start-stop sistemine güvenebilirsiniz. 4. Düzgün yakıt kullanılmasına özen gösterilmeli, kötü yakıt kullanıldığında tam yanma gerçekleşmez ve çiğ yakıt egzos yolu ile atılırsa kurumlaşma olarak turbo pervanesine oturacak ve bir süre sonra sıkışmaya neden olacaktır. Sonuç: - Rölantide bekleme yarardan çok zarar getirir - Aşırı zorlanmış motor dışında 5-10 saniyeden fazla beklemek gerekmez - Start-stop çevre açısından faydalı bir araçtır, çok yönlü kontrollü çalışması nedeniyle motora ve turboya zarar verme olasılığı çok düşüktür.
  12. Ek bilgi: Marka değerinin hesaplanması Marka değeri, bir şirketin mali değerine markanın yaptığı katkı olarak görülebilir. Marka değerinin hesaplanmasında iki ana yaklaşım bulunuyor: Araştırma tabanlı yöntemler ve finansal yöntemler. Araştırma tabanlı yöntemlerde, markanın kullanıcıları ile yapılan anket çalışmalarından ulaşılan sonuçlar değerlendiriliyor. Bu sonuçlardan yola çıkarak, müşterilerin alım davranışına yön veren marka algısı anlaşılmaya ve ölçülmeye çalışılıyor. Basit bir örnek vermek gerekirse, tüketicilerin aynı tip ürün için bilincinde olduğu markalar arasında, daha fazla tercih ettiği, daha yüksek fiyat ödemeyi kabul ettiği, başka markalara geçmek yerine sadık kaldığı ve çevresindekilere tavsiye ettiği markaların, bu özelliklere sahip olmayan markalara göre daha değerli olduğu sonucu çıkarılıyor. Finansal yöntemlerin altında ise markanın bugüne getirilmesinde sarf edilen tüm maliyetleri bugünkü değerine getiren ‘maliyet tabanlı’; benzer yapıya sahip markalarla göreceli ölçülmeye dayanan ‘karşılaştırma tabanlı’; isimsiz bir markaya göre markanın gelecekte sağlayacağı fiyat farkının bugünkü değerinin hesaplandığı ‘primli fiyat’ ve araştırma tabanlı ve diğer finansal yöntemleri harmanlayan ‘ekonomik kullanım’ yöntemleri bulunuyor. Millward Brown’ın çalışması ‘ekonomik kullanım’ yaklaşımı ile paralellik arz ediyor. Bu çalışmada marka değeri üç soruyu cevaplayarak adım adım hesaplanıyor: 1- Söz konusu şirketin gelirlerinin ne kadarı markasının adı altında kazanılıyor? (Örneğin Coca-Cola markası hesaplanırken, Fanta ve Sprite gelirleri dışarıda tutuluyor) 2- Markaya bağlı gelirlerin ne kadarı müşterilerle kurulan yakın bağdan kaynaklanıyor? (Örneğin müşteri ürünü sadece rafta durduğu için mi alıyor, yoksa özellikle onu mu seçiyor?) 3- Marka kaynaklı gelirlerin geleceğe dönük büyüme potansiyeli nedir?
  13. Yakınan ve Ford'u kötüleyen arkadaşlara (yazılmışları tekrar adına da olsa): 1. Yeni Focus göreceli yeni bir model, üretim tam oturana kadar ufak tefek sorunlar olabilir. 2. Bu tür sorunlar dikkatli takip ederseniz hemen her marka ve model araçta görülebilir, 1000 km'de şanzıman değiştiren A4, yine aynı sürede yağ yaktığı için komple motor değiştiren Q5 sahibi arkadaşlarım var. 3. Ford/Otosan Avrupa merkezi ile işbirliği halinde garantiden kanıtlanmış sorunları halletmek konusunda duyarlıdır. 4. Sorunun sorun olarak algılanması bazen sorun olabilmekle beraber biraz sabır ve karşılıklı iyi niyetli yaklaşımla çözüme ulaşılabilmektedir. 5. "Bende bu ses var,sizde de var mı" tarzı mesajlara cevap vermek ses iletimi olmadığı sürece kolay değildir, kaldı ki olması da olmaması da bazen durumu değiştirmez, sesi gidip yetkili servise, onlar duyamaz ise tanıdığınız etkili bir ustaya dinletip sonra garantiden çözümü için talepte bulunmanız gerekir. 6. Ford'u forumlarda kötülemek, yana yakıla mesajlar yazmakla bu tür sorunların çözümünü sağlamak mümkün olmaz. 7. Aracınıza ve servisine güvenin, bazen şanssızlıklar olabilir ama onlar da zaman içerisinde hallolur. 8. Forum ortamı deneyimlerin paylaşılması ve müşteri ruh halinin Ford/Otosan'a iletilmesi açısından doğal olarak faydalıdır, yapıcı olmak kaydı ile. Bu çerçevede elbetteki sorunları çözümleri ile paylaşamaya devam edelim. 9. Her zaman yazdığım gibi: "Durum vardır, insanlar onu sorun yapar" Önce geçmiş olsun, sonra şansınız bol olsun.
  14. Motor/yağ soğukken istikrarlı rölanti tutmaz, bu nedenle bir süre zengin karışımla çalışır, ısındıkça karışım rölanti devrini tutturacak şekilde dengelenir, yani prensip böyle. Sonuçta bence sende bu zengin karışım programı çalışmıyor, yani sorunu yazılımsal görüyorum ve serviste bu konuda ilgi göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. Mühendislik bilgisi ile değil işkembe deneyiminden yazıyorum bu arada. Ancak Kaan'a genelde dinleme konusunda katılsam da düzensiz ve düşük devirli rölanti dikkat çekiyorsa ciddiye alınmalıdır, ayrıca aşırı düşük devirlerde yağlanma da iyi olmayacağından teorik olarak uzun vadede motor ömrünü de etkiler.
  15. Renk seçme hakkım olsaydı şöyle sıralardım: 1. Kül kahverengi 2. Blazer mavi 3. Colorado kırmızı (dişi kişi kullanacaksa da Mars turuncu) Kesinlikle almayacağım: Aytozu gri Gel gör ki siyah kullanıyorum ve şikayetçi değilim.
  16. Şöyle düşünyorum: Araç alırken bir hayli indirim marjı bulunan bir bayinin haliyle serviste de bir gevşeme payı vardır liste fiiyatları üzerinden. Tabii bu düşünceden yola çıkarak çingene pazarlığı yapmak da hoşuma gitmiyor. Ben genelde liste üzerinden özel bir kart veya kuruluş kampanyası yoksa %15 - 20 iskonto alabiliyorum, ama bunun özel bir adı var mı ("iyi müşteri", kurumsal müşteri" vb ) hiç bir fikrim yok açıkcası. Bir konu daha var, ki bu da oldukça nazik, yani Ford ile kurumsal ticari ilişkisi olanlardan cevap almak ne kadar mümkün olur bilemiyorum: Garanti dahilindeyken bakımın özel serviste yapılması, ve bunun usulüne uygun belgelenmesi (kullanılan parçalar, yapılan işlem vb.) halinde araç garanti kapsamı dışına çıkar mı? Detayları hatırlamıyorum ama sanki hukuken çıkmaz diye biliyorum. Görüşler???
  17. Hangi başlığa yazacağımı bilemedim: 1. 2010 mazide kaldı. 2. Autoshow 2010 fotoğrafları diye tek başlıkta hepsini toplasak daha kolay olmaz mıydı? 3. Ford katılmamış mıydı bu fuara? Yoksa gece mi yetmedi... Emeğe saygıdan paylaşım için teşekkürler, iki yıllık gecikmeyle de olsa
  18. Yiğit, boşver otomatik parkı bir süre, önce kendi kendine rahat park etmeye alış arabanla, sonra hala isteğin kalırsa kullanırsın bu donanım özelliğini. Bu gidişle normal park etmeyi unutacaksın, yarın öbür gün başka bir araçla park etmek zorunda kaldığında ele güne rezil olma. Antreneman iyidir!
  19. Klasik sorun... 1. Bol gazla, yüksek devirle kalkın, kavrama noktasında iyice gaza yüklenerek, sonra da fırlayıp öndekine çarpmamaya dikkat ederek; biraz balata ömründen yer ama başka çare yok. Engin yazmış zaten, varsın bağırsın. 2. Eğer zemin kaygansa, ki araç yüklü olunca yokuş yukarı ister istemez arkaya yığılıyor ağırlık ve ön tekerlekler boşta kalıyor, TCS nedeniyle patinaj önleme adına sistem neredeyse motoru stop ettirecek kadar frenleme uygulayabiliyor. Aynı yokuşu ıslak çıkmaya çalıştığınızda sorun daha da büyüyecek, TCS devre dışı bırakmak gerekebiliyor zaman zaman, bu da aklınızda bulunsun. Alışırsınız zamanla, dert değil!
  20. Güle güle kullan, zaten Focus'a çok ısınamamıştın, umarım Mondeo'dan daha memnun kalırsın. Benim çok beğendiğim bir araç, sadece bana fazla iri geliyor. Bu "ağır Abi" arabası olmuş olacak ve sıkı ısınacak yazın
  21. Yani maalesef "Hayır" anlamında, o işlevler için gerekli kamerayı kutusuna koymadan göndermişler bizim arabaları... Donanım eksiğimiz var kısacası!
  22. Aslında güzel olmuş, simetri ve yerleşim hoş. Ancak azıcık "sonradan olma" hissi veriyor, ama yapacak bir şey yok tabii. Bir de trafikte uyarıcı olacak kadar aydınlatıyor mu? Fotoğraflardan anlaşılmıyor pek. Güle güle kullanın, zaman içerisinde farklı modeller çıkacaktır, özellikle far içi montajlı uzak doğu üretimler artacaktır piyasada. Mesela:
  23. Haberlerden izleyebildiğim kadarı ile bu yıl 19 Mayıs coşkusu her zamankinden yoğun bir şekilde sokaklara aktı... Istanbul Bağdat caddesi ve Şişli'den güzel kortej manzaraları yansıdı ekranlara, aynı şekilde Karadeniz kıyılarında, özellikle Samsun'da kırmızı-beyaz renkli, coşkulu görüntüler vardı. Antalya'da biri Konyaaltı, diğeri Işıklar-Atatürk Caddesi tarafından olmak üzere iki koldan yürüyerek Cumhuriyet Meydanını doldurduk. Kaba bir tahminle 8-10.000 kişiydik, yürüyüş esnasında sokak aralarından, apartman eşiklerinde katılımlarla giderek kalabalıklaştık ve sadece yürüdüğümüz bölgede etkili olan sağanak yağmura rağmen coşkumuzu kaybetmeden meydanı doldurduk. Rakam büyük görünmeyebilir, ama Antalya gibi toplumsal refleksleri iklimden kaynaklanan kronik bir rehavete kapılmış bir şehir için bu önemsenecek bir değerdir. Bayrak salladık, Atatürk'ün ve günün önemini simgeleyen sloganlar attık, marşlar söyledik, kol kola yürüdük. Güzeldi güzel olmasına ama Gençlik ve Spor Bayramında yaş ortalamamız 45 altında değildi, Atatürk'ün Cumhuriyet'i emanet ettiği gençlerin nereye saklandığını bilemedik. 1000 civarında öğrencisi bulunan fakültemden 2 öğrenci görebildim mesela, herhalde diğerleri kalabalığın içinde bir yerlerdedir diye teselli bulmaya çalıştım. Sonuçta coşkulu, görkemli ve bir o kadar da hüzünlü ve düşündürücü idi. Gece Bülent Ortaçgil'in Antalya Devlet Senfoni eşliğinde verdiği harika bir konser ve şimdiye kadar gördüğüm en güzel (ama yine de mütevazi) havai fişek gösterisi ile geç saatlerde sona erdi. Hava muhalefeti maalesef fotoğrafların sayı ve kalitesine de yansıdı. Bir de konu ile ilgili Can Dündar'ın Milliyet'yeki köşe yazısı: "İtiraf edeyim ki ben de resmi bayramların asık suratından müşteki idim. Bütün o hamasi şiirler, bayrak öpmeler, elden ele taşınan meşaleler, resmigeçitler, ses sınırını aşan jetler, heyecanını çoktan yitirmiş bir bayramın köhnemiş ritüelleri gibiydi. Ta 1995’in 19 Mayıs’ında “Her Türk asker doğar” diye geçit yapan gençler adına “Doğumda meslek seçimi serbest bırakılsın” diye yazmıştım. * * * Bayramlarda Cumhuriyet, haki renk bir kılıkta yürüyordu. Oysa temelleri çok renkli bir sivil direnişle atılmıştı. Öğrencilere sorun bakalım: Mondros’tan hemen birkaç ay sonra Anadolu’nun değişik yerlerinde yerel kongreler toplanmaya başladığını, hatta Karslıların “Kars İslam Şzrası” adında bir “Cumhuriyet” ilan edip Japon İmparatoru’ndan tanınma talep ettiğini biliyorlar mı? Daha 1919 başında bu yerel kongrelerin, Ali Fuat ve Kazım Karabekir paşaları ordularının başına çağırdığından haberdarlar mı? 19 Mayıs 1919 günü Türk Ocağı’nın Fatih Belediye binası önünde 80 bin kişilik dev bir miting yapıp Halide Edip’i kürsüye çıkardığını, onun “Her gecenin bir sabahı vardır” sözünü çılgınca alkışladığını, halkın, elde kara bayraklarla meydana aktığını, esnafın 5 gün süreyle kepenk kapattığını duymuşlar mı? 19 Mayıs, biraz da bu direniş ruhu değil midir? * * * Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı, hiç kuşkusuz İstiklal Savaşı’nın çok önemli bir adımıdır. Halkın, aradığı önderliğe kavuşmasının ilanıdır. Sonu Cumhuriyet’le bitecek yürüyüşün başlangıcıdır. Ancak Mustafa Kemal ve arkadaşlarını cesaretlendiren sivil direnişi görmezden gelmek, Hasan Tahsin’i ve İzmir’in 2 gün içinde verdiği 2 bin şehidi unutmak, yerel kongre iktidarlarını yok saymak, her şeyden önce bu ulusa haksızlıktır. Cumhuriyete, şikâyet konusu haki üniformayı giydiren, onunla halk arasına görünmez bir tel örgü çeken, biraz da bu “unutkanlık”tır. İşte o yüzden, evet, bu bayram, tankların namlusunu ensesinde hissederek uygun adım yürüyen gençlerin “rap-rap” sıkıcılığını hak etmiyordu; kutlamalar stadyumdan dışarı taşmalı, sivilleşmeli, coşmalıydı. Hükümet, “1930 model kutlamalar”ı eleştirmekte haklıydı. * * * Ak Parti, aslında bu törenlerin Cumhuriyet, Atatürk ve Türk ordusuna methiye vesilesi olmasından rahatsızdı. Bunu engelleyebilmek için 19 Mayıs’a stat yasağı denedi. Ancak Milli Eğitim’in genelgesiDanıştay’dan döndü. Bunun üzerine kutlamalar Gençlik Spor Bakanlığı’na devredildi. O da, -dün Hilal Kaplan’ın gayet veciz ifade ettiği gibi- işi, Atatürk’e doğum günü pastası kestirmeye indirgedi. Lakin bu süreçte asıl beklenen, hayırlı gelişme oldu: Bence çok uzun zamandır ilk kez halk, bayramına sahip çıkmaya başladı. 19 Mayıs’ı kendi iradesiyle kutlamak için bayrak açtı. Bu yıl 19 Mayıs, yasak savma gibi değil de, gerçekten sivil bir coşkuyla ve kararlılıkla, sokaklarda, alanlarda kutlanacaksa, bunu biraz da hükümetin ona el uzatmasına borçluyuz. Bir taşla iki kuş: Hem bayramı militarist bir gösteri olmaktan kurtardık; hem özündeki sivil direniş ruhunu canlandırdık. Kutlu olsun!" http://gundem.milliy...122/default.htm
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.