Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.806
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. 1. AVC, ya da "adaptive veya automatic volume control", aracın hızına göre müzik sistemi sesinin arttırılmasını hedefliyor. Çevredeki gürültüyü ölçerek değişen bir sistem değil, yalnızca hızla değişiyor. Sonuçta 100 km/h hızla giderken açıp kapatarak deneyebilirsiniz, ama bunun için de uğraşmaya değmez. 2. Aracın kontağını kapatınca radyo yaklaşık 10 dakika veya kapı açılana kadar çalıyor. Kontak kapalı iken açarsanız da bir saat sürüyor kendiliğinden kapanması, ama bunlar zaten yazılmıştı. Bunu değiştiren bir ayar da yok bildiğim kadarı ile.
  2. Banı Avar'dan konuyla ilgili eleştirel bir yazı. Yanlış anlaşılmasın, annelerin en kutsal varlıklar olduğunun bilincindeyim, ve hatta onları bir güne sıkıştırmanın çok ciddi bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Özellikle yaşım ilerledikçe ve birlikte geçireceğimiz sürenin giderek kısaldığının farkına varınca her günü bir "Anneler günü" tadında yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorum... Ancak anneler günün de giderek ticarileşmesine ve sevgi göstermenin değerli hediyelerle yapılması gerektiği düşüncesinin hakim kılınmasına karşı çıkmak arzusundayım. Bu yazı o açından değerli benim için, paylaşmak istedim. *** "O 1864 de doğdu. 41 yaşında annesini kaybettiğinde ABD ‘yeni Dünya Düzeni’nin ana hatlarını bulmaya çalışıyordu, Avrupa’da ‘kan rüzgarları’ esiyor, Osmanlı İmparatorluğu gizli anlaşmalarla bölünmenin eşiğinde duruyordu. Dünya ilk kez topyekün bir petrol savaşına sahne olmak üzereyken ve milyonlarca anne katledilecekken, Anna Jarvis Amerika’da ‘anneler günü’ önerisini bir kilisede kutladı. Önerisi emperyal güçlerin dünyaya ‘kültür ihracatı’ modeli için ‘elverişli’ bulundu ve başta başkan Wilson olmak üzere, gazete patronlarından din adamlarına ve Senato'ya kadar kabul gördü. Dünya kanla yıkanırken, Wilson prensibiyle Anadolu'ya kukla devletler oturtulurken Mayıs'ın 2. Pazar günü ‘anneler günü’ ilan edilmişti. 1. Dünya Savaşı emperyal güçlerin Pazar kapma yarışıydı. Ve bu paylaşım kavgasında sadece topraklar değil zihinler de devşirilecekti.. Emperyal güçler, zihinsel işgalin atom bombasından daha etkili olduğunu söylemişlerdi.. Kanlı savaşlar, petrol, pamuk ve buğdayın ele geçirilmesi için beyinlerin de işgal edilmesi gerekti. O yıllarda yeni bir dünya düzeni şekilleniyor, Amerikan küresel çetesi ‘tek dünya sistemi’ ‘tek dünya kültürü’ üzerine kafa yoruyorlardı. Anna Jarvis 1948 yılında 84 yaşında 2. bir dünya paylaşım savaşının ertesinde öldü.. Ölmeden önce ortaya attığı fikrin tüketim amacıyla kullanılmasından duyduğu üzüntüyü belirtiyor, ‘Bu özel günü dini bir kutlama olarak düşünmüştüm. Oysa ticari amaçlara alet oldu.’ demişti. Demekle kalmadı, ulvi fikrinin metalaşmasına duyduğu nefretle birçok kurum ve kuruluşa dava açti ve doğal olarak hepsini kaybetti. Öldüğünde çok yoksuldu, evi bile elinden alınmıştı, bir hastane köşesinde hayata veda etti. Çocuğu yoktu. Emperyalizm gerçekleri gördüğü ve göstermeye kalktığı için Jarvis’i affetmemişti. Adı unutuldu gitti.. Emperyalizm anneler gününü birçok ülkeye ihraç etti. Tıpkı birçok benzer gün gibi… Türkiye 1947’de küresel çetenin kucağına düşünce ‘Amerika, canım feda sana’ şarkıları eşliğinde , NATO için Kore’ye asker yollayacak, Amerikan üslerine ve barış gönüllüsü adı altında ajanlara kapılarını açacak, süt tozları içeçek, Amerikan eğitimiyle zihni bulandırılacak, Hollywood filmleriyle küçük Amerika olmaya özenecekti… Anasıyla babasıyla tüm millet yokluk ve yoksulluk içine sürüklenir, ülkenin tüm varlıkları küresel odakların eline geçerken Anneler günü en yoksulundan en varsılına kutlamakla övünülen bir güne dönüşecekti... Milli günler hızla solarken ‘küresel günler’ öne çıkacaktı… Bu millet anasının değerini her şeyin üzerinde tutan bir millettir. ‘Cennet anaların ayakları altındadır’ diyen bir dine mensuptur.. Anasına atasına yılda bir gün değil yaşadığı her anı adayan bir kültürden gelmiştir. Emperyalizm için bu tehlikelidir ve değişmelidir! Her şey sahteleşmeli, tek bir gün analar için tüm alış veriş merkezleri kampanyalar yapmalı, parası var yok herkes sokakalara çıkmalı, alabileceği ne varsa almalıdır. Küresel ekonomik işgâl bir yandan, sırtlan dişlerini etine geçirdiği millete ‘ananı da al git’ derken öbür yandan sırıtarak ‘ama bir şey al da git! diye hırlamaktadır.. Kılcal damarlarımıza kadar sızan ‘kültür’süzleşme örneklerini kendi yaşamınızda yakalayın… Anneler, babalar, halalar, teyzeler, sevgililer günlerini çoşku içinde kutluyor musunuz… Avrupa'da Müslümanların kılıçtan geçirildiği 1 Nisan gününde eşe doşta şakalar mı yapıyorsunuz, sorgulayın… Emperyalizmin tarifini mi istiyorsunuz? Günlük yaşantınıza ve değişen değerlere bakın… Analarınızın, atalarınızın değerini yaşadığınız sürece unutmayın!" Kaynak: http://www.guncelmeydan.com/anasayfa/index.php?option=com_content&view=article&id=795:kueresel-anneler-guenue-cin-banu-avar&catid=34:banu-avar&Itemid=277
  3. Bunu yazmaktan vaz geçmeyeceğim: Turboyu aşırı zorlamadı iseniz (yani yüksek devirde uzun süre kullanmak ve iyice kızıştırmak gibi) 30 saniye beklemeye gerek yok. Start - Stoplu dizeller küt diye stop ediyor kırmızı ışıkta... İşten eve gelecek kadar bir kullanım süresinde ayağınız gazda iken ya da motor rölantiye düşmeden stop etmeyin yeter. Zaten zorlamadan kullandığınız şartlarda turbo hasarlanacak kadar ve hatta rölantidekinden belirgin daha fazla ısınmyor ki. Kendinize bu kadar eziyet etmeyin ve de boşa vakit kaybetmeyin.
  4. Müthişti, bence kaçırdınız... Ağırlamaya da hazırdım halbuki!
  5. Mertol ile tamamaen aynı fikirdeyim. 3 yaşında modeli değişmiş bir araba ne kadar temiz ve donanım zengini olursa olsun yenisinin %60'ı fiyata olmalı en fazla. Aslında yarıya olmalı da işte ülkemin özel pazar şartlarına bir güzellik olsun diye fazla yazdım. Ben olsam biraz bekler 1.0 EB sıfır alırım aynı paraya. 1.6 EB'dan sonra nasıl geldiğine gelince... 3 gündür 2010 Trend dizel kullanıyorum. Göstergeler bana oyuncak gibi geldi. Motor ise alt devirde çok güzel çekerken üst devirlerde soluğu kesiliyor. Sürüş sorunsuz, kısacası pekala kullanılır.
  6. Dün yoğun ve yorucu geçti. Sabahtan akşama kadar pist dolu. Sürekli bir yarış serisi aktif. Türkiye Pist Şampiyonası, Vizio GT3 Porsche Cup ve de kamyoncular turlayıp duruyor. Bu sefer yönetimi medikal araçtan yaptığımdan internet erişimi kısıtlı. Padoktan bir kaç kare: Bu arada kamyoncuklar normal TIR çekicilerine göre daha kompakt. 5.5 ton ağırlığında, 12 litre motor, 1100 BG ve 5500 Nm tork. Yazdığım rakamlarda hata yok. Hızları 160 km/h ile sınırlı ve bu sürate erişme süreleri 9 saniye civarıda... Tur zamanları da 2'30 civarında. Bir de sabahki ısınma turlarından kısa bir video, kötü kalite ama upload hızım çok yavaş, daha iyisini gönderemedim.
  7. Değerli arkadaşlarım, trafik kazalarında milletvekillerini kaybettik geçmişte, yani ucu onlara dahi dokundu, ama gene hiçbir tepki olmadı. Ben anesteziden korkan ailelere olası ölüm riskini anlatırken örnekleme için trafiği kullanıyorum. Soruyorum nasıl geldiniz bugün buraya diye, arabayla cevabını alınca da korkmadınız mı diyorum, benim 30 yıllık meslek hayatımda anestezi nedeniyle kaybettiğim hasta sayısı ortalama bir günde trafik kazasında ölenlerden az! Terörden beter bir ölüm riski, ürkütücü boyutta sakatlık ve milli gelir kaybı var trafik kazalarında. Herhangi bir gelişmiş ülkede bu sayılar toplumsal seferberliğe neden olurdu, ancak bizler olayı trafik canavarı gibi soyut bir varlığa, Kader, Kısmet ve Nispet adlarındaki tüzel kişiliklere bağladığımızdan ve/veya toplumsal intihar eğilimli olduğumuzdan başımızı öbür tarafa çevirip sıranın bize gelmesini beklercesine yaşama devam ediyoruz. Ahmaklık ile cehaletin eşsiz bir birlikteliği, muhtemelen bu düzey taş devri insanında bile yoktur, en azından onlar tehlikelerin nereden geldiğini çok iyi bilemiyorlardı. Yıllarca değişik platformlarda denetim ve eğitim amaçlı uğraştım, emniyet müdürlüğüne gönderdiğim olgu örnekleriyle sayısız dilekçe vardır. Artık yoruldum, kaderime razıyım...
  8. Güncel!!! http://www.kamyonyarislari.org/#
  9. Tanımam ama Alır Rıza Hocaya benden de saygılar, Bir de bir zahmet sorarmısın bu %20'lik kantitatif değerlendirmeye hangi verileri baz alarak ulaşmış? Merkezkaç kuvvet ölçümü, dairesel hareket kopma hızı, belli bir pistte tur zamanı, slalom hızı vb.???
  10. Bütün bu abidik gubidik kampanyalar aslında aracın fiyatının pazarlıkla nerelere inebileceği için birer ipucu bence.
  11. Ya üstad ne alaka, patronluk yeteneklerim arasında yok, ayrıyeten böyle şeyler yazarak beklentileri yükseltiyorsun, beni de alıyor bir mahcup olma korkusu, sonra yaz yazabilirsen... Hah işte bak gene çağırıyorlar vakaya, iki dakika rahat yok ki iki kelime hasbıhal edelim...
  12. Ben neymişim meğer... Şu sıralar çok sıkışık durumdayım, tuvalete gidecek vakit bile zor buluyorum, sıkışıklık ondan yani Dersler, ameliyatlar, şehir içi ve dışı kurs eğitmenliği aktiviteleri, hafta sonu kamyon yarışının hazırlıkları, ulusal ve uluslararası misafir ağırlama vs. boğuldum işin içinde. Hakkım baki kalsın lütfen, en azından fotoğraf koymanın ötesinde küçük bilgi ve hikayelerle süsleyip sunmak isterim kasadakileri, az sabır.
  13. Öncelikle hesabın yeterince güvenilir değil. Benzin bittiğinde depoyu tam dolduracak ve aldığı benzin miktarını katettiğin kilometrenin 1/100'üne bölecektin. O zaman daha kesin bir değer elde ederdin. Hesabını 55/6,37 şeklinde yaptığını düşünüyorum. Halbuki senin deponda rahatlıkla 700 km'ye ulaşacak benzin kalmıştır ki bu da tüketimi 8 litrenin bile altına düşürebilecektir. Sonuçta otomatik vitesli atmosferik bir motor için şehir trafiğinde çok iyi bir değer. Sağ ayak hakimiyetine :D Bu arada ben de hafta sonu 4 kişi + dolu bagaj + tam dolu depo + klima + ciddi çabuk ulaşma kaygısı ile 140 şehir dışı ve 80 şehir içi olmak üzere toplam 220 km yol yaptım. Misafirleri sonunda (tek rakibim olan) uçağa yetiştirdim Ort. tüketim yol bilgisayarında 7,8 l/100km. Yani yük ve klima ve "bas bas bas" çok da arttırmıyor tüketimi. Helal dedim...
  14. Durum kritik, iş yazı turaya kalacak gibi görünüyor.
  15. Model yılı konusunda gerekli olan yazılmış. Ben olsam gerçekten uygun fiyata veriyorlarsa ve kredi ödemesi çok zorlamayacaksa Tit X dizeli hemen şu anda alırdım, nasıl olsa ödeniyor bir şekilde. Yılda 30k km yapacaksanız dizeli ve sıfırı tercih etmelisiniz. Sony beklentisi bana hala fazla şişirilmiş ve yapay bir heves olarak görünüyor. Hele ses sistemi için asla araba almayı geciktirmem... Alacağım, kullanacağım, keyif yapacağım, rahat edeceğim, bu kadar!
  16. Temiz bir 2001 Focus 2.0 kullanma keyfi, performans ve uzun ömür açısından tartışmasız en iyi seçenek. Yakıt tüketimi LPG kullanmaya zorlayabilir o kadar...
  17. http://youtu.be/IzVTSH-9MZ0 Vay vay, yavaş yavaş metalciler dökülüyor... Rammstein antiemperyalist içerikli parçaları (muhtemelen kurucularının eski Doğu Almanya kaçkını olmasının da bunda etkisi var) ve ateşli (mecazi değil gerçek) sahne gösterileri ile dikkatimi çekmişti ancak metal bana ağır geliyor, yoruluyorum dinlerken. Senede birkaç kez başarabiliyorum hakkı ile dinlemeyi. Beğendiğim parçalarından biri de şu: http://youtu.be/8y4vIzEkd6s
  18. Çorbada benim de tuzum olsun... Aslında tartışma var gibi görünse de hemen hemen aynı şeyler söyleniyor. Önce tanımlama ile başlamak lazım: Rodaj yeni bir araçta yürüyen/hareketli aksamın birbirine uyum sağlaması ve işlevsel olarak tam performansa ulaşması için gerekli süreye verilen addır. Bu her araç için söz konusu bir durumdur, yeni montaj farklı parçaların sürtünme yüzeyleri, sıkışma ve genişleme/esneme alanları, hareket boşlukları, ısı değişimleri vb. pek çok faktörün optimize olması gerekir. Rodaj sadece motor için değil, şanzıman, aks ve rot başları, rotiller, amortisörler, yaylar, lastikler, frenler, hatta cam ve kapılar için dahi geçerlidir. Hal böyle olunca nasıl davranacağı çok net tanımlanamayan bir araçtan tam performans bekleyici bir tavır içerisinde olmak yanlıştır ve hem kullanıcı hem araç için zararlı olabilir. Motor, bu sürecin hem performans hem de kullanım ömrüne olası etkileri nedeniyle özellikle önem taşır/ilgi çeker. Güncel üretim teknolojilerinde üretimdeki tolerans payları ve montaj kusurları önemli ölçüde iyileştirilmiş olup, üreticiden üreticiye düzeyi değişmekle beraber detaylı son kontroller de yapılmaktadır. Bu nedenle "şu kadar süre şu kadar devri geçme, şü kadar zaman da şu kadar devir git" gibi ayrıntılı kullanım planları söz konusu olmamaktadır. Prensip motora aşırı yük bindiren ve yağlanmayı bozacak durumlardan kaçınmaktır. Söz gelimi soğukken devirli kullanmak, çok düşük devirli kullanmak, kırmızı bölgeye yakın devirlerde uzun süre seyretmek, düşük devirde gazı köklemek gibi. Bu süre genelde 1000 mil/1500 km olarak üreticiler tarafından tavsiye edilmektedir. Bu süreyi 100.000 km veya daha fazlasına da ulaştırabilirsiniz, aracınız ve ikinci sahibi size müteşekkir kalır Erken dönemde yağ değişiminin teorik faydası olsa da bunun pratiğe yansımasında elle tutulur bir kazanımdan bahsetmek bence kolay değildir, yani erken bir veya fazla ilave yağ ve filtre değişimi yapılırsa motor 200-300k, yapılmazsa 50-70k dayanır tarzı bir açıklama doğru olmaz. Kendimden ve çevremden biliyorum, en az 100k üzerinde erken yağ değişimi yapmamış onlarca araç var yakından bildiğim, hepsi de sorunsuz seyir halinde. İsterse her 1000 km'de bir yağ değiştirsin, motoru çalıştırır çalıştırmaz 6000 dd ile fırlayan bir arkadaşın aracından hayır gelmez, yani nasıl baktığın kadar nasıl kullandığın da ömür beklentisini etkiler. Titiz davranmak isteyene de engel olmamak lazım tabii, servislerde iş yapmalı. Üretici rodaj ile ilgili pozisyonunu kullanım kılavuzunda belirleyerek hem kendi hem kullanıcı sorumluluğunu tanımlamıştır, okumak ve uygulamak gerekir. Türkiye olumsuz kullanım koşullarına sahip olarak kabul edilmekte olup bakım aralıkları daha sık tanımlanmıştır, söz gelimi Almanya'da bakım aralığı her 20.000 km iken, bu ülkemizde 15.000 km'dir. Yani bakım aralıklarımızda bolca emniyet aralığı vardır. Bundan sonra "Rodaj?" diyenlere de bu başlığın okutulması tavsiye edilmelidir.
  19. Jant konusunda tümden katılıyorum, baştan beri sevmediğim ve nedense hemen her Ford sahibinin de bunu bilircesine ve burnuma sokmak istercesine sahip olmaya çalıştığı bir jant, artık rahatsız etmeye başladı. Darısı beş kolluların başına Egzos doğru sesle gerekli drenajı sağlasın da istediği yerden çıksın. Orta rahatsız etmedi, iki yan daha güzel durabilir. Tamponu değiştirmek istediğin anda ben değiş-tokuşa hazırım, hatta üzerine bir iyilik bile düşünebilirim, aklında bulunsun (iş 3 nalla bir ata kalacak gibi). Bir de bu modelde takıldığım kaput ön çizgisindeki neredeyse bir parmak girecek açıklık.
  20. Yok canım rica ederim, tabii öncelik EB için ama sonuçta tüm motor gamı için otomatik seçeneği bulunmalı. Şimdi kalkıp büyük motor al diyor ise o zaman hangi akla hizmet 1,6 atmosferiğe otomatik şanzıman koyup satıyor. Onu gören herkeş sonuçta dizelde de otomatik istiyor, cevap anlaşıldığı üzere "bugün git bir gün gel". Konu maliyet ise zaten otomatik şanzıman için şu anda 4000-5000 TL fark ödeniyor varsın bu birazcık daha artsın, ama seçenek olsun. Yanlış bilmiyorsam Getrag 6DCT serisini kullanıyor Ford, 1.6 atmosferikte 250, büyüklerde 470 (bu sayı da tork dayanımı olmalı). Yani bu kadar büyük mü fiyat farkı var seri üretimde? Kaldı ki büyük motorlar bugün var yarın yok. Giderek "downsizing" popülerleşiyor, özellikle hibrite geçişte minyatürleşme daha da hız kazanacak. Kısacası bence ekonomik gerekçelerle bile ikna edici bir açıklaması olmayan bir basiretsizlik var ortada, Mullaly farkında değil mi yoksa, yoksa ona mı yazsam!?
  21. Cevap için teşekkürler, ama ben anlamadı, Alman forumlarına bakıyorum millet yana yakıla otomatik şanzıman bekliyor, sınıf lideri VW ve klonları şakır şakır 1.4 motora DSG satıyor, pazar payı düşük kısmı bence biraz dar görüşlülük (FA için yazdım bunu, TR alınmasın sakın). Büyük motora taktığı MPS6'yı neden küçük ama güçlü motora takmıyor? Fesüpanallahı işitiyor gibiyim... Ne bileyim bir basiretsizlik var sanki...
  22. Şu andaki ruh halime, portakal çiçeklerinin kokusuna, denizden gelen hafif esintinin ürpertici okşamasına, güneşin içim ısıtan sıcaklığına çok uygun
  23. Patron konu başlığı ile ilgili değil kusura bakma, yan yoldan giriyorum, Ford iyi gidiyor da ne zaman şu küçük-orta sınıfındaki yüksek torklu makinelere otomatik şanzıman koyacak, ve niye hala bekliyor. Ne bileyim mesela 1,6 EB düşük devir torkuyla falan tam otomatiklik, ama avucunu yalıyorsun ve de bence müşteri kaybediyorsunuz? Kimse mecbur değil ki 1,6 atmosferik ve de anemik makineye mahkum olmaya? Bilgin/öngörün var mı?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.