Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.804
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Bora anahtarın olmak isterdim...
  2. Teşekkürler, peki Türkiye dökümlerine ulaşamıyor muyuz? http://www.odd.org.tr/folders/2837/productialdbldocs/1129/mart.pdf Bu var ama yeterince ayrıntılı değil.
  3. Hasan geçmiş olsun ama üzüldüğün şeye bak... Tek derdin bu olsun, boyalı metal parçasında bir çizik! Arabadan soğumak falan... Hayatında araba sahibi olmamış,kullanmamış ve hatta binmemiş milyonlarca insan var. Çok rahatsız ederse boyatırsın komple, ne olur ki. Sağ ve sağlıklı olmak kadar güzeli var mı...! Not 1: Sorun yoktur, durum vardır, insan onu sorun yapar. Not 2: Adam arabayı çizdi diye kızıyorsun, çocuğun teki dedesini ameliyat eden doktoru bıçakla çizmiş, öldüresiye... Not 3: Hayatında mutlu olacağın onlarca şey var, biraz düşün bulursun, sonra da bu konuyu unut gitsin.
  4. Konuyu dağıtmamak adına cevap geç de olsa gelsin... Bence benzin önemli değil benzinci önemli, yani bildik güvendik bir istasyon olduktan sonra istediğinizden alın. Söz gelimi bizim burada çok temiz çalışan ve çok iyi hizmet veren bir Opet var, eve de yakın hep oradan alıyorum, hiç de sorun yaşamadım. Yol üstünde başka bir Opet var; bir keresinde ısrarla mazot koymaya kalktı eleman, hayvansal bir içgüdü ile pompanın ağzını yerleştirmeye çalıştı, neyse ki bütün çabasına rağmen alttaki kapağı açacak kadar ittiremediği için 2-3 litre mazotu kapaktan dışarı taşırdı. O da Opet, bu da Opet...! Açıkcası yakıt kalitesindeki nüansları hissedecek kadar duyarlı değilim bu konuda!
  5. Kuş deyince aklıma geldi: Soğuk bir kış gününde yiyecek bulabilmek için kanat çırpıp yükselen kuşun şiddetli soğuk etkisiyle kanatları donmuş ve karın üstü çimenlere çakılmış. Kuş çaresiz bir şekilde karın üstünde ölümü beklerken ordan geçen bir inek tam kuşun üstüne pislemiş, kuş o kadar sinirlenmiş ki, kanatları donmuş olmasa neredyese ineği dövecekmiş, ama birde bakmış ki pisligin sıcaklığı ile kanatları cözülüvermiş, kuş buna o kadar cok sevinmiş o kadar sevinmiş ki neşe içinde ve yüksek sesle ötmeye başlamış... Oradan geçen bir kedi de bu sesi duyup gelip kediyi pisligin içinden bir pençe darbesiyle çıkarmış ve afiyetle yemiş! Lafontene göre ne ders çıkaracağız??? 1) her üstüne pisleyeni düşmanın, 2) seni pislikten her çıkaranı da dostun sanma, 3) en önemlisi: Boğazına kadar pisliğe batmış olsan bile mutluysan çeneni tutmayı bil…
  6. Cem Boneval

    Bu focus alınır mı?

    E baba kendine alman gereken arabaları bize satmaya çalışınca bunaldık biraz hava değiştirelim dedik... Bizim eski komşu inat ve meraktan aldı 2.0 dizel otomatik LTZ Cruze, ort. 9 litre mazot tüketimi var, Kemer'e kadar birbirimizi ölçtük, EB'a zorluk çıkartıyor, ama birkaç viraj yakalayınca arayı bir daha kapanmayacak şekilde açabildim. EB'u olmayanlar hiç dalaşmasın. Ağrıma giden standart Cruze'lar da bu imajdan faydalanacaklar.
  7. USB belleğinizden okuma hızı yetersiz olmasın, başka bir bellek denediniz mi? Sesli komut hiç mi çalışmıyor, yoksa sadece USB belleğe mi komut ulaşmıyor?
  8. Focus Mk.3'te kampana değil disk fren var, önde de arkada da. Belli bir süre çok nemli ortamda durursa araç disklerde ince bir pas tabakası oluşuyor ve ilk frenlemede önden de arkadan da kısa süreli sürtme sesi gelebilir. Ama düzenli olmaması lazım. Bazen de arabanın altına bir dal ya da naylon takılıyor tuhaf tuhaf ses yapabiliyor... Depodan gelen ses ise çalkantı sesi tarzında. Duymadan yorumlamak zor böyle sesleri...
  9. Demek ki neymiş, araba değil sürücü harcarmış yakıtı...
  10. Rafineriden çıkan yakıta firmalar değişik katkılar koyarak motorda atık birikimini engellemeyi ve nitrik oksit, karbon monoksit ve dioksit gibi toksik ürünlerin salınımını azaltmayı hedefliyor. Bazı firmalar bunu ciddi bir reklam kampanyası ile sunarken bazı firmalar d daha mütevazi yaklaşıyor. Faydası kuşkusuz vardır ama ölçülebilir ve tekrarlanabilir bir artı değer sağlayacağı konusunda ciddi kuşkularım var, gerek tüketim gerekse motor ömrü açısından. Zararı olur mu? Kesinlikle hayır, faydası olur mu, inanıyorsanız: Evet. Yani daha çok psikolojik faktör ağır basıyor. Beri taraftan litrede 7-8 kuruş, 100 km'de 50 kuruş gibi bir ekstra bedel ödemenin de kimseyi çok üzmeyeceğini varsayıyorum ve buradan yola çıkarak arabama en azından bu konuda iyi davranmak için en iyisini alırdım diye düşünüyorum. Benzinde farklı ürün yok, yüksek oktanlı yakıt dışında, ama dizelde çeşit daha çok gibi.
  11. Geniş ekranlı gösterge arayanlara Almanya'dan bir teklif, pek ucuz sayılmasa da... Dizel! http://www.ebay.de/itm/Kombiinstrument-Tacho-BM5T-10849-FF-BM5T14C226-BC-Ford-Focus-III-MK3-ab-2010-/160780683286?pt=DE_Autoteile&hash=item256f468816#ht_2033wt_907
  12. Tek fonksiyonunu düzenli kullanıyorum: Klima ayarları, aç kapa ısı değiştir vb. Gözümü yoldan ayırmadan yapmam gereken durumlarda çok faydalı oluyor. Daha yeni A6 alan bir çifti misafir ettim arabamda dün, BT ile telefonla konuştum, sesle klima açtım ayarladım, radyoda istasyon değiştirdim falan, sevimsiz bir trafikte zaruretten daha ziyade... Diyalog şöyle idi: - Şevki bizim araba da yapıyor mu bunu? - Bilmem karıcım, hiç denemedim, yapıyordur herhalde. - Peki telefonla niye hep kulaklıkla konuşuyorsun, bak ne rahat!? - Çözemedim daha, yapıyordur herhalde, emin değilim de, bakamadım, tembellik işte, he he... - Bırak bırak, Şevki biz niye o kadar para saydık arabaya? - .....................
  13. FSI motorların ilk gelenlerinde 95 oktan güç kaybına neden oluyordu, sonra yazılım değiştirdiler ve daha verimli çalışmaya başladı. Bu en azından VW için geçerliydi, Skoda'yı tam bilmiyorum. Ama Ford oldum olası 95'e ayarlıdır.
  14. Yukarıdaki mesajda da belirtilmiş. Yüksek oktan sayısı yakıtın patlamaya direncini arttırır. Yüksek kompresyonlu makinelerde sıkışma sürecinde düşük oktanlı yakıt ateşleme olmadan yüksek ısının ve basıncı etkisiyle erken patlamalara neden olabilir. Bu da henüz yolunu bitirmemiş piston ve süpablar üzerine ters kuvvet uygulayarak krank yataklarında ve süpab yuvalarında vuruntuya neden olur. Focus 3 fabrika çıkışı ateşleme ayarı 95 oktana göre yapılmış olduğundan ve vuruntu sensörleri ile de kontrol altında tutulduğundan daha yüksek oktanlı yakıt kullanmanın bir anlamı yok, tüketimi olumlu etkilemeyeceği gibi masrafı da yüksek fiyatı nedeniyle arttıracaktır. Atmosferiklerde kompresyonun yüksekliğine rağmen bu durum büyük ölçüde geçerlidir. Ancak tam yük durumlarında yüksek oktanın verimli yanma özelliğinden fayda sağlanabilir, ancak tam yük durumu da normal kullanımda ihmal edilebilecek düzeyde gerçekleşecektir. Oktan sayısı dışında deterjan katkıları yanma odasını temiz tutacağından kaliteli yakıt kullanmak tüketimi çok net ölçülemeyecek düzeyde de olsa azaltabilir.
  15. Cem Boneval

    Formula 1 2012 sezonu

    Bijonu yeteri kadar sıkmamış eleman, teker fırlamadan durdu. Kaderin kötü cilvesi... Elemanın yerinde olmak istemezdim
  16. Çok doğru, bence de bir editörler kurulu olsa daha yararlı olur, en azından güvenirliği arttırır, referans olma özelliğini sağlar vb. Ama bu da ekstra iş gücü ve vakit demek. Altından kalkılır mı bilemem.
  17. Güzel bir özellik Yakup. Elinize sağlık. Açıkcası forumun derinliklerinde kaybolacağına önemli yazıları bu ortamda tutmak ve kolay erişilebilir hale getirmek akıllıca. Bir kriter de benden: Yazıların kolay okunması kolay yazılmasından daha önemli, bu nedenle günlüğe yazacak arkadaşlar olabildiğince yazım kurallarına uyar ve dillerine özen gösterirlerse (mesela yklşk yerine yaklaşık yazmak gibi)çok iyi olur. Tabii bu ricam forum mesajları için de geçerli. Şimdi hemen verimli/ekonomik araç sürme üzerine bir makale derleyeyim ve bakalım nasıl çalışacak. Haydi henüz keşfedilmemiş yazarlar meydan bizim!
  18. Uzun yol ve bu hızlar için normal değerler... Son hızı 5.viteste denemek lazım daha önce de yazmıştım. Daha doğrusu öğrenmek için kitaba bakmak lazım en iyisi denemektense... Aslında frenlemede çok sorun yok ama o hızlarda milimetrik direksiyon oynamaları dahi ürkütücü salınımlara neden olabiliyor. Frenlemede burun dalınca sürücü de hareketten etkileniyor, direksiyonu stabil tutmak önemli.
  19. Bugün 40 km kaldığında aldım 45,23 litre aldı, yani daha 10 litre varmış depoda yaklaşık. Bu da şehir içinde 120 km demek, gene yaklaşık. Diğer bir deyişle 0 + 50 km gibi düşünülebilir rahatlıkla... Ama bu limiti kullanmak hiç ama hiç akıllıca olmaz.
  20. ANKARA Numune Eğitimve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden Doç. Dr. Tuncer Okay’ın, TBMM Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu’na sunduğu “İnternet Bağımlılığı" başlıklı raporda, bağımlı tanısı konulan kişilerin,madde bağımlılığına olan yatkınlığının psikiyatri kliniklerinde başlıca araştırma konusu olduğu kaydedildi. Ruhbilimci Kimberly Young’un, bilimsel literatürde kabul gören “internet bağımlılığı kriterleri"ne de yer verilen raporda, internet bağımlılığının en yaygın türleri arasında, pornografi tutkusunun ilk sıralarda yer aldığı görülürken, onu mantık dışı oyun tutkusu, sosyal medya aktiviteleri ve internet üzerinden alışveriş yapma ve kumar tutkusu izliyor. Haftada 8 ila 40 saat internete giren kişileri bağımlı olarak nitelendiren uzmanlar, bağımlılarının yüzde 50’sinde psikiyatrik rahatsızlık bulunduğunu öne sürüyor. Raporda, bağımlılığın erkeklerde görülme sıklığının kadınlardan 2 ila 3 kat fazla olduğunun tespit edildiği vurgulandı. İnternet bağımlılığının, fiziksel rahatsızlıklara da yol açtığı bildirilirken, sıklıkla görülen fiziksel rahatsızlıklar arasında obezite, sırt ağrısı ve postür bozuklukları ilk sırayı alıyor. YOUNG’UN ‘PATOLOJİK İNTERNET KULLANIMI’ KRİTERLERİ: - İNTERNET ile ilgili aşırı zihinsel uğraş. (Sürekli olarak interneti düşünme) - İSTENİLEN keyfi almak için, giderek daha fazla oranda internet kullanma ihtiyacı duyma. - İNTERNET kullanımının azaltılması ya da kesilmesi durumunda huzursuzluk ve kızgınlık. - PLANLANANDAN uzun süre internette kalma. - AŞIRI internet kullanımı nedeniyle aile, okul, iş ve arkadaş çevresiyle sorunlar yaşama, eğitim ve kariyeri tehlikeye atma, kaybetme. - BAŞKALARINA (aile, arkadaşlar, terapist vb.) internette kalma süresi ile ilgili yalan söyleme. - İNTERNETİ problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan uzaklaşmak için kullanma. Alıntı: Habertürk
  21. "Bir sabah gri bulutlarla dolu bir pencereyi açarsınız, hayatınızın en mutlu odasına. Her yer, her şey aniden buz keser. İliklerinize kadar ürperirken, umutsuzluk sinsice süzülerek girer içeriye. Oysa bu sabah gülerek uyanmışsınızdır. Daha mutlu olacaktınız, daha iyimser, daha güçlü… Daha da “fazla” olacaktınız, olmadı, olamadınız. İşte bu sabahların birinde sizi umutsuzluğa sürükleyen mevsimler ile olaylar aynı rotaya dümen kırar. Her ikisi de ansızın, beklenmedik zamanda gelmez. Tıpkı gri bulutların taşıdığı yağmurlar gibi pusuya yatar, hiç fark ettirmeden sessizce sırasını bekler, siz uyanana kadar. Aklınızdaki “geldi mi üst üste gelir” hikâyeleri tam da toplanmış, yeni düzelmiş ruh halinizin üzerine siner. İçinizden bir çocuk çığlık çığlığa oyun oynar “hava düzelecek, bu olaylar geçecek, bitecek, en az hasarla kurtulacaksın” Ama bu çocuk sesi ne derse desin siz hep üzüleceksinizdir. Bizi teselliye boğan, başımıza gelen kötü olaylarda mevsimler gibidir gelip geçicidir ve sırasıyla ilerler yanılgısıdır. Öyle ya; en derinden sarsan olaylar kış gibidir. Sessiz ama temizleyici. Bilirsiniz ki en acı hastalıklar kıştadır ama hastalıkları da en iyi kar temizler. Beyazlığıyla, soğukluğuyla düştüğü her yarada temizlik yapar. Sıra kendisini temizlemeye gelince bir sabah başka doğan güneşe teslim olur, yok olur gider. Sizin için ansızın doğduğunu düşündüğünüz güneş, mevsimsel yazgısını yaşar, aslında. Ağır sınav bitince ilkbahar gelir, siz sersem sersem gülümsemeye başlarsınız. Ama eli ağırdır ilkbaharın “dur” der. “unutma hemen soğuk acılarını” der ve indirir en olmadık anda tokadını. Siz kapıdan bakakalırsınız sarsıntılı bir umursamazlıkla mart ayında… Sonra… Sonrası yaz işte. Acının tatlı meyvesini yediğiniz zaman dilimleridir. Huzurun en sıcak denizlerde yüzdüğü, kahkahanın en gürültülü ormanlarda dolaştığı zaman aralığı. Sonbaharda ise sükûnetin sorguya dönüştüğü son noktanın cümlesidir, bu mevsim. Mutlu muyum yoksa pişman mıyım yanılgısının dost sayısının çokluğuna göre değiştiği sarı örtüdür. Hep böyle mevsimlere benzetilen hayat hikâyeleri anlatırlar bize. Oysa böyle mi? Hayır böyle değil elbette hayat. Bahara uyandığınız bir sabah gri bulutlarla dolu pencereyi sonuna kadar açarsınız. Tıpkı öyle havalarda ne giyeceğinizi bilemediğiniz gibi ansızın sırasını karıştıran mevsimler gibi sizi üzen olaylar karşısında da ne yapacağınızı bilemezsiniz. Şemsiyenizi alacak mısınız? İşe taksiyle mi gitseniz? Derken her şey daha kötüye gider. Çaresiz çıkarsınız dışarıya yağmur yağmaktadır, bir de ayaz eklenir. Elleriniz koltuk altına girer gibi sıkı sıkı sarılırken, saçlarınızı hüznün en kuvvetli rüzgârı savurur. Sığınacak bir liman bulan gemiler gibi sıcak bir kahve için en kalabalık ve en yakın yere demir atarsınız. Kısa bir mola, ömürden çaldığını geri vermek için saat tıkırtısının telaşıyla biter. Yaptıklarınızın bedelini bir adisyonla kasaya öder, çıkarsınız. Ortalık dinginleşip, güneş açmaya başlayınca havanın yanağına ılık bir gülümseme armağan ederek yürümeye devam edersiniz. Sanki ona yürür gibi her adımda daha da yakar güneş sizi. Dayanamazsınız ve ceketi çıkarıp elinize alırsınız. Gün yarı olmaktadır, tıpkı ömrünüz gibi. Yürürsünüz, yürürsünüz ömrünüzün ve yolunuzun geri kalanını. Bu tam terside olabilirdi. Güzel bir gün gibi başlayan hayat serüveninin sonu bir iki damla gözyaşıyla süslü aykırı ayazlarla da son bulabilirdi. Yahut bir sabah puslu başlayan ömür, paslı biterken, sıcak başlayan hayatların sevinçle bitmesi gibi. Ne kadar çok insan kaderi yaşanırsa, mevsimlerinde o kadar çok olasılığı olduğunu unutulmamalı. Hayat, size mevsimlerin olup biten oluş sırasına göre yaşatmaz kendini. Hayat, kendinin tüm yüzünü bir günde gösterir. Hayat, 4 mevsim gibi acılarını, sevinçlerini, unutulmuşluklarını, tesadüflerini, ölümlerini, doğumlarını koca bir günde yaşatır size. Hayat, ne 4 mevsimin sırasına göre giden orta kuşak iklimine benzer ne de tek tip mevsim yaşatan ekvator coğrafyasıdır. Hayat, Ege’nin mevsimleri gibidir, tutar kolunuzdan 4 ayrı mevsimi bir günde kaderinize işler." Nilay Demirhan *** Yaklaşık 3 saat önce yağmurlu bir güne uyandım, şimdi güneş açtı, parlatıyor her tarafı, çıkmak lazım baharı koklamaya, herkese günaydıııın....
  22. Orhan Bey, Bence yeterince incelemişsiniz söz konusu araçları ve bizlerin de çok farklı ve nesnel bir perspektif çizmesi kolay olmayacaktır. Şu aşamada ancak bireysel tercihlerimizi dillendirmiş olacağız. Renault Megane Sport Tourer'i kardeşim yaklaşık iki yıldır iş aracı olarak kullanıyor ve 100.000 km'ye yakın olmuştur. Benim Istanbul seyahatlerinde kullandığım bir araçtır. Bu nedenle Focus ile karşılaştırma şansım var. Sessiz, konforlu, çok ekonomik ve yeterli performansa sahip bir araç, geniş bagaj hacmi ve şık tasarımı ile puan toplar. Koltukları yeterli olsa da oturma pozisyonu ve kabin ergonomisi açısından Focus daha avantajlı. Kısa mesafeli fren pedalı alıştıktan sonra aradığınız bir özellik olmaya başlıyor. Direksiyonu gerçekten duyarsız ve sürüş zevkini olumsuz etkileyen bir durum. Yine de bütüncül bakarsanız hiç de fena sayılmaz. Kasanın makyajlanmış olması biraz değer kaybına neden olsa bile Renault'nun ikinci elde durumu bence hiç fena değil. Bir de bizdeki araç rutin bakımları dışında hiç masraf çıkarmadı. Geniş iç hacim ve ekonomi odaklı kullanım ön planda ise tercih nedeni olabilir. Ancak yine de 60k yol yapmış bir araca 41-42.000 TL bana kolay verilebilir gelmiyor, biraz şartları zorlayıp kredi desteği ile sıfıra yönlenirdim. Golf mantığın seçeceği araba olurdu, herşeyi akla uygun ve fakat sıkıcı, ayrıca o fiyata çıplak bir araba ve de babadan kalma bir motorla ancak değer kaybının düşük olması ile rasyonalize edilebilir. Yine de aldıktan sonra pişman olmayacağınız ve kasa değiştirse bile değerini koruyacak bir araba. Benim için fazla ruhsuz.... Aynı sözler Meksikalı Jetta için de geçerli. Küçük benzinli performans olarak hiç fena değil, dikkatli kullanılırsa az, bastın mı çok yakan bir karakteri var. VW grubunu Antalya şartlarında servis memnuniyetsizliğinden eliyorum ben maalesef. Seat ve Skoda VW grubunun yan ürünleri, aynı teknolojiyi biraz daha cazip fiyatlara bulmak mümkün, ancak son zamanlarda onlarda da ciddi bir fiyat bindirmesi görüyorum. Tabii bayilere bakmak lazım. Hyundai çok gelişme kaydetmiş olsa da şu anda i30 için talep edilen paralar aracın ederi, yani kaçırılmayacak cazip bir teklif değil. Ancak ondan da uzun süreli garantisi ve sorun çıkarmayan yapısı ile uzun vadede mutsuz olmayacağınızı düşünüyorum. Focus ise gönüle hitap eden araç. Aslında bu benzetmeyi hep yapıyorum ama yeni kasadan sonra eskiye binince banyo küvetine tabure konulmuş gibi hissediyorum. Bununla beraber yeni kasada mutlaka test sürüşü yapmanızı öneririm. Çünkü kokpit sürücüyü saran, ama kimilerine göre de boğan özellikte, bence çok başarılı ve kullanım keyfi açısından da hala sınıf lideri, bu gerek sürüş dinamikleri gerekse kokpit keyfi için geçerli. Eskisine göre daha konforlu, daha sessiz, daha dinamik, kısacası daha heyecan verici. Mayıs itibariyle fiyatlarda indirim alma şansının kaybolacağını düşünüyorum. Alacaksanız bence önümüzdeki günlerde işi bağlamanız lazım. Tabii biraz belirsizlik içerse de bir alternatif 1.0 EB'u beklemeniz. Kısacası ben uzun süreli Focus kullanıcısı olarak ister istemez yine Focus'a yöneliyorum. Ancak saydığınız tüm seçenekler de kendi içinde tutarlı ve hangisini seçerseniz seçin yanlış yapmamış olursunuz. Son söz: Kararsızlık bazen kötü karardan çok bunaltır. Sıkışırsanız yazı-tura ile eleyin, iyi bir yöntemdir.
  23. Benim izlediğim bir dergi... Mart sayısında Powershift Focus testi de var. Önerilir: http://www.e-otodergi.com/
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.