Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.804
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Orijinal filtreden kasıt servis tarafından kullanılan ve standartlara uygunluğu belgelenmiş kağıt filtrelerdir Doğal olarak otomobil üreticisi sarf malzemesi üretmek zorunda değil, standartları belirler, fason yaptırır ve kendi markası altında satabilir, Motorcraft gibi.. Kağıt filtreler gözeneklidir, yağlı filtreler gözenekli değildir, yüzeye yapışma prensibi ile çalışır, bu nedenle kağıt filtrelere göre tıkanma olasılığı çok daha düşüktür. Vaktim olduğunda bu mesajın altına bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi yazacağım. Kesinlikle, ancak vurarak temizlenmeyi gerektirecek kadar kirlenmişse hiç zahmet etmeyin yenisini alıp takın, daha hayırlı olur. Yan sanayi ile Motorcraft (ya da Otosan artık ne derseniz) arasında geçerli modellerde zaten pek fiyat farkı olmuyor. Serviste bile hava filtresi 8-10 TL idi. Yani birkaç TL tasarruf için başka yere yönelmeye gerek yok, kaldı ki Ford tescilli ürünleri de parçacılar satıyor. Zaten filtre talep edilen standartlarda üretildiği sürece markanın da pek önemi yok. Yeter ki gerçekten standartlara uygun olduğundan emin olabilelim. HAVA FİLTRELERİ Motora yakıt ile karıştırılarak kullanılacak serin ve temiz hava sağlanması sürecinde kullanılırlar. İdealde hava filtresinin hiç kesintisiz soğuk hava akışına izin vermesi gerekir. Ancak partikül filtrasyonu değişik düzeylerde kesintiye ister istemez neden olur. Ayrıca emme manifoldu öncesinde bulunduklarından sesi kesmek için özel bir kutu içerisine monte edilirler. Bu kutu için motor bölmesinde uygun bir yer bulunması ve bulunduğu bölgeye daha verimli patlama sağlamak üzere soğuk hava çekecek bir bağlantı eklenmesi kaçınılmazdır. Bütün bunların sonucu olarak dolambaçlı yoldan kısılarak gelen hava ister istemez motorun tam performanslı çalışmasına izin vermez fabrika çıkışı filtre sisteminde . Bu noktada hava akışına yönelik modifikasyonlar gündeme gelir. Bunlar başlıca kutu içindekini daha az kısıtlayıcı bir filtre ile değiştirmek, ya da kutuyu tümüyle yok ederek en kısa yoldan havayı motora çekecek bir açık filtre montajı olarak özetlenebilir. Burada bir kez daha altını çizmekte yarar var, motor bölmesinden sıcak hava çekecek performans filtresi, kutu içinden soğuk hava çeken standart filtreye göre performans açısından fayda sağlamaz, sadece sesi arttırır ve onun psikolojik doping etkisi görülebilir. İdeal hava filtresinin üç görevi vardır: 1. Hava akımına engel olmayarak kolaylıkla motora girmesini sağlamak 2. Hava içerisindeki kirletici ve uzun vadede motora zarar verici, yağın kalitesini bozucu partiküllerin geçmesine engel olmak, yani toz toplamak. 3. Hava akışını azaltmadan toz toplama eylemini olabildiğince uzun zaman sürdürebilmek. Bunlar genellikle birbiriyle çelişen görevlerdir ve hava akışını az kesen filtre tozların da girişine izin verirken, iyi toz toplayan filtre de hem geçişi kısıtlamakta hem de kısa sürede tozla dolarak etkinliğini kaybetmektedir. Sonuçta iyi filtre bunları dengede tutan filtredir. Filtrelerin hava akış ve filtrasyon düzeyleri ile ilgili standartlar var, şu anda detaylarını hatırlamıyorum, ISO 5011 olabilir, 10-20 mikron arasındaki partiküllerin %99'unu filtre etme gibi bir zorunluluk vardı sanırım. Neyse detayların önemi yok. Fabrika çıkışı kullanılan filtreler kağıt filtredir ve yüzeyi arttıracak şekilde katlanmış ince delikleri olan bir kağıt membran olarak düşünülebilir. Gözenekler partikül geçişine izin vermez, ancak kısa sürede gözenekler tıkanacağından hava akımını kısıtlamaya başlar ve bu da doğal olarak performansı düşürerek yakıt tüketimini arttırır. Ortamdaki toz oranı verimli etkinlik süresi için belirleyicidir. Temiz alanlarda 20k, göreceli tozlu ortamlarda 15k ve tozlu ortamlarda 7-8k km filtre ömrü için üst limit olarak düşünülebilir. Aşırı kirli filtrenin neden olduğu performans düşüşü zaman içinde yavaş yavaş geliştiği için kolay fark edilmez. Bu nedenle bakım aralıklarına özen göstermekte yarar vardır. Kağıt filtrelerin akımı kısıtlayıcı olması ve toz biriktirme kapasitesinin düşük olması farklı arayışlara neden olmuştur. Zaman içerisinde kendini ispatlamış alternatif pamuklu/kumaş filtrelerdir. Tel bir matris üzerine gerilmiş olan kumaş yüzeyi ince bir yağ tabakası ile kaplanır ve bu yağ tabakasına yapışan tozların motora geçmesi engellenmiş olur, Avantajlarını özetlemek gerekirse: 1. Burada geniş yüzey filtrasyonu söz konusu olduğundan tozla dolarak tıkanma ile hava geçirgenliğinin azalması çok daha geç ortaya çıkar. 2. Kumaş yapısı nedeniyle hava geçirgenliği açısından çok daha güçlüdür, bu da performans artışı olarak yorumlanabilir. 3. Kullan at değil kalıcı bir üründür. Aracın ömrü kadar dayanır. Bunları okuyunca "hah işte buymuş" dediyseniz erken davranmış olacaksınız, çünkü dezavantajlarını da görmek gerekir: 1. Etkin filtrasyon için üzerinde ince bir yağ tabakası olması gerekir, kirlendiğinde temizlenerek tekrar yağlanması gerekir. Bu da ek bir işçilik gerektirmesi yanında yağ fazla kaçırılırsa MAF sensöründe kirlenme ve yanlış ölçümlere neden olabilir. 2. Hava geçirgenliğinin göreceli iyi olması ölçüsünde partikül filtrasyonu da göreceli kötüdür. Bu teorik olarak motorda kirlenme olacak demekse de yıllardır bu duruma kanıt teşkil edecek nesnel bir veri bulunamamıştır. Yani motorun ömründen yer demek varsayımdan öteye geçmez. 3. Kalıcı filtre olmasına rağmen kullan-at filtrelerin on katı fiyattan satılması ve temizlik ve malzemeleri için de emek ve masraf gerektirmesi de ekonomikliğine gölge düşürür. 4. Performans artışı sağlasa bile bu nadiren hissedilir ya da dyno testlerinde kanıtlanabilir düzeydedir. 5. Yakıt tasarrufu sağladığı iddia edilse de bunu da kanıtlayan genel kabul görmüş bir veri yoktur. Bu filtre serisinin en sık kullanılan ve iyi bilinen markası K&N'dir. Bu arada bir de sünger filtreler var ki, onlar en fazla hava girişine izin veren ama filtrasyon yetenekleri günlük uzun süreli kullanım için uygun olmadığından tavsiye etmek pek doğru olmaz. Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız aslında bunun giriş bölümü olmakla beraber kafamızdaki sorunun cevabını da hazırladığını fark etmiş olmalısınız: Hangi filtreyi kullanmalıyım? Ben kendi görüşümü söylemekle yetineceğim: Son kertesine kadar performans düşkünü değilseniz, arabanın orasını burasını kurcalayıp temizlik ve bakımı kendiniz yapmayı sevmiyorsanız hiç kumaş filtre işine girmeyin. Kağıt filtre kullanın, normal bakım aralığının yarı süresinde kendiniz değiştirin, yani her 7500 km ya da 6 ayda bir. Normal bakım sürelerinde de servis değiştirir zaten. Yok arabayla oynamayı seviyorsanız ve ayağınız hassas ise, modifiye merakınız var ve buna da vakit ve nakit ayırmaya hazırsanız kutu içi kumaş filtre kullanabilirsiniz. Ancak onun da normal bakım aralığında usulüne uygun temizlenmesi ve yağlanması gerektiğini unutmayalım, Her ne kadar K&N son ürünlerinde bakım aralığını 50k km'ye çektiyse de bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Performans ve ses manyağı iseniz (tabir için özür dilerim ama aşağılayıcı olduğundan çok açıklayıcı) açık filtre düşünmelisiniz, ama onun için de mutlaka olabildiğince düz bir yolla soğuk hava çekebileceği bir yere monte edilmesi gerekir. Henüz Mk.III için buna uygun bir yer görmedim... Ben eski arabalarımda Green marka kutu içi filtre kullanıyordum, arada temizliğe gönderdiğimde kağıt filtre takıyordum. Özellikle alt devirlerde motorun biraz daha canlı olduğunu her seferinde gözlemledim, ama bu olmazsa olmaz bir fark olmadı hiç. Hala açıkta kalan sorular varsa devam edelim...!?
  2. Benim tanıdığım Erkan bu adresi vermemiştir, merak etme... Bir de anekdot, çok kişiye araba kullanmayı öğrettim, en fenası karımdır, hala Fiesta ile bana kafa tutar. En unutulmazı ise teyzemdir, 60+ yaşında araba kullanmayı öğrendi. Ehliyet aldı ama ben eşlik ediyorum her ihimale karşı. Istanbul Ulus mahallesinde seyir halindeyiz. Yavaş gittiği için hep sağa yanaşma eğilimide, karşıdan iki adam geliyor yürüyerek, kaldırım da yok, çamura basmamak için asfalttan yürüyorlar, Sağdan yavaş yavaş üstlerine gidiyoruz. "Teyze, biraz sola kır..." Tepki yok... "Teyze, çarpacaksın sola kır" Gene tepki yok. Baktım çarpacağız sağdan müdahale edip sola doğru kırdım direksiyonu, haliyle "ne oluyor?" diye tepki verdi.... "Görmedin mi yolun kenarındaki adamları?" "Aaaa, ben onları ağaç sandıydım." Sabırlı bir eğitmenim anlayacağınız. Bir de kötü kazam vardır. E-5 Kartal mevkiinde öndeki trafik aniden durdu, panik frenle gacır gucur durduk, araba da 131 Karga modeli. Durduğuma sevindim, o anda aklıma arkada ne oluyor diye bakmak geldi, dikiz aynasına baktığımda bütün aynayı dolduran bir Mercedes amblemi gördüm. Aynı anda da müthiş bir gümbürtüyle füze gibi öndeki aracın üzerine fırladık, arkadan girdik, o da fırladı öndekine çarptı, tam duracak gibi olurken arkadan küüüüt bir daha, gene öndekine, o önündekine, sonra aynı tertip bir daha, ama bu sefer enerji azaldığından bir yumak halinde durabildik. Neyse ki arabada 4 kişi olmamıza ramen kimseye bir şey olmadı, kafalıklar sağ olsun. Arabanın arkası arka cam hizasına kadar toplanmıştı, ön tarafta radyatöre kadar kısalmıştı, muhtemelen boyu 1,5 m kısalmıştır. Radyatörde bir delik vardı, onu sakız çiğneyip tıkayınca, kaputu da tampon bağlantısına iple bağlayınca o halde önce karakola sonra eve gittik, ve de iki gün kullandım o halde, ta ki otobüs firması yaptırmayı kabul edip kaportacıya teslim edene kadar. O haliyle park etmek çok zevkli oluyordu.
  3. Fiyakalı (ve pahalı) temizlik ürünleri çıkmadan zor lekelerin temizliği için hemen her uzun yol seyahatinden sonra arabam gazyağı ile temizlenir ve pırıl pırıl olurdu. Boyaya bir zararını görmedim. Şimdilerde gazyağı bulmak zor olduğundan mazot kullanıyor olabilirler. Büyük şehirlerdeki fiyakalı boya bakım istasyonlarında bu iş için daha etkili kimyasallar olabilir, bir kampanyadan faydalanıp harici bakım ve boya koruma gibi bir paketle de bu sorunu giderebilirsiniz ama kesinlikle daha pahalıya gelir.
  4. Benim arabamın jant eksiği yok, ama yay ve amortisör istiyor, benim kullanım tarzıma maalesef bu süspansiyon fazla kibar kalıyor.
  5. Ah bu gençlik, sahip olmakla var olmak arasındaki farkı hep ıskalıyor...
  6. Arabadan alacağın en iyi keyif onu kullanmaktır, bu zevkin yerini hiçbir jant veya lastik veya spoyler tutmaz. Bunu da unutmayın, büyük nasihati olarak...
  7. Enteresan bulmana sevindim, ama bu ülkede yaşayınca özellikle son yıllarda daha belirgin olmak üzere halka hizmet olarak sunulan pek çok girişimin arkasında birilerine menfaat sağlama çabasının yatıyor olduğunu görmek hiç zor değil. Bunun dikkatini çekmemiş olması da bana enteresan geldi. Araç sürmek el ve ayağın beş duyudan gelen verilerle beyin tarafından koordine edilmesi ile sağlanır, vitesli bir araçta bu koordinasyonu sağlamaktan aciz birisinin araç sürmede yeterli beceriye sahip olduğunu kabullenmek bana zor geliyor. Zaten ehil bulma görevini bana verselerdi şu anda verilmiş ehliyetlerin yarısı dolapta hala sahibini bekliyor olurdu, o da ayrı konu. Engellilere yönelik düzenlemeler konusunda bilgim yok gerçekten, ama şartların elverdiği en iyi desteği almaları gerektiği konusunda hiçbir kuşkum yok. Yurttaş ve hekim olarak bu konuda somut yapılacak bir şeyler varsa öğrenmek isterim. Beri taraftan engelli diye daha hoşgörülü davranılarak trafikte kendilerine ve başkalarına tehlike oluşturacak duruma düşürülmemeleri gereği de açıktır. Son olarak trafikte araç kullanmaya ehil olmayan kişilerin parayla satılan sürücü belgeleriyle trafiğe salındıkları durumda ne olduğunu görmek için bilim adamı olmaya gerek yok, bence günlük 10-15 can kaybı bazı şeylerin yanlış olduğunu anlamaya yetmeli. Yapıcı olmak istiyorsak bu noktadan başlamakta yarar var.. Trafik kollektif zeka, eğitim ve disiplin gerektiren ciddi bir iştir, maalesef ülkemizde bu hala anlaşılamadı, ya da anlaşılmak istenmiyor. Trafik canavarı ile kader arasında ezilip gidiyor o canlar... Tabii bunların otomatik vites ehliyeti ile alakası yok, ama bu kadar çarpık bir sistemde bir otomatik vites ehliyetimiz eksikti, çok şükür o da gelecek rahat edeceğiz düşüncesi benim için hakikaten işgüzarlıktan öteye bir anlam taşımıyor.
  8. 1. Bu janttan artık gına geldi, beğenenlere nasip olsun başka... 2. Daha önce de yazdım, Almanya'da 8x18 jant ve 235/40-18 jantla fabrika çıkışı direksiyon tur sınırlayıcı bulunuyor sürtmesini engellemek için, bilginiz olsun, sonra yakınmayın. 3. 235/40-18 lastikler janttan daha pahalı onu da hesaba katmayı ihmal etmeyin. Sevda da nereye kadar
  9. "Paranoyak olmam takip edilmediğim anlamına gelmez" söylemini hatırlattı biraz bu yorum bana. Bence araba almak zaten başlı başına bir risk, bazen öyle yorumlar oluyor ki aynı modeli kullandığınızdan bile şüphe duyuyorsunuz. İmalat esnasında 100.000'de bir görülen sorun sizin aracınızda oluşmuşsa sizin için bu model %100 hatalı oluyor. Sonuçta ufak tefek kusurlar olabilir, bunların imalat hatasından kaynaklandığı tespit edildiğinde zaten firmalar bunu tüketiciye yükleme lüksüne sahip değiller şu rekabet ortamında. Kısacası bence ciddi bir risk söz konusu olmayacaktır, ben kendi adıma test sürüşünü yapar ve beğenirsem alırdım. Tüketime gelince... Nereye çeksen oraya gidecek bir konu ve kıyaslamalarda bence gene en nesnel bakışı fabrika verileri sağlıyor. Günlük hayatta bu verilere ulaşamasak bile sapma hemen tüm modellerde yakın oranlarda oluyor. Kullanıcı izlenimlerini baz alırsak, iklimden yol şartlarına, kullanma alışkanlıklarında mesafeye o kadar çok değişken rol oynamaya başlıyor ki dağılıyorsunuz detaylarda. Bu çerçevede bakınca fabrika verilerinde atmosferik hemcinsine göre şehir içi 2, şehir dışı 0,6 l/100 km daha az yakıyor gözüküyor, bu fark oluşacaktır. Kaldı ki bilinçli kullanıldığında 1.6 EB bile atmosferikle eşit veya daha az yakıyor. Tork avantajını da unutmayalım. Benzini kokluyor diyemeyiz ama kesinlikle bir benzinli için verimli ve avantajlı bir motor olacaktır. Bu açıklamamı burada kayıt altına almış oluyorum, gelince bakarız Ben benzinlinin sıkışmadan 6000 dd'ye kadar tırmanmasını seviyorum, hala ulaşılabilir fiyatlardayken akaryakıt bu zevkin sonuna kadar kullanılmasından yanayım.
  10. Hinliğe iPad benzetmesi ile özenti yaratmak ve böylelikle Anglosakson dünyasında da ziyadesiyle bulunan küçük hacim ön yargısını farklı bir yoldan kırmaya çalışmak. Önemli olan boyut değil işlevdir söyleminin farklı bir açılımı mı yoksa bu?
  11. Böyle işgüzarlıklarda kime ne avanta sağlanmaya çalışılıyor diye düşünmekten kendimi alamam. 1. Otomatik vitesli modellerin satışı artacak 2. Trafik beceriksizlerle dolup taşacak 3. ....... Başka bir şey bulamadım, e peki kime ne yarar sağlayacak şimdi bu? Halihazırdaki uygulamada sürüş sınavına otomatik araç ile girmek olası değil mi?
  12. M yolcu, N yük taşımaya yönelik araçlar. G ise 4x4 olduğunu gösterir. Önceleri M1G grubu arazi aracı niyetine geçiyor ve ne bileyim 500BG'lik Porsche Cayenne ile tırıs tırıs gitmek zorunda idi, Sanırım 2004'de değiştirildi, onlar da otomobil sınıfına çekildi. Küçük ticariler N1 diye tescil oluyor. .
  13. Bu da bizim basının kaynakça olarak kahve muhabbetinden asparagas ürettiğinin kanıtıdır.
  14. Malumun ilanı da olsa paylaşım için teşekkürler, ben en çok motorculara üzülüyorum, alıyor apış arasına 100+ beygiri sonra araba kadar bile hız yapma hakkı yok böyle bir aletle....
  15. Yok öyle hesaplamayacaksın, mesela benim kullandığım Tit EB İsviçre'de 38.000 Frank... Tabii Otosan'ın külliyen elektroşok tedavisinden geçmesi lazım böyle bir versiyonu ithal etmesi ve bu orantıda fiyattan satması için ayrı mesele...
  16. Ford İngiltere'deki Zetec S benzeri bir modeli de İsviçre'de piyasaya sürmüş. 1.6 EB 182 PS, 19" BBS jantlar, 235/35-19 lastikler Titanium X özellikleri artı; Sony SD Navigasyon Tüm destek paketleri mevcut Ayrıca ön ve arka spoyler ve yan marşbiyeller Siyah üzerine kırmızı desenli Hepsi dahil sizin için 44.240 Frank (yaklaşık 85.000 TLcik)
  17. Konu navigasyona döndüyse: İyi bir navigasyon sistemi için üç şeye bakarım - bağlantı hızı, bağlantı stabilitesi ve güncelleme olanakları. İlk ikisi donanımsal üçüncüsü yazılımla ilgili. Yazılım güncellemelerini araç navigasyonlarında sağlamak göreceli zor, sık güncelleme çıkmıyor ve maliyeti de yüksek. Telefonlar GSM şebekesinden de pozisyon bilgisi alabildiklerinden daha hızlı yönlendirme yapabiliyorlar ancak onlarda da ekran küçük. Sonuçta 5" civarında Başarsoft destekli portatif navigasyon bence fiyat-kalite oranı olarak başarılı...
  18. Cem Boneval

    Eco Şampiyon!

    Semih Bey tebrikler, 4.7 l/100 km olan fabrika verisinin bile altında bir değer elde etmişsiniz! Ancak aynı fabrika verisi gibi bu değer de genel geçer bir tüketimi yansıtmıyor, ya da yalnızca en az tüketim değeri rekoru olarak forum kayıtlarına geçecek. Neden genel geçer değil derseniz, çok özel şartlarda gerçekleştirilmiş, 90 km parkur, engebe çok az, trafik muhtemelen çok az, sabit hız vb. Yani çoğumuzun pek kolay tekrarlayamayacağı bir tüketim değeri, bu anlamda size benim gözümde şampiyonluk kazandırmakla beraber nefsine hakim olamayarak benzer değerlere imza atamayacaklar için kötü bir sonuç olmuş Mesela ben hafta sonu 1000 km şehir dışı uzun yol yaptım, sürekli değişik yönlerden esen deli rüzgar, 30 - 1550 m arasında değişen rakım ve genelde duble yol ve hafif trafikte... Her zamanki göreceli sakin ama tempolu kullanışımda, ort hız 102 km/h ve tüketimim de 7,1 l/100km, fabrika verisi 5.0 idi yanlış hatırlamıyorsam şehir dışı için. Belki arkadan rüzgarı yakaladığım bir dönemde 90 km/h hıza sabitleseydim bir saat süre ile fabrika verisine yaklaşırdım, ama buna sabrım yetmez Bu arada bende yol bilgisayarı değeri depo doldurmadan doldurmaya hesaba oranla 0.5 l/100km eksik gösteriyor.
  19. Bazı mesajları okuyunca sanki Ford almanız için kafanıza silah dayamışlar hissine kapılıyorum. Madem bu kadar mutsuzsunuz şikayet etmeyeceğiniz aracı alsaydınız ya... Kim zorla boğazınıza sarıldı Ford alacaksın diye??? Donanım siparişi ile çalışan ülkelerden Almanya'da ortalama bekleme süresi 8-12 hafta arası. Aramızda kaçımız parasını yatırıp sabırla aracının gelmesini bekler, ekstra nakliye süresini hesaba bile katmıyorum. Otosan müşteri profiline göre ortaya karışık sipariş veriyor, daha ilgi çekici olanlar baştan satılıyor, kalanlarda da keyfe keder kombinasyonlar oluyor. Donanım paketlerine gelince: Hiçbir donanım dikkatli bir sürücünün yerini tutmaz. Şerit takip sistemi olmayan şeridi nasıl takip edecek, kaldı ki şerit bacak arasına sıkıştırıp sürme alışkanlığı olan hatırı sayılır bit güruh bu donanımdan fazlası ile rahatsız olur (ya da benim gibi virajları keserek dönenler). Geçiniz... Uyku açıcı donanım olunca millet araba nasılsa beni uyutmaz diye geçer direksiyon başında ilkinde uyanır, ikincisinde bakmışsın Azrail elinden tutmuş kendi şeridine çekiyor. Uykusuz kullanmayın, gerektiği kadar mola verin, öyle oranı buranı kıpraştıracak şeylere de itibar etmeyin. Bunu da geçiniz... Park sensörü: 40 yıldır toplasam 3-5 kontrollu tampon dokunmam olmuştur, park sensörlü full Mercedes'li arkadaşım geri geri giderken kendi çocuğunu ezerek hastanelik etti. Dikkatli olun, gözlerinii açık tutun, kontrolu düdüklere bırakmayın, park etmeye de üşenmeyin. Yanı bence bunu da geçiniz... İşaret levhalarını tanıma sistemi: Levhayı ekranda gösterip yazılı ve sesli ne anlama geldiğini de bildirirse eğitim açısından süper olur, bunun dışında ne koyanın ne de okuyanın gerekli anlamı veremediği tabelayı araba tanısa ne olur tanımasa ne olur, güldürmeyin beni...Ayrıca herkes mi miyop da yoldaki tabelayı göremiyoruz ve araba ekranında görmek istiyoruz? Otomatik uzun far, kola dokunma tembelleri için düzgün çalışırsa iyi olabilir, ama şakülü kaçıksa da ciddi bir sinir bozucu etkendir. Denemek lazım. Otomatik start stop yakıt ekonomisi zorunluluğu nedeniyle ister istemez sahip olacağımız ve kullanmaya alışacağımız bir donanım, bugün opsyonsa da yarın öbür gün zorunlu olacak düşük emisyon sevdası nedeniyle. Aktif şehir için güvenlik ya da city stop, bence gerçekten yararlı tek donanım bu, bir kere bariyere bir kerede öndeki arabaya çarpmayı engelledi, olmadık nedenlerle, şükran duyuyorum, ikisinde de ben kullanmıyordum, yani daha ciddi sıkıntı olurdu. Son söz: Önce sürücülüğünüze sonra aracınızın oyuncaklarına güvenin.
  20. Bir konuyu gözden kaçırmayalım, bilgisayar değil araba alıyor ve kullanıyoruz, yok ekranmış, yok şerit takibiymiş. Özü sağlam ve iyi olsun, kullanımı düzgün ve keyifli olsun, az yaksın çok kaçsın, renkli ekran istesem açar bilgisayarımı seyrederim, sürüş esnasında zaten ne kadar anlamı var ki süper renkli ekranın, ne kadar bakabiliyoruz ki, önemli olan verilere ulaşmak değil mi... Yani çok kasmayın bunun için. Ayrıca Ogün'ün dediği gibi yakında bunlar hurdacılara düşer, bir yıl daha dayanalım. Arada e-bay'e de düşüyor, hatta bir ara isteyen varsa diye link vermiştim. Hiç arttıran olmadı ve satılmadıydı Paketler bence iyi olmuş, yalnız Otosan bunu kazancını arttırmak için kötüye kullanmasa iyi olur.
  21. BU durumda beğendin yani, adeta tam sana göre, arkada oturmayacağına göre. Ayrıca koltuklardan ben bile rahatsız olmadım, demek ki diyete ağırlık vermekte yarar var.
  22. Bence Borafanclub.com.tr kurulmalı... Ayrıca Bora son zamanlarda bizi mesajlarına hasret bıraktığının da farkındasındır umarım...
  23. Cem Boneval

    VW WRC planları

    VW Polo ile 2013 yılında WRC'de yer almaya kesin kararlı. Bu konuda atılan son adım daha önce Ford'da Global Spor Aktiviteleri ve Spor Modeller Yönetimini üstlenen ve daha önce WRC Ford takımında aktif görev almış Just Capito'nun ralli programının başına getirilmesi. Bu sene kılık değiştirmiş olarak Skoda Fabia ile şampiyonaya ısınmaya çalışan VW'ye yılların deneyimli isminin rekabetçi olmada kuşkusuz önemli katkısı olacaktır.
  24. Sağlık personeli indirimi %2 civarında, hatır işi alınabilir, yeter ki bayinin kota sorunu veya stokta birikmiş aracı olsun. Ambulanslar ise ihaleyle değişiyor, Otosan'ın transit ile rekabetçi olması doğal.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.