Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.806
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Ford'un arayıpta bulamadaığı adamsın. . Böyle olumlu bakışlara ihtiyacımız var. Benim içinse araba daha çıkmadan eskidi. Umutlar Mk.V'e kaldı.
  2. Gelmez, gelse de kimse buna 2.000.000 TL (tahminen) saymaz. Ayrıca pilot lisansın da olacak, yani ne bileyim pek bir fantezi!
  3. Uçan Hollandalı kimine tanıdık gelir, Wagner'in ünlenmiş operalarındandır. Artık farklı bir anlamı olacak: İlk seri üretim uçan otomobil bu yıl sonunda Hollanda üretimi olarak satışa çıkacak - PAL-V Liberty (açılımı Personal Air- and Land-Vehicle). İki kişilik araç, otomobil, helikopter ve uçak teknolojilerini bünyesinde barındırıyor. Yerde yer alırken rotor ve pervaneleri tepede toplanmış bir üç tekerlekli araç olan PAL-V tek düğme dokunuşu ile 5 dakikada kabini yükseltip pervanesini açarak 180 m uzunluğundaki bir pistten havalanır hale dönüşüyor. İniş helikopter gibi ama yine de 30 m çaplı bir alana ihtiyacı var. "Gyroplane" (rüzgarla kendiliğinden dönen rotor) özellikli pervaneyi bağımsız iki Rotax uçuş motoru sürüyor. Bir bilgisayar yardımı ile yol bilgileri alınarak hedefe ulaşmada kara veya hava yolunun hangisinin avantajlı oludğu hesaplanıp öneriliyor. 910 kg uçuş ağırlığına sahip araç normal benzinle çalışıyor. Yolda boş ağırlığı 664 kg olan, 4 metre uzunluğunda, iki metre genişliğine ve sadece 1,7 m yüksekliğindeki araç kabin eğim tekniği ile üç tekerlekle seyahat ediyor ve 100 PS'lik benzinli motor 9 saniyede 100 km hıza çıkarttığı gibi 160 km/h'lik bir son hız da vaadediyor. Ort. tüketim 7,6L/100km. Havada ise 200 PS'lik motor gücü ile 180 km/h hız sağlanıyor, 3.500 metreye kadar yükselebiliyor ve 400-500 km'lik menzil öngörülüyor. Tabii sürücü belgesi yanında pilot lisansına da sahip olmanız gerekiyor. Donanıma göre fiyatlar 300-500.000 Avro arasında. Kim talip?
  4. Belgelemek için yöntem çok da 1. Piste güçlü araçlarla pek nadir çıkıyorum (artık maalesef) 2. Adama o kadar da "görmemiş" olduğumuzu belli etmek istemedim Bir de seyretmekle yaşamak arasında çok fark var, benim yaşadıklarımı siz seyrederken aynı heyecanı tatmanız imkansız
  5. Bu kadar kalem, bu kadar mürekkep, neyin kitabını yazıyorsunuz kardeşler?
  6. İlgili Ford mühendisini aramanı rica edeceğim. Zaten daha önce de paylaşırken şakacı ve hayal gücü yüksek iri tarafından tanımlanmış diye belirtmiştim. Ciddi mi değil mi cevabı Göksel verir. Bu arada benim arabam böyle şakaları ciddiye alıyor.
  7. @Göksel Yaman start-stop hafızasını sil. Bunu bilgisayara bağlamadan halletmenin yolu: 1. Kontak açılır (motor çalışmayacak) 2. Arka sis farı düğmesine beş kere basılır bırakılır 3. İkaz flaşörü (orta konsol) iki kere açılır kapatılır, üçüncüde açılır ve açık bırakılır 4. Bu esnada gösterge şarj uyarı lambası yanması lazım, sönmesi beklenir ve flaşör ve kontak kapatılır Bir kerede olmazsa bir kere daha denenebilir.
  8. Anlamlı bir düşme beklememek lazım, düşme olursa da genelde sürücünün arabaya alışmasından ve daha verimli kullanmayı becermesinden kaynaklanıyor. 1. YB her dolumda sıfırlıyor musunuz? 2. Depoyu tam doldurmadan doldurmaya aldığınız litre x 100/yaptığınız km hesabını yapıyor musunuz? 3. Ekonomik kullanma bilgi ve beceriniz ya da isteğiniz ne düzeyde=?
  9. Demek bu öngörüsel ve varsayımsal bilgi ve fikir kirliliğine en az iki ay daha şahit olacağız.
  10. Burası doğmamış çocuğa don biçme mekanı olmuş. Maliyeti yüksek de olsa ekranı kokpite katlanarak girer şekilde yapsalar pek şık olurdu.
  11. 25-28 Ocak 2018 tarihleri arasında Fransa'nın Le Mans kentine kısa bir ziyaret yaptım. Ziyaretin öngörülen nedeni FIA nezdinde "Chief Medical Officer" (yarışlarda medikal direktörlük) eğitimi için taslak bir program üzerinde çalışmaktı, ki sonunda bu programın sorumluluğu üzerime yıkıldı. İkinci bir görev de o hafta sonu Fransa Otomobil Sporları Federasyonu FFSA ile ortak düzenlenen "Ektrikasyon Semineri"nde eğiticilik idi. İş kısmı, hem tarihi bir kasaba, hem de motor sporlarının önemli merkezlerinden biri olan Le Mans'ın gezilmesi ile turistik bir özellik de kazanırken, piste bir Porsche 911 GT3 ile sürücü olarak çıkabilmek gibi bir sürprizi de barındırıyordu. Ama sırayla gidelim. Önce yolculuk. Avrupa içinde gezmiş olanlar bilir, çok güçlü ve hızlı bir demiryolu ağı var. Fransa da bunun iyi örneklerinden; bizim TCDD'nin karşılığı olan SNCF demir yolu hız rekorunu (524 km/h idi yanlış hatırlamıyorsam) elinde tutan, hızlı ve konforlu ulaşım imkanı sağlayan bir kuruluş. 20 vagona kadar dört lokomotifli tek ünite, arada ikiye bölünerek farklı güzergahlara yönelerek çok verimli bir ulaşım imkanı sağlıyor. Vagonlarda dev yatar koltuklar, 220V elektrik, ücretsiz kablosuz internet bağlantısı, restoran vb. her türlü hizmet var. Sessiz, konforlu ve hızlı. 250 km yolu 1h38'de aldık, bu da 150 km/h ort.hız demek. Üç kere durduğunu da düşünürsek iyi bir değer ve zaman zaman 300 km/h hızlara çıktık. Fiyatlar da makul, 1.sınıf gidiş-dönüş 84 Avro idi. Böyle bir canavar: Le Mans'ta karşılandık ve getir götür işleri için sağolsunlar bir de araba tahsis ettiler. Sizce hangisi? Doğur bildiniz, 1,5 EB 182 PS otomatik, SW pek işlevsel bence ve araç hem sessiz, hem de ciddi atak. Tabii pek yol yapmadığımızdan ve vakit de olmadığından çok ayrıntılı inceleme şansım olmadı. İlk günkü toplantıların ardından Le Mans kasabasını akşam vakti kısa süreli de olsa gezme şansımız oldu. Sarthe bölgesine bağlı ve Sarthe nehrinin kıyısına konuşlanmış 150.000 nüfuslu bu sempatik yerleşke öncelikle 24 saatlik araba yarışına ev sahipliği ile tanınıyor. Ona da sıra gelecek, az sonra... Cité Plantagenêt adı ile anılan bir eski kent merkezi ve St.Julien katedrali (6-14.YY) görmeye değer yerlerdi. Cumhuriyet Meydanı Sarthe kıyısı Özellikle restore edilerek halen kullanılan ve turistik işletmelere dönüştürülmüş adeta masal kitabından fırlamış gibi duran evler çok hoşuma gitti. Kasabanın yaya yolundaki en işlek meydanına da bir pist heykeli dikilmiş ve etrafına yere farklı yıllarda yarışı kazananların el izlerini barındıran taşlar yerleştirilmiş. İkinci gün piste daha yakındık. Eski, ama son derece işlevsel ve donanımlı bir pist. Ekstrikasyon çalışmalarımızı da pit garajlarında yaptık. Bir kaç kelime 24H Le Mans hakkında yazalım: Türkiye Cumhuriyeti kadar eski bir yarış, ilk koşulduğu tarih 1923. Dünyanın en fazla ilgi gören, en bilinen ve en prestijli dayanıklılık yarışı. Tam 24 saat sürüyor adından da anlaşılacağı gibi. FIA World Endurance Championship (WEC) serisinin önemli bir ayağı. Pist toplam uzunluğu 13.5 km, ancak yarış zamanları aktif hale geliyor, çünkü belli bölümleri trafiğe açık yollardan oluşuyor. Ayrıca içinde daha küçük ve sadece yarışa ayrılmış Bugatti adıyla anılan 4,2 km'lik pist var (alttaki planda kesik çizgili kısım). Bu pist için özel geliştirilmiş arabalar var, LMP serisi, yani Le Mans Prototype, WEC klasmanında yerleri ayrı. Kabin konulmuş F1 gibi düşünmekte yarar var, görkemli, hızlı araçlar. 2017 yarışı startı öncesi şu manzara zaten yeterince etkileyici: Bizim bulunduğumuz süreçte ise boştu maalesef... Padok alanın her köşesinde 24 saatlik yarışın izlerini görmek mümkün. Neyse dönelim asli işimize, yani ekstrikasyon çalışmasına. Yarış arabaları özel koltuklar, özel emniyet kemerleri, koruycu kafes vb. pek çok emniyet unsuru ile donatılmış durumdalar. Bunlar kaza esnasında pilotu korurken, tüm tedbirlere rağmen yaralanan pilota ulaşmayı da zorlaştırıyor. Bu amaçla pilotu hızla ve güvenli bir şekilde araçtan çıkarma teknikleri geliştirilmiş. Bu sürece ekstrikasyon diyoruz ve önemli pistlerin bir veya fazla, yöneticisi doktor olan, 6'şar kişilik ekstrikasyon ekipleri var. Bu seminerde de amaç Avrupa pistlerinin ekstrikasyon ekiplerine teknik geliştirme, pratik yapma ve değerlendirme imkanı sağlanması idi. Rally, Touring, LMP, Formula E vb. 15 değişik çalışma şasisi sağlanmıştı. Monza, Silverstone, Barselona, Nürburgring, Hockenheim, Paul Ricard, Magny-Cours, Spa de Francochamps ve Le Mans gibi pek çok ünlü pistin ekipleri toplanmıştı. Bana Monza ekibi düştü, sıcakkanlı Akdeniz kaynaşması mükemmel idi ve çok verimli bir gün geçirdik birlikte. Birkaç görselle süsleyelim: Ekstrikasyonun çok detaya girmiyorum, ama merak eden varsa kitabını yazabilirim. Amma, seyahatin en unutulmaz kısmı ise bir Porsche 911 GT3 ile piste çıkabilmemdi. Porsche'nin önemli pistlerde deneyim merkezleri var, bizde Istanbulpark'ta var örneğin, Le Mans'ta da var haliyle. Yöneticisi de FIA'da bir meslektaşımın iyi arkadaşı olunca ben her türlü yüzsüzlüğümle deneme sürüşü ricasında bulundum ve kırmadılar, bir 911 GT3 ile turladık. Karizmayı çizdirmemek için ne fotoğraf çektim ne de çektirdim. Ama alet aşağıdakinin aynısı idi. Geniş kapıdan binmek bu tür bir spor otomobil için çok rahat geldi bana. Ama koltuğa oturur oturmaz kalıp gibi seni sarmasından araçla bütünleşmenin zor olmayacağını hissediyor insan. Süet direksiyonu tutunca (eldeki teri iyi emiyor bu arada) heyecan artıyor ve motoru çalıştırınca da iç mekanı titreten ses ile doruğa ulaşıyor. PDK şanzıman kulakçıklardan kontrol edilince -basit bir tabir ama gerçek bu- şimşek gibi vites değiştiriyor. İlk iki tur gaza yumuşak basma, mahcup hızlanmalar,viraj tutumunu kavramak ve aracı ısıtmak ile geçti. Sonraki turda da ufaktan virajlarda yüklenmeye başladık. Pist deneyimi olan medeni bir insan olarak benim başlarda mütevazi zorlamalarıma arabanın pek kulak astığını söyleyemem, şaşırtıcı bir kararlılıkla yolu izliyor, ne bir yatma, ne bir kayma, hiç. Bu arada vites değiştirmeyi unutsanız bile araç neredeyse rölanti devrinden itibaren "sapıkça" hızlanıyor, bilmeyen turbo beslemeli der. Ve yaklaşık 1500 kg olmasına rağmen gaz pedalı ve direksiyon komutlarına tepkisi adeta bir gokart hafifliğinde. Sürekli tekme yeniyor ama özellikle iki noktada bu abes düzeyde, önce 4000dd, sonra da 7000dd, ki ikincisi gerçek bir patlama, 7000-9000dd arası bir göz kırpma süresi... Isınınca eski bir yarışçı olan meslektaşımın zorlaması ile biraz daha yüklenmeye karar verdik. Biraz daha dramatik olsun diye de start çizgisinden kalkışla gidelim dedik. Şimdi hatırlayın ki atmosferik motorlu, 500 PS/8250 dd güç ve 460 Nm/6000 dd torka sahip bir canavardan bahsediyoruz, üstelik arkadan itişli. Ölçümlerde 0-100'ü 3,4 0-200'ü 11 80-120'si 2 (yazı ile iki) saniye. "Launch control" devrede, eller sıkıca direksiyona sarılıyor, sol ayak frende, devir 7000'e fren bırakılıyor ve motorun haykırması ve ileriye atılmanın şiddeti tarifi zor hale geliyor. Hani ışıkta durmuşsunuz da arkadan biri 50 km hızla çarpmış gibi bir fırlama... Arka tekerlekler yola tutunmaya çalışırken tüm araba titriyor, sağa sola küçük salınımlarla adeta altından kaçmaya çalışırken devir saati bir anda 9000 dd kırımızı çizgisinde 2.vitese atıyor, hız 80 km/h, 6000-9000 arası en fazla iki-üç saniyede geçiyor, hız 140 km/h, üçüncü vites biterken Bugatti'nin birbirini takip eden U'larına giriliyor, sert bir fren, sanki dev bir el arabayı tutuyor gibi yavaşlama, ideal çizgiyi yakalama, gaza tekrar yüklenme, kopmaya çalışan kıçı neyse ki ESC tutuyor, daha ne olduğunu anlamadan ikinci U aynı şekilde geçiliyor, arka düzlükte 250 km/h rahatça görülüyor,derken şikanın paniği, yine sert fren, yine aynı dev tutuşu, sonra gaza tatlı tatlı yüklenerek, yavaşça tırmanan özgüvenle Ford S'leri geçiliyor, çok iyi derken start düzlüğüne sokan U'da hız fazla gelince yolun dışına çıkılıyor...! Yeterli kaçış alanı olunca yola dönmek zor olmuyor ve aynı fırtınaya baştan dalınıyor. Virajlardaki tutunma inanılmaz, gösterge panelindeki G ölçerde lateralde 1.2G gördüm, 1.4 mümkünmüş. Tek sorun viraj ortasında ağırlık değişimlerine tepkisi oldukça asabi, arkadan kopuyor ve hızlı bir kontra ile ve motora yüklenerek toparlanmayı bekliyor, yani bildik tipik 911 davranışı. Gaz tepkimesindeki inanılmaz hız kökleyince neredeyse rahatsız edici düzeylere kadar çıkan motor sesi ile birleşince insan sürekli tüyleri diken diken kullanıyor arabayı. Hızlı birkaç tur daha atınca yüksek adrenalinin ve ister istemez gerginliğin etkisi ile ufaktan yorgunluk başlıyor ve insan 24 saat nasıl yarışılabileceğini düşünüyor. Park yerine kurtlarımı dökmüş, ellerim terli ama keyfin doruklarında dönüyorum. Sonra da kendimi teselli ediyorum, böyle bir arabaya hakim olmaya çalışmak pek yorucu, çekilmez. İyi ki alamıyorum... Chris Harris benden iyisini yapmış zaten, fikir verir:
  12. Muadil Diğer farla uyumuna bakın, hangisi yakınsa onu alın Orjinal
  13. Kötü örneklerimiz olduğu gibi pek çok iyi örneğimiz de var. Belediyeler şehir içi yollarda çok belirleyici, bu doğru. Betona o kadar para gömmüşken 28.'likte kalmamız da bence de kötü sonuç. Almanya özellikle otoyollarda artık önü alınmaz bir onarım patlamasında ve bu artan trafik yoğunluğu ile birleşince çekilmez oluyor, ve evet Fransa'nın yolları daha iyi. İtalya'nın temel sorunu da yolların çok dar olması, niye küçük araba sevdiklerinin en önemli açıklaması da bu zaten.
  14. Hiç niyetlenmeyin, komik duruma düşersiniz. Fabrika verilerinin nasıl hesaplandığını ve ne işe yaradığını aşağıdaki başlıkta anlatmıştım, bugün de güncelledim. Bu değerler üreticinin tüketim ile ilgili bir taahüdü değil, sadece test yönteminde kıyaslamalara zemin teşkil etmek üzere elde edilen bir değerdir. 42L depo ile 420 km yapmanız halinde tüketiminiz 10L/100km olmaz, genelde uyarı ışığı yandığında depoda daha 5L civarında benzin bulunmaktadır. Bu da yaklaşık 9L/100 km gibi bir değer verir ki bu da Istanbul şehir için beklenecek bir değerdir. Otomatik tüketimi arttırır, özgür bir gaz ayağı da öyle. Kısacası tüketiminiz pek anormal sayılmaz. Aracı bakımlı tutma ve ekonomik kullanma çabası ile 8-8,5L arasına düşer, ama işte o kadar.
  15. 2017 yılı itibariyle yakıt tüketim ölçüm metodolojisi değişiyor ve NEFZ yerine WLTP (World Harmonized Light Vehicles Test Procedure) standardı geliyor. Geldi yerine mecburen geliyor diyorum, çünkü geçiş yavaş yavaş gerçekleşecek. AB yanından içinde Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülke bunu kabul etti. Yani bundan sonra fabrika verilerini okurken hangi standartla verildiğine bakmak gerekecek. Her iki ölçüme göre değer verildiğinde aradaki fark belirgin oluyor, söz gelimi 1.0 Astra eski yönteme göre 4,5L/100 km ile yetinirken, bu değer yeni normda donanıma göre 4,8 -7,3 arasında değişiyor. Yani daha gerçekçi. Neden böyle bunu anlamak için de yöntemlerin arasındaki farklara bakmakta yarar var: Sürüş döngülerine grafik olarak bakarsak fark daha da belirginleşiyor: Buarada; 1. Saha kısa ve sık dur-kalk döngüsü SS sistemlerinin etkisini azaltıyor 2. Şehir dışı tek şeritli yollarda hız daha yüksek ve değişken 3. Şehir dışı çift şeritli yollarda da hız daha yüksek ve ivmelenme sıklığı daha yüksek
  16. Normalde DOT3'te glikol ve glikol esterleri ile antifrize benzer bir karışım olan fren hidroliği DOT4'te borat esteri ile zenginleştirilerek biraz daha dayanıklı hale getirilmiş. Ancak bu maddeler hidrofilik özellikte ve belli bir süre sonra denatüre oluyorlar. Bunu engellemek için DOT5'te silikon bazlı hidrofobik bir karışım kullanılmış, hem bozulmuyor, hem de kaynama noktası çok yüksek, ayrıca içinde bulunduğu kaba da yapışmıyor. Tam şimdi oldu bu iş diye düşünülürken eski nesil hidroliklerle uyuşmadığı fark edilmiş, çökelek oluşturup, bozuyor. Ayrıca sıkıştırılma özelliği yeterince hızlı olmadığından ABS'lerde sorun çıkarma potansiyeli görülmüş, üstüne üstlük 5 katı pahalı olunca tarihe karışacak bir geçiş ürünü özelliğinde görünüyor. 5.1'de hatadan dönülmüş ve eski usül üretime geçilmiş.
  17. Doğru kalmış. Ama yetkili servis bile bunun pek gerekli olmadığına inanıyor. Nem tutucu özelliği ile fren hidroliğinin bir süre sonra niteliğinin değişerek kaynama noktasının alçalmasından çekiniliyor. İki yıl kısa, dört yıl iyi derim ben. Bir kutu (0,5L) yetiyordu yanlış hatırlamıyorsam.
  18. Her türlü otomatik şanzıman böyle. Yazıldığı gibi "kick-down" mekanizması. Bir tek CVT'ler biraz farklı onlar genelde "hep bağıran, ama pek gitmeyen" sınıfında.
  19. Teşekkür ederim... Ancak Ate fren ürünlerinde en eski üreticilerden biri ve Avrupa'da ilk hidrolik fren sistemlerini üreten atölye. Kurucusu Alfred Teves'in adının kısaltması ile anılan şirketi halen satın alan Continental grubu yönetiyor. Bu arada Ate Yunan mitolojisinde Zeus'un kızı ve insanları kandırarak günah işlemeye ve hata yapmaya zorlayan bir karakter olarak tanımlanır...
  20. Evet tabii, hükümet bu yapıları bedava yaptırdı, ceplerinden para çıkmadı, hatta bence bolca girdi. Cebinden para çıkanlar tünel ve köprüleri hemen hiç kullanmayan büyük çoğunluk. Baştan aşağı kandırılmak böyle bir şey işte... Uyu yavrum uyu!
  21. Gazı köklediğinizde motorun gücünü sonuna kadar kullanma niyetinde olduğunuzu varsayıyor ve izin verilen en yüksek devire kadar çevirip öyle atıyor vitesi, motor güçlü olsa etkileyici bir ivmelenme saplayacak bu yöntem, zayıf motorda "bağırıyor ama gitmiyor" şeklinde algılanıyor. Arada ayağınızı biraz çekince, "Aaa benim binicinin hevesi geçti" diyerek vitesi büyütüyor hemen. Yani evet çok normal.
  22. Bu pistte en fazla zevk verecek olan klasik GT'dir. Güzel video olmuş. Araları biraz daha açıp hepsini aynı zamanda bitirtmek de ilginç olabilirdi. Yana yana sığmaları zor olurdu mamafih.
  23. Ford DOT4 fren hidroliği kullanıyor. Kendi standardı WSS-M6C57-A2. Ama ille Ford'un standartını karşılaması zorunlu değil. DOT 4 olması yeter. Marka da çok kritik değil, bütün bildik markalar iş görür bence. Ben en son Ate almıştım örneğin. https://urun.n11.com/fren-hidrolik-yagi/ate-fren-hidrolik-yagi-dot-4-500-ml-P13873119
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.