Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.804
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Rahmetli Can Yücel'den Birgün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde. Birbirimizi sevmenin gururu olmalı herşeyde.... Can Yücel, vakti zamanda bir yazısında adamın birisine 'göt' dediği için dava açılmış. Mahkemede Can Yücel şunu anlatmış: Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı köylüler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere. Köylüler tabi 'tamam dohtor bey' diyip köye giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. Ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. Neyse durumun vehameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, 'Biz ne yapacaamızı bilemedik dohtor bey' felan der işte. Karşıdan doktor bişiler söyler. Muhtar döner, ama arkasına: 'makattan verin dedi dohtor' der. Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar felan, ama makat ne bilen yoktur yine. Hasta ise giti gidecek, ateşler içinde kıvranıyo baya. İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse aramaz istemez doktoru. Nihayetinde yine biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bi yandan söylenmektedir: 'çok kızacak dohtor çok!' diye. Sonunda telefonu açar, durum anlatır, doktor bişiler söyler yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner: 'çok kızacak demiştim; götüne sokun dedi' Yani işin aslı hakim bey 'bizim orada göte göt derler'
  2. İki şey: 1. Tata bu projeyı 2014'de Avrupa öncelikli ama global platformda hayata geçirmeyi hedefliyor. Tabi tasarımda değişiklikler olabilir ama proje yürüyor, yani Allah uzun ömür versin, bunu bence görürsün... 2. Elektrikli -hibrid veya düz- otomobiller aslında 90'ların sonunda piyasaya çıktı ve pekala yaygınlaşabilirdi. Petrol kartellerinin oyunlarına kurban gitti erken dönem ürünleri. Şimdi aynı çıkar çevreleri fosil yakıtlarda geleceğin karanlık olduğunu fark ettiklerinden alternatif alanlara kaymaktalar ve dirençleri hemen tamamen ortadan kalktı, dolayısı ile yakın zamanda elektrik başta olmak üzere değişik enerji türleri ile yürütülen araçlar hızla yaygınlaşacak... Yani üstad rahat ol! Bu arada Renault Fluence ZE'yi Paris fuarında kullanma ayrıcalığını yaşamış biri olarak benzinli, yüksek devirli motorlardan zevk alanlar için dayanılmaz bir sessizliği ve hissizliği olduğunu ve geleceğin bu bağlamda çok zevksiz geleceğini söylemden edemeyeceğim. Mecburen Focus'taki "symposer" gibi suni ses üreticileri yapılacak sportif sürmek isteyen biz geleceği karanlıklar için
  3. Türk malı otomobil derken ve de bunun yaratıcı, işlevsel ve yenilikçi olması gerektiğini savunurken Tata'nın Cenevre'de tanıttığı yeni şehir aracı konseptinden çok etkilendim. Jaguar ve Land Rover'ı satın alan, Hindistan ve çevresinin (ordu dahil) ihtiyaçlarına yönelik araçlar üreten ve satış rakamları ve karlılık açısından dikkat çeken kuruluş modern dünyaya bir pencere açarak pratik şehir araçlarında da öncü rol üstlenme çabasında. Megapixel Avrupa için geliştirilmiş bir şehir aracı. "Range extended electric vehicle" (REEV) diye adlandırılıyor, menzili arttırılmış elektrikli araç denilebilir. Dört kişilik araç "lithium ion phosphate" bataryalar tarafından beslenen ve her biri 10 kW gücünde, her biri bir tekerleği süren, dört ayrı elektrik motoru içeriyor. Ayrıca 300 cc'lik tek silindirli benzinli 22 kW gücünde bir motor da menzil uzatma amacı ile kullanılıyor. Benzinli motor sürüş esnasında bataryaları şarj ediyor. Böylelikle Tata Megapixel bir depo dolumu ile 900 km menzil, 22 gram/km CO2 emisyonu ve 1.0 l/100 km yakıt tüketimi vaat ediyor. Park etme esnasında arka tekerleklerin de dönmesi, ön tekerleklerin iyicene açılanabilmesi ve elektrik motorlarının tekerlekleri farklı yönlerde sürmeleri gibi özelliklerle dönme yarı çapı 2.8 m'ye inmiş ve inanılmaz bir manevra kabiliyeti sağlanmış. Dev panormaik tavan, şık tasarım öğeleri, öne ve arkaya açılan ve B sütunu kullanmayan kapıları, geniş ve ferah iç mekanı dört kişinin yolculuğuna olanak tanıyor. Sıra dışı kontrol paneli de ayrı bir tad vermiş. Kuşkusuz gündelik kullanıma uygunluğunu denemek lazım ama ben çok olumlu buldum. http://www.tatamegapixel.com/index.asp
  4. Başka bir başlıkta steyşını savunurken gözümün önünden hiç gitmedi, bundan sonraki Focusum olmalı...
  5. Senin tercih nedenlerini anlıyorum, ben sadece Almanların steyşın tercihindeki mantığı açıklamaya çalıştım. Zaten steyşın kadar HB de kullanıyorlar, ama sedan lüks sınıf hariç satmıyor. Bizde ise ciddi bir sedan takıntısı var, bu koşullanmanın mantığı nedir bilemiyorum, eski Amerikan arabalarından gelme bir alışkanlık mıdır acaba? Hani bagajı geniş olsun isteniyor desem steyşına yönelmeleri gerekir... Bagaj gözden ırak olsun, arka kapalı olup içeri ses almasın, araba dediğin sedandır zaten saplantısı, büyük bagaj kapağından hoşlanmama, sedanları arkadan çarpmada daha güvenli sanma.... ne bileyim bir sürü nedeni olmalı zahir! Benim aldığım dönemde EB steyşın sunsalardı ciddi ciddi düşünürdüm.
  6. Almanlar işlevsel düşünür, bizler ise şekilciyiz. Çocuklu aileler hemen daima steyşın alır, hobileri olan ve taşınacak malzemeleri olanlar hemen steyşını seÇer, ki hobisi olmayan yok gibidir. Biz hala pazarcı sanılma kompleksini atlatamamışız. Steyşının rahatlığına alışan kolay kolay vaz geÇemez.
  7. Ben ses konusunu çok ciddiye alıyorum. Benim motorda hem süpab hem turbo hem enjektör ses yapıyor, her vuruntu hem şıkırtı var... Şöyle bir şey...:
  8. "Symposer" ilginç bir aygıt. Focus’un 180 PS gücündeki 1.6L EcoBoost motoru, sürüş keyfinin daha da üst seviyelere çıkartılması için özel akustik çalışmalarına tabi tutulmuş. Küçük, hafif ve ekonomik olmasına rağmen, EcoBoost’a büyük motorların gücünü ve torkunu sağlayan motorun turboşarj ünitesi, motorun doğal sesini kaçınılmaz şekilde kesiyor, özellikle de yüksek devir aralıklarında. Turboşarj özelliğine sahip bir otomobilde gaz pedalına yüklenilse bile, turbonun ıslığı andıran sesi sürücüye keyif veren motor sesini bastırabiliyor, ayrıca kabin içi ses izolasyonu motor sesinin algılanmasını zorlaştırıyor. Ford mühendisleri bu işitsel zaafı “ses symposer” adı verilen, küçük bir cihaz ekleyerek aşmaya çalışmışlar. "Symposer" motordan çıkan güzel frekansları hava giriş sisteminden toplayan ve daha sonra da bu frekansları doğrudan kabine gönderen bir ses kutusu. Ralf Heinrichs bu sistemi şöyle açıklıyor: “Bütün motorların kendi ses karakteri vardır ve bu karakteri belirleyen egzoz ve/veya emme sistemidir. Tipik olarak düşük devirlerde motor sesini egzoz sistemi belirlerken yüksek devir aralıklarında motorun kendine özgü sesini ortaya çıkar. Turboşarjlı motorlarda turbo, emme sisteminin entegre bir parçasıdır ve turbo yüksek hızlara çıktığında ıslık sesi baskın hale geldiği için indüksiyonun sesini kapatır. Heyecan verici indüksiyon sesini yeniden yakalamak veya yeniden yaratmak zorundaydık ve symposer ile yaptığımız, emme sistemi içinde turbodan gelen motor titreşimlerini yakalayarak doğrudan kabine gönderip güzel ve spor bir kükreme sesi elde etmek oldu.” "Symposer" sadece 60 x 50 x 40 mm boyutlarında ve içinde dört bölme bulunuyor - Motor tarafında iki ve çıkış kısmında da iki bölme. Bölmeler hareketli bir kapakla birbirinden ayrılıyor. Ani hızlanmalarda emme sistemi veya motor tarafında oluşan titreşimler döner kapakla buluşarak ses dalgaları oluşturuyor ve bu ses dalgaları çıkış bölmelerine aktarılıyor. Bu titreşimler daha sonra bir ses borusu aracılığıyla motor ile kabin arasındaki bölme panelini geçip kabine ulaşıyor. Heinrichs, “Basit anlatımla symposer, sinyal gürültü oranını değiştirerek, motor sesini yeniden üretiyor. Symposer cihazımız; titreşim frekansı, yani ses dalgalarının frekansı 250 ile 450 Hz arasında olduğu zaman harekete geçiyor” diye ekliyor. Heinrichs şöyle açıklıyor: “Bu teknolojiyi başlangıçta 2005 model Focus ST için geliştirmiştik. Focus RS ve Focus RS 500’de de bu özellik bulunuyor. Bu araçların her ikisinde, symposer ayarının agresif seviyelerde olmasından dolayı çok yüksek bir ses geri bildirimi, yani geniş bir ses penceresi bulunuyor. Yeni Focus’ın 1.6L EcoBoost motoru daha mütevazı bir seviyede ayarlandı ama, mevcut Focus’a göre çok daha fazla geri bildirim sağlıyor.” Ford’un ses symposer cihazının en büyük avantajı, sesin saflığından ödün vermemesi. Gerçekten de motorun sesi çalışma koşullarının çoğunda çok düşüktür. Heinrichs ve ekibi, son derece hassas ekipmanlar kullanarak ses symposer'ın sadece gerektiğinde devreye girmesini ve verdiği gürültü sesinin keyifli olmakla birlikte rahatsız edici olmamasını sağladılar. Heinrichs, “Felsefemiz her zaman otomobilin düşük ve orta devirlerde rafine bir ses vermesi; ancak yüksek devirlerde ise spor ve güçlü bir ses vermesi gerektiğidir… Motor sesi hiçbir zaman kulakları zorlamamalıdır. Ses symposer cihazımız sadece yüksek devirlerde devreye giriyor ve otoyol hızlarında bile motor sesi asla zorlayıcı değil. Ses symposer’ı her türlü sesi üretecek şekilde ayarlayabilirsiniz. Bizim kendi cihazımızı nasıl ayarladığımız ise çok iyi korunan bir sırdır.” Ford'dan gelen bu iştah kabartıcı açıklamalar gerçek hayatla ne kadar bağdaşıyor? Motor gerçekten sessiz çalışıyor ve sabit gazda giderken ses almıyorsunuz, gaza güçlü basınca tok bir ses artışı oluyor, kulağa kötü gelmiyor, ama kükreme falan değil ve motor performans hissini arttıran bir özelliği de yok. Hani bastım gidiyorum sürecine mütevazi bir fon sağlıyor. Olmasa çok sessiz kalır ortam, yani bence de gerekli, ama akustik olarak keyif verici olmaktan çok rahatsız edici olmamak olarak tanımlanabilir. Bir ara kaydedeyim ve dinleteyim. 1.0 EB için buna gerek var mı emin değilim, donanım olarak varlığından da kuşkuluyum...
  9. Sona kalma, sana gelene kadar biri mutlaka duvardan kazınacak hale getirir arabayı.
  10. Aslında sürüş izlenimlerini internet ortamında yayınlayan hemen tüm profesyoneller motor sesinden ve sessizliğinden olumlu bahsediyorlar. Videoyu dinlerken de bir ara (10.saniye civarı) yarım 6 silindiri derinden duyar gibi oldum (hani var ya şu meşhur BMW sesi), üstüme çullanmayın bu açıklamadan sonra özellikle "duyar gibi" yazdım.
  11. İyi de ekonomi amaçlı tasarlanan bir motordan ne bekliyorsunuz, çoğunluk arabaya binince iç mekan gürültüsünden yakınıyor iken en iyisi sessiz olması değil mi zaten?
  12. Umutsuzluğa kapılmaya gerek yok, daha cazip satış koşulları oluşacaktır....
  13. Cem Boneval

    Pazar günü eğlencesi

    Nedense sizi böyle yakalayacakmışım gibi bir his var içimde...
  14. Boş verin bu şekilciliği, biraz kullanan bu "kayan" kapıların iniş-çıkış için ne kadar rahat ve kullanışlı olduğunu anlayacaktır.
  15. İşin kötüsü benim arabanın kilometresi arttıkça tüketimi azalıyor, bir heves benzinliğe gidiyorum, daha az benzin alıyor seviniyor, yine 200 TL bayılıyor bozuluyorum, şizofren olacağım bu gidişle.
  16. Cem Boneval

    Pazar günü eğlencesi

    Kötü arkadaşların varmış...
  17. Ben insanlığımı yaptım, ama siz beğemeyince de koyuverdim gitti...
  18. Eski bir Istanbul'lu olarak zaman zaman hasret gideresim geliyor, iş güç nedeniyle mekandan ayrılamayınca uzaktan izlemek de bir nebze derde çare oluyor. İBB tarafından sunulan güzel bir hizmet Seyri Istanbul kameraları, belki başkalarının da ilgisini çeker diye paylaşayım istedim: http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/e-belediye/Pages/turistik_kameralar.aspx Trafik yoğunluğunu izleyerek eğlenmek için de seçenekler var tabii: http://tkm.ibb.gov.tr/yolDurumu/YogunlukHaritasi.aspx Bunda da menüden seçmeli kameralar vardı ama hem HQ değil hem de çok dar ve sevimsiz alanları üstelik de küçük gösteriyordu. Antalya Belediyesine de teklif edeceğim, görsel olarak güzel manzaralar sunan bu kentten görüntüleri de paylaşmakta yarar var.
  19. Haksız çıkmak ve şaşırmak için sabırsızlıkla bekliyorum... Başka yönleri de var işin: Kaç kişi bunu başarı ile verimli bir şekilde kullanabilecek? Kaç kişi aradaki maliyet farkına değer bulacak? Beceriksiz kullanıcılardan servisler bunalacak mı? Servistekiler bu sisteme ne kadar hakim olacaklar? Bu kadar karmaşık bir sistem sürüş esnasında gerçekten güvenli mi iddia ettiği gibi, yoksa daha fazla dikkat dağılmasına mı neden olur? Neden Cem yeni gelişen eğilim ve teknolojilere bu kadar olumsuz yaklaşıyor? İyi pazarlar
  20. Bu da muhtemelen 2013 modellerde Avrupa'da da olması beklenen MyTouch'lı Sync sistemi Türkiye'ye hiç gelmeyeceğini düşünüyorum...
  21. Ülkemizdeki durumu belirleyen istatistiklere ulaşamadım, Yakup deneyebilir belki, ama Almanya'daki çok şehirli bir piyasa araştırmasında tercihler şöyle: Benzinli/Dizel 50/50 Steyşın/HB/Sedan 48/46/6 Titanium/Trend/Ambiente 91/9/0 Benzinli 125/150/182 PS 8/70/22 Dizel 115/140/163 PS 19/44/37 Siyah/Şeker kırmızı/KÜl kahverengi/Gece grisi/Blazer mavi/Diğer 34/15/15/11/8/17 Jant 16/17/18 24/52/24 Rakamlar % dağılımı gösteriyor. Zengin Ülke farkı, tercihlere yansıyor.
  22. Ben de bunları beğendim, 7.5x18 5x108 ET35 350 TL idi adedi.
  23. Cem Boneval

    Formula 1 2012 sezonu

    Sorun pistten kaynaklanmıyor, hem yarış araçlarının rekabeti açısından hem de seyirlik alanlar açısından çok başarılı bir pist ve çalışanların da yarışçıların çoğunun da takvimden çıkarılmasına üzüleceklerini söylediklerine defalarca bizzat şahit oldum. Maalesef yeterince tanıtamadık ve spor olarak sevdiremedik. Bu nedene de seyirci az oldu, ama bu da tek başına bir sorun değil, mesela Bahreyn en kalabalık seyirci ile bizim en seyrek halimizden kötü. Yani olay daha çok üst düzeyde duygusal. Spor kısmında değil de ticaret kısmında takılıyoruz...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.