Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.806
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    714

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Kaç binde araba ki triger değişiyor? Hortum eski tip ise tam bir saatll bomba!
  2. Maksat şanzımanı korumak değil sıradan bir sürücünün önden çekişli arabada kontrolu kaybetmesini engellemek. 1.6 EB'ta da var...
  3. İşin özüne bakılırsa yaşam iyi ile kötünün mücadelesi olarak gerçekleşiyor, aynı kişide, iki kişi arasında, aynı toplumda, farklı toplumlar arasında, burada araç, yöntem ve ortamın da pek bir önemi kalmıyor. Bknz. nükleer teknoloji. HOS (Human Operating System) 1.0 düzgün çalışmıyor. İvedi güncelleme gerek.
  4. İnce yanak zorlar, konfor, çukurda jant kırma vb. Ben olsam 195/50-16 alırdım. Ebad olarak da üstündekine çok yakın. 200 TL civarına Petlas PT741 var mesela.
  5. Bu kış lastiği muhabbetini İskandinav ülkesi olsak ciddiye alacağım da, çoğunlukla Istanbul ve Ankara'da yaşadığı 3-5 gün ağır kış, hepsi bu.
  6. Evet, hemen tüm karşılaştırmalı incelemelerde ıslak performansı vasat, kuru iyi çıkıyor. Bir şekilde ölçüm normlarınına uygun performans sağlamışlar. Bütün kış lastiklerinin zayıf noktası bu...
  7. Böyle genellemelerden kaçınmanızı öneririm. İlk sayfada ayrıntılı inceleme sonuçlarını paylaştım. Pek söyleminizle örtüşmüyor sonuçlar. Bir de WR D4'ün eş değeri UG Performance. Son olarak da AB etiketleri kabaca fikir verse de doğrudan lastiğin performansını yansıtmaz.
  8. Bu arada Dolar da biz alamayalım diye test sürüşleri yapıyor.
  9. Cem Boneval

    Bilim

    İnsan aklı, merakı ve yaratıcılığı sınır tanımayan bir büyüleyiciliğe sahip... --1 dakika sonra eklendi-- Çetin bir diyalektik, insan varoluşundaki iyi ile kötünün savaşı... --2 dakika sonra eklendi-- Güncel soru: İnsan kendi ürettiği yapay zekalı robotların (android diyelim) esiri olabilir mi?
  10. Tasarım konusunda: Çarpıcı, karakteristik, albenili bir yanı yok. Makyajdan öteye geçmemiş ve bu model en azından tasarımı ile sınıfında rakiplerinin arasından sıyrılacak nitelikte değil. Benim açımdan bir sorun yok. Tasarımı -çirkin olmadığı sürece- önceleyen birisi değilim zaten. İşlevsellik ve verimlilik açısından henüz değerlendirebileceğimiz kadar veri yok. Ama kimse kızmasın bu sınıfta çıtayı Golf belirler. "Sözde" Mk4'ün de şimdilik Golf'ü tahtından indirecek dikkat çeken bir yanını gözlemlemedim. Bekliyoruz. Ekrana geiirsek; estetikle işlevsellik çelişiyor. Fiesta'nın ekranı ipad yapıştırılmış gibi dursa da işlevsellik açısından tüm kullanıcılar tarafından beğenildi. Yeni Polo göze sokmadan panele entegre etmiş ama o da aşağıda kalıyor. Bence yerleşimin yukarıda olması kabul edilebilir, işlevselliğe vurgu yaparak, ancak dilediğinde kapatılabilmeli, bas bir düğmeye kaybolsun, ya da en azından tümden tümden kararsın, yoksa gece yolculukları ızdırap olur (eminim bunu düşünmüşlerdür). Audi A4: A3 Yeni Polo
  11. Hayal dünyası işte... En çok fiyatı anımsatacak bence.
  12. Teknolojinin azizliğine uğramış ama en azından güvencesi var görünüyor.
  13. Cem Boneval

    Akü Seçimi

    Voltaj düşük ama akım iyi demek ki. Benim aklımda kalan değerler: 12,6 V %100 12,5 V 85% 12,3 V 50% 11,9 V Riskli 10,7 V Ölmüş Bunlar motor çalışmazken ki değerler, çalışma esnasında 13,7-14,7 arası oynar. Ama tabii önemli olan marş motoru çalıştırma için akım çektiğinde voltajın ne kadar dayanabileceği.
  14. Bu konuda çıkmış teknik servis bülteni var, acil geri çağırma değil ama servise geldiğinde ücretsiz değişim şeklinde. Ancak bence geç fark edildi ve düşük önem düzeyinde kaldı. Yanan motorlarla ilgili hasar giderimi de her zaman mağduriyetleri önleyecek düzeyde olmadı. Bu bir argüman olamaz, olsa olsa paranoyak hezeyan olabilir. Kesinlikle, nedeni de EB motorların yüksek ısıya hiç tahammülünün olmaması. Bu nedenle bu motorlarda bir erken uyarı sisteminin kurgulanmamış olması bence de ciddi hatadır, işlevsiz hararet göstergesi, soğutma suyu düzey uyarısının olmaması, iş işten geçtikten sonra gelen ikaz ışığı vb. vb. Bu konuda üretim sürecinde önlem alındığını görmeden ben bir daha kolay kolay EB motor almam. Hem 1.0 hem de 1.6'nın performans ve kullanımından çok memnun olsam bile. Mühendislik açısından öyle olabilir ama kullanışlılık ve verimlilik açısından hiç de öyle değil. Bu şişirme nedense sadece Türkiye'ye ait de değil, bütün Avrupa şişiriyor nedense. VW'ini "sevmem" ama hakkını da vermek lazım.
  15. Ön panjur güzel. Arka stoplar da öyle. Genel olarak arkayı beğendim, ama bu seferde BMW 1 görür oldum. Farların LED olmayanını da görmek lazım. Sisler pek eğreti duruyor. Kaputun iki yanından A sütununa uzanan çizgi ile yandan giden omuz çizgisi arsındaki yükseklik farkı çirkin ötesi, tasarım hatası tadında. Burun hala uzun. İç mekanda arka koltuk mesafesi iyi ise bagaj küçük kalacak, bagaj iyi ise diz mesafesi. Focus 3,75 desek? Amma sinirim...
  16. Ben okumuştum da, kim neden sildi onu anlamadım. Herkes kendi yaşam kesitindeki izlenimleri ile değerlendiriyor. Kastedilen de siz değilsiniz kuşkusuz. Bu kadar küskün olmaya gerek yok bence. Her meslek grubunda çürük elmalar var ve onlar bir sepet elmayı bozuk gösterebiliyorlar. Hekimler olarak aylarca performans sisteminin zararlarını anlatmaya çalıştık. Ama ne basının doğru dürüst ilgisini çekebildik ne de can çekişen STK'ların. Bugün sağlık sisteminde kalite son derece düştü ve büyük bir kesim bunun farkında değil. Yozlaşmanın kirli çıkar ilişkilerine dayalı olduğu kuşkusuz da bu genellemeye konu olmamalı.
  17. Ben de doğmamış çocuğa don biçmeyelim derim bu durumda. Ya da komplo teorisyenlerini davet edelim, yazıp dursunlar...
  18. Benzerlik aramak abesle iştigal. Belli tasarım standartları var, beklentiler var, üretim koşulları var, yani ister istemez arabalar birbirne benzeyecek. Radikal değişiklik çok az. Olanlar da her zaman ilgi ile karşılanmıyor.
  19. Tabii, ben... Daha doğrusu boya yapmadım, ama bunun dışında neredeyse 15 sene boyunca her türlü tamiratrı yaptım. Hem de üniversite hastanesinde. Bu iş gönül işidir. Seven ortamını geliştirir ve korur, mesleksel fark azdır. Varsa vardır, yoksa yoktur. Kimse kötü anlamda uğraşmıyor ki, tam tersi destek olunması gerek, en saygın mesleklerin içinde başta yer almalı. Herkes hem işinin ehli, hem de şikayetçi iken niye ehil olmayanların yönetimine izin veriliyor? Ya birlik olamıyoruz, ya da küçük çıkar oyunlarının içine savrulup gidiyoruz. Maksat farkındalık ve sonrasında da tepki yaratabilmek. Tepki eksikliğine örnekler vereyim mi? Çoğu trajikomik ama aynı zamanda ne kadar hazırlıksız ve tepkisiz olduğumuzun kanıtı. Anket korkusu iktidar partisini Atatürkçü yaptı. Göstermelik de olsa, kamuoyu lehine bir tutum yarattı mı? Cam filmi. Çok daha önemsiz ama tepkiler karşısında bir kez daha değerlendiriliyor mu? Evet... E bir cam filmine gösterdiğimiz tepkiyi niye rezil olmuş eğitim düzenine göstermiyoruz? Cevapları pek merak ediyorum.
  20. "Garp cephesinde yeni bir şey yok" Biraz daha olgun, azıcık daha dolgun, alıştırıldığımız "devrim değil evrim" tadında, arabamın eskimesi dışında öyle aman aman sahip olma isteği yaratmayan.... pardon, çok mu erken yazdım? Peki öyle olsun. Genelde Fiesta için yazılanları alacağız, Fiesta yerine Focus yazıp yeniden yayınlayacağız. Hala mı çok erken diyorsunuz? Bekleyip görelim madem. Bir de ben neden her bakışımda Leon görür gibi oluyorum?
  21. Yaman bir çelişki ile karşı karşıyayız: Eğitim zeka ve özgür düşüncenin önündeki en büyük engellerden biri haline geldi; Bertrand Russell. Katkılar için teşekkürler, hep yakınıyoruz, çözüm için hiç kafa yormuyoruz. Mutlaka yapılacak şeyler vardır. Zamanla gelişir konu... Eğitimsiz ailelerin eğitimsiz çocukları. Yani aile eğitimi pek düzgün olmamış. O zaman okulda kurtarmaya çalışmalıyız. Görünen o ki o kara delik kilk ve orta öğrenimi de içine çekmiş çünkü üniversiteye geldiklerinde de farklı olmuyorlar. Yukarıdaki Schleicher'in sözlerinden alıntılıyorum:
  22. Başlığa özellikle Cem Yılmaz'ın sloganlaştırdığı bir tespiti koydum. En doğru saptamanın bir mizah ustasından böyle basit ve çarpıcı ifade edilmesi etkileyici. Bu başlık altında zaman zaman genel anlamda eğitimin önemine değinmeye çalışacağım. Neden? Çünkü var olan nüfus yapımız ve eğitim sistemimizle Türkiye olarak 21.yüzyılı ıskalıyoruz ve böyle devam ederse gelecekte söz sahibi olamayacağız. Bu kesinlikle kötümser bir yaklaşım da değil. Gerçeğin en net ve yalın hali. Türkiye'nin pek çok sorunu var. Hangisi en önemlisi diye sorarsanız tereddütsüz "eğitim" derim. Aileden başlayan ve değişik kademelerde okulda devam eden eğitimde çağın gerisinde ve modern dünyadan kopuk ezbere ve şekilciliğe dayalı bir eğitim veriyoruz. Ve sözde yoğun geçen eğitim yıllarının şekillendirdiği birey genelde bir işe yaramıyor. Sonuç yüzbinlerce diplomalı işsiz... Tabii bu sorunun etkenlerinden biri de "üreyin üreyin" diyen yöneticilere karşın üreme sonucu oluşan ürünün değerlendirilemiyor olması. Ne düzgün okul var ne de yeterli istihdam. Gelinen nokta giderek daha vahimleşiyor: Bu yıl üniversite kontenjanları kısmen boş kaldı, temel nedeni de gençlerin artık yüksek öğrenime büyük ölçüde inançlarını kaybetmiş olmaları. Kaygılı ve hedefsiz bir gençlik yetişiyor. Halbuki çağı yakalamak için kararlı ve yetkin eğitim düzeyinde fertlere ihtiyaç var. Bunu sağlayamıyoruz. İHL ile hiç sağlayamayacağız. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi ve tavrını alması lazım. Bir otomobil forumu olmamız geleceğimizle ilgili bilgi paylaşımını ve tutum belirlememizi engellememeli. Bu uzun girişi PISA Direktörü Andreas Schleicher'in Habertürk'ten Nalan Koçak ile yaptığı röportajı ekleyerek sonuçlandıracağim. Başarılı eğitimin anahtarı ne? Her çocuğun öğrenebileceğine güvenmek. Mesela bazı öğrenciler daha yetenekli görülüyor. Ama en iyi eğitim sistemleri, her öğrencisini başarıya götürenler. Bir diğer mesele de şu: Eğitimin genel başarısı asla öğretmenlerin başarısından fazla olamaz. Yani öğretmenler ne kadar iyiyse, sistem de o kadar iyi olur. Önemli olan en yetenekli kişileri öğretmen olmaya çekmek. Öğretmenlik prestijli olmalı yani… Kesinlikle. Üçüncü çok önemli nokta da en yetenekli öğretmenleri en zor koşuldaki okullara vermek. Çin bunu çok iyi başarıyor. Dezavantajlı kesimden geliyorsanız hayatınızda tek bir şans var: İyi eğitim almak. Eğitimde temel mesele, en muhtaç olanın en iyi eğitimi alması. Türkiye'de eğitim sistemi çok sık değişiyor. Önemli olan sistemin kendisi mi? Yoksa üzerinde durulan değerler mi? Öncelikle hangi bilgi ve değerleri aktaracağınıza dair net bir vizyonunuz olmalı. Dünya çok hızlı değişiyor. Artık önemli olan öğrencilere bir pusula geliştirmek. Belirsiz dünyada yönlerini kendileri bulabilmeliler. Artık akademide sadece bir alanda uzman olmak pek de mühim değil. Gelecekte yaratıcı öğretmenler sadece fizik, biyoloji anlatmayacak. Farklı disiplinleri harmanlayarak eğitim verecek. Bilgiye erişmek artık çok kolay. Her şeyi arama motorlarına yazıyoruz. Bilgiyi süzebilmek ne kadar önemli? 10 sene önce okuyup yazmak, başkasının yazdığı bilgiyi bulup çıkarmaktan ibaretti. Ansiklopedi açıyordunuz ve yazılanın doğru olduğunu varsayıyordunuz. Şimdi internete bir şey yazıyorsunuz ve karşınıza 20 bin sonuç çıkıyor. Artık okuryazarlık bilgi bulup çıkarmak değil, bilgi inşa etmek. Türkiye'de matematikte çok fazla cebir, geometri, hesap öğretiyorsunuz. Ama matematik artık çok farklı şeyler için kullanılıyor; mesela olasılık, risk, kesinlik hesapları için. Geleceği şekillendirecek matematik, öğretilen matematikten çok farklı. Eğitim sisteminin bu denli çok değiştiği başka bir örnek var mı? Dünya değişiyor, tabii ki eğitim sisteminde de her zaman değişiklikler yapılabilir. Ama devamlılık ve tutarlılık çok önemli. Öğretmenlere her gün yeni bir şey anlatırsanız, bir gün hiçbir şeye inanmaz hale gelirler. Değişim stratejik ve tutarlı olmalı. Son PISA sınavının sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50. Türk eğitiminin genel performansı nasıl? Türk öğrencilerin verilen hangi görevlerde daha iyi hangilerinde kötü olduğuna baktığınızda bir şey dikkat çekiyor. Öğrendikleri bilgiyi yeniden üretme görevi —yani bir şeyi ezberlemek ve onu kâğıda dökmek görevi- verildiğinde çok iyi notlar alıyorlar. Fakat ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde uygulamaları istendiğinde zorlanıyorlar. Çelişki şu: Türk öğrencilerin iyi oldukları alanlar artık dünyada daha önemsiz. Yani bana 'Türkiye PISA skorlarında geriye düşüyor' dediğinizde tabloyu farklı okuyorum. 'Türk eğitim sistemi yeni dünya düzenine ayak uyduramıyor' mu demeliyiz? Evet. Öğretmene ders kitabı verdirmek ve öğrencilerden kitabı ezberlemesini istemek artık işe yaramıyor. Matematikçi gibi düşünmelerini sağlamalısınız. Bir örnek vereyim: Fonksiyonlar sadece denklem ve formül demek değil. Mesela ebola hastalığı dünyada nasıl ve hangi hızla yayıldı? Bunu hesaplamak için üstel fonksiyona ihtiyacınız var. Sorunun nedenini ve doğasını anlamak formül ezberlemekten daha önemli. Öğrenciyken ezberin ne kadar can sıkıcı olduğunu hatırlıyorum. Formüllerin gerçek hayatla ilgisi yoktu. Burada sır, daha pratiğe dayalı eğitim mi? Konuştuğumuz şeylerin çoğunu sınıfta da yapabilirsiniz. Bir deneyin sonuçlarını öğreteceğinize, öğrencilere bir deney tasarlatabilirsiniz. Çocukların yaratıcı, risk alan bireyler olmasını istiyorsanız hata yapmalarını göze almalısınız. Altını çizmek istiyorum, geleceğin öğretmeni daha az eğitmen daha çok akıl hocası olacak. Son PISA sonucuyla 2003'te ilk katıldığımız sınavın sonucunu karşılaştırdığımızda, bazı alanlarda 2003'ün bile gerisine düştüğümüz görülüyor. Yani Türk eğitimi kötüye mi gidiyor? Bu doğru teşhis değil. Değişen dünyada yeni yetenek çeşitlerine ihtiyacınız var. Ve Türk sistemi buna uyum sağlayamadı. Sisteminiz nasılsa öyle devam ediyor ama dünya dönüyor. Haliyle göreceli olarak değerlendirdiğimizde Türkiye'nin performansı düşüyor. 2015 sonuçlarına göre Türk öğrenciler bilim ve matematikte OECD ülkeleri içinde sondan ikinci. Bu başarısızlığın nedeni ne? Şu soruları sormamak: 'Bilimsel araştırma nedir, bilim insanı ne gibi soruları yanıtlayabilir, nasıl bir hipotez geliştiririm, onu nasıl test ederim?' Mesela biyoloji, fizikte içerik bilgisi sorduğumuzda Türk öğrenciler gayet iyi. Ama internetten de bulabileceğiniz bu bilgilere sahip olmanın anlamı ne ki? Bir de çok yaygın bir matematik korkusu var… Evet Türkiye'deki pek çok öğrenci yaşıyor. Korku hissediyorsanız beyniniz bilgiyi kabul etmiyor. Tek yol matematiğin derin anlamını öğretmek. Her gün yeni bir formül ezberlemek zorunda kalırsanız tabii ki matematiğin gerçekte ne olduğunu anlamazsınız. Türkiye'de matematik zor değil. Korkunun nedeni öğrencilerin temelinin olmaması. Eğitim konusunda Türk hükümetine ne önerirsiniz? Öğretmenlere daha fazla fırsat verin, meslektaşlarını gözlemlesinler, birlikte çalışsınlar. En iyi skorları alan Şanghay'da, öğretmenler Türkiye'deki meslektaşlarına kıyasla daha az öğretiyorlar. Zamanlarının çoğunda yeni eğitim teknikleri geliştiriyorlar. İyi öğretmenler araştırmacıdır, sadece ders kitabında ne yazıyorsa onu öğretmezler. Hükümet öğretmenliği hem finansal hem entelektüel açıdan çekici kılmalı. Öğrencilere ve ebeveynlere önerileriniz neler? Ebevenyler çocuklarına özgüven aşılamalı, öğretmenleri desteklemeliler. Öğrencilere gelince… Hata yapmaktan, yeni fikirlerden korkmamalılar. Sınavlara daha az, hayata daha çok kafa yorun. Eğitimin geleceğinde ne var? Kod eğitimi mi? Bence eğitimin geleceği toplumsal değerlerde. Nasıl aynı anda kendimizi düşünüp diğerleriyle birlikte var olabileceğiz? Açık olmak, farklı kültürlere saygı duymak, cesaret, merak… Yeni liseye geçiş sisteminde öğrencilerin neredeyse yüzde 90'ı mahallelerindeki okullara gidecek. Okullar arasında eğitim kalitesi farkı var, bu eşitsizlik yaratır mı? Aslında mahalle okulu sistemi prensipte çok iyi işleyebilir. Ama böyle bir sistem getiriyorsanız, en iyi öğretmenler için dezavantajlı okulları cazip kılma konusundaki çabanızı ikiye katlamanız gerek. Bu olmazsa eşitsizliği artırırsınız. Çünkü düşük gelirli öğrenciler, mahallelerindeki okullara sıkışır kalır. İyi mahallelerdeki okullara erişim için eğitim göçünün yaşanmasından korkuluyor. Bunun en kötü örneği ABD. Okulların eğitim kalitesi mahalleler arasında çok değişiyor. Şanghay'da, Japonya'da çocuğunuzu hangi okula gönderdiğinizin hiçbir önemi yok. Hükümetin taşıması gereken yük ebeveynlerin omzuna binmemeli. Eğer kaliteli okulu bulma görevini anne-babalara yüklerseniz; a) hep zengin ebeveynler daha iyi karar vereceklerdir çünkü daha fazla bilgi ve paraya sahipler, bazı aileler kolayca taşınamayabilir. Bunun tek çözümü bütün okulların iyi eğitim vermesini sağlamak ve bu gerçekten mümkün. Bu sistemde en iyi örnek hangi ülke? Finlandiya'da okullar arasındaki eğitim kalitesi en fazla yüzde 5 oranında değişiyor. Vietnam, Güney Asya keza öyle. Yeni sistemde öğrencilerin yüzde 8'i 600 'nitelikli' okul için yarışacak. Adil mi? Eğer en iyi öğrencilerin en iyi eğitime ulaşmasını istiyorsanız, sınav argümanını ileri sürebilirsiniz. Ama doğru cevap belli: Her okul nitelikli olmalı. Peki 90 dakikada, 3 yılın müfredatını kapsayan 60 soru doğru yöntem mi? 'Seçmek' eğitimde hiçbir zaman iyi bir yöntem değil. Odak noktası her zaman gelişme olmalı. Öğrenciler nasıl daha iyi öğrenir, öğretmenler nasıl daha iyi öğretir, okullar nasıl daha iyi olur? Açık uçlu soruların avantaj ve dezavantajları ne? Açık uçlu sorular çok önemli çünkü çocuklar, başkasının dizayn ettiği cevaplardan birini işaretlemek yerine kendi cevaplarını yaratıyorlar. Ama böyle bir sistemi objektif şekilde uygulayacaksanız öğretmenlere yatırım yapmanız gerek. Çok net bir notlama yönergeniz olmalı, kriterler çok açık belirlenmeli. Ama bu da yeterli değil; kâğıtları okuyacak öğretmenler çok iyi eğitilmeli. Ayrıca birden fazla kişi bir kâğıdı notlamalı. PISA'da mesela 4 kişi ayrı notluyor. İmam hatip liselerinin çok arttığını, yeni sistemin dezavantajlı öğrencileri bu okullara zorlayacağını iddia edenler var. Bu eğitim performansını nasıl etkiler? Bazı ülkelerde dini liseler hayli fazla, mesela Hollanda. Doğru müfredatın uygulanması çok önemli. Düzeni sağlayan devlet olmalı. Hollanda'da Katolik ya da Müslüman okuluna giderseniz aynı şeyleri öğrenirsiniz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.