Cem Boneval

Bu konu o kadar zevk meselesi ki, her kafadan bir ses çıkar, hepsi de kendince haklıdır. MX-5'i hiç sevemedim, güzel bir oyuncak olsa da. Q2 kutu gibi, bence bu sınıfta Stelvio iyi bir aday olurdu.

Böyle bir fark hissetmenize etken değişik nedenler olabilir: Şanzıman farkı olabilir mesela. F2 beş ileri ve aks oranı daha kısa hatırladığım kadarı ile. Motorların fabrika çıkışı güçleri ±%5 farklı olabilir. Yani biri diğerinden daha verimli çalışabilir. F2 biraz daha gürültülü ve bu hızlı gidiyor hissi yaratabilir. F2 azıcık daha hafif ama F3 motoru 6 PS daha güçlü ve 30 NM daha fazla torka sahip, performans verileri de hemen hemen aynı. Ancak F3 daha az tüketecek şekilde programlanmış olabilir. Eş zamanlı kullanıp yarışın bakalım, ne olacak (şaka şaka)

Kalite standartları çerçevesinde doğru yürütülen bir istasyondan aldığınız yakıtlar arasında ses, performans ve verimlilik açısından oluşacak farkları tespit etmenin pek kolay olacağını düşünmüyorum. Son derece öznel değerlendirmeler.... Menzilde de aynı koşulları sağlamak neredeyse imkansız. ancak her iki yakıtı da birkaç bin km civarında değerlendirip sonuca varmak doğru olur.

Bu yılın Ocak _ Haziran satışları ODD tarafınan açıklandı. Ayrıntı burada Segment bazında bazılarını değerlendirmek gerekirse Toplu halde B segmenti Clio artık bariz bir üstünlük sağlamış. Polo ve Fiesta belki yenilenecek olmanın da etkisi ile satışları zayıflamış. i20 kabul görmüş görünüyor. Sedanlarda da 301 ve C-Elysee benimsenmiş durumda. Ibiza güzel bir yükseliş yakalamış. Fabia ve Rapid'e hala şaşırıyorum, hak ettikleri yerde değiller. C segmenti sedanlar Egea süpürmeye devam ediyor. Megane ensesinde. Civic toplamda fena görünmese de pek bir ivmelenme yok. Focus için de aynı şey geçerli. Astra yükselişte. C segmenti HB Golf gene rakipsiz. Leon şaşırtıcı bir yükseliş göstermiş, sonunda piyasa kabullenmiş gözüküyor. Diğerleri zayıf. Focus mu? Güldürmeyin beni... C segmenti SUV Yeni lider Duster. Qashqai sollanmış ama yakın takipte. Tucson fiyat/alite lideri. 3008 Peugeot marka antipatisine rağmen iyi. Kuga bulunsa daha çok satacak. D segmenti D cephesinde yeni bir şey yok. Passat, Passat, Passat... Insignia çıkışta. Mondeo üzücü...

Normal... Çünkü ikisi de iyi lastik. Bridgestone T001 ilginç bir şekilde CPC%'den konforlu, önceliğiniz bu ise tercih edilebilir. Conti PC5'ler kıyaslamalı tüm incelemelerde T001'den iyi puan almış. Ne malı olduğunun önemi yok, Conti markasını alan ürün aynı standartta üretilmiştir. İşçiliğin ve bu nedenle çalışan elemanın milliyetinin önemi yok lastikte. Hangisini alırsanız alın yanlış yapmış olmazsınız. Ucuzunu tercih etmek de bir tercih yöntemi olabilir.

5 yaşında dizel bir Focus aracınız var anladığım kadarı ile. Paylaştığınız belgeye göre motor fabrika çıkışı olduğundan güçlü görünüyor, tork değeri müthiş mesela, yani tanısal hiç bir değeri yok. Size yaptıkları önerileri bu verilere göre yapmış olmalarına imkan yok. Aracın kilometresi, bakım ve kullanım şartlarını bilemediğim için genel geçer yazacağım: Performans düşüşü varsa motorda kurumlanma, DPF'de tıkanma, enjektörlerde kirlenme/aşınma olabilir, tabii baskı balata da aşınmış olabilir. İlk iş yarım saat üzerinde 3500 dd civarında kalacak şekilde uzun yol yapın, şikayetiniz devam ediyorsa servise başvurun.

Diyene bak. İlk Istanbul seyahatinde yazarsın artık yakınmalarını...

Hayırlı olsun. Güle güle kullanın. Alışırsınız sonra da vazgeçemezsiniz. Görsel uyarı da dikkat dağıtıcı ve gereksiz, sesli uyarı iyi duyuluyorsa işinizi görür, hiç dert etmeyin. Otomatik araçta yeniyseniz sağ ayağı iyice sabitlemeye özen gösterin. Kazara çift ayak freni yaparsanız pek keyifli olmayan durumlar doğabilir.

Otosan'ın kulağına fısıldadım diyelim. Cam tavana karşıyım, gereksiz, hele Antalya'da...

Ben talepte bulundum. Kırmızı, siyah tavan, ST Line, 1.0 140 PS ve düz vites. Getirsinler, hemen eşime alırım. Akşamları da kaçak olarak ben kullanırım. --0 dakika sonra eklendi-- Kod adı: Focuscuk...

Su kaçağı, hazne kapağından, hortum girişlerinden, başka bir yerden... Hepsi olabilir. Hararet yükseldi mi? Eğer öyle ise başka şeyleri de düşünmek lazım. Bize sorarak vakit kaybetmeyin. Biran önce gösterin bu sıcak yaz günlerinde başınıza iş almayın.

Bu arada çoğu Avrupa ülkesi limitleri yüksek tutuyor, 130 sık, 140 var (mesela komşumuz Bulgaristan), İtalya'da bazı bölgelerde 150 var. Almanya sürücü cenneti. Limit yok, öneri var. Ancak son zamanlarda çok yenileme çalışması var, trafik yoğunlaşıyor ve akıcı bir hız sağlanamıyor. Bizimkiler ise 120 yapıp onu cezalarla daha da alta çekmeye çalışıyor. Normal... Bir de istatistik: Almanya, otoyol hız sınırlaması yok, otomobil sayısı 45 milyon, şehirler arası trafik bizim en az 20 katımız, 2015 yılı kaza ölü sayısı 3.475 Türkiye, otoyol 120, otomobil sayısı 11 milyon, trafik yoğunluğu göreceli düşük, 2015 yılı kaza ölü sayısı 7.530. Bilmem başka söze gerek var mı? Araba kullanmayı yasaklasak kazalar hepten önlenir, bir de bunu teklif etmeli.

Ne kadar salakça değil mi? Hızlı ve kolay ulaşım olsun diye otoyol yapıyorsun, sonra orada insanların hızını kesmeye çalışıyorsun, otoyol kullanımını baltalamaya çalışıyorsun. Aman canım densizlik bizde, sanki aya roketle gidiyoruz. Paşa paşa 80-90 gidelim olsun bitsin. Resmen şımarıklık bizimkisi!

Üçüncü kez yazıyorum. Otoyolda her yer 120 değil, kavşaklarda, bazı virajlarda, tehlikeli bulunan bölgelerde, tünellerde, köprü üstlerinde hız limiti değişiyor, 80, 90, 100 oluyor. Eğer hesaplamaları tüm hız limitlerine göre yapıyor iseler çıkan rakam böyle tuhaf bir ortalama olabilir. Bu durumda sürücü için tuhaf bir bilinmezlik başlıyor, acaba bu yolun oluru kaç? Ederini biliyoruz da olurunu bilemiyoruz. Sayın yetkililer bu konuda bir açıklama yapmayarak bizim tüm hız sınırlarına harfiyen uymamızı amaçlıyorlar. Kurnazca ve fakat aynı zamanda haince... Çünkü otoyollarda hıza bağlı kaza oranı son derece düşük. Tehlikeli bölgelere sabit radar konulsa ve ilan edilse, rahat bölgelerde de biraz esneklik sağlansa bugünkünden daha güvenli bir ortam dahi sağlanabilir. Ayrıca akıllı telefonlara indirdiğimiz programlar da hesabı 120'ye bölerek yaptığı için güvenilir değil. Bence bundan sonra konudaki en yararlı paylaşım otoyol mola yerleri değerlendirmeleri olur.

1.5 Dizel otomatik Ford'un hem satışını hem imajını kanatlandırdı desek yanlış olmaz. Yıllardır söylüyorduk...

Bir daha sorayım o zaman, bu gözlemlerini hangi Avrupa ülkesinde yaşayarak yaptın? Yoksa bizim şahane medyamızın yazdıklarına bakarak mı karar veriyorsun?

Motorun birebir aynı olduğundan emin miyiz?

Hangi Avrupa ülkelerinde hangi ortamda ne kadar yaşadın?

Ben ilk günden beri düzenli makbuz alıyorum. Spame falan düşmüş olmasın?

Ne demezsin, sinemaya git daha başarılı. Gerekene gerektiği kadar para vermek... Çalışma protokolü, sonuç değerlendirmesi? Daha iyisine heves, ama bunu çok daha verimli yapabilecek binlerce farklı fırsat var.

Herkes forumda farklı bir rengi temsil ediyor ve bu çok renklilik (ya da seslilik) buranın değerli bir özelliği oluyor. Ben seviyorum sataşmaları da, tartışmaları da, bunu dostluğu zedelemeden yapabilme ustalığını gösterenleri de... --3 dakika sonra eklendi-- Shell Nito Kurşunsuz. Sabit iki istasyonum var Antalya'da birini Shell kendi işletiyor, diğerinin de sahibini tanıyorum. Bugüne kadar sorun yaşamadım. Uzun yolda da önceden Shell istasyonlarını belirleyecek şekilde yapıyorum ikmal planımı. Arada farklı marka almak zorunda kalırsam da azla yetiniyorum. Servet'İn önerisi ile şu sıralarda BP Ultimate denemeye başladım. Yakında gözlemlerimi paylaşırım. Bu arada bu gece zam geliyor, benzinliler deponuzu dolun, genleşmeden kaybettiğiniz birkaç TL'yi çıkarırsınız...

Yahu üretici çok net bir tanımlama yapmışken niye sürekli bunu delme çabası içindesiniz?

Sevgili kardeşim @Metin Şahin öncelikle iyi bir analiz yapıp beğenin doğrultusunda bütçene uyan ve fakat keyif verecek bir otomobili seçtiğin için kutlarım. Sonra da bu kadar nitelikli bir tercih yapmışken hala başkalarının fikrini önemsiyor olmanı da garipsediğimi belirtmek isterim. Bu memleket ekonomiden anlamadan devlet yönetimini biçimlendiren, topa vurmamışken takım stratejileri önerebilen, velhasıl her konuda bilgisi olmadan fikri olan ve kendini yetkin gören yetersizlerin bolca bulunduğu bir yerdir. Doğrusunu en sona saklamana gerek yok, baştan söyleyebilirsin: "Sana ne kardeşim, git kendi işine bak..."

Konuya açıklık getirmek adına "dünya insanı" değişik medeniyetleri tanımış, anlamış, kısmen de olsa deneyimlemiş, evrensel iletişim yeteneği olan (yani en azından iyi düzeyde geçerli bir veya iki yabancı dil bilen), insanlık tarihine vakıf, sosyal yaşamda da rasyonel akıl yürütme yeteneğine sahip, boş aidiyet duygularından arınmış insan demek benim için. Kökeni ne olursa olsun, eşitlik, hakkaniyet, adalet ve özgürlük gibi kavramları dikkate almayan, insana ve doğaya saygısı olmayan insanlarla beraber yaşayabilmek yok benim bu tanımımda, tam tersi evrensel insani değerler için mücadele var. Bu mücadele değişik düzeylerde olmak koşulu ile tüm dünya ülkelerinde sürdürülmek zorunda...

Çok şey var yazacak ama kimsenin keyfini kaçırmak istemiyorum, herkes kendi inanç dünyasında huzurla yaşasın. Son söz: "Dünya insanı" olmayı başaramadıysanız yetiştiğiniz ortam dışında rahat etmezsiniz.