Cem Boneval

Elektrik şebekeleri kuruldu, mertlik bozuldu. İdeal bir uyku süresi yok, bünyeden bünyeye değişiyor. Önemli olan yeterli sayıda rüyanın görülmesi, tabii onu da bilemiyoruz, sayaç yok.

Mesaj sahiplerine dikkat etmemişim. Sizinkinde kedi girmiş bence Şaka bir yana belli ki tuşlarda bir kısa devre var, bağımsızlığını ilan etmiş, servise göstermek gerek kanımca.

Hiç hava gelmesin istiyorsanız mazgalları tümden kapatmanız lazım. Yazdım yukarıda nedenini.

LPG dönüşümü olsa eklerdim

Ben de ABS gibi düşündüm. Yamuk diksi en kolay şöyle anlarsınız: Araba yürüme hızında kayarken çok hafif frene basın, fren eğer tut-bırak-tut-bırak şeklinde bir his yaratıyorsa diskler gitmiş demektir. Zaten her iki balata değişiminde bir disk değişimi de rutin kabul edilebilir. Ayrıca yamulmuş disk yüksek hızdan sert frenlemede ses yapmaktan çok sarsıntı/sallantı nedeni olur.

Türkler bildikleri hiçbir şeye benzemez, çabuk öğrenirler, ama ne kadar uyum sağlarlar meçhul.

Farklı bir şey yazmadım ki. Ben tabloyu şehir içi yakıt tüketim değerlerine göre yaptım. Genelde yapılan yolun %70-80'i şehir içinden oluşuyor. Benim yaptığım tabloda da zaten 7-10 Kuruş/km arası bir tasarruf çıkıyor ve amorti süresi belirleniyor. Yani tecrübelerinle örtüşüyor. Elde edilecek tasarruf için değer mi? Herkes kendi karar verecek. Söz gelimi ben yılda 15.000 km yaparken yaklaşık ayda 100-150 TL civarında tasarruf edeceğim, şimdi bunun için baştan 5000 TL'ye yakın para ver, bagaj hacminden kaybet ya da yedek lastiğinden ol, kapalı otoparklardan yasaklı ol, arıza olduğunda Suriyeli muamelesi gör, ne zaman süpaplarım yanar diye endişe et, yok gelemem bu kadar sıkıntıya. Ama bu tasarrufa ihtiyacı olan varsa da yapma diyemem.

Kendi kendine çalışmadan kastınız hava girişi ise bu tümüyle kesilmiyor, basınçlı hava akımı kendine yol bulup iç mekana giriyor. Zaten iç havanın temizliği için bu gerekli, yani iyi oluyor.

Otokoç'un kaçınılmaz olduğunu fark ettiği LPG dönüşümünden kâr elde etme çabası ile geliştirdiği yeni program LPG'yi cazip hale getirdi. Pazar sabahı eğlencesi olarak ben de bir amortisman tablosu oluşturdum. Karma sisteme göre yılda 15.000 km yapan değişik araç modelleri için güncel yakıt fiyatları ile son hanede amortisman süresi görünüyor. Olasıdır ki kullanım sürecinde çıkan ek masraflar ikinci eldeki göreceli avantajlı satış fiyatını dengeleyecektir.

Model güzel, renk güzel, spoyler ve diffüzör yakışıyor. Ama egzoz rüküş olmuş. 120 PS arabaya dörtlü çıkışı tanımlayabileceğim en uygun sıfat bu. Bari ikili ile yetinseydiniz. Neyse zevk meselesi, yazın demişsiniz yazdım. Güzel günlerde kullanın.

İstismar edersen evlendiriyorlar

SUV segmentini kendi adıma anlamsız bulsam da nedense üreticiler ve tüketiciler tarafından çok ilgi görüyor ve son zamanlarda ilgi çekici yeniliklerin çoğu da SUV dünyasında. Tasarımların giderek benzeştiği ve bence grileştiği bir ortamda geleneksel ama yeni, sade fakat dinamik ve özgün çizgileri ile Alfa Romeo'nun Giulia zemininde hazırladığı yeni SUV'u Stelvio hoş bir rüzgar estirecek gibi görünüyor. Los Angeles fuarında otomobil dünyasına resmi girişini yapan Stelvio 2017 ilkbaharında Avrupa'da tanıtılacak ve muhtemelen sonbaharında da Avrupa'da satışa sunulmuş olacak. Araç adını İtalya'da bulunan ve Avrupa'nın en yüksek dağ yolu olan 2750 m yüksekliğinde ve 20 km uzunluğundaki geçitten alırken bir yerde kullanım hedefleri de tanımlamış oluyor. Zaten resmen tescilli görünmese de Nürburgring SUV hız rekorunun Stelvio Quadrifoglio (=dört yapraklı yonca) tarafından kırıldığı belirtiliyor (bkn. lansman açıklamaları). 468 cm boy, 165 cm yükseklik ve 216 cm genişlikle küçük olmasa da artık klasikleşmiş güçlü ve dinamik Alfa çizgileri aracı olduğundan kompakt gösteriyor. Dış görünüşüne göre iç hacmi genişliği ve rahatlığı ile dikkat çekiyor. Tanıtımı yapılan Quadrifoglio modeli serinin en üst ve sportif donanımlı hali ve karoserideki aerodinamiyi arttıran özellikleri ve dört çıkışlı egzozu ile güç tutkunlarının hemen dikkatini çekecek nitelikte. Giulia'da da kullanılmış olan 510 PS'lik 2.9L V6 BiTurbo tümden alüminyum benzinli motor 8 ileri ZF otomatik şanzımanla birleşince hız meraklılarını tümüyle tatmin edecek gibi görünüyor (bkn. aşağıdaki performans verileri karşılaştırması). Daha mütevazi motor arayanlar içinse yine alüminyum 4 silindirli 280 PS güç ve 400 Nm torka sahip 2.0L turbo motoru da olacak. Alt modellere arkadan itişli olan aracın en üst modelinde Alfa'nın özel DNA Pro sürüş modu selektörü ile Dynamic, Natural, Advanced Efficiency (ekonomik sürüş) ve Race modlarından biri ile güç dört çeker sistemine Torque Vectoring özellikli orta diferansiyel üzerinden aktarılabiliyor. Normal şartlarda tümüyle arkadan itişli seyir halinde olan araç çok sayıda parametreyi değişik sensörlerle takip ederek tork dağılımını ön arka %50-%50 yapabilirken arka akstaki özel kavramalı sistemle her tekerleğe giden torku da ayrı ayrı ayarlayabiliyor. Bu da limitte kullanımlarda aracın performansını belirgin iyileştiriyor. Alfa tarafından geliştirilen CDC (Chassis Domain Control) sistemi de yol koşulları ve sürücü taleplerine göre DNA seçimi üzerinden şasi, motor, süspansiyon, fren, direksiyon ve diferansiyel tepkilerini düzenleyerek uygun sürüş performansını sağlıyor. Tabii bu kadar gücü dizginlemek için elektromekanik bir karbon-seramik fren sistemi geliştirilmiş. SUV karşıtıyım ama ne yalan söyleyeyim bu kız gözüme pek çekici göründü... Lansmanda performans ile ilgili verileri de ekleyelim:

Konuya buradan devam edenler için güncelleme yapalım: Girdi ve yüzler biraz buruştu dört yıldızda kalınca. Ayrıca Autocar incelemesini yayınlamış, İngiliz "kibarlığı" çerçevesinde okunursa aracı berbat bulmuş ve başarısızlığa mahkum etmiş. İç mekan hacmi vasat, işçilik ve malzeme kalitesi vasatla kötü arasında, motor güçlü ama turbo boşluğu var ve üst devirlerde cansızlaşıyor, sürüş hissi kötü, direksiyon hamur gibi, vitesler zor ve hissiz geçiyor, sürüş dinamikleri vasat, heyecansız ve fakat yeterince güvenli. Hatta satır aralarında süspansiyon trimini Türkiye'de geliştirilmiş olmasına bağlayamayız gibi bir dokundaurma dahi var. http://www.autocar.co.uk/car-review/fiat/tipo Neyse ki Türkiye İngiliz standartlarını pek takmıyor ve araç segmentinde Ocak - Ekim 2016 satış şampiyonu.

Aklın yolu bir, İngiltere'de de, sportiflik gösterişle olmaz güçle olur. Geçenlerde Autocar da dizel MCA testinde dört yıldız verse de ekşi ötesi bir inceleme yazmıştı. Sonuç: Ben demiyorum, vallahi, Autocar diyor, hem de Focus'un anavatanında...

Görünen o ki herkes aldığı kış lastiğinden memnun. Yaz lastiğinden sonra her kış lastiğinin kar/buz performansının kullanıcıyı etkileyeceğini yeterince yazdım. Asıl farkın normal havalarda görülebileceğini ve fren mesafesine özellikle dikkat edilmesi gerektiğini de. Belli ki beklentiler düşük, karda çekip götürmesi yeterli kriter ve şartları zorlayan ve neyse ki zor durumda kalan pek yok. Hal böyle olunca ithalatçılar da piyasada ne kadar 2. ve 3.sınıf ürün varsa getirip allayıp pullayıp satıyorlar, Contici ahbabım keyifle Jinyu satıyor, fiyat kalite oranına herkes bayılıyormuş. Fiyat tamam da kalite? Neyse sanırım bu konu külliyen gereksiz hale geldi.

Bu kapı daha çooook tartışılır. Hatadan dönmemek derim geçerim. Benim hiç ilgi alanıma giremeyecek bir araç sonuçta...

Hep beraber fakirleşiyoruz, ne küzeeeel... Bu arada sigortacı arkadaşım uzun süredir böyle satış patlaması görmedim, yetiştiremiyoruz kaskoları dedi. Yani "mission accomplished", ÖTV söylentisi stokları eritecek.

Oooo ama sana da bir şey beğendirilmiyor. Bundan verelim:

Paylaşılmış mıydı?

Hibrid araçlarda iki motorun birlikte ve şanzımanla uyumlu çalışması CVT ortamında daha kolay ve konforlu çözümleniyor kanımca.

Yaşlılıktan kim söz etmişti? Trilyon yazmadığıma şükür. Düzelttim, teşekkürler.

Toplam 54 milyon ceza kesilmiş, tahsil edilen bu paraların ne kadarı yandaşlara aktarılacak, bunun kontrolunu yapan bir kurum da var mı? Hani diyorum başlamışken arkası gelse, Sayıştay da işini yapsa...

Sınıfına topluca göz atalım Olmuş mu olmuş... Ama geç, ilk böyle çıkmalıydı. Sineğin yağı politikası ile olmuyor. Yarışa arkadan başlamak şansını zora sokuyor. Arka kapıya katılıyorum, pratik değil. Ve Mert'e de katılıyorum, sanırım Fiesta'nın da içini görmüş olduk. Gözüne gözüne sokulan büyük ekrana da ısınamadım.

Ama onun da şöyle bir sakıncası var, "büyük ağabey" sürekli seni izleyerek ne zaman nerede olduğunun kayıtlarını tutacak. Otomatik olarak alana indirme yordamları da tanımlı, ama pilotlar kullanmıyorlar. Bir pilot arkadaşımın ifadesine dayanarak yazıyorum.

Otomatik sistemler daima denetimli kullanılmak zorundadır. Öyle olmasa pilotsuz uçaklarla uçardık. Sürücüsüz taşıt konusunda daha epeyi yol katedilmesi gerekiyor. Kaldı ki onların da olasılıkla merkezi denetimi olacaktır. Hala insan beyni işlevlerini tümüyle karşılayan sistemlerimiz yok, çoğu kez aksi iddia edilse de.