İstediğim şudur; herkes hikayenin devamı niteliğinde yazılar yazacak
Sen uyurken; ben hep günaydınını sen uyanmayasın diye, kapıyı sanki bir hırsız gibi usulca kapattığım, gecenin yada sabahın kör karanlığında ayrıldığım,sonrasında bindiğim otobüslerin camına yazdım taki güneş çıkıpta o buğuyu gözlerden süzülen yaşlar gibi herharfi eriterek akıtıncaya kadar izlediğimi sen hiç bilmeden...
Ve sen bilmiyordun ki kaldığım otellerde misafirhanelerde kalktığımda sabahki duşumun arkasından aynadaki oluşan buğulara günaydın yazıp bırakıp çıktığımı...kimbilir ne kadar çok birikmiştir onlar...her kente bırakılan...
Yada sen yokken ben bomboş bir yatakta uzanıp tavana boşboş bakarken beyazlığın sinema perdesine dönüşüp birden projeksiyon aleti gibi o geçen günlerin slaytlarını tektek beynimden geçirerek oynattığımı,beraber izlediğimiz bir filmin çok güldüğümüz bir anının hızla aklıma gelmesini aynı gülüşü yakalayamasam da garip bir sızıyla içimin kırıldığını artık gülemediğimi...sen hiç görmedin....
Evden ayrılmanın,bedeninin götürmesiyle oluştuğunu ama ölen kişilerin bile öldükten sonra ruhlarının o evleri bir müddet daha dolaşıp gezdiği hikayeler gibi seni seyrederken ruhumu orada bırakıp ayrıldığımı hiç bilmedin...
Ben hep günaydınını sana söylemek yerine hep buğulu camlara yazdım...sanki uyanınca telefon edip günaydın demek birşeyleri eksilticek diye korktuğum için.... her gidişimde biraz azaldığım gibi...