Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×
  • Hoş Geldiniz!

    Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt yaptırdıktan sonra, konu açabilir, konuları yanıtlayabilir, kullanıcıların mesajlarını beğenebilir, özel mesaj yollayabilirsiniz.

    Kayıt olduktan sonra bu mesaj silinecektir.

Pazar Notları ........


Tevfik

Önerilen Mesajlar

DUA.......H.Babaoğlu.....

Mutluluklarımızı hatırlamakta zorlanırız. O yüzden de çoğu zaman uydurur ve abartırız. Ama ya mutsuzluklarımız?.. Bir Arap atasözünün dediği gibi; "insanın hafızası mutsuzluklarıyla aynı yaştadır."

***

Aşkın sorunlarından konuşulup duruyor. Büyük hata! Bir tür körlük! Çünkü evliliklerin, flörtlerin, beraberliklerin sorunları vardır. Aşkın sorunları değil, yaraları olur.

***

Sevmek, ana dilini bırakıp yabancı bir dil konuşmaya benzer; sevgilinin "dil"ini...

***

Siz de rastlamışsınızdır: Tek başlarına çok güçlü karaktere sahip bir kadın ve erkek birbirlerini severler ve ortaya bir felaket çıkar: Zayıf karakterli bir ilişki!.. Çünkü asıl belirleyici olan kişilerin değil, ilişkilerin karakteridir.

***

Sevmek projedir. Aşk dua!

***

Dil ne için var? Büyük psikanalist J. Lacan bir keresinde "dil, yalan için var" demişti. Ya hakikat? O çoğu zaman "dilsiz" dir.

***

Sevgi nedir bugün? Biz hayata tutunamadığımız için mızmızlanırken çalan fon müziği... Sevgi nedir bugün? Bazen garantili afrodizyak bazen kesin etkili şehvet kıran... Sevgi nedir bugün? Islak ve kesif bir sis tabakası. Görüş mesafesi sıfır... Olmaz olsun böyle sevgi!

***

Sevgi nedir bugün? Şık, sevimli, itibarlı ve her zaman kazançlı alışveriş... Olmaz olsun böyle sevgi!

***

Gelincikler bize ne anlatıyor? Belki şunu: Bu "an"ın canlılığını değil de gelecek zamanı istiyorsan; güzelliği yerinde değil de ille de kendi evinde istiyorsan ve sevmiyor, hesap yapıyorsan... bu CAN solar! Tez elden ve kesinkes solar!

***

Bilgeliği bir tür sağlık ve mutluluk arayışı olarak gösteren gazete eklerine ve dergilere; "kişisel gelişim" trendlerine, tuzu kuru meditasyonculara şaşırıyorum. Nasıl oldu da, binlerce yıllık insanlık kültürü böyle ucuz "okuma"larla çarçur edildiği bir noktaya gelindi, anlayamıyorum. Yahu, bilgelik denilen şey "ateşte yanıp kül olmak"tır! Ne sağlığı!..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Adam yalan makinesi almış evine... Salonda köşeye koymuş.. "Kim yalan söylerse ötecek" demiş.. Akşam yemeğe oturmuşlar.. Oğluna "Bugün nerdeydin" demiş, adam.. Oğlan "Okuldaydım, tabii" deyince makine ötmüş. Oğlan da itiraf etmiş, seksi bir filme gidip okulu astığını.. Babası fena halde kızmış, oğluna.. "Ben senin yaşındayken **** nedir bilmezdim" deyince makine gene ötmüş. Anne gülmüş, bu defa.. "Al işte!.. Senin oğlun!.." "Düüüütttt" demiş, makine!..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama - Can Yücel

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama

uyku.jpgÖyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin.

Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..

Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...

Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...

Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.

Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,

Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,

Bak güzelim kahvaltının keyfine.

Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,

Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..

Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.

Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,

Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,

Ohhh şöyle bir hafifle

Bir güzel kahve ısmarla kendine,

seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de

Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık

Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...

Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak

Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa,

çocuk görürsen yanağından makas al.

Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,

sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,

hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?

Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?

Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara

Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..

Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,

yüzünde güller açtıracak.

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..

Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..

Saklama tabakları, bardakları misafire

Sizden ala misafir mi var bu dünyada

Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,

vazife yapar gibi hiç değil,

Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,

eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..

Gece evinde, dostların olsun

Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım,

hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel...

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Adam yalan makinesi almış evine... Salonda köşeye koymuş.. "Kim yalan söylerse ötecek" demiş.. Akşam yemeğe oturmuşlar.. Oğluna "Bugün nerdeydin" demiş, adam.. Oğlan "Okuldaydım, tabii" deyince makine ötmüş. Oğlan da itiraf etmiş, seksi bir filme gidip okulu astığını.. Babası fena halde kızmış, oğluna.. "Ben senin yaşındayken **** nedir bilmezdim" deyince makine gene ötmüş. Anne gülmüş, bu defa.. "Al işte!.. Senin oğlun!.." "Düüüütttt" demiş, makine!..

:):D :D :):D :D :D çok güldüm yaaa sabah sabah :D :D D:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gözyaşından uzak tutulmak erkeği bilgiden değil ama bilgelikten;dürüstlükten değil ama merhametten; düşünmekten değil ama anlamaktan uzaklaştırır.

Yine de ağlar erkekler! Ama kimse inanmaz onların gözyaşlarının içtenliğine! O yüzden çoğu gizli gizli ağlar!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsan uzun yolda araba kullanırken yavaş yavaş çok tehlikeli bir büyünün

etkisine kapılıyor. Ne o? Bir tür özgürlük yanılsaması mı? Bu sorunun en

haşin ve derin cevabını J. G. Ballard'da buldum. Şöyle diyor yazar:

"Saatler boyu parmak uçlarında kendi ölümünü tutuyor olmanın gizli

büyüsü..."

http://www.youtube.com/watch?v=shElKdy_znQ&feature=related

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Yeni bir hayat... Mümkün mü?

Eski bir arkadaşım...

Çok yorgun ve fena halde "yenik" görünüyor.

Acı olaylar, aksilikler ve birçoklarının parmaklarını uzatıp "başarısızlıklar" diye işaret edeceği talihsizlikler üst üste gelmiş.

"Çok hırpalandım!" diyor; "Babamı kaybettim, eceldir dedim; onun acısını yaşadığım sıralarda sevdiğim kadın beni terk etti, işim desen tepetakla gitti. Keşke hayata yeniden başlayabilseydim."

Gözlerine bakıyorum. Yine de diri bir ışık var gözlerinde.

Eğreti bir laf etmemek için susuyorum.

O devam ediyor: "Yeni bir hayat kurulamaz mı? Bunu becerebilir miyim?"

Susuyorum.

Çünkü ne söylesem eğreti kaçacak ya da pek ukalaca görünecek.

Ama daha önemlisi sırf kırgınlıklar ve yenilgilerin sancısı üzerine kurulmuş "yeni bir hayat kurma" fikrini çok yanıltıcı buluyorum.

İyileşmenin usul usul kendini tanıyarak ve kaldığın yerden devam ederek gerçekleştiğine inanıyorum ***

Bir "guru" ya da şimdilerde çok moda olan deyimle bir "yaşam koçu" belki sizi birdenbire yepyeni bir hayata başlayabileceğinize inandırabilir!

Korkarım ki, bu yoldaki çabanız büyük ihtimalle "kendini aldatma sanatı"nın iyi bir örneği olacaktır.

Bir hayatı bitirip yenisine başlayabilir misiniz gerçekten?

Ya da şimdi pek moda olan "Kişisel Gelişim"cilerin hafif diliyle sorayım: İnsan kendine yeni bir hayat ısmarlayabilir mi? (Gerçekten böyle diyorlar ama nedir bu yahu? Hayatın da bir IKEA'sı mı çıktı? Telefonla sipariş kabul ediliyor mu? Yoksa sizin kapınıza yeni hayatların katalogu bırakılıyor da oradan mı seçiyorsunuz?)

***

Bir kere şunu bilelim ki..

Hayatımız kişiliğimize göbekten bağlıdır.

Ve kişilik dediğimiz, küçücük bir çocukken (hatta bazı psikanalistlere göre bir bebek iken) başlayan müthiş bir inşa sürecidir.

Bitmez bu inşaat!

Sakın kişiliği "kimlik"le karıştırmayın.

Öyle estetik yaptırıp yüzünüzü değiştirir, sabıka kayıtlarından adınızı sildirir gibi kişiliğinizi silemezsiniz.

Nereye giderseniz gidin, kişiliğiniz, karakteriniz, ruhunuzdaki bütün o girinti ve çıkıntılar;yani hayatınıza içerik kazandıran şeyler peşinizden gelir.

O yüzden...

İş, güç, aşk, yer, yurt gibi alanlarda yapılan köklü değişikliklerin müthiş sonuçlar doğuracağına çok bel bağlamamalıdır.

Yeni bir yüz, yeni bir sevgili, yeni bir iş, hatta yeni bir kimlik bizim "eski sıkıntılarımızı" yaşamayacağımızı asla garanti etmez.

***

Esas olan "yeni bir hayat" değil...

Kendin ve hayatın hakkında yeni bir bilinç oluşturmaktır.

Çağımız insanın bu hesaplaşmayı yapmak yerine seküler hayallere kapılmasına yol açıyor.

Söyleyin...

Kendini ve hayatını derinlemesine tanımayan, hayat tasavvurunu kökten değiştirmeyen; din diliyle söylersek; "pişman olup tövbe etmeyen" biri nasıl eskiyi bitirip yeniyi başlatabilir?

59149791934.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

herkeseeeeeeeeee....

Pazar notları: Aşk...

Mutsuzluk nedir? "Mutluluk arayışı" denen zokayı yutmuş olmak! ***

İnsan bazen "iyileşmek" için mücadele edip yendiği hayali hastalıklar üretir. ***

Halk ile halkçı asla gönülden yan yana gelemez. Çünkü halk halaya, zeybeğe, horona kalktığı sırada halkçı "folklor" oynamaktadır! Adımları tutmaz, kolları kavuşmaz. Tam o noktada bakın, anlarsınız; halkçının düzen adına kendini kastığı yerde, halk coşkuyla dağınıktır! ***

Halk adalet ister; hukuka boyun eğer. Halkçı hukuk peşindedir, adaletsizliğe boyun eğer. ***

Halk gözünden anlar halkçıyı... Çünkü halkçının gözü halkın maddi yoksulluğuna odaklanır hep ama halkın manevi zenginliğinden çoğu zaman habersizdir. ***

Kadınla erkek bir uçurumun iki yakasıdır. Cinsellik uçuruma köprü kurmaya çalışır. Aşk ise kanatlanarak uçurumu aşma hayalidir. O yüzden işte aşka düşüldüğü gibi, aşktan düşülüyor da... ***

Aşk ve bekleyiş... Benzerler birbirlerine. Hatta çoğu zaman aynı madalyonun iki yüzüdürler. Roland Barthes sorar kendine: "Âşık mıyım? Bekliyorsam, evet!" ***

Bir şeyi veya birini özlemle beklerken başka her şey anlamını ve elle tutulur değerini yitirir ya, aşk da öyle değil midir? ***

"Bekle beni, gelmeyeceğim" adlı hikâyemi hatırladım şimdi! Ürpertici bir sözdür bu! "Seni beni sevmeye mahkûm ettim" demek gibi bir şey... ***

İnsan kadim çağlardaki gündelik hayatı araştırırken bazen "yoksa yeryüzündeki toplumların hayatında değişim dediğimiz şey yüzeysel bir bakıştan mı ibaret?" diye kuşkuya düşüyor. Örnek mi? Buyrun bakalım... "Genç Plinius" diye tanınan Romalı senatör, hukukçu ve tarihçi ünlü mektuplarından birinde Roma'nın bir kıyı kentinde yüzen çocukların arasına bir yunusun katıldığını anlatıyor. İşe bakın ki, bu haber ülkeye yayılınca o kıyı kenti birden "turist" akınına uğruyor. Her gün başka yerlerden yunusu görmeye geliyorlar. Sonunda kent halkı bu durumdan bunalınca ve mahremiyetlerini yitirdiklerine kanaat getirince önlem alınıyor. Nasıl mı? Şöyle özetliyor Genç Plinius: "Bu akına neden olan yunusun gizlice öldürülmesi gerekti." ***

Yaz mevsimi... Sevinç ve güneş sanatoryumu. Benim gibi bütün ömrünü "ruh üşümesi"yle geçirenler için büyük ve güzel aldanış! ***

Bazı insanlara bakıyorum da, içlerinde derinlere kazınmış müthiş bir hınç duygusu var. O duygunun verdiği güç kaybolmasın diye sevmekten, merhametten ve en fecisi "anlamak"tan kaçınıyorlar.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.