Alperen G. Oluşturma zamanı: Mayıs 31, 2012 Raporla Share Oluşturma zamanı: Mayıs 31, 2012 Rüştü’nün yüzüne bakmak 10 yaşında, tam yirmi dört çocuğun beraber kaldığı yüz metrekarelik karanlık bir yatakhanede, masa lambası yardımıyla radyodaki spor programlarına 5-10 sayfalık mektuplar yazdığımda da; Galatasaray Lisesi veya Robert Kolej’e girebilecekken (ailem İstanbul’da yaşadığı halde) Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ni tercih ettiğimde de kafamda aynı şey vardı: Bir yolunu bulup futbolcu olacaktım. Okumamı çok isteyen ailemden 500 kilometre, Gençlerbirliği Spor Kulübü Tesisleri’nden 500 adım uzaklıktaki bir okul beni hayallerime daha yakın kılabilirdi. Olmadı... Amatör düzeyde çok çırpınmama rağmen profesyonel futbolcu olamadım... Ya da aslında oldum da diyebiliriz, ama yalnızca geceleri! Yaklaşık 30 senedir hemen her gece rüyamda futbolcu oluyorum çünkü! Bir geceyi Allianz Arena’da, başka birini Maracana’da geçiriyorum yıllardır. Önce Rıdvan gibi vitesi birden beşe atıyorum süratle. Sonra Tanju gibi ayak içi plaseler vuruyorum kalecinin soluna. Benimkilerin yanında Hami’nin frikikleri, Şifo Mehmet’in ara pasları halt ediyor! Yaş aldığımız için mi, yoksa birazdan anlatacağım davranışın göz alıcılığından mı bilmiyorum; iki yıldır rüyalarım da değişti biraz. Hâşâ, futbolcu olma hayalimden vazgeçtiğimi zannetmeyin, dün gece Camp Nou’daydım yine! Ama bu kez üstümde 10 numaralı forma değil, kaleci kazağı vardı garip bir şekilde... * * * Aslında her şey 15 Mart 2010 akşamı başladı... Denizlispor’la Beşiktaş arasında oynanan sıradan bir Süper Lig maçını izliyordum. Her şey aynıydı, herkes aynıydı... Bizim trilyonluk futbolcular yine çok basit bir taç atışı için bile göz göre göre yalan söylüyor; hakemi aldatıp ufacık bir menfaat sağladıklarında da yüzleri hiç kızarmıyordu. Bir tek farklılık vardı sadece sahada... Adı Rüştü’ydü. Denizlili bir futbolcunun şutunu parmaklarının ucuyla kornere çelmiş, hakemin yanlışlıkla aut kararı vermesine gönlü razı gelmemişti. Nazikçe uyardı hakemi, jest ve mimiklerle topun kendisinden çıktığını ifade etti. Hakem şaşırdı, ne yapacağını bilemedi, “ben öyle gördüm” dedi çaresiz... Biz şaşırdık. Herkes şaşırdı. Belli ki Rüştü’nün dünyası, geri kalanlardan biraz farklıydı. Yaptıkları işin altı üstü spor olduğunun farkındaydı, bir maç kazanıldığında diğerinin kaybedildiğini öğrenmişti. Bir sezon bir takım şampiyon oluyordu, öbür sezon diğeri. Lâkin esas kazanç altın yaldızlı kupalar değil, eve gidip sofraya oturulduğunda çocuklara yedirilen helal ekmeğin gururuydu. * * * Benim de çeyrek asırlık 10 numaralı forma maceram o gece bitmişti işte! Artık rüyamda Maradona’nın/Platini’nin değil Rüştü’nün formasını giyiyordum. Çünkü rüyalarım 1 günlüğüne gerçek olsa ve bir seferliğine yeşil çime çıkma şansı bulsaydım; sizi temin ederim, Hagi gibi bir frikik, Rıdvan gibi bir çalım atmanın değil, Rüştü gibi topun kornere çıktığını itiraf etmenin gururunu yaşamak isterdim. Çünkü o gurur, bin tane Messi golü, bin tane Ronaldo çalımından daha değerlidir benim nazarımda. 1 numaralı forma İşte o anıt adam, işte o yaşayan efsane Rüştü, geçtiğimiz Perşembe akşamı saat 23:00 sularında son kez giydi 1 numaralı formayı. Kolundaki kaptanlık bandını Emre’ye verdi usulca. Kaleci kazağını da Volkan’a devretmişti zaten çoktan. Ama o bandın, o formanın ne anlama geldiğini, Rüştü’den onları devralmanın manasını biliyor muydu o gençler, işte bundan şüpheliyim... Rüştü’nün 18 yıl ve 120 maçlık onurlu milli takım kariyerinin bitişinin sadece 48 saat sonrası... Rüştü’nün 1 tonluk formasını devralmış ama belli ki o ağırlığı taşıyamamış milli kalecimiz Volkan, foto muhabiri Vedat Danacı’yı sadece işini yaptığı için “evinden aldırmakla” tehdit ediyor! Videoyu izlemişsinizdir, Volkan’ın Vedat’ı tehdidi, anlık bir sinir krizinin sonucu değil. Kavga (aslında tek taraflı kavga) başladıktan iki buçuk dakika sonra geliyor tehdit. Bir öfke kontrolü problemi değil bence. Bedenini dev aynasında görürken, ruhunun cüceleştiğinin farkında olmama durumu bu. Bu hadiseyi yalnızca Volkan-Vedat ekseninde ele almanın ne kadar yanlış olduğunu da hepimiz biliyoruz aslında... Fitiller, utanç verici İsviçre olaylarıyla Terim tarafından ateşlenmiş. Bayrak, basın tribününe ahlak dışı el hareketi yaptığı halde milli takım kaptanlığıyla ödüllendirilmiş Emre tarafından taşınıyor. Belki gözünüzden kaçmıştır, aynı Emre daha iki gece önce Bulgaristan maçının hakemi Grobelnik’i, sadece toptan kaçamadığı ve takımımızda kalacak meşin yuvarlağı istemeden engellediği için bir buçuk dakika azarladı. Tam bir buçuk dakika! Terim artık Galatasaray’ın antrenörü. Onun hesabı artık sadece kendisiyle ve kamu vicdanıyla görülecek. Ama Avcı’nın durumu farklı. Avcı komple bir kamuoyu desteğiyle, spor camiası teveccühüyle ulusal takımın antrenörlüğüyle taçlandırılmış tertemiz/yepyeni bir isim. Onun milli takımı sadece bir başarı veya ödül merkezi değil, bir erdem merkezi yapma şansı vardı. Ama olmadı... Eğer Volkan-Caner hadisesinde oyuncularını yanına alıp (Volkan’a ters bakmaktan başka!) hiçbir günahı olmayan emekçilerden özür dileselerdi, böyle bir şansı olabilirdi. Ama olmadı. Böylece Milli takımda vandalizm devri neredeyse on yaşına girdi. Belli ki çok umut bağladığımız Avcı döneminde de hiçbir şey değişmedi... *** Milli takımın kaptanı Belözoğlu... Milli takımın teknik patronu Avcı... TFF Başkanı Demirören... Kamuoyuna ve emeğe/emekçiye saygınız olmayabilir. Ama hiç olmazsa tek bir adama saygı duymak zorundasınız. Rüştü’nün federasyon başkanı olmak zordur. Rüştü’nün kaptanı olmak zordur. Rüştü’nün hocası olmak yürek ister. Eğer ben milli takımı sizler ve sizden öncekiler gibi “Evden Eve Mafyöz Nakliye Şirketi”ne çevirseydim, en azından Rüştü’nün yüzüne bakamazdım. Siz hâlâ nasıl bakabiliyorsunuz, gerçekten merak ediyorum... Uğur MELEKE *** ALINTIDIR*** http://spor.milliyet...381/default.htm 7 Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mertol Kip Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Raporla Share Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Sanırım Uğur Meleke Einstein ile Rüştüyü karıştırmış. Bunların alayı ayak takımı.. Topa tekme atabilmek dışında hiçbir melekeleri yok. Kapitalizmin uyuşturucu yöntemlerinden birisi olarak kullanılan spor'un neferlerinden başka birşeyde değiller. Yaptıkları gerçekten spor olmuş olsa gene neyse. 1 Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Engin Uzunoğlu Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Raporla Share Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 (düzenlendi) Oynadıkları düzgün bir futbol olsa. Avrupa maçlarını seyrettikten sonra bizimkilere bakınca Mercedes'den inip Serçe'ye binmiş gibi oluyorsun. Sosyokültürel seviyeleri yükselmedikçe bir yere gitmez futbol. Bol para dönen, para aklanan, uluslararası bahis çetelerinin oyuncakları olurlar. Mayıs 31, 2012 Engin Uzunoğlu tarafından düzenlendi 1 Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emir hacımustafaoğlu Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Raporla Share Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 (düzenlendi) ben bu yazıda anasının nikahıylan volkanı provake etme çabasını görüyorum bu yazıda vedat efendininde ne çok çevresi varmış medya babında daha dün kendi patronu ismini bile bilmiyordu fakat konu volkan olunca (FENERBAHÇE)olunca onun sırtından prim yapma çabası zaten habertürk genel müdürünün ne kadar aşağlık bir varlık olduğunu gösteriyor adamı savunmak için söylemiyorum fakat adam haber türk muhabiri ve fenerin, oyuncularının,yönetiminin her türlü haberinden fenerbahçenin aleyhine haber malzemesi çıkarabilir ve amacıda buydu zaten o kamp dışındaki bütün faaliyetlerini gözetleyip kuyruk gibi peşlerinde rahatsızlık vermişti fenerli oyunculara yüce anayasa kanunlarında özel hayatın korunması temel madde ve esaslarındandır volkanda ona bu kanun doğrultusunda çekme! demiştir tabii vedat efendi basın mensubu ya hani polis bile çekiniyor ona bulaşmaktan..ukalalık yapınca volkanda evinden de aldırır yatağındanda ben olsam ona etek giydirir taksimde yürütürdüm az bile yapmış heeeee ortada ne var yandaş medya ve dayanışması işte bu melekede o dayanışmanın piyonlarından (köpeklerinden)biri madem okadar haklı o kadar mağdur hakaret tehdit dolu volkanın görüntüleri doğrultusunda mahkemeye başvursaydı yermi yemez tabi çünkü o sadece bir maşa... :ban: :ban: :ranting2: :ban: :ban: Mayıs 31, 2012 emir hacımustafaoğlu tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SerdaR Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Raporla Share Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2012 Sene 96, Kadıköy Bahariyede bir kuyumcu dükkanı, içeride Rüştü ve diğer müşteriler, yanındaki hanım, takılara falan bakıyor, Rüştü o sıralar ya evlendi ya da evlenecek. Kuyumcuda bir abimiz var onu ziyarete gelmiştik ve ortalığın biraz sakinlemesini bekliyoruz, çay söylendi çayımızı içiyoruz, Rüştü beyim de, sigaraları bir biri ardına yakıyor. Çok şaşırmıştım. Öyle aklıma geldi şimdi Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap